27 Ekim 2020 Salı

Turcae - Turks - Scythians

 


Turcae : İskit Halkı, Hazar Denizi - Karadeniz, Pliny 6, 19

Turcae, arum, m.peuple scythe, entre le Pont-Euxin et la mer Caspienne: Plin 6,19

Gaffiot, Félix (1934)


Turcae - Turci = bknz. Türkler

Türkiye = Avrupa, Asya ve Afrika'yı kapsayan, başkenti İstanbul olan büyük bir imparatorluk.

Türkler = Türkomanlar, Terekemeler, Türkmenler, Türkiye Halkı.

Charles Pye, 1803





"... the Thyssagetæ, and the Iyrcæ,(8).." Pliny 6.7

(8)  The more common reading is "Tureæ" a tribe also mentioned by Mela, and which gave name to modern Turkistan. (link: Pliny the Elder, The Natural History, John Bostock, M.D., F.R.S., H.T. Riley, Esq., B.A., Ed)


BUT, it is not Iyrae, it is IyrCae, with a C (k), so it is Turcae, and not Tureae!

SB


Dictionary of Greek and Roman Geography (1854), William Smith, LLD, Ed. / link




In whose history do we see the tradition, culture and the art of the Scythians? Of course, among Turks.

Scythians are not Indo-Iranian! Besides, Iranian people didn't drink mare's milk!

Scythians are Turks.

turkicworld / link



Kotol - Kotor - Kotyora / Kaşkalar ve Hunlar

 


* "Gürcüce"de "Kotora"nın anlamı : "Saçları kazımış".

* "Lazca"da ise "Kotula" deniliyor.

[Makale : YUNANCADAN MEGRELCEYE GEÇMİŞ SÖZ VARLIĞI, Doç. Dr. Nanuli KAÇARAVA, Alina BAĞİŞVİLİ - link]



* Ordu'nun eski adı : "Kotyora"

[Makale: ORDU İLİNİN ESKİ ADI "KOTYORA" VE TARİHİ ALT YAPISI, Prof. Dr. Necati DEMİR /link]


* MÖ 17.yy Anadolu'sunda Ordu Kaşka Türklerinin yurdu.

* Prof.Dr. Necati Demir'e göre Kotyara "Gut/Kut" Türklerinden kalma.

* "Saçları yanlardan kazıyıp, tepede kalın bir örgü bırakmaya" da Doğu Roma'da "Hun Modası" denirdi.


* Büyük İskender'in Kafkaslarda karşılaştığı "Bun Türkler (Bunturg)"

* Anadolu ve Kafkaslar

* Gut/Kut - Kaşka (Sak/İskit) - Massaget (Büyük Sak) - Hun

* Türkler




Yorumlarla gelen ekler:

Harun Özgen: "KOTUR; Türk lehçelerinin çoğunda kel, yara vb yüzünden takırlaşmış, dazlaşmış deri, cilt, Bu sözcük Türkiye Türkçesinde de var; 1) İnsan & hayvanlarda uyuz hastalığı; 2) Kel."


Murtaza Bulutay (Kazakistan): "Kazakçada kotur kelimesi var, saçın dökülmüş yerine denir. Hayvanlarda kılları dökülüp derisi görünür hale gelmiş yerlere kotur (qotur) denir."


Şakir Aksu: "Bizde (Hemşin) de bahçede yaprakları toplanmış, toprakta sadece kökü kalmış lahanaya Kotol derler. Kotol şekil olarak da kafadaki o saça benzer. Sözünü bilmeyen kişilere de Kotol vyea Gotol deriz."


Faik Kuyumcuoğlu: "Rize Hemşin'de böyle saç kazımaya 'kotol etmek' deniyor."

KOT KAFA





Sonuç:

El birliğiyle Türkçe ve Türk tarihine ışık tutan arkadaşlara teşekkürler.  Demek ki "Kotol/Kotor" ne Gürcüce ne de Lazca, "Kotol/Kotor" sözü Türkçedir, ki zaten bu "saç" modası da Türk boylarında görülüyordu 



SB

Not: Kaşkalar çok önemli!...



Kotol / Kotor ne Gürcüce, ne de Lazca... Kotol / Kotor Türkçedir.



Bana bir masal anlat, ancak içinde dürüstlük olsun....




Kıpçaklar ve Aziz Georgi

 

Selçuklu - 12.yy

Murad Adji:

"Gerçekten de yalanın ayakları kısa. Meğerse Doğu Kilisesi'nin Patrikhanesi bugünkü Rusya'nın kapsadığı bölgede faaliyet gösteriyordu. 304 tarihinden itibaren Kafkasya'nın Derbent şehrinde. Başında Türk din ruhbanı vardı. Avrupa ve Orta Doğu burada istavroz çıkartıyordu. Buradan Ermeni Kilise'nin kurucusu Maarifçi George, atlılar eşliğinde, çarın at arabasında, Kutsal Haçı Avrupa'ya götürüyordu. Gürcü, Alban, Suriyeli, Kopt ve Bizans Piskoposları ibadetlerini burada yapmıştı. Bunların hepsi 325 tarihinde yapılan Dünya Konsey'inde önce olmuştur. Bunlar nasıl unutulabilir.


Dünyanın en eski tapınakları Rusya'da bulunuyor, ama bilinmiyor. Çünkü Tarihin bir devri tamamen silinmişti.


Bir Hristiyan'ın 449 tarihinde Efes Kilise Konseyi'nin Kiev'in, daha doğrusu Beştau'un da dahil olduğu İskit Patrikhanesini onayladığını bilmemesi affedilemez. Demek, Kievliler daha önce Hristiyanlığı kabul etmişti.


Büyük Bozkır'da çok eski zamanlardan beri, hamileri Aziz Georgi'ye (Hıdır, Kıdır, Hızır...) hürmet ederlerdi. Neredeyse 1500 yıldır onun günü olan 6 Mayıs ve 9 Aralık'ta bayramlar kutlanırdı...


Gerçi atalarımız ona Georgi demez, Gürcü derlerdi....


XIV.yüzyılda bir yerlerden aniden, Moskovalı, yani Moskovskaya olduğu kabul edilen, sonradan Rusya'da Moskova'nın simgesi ve arması olarak kabul edilmiş olan muzaffer Aziz Georgi'nin yeni ikonası, esrarengiz bir şekilde ortaya çıkmıştır. İkonada havari Georgi mızrakla yılanı öldürmek üzeredir. Havari Georgi, ilk kez bir atlı olarak tasvir edilmiştir. Daha önce bunu kimse görememiştir. Moskovalıların başarısının sırrı, acaba burada mı gizli? Azizin hayatını okuduğumda bunu düşündüm. Her zaman olduğu gibi din, yani Hristiyanlık gene siyasete sinsice alet edilmiş ve ustaca kullanılmıştır.


Bilmem, hatırlar mısınız, Georgi askerlere ve hayvancılıkla uğraşanlara yardım ediyordu; onların hamisiydi... Billinen şeyleri anlatmaya gerek yok. Fakat Georgi Ejderha'yı NASIL yendi? Mızrakla değil! "Haç ve Sözle", yani kötülüğü Dua ile yenmiştir!


Ruslar, Aziz Georgi'yi bilinçli olarak seçmişlerdir. Çünkü o, Bozkırlara Hristiyanlığı getiren ve IV.yüzyıldan itibaren Deşt-i Kıpçak'ta Kıpçakların koruyucusu sayılan ve kabul edilen kişidir. Bu yüzden hürmet görüyordu. Moskova hükümdarları aziz tasvirlerini böyle nişan olarak kullanmışlardır. İngiliz tarihçisi D.Fletcher'e göre, bu kurnaz adımın mimarı İvan Dmitriyeviç Belski'dir. Belki de başkası. Mesele isimde değil.


Kadim ikonografi kaidelerine göre, havari Georgi'nin kemerine takılan hafif bir kılıç ve mızrağa dayanmış bir genç adam olarak tasvir edilmesi gerekiyordu. Eski ikonalarda at, yılan ve öldürme sahneleri elbette tasvir edilmiyordu. Çünkü askerlere ait kahramanlık sahnelerinde öyle hadiseler görünmüyordu. Ayrıca, Georgi öldürmek için havari olmamıştı ki!


Moskova ikonasında ise, o kadim konu değiştirilmiştir. Daha önce Aziz Georgi'yi kılıca yaslanmış şeklinde tasvir ediyorlardı. Ejderha, at ve katil yoktu. Halbuki Moskova Kremlinin ikonasında bunun hepsi mevcuttur. Muzaffer Georgi, Moskova'da, maalesef siyasi çıkarlar uğruna, sayısız yalanlarla yeni bir çehre ile tasvir edilmiştir. İkonalarda tasvir edilen konu ta başından beri yalanlara dayandırılmaktadır.


Efsaneye göre, Georgi'nin yaptığı duadan sonra Ejderha gücünü kaybetmiş ve askerin önüne uzanmıştır. Kurtulan kızz Ejderhaya tasma takarak onu "itaat eden bir köpek" olarak şehre götürmüştür. Aslında "itaat eden bir köpek" ifadesi de XII yy'da Altın Efsanesi'nden alınmıştır. Ünlü Ladojskaya ikonası da aynı temayı tekrarlıyor. Temayı değiştirme işini, Moskova'nun kendisi uydurmamıştır. Aslında o da Batıdan almıştır.


Georgi Menkıbesini, Batı Kilisesi, XIII.yüzyılda bilinçli olarak değiştirmişti. Bu hikâyeyi ben "Aziz Georgi'nin Sırrı" adlı kitabımda anlattım. Aziz Georgi'yi "ata" bindirmişler, "öldürmeye" zorlamışlar ve "katil" yapmışlardır. Batıda şövalyelik akımı tam o zamanda başlamıştı ve askerin yeni bir remze ihtiyacı vardı. Kilise bu tasviri Aziz Georgi'nin "yüz"ünde bulmuştur. Bozkırların aldığı darbe çok şiddetliydi: Aziz Georgi, kutsal remizleri olan "Ejderha"yı öldürüyor. Demek, Tanrı Bozkır'dan yüz çevirmiştir! Sonra yeni bir darbe geldi: 1666 tarihinde Kilise Konseyi'nde...


Herhangi bir halk için yeni bir ikona, belki de pek dikkat çekmezdi, ama Bozkırlılar için öyle değildi. Onlar bu yeni ikonada, Gök'ün yeri kararını okumuşlardır. bozkır yavaş yavaş direnmeyi bırakmıştır. I.Petro, daha sonra Bozkırlıları, Slav olarak değiştirmeye başladı.


İtiraz etmek isteyenleri düşünmeye davet ediyorum: Stepan Razin ve Emelyan Pugaçev hangi dili konuşuyordu? Ataman Ermak Timofeeviç, hangi emirleri veriyordu? Onların meşhur sloganını hatırlayınız: "Sarın na kiçku". Daha doğrusu, "Sarın kiooççak"; Türk dilinde bu "yaşasın kahramanlar!" demek. bu çağrıya cevap olarak, saldırıyla geçildiğinde "U-ura-a", yani "vur" sesleri yansırdı. Atilla zamanında da aynı şeyler yaşanıyordu..."


Murad Adji,

Kaybolan Millet (Deşt-i Kıpçak Medeniyeti)

Çev: Zeynep Bağlan Özer


Murad Adji'nin (link) bu iki kitabı da Türkçeye çevrilmeli.

* Aziz George ve Hunlar - 2019

* Büyük Bozkırın Sagaları - 2016


Ejderhayı öldürme motivi Sumerlilerden kalma

Suriyeli Yahya ve İkon - Murad Adji



Kazak Prof. Salkaraoğlu

 

"Eski Türkler Europoid ırkına ait.."...

"Yunanlıların İskit, Perslerin Saka, Çinlilerin Sai-jin dedikleri Eski Türkler..."...

Prof.Dr. Köşygara Salgarauly (Qoyçuqara Salqaraoğlu)


"Çok fazla suistimal var. Kasıtlı olarak çarpıtılmış birçok kanıt var.... Modern resmi tarihte oynanılmış ve Avrupa merkez anlayışı ile yazılmıştır. "Göçebe" halklar birçok yerde yerleşik halkların bir parçası olmuştur, ancak hiçbir iz bırakmadan da kaybolmadılar. Eski uygarlığın başlangıcından beri Asur ve Babil'den, daha sonra Mısır'a ve daha sonra Yunanistan ve Roma'ya kadar, her döneme önemli katkılarda bulunan bu "yabancı göçebe halkların" izleri görülür. Sadece görmesini bilen gözler, bilgileri özümseyebilecek ve özetleyecek zihin gerek! Hatta eski Çin ve Hindistan'a yerleşmiş göçebe kabilelerin tarihini de içerir. Çünkü eski zamanlarda, Batı'da veya Doğu'da, bu "göçebelerin" müdahalesi olmadan, tüm bölgeyi fethedebilen ve imparatorluk düzeyinde köklü büyük devletler kurabilecek tek bir yerleşik halk yoktur... Antik çağın kadim yüzünü gösteren mevcut antik verilere daha yakından bakarsak, tarihte bilinen tüm eski uygarlıkların iki kültürün kesiştiği yerde ortaya çıktığını ve geliştiğini göreceğiz - yerleşik kültür ve sözde "göçebe "kültürü...


Görseldeki kitabın Türkçeye kazandırılması dileği ile...
SB

Göçebeleri sınıflandıran İngiliz Ansiklopedisi onlara şöyle diyor: “Vahşi göçebeler, yani toplayıcılar; Çobanlar, tüccar göçebeler, mevsimlik yerleşimciler, suç çeteleri, yerleşimciler ve fakir yerleşimciler. Çingeneler, dilenciler..." Oysa bu açıklamalar bugünün şartlarına göre yapılmıştır. Büyük Bozkır sakinleri, hayvancılıkla geçinirdi ve geçimlerini sağlamak için sürekli olarak diğer bölgelere göç ediyorlardı, ancak medeniyet sahibiydiler. Hatta bunların yerleşik olanları da vardı. Onlara vahşi diyerek ötekileştiremezsiniz. Onları "yerleşik" ve "göçebe" olarak ayrıştırmak zalimliktir...




Nasıl ki yanlış ilk adım binlerce yanlış adıma yol açabiliyorsa, ilk tarihçilerin hataları da zaman içinde düzeltilmedi. Bu da bir dizi adaletsizlik ile suistimale yol açtı. Amerikalı araştırmacı E. Mackenzie'nin kitabında "Hiç kimse insanlık tarihini tarihçiler kadar çarpıtmadı" demesine rağmen hatalar düzeltilmedi. Oysa yanlışı düzeltmek ilerlemenin garantisidir. İlerlemek için çok fazla yaşam tecrübesi, bilgisi ve bilgisi olan bir toplum, seleflerinin hatalarını düzelterek ve tekrarlamayarak yeni başarılara ulaşabilecekti.

Bu açıdan bakıldığında, bir zamanlar vicdansız tarihçiler tarafından bencilce ve küstahça bilim camiasına sunulan yanlış ifadeler, insanlığın geri kalanını dünya medeniyeti sahnesine geride bırakan Avrupa halkı tarafından düzeltilip engellenmelidir. Bir şansı vardı, ancak, maalesef bu yapılmadı. Geçmişin hatalarını düzeltmek yerine onlar da geçmişin ilkelerini takip ederek bencil hırslarını doruklara çıkardılar. Maalesef bilime özgürce hakim olan ve hâkimiyetini sürdüren "Avrupa merkezcilik" olarak adlandırılan bu bencil Avrupalı küstahlığının temsilcileri, gelecek nesillerin zihinlerini şekillendirmek için yorulmadan çalışmaya devam ediyor. Böylelikle eski benmerkezci meslektaşlarının oluşturduğu tarihsel bilinci zamanlarının bilgisine uyarlamak ve uyumlu hale getirmek için Avrupa merkezciliğin bayrağını yükselten Avrupa-merkezci akademisyenler, eski "tarihi halklar" ve "tarihsel olmayan halklar" adlarını kaldırmış ve onların yerine yeni isimler kullanmıştır; Eski "tarihsel halklar" artık "yerleşikler" ve "tarihsel olmayan insanlar" da "göçebeler" olmuştur. Bu ifadeler de diğerleri tarafından derhal bilimsel dolaşıma sokulmuştur!"

Tarihi büyük bir dağ olarak düşünürsek, o dağın sadece bir taşının çalışılmasına, doktora ve adayın çalışmaları için yazılmasına izin verildi. Diğer taşlara dokunmamalısın!...

Genetikçilerin insanlığın ilk doğum yerinin Güneydoğu Afrika olduğunu söylediği doğruysa, sadece bir Kazak değil, bu bölgedeki tüm Türk halklarının kökenini aramak gerekir. Daha sonra Afrika'dan Asya kıtasına taşındılar. Herodot'tan önceki tarihçilere göre Kafkasya dünyanın kenarı olarak görülüyordu. Bu nedenle, bu Asya'ları, büyük ve Küçük Asya araştırılmalı... Tarihçiler Kafkasya'daki bu geniş bozkıra "Büyük Bozkır" dedi. Bozkırların tarihi genel olarak birleşme ve dağılmalardan ibarettir.

Herkes bilinçli gelişimin üç aşamasından geçmek zorundadır. Birincisi, tarihsel bilinçtir. Tüm toplumun bilişini oluşturur. İkincisi, ulusal bilinçtir. Toplumdaki insanları, ulusal çıkar ve devletin çıkarları doğrultusunda çalışmaları için eğitir. Üçüncüsü yurttaşlık bilincidir. Herkesi insanlığın pisliğinden kurtarır ve onları en yüksek ahlak ideallerine götürür...

Her halükarda, insanlığın binlerce yıldır yarattığı, geliştirdiği ve bugüne kadar getirdiği tüm zenginliği "yerleşimcilere", barbarca yıkım gücünü de "göçebelere" atfetmek tek taraflı yazılmış tarihtir. Ve bilimsel araştırmada tek yanlılık hiçbir zaman doğru olmamıştır. Bu nedenle, tarihsel gerçeğe ulaşmak için, herkesin ortak tarihimizi yeniden düşünmesi, XXI.Yüzyıl ışığında çalışması gerekir.

Vahşi olarak kabul edilen ve tamamen araştırma kapsamının dışında bırakılan "göçebelerin" antik kökenleri araştırılmalıdır. En iyisi sıfırdan başlamak, tüm hikayeyi yeniden yazmak: "Gerçek yerleşimciler kimler?", "Nereden geldiler ve nasıl ortaya çıktılar?", "Antik çağlarda bozkır", "Asya ve Küçük Asya'ya farklı zamanlarda farklı isimlerle gelen savaşçı göçebe kabileler kimlerdir? Hepsi aynı insanlar mıdır yoksa farklı dil, din ve tabiata sahip farklı halklardan mıdır?" , "Yaşam tarzlarının özellikleri nelerdir?", sorularına doyurucu cevaplar vermek gerekiyor... Avrupa merkezli tarih anlayışı ile yazılmış modern "resmi tarih" ile bu sorulara cevap veremeyiz...

"Saklar (Sak-İskit) Türk'tür."

Ортақ тарихтағы олқылықтар
16.08.2016 / link / link
10.04.2019 / link

Халқымыздың тарихы жайлы жазба деректер
29.01.2016 / link


Scythians are Turks





Longobardlar, Gothlar ve İskoçlar

 

Longobard = Uzun Sakallı > Lombard'a dönüşüyor.



Lombardların MS 643'ten önce yazılı yasaları yoktur. Atalarının "yazılı olmayan gelenek ve kültürü" yaşlıların hatıratlarından MS 7.yy'dan sonra yazıya geçirilir.

Longobardlar (Uzun Sakallı) < Winniller, bir İskandinav kabilesi.
Doğum destanı; Origo Gentis Langobardorum.

* 7.yy'da ad değiştiren kabileler...
* 7.yy'da yazıya geçirilen anane...
* 7.yy'dan önce yazısı olmayan kabileler...




Türk boyları da zaman içinde farklı adlarla tarih sahnesinde yerini almıştı. Ancak Batılı onları Türk olarak görmez, ama iş kendilerine geldi mi, "Grek", "Roma", "Germen" ya da "Kelt" der ve tek çatı altında toplar. Sadece Avrupa'daki Türkleri tek çatı altında toplasak; Kimmer, İskit, Gelon, Agathirsi, Goth, Hun, Avar, Hazar, Kabaroy (daha sonra Macarlara katılırlar), ya da Kıpçak-Kuman, Peçenek, Bulgar, Çuvaş, Kırım, Gagauz, Osmanlı (tabi bir de bunların alt grupları var) gibi, hepsinin soyadı Türk dediğimizde Batılıların dudakları uçuklar, hatta bayılan falan da olabilir 😃


Ostrogotların kralı Büyük Theodorik (454-526)
Babası: Theodemir
Amcaları:  Balamir ve Bidemir
Kişilerin Türk olup olmamasını tartışmayacağım, olabilir olmayabilir de. Ancak Amal kardeşlerin adları Türkçe !...

Bana bir masal anlat, ancak içinde dürüstlük olsun...
SB


ENG:
Theodoric the Great (Flavius Theodoricus, 454-526)
King of the Ostrogoths
Father : Theodemir
Uncles : Valamir and Vidimir
I will not discuss whether these individuals are Turks or not. However, the names of the Amal brothers are Turkish of origin, and still in use as male or surname among Turks;
(theo) DEMİR - BALAMİR - [vidimir=bidemir (b/v)]

So, you can not write history without Turks or Turkish.
And tell me a story, but have honesty in it...
SB



Sezar ve Tacitus döneminden sonra Germen sözü genelleşiyor. Franklar Allemani derken, topluluklar kendilerine Longobard (Lombard), Goth, Vandal, Frisian, Kelt diyordu ama Germen demiyordu. Kayıtlı en erken Germenik dili ise 4.yy'da, Gothların Ulfila incilidir ki orada bile Türkçe kökenli olan ve Tanrı sözüne karşılık (ki baba dediklerini hepimiz biliyoruz) Ata sözünü kullanıyorlar. Türkçe özel isimleri var; Tulga gibi... Gothların çıktığı bölge İskitlerin ülkesiydi. Eski İngilizce ya da eski Almanca dedikleri dil ise 8.yy'dan başlar. Slavların tarih sahnesine çıkışı ise 6.yy'dır. Pliny ve Tacitus Venedileri Slavların atası olarak kaydetmiş, ancak Venedi Slavca değil. Ancak Germenler daha sonra Venedi sözünü Wends olarak değiştirdiklerinde Slavları kastetmişler. Yani kabile isimleri farklı diğer kabilelerde farklı "etnik" olarak kaydediliyor. Herkes kendine göre bir isim yapıştırmış, ki bu kabilelerin kendi kendilerini andıkları isim tarih içinde kaybolmuş. Gothların arasında İskitler, Sarmatlar, Hunlar var ki onlardan önce bölgede yaşamış olan Kimmerleri unutmamak gerek.

Ayrıca, German kabilleri olarak tanımlanan topluluğun, kendisine German dediğine dair bir kanıt olmadığı gibi, kelimenin dillerinde anlamı da yoktur. Bazı Kimmer ve İskit kabileleri de German/Germen olarak kaydedilmiş. Aralarında mutlaka Keltler de var, yani Germen dedikleri aslında karışık, hepsi "Hint-Avrupalı" değil, ama asimile olmuş. Atilla döneminde bile İskit ve Germen kabileleri karışmıştı.


This is not a "beast" as the Westerner scholars named it,
This is a "Wolf-Dragon", and to be seen in every Turkish art.




Bana bir masal anlat, ancak içinde dürüstlük olsun...
Tell me a story, but, with honesty in it...