27 Nisan 2025 Pazar

İran Coğrafyasında Türkler - Samaniler

 


Samani Devleti (874), hem Türk hem de ilk Türk-İslam Devleti'dir.

İtil (Volga) Bulgar Devleti, İslamiyet'i kabul eden (922) ilk Türk devleti olarak anlatıldı. Bu görüş, Samanilerin "Fars" devleti olarak görülmesinden (göstermelerinden!) kaynaklanıyordu.

SB


* Samani Devleti’nin Türk-İslam devleti olduğu görüşü nasıl, ne zaman, hangi tarihçilerin etkisiyle ortaya çıkıyor?

* Samani Devleti’nin Türk-İslam devleti olduğu görüşünü hangi argümanlar destekliyor?


PROF. DR. AYDIN USTA İLE SAMANİ DEVLETİ - YT link

"Samanilerin ilk Müslüman Türk devleti olduğu aslında daha doğrusu Türk kimliğinden geldiği evvelinden beridir söylenir. 1975'lere kadar Türk lise tarih ders kitaplarında Samanilerin ilk Müslüman Türk devleti olarak geçiyor. Ama sonrasında ne oluyor bilemiyoruz, bir anda bu görüş ortadan kalkıyor ve sonrasında Karahanlıların görüşünün ön plana çıkmaya başlaması söz konusu. Dolayısıyla da aslında bu eskiden beri bilinen bir gerçeklik. Fakat 1975 ve sonrasında ani bir değişimin yaşanmasıyla birlikte, burada dediğim gibi, evvelden bahsetmiş olduğumuz algılar ön plana çıkıyor ki Türklüğün Orta Asya ile Anadolu arasındaki işte o bağlantısının koparılıyor. Bana göre son derece önemli rol oynuyor bu. Siz Samanileri aradan çıkardığınızda Türklerin geçmişte olan veya işte İslamiyet ile olan o bağlantı noktasında o köprü noktasındaki değerlerini tamamen farklılaştırılmışlığı çıkarmakta. Demiş olduğumuz gibi Samaniler zaten eskiden biri Türk oldukları biliniyor. Fakat nedense bir anda sonradan bu yok sayılmış. (...)

Behrâm-ı Çûbîn'i herkes İranlı bir kumandan olarak biliyor, ama bu zatın İranlılara isyan ettikten sonra, kendi atalarını İranlılarla bağdaştırmayıp, İranlıları, yani Sasanileri tahtı zorla ele geçiren kimseler olarak görüp, kendisinin Partların, yani Arşak atalarının tahtını geri alan kimse olarak betimliyor. Behrâm'ın atalarına baktığımızda, Mihranilere baktığımızda, akabinde Partların Dahe kolu ve Sakalara kadar gittiğini görüyoruz. Yani Behrâm'ın bir noktadan sonra Türklere bağlanması durumu söz konusu. Bu her zaman göz ardı edilen konulardan bir tanesi. Behrâm daha sonra eşini ve çocuklarını bırakıp Göktürk tarafında kaçıyor ve Türk hükümdarı Tardu'nun kızıyla evleniyor. Bu evlilikten olan çocuklarının Maveraün nehirde yayıldıkları ve bu coğrafyaya hakim olduklarını biliyoruz. Samanilerin Türklüğüne atıflardan bir tanesi de budur."



(wikiden: *Behrâm-ı Çûbîn, Sasaniler zamanında II. Hüsrev'e bağlı meşhur İranlı (!) askerî komutan. 590 — 591 yılları arasında kısa bir süreliğine VI. Behrâm adıyla Sasani İmparatorluğu tahtına çıkmış. - SB)


***

Prof. Dr. Şemseddin Günaltay, "İslam Dünyasının İnhitatı Sebebi Selçuk İstilası Mıdır?

(İkinci Türk Tarih Kongresi, 20-25 Eylül 1937) - Belleten, II.Kânun - Nisan 1938, TTK 1994/pdf












Atilla - Aetius

 


Attila hakimiyetindeki Hunlar karşısında önce oyalama taktiği ile zaman kazanmaya çalışan Batı Roma İmparatoru III. Valentinianus ile kumandanı Aetius'un yeterli tedbir aldıklarına kanaat getirdikten sonra Attila'nın taleplerini açıkça reddetmeleri, Batı Roma'ya karşı büyük Hun seferini kaçınılmaz kılmıştı.

451 yılı başlarında Orta Macaristan'dan hareketle batıya yönelen Hun kuvvetleri, Mart ayı ortalarına doğru Ren Nehri'ni üç noktadan aşarak Galya'ya girmişlerdir. Bu sırada İtalya'dan hareket eden Batı Roma ordusu da Galya'da hızla kuzey yönünde ilerlemekteydi. Hun kuvvetleri Mettis'i (7 Nisan) ve Durocortorum'u ele

geçirerek Paris'in hemen güneyinde bulunan Aurelianum'a ulaştıkları vakit, Aetius kumandasındaki Batı Roma ordusu da buraya gelmiş bulunuyordu. Fakat karşılaşma burada değil de Attila'nın kendi savaş taktiğine daha uygun gördüğü Catalaunum (Campus Mauriacus) sahasında gerçekleşmişti (20 Haziran 451).

Her iki tarafın da ağır kayıplar verdiği bu kanlı mücadelede hangi tarafın galip geldiği halen tartışılmakla beraber Attila'nın ordusunun kazanan taraf olduğu gerçeği ağır basmakta. Nitekim savaşın gerçekleştiği akşam Roma ordusu dağılmış, birlikler arasında bağlantılar kesilmiş, hatta Romalı kumandan Aetius dahi kendini kaybederek girdiği Hun birlikleri arasından canını zor kurtarmıştı. Attila ise ordusu ile birlikte 20 gün kadar kısa bir sürede Hun başkentine dönebilmişti. Keza henüz bir yıl bile geçmeden Attila İtalya seferine çıktığı zaman, karşısında Hunlar'a karşı durabilecek bir Roma kuvveti kalmamıştı.


Hatice AYDIN

Theophanes'in Kroniğinde Geçen Türk Devletlerinin Tarihine Kısa Bir Bakış; Avrupa Hunları

"Theophanes Confessor (=İtirafçı) Kroniğinde Türkler 284-813" içinde



Hunlar Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlara yayıldıkları gibi Anadolu topraklarına da yayılmışlardır. Özellikle 395 yılında harekete geçen Hunlar iki yol takip ederek ilerleyişlerini sürdürmüşlerdir. Onlardan bir kısmı Balkanlar’dan Trakya’ya ilerlerken daha büyük sayıda diğer bir kısmı Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya yönelmişlerdir. (88) Basık ve Kursık adlı iki bey tarafından idare edilen bir kısım Hunlar Kafkasya üzerinden Anadolu ve Suriye’ye saldırmışlardır. Bu Anadolu akını sırasında Hunlar, bugünkü Erzurum, Karasu ile Fırat’ı geçerek Malatya ve Çukurova bölgesine kadar ilerlemişler, Urfa ile Antalya’yı kuşatıp Suriye’ye gelerek Kudüs taraflarına varmışlardır. Orta Anadolu’ya Kayseri-Ankara civarına kadar gittikten sonra, Azerbaycan-Bakü yolu ile merkezlerine dönmüşlerdir. Gerçekleştirilen bu akınlar planlı olmuş ve yerleşilecek vatan hâline getirilecek en uygun toprakları bulma gayesi taşımıştır. Bu durum, Doğu Roma İmparatorluğu kadar Sasanileri de telaşlandırmış ve korkutmuştur. (89) 398 yılında küçük çapta tekrarlanan bu akınlar karşısında Doğu Roma’nın genç imparatoru Arkadius hiçbir ciddi önlem alamamıştır. (90)


Prof. Dr. İlhami DURMUŞ

Sakalar ve Hunlar Döneminde Anadolu'da Türk Varlığı

Eski Ön Asya Uygarlıklarından Günümüze Anadolu’da Türk Varlığı,

Ankara, 2008, Genelkurmay Basımevi. s.83-100