oghuz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
oghuz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Mayıs 2025 Pazar

Avrupa'nın Attila Sonrası Hükümdarları

 

"Attila sonrası süreçte tezahür eden Ardarik, Edeko ve Valamer, her üç hükümdar da, Hunlara karşı duran 'milli' Cermen isyanlarının liderleri değil Hun seçkinleri ya da prensleriydi."

"The three post-Attila potentates who emerged out of the Hunnic civil war, Ardaric, Edeco and Valamer, were all Hunnic nobles or princes, not the leaders of 'national' Germanic revolts against the Huns."



AVRUPA'NIN ATTİLA SONRASI HÜKÜMDARLARI

Hyun Jin KİM

("HUNLAR", 2020 çeviri Hakan Herdem, içinde)

Yalnızca Ardarik değil, Hun iç savaşında görünür hale gelen diğer tüm kayda değer şahsiyetler de tıpkı Ardarik gibi ya Hun menşeliydi ya da Hun imparatorluk payitatında üst düzey bir görev yürütüyordu. Skiri kralı Edeko, Priscus'un bizlere söylediği gibi bariz biçimde Hundu. Kısa ömürlü bir Skiri devleti kurduktan sonra yönettiği boylar Ostrogotların kurucu kralı Valamer'i öldürdüler. Soyu benzer biçimde Hunlara dayanan Edeko'nun oğlu Odoacer de İtalya'nın ilk 'barbar' krallığını kurarak Batı Roma İmparatorluğundan geriye ne kaldıysa son darbeyi vurdu.

Odoacer ve babası Edeko'nun Hun oldukları, Hunlara ilişkin bir önceki kitabımız olan "Hunlar; Roma ve Avrupa'nın Doğuşu"nda ayrıntılarıyla anlatılmıştı (Kim.2013). Mevcut kitapta yer darlığı nedeniyle bahse konu kimlik saptamasını doğrulayan tüm kanıtları ve çıkarımları aktarma imkânı yoktur. Yine de en geçerli kanıtı sunmak yerinde olacaktır. Odoacer açık biçimde Türki (yani Hun) bir boy olan Torcilingi'ye mensuptu (Getica 46.242). Hem birçok vesileyle Jordanes tarafından hem de Lombardlı tarihçi Paulus Diaconus tarafından bahse konu saptama açık biçimde yapılmıştır. Jordanes'in Thuringianlara (Thuringos/ Thoringos (Getica 55.280)) ilişkin anlatımında konuya ayrıca değinmiş olması nedeniyle kendisinin Torcilingi ile Cermen Thuringi'yi karıştırdığına yönelik çıkarımda bulunmak hatalı olacaktır.

Jordanes, Odoacer'in İtalya'yı fethini anlatırken Torcilingiye üç defa değinir. Bu isim açıkça görüldüğü üzere etimolojik olarak Turcae (MS birinci yüzyıl, Güney Rusya'da Azov bölgesi) ve Tyrcae (aynı bölgede bir halk) gibi doğudaki eski boyların isimleri ile bağlantılıdır. Dahası Frank tarihçi Fredegar, MS yedinci yüzyıl ortasına bariz biçimde Hun olan Tuna bölgesinde mukim bir halktan Torci (ve de Turqui) şeklinde söz eder. Torci ve Torcilinginin aynı olduğu aşikârdır: Torc+ bağlayıcı ünlü i + Cermence ek -ling.  Torc/Torci ve Türk kelimesi arasındaki etimolojik bağlantı da inkâr edilemez. Türk kelimesi sıklıkla Torc ya da Tork'a dönüştürülmüştür. Tıpkı MS on ikinci yüzyıldaki Tork gibi (Chernii Kloboutsi adlı konfederasyonun parçası olarak Kievan Rus için savaşan Batı Oğuz Türk boyu).

Buna ek olarak, Odoacer Hun menşeli olması muhtemel başka bir grup olan Rogi ile de ilişkilidir. Jordanes Odoacer'in 'ırk olarak Rogi idi', genere Rogus ve Torcilingi ile Rogi'nin hükümdarın tahakkümünde (yani Odoacer'in), sub Regis Torcilingorum Rogorumque tyrannide olduğu şeklnde bahseder. Mevzubahis Rogiler çoğu akademisyen tarafından Baltık Denizi bölgesindeki Cermen Rugi ile ilişkilendirmiştir. Lakin bu teşhis Odoacer'in Cermen kralı olduğuna ilişkin peşin hükümden kaynaklanmaktadır. Bu bakışla, kendisi Cermen olduğuna göre ilişkili olduğu gruplar da Cermen olmalıdır. Oysa genere Rogus ifadesi ile Odoacer'in amcası ve Hun hükümdar olan Attila'nın mensubu olduğu Ruga/Roga klanı/boyu ile bağlantılı olduğuna gönderme yapılmaktadır. Örneğin, Tuna boyunda, MS 454 yılında dolaylarında yaşamış bir grup olan Hun Ultzinzurların adını Attila'nın akrabası Ultzindur'dan aldığını biliyoruz. Benzer biçimde Rogi adlı topluluğun ismi de muhtemelen Cermen coğrafyasının tamamını hükmü altına alan büyük Hun hükümdarı Roga/Ruga'dan gelmektedir. Ruga ile bağlantı geniş Cermen coğrafyasında haliyle epeyce itibar kazandırdığı için bu isim Hunlarla Cermen kabile mensuplarının karışımı olması muhtemel bir zümre tarafından benimsemişti.

Odoacer'in babası Edeko/Ediko ya da Edika'nın ismi hiçbir şekilde Cermen etimolojisine uymaz. Cermen ismi olmadığı aşikârdır. Buna karşılık Türk-Moğol etimolojiler ile dört dörtlük uyum sağlar. Örneğin, eski Türk ismi âdgü (iyi anlamında) ve Moğolca Edgü ile bağlantılı olması muhtemeldir. Odoacer'in bizatihi kendi ismi etimolojik olarak Hun prensi Oktar (Ruga ve Mundzuk'un kardeşi) ve Türk ismi Ot-toghar ile bağlantılı da olabilir. Oğlu Oklan'ın isminin Türkî Oghlan (Türkçe gençlik anlamında) olduğuna şüphe yoktur. Odoacer'in kardeşinin ismi Hunoulphus'tur (Hun kurdu). Odoacer'e yakın şahsiyetlerin ve boyların neredeyse tamamının Hunlarla bağlantılı olması, Hun kökenli olduğu konusunda şüpheye yer bırakmamaktadır. Buna rağmen, hem Edeko hem de oğlu Odoacer'in diğer tüm Hunlar gibi oldukça melez (ırk ve etnisite bakımından) ve heterojen kimlikli olması muhtemeldir. Odoacer annesi tarafla kan bağı açısından düşünüldüğünde daha çok Skiri gibiydi. Buna karşılık babası tarafla bağına bakıldığında ise ağırlıklı olarak Türkî Hun'du.

Hun iç savaşında öne çıkan üçüncü önemli şahsiyet Ostorgotların kralı Valamer'di. Kendisi, tıpkı yukarıda mevzubahis edilen Ardarik ve Edeko gibi Hun prensi/soylusunu fazlaca andırmaktaydı. Burada, Valamer'in Hun kökenli olduğuna ilişkin tüm detaylara girmek de mümkün değildir. Okuyucuyu Hunlara ilişkin bir önceki kitabıma yönlendirmem gerekecek. Yine de, Valamer'in kariyeri Attila sonrası Hunlarla, bilhassa Attila'nın oğlu Dengizik'le çok yakın biçimde iç içer geçmiştir. Bundan doayı, Hun kökenine ve Dengizik'le mücadelesine kısaca değinilecektir.

Jordanes, Valamer'i Doğu Got yönetici ailesinin; Amal hanedanının meşru varisi olarak sunar. Oysa eldeki kanıtların ayrıntılı tetkiki tam aksini söylemektedir. Valamer'in hanedanı, Hun fethi öncesi Gotları yöneten Kral Ermanarik sülalesinin devamı değildir. İşin aslı, Gotlara dayatılan yeni bir hanedandır. Heather'in haklı olarak ileri sürdüğü üzere, Hun fethi Gotların fetih öncesi siyasal düzenleri üzerinde köklü değişikliklere yol açmıştır. Valamer'i ve hanedanını Got gibi göstermeyi daha inandırıcı hale getirmek için Ermanarik'in ismi bir noktada Valamer'in şeceresine eklenmiştir. 80 yıllık Hun tahakkümünün Ostrogot saltanı üzerinde bıraktığı derin izler bu sayede önemsizmiş gibi gösterilmiştir.

Getica'daki (14.17) Amal şeceresi incelendiğinde, bu kralların büyük çoğunluğunun Got kralları değil, Hun hükümdarları olduğu açık bir biçimde görülür. (...)

Amalların şecerelerinde açık biçimde kutsal saymadıkları ilk atalarını ismi Hunuil'dir. Bu durum bahse konu hanedanın Hun kökenli oluşunu daha da belirgin hale getirmektedir. Hunuil kuvvetle muhtemel imparatorluk ismi Hun ile tıpkı Türkmen ili (Türkmen halkı) ve Özbek ili (Özbek halkı) gibi Türkçede halk veya devlet anlamına gelen il kelimesinin birleşiminden oluşan Türkî bir kelime gibi durmaktadır. Böyle bir kelime özel isim olarak hiö bir anlam ifade etmemektedir ama Ostrogotha ve Amal örneğinde olduğu gibi bunlar özel isim değil halk ve kabile isimlerine dayalı dışardan alınma isimlerdir. Amal şeceresinde, Ostrogotların (Ostrogotha) siyasi teşekkülü/halkı ve Amalların (Amal) kabilesi ve alt kabilelerinin yönetici hanedan ile bağını gösteren böylesi dışardan alınma isimlerle karşılaşıyoruz. Eğer hanedan gerçekten Hun kökenliyse bunun Hunuil gibi (Hun halkı/ imparatorluğu/ devleti anlamında) dışardan alınma bir isme aksetmesini bekleriz. (...)

Eğer bunlar Ostrogot hanedanının Hun kökenleri konusunda güçlü deliller sunmuyor gibiyse, bir de şunlara bakmak lazım, Priscus'ta Attila'nın nüfuzlu adamlarından biri olarak ismi zikredilen Berig/k (Türkçe 'güçlü') daha önce karşımıza çıkmıştı. Bu isim oldukça şaşırtıcı biçimde Gotların İskandinavya'nın dışına çıkmasına öncülük ettiğine inanılan ecdatları Got kralı Berig şeklinde boy gösterir. Christensen oldukça makul biçimde Berig isminin Hun dilinden veya bir ihtimal Keltçeden ödünç alındığı saptamasında bulunur. Bu isim ve ilgili efsanenin Kelt olması mümkün görünmemektedir. Zira benzer bir Kelt ismine yer veren Britanya kaynağı Cassius Dio ile Jordanes'in dönemi arasında muazzam bir zaman farkı vardır. Tabi Jordanes'in kaynak olarak doğrudan Priscus'u kullandığını atlamamak gerekir. Tıpkı diğer 'Got' kökenli Amal ecdadı gibi Berig'in de aslen Hunların atalarından olması kuvvetle muhtemeldir. Kuzeyden Got göçüne değil, İç Asya'dan batıya Hun göçüne öncülük etmiştir. Tüm bunların ortaya çıkardığı şudur: Amal şeceresinde karşımıza çıkan bilgiler, Hun hükümdar ailesine özgü hanedan geleneklerinin kuzeyde bir yerlerden göç eden Gotların muğlak hafızası üzerine bindirilmesinden ibarettir.

Aynca Jordanes'e göre Avrupa Hunlarının bilinen ilk hükümdarı, MS dördüncü yüzyılın sonunda “Hunların Kralı" olarak andığı Balamber'dir. Bahse konu Balamber ile ismi Yunancada Βαλαμηρ (Balamer) şeklinde yazılan MS beşinci yüzyıl ortasındaki Ostrogot Valamer'in aynı kişi olabileceğinden şüphe edilmiştir. İlginçtir, Jordanes'te Vinitharius, Hun Balamber tarafından Gotların genç prenslerinden biri olan Hunimund'un oğlu Gesimund'un yardımıyla öldürülür. Vinitharius'un Amal hanedanından bir Got olduğu iddia edilir ve kendisi Valamer'in büyükbabasıdır. Balamber daha sonra merhumun torunu Vadamerca'yı karısı olarak alır. Vinitharius'un isminin Wend savaşçısı (yani Slav savaşçısı, Slavlar kaynaklarda sadece geç beşinci yüzyıl ve sonrasında boy göstermiştir) anlamına geldiği düşünülürse, Balamber-Valamer'in dördüncü yüzyıldan Hun kökenli hasmı değil, faal olduğu beşinci yüzyıl ortasından 'Got' kökenli hasmı olabileceği açıktır.

Vinitharius'un beşinci yüzyılda, Hun istilasından çok sonra kuzeyde bir yerlerden güney Ukrayna ve Moldovya'ya hareket eden Slav Antlara karşı sefer düzenlemekle nam salmış olması bunu bir kez daha doğrular. Dolayısıyla Gesimund, Balamber ve Vinitharius'a ilişkin olaylar beşinci yüzyıla aittir. Bu olayların zamanı yekpare Hun-Got kralı Valameri parçalayarak ayrı ayrı Hun kökenli Balamber (dördüncü yüzyıl) ve Got kökenli Valamer (beşinci yüzyıl) yaratmak için kurmaca yapılarak geriye çekilmiştir. Balamber (Valamer) tarafından öldürülen Vinitharius Amal şeceresine Vandalarius'un babası olarak girmiştir. Vandalarius ise Valamer'in (Balamber) babasıdır (Getica, 14.79). Balamber/Valamer'in, Vinitharius'u saf dışı bıraktıktan sonra onun torunu ile evlenmesi kurban konumundaki Vinitharius'un katilinin büyükbabası olduğu acayip bir durum yaratmaktadır. Daha sonraki bir pasajda yer verilen ifadeler sis perdesini aralamaktadır (Getica 48.252). Jordanes bu pasajda, Vinitharius ve Vinitharius'un babası Valaravrans'ı 'Amal' sülalesinin dışında tutar ve Vandalrius'un, Ermanarik'in kardeşi Vultuulf'un oğlu olduğunu söyler. Demek ki, Vinitharius ve babası Hun kökenli 'Amalları', Got kökenli yapmak için Amal şeceresine sokuşturulmuştur. (...)

Ostrogotların kurucu hükümdarı Valamer'in Hun olduğunu tespit etmiş bulunuyoruz. (...)

Attila sonrası süreçte tezahür eden Ardarik, Edeko ve Valamer, her üç hükümdar da, Hunlara karşı duran 'milli' Cermen isyanlarının liderleri değil Hun seçkinleri ya da prensleriydi. En nihayetinde Batı Roma İmparatorluğuna son veren o meşhur “Ortaçağın” kapısını aralayanlar başta Edeko ve Valamer'in soyundan gelenler olmak üzere (oğulları Odocaer ve Theodorik (belki de yeğeni) bu adamlar ve yönettikleri birliklerdi.


***


POST-ATTILA KINGS OF EUROPE

By Hyun Jin KİM (in THE HUNS, 2016)

Not only Ardaric, but every other major figure to emerge out of the Hunnic civil war was also like Ardaric of Hunnic provenance or a high-ranking official in the Hunnic imperial court. Edeco, king of the Sciri, was obviously, as Priscus tells us, a Hun. After establishing a short-lived Scirian state the tribes he governed would later be responsible for the death of Valamer, the founding king of the Ostrogoths. Edeco’s son Odoacer, whose ancestry was likewise Hunnic founded the first ‘barbarian’ kingdom in Italy and delivered the coup-de-grâce on what remained of the Western Roman Empire.

The Hunnic identity of the famous Odoacer and his father Edeco is elaborated in detail in the author’s previous book on the Huns: The Huns, Rome and the Birth of Europe (Kim, 2013). In this book, because of the lack of space it is not possible to cite every evidence and argument in favour of this identification. However, to list the most pertinent evidence, the tribe with which he is affiliated most closely is the clearly Turkic (i.e. Hunnic) tribe of the Torcilingi (Getica 46.242.). Both Jordanes on multiple occasions and likewise the Lombard historian Paul the Deacon make this identification clear and Jordanes by mentioning also in his narrative the Thuringians (Thuringos/Thoringos (Getica 55.280)), disqualifies any erroneous conjecture that he had confused the Torcilingi with the Germanic Thuringi.

Jordanes mentions the Torcilingi three times in relation to Odoacer’s conquest of Italy and the tribal name is quite visibly etymologically linked to names of earlier eastern tribes such as the Turcae (first century AD tribe in the Azov region, southern Russia) and Tyrcae (a people in the same area). Then there is the name Torci (also Turqui) given by Frankish historian Fredegar in the middle of the seventh century AD when refering to a clearly Hunnic people in the Danubian region. It is obvious that the name Torci and the Torcilingi are identical: Torc+ connecting vowel i + Germanic suffix -ling. The etymological links between the name Torc/Torci and the name Turk are also undeniable. The name Turk was frequently rendered Tore or Tork, as in Tor (designating a Western Oghuz Turkic tribe that fought for the Kievan Rus as part of the so-called Chernii Kloboutsi confederation), as late as the twelfth century AD.

Odoacer is furthermore identified with another group with possible Hunnic origins, the Rogi. Jordanes calls Odoacer ‘by race a Rogian’, genere Rogus33 and refers to the tyranny of the king (i.e. Odoacer) of the Torcilingi and Rogi, sub Regis Torcilingorum Rogorumque tyrannide. These Rogians have been identified by most scholars with the Germanic Rugi on the Baltic Sea region. However, this identification derives from the preconception that Odoacer was a Germanic king and therefore the groups associated with him must be Germanic. Rather it is more likely that genere Rogus refers to Odoacer’s affiliation with the clan/tribe of Ruga/Roga, the Hunnic king and uncle of Attila the Hun. We know for instance that the Hunnic Ultzinzures, a group that lived along the Danube around 454 AD, was named after Ultzindur the relative of Attila. The Rogi were probably also a group named after Roga/Ruga the great Hunnic king who was the first of the Hun kings to rule over all of Germania. An association with Ruga therefore carried some prestige in wider Germania, hence the adoption of this name by this probably mixed group of Huns and Germanic tribesmen.

The name of Odoacer’s father Edeco/Edico or Edica has no Germanic etymology and it is clearly a non Germanic name. It does, however, have excellent Turco-Mongol etymologies. For instance, the name is probably linked to the old Turkish name ädgü (meaning ‘good’) and the Mongolic Edgü. Odoacer’s own name may be etymologically linked to the name of the Hunnic prince Octar, the brother of Ruga and Mundzuk, and the Turkic name Ot-toghar.

The name of his son Oklan is without a doubt the Turkic Oghlan (Tur. youth). The name of Odoacer’s brother is Hunoulphus (the Hun wolf). The association of virtually every individual and tribe closest to Odoacer with the Huns is a clear indication of his Hunnic origin. Both Edeco and his son Odoacer, however, were like all other Huns, probably highly mixed (racially and ethnically) and possessed a heterogeneous identity. Odoacer was probably mostly Scirian in terms of blood lineage on his mother’s side and mainly a Turkic Hun on his father’s side.

The third important figure to emerge from the Hunnic civil war was Valamer, the king of the Ostrogoths. He too was a Hunnic prince/noble like Ardaric and Edeco mentioned above. Again a full discussion of Valamer’s Hunnic origins cannot be included here and I must refer the reader to my previous book on the Huns. However, Valamer’s career is intimately intertwined with the history of the post-Attila Huns, with Attila’s son Dengizich in particular. Therefore, a brief overview of his Hunnic origin and conflict with Dengizich will be provided here.

Jordanes presents Valamer as the legitimate heir of the old East Gothic ruling house, the Amal dynasty. Closer examination of the available evidence suggests

otherwise. Valamer’s dynasty was in reality a new dynasty imposed on the Goths, not the continuation of the house of King Ermanaric which had ruled the Goths before the Hunnic conquest. As Heather rightfully points out, the Hunnic conquest had profound implications for the former political order of the Goths before conquest. Ermanaric’s name was at some point inserted into Valamer’s genealogy in order to make him and his dynasty look more genuinely Gothic. The 80 years of Hunnic domination, which without a doubt had a significant impact on the Ostrogothic royal line, was thus downplayed.

When one examines the Amal genealogy in the Getica (14.17) however, it quickly becomes apparent that many of these kings are in reality not Gothic kings at all, but Hunnic rulers. (...)

The Hunnic origin of this dynasty is made even more apparent by the name of the first clearly non-divine ancestor of the Amals in their genealogy, Hunuil. Hunuil is most likely a Turkic term combining the imperial name Hun with il meaning people or state in Turkish, as in Türkmen ili (the Turkmen people) and Ozbek ili (Uzbek people). Such a term would not make any sense as a personal name, but as we can see in the cases of Ostrogotha and Amal, these names are not personal names but eponymous attributions based on names of peoples and clans.

In the Amal genealogy we find eponymous names that indicate the ruling dynasty's affiliation with the political entity/people of the Ostrogoths (Ostrogotha) and the clan or sub-tribe of the Amals (Amal). If the dynasty was originally Hunnic we can then expect this fact also to be reflected by an eponymous name such as hunuil (meaning hunnic people / empire/ state). (...)

If that was not enough to provide a strong case for the Hunnic origin of the Ostrogothic royal house, there is still more. Berig/k (Tur. strong), the name of one of Attila's Hunnic magnates in Priscus, which we have encountered earlier, somewhat perplexingly appears as the name of the ancestor Gothic king who supposedly led the Goths out of Scandinavia, Berig. Christensen reasonably identifies the name Berig as either a borrowing from Hunnic or perhaps Celtic. The name and the associated legend is unlikely to be Celtic, given the vast time gap, between Cassius Dio, the source which mentions a similar Celtic name in Britain, and the tim of Jordanes, but Priscus was without a doubt a source that Jordanes directly used. It is highly probable that like many of the other Amal 'Gothic' ancestors, Berig too was originally a Hunnic ancestor figure, who led not he Gothic migration from the north, but the Hunnic migration to the west from Inner Asia. All this reveals that what we have in the Amal geneaology is the dynastic tradition of the Hunnic royal family superimposed on the vague memory of the Goths migrating from somewhere in the north.

Also, according to Jordanes, the first known king of the Huns in Europe was a certain Balamber, the ‘King of the Huns’ during the late fourth century AD. It has been suspected that this Balamber was actually the same person as the Ostrogoth Valamer in the mid fifth century AD, whose name in Greek was written Βαλαμηρ (Balamer). Interestingly in Jordanes the Hunnic Balamber kills Vinitharius, allegedly an Amal Goth and grandfather of Valamer, with the help of another Gothic princeling called Gesimund, son of Hunimund. Balamber then takes as his wife Vadamerca, the dead man’s grand-daughter. Given the fact that Vinitharius’ name means Wend fighter (i.e. Slav fighter, Slavs who only emerge in our sources from the late fifth century AD onwards) he is clearly not a fourth century enemy of the Hunnic Balamber-Valamer, but a mid fifth century figure at the time when the ‘Gothic’ Balamber-Valamer was active. This is confirmed yet again by the fact that Vinitharius is reputed to have campaigned against the fifth century Slavic Antes who only started to move into the southern Ukraine and Moldavia from somewhere in the north long after the Hunnic conquest. It therefore becomes clear that the events relating to Gesimund, Balamber and Vinitharius are fifth century events that have been artificially pushed back into the fourth century to make a single individual the Hunnic-Gothic king Valamer, a separate Hunnic Balamber (fourth century) and Gothic Valamer (fifth century). Vinitharius who was killed by Balamber (Valamer) was entered into the Amal genealogy as the father of Vandalarius, the father of Valamer (Balamber) (Getica, 14.79). The fact that Balamber/Valamer married Vinitharius’ grand-daughter after defeating him must have contributed to this bizarre phenomenon of Vinitharius the victim being transformed into the grandfather of his killer. In fact the game is given away by a statement in a later passage (Getica 48.252) where Jordanes leaves out both Vinitharius and Vinitharius’ father Valaravrans from the ‘Amal’ ancestry and calls Vandalarius the son of a brother of Ermanaric, that is Vultuulf. This shows that Vinitharius and his father have been inserted into the Amal genealogy to make the Hunnic ‘Amals’, Gothic Amals. (...)

We have thus established the Hunnic identity of Valamer, founding king of the Ostrogoths. (...)

Thus, the three post-Attila potentates who emerged out of the Hunnic civil war, Ardaric, Edeco and Valamer, were all Hunnic nobles or princes, not the leaders of 'national' Germanic revolts against the Huns. It was these men and the troops that they governed, especially those that drived out of the following of Edeco and Valamer (under their sons Odoacer and Theodoric (possibly nephew) respectively) that eventually ended the Western Roman Empire and heraldedthe beginning of the so-called 'Middle Ages'.


[SB - more to find in his book]




4 Nisan 2019 Perşembe

Ogygus - Oğuz




"THEBES toprağını işgal eden ilk kişinin Ektenler olduğu söylenir; ki kralı OGYGUS idi, yerliydi. Adından OGYGİAN türeterek şairlerin çoğu tarafından kullanılıldı, ki bir THEBES eserinde mevcuttur. Ektenler vebayla yok olduğu söyleniyor. Onlardan sonra yabancı olmayan Boeotialı boylardan Hyanteler ile Aoneler buralara yerleşti. Buradaki kabileler Kadmus yönetimi altındaki Fenike ordusunun işgaliyle yenildiler."

Pausanias
(Lidyalı gezgin, coğrafyacı, MS 2.yy)
"The first to occupy the land of THEBES are said to have been the Ectenes; whose king was OGYGUS, an aborhinal. From his name drived OGYGİAN, which is an epithet of THEBES used by most of the poets. The Ectenes perished, they say, by pestilence, and after them there settled in the land the Hyantes and the Aones, who I think were Boeotian tribes and not foreigners. When the Phoenician army under Cadmus invaded the land these tribes were defeated..."- Pausanias 9.5.1/2. (Description of Greece)


THEBES (rakım 215 m.) - TEPE / Türkçe
Bölgenin ilk yerleşimcileri PELASGLAR

OGYGUS - OĞUZ !

FENİKELİLER sonradan gelmiş! Bu durumda yazı da sonradan gelmiş oluyor, çünkü bu topluluğun (Pelasgların) zaten bir yazısı vardı!

Ve Ogygus kelimesini ne kökenini ne de anlamını çözebilmişler !

"Ogyges, Ogygus or Ogygos (Greek: Ὠγύγης or Ὤγυγος) is a primeval mythological ruler in ancient Greece, generally of Boeotia, but an alternative tradition makes him the first king of Attica. Though the original etymology and meaning are uncertain, the Greek word Ogygios (Ωγύγιος), meaning Ogygian, came to be synonymous with "primeval," "primal," or "from earliest ages." - link



Homer'e atfedilen Odyssey destanında geçen Ogygus:

ODYSSEUS'un 7 YIL 'Tutsak' kaldığı Ada 'OGYGİE'
"Gitsin bir koşu Ogygie Adasına" - 1.85 -
"Ogygie Adasından ayrılalı beri" - 6.172 -
"Ogygie adlı bir ada var, ta uzakta, denizin ortasında, Atlas'ın kurnaz kızı oturur orada, Kalypso" - 7.244-254 -
"ve böylece çalkalandım durdum daha dokuz gün, tanrılar attı beni Ogygie Adasına onuncu gün" - 12.448 -



Odysseus adı antik vazolarda Oduseus olarak geçer ve grek kökenli değildir.

Strabon ne diyordu? "...vaktiyle barbarların kullandıkları isimlerden Yunanca isimler türetmek..." (13.52)

Yani Oğuz kelimesinden Ogygie kelimesini türetmişler. Bu da demek oluyor ki Homer'den önce bile Oğuz kelimesi Anadolu'da biliniyordu.


SB


Ek:



23 Mart 2019 Cumartesi

Argimpasa - Apatouria - Afrodit




Kırım bölgesindeki İskit Türklerinin ARGİMPASA'sı sonradan AFRODİT'e dönüştü. Kelime ise APATOURİA - APATOURON - APATOURİAS' dan türetilmiş bir kelimedir. Çünkü 'Grekler' koloniler halinde MÖ 8.7.6.yy'lar Karadeniz'e çıktıkların APATOURİA zaten kök salmış bir külttür. Ve hepimiz biliyoruz ki 'Grek' mitoloji Hesiod ve Homer'le, yani MÖ 8.7.yy'dan sonra oluşturulmuştur ve 'Grek' kolonileriyle birlikte MÖ 6.yy'dan itibaren Afrodit'e tapılmıştır. Çünkü 'Grekler' aslında ataerkildir.


APATOURİA - APA+TUR = APHRO+TUR - APHRODİT

SB.


"Based on the etymologies presented above we can offer the following ety-mology of the name Argimpasa – 
‘the head of shamans, charmers, fortune-tellers and sorcerers’."


Dr.Zaur Hasanov

... S. S. Bessonova studied all of this information about Aphrodite Apatouros in the Bosporian inscriptions and determined that starting from the 4th century BCE she has a double epithet – Aphrodite Ourania, the mistress of Apaturum (Struve 1965: No. 1111; Bessonova 1983: 39).

M. I. Artamonov, L. A. El’nitskiî and Yu. Ustinova think that at the base of the cult of Aphrodite Apatouros there was a cult of a local deity, or influence of the local Scythian traditions i.e. the cult of Aphrodite-Argimpasa (1961: 71; 1960: 40; 1998b: 35). Bessonova thinks that the cult of Aphrodite Apatouros was syncretic and combined in itself the features of Greek, eastern and local (Scythian) deity (1983: 39).

As regards the etymology of the epithet Apatouros researchers believe it had local (Scythian) origin (El’nitskiî 1960: 40). Yu. Ustinova points out that the word Apatouros was incomprehensible for Greeks and for this reason they invented false etymologies resting on phonetically similarly Greek words (1998a: 211)....


Conclusion
1. The diviners of Huns and Komans worshipped a goddess identical to Argimpasa.

2. The etymological analyses of the theonym Argimapsa on the basis of Turkic languages show that it is polysemous and is equal to the sum of all of the etymological meanings presented in this paper. Such as: ‘charm’, ‘purification’, ‘the head of shamans, sacred song singers, performers of musical instruments, diviners’, ‘the head of those performing a ritual with a vessel, ladle, water’, ‘the head of shamans divining with twigs, fingers and rope made from plants’, ‘the head of whip users’.

3. A symbol of Argimpasa in the Scythian barrows was a whip with a spiral handle, which was associated with a snake. It was used for the journey to the other worlds and represented power over people.

4. The epithet ‘the Mistress of Apaturum’, belonging to the Scythian goddess Argimpasa has the following polysemous etymology on the basis of Turkic languages and Altaic languages in general: ‘the first shamaness, patroness of diviners predicting the future on straps made of birch bark, Mistress of animals and birds, charmer, controlling the bridge to the other world, installing the shaman’s pole and receiving sacrifices’.

5. The iconography of the Scythian images of the winged goddess, the serpent limbed goddess and the goddess with severed male head in her hand demonstrate stylistic and compositional identity. All of these images belong to the Scythian goddess Argimpasa.



**



SAKA (İSKİT) KURGANLARI - MÖ 7.-4.yy
ÇAR İSKİTLER - OĞUZLAR*

1. Kelermes 1/V, 2/V, 3/S, 4/S;
2. Krasnoe Znamya 1;
3. Ul’skie;
4. Kostromskoy;
5. Litoy (Melgunov);
6. Perepyatikha;
7. Starshaya Mogila. MÖ 5.yy.;
8. Zavadskaya Mogila 1;
9. Novogrigorievka 5;
10. Raskopana Mogila;
11. Velika Znamenka 1. MÖ 4.yy.;
12. Chertomlÿk;
13. Oğuz;
14. Alexandropol;
15. Solokha;
16. Kozel;
17. Bol’shaya Tsÿmbalka;
18. Kul-Oba.


* Dr.Zaur Hasanov / Azerbaycan.
(also in Russia and English "Royal Scythians")






20 Mart 2019 Çarşamba

Siyavuş ile Alp Er Tonga




Siyavuş ile Alp Er Tonga

Ortalarında Strabon'un "Coğrafya"* adlı eserinde "OXUS - OCHUS", yani "OĞUZ" olarak geçen "Ceyhun Nehri".
Alp Er Tonga'nın sancağında Kün
Minyatür 15.yy - Metropolitan Müzesi
*Strabon, kitap 11.7-8




Siyavush and Alp Er Tonga (Afrasiab) 
by the river Oxus (Amudarya), 
15th c. miniature. - Metropolitan Museum

Siyavush, the son of Kay Kavus ran away from home to Turan, and married the Khagan Afrasiyab's daughter Firangiz.

* Turan = Tur, the root word for Turk, - an plural; Turks, Turan / Turkish Land.
* Khagan = Kağan, ety.Tr., also used as male name/surname.
* Afrasiyab = Alp Er Tonga/Tunga, died in 625 BC. King of Sacae (Saka) Turks.
* Alp = brave warrior, hero, ety.Tr., also used as male name.
* Er = Ety.Tr., meaning man, male, soldier.
* Firangiz = -giz in Firangiz ; gız-kız ; meaning girl, ety.Tr.
* Tomyris of 5th BC, Queen of Massagetae (Big Saka) Turks, who behead the Great Cyrus is the granddaughter of Afrasiyab. 
* Tomyris = ety.Tr., Tomars, Tömür, Tomris ; meaning iron, iron coeur. Also used as female name "Tomris".

* Amu Darya River = Ceyhun today.
In the ancient times called as OXUS - OCHUS, which is OGHUZ (OĞUZ), as in OGHUZ TURKS.

"... and towards the Ochus River..." ; 
"...where the Ochus and the Oxus and several other rivers rise..." 
Strabo 11.7-8



There are 24 Oghuz Tribes, and much more sub-tribes.
Five of them : 
Seljuks Empire - İran and Turkey (of Kınık tribe), 
Ottoman Empire - İran, Turkey and Europe (of Kayı tribe), 
Safavids in İran (of Akkoyunlu - Aqqoyunlu - White Sheep Turkomans - tribe)
Afsharids in İran (of Avshar - Avşar - tribe)
Pechenegs in Europe (Peçenek tribe)

Turkey, Turkmenistan, Azerbaijan, Gagauzia, Turks in Syria and Irak are Oghuz Turks, mixed with other Turkish tribes, like Cumans, Kipchaks, Khazars, Huns, etc.


SB




27 Ağustos 2017 Pazar

As ve Oğuz Türkleri - Azerbaycan ve Türkiye





* Azlar və Quzlar (yəni biz və Anadolu türkləri)

[Az/Aslar ve Guzlar (Oğuz) (yani biz ve Anadolu Türkleri)]

[Az/As people and Guz (Oghuz=Oğuz), (so us (=Azerbaijan Turks) and Anatolian Turks)]


* Tonyukuk abidəsi:  “Çölgi az əzig bultım” “Özüm Az yirim.. anı bilim ..ermış” yəni “çöllü azlardan bir ər tapdım. ,,Özüm Azyerim.. onu.. bilm imiş”. Yəni özüm Azyer olduğum üçün onu tanıyırdım, bilirdim .

[Tonyukuk Abidesi: "Çölgi az ezig bultım" "Özüm Az yirim..anı bilim..ermiş" yani "çöllü azlardan bir er buldum" "özüm Azer.. onu bilirim" Yani özü Azer olduğu için onu tanıyorum, biliyorum.]

[Tonyukuk Monument (on of the Orkhun Monuments): "I have found an az (tribe name=as/az) man from desert" " My origin is Az man (=er) .. I know him.." That means, He knowns him because he is also from Az Tribe.  


* Quzlar, Hunlar, Saklar, Skiflər, Qıpcaqlar, Kimmerlər, Subarlar və sairə kimi Azlar da türk boyudur, türk xalqıdır.

[Guzlar, Hunlar, Sakalar, İskitler, Kıpçaklar, Kimmerler, Subarlar v.s. gibi Azlar da Türk Boyudur, Türk Halkıdır.]

[Like the Oghuz (Guz-Ghuz-Oğuz), Huns, Sacae, Scythians, Kipchaks, Kimmerians (Cimmerians), Subars (Sibir-Suvar), etc. are the As/Az people are Turkish tribes, Turkish People.]


* Öyrənsək görəcəyik ki, Anadoluda türkcə yazılar miladdan öncə XXII-XVII əsrlərə gedib çıxdığı halda niyə Anadoluda Türk varlığını 1071-dən başlayırıq.

[Öğrensek göreceğiz ki, Anadolu'da Türkçe yazılar milattan önce 27.-22. asırlardan beri geldiği halde, niye Anadolu'da Türk varlığını 1071'den başlatıyoruz?]

[ We will see, if we learn, that Turkish inscriptions has been in Anatolia (Asia Minor) from the 27th-22th century BC, but why do we start the history of the Turkish people in Anatolia from 1071 AD ?]


Hikmet Babaoğlu / Azərbaycan
24 Avqust 2017 /link






Azərbaycan, yoxsa Az Ər Bay Tayqan – Yaxud, “azəri” sözü doğrudanmı Stalinin uydurmasıdır?!

Daşlarda nə yazılıb yaxud azəri sözü doğrudanmı Stalinin uydurmasıdır?!

Azərbaycan, yoxsa Az Ər Bay Tayqan…?! Azərbaycan sözünün etimalogiyasının izahında yeni elmi versiya …..



Son günlər sevdiyimiz və hörmət etdiyimiz türkiyəli tarixçi İlber Ortaylının azəri sözü Stalinin uydurmasıdır fikri sosial şəbəkələrdə və mətbuatda geniş müzakirə olunur. Bu barədə dilçilərimiz, tarixçilərimiz müxtəlif fikirlər səsləndirirlər. Prosesi səbirlə izlədim və söylənilən bütün fikirlərlə tanış oldum. Ancaq təəssüf ki, tarixçilərimiz ümumi ictimai rəyi qəne edəcək heç bir fikir söyləyə bilmədilər, yaxud söyləmədilər. Belə olduqda tarixçi olmadığım üçün hazırkı vəziyyətdə mənim də işimə yarayan “tarixçi olmayan” böyük tarixçi Samuel Kramerin “Tarix o qədər ciddi şeydir ki, onu tarixçilərə tapşırmaq olmaz” fikrini xatırladım və bir daha Krameri rəhmətlə anaraq onun bu fikrinə bəraət verdim. Çünki apardığım müşahidələr və gəldiyim nəticə odur ki, hətta gerçəklik də ondan ibarətdir ki, tarixi öyrənməkdə inqilabi hadisə hesab ediləcək araşdırmalar və tədqiqatlar tarixçilər tərəfindən deyil, qeyri-tarixçilər tərəfindən aparılıbdır. 


Birincisi elə Kramer özü, ikincisi Radlov, Bartold, Baskakov, Qumilyov və s. Bu siyahını istənilən qədər uzatmaq olar. Kramer, Radlov, Bartold, Baskakov şərqşünasdırlar, Qumilyov coğrafiyaçıdır və s. Ancaq tarixi öyrənərkən biz bu böyük şəxsiyyətlərin tədqiqatlarını, əsərlərini ən mötəbər mənbə kimi nəzərdən keçiririk. Xüsusilə türk tarixinin öyrənilməsində bu dahilərin hər birinin çox böyük rolu var. İxtisaslı tarixçilərdən bunları fərqləndirən ən səciyyəvi cəhət isə odur ki, bu böyük alimlər heç vaxt özlərini “akademik” tarixin sərt çərçivəsinə məhkum etməyiblər. “Akademik” tarixin tarixi öyrənmə metodu çox məhduddur. Mütləq dəqiq mənbə, yazılı abidə, arxeoloji tapıntı, numizmatik material və s. axtarır. 


Ancaq təəssüf ki, onları tapanda da etnoqrafik baxımdan düzgün şərh etmirlər. Ən azı bizim tarixçilərin böyük bir qismi belədir. Məsələn, bu yaxınlarda Şəmkir rayonunda tapılan ilkin orta əsrlərə aid şəhərcikdə Sasani dövrünə aid sikkələr tapdıqlarına görə bu şəhərciyi Sasani şəhərciyi kimi şərh etdilər. Onda belə çıxır ki, şərti bir azərbaycanlı Afrikaya gedən zaman özü ilə xeyli miqdarda Azərbaycan manatı apararsa, 1000 il sonra həmin pullar arxeoloqlar tərəfindən aşkarlanarsa, deməli, Afrikanın həmin şəhərciyini Azərbaycan şəhəri elan etmək olar. 


Tarixin atası Heredot deyib ki, tarix qədər subyektiv elm yoxdur. Bu fikrə inansaq, onda elə yazılı mənbələrə də şübhə ilə yanaşa bilərik. Çünki bu yazılar da kiminsə subyektiv mövqeyini ifadə edib. Bütün hallarda demək olar ki, bu, belədir. Ona görə də tarixi öyrənən zaman akademik metodları doqmatik olaraq qəbul etmək olmaz. Burada mütləq məntiq silahından istifadə etmək lazım gəlir. Yəni tarixçinin tarixi məntiqi onun ən böyük silahıdır.Tarixçilərimiz isə əksər hallarda bu effektiv silahdan könüllü şəkildə imtina edirlər. Ona görə də çərçivədən çıxa bilmirlər. Beləliklə, tarix elmimiz qısırlaşır. Kim bilir, bəlkə də, tarixçi olmadığım amma tarix haqqında danışmağıma bəraət qazandırmaq üçün tarixşünaslıqdan bu qədər geniş danışdım. Amma hər halda inandıqlarımı və təsbit etdiklərimi dedim.


İndisə qayıdaq günümüzün əsas mövzusuna. Azəri sözü nədir? Etnik addırmı, Farscamı, yoxsa türkcədirmi? Bu söz söz birləşməsidir, yoxsa, sadəcə, sözdür? Əvvəla onu deyim ki, azəri sözündə farslara aid olan bircə hərf var. Bu “İ” hərfidir. Farslar öz dillərinə farsi, ərəb dilinə ərəbi, türk dilinə də türki deyirlər. Deməli, onda belə çıxır ki, azər dili də var və azər dilinə də azəri deyirlər. Ancaq məsələ bu qədər sadə deyil. Azər dilinin olması üçün, ilk növbədə, Azər xalqı olmalıdır. Bəs belə bir xalq varmı…?! Əlbəttə, var. Gəlin lap başdan başlayaq…


Beləliklə, Azər sözü Az yaxud As etnik adına Ər sifəti əlavə edilməklə yaranıb. Az xalqı Az boyu VI-VII əsrlərdən bəri mənbələrdə qeyd olunur. Ər isə ilkin mərhələdə döyüşçü, savaşçı, sonralar isə kişi mənasında işlənib. Bu gün də öz ilkin mənasını Türkiyə ordusunda saxlayan bu söz sıravi əsgəri, yəni rütbəsi olmayan əsgəri ifadə etmək üçün istifadə edilir. Deməli, Az+Ər Az savaşçısı deməkdir. Yəni Az-Ər xalqı var və o bizik. Və bizə aid olanlara da farslar Azəri deyiblər. İndi isə Azər sözünün və ya AZ+ƏR+BAY+CAN sözünün daha dəqiq izahı üçün daha dəqiqi mənbələrə üz tutaq. Belə mötəbər mənbələrdən birincisi elə Orxon-Yenisey abidələridir. Az+Ər birləşməsinə də ilkin olaraq burada rast gəlirik. 


Bizimlə bağlı qeydlər daha çox Orxon daş yazılarındadır. Ən azı iki yazılı daşda Azlardan bəhs edilir. Bunlardan biri Kül Tigin abidəsidir. Abidənin şimal tərəfində Kül Tiginin Azlarla savaşından bəhs edilir. Qeyd edilir ki, Az bodun yağı boltı yəni Az xalqı yağı oldu, düşmən kəsildi. Daha sonra savaşdan və Az xalqının məğlubiyyətindən söhbət gedir. Qeyd edilir ki, ” Kül Tigin bir kırk yaşayur erti ,Alp Şalçı akın binip oplayu təgdi ,Az eltəbərig tutdı, az bodun anda yok boltı”. Mətndə qeyd edilir ki, bu zaman Kül Tigin 31 yaşında idi. Alp Şalçının ağ atını minib hücum etdi, “Az eltəbərini tutdu, Az xalqı onda yox oldu”. Deməli əgər bu döyüşdə Kül Tigin 31 yaşında olubsa o zaman Kül Tiginin 685-ci ildə doğulduğunu nəzərə almaqla həmin döyüşün tarixini də müəyyənləşdirə bilərik. Bu 716-cı il edəcək. 


Diqqət etdinizsə Azlardan bodın yəni xalq deyə söhbət açırlar. Bodın, bütün kəlməsinin arxaik ifadə formasıdır. Bu gün bütün əvəzinə biz ərəbcə cəmiyyət sözünü işlədirik. Deməli VII əsrdə xalqı, cəmiyyəti ifadə etmək üçün daha səlist türkcəmiz varmış. Az ların özlərinin ayrıca eltəbərinin olması isə o demək idi ki, Azlar Göytük İmperatorluğunda imperiyanı təşkil edən yarım müstəqil subyektlərdən biri olublar. Ona görə də kitabda əvvəlki müttəfiqliyə işarə edərək yazılır ki, Azlar yağı boldu. Yəni bizim bilmədiyimiz hansısa səbəbdən əvvəlcə müttəfiq olan azlar sonradan düşmən oldu. Eltəbərin tutulması onun öldürülməməsi isə o deməkdir ki, başqa cəza ilə cəzalandırılacaq. Az xalqı Eltəbərsiz yəni başçısız qaldığı üçün “yox oldı” yəni artıq xüsusi subyekt hüququ əlindən alındı, statussuz olaraq İmperiyaya qarışdı. 


Amma başqa mənbələrdən biz bilirik ki, bu hadisədən sonra Azlar və Quzlar (yəni biz və Anadolu türkləri) ya da onların böyük bir hissəsi Göytürk İmperatorluğundan ayrılaraq Qərbə doğru hərəkət edirlər. İrəlidə bunu təsdiq edən fikirlər söyləyəcəyik.Yaxşı axı mən dedim ki, Azər birləşməsinə də ilkin olaraq Orxon abidələrində rast gəlinir. Bəs, o hansı daşda yazılıb? Bunun üçün gəlin bərabər Tonyukuk abidəsini oxuyaq. 




Tonyukukun dilindən təqribən belə bir hadisə nəql edilir ki, Tabgac Xaqanı (Çin Xaqanı) qırğızlar və oğuzlar vasitəsilə üsyan hazırlayırmış o, bundan xəbər tutur. Ancaq xəbəri bir az ərindən alır. “Çölgi az əzig bultım” “Özüm Az yirim.. anı bilim ..ermış” yəni “çöllü azlardan bir ər tapdım. ,,Özüm Azyerim.. onu.. bilm imiş”. Yəni özüm Azyer olduğum üçün onu tanıyırdım, bilirdim .Düşünürəm ki, elə buradaca məsələni uzatmadan Tonyukukun “özüm Az yerim” sözünə diqqət yetirməliyik. Böyük vəzir deyir ki, mən özüm Az yerim yəni Azəryəm Az-əri-yəm, yəni bugünkü tələffuz formasıyla desək Azəriyəm deyir. Biz bu daşların harayını niyə eşitməzdən gəlməliyik ki?! Tonyukuk qışqırır ki, mən Az-Əri-Yəm. Az xalqının döyüşçü oğluyam



Bilmirəm bu izahat kifayətdirmi ki, Azər adını qəbul edək ya da heç olmasa Stalinlə Farslarla bağlı olmadığına inanaq. Amma məncə ortaq fikir belə ola bilər ki, Quzlar, Hunlar, Saklar, Skiflər, Qıpcaqlar, Kimmerlər, Subarlar və sairə kimi Azlar da türk boyudur, türk xalqıdır. Ona görə də burada mübahisə etməli heç nə yoxdur. Deyək ki, bunu qəbul etdik. O zaman belə bir sual ortaya çıxa bilər, yaxşı bəs Azərbaycan nə deməkdir. İstəyirsiniz ona da qısaca cavab verək. 


Məsələ ondadır ki, qədim zamanda hər türk boyunun öz yurdu vardı. Bir növ bizim indiki rayonlarımızın inzibati-siyasi ərazisini xatırladırdı. Göytürk İmperiyasının tərkibində qurucu ünsür kimi yaşayan azərlərin də yaşadığı coğrafiya Yenisey çayının Qərbi, Alaş çayı və Bay-Tayqa ətrafında idi. Ona görə də həmin coğrafiyada yaşayan Azərlər digər ərazilərdə yaşayan Azərlərdən fərqlənmək üçün özlərini Az+Ər+Bay+Tayqa adlandırırdılar. Yəni Bay-Tayqada yaşayan azərlər təqribən indi dediyimiz kimi, Anadolu türkü, Azərbaycan türkü kimi bir tanıtım vasitəsi idi. Azərlər Şumerdən başlamış altaylara qədər olan geniş bir ərazidə yaşadıqları üçün onlara bəzən müxtəlif adlar verilirdi. Bu zaman məskun olduqları coğrafi ərazi də nəzərə alınmaqla fərqli ifadə formaları ortaya çıxırdı. Ona görə də təqribən həmin əsrlərdə ərəblər də Az+Ər+Bay+Tayqanı Adurbadaqan yazırdılar. Və Adurbadaqandan haqlı olaraq bir türk ölkəsi kimi bəhs edirdilər. Nəzərə alsaq ki, ərəbcədə d – dz kimi tələffüz edilir Ramadan-Ramazan sözlərindəki kimi d-nın z-ya çevrilməsi baş verir. Deməli, əminliklə söyləyə bilərik ki, Adurbadaqanı elə Azurbazaqan və nəhayət, Azərbaycan kimi oxumalıyıq. Ancaq əlbəttə, sözün özü etnotoponimdir və Az etnik kökündən yaranıb. Az+Ər+Bay+Tayqan.


İlber Ortaylıya və onun şərhinə gəldikdə isə, mən bu böyük tarixçini zərrə qədər də qınamıram. Çünki biz tariximizi və adımızın mənasını bilmədiyimizə görə onu qəbul etmək istəmirik. Azəri adına etiraz edirik. İlber Ortaylı da bizim könlümüzü şad eləmək üçün deyir Azəri sözü Stalinin uydurmasıdır. Ancaq unutmaq olmaz ki, tarixi yaddaş milli yaddaşın ən başlıca komponentidir. Tariximizi öyrənib ona sahib çıxsaq daha güclü millət ola bilərik. Bunun üçün də tariximizi öyrənməyin yeni konsepsiyasını müəyyənləşdirməliyik. Bu zərurətin nə qədər aktual olduğunu bilən Ulu öndər Heydər Əliyev hələ 1996-cı ildə tarixçilər qarşısında məsələ qaldırdı ki, Azərbaycan tarixi yenidən yazılmalıdır. Yazıldımı…?! Bilmirəm. 


Əgər tariximizi yenidən yazsaq öyrənəcəyik ki, nəyə görə İbrahim Peyğəmbərin atasının adı Azər idi. Nəyə görə Sümər, Subar, Sibir sözləri bu qədər oxşardır və yaxud eyni sözlərdir. Sadəcə tarixçilər onu qəsdən fərqli oxuyub, fərqli yazırlar. Öyrənəcəyik ki, nəyə görə İlber Ortaylı da daxil olmaqla bütün türk tarixçiləri tariximizi Altaysentrzim nəzəriyyəsi əsasında öyrənir, niyə bundan imtina etmirik? 


Öyrənsək görəcəyik ki, Anadoluda türkcə yazılar miladdan öncə XXII-XVII əsrlərə gedib çıxdığı halda niyə Anadoluda Türk varlığını 1071-dən başlayırıq. Öyrənsək görəcəyik ki, Ərməniyyə haradı və nə deməkdi və s. Əziz dostlar, mən bəzi əsərlərimdə və məqalələrimdə bu məsələlərin bir qisminə toxunmuşam. Ancaq tariximizin öyrənilməsi elə bərbad vəziyyətdədir ki, onu xüsusi konsepsiya ilə sistemli şəkildə öyrənməsək ciddi elmi nəticələr əldə edə bilməyəcəyik. Bəlkə hələ gec deyil… Gəlin başlayaq…!


Hikmet Babaoğlu







ilgili:





15 Ekim 2016 Cumartesi

Turkish Culture and Art






Panel with enthroned Ruler Tuğrul Bey (Tughril-Tughrul) with his Oath Cup and in Turkish sitting position
and Courtiers, [Bey is a title like Sir in English]
Iran (possibly the vicinity of Ray) 2nd half 12th century, 
Philadelphia Museum


Tughrul (Tuğrul Bey , 990-1063) is the founder of the Great Turkish Seljuk Empire. He is the grandson of Selçuk, of Kınık tribe of Oghuz (Oğuz) Confederation. His tomb is in Rey city - İran, which was the capital city of Great Turkish Seljuk Empire. After his dead, his nephew Alp Arslan became the leader. 







Tuğrul Tower in Rey-İran


From Metropoltian Museum 
"Court and Cosmos- The Great Age Of The Seljuqs"


Info of Metropolitan Museum is like; "From 1030 to 1337, the Seljuks, a tribe of nomads from Central Asia..."

1- Seljuks are Turks. So you must write as "Seljuk Turks".
2- what does "a tribe of nomads from .." means? Is "Nomad" a nation name?
3- Nomads can not establish states and make beautifull arts.
4- When it comes to Romans or Greeks, you write with their nation names. Even if it comes from Iran, it doesn't mean it belongs to Persians! Or is Islam a nation?... And it is absolutely not affected from an another culture as Persian, like Metropolitan Museum's book or other books inform you!(Right info is: Nizami is not Persian , and yes Oghuz are called also as Ghuzz, which brings us to Ashguz, the name of the Scythians!) and infact Persians learned from The Turks, if we look back in time, you will see that today's İran was till 1925 ruled by Turks, like Parthians, Scythians, Massagetae, Seljuks, Safavids, Afshar..etc . Still 45million Turkish people living in İran.

Instead of "Turkish" they are also presented as "ISLAMIC". Somehow, determination of the political identity of the Turks is Islamic..! Or with false ethnic identity.... The "Westerners" are proudly to say with their ethnics, and teaching also in that way, but when it comes to us, no mention of the Turks, Turkish culture. Whereas, such events are a nation's civilization measure....


Hypocrite and Turcofobia of the "Westerners".
THİS İS TURKİSH HİSTORY, ART AND CULTURE. 
WRITE WITH THE NATION NAME!
LİKE YOU DO WİTH "GREEK ART" "ROMAN ART". ETC.
AND ALSO NOT AS "İSLAMİC ART"
LİKE THERE İS NO "CHRİSTİAN ART"!



(Why Do They Not Named Turkish Culture and Civilization?)


other photos from 
"Cosmos and Court: The Great Age Of The Seljuqs "



Storage Vessel - 13th c - Seljuk Turks 
Brooklyn Museum




Turkish Warrior on horse with knotted tail
Seljuk Turks - 12th c.
The Fitzwilliam Museum
"Knotted Horse Tail" Meaning for the Turks: 
For Country, Nation, Family, for the sake of Honor and War ; 
Ready to be Killed and Kill.



A Turkish Warrior with his bow on horse with knotted tail.
1st half of the 13th c, from north Syria.
Louvre Museum


Seljuk Turk Warriors, Horse with knotted tail, 12th-13th c.
Turkish Culture & Art




Dagger, Turkish Culture and Art, 12th-13th c 
Swastika (we call OZ) Turkish symbol/mark
excavated in Israel
"The Arts of The Muslim Knight": The Furusiyya Art Foundation Collection*
* Furūsiyya, is the historical Arabic term for knightly martial exercise during the Middle Ages, during the Crusades and Mamluk Turks period in particular. Most of the Crusades was stopped by the Turkish Warriors.



Fragment of a spandrel with a Bird and 
Turkish Symbol (Tamga) + sign with four dots.
From Sultan Kılıçaslan Palace (Selçuklu Köşk) ?
Seljuk Turks - 12th c
Victoria and Albert Museum


Central Asia Turks


Khakassia Turks


Uyghur Turks





And when I say Turks, I mean all the Turks around the world.
"In Turcology we must write as: Turk-Tatar ; Turk-Kazakh ; Turk-Uzbek ; Turk-Bashkir..."
Professor Lesbek TAŞİMOV
Hoca Ahmet Yesevi International Turkish-Kazakh University Rector
III. INTERNATIONAL CONGRESS of TURCOLOGY

Tulpar (Winged Horse) Seljuk period - 12th c 
Konya Museum


other photos: