9 Temmuz 2014 Çarşamba

Elamlar (Elamites)


Elam - MÖ.1400



Aryaların bölgemize gelmesinden kaç bin yıl önce, Sümerlerle koşut olarak ve aynı zamanda bölgemizde hükümet, devlet ve parlak uygarlık kurmuş olan; bölgemizin kendileriyle çağdaş ve kendilerinden sonraki halkları ve uygarlıklarına büyük etki
yapmış olan ikinci önemli halk Elamlar olmuşlardır. Elamlar, Sümerler gibi, insanlığın ilkin uygarlık yaratan halklarından biri gibi tanınmaktadırlar.

Elamlar Huzistan bozkırı, Loristan, Zagros dağları ve bu dağların iki tarafında yaşayıp uygarlık ve devlet kurmuşlardır. Sümerlerde olduğu gibi, Elamların da ne zaman bu yerlere gelmesi kesin olarak belli değildir, ancak tarihçilerin kesin söylediğine göre Elamların doğumdan 3500 yıl önce alfabesi ve yazısı olmuştur ve dilleri de, Sümerler gibi, eklemeli olmuş ve onlar gibi Orta Asya’dan gelmişlerdir. Ali Paşa’nın eserinde şöyle okuyoruz:

“Sümerler zamanında Huzistan ve Bahtiyarı dağları yamaçlarında Elam adında başka bir kavim devlet kurdu, onun başkenti Şuş şehriydi ve Ehvaz da onun önemli şehirlerinden sayılırdı. Elamlarla Sümerler ve Akkadlar arasında uzun süren savaşlardan sonra, nihayet Sümer-Akkad devleti dağıldı.”

Yıllar boyu savaşlardan sonra D.Ö.2280. yılda Elam kralı Kudur-nahunte Sümerlerin Ur şehrini tutup talanladı, Sümerlerin egemenliğine son verdi, Nene adlı tanrılarını ganimet olarak Elam’a götürdü. Sümerler 60 yıl Elam’ın bir parçası oldular. D.Ö.
2239. yılda yine de Sümer sülalesi kuruldu, ancak bu kez Elam kralı Rim-sin D.Ö. 2115. yılda Sümerleri son olarak ortadan kaldırdı. Bundan sonra Sümerler bir daha tarih sahnesine çıkamadılar.

Bu yenilgiden sonra Sümer ellerinin bazıları Orta Asya’ya döndü, kalanları ise Samiler içinde eridi ve dilleri de Elam dilinin tersine yok oldu.

20. yy.’ın başlarına değin Elamlar hakkındaki bilgiler Tevrat’ın verdiği kısa bilgilerle sınırlıydı, ancak bu asrın başlarında Demorgan tarafından Şuş’ta yürütülen bilimsel kazılar şu bilgileri veriyordu: Eski Elam dediğimizde Huzistan, Loristan, Poştkuh ve Bahtiyarı dağlarını kapsıyor ki, batıdan Dicle’yle, doğudan kısmen Fars’la, kuzeyden Babil-Hemedan yoluyla, güneyden Buşehr’e değin Basra körfezi kıyılarıyla sınırlanıyor. Elamların ünlü şehirleri Şuş, Madaktu, Haydalu (bugünkü Hurremabad olabilir) ve Ehvaz olmuştur.

Elamlar kendilerini ‘Enzan Susunka’ adlandırırlardı. Elam sözü Sami kelimesi olacak (yüksek ülke), buna göre de Fars ve Akamenit tabletlerinde Elamlar Enşan, Enzan şeklinde yazılmıştır.

Hint-Avrupalı halklar, özellikle Farsların dedeleri İran çölüne gelmeden önce bugünkü Fars vilayeti de Elam hükümetine bağlı ve onun bir parçasıydı. Bu gerçeği Fars vilayetinde bulunan ve Elam dilinde olan bir kaç tablet gösteriyor. Farsların dedeleri
bugünkü Fars vilayetine geldikten sonra da, Elamların Fars vilayeti ve Farslar içinde belli ölçüde nüfuz, kök ve dayanakları vardı. 

Örn. Kendini Elam kralı adlandırmış Martiya, Fars’ta yaşamıştır.

Bu dönemlerde Elam uygarlığının nüfuzu Fars vilayeti ve Farslar içinde o denli güçlüydü ki, daha yazıya iye olmadıkları dönemde Farslar kendi resmi ve devlet işlerinde Elam dilini kullanırlardı. Demek ki, Elamlar Fars eyaletinde ilk önceden yaşamışlar ve Farslar doğumdan 900 yıl önce bu eyalete geldikleri zamandan Elamlara bağlanmış ve Elam dilini devlet dili gibi kullanmışlardır. Onun için de kuşkusuz kendi çivi alfabelerini Elam alfabesi temelinde yaratmış ve devlet kuruluşu ve hayatın çeşitli alanlarında da Elam uygarlığı ve devletinden yararlanmışlardır.

Diyulafuva ve Demorgan’ın kanısınca Elamlar kuzeyden bu yerlere gelmiş ve dilleri eklemeli olmuştur. Elamların yazısı Sümerler gibi çiviydi, ancak kendilerine özgü alfabeleri vardı, yani harfleri Sümerlerle aynı değildi. Elamların rakamları da Babil ve Sümer rakamlarından farklıydı. 

Elamlar da puta tapan olup çeşitli ruhlara ve Şamanlara inanırlardı. Onların büyük allahlarının adı Şuşinak’tı. Elamlar tanrılarının her birini bir heykel şeklinde canlandırırlardı. Her bir şehrin bir heykel şeklinde allahı olurdu. Onların dini törenleri Babil ve Sümerlerinkine yakındı.

Demorgan Elam tarihini iki döneme ayırır: tarih öncesi ve tarihi dönem. Tarih öncesi dönemine ait çömlek kaplarla ilgili King şöyle söylemektedir:

“Bu çömlek kapların Mısır çömlek kaplarına benzerliği yüzeyseldir Bu çömlek kapların yapma tarzı Hazar denizinin ötesinde (Kurgananu), Esterabad (Kurengtepe) ve Deregez’de bulunan kaplar ve şeylerin yapma tarzına benziyor.”

Elamların tarihi 3 döneme ayrılır:

1. Sümer ve Akkad tarihiyle sıkı bağlı olduğu dönem (en eski dönemden-D.Ö. 2225. yıla değin): Bu dönemde Elam kralları Sümerler ve Akkadlarla savaşırlar. Elamlar uygarlıkça Sümerlerden daha aşağı düzeydelerdi. Bu savaşların sonunda nihayet Elamlar Sümerler ve Akkadları yenerek onları ortadan kaldırdılar. Elamlar bu dönemde ticaretle tanışmamışlardı.

2. Babil tarihiyle sıkı bağlı olduğu dönem (D.Ö.2265-745): Bu dönemde Elamlar Babil kralları ve hükümetiyle savaşırlar. Elam kralı Şutruk-nahunte Babil’i açıp değerli şeylerini yağmalayıp Şuş’a götürdü. Bu dönemin ünlü Elam kralı Şilhak-inşuşinak olmuştur ki, birçok bina yapmış ve bu binaların tarihini de kaydetmiştir. Bu kral,
Elam dili ve edebiyatının gelişmesi uğrunda çok işler görmüştür.

3. Yeni kurulmuş Asuri devletiyle sıkı bağlı olduğu dönem (D.Ö.745-645): Bu dönemin temel olayları Asurilerle savaşlardır. Asuri kralı Tiglet-pileser zamanına değin Asurilerle Elamlar arasında, dağlarda yaşayan halklar yani Hurriler, Lullubiler vs vardı. Bu kral bu halkların bir takımını Asurilere bağladıktan sonra, Asurilerle Elamlar komşu olup savaştılar.

Asuri kralı Asurbanipal D.Ö.646. yıl Şuş’u alıp orayı yağmalayıp yerle bir etti. Asurbanipal’ın vahşice saldırısı Elam hükümetinin merkeziyetini bozdu, ancak Elam toprakları Asuri imparatorluğuna eklenmedi. Asurilerin Elam’a vurdukları bu ağır darbe Nebu-pileser’in (D.Ö.625-605) iş başına gelmesiyle telafi oldu. Babil kralı Nebu-pileser Elam’ı destekledi, tanrılarını geri verdi. Bu zamanlar Elam’ın yeni hükümeti Şuş şehri çevresinde kuruldu. Bu dönemde Babil ile Med hükümetinin önderi Kiaksar Asurilere karşı uğraşıyorlardı. Elam halkı ve hükümeti fırsattan yararlanarak nispeten genişledi ve pekişti. Med hükümetinden sonra Akamenitler yavaş yavaş Elam topraklarını tuttular. 

Kirus (D.Ö.550-529) kendini Enşan kralı yani Elam kralı adlandırdı. Darius (D.Ö.522-486) saltanatının ilk yılında Elam saltanatını iddia edenlerden ikisini ezdi ve üçüncüsünü ezmek için yine de krallığının ilk yılında ordu gönderdi. Bundan sonra Elam Akamenitlerin bir satraplığı oldu ve Huja adlandı. Akamenit kralları Elam’da saraylar yaptırdılar ve Şuş şehri Pers krallarının dinlenme yerine dönüştü. Böylelikle Elamların devlet ve hükümeti Akamenitler aracılığıyla ortadan kaldırıldı, ancak Elam halkı ve onların dili yaşadı, kullanıldı ve Akamenit krallarının yazıtlarında üç dilden biri oldu. Taht-i Cemşid’den bulunan iki arşivden Darius, Haşayarşa ve Birinci Erdeşir dönemine ait Elam dilinde kaç bin tablet bulunmuştur. Bu belgelerin okunması ve hatta nerede olduğundan bugüne değin hiçbir haber yoktur.

Elamların uygarlığı ve sanatı
Elam, bugünkü Huzistan, Loristan ve Fars vilayetinin batısındaki topraklarda Orta Asya’dan gelme eklemeli dilli çeşitli el, boy, soy ve oymaklardan ibaret olmuştur ki, her birisinin kendine özge, el-oba dizgesinden kalan kurallar temelinde bağımsız hükümet kuruluşu vardı. Bunlar biri birinden bağımsız ve ilkel demokrasi temelinde kendi iç işlerini yönetiyorlardı. Bu ayrı ayrı emirlik ve beylikler, iç bağımsızlıklarını korumakla birlikte, dış saldırıları karşısında ve iktisadi konularda birleşiyorlardı.

Eski Türk ellerinde olduğu gibi, hem hakim daireler, hem de geniş halk kitleleri içerisinde aile bağları sağlam olurdu. Elam egemenliğinde varislik, ata-kardeş-oğul esasında olurdu. Bu genel kuralları yalnız ölüm bozabilirdi.

Kuşkusuz Elam uygarlığı çağdaş İran’ın en eski ve dünyanın birinci uygarlıklarından olmuş, en eski dönemlerde bütün Azerbaycan, İran’ın batısı ve merkezinde yaratılmış olan uygarlığın merkezinde yer almıştır. Bu uygarlık o dönemlerde gösterdiğimiz vilayetlerde bulunan tek bir beceri ve sanat ortamının merkezinde yer alan uygarlıklardan olmuşsa da, aynı dönemlerde Azerbaycan’ın batı bölgelerinde, Erette (Aratta)’de yaratılmış bilim, teknik, metal bilimi, mimarlık, beceri ve ince sanattan ciddi biçimde etkilenmiştir.

Elamlardan kalan eserler, çok yüksek düzeydeki sanatlarını gösteriyor. Asyani halklar yani Sümerler, Elamlar, Kassiler, Hurriler,...

Yunanlılar ve Rumlardan çok önceler, insanlığın ilk yüksek nitelikli uygarlık, sanat ve becerisini yaratmışlardır. Bu sanat sonralar Yunan, Rum ve bölgemizin bütün halklarının uygarlığı ve sanatına çok ciddi etki bırakmıştır.


Elamların dili
Elam uygarlığının ilk dönemlerinden ve onun krallık sülalelerinden bilgiler azdır, çünkü, Şuş bilimsel kazı işlerinden elde edilip Şikago Üniversitesi’nde korunan 10 bin Elam dilinde olan yazıt ve tablet şimdiye değin okunmuş değildir. 

Dolayısıyla Elam dili şimdilik tam anlamıyla öğrenilmemiştir, ancak bugüne değin öğrenilen belgeler, sözler ve kanıtlar Elam dilinin eklemeli bir dil olduğunu kesin olarak belirlemiştir. Elam dili bugünkü İran’ın batı vilayetlerinde yaşayıp uygarlık yaratmış Kassiler, Guttiler, Lullubiler, Hurriler, Gilzanlar ve Urartuların dilleri ile aynı bir köke malik olmuştur ve bir takım eski tarih bilginleri bu düşüncededirler ki, Elam dili Gutti-Lullubiler ve onların torunları olan Manna-Medler içerisinde resmi devlet ve ticaret dili olmuştur.

Hatta akademisyen Mar, Med-Mannaların dilinin Elam dili ile aynı olduğunu göstermiştir. Eski İran uygarlığı üzerinden belirsizlik perdesi kaldırılıp Elam uygarlığının Akamenit uygarlığından daha eski, yüksek ve zengin olması belli olduğunda, Aryaizm kuramı Elamları da Aryai göstermeğe başladı.

Babil’in ikinci sülalesi dönemi (D.Ö.2068-1710) Hitit imparatorluğunun Anadolu’da kurulması ve de üçüncü Babil dönemi (D.Ö.1760-1185) Kassilerin hakimiyete gelip her taraftan Elamları kuşatarak sıkıştırması sonucunda Elamların yerleri sınırlı oluyordu.

Persler bugünkü Fars vilayetinde, Huzistan düzlüklerinin kuzeyinde (bugünkü Bahtiyarilerin yeri) ve Loristan dağlarında yerleşerek Elamları sıkıştırdılar. Ayrıca Aryalar Zagros dağlarının (bugünkü Azerbaycan’la Türkiye arasındaki dağlar) batısında ve Ağrı dağı çevresinde yerleşip Urartuları ve dağlık bölgelerde yaşayan Asyayi halklardan olan Elamları, Hurrileri, Kassileri vs’yi sıkıştırıp onları doğuya doğru yani bugünkü Azerbaycan topraklarına gitmeğe zorladılar. 

Üstelik Babil’de hükümet eden Samiler de güneybatıdan Elamları gün geçtikçe artan baskılara maruz bıraktılar. Bu baskılar sonucunda nihayet Elamlar D.Ö.645. yılda tarih sahnesinden çıkarıldılar. Ancak Elamlar kültür bakımından o denli yüksek düzeydelerdi ki, siyasi bakımdan yenilip tarih sahnesinden uzaklaştıysalar da, kültür ve dil bakımından bölge halkları onlara gereksinim duyuyordu. 

Bunun için de Elamlar siyasi bakımdan Samiler ve Aryaların karşısında yenildikten sonra, kaybolmamış ve sınırlı yaşadıkları zamanlar da, dilleri bölge devletleri ve halklarının yararlandığı önemli dillerden biri olarak kalmıştır. Hatta bu durum Darius dönemine değin sürmüştür. Bilindiği gibi, Kirus kendi kitabelerini Pers, Elam ve Akkad dillerinde yazdırmış ve o kitabelerde kendini ‘Enşan kralı’ yani Elamların da kralı adlandırmıştır. Diakonof şöyle söyler:

“Sonraki incelemelere göre Elam dili Pars’ta Farsçadan önce revaçta olmuş ve Akamenitler döneminde de Pars’ta devlet ve idari dil olmuştur.”

Demek oluyor ki, Elam hükümetinin çökmesiyle o halkın dili geniş halk kitleleri içinde asla yok olmadı, kalıp yaşadı. Bu dil Medler, Akamenitler, Sulukiler, Eşkaniler ve Sasanilerde hatta İslam’dan sonra yaşamış ve İslam tarihçileri ve dil bilginleri tarafından ‘Huzi’ adlanmıştır. 

İslam dönemi bilgini İstahri’nin Mesalikü’l-memalik adlı eserinde şöyle okuyoruz: 

“Huzistanlıların Farsça ve Arapçadan başka, ayrı bir dilleri de vardır ki, Huzi adlanır ve o dil ne İbri, ne Süryani (Asuri) ve ne Farsidir." 

Daha önceden de söylediğimiz gibi Aryalar bölgemize gelmeden önce bölgede Sami dilli ve eklemeli dilli halklar vardı. Büyük bilgin İstahri’nin İslam’dan bir kaç yüzyıl sonra ‘Huzistanlıların Huzi dili ne Sami ne de Aryaidir’ dediğine göre bu yerlerde yaşamış Elamların dili gibi eklemeli ve kuşkusuz onların dilinin kalıntısı olmuştur.

İslam döneminin bir takım alimleri kendi eserlerinde Sami ve Ari olmayan Huzi dilinin Sasaniler zamanında da yaşayıp o dönemin sayılı dillerinden biri olduğunu göstermişlerdir. Ancak bütün büyük İslam bilginlerinin sözlerine karşın Dr. Hanleri “Huzi’yi İrani lehçesi bilmek gerekiyor” diye yazmaktadır.

Kuşkusuz Dr. Hanleri’nin İrani lehçesinden maksadı Aryai ve ya Hint-Avrupa lehçesidir (İrani dil ifadesi yanlıştır, çünkü İran coğrafi bir kavramdır ve İran çeşitli dillerin olduğu bir ülkedir).

Dr. Hanleri bu görüşüne hiçbir kanıt ve belge göstermiyor, ancak biz bugünkü Huzistan’ın etnik yapısına baktığımızda onun düşüncelerinin tersini ve eski İslam bilginlerinin görüşlerinin doğruluğunu görüyoruz. Kaldı ki Aryaların, Fars vilayetine hakim olduğu gibi, Huzistan’a hakim olmasını tarih göstermiyor.

Bu dil bugün hem Huzistan’ın Şuş yakınları ve Irak’ın Şuş’a yakın yerleri (Bedre, Kazaniye, Hanikin, Mendeli vs) hem de Loristan’ın Sungur şehri ve onun geniş çevre köylerinde kalıyor, halkın normal dili ve iletişim aracıdır, çağdaş Azerbaycan Türkçesinin bir lehçesidir. Bu Türk dilli köylülerin yaşlıları kendilerini Eşkani adlandırıyorlar (yazar kendisi bizzat bu köylülerle görüşmüştür). Yani Elam-Huzi dili yalnız İslam’ın ilk asırlarında değil, bugün de hayatını sürdürmektedir.

Kuşkusuz Elamlardan kalan tabletlerin okunmasından sonra, Elam dilinin bütün dilbilgisel özellikleri (biçim bilgisi ve söz dizimi) geniş biçimde öğrenilecektir. Biz daha sonra bu özelliklere değineceğiz. Burada Elam adları esasında yalnız biçim bilgisi özelliğine değinmekle yetiniyoruz:

Elam kralları adlarının bir takımının sonunda (Şimut-vartaş, Lila-ir-taş, Temtiraptaş, Kuduzuluş, Kuk-kirvaş, Untaşkal, Humban-haltaş gibi) +taş ve ya +Aş eki vardır ki bu ek, o zamanlar Zagros dağları çevresinde yaşamış bütün eklemeli dilli halklar içinde (Elam, Kassi, Hurri, Gutti, Lullubi, Gilzan, Manna, Hitit, Urartu vs) ve onların dilinin biçim bilgisinde olmuş ve bugün de bu yerlerin çoğunda yaşayan halkların dilinde vardır.

Örn. Azerbaycan Türkçesinde +daş eki birliktelik anlamını taşıyan bir ektir. 
Örn. yoldaş, kardaş, sırdaş, Teymurtaş vs. Bu ek tarih boyu bütün Türk dizgeli dillerde kullanılmıştır.



İRAN TÜRKLERİNİN ESKİ TARİHİ
Prof. Dr. Muhammed Taki Zehtabi (Kirişçi) 1923-1998
Ferhad Rahimi





Puzur-in-Shushinak (2112 BC - 2095 BC)

Influenced by the art of Mesopotamia, Puzur-in-Shushinak (2112 BC - 2095 BC) is the first king of Susa  
Old Elamite period: 2700 BC ­ 1600 BC



Following the research of Rawlinson, that the Elamite and Sumerians spoke genetically related languages. 






___________________________