10 Kasım 2023 Cuma

Caracalla değil Kara Kulak

 

Caracalla değil Kara Kulak

Zalim ve sosyopat bir karaktere sahip olan ve kendine özgü "kapüşonlu pelerin" giyen Roma imparatoru

Antoninus'a "Karakalla (Caracalla/Caracallus)" lakabını Türkçe konuşan Partlar vermişti.

Çünkü o tıpkı "Kara Kulak" gibi hırçın ve vahşiydi, güvenilmezdi.


İmparator Antoninus Bassianus barış içinde oldukları Part kralı Artaban(-us)'un kızıyla evlenmek istediğini bildiren bir mesajla birlikte birçok hediyeler gönderdi. Ancak Artaban red etti. Antoninus çok ısrar edince de Artaban pes edip kızını vereceğini söyledi. Düğün hazırlıkları ile birlikte Part Türk erleri de yaysız ve atsız kutlamalara katıldı. Şölende yenilip içilirken Antoninus'un askerleri şölen yerinin etrafını sardı. Part Türkleri sarhoş olduğunda da Roma askerleri kadın ve çocuklar da dahil, herkesi katletti. Part erleri silahlarına ve atlarına ulaşamıyordu, ama kralları Artaban ile birlikte birçok kişinin kaçabilmesini sağlayabilmişlerdi. Partlar Antonius'un kinci karakteriyle tanışmışlardı, çünkü Artaban Antoninus'a önce hayır demiş ve ısrarlı baskıları nedeniyle kabul etmek zorunda kalmıştı. Antoninus bunu unutmamıştı.


Hayatta kalan Partların şimdilik yapabilecekleri bir şey yoktu, ama bu katliamı unutmadılar. Dağlarda güçlenip geri dönecekler ve intikam alacaklardı. Zaten Roma İmpartorluğu ile denk tutulan bir tek onların devleti, yani Part İmparatorluğu idi. Antoninus geri çekilirken bölgedeki kentleri yakıp yıktı, yağmalattı, kıyım yaptı, esir aldı.  Ancak Harran'a (Carrhae) vardıklarında 11 yıl hüküm sürmüş olan Antoninus kendi koruması tarafından öldürüldü. Aslında sürekli aşağıladığı generallerinden biri olan Macrinus'un komplosuna gitmişti. Hiç kimse Macrinus'tan şüphelenmemişti, herkes asıl suçlunun Antoninus'u öldüren Martials sanıyordu ki o da yakalanıp öldürülmüştü.


Macrinus Severus adını aldığını ilan edince, hanedanın bir üyesi olarak imparator ilan edildi ve başa geçti. Ancak ordu tehlike altındaydı, çünkü Part kralı Artabanus, halka yapılan kıyımın hesabını istiyordu ve Roma ordusu Part bölgesindeydi. Güçlenip geri dönen Part-Türkleriyle savaşan Macrinus ağır kayıplar vererek savaşı kaybetti.  Roma şaşkındı, çok büyük bir tazminat ödemeye mahkum edildi. Bu Part zaferi 217 yılında Nusaybin'de gerçekleşmişti.


Roma-Part Savaşları ilk kez Marcus Licinius Crassus komutasında MÖ 54'te Harran (Carrhae)'da başlamıştı. Arsak-Türk soyundan gelen Kral II.Orodes'in Part ordusunu Saka-Türk soyundan Suren komuta ediyordu. Romalı general Crassus (Krassus) ile generallerinin öldürülmesiyle Partlar zaferi göğüslemişti. Ağır kayıplar veren Roma alay konusu oldu, çünkü sancaklarını da kaptırmıştı.  Öyle ki Crassus'un açgözlülüğünü göstermek için, ölümünün ardından (tıpkı Ece Tomris'in Kiros'un başını keserek kan dolu kazana atması gibi), boğazından eritilmiş altın döktüleri söylencesi bile yayıldı. Partlarla baş edebilmek için Mark Antony (Marcus Antonius) Partların kardeş boyu İskit Türklerinden oluşan Lejyon IV.Scythica'yı (Zeugma) kurmuştu ama... Son Roma-Part Türk savaşı da bir yıllık imparator Macrinus komutası altında, Nusaybin'de meydana gelmiş ve yine Part-Türk zaferiyle sonuçlanmıştı.


*


Asıl adı  Marcus Aurelius Antoninus Bassianus (imparator 211-217) olan impartorun adının bir parçası olan "Bassianus (Basileus gibi)" ile "Karakalla" unvanı Türkçedir. Öfkeli imparator zalimliğiyle tanınıyordu bu yüzden "Kara" idi ve halkın kulaklara benzettikleri kapişonlu pelerin giyiyordu. Batılı araştırmacılar Karakallus'un "Galya German sınırında yaşayanlardan aldığı kapişonlu ağır bir pelerin" anlamında olduğunu yazar ki pek fazla bir ayrıntı da vermezler. Karakallus sözünden de Kara Kulak (vahşi kedi/vaşak) için kelime türetmişlerdir; Caracal. Yani Karakalla sözü Türkçe olan Kara Kulak'ın Latinceleştirilmiş halinden başka bir şey değildir. Pelerin'in İngilizce karşılığı olan "cloak" bile Türkçe "kulak"tan geliyor. Anlamını bilmeden, kullanım şekline bakılarak bir anlam yüklemişler. Bu kelime kapüşonlu pelerin giyen Karakalla (Kara Kulak) döneminden yüzyıllar sonra "Cloak" olarak sözlükte yerini almış.


Partlara karşı sefer düzenleyen (198, Ctesiphon, Bağdat yakınlarındaki Part kraliyet başkenti) ve "Parthicus Maximus" lakabıyla tanınan Septimus Severus ise Antoninus (Karakalla)'nın babasıydı. Baba ölünce Karakalla ve Geta kardeşleri arasındaki nefret duyguları büyüdü. Her biri ötekini öldürmek istiyordu. Anneleri babalarının danışmanlarıyla bir çözüm aradı. Geta'ya Asya, Karakalla'ya Avrupa verildi. Geta'ya karargahını Kadıköy'e kurması teklif edilirken, o Antakya ya da  İskenderiye'nin başkent olmasını uygun gördü. Ancak öfkeli Karakalla Geta'yı öldürdü ve arkasından da anlattığı kurgu hikaye (güya Geta onu öldürecekmiş) ile imparator oldu. Önce German bölgelerini, sonra da Küçük Asya'yı ziyaret eden Antoninus daha sonra İskenderiye'ye gitti. Ancak burada da katliam yaptı. İskenderiyeliler onun ününü duymuş ve sürekli alaya almıştı. Bunu bilen Antoninus hiç belli etmedi, ama sinsice kurduğu tuzakla İskenderiyelilerin hepsini bir şölende katletti. İşte bu katliam ardından da doğuya yönelip Part kralı Artaban'ın kızını istemişti....


SB

Roma Septimus Severus Takı'nda (203) Part Savaşı.

Sağda: Özgün başlıklarıyla kale içindeki Part Türkleri. Bu başlıklara "Frig" diyenler "Partların Friglerle ne alakası var" diye sorgulamaktan bile acizler!


Antik dönem yazarlar; "Partlar İskit kökenlidir."

İskit/Saka Türk ise, Part da Türk'tür.



ENG.

Caracalla (Caracallus) was given by the Turkish speaking Parthians to the Emperor Antoninus (wearing a hooded cloak) as a nickname for his cruel and sociopath character. He was just like the wild cat "Caracal". This animal gets his name from his "Black Ears" (and it looks like a hoodie to). The name of this animal is "Karakulak (Black Ear)" in Turkish. So the name of the animal and the nickname of Antoninus "Caracalla/Caracallus < Kara-kulak/Qara-qulak" is Turkish of origin.  The word Caracalla was never used before the period of Antoninus! * Kara = Black , Kulak/Qulak = Ear *

Even Cloak is Turkish; Kulak (Ear) > Cloak.

A meaning was given by looking at the way it was used, without knowing its real meaning. This word has taken its place in the dictionary as "Cloak", centuries after the period of the Karakalla (Black Ear), who was wearing a "hooded cape".

The name Bassianus in Antoninus full name is also Turkish. Because he was the "president (Emperor in those days)", as in Baş (Bash > Bas) , Başı (Bashy > his/her head. So, the meaning of Başı (Bashy) is the "Head of the people/state", i.e. the "President", in Turkish "Başkan (Baş Kağan)".

But no one is talking about where its origin came from. The nickname Caracalla dates back to the period of the Parthian Turks.





Turkish


Bizans Türkleri 1204-1461

 

Bizans Türkleri (1240-1461)*

Rustam Shukurov (Şükürov)

📚


... Bu genel tablo on birinci yüzyılın ikinci yarısındaki ve on ikinci yüzyıldaki Türk fetihleri sırasında değişti. Türk istilalarının kendine özgü yönlerinden ötürü geleneksel Müslüman savaş esirleri, tüccarlar, seyyahlar ve sınır askerleri kategorileri başat tip olmaktan çıktı. Yeni gelenlerin çoğunluğunu artık imparatorluk topraklarına faal olarak yerleştirilen ve devlet makamları tarafından vatandaşlığa alınan Türk paralı askerleri oluşturdu. "İskit" kökenli Türk paralı askerleri on birinci yüzyıl ortaları gibi erken bir tarihte Bizans ordusunda görev almaya ve çok geçmeden askeri mekanizmanın önemli bir kısmını teşkil etmeye başladılar. Aynı yüzyılın ilerleyen kısmında "İskitleri" "İranlı" paralı askerler tamamladı.


Türk paralı askerleri genellikle Hristiyanlığı kabul etmiş, devlete sadakatlerini kanıtlamış ve bu yolla Bizans askeri elitine katılmış Türk önderlerinin komutası altında askerlik yaptılar. Türk kökenli birçok Bizanslı soylu ailenin kurucuları mesleki kariyerlerine askeri komutan olarak başlamıştı. Bizans hizmetine giren Türklerin çoğunun çeşitli rütbelerden askerler değil kabile reisleri olması da mümkündür. Charles Brand'ın gösterdiği gibi Türkler Bizans ordusunun orta rütbelerinde de bulunabiliyordu. Bizans ordusundaki Türklerin sayısına dair kesin rakamlar mevcut değildir; bununla beraber Brand tarafından kaydedildiği gibi, Haçlılar arasında Bizans'ın Türklerle ittifaka girdiği izlenimi uyandığına göre herhalde sayıları buna yol açacak kadar yüksekti: "Bizans'a düşmanlık ve imparatorlardan kuşku duyulması on ikinci yüzyılda arttı ve Türklerden yararlanılması buna katkıda bulundu."


Kazhdan'a göre Bizans soylu sınıfına dahil Türk oranı aristokrat listeyi teşkil eden nüfusunu (2500 kişi) yaklaşık yüzde birine denk geliyordu (örneğin Ermeniler %15'ten daha az değillerdi). Öte yandan Bizans toplumundaki Türk göçmenleri inceleyen çalışmalar neredeyse yalnızca Bizans sarayı ve askeri elitinin üyeleri haline gelmiş soylu Türklere odaklanmaktadır. Bizzat Bizanslılar tarafından alt toplumsal sınıftan çok sayıda Türkün imparatorluk içindeki varlığı belirtildiği halde alt ve orta sınıflardan Türkler inceleme konusu olmamaktadır.


Balkanlardaki Peçenek yerleşimlerinin tahlili için ilk adımlar on yıllar önce Akdes Nimet Kurat tarafından atılmış, ancak daha sonra bilimsel çalışmalar sistemli şekilde sürdürülmemiştir. Sıradan halka dahil edilebilecek Türk sayısının aristokrat Türk sayısından çok daha fazla olduğu açıktır....


On üçüncü yüzyıldan on beşinci yüzyıla uzanan döneme ilişkin kaynaklar ise Bizans nüfusuna kölelerden aristokratlara dek tüm katmanları kapsayan kitlesel Türk akışının daha dengeli bir resmini çıkartmamıza izin vermektedir. Bizans İmparatorluğunda Laskaris ve Palaiologos dönemlerinde Türk varlığı uzun süredir bilimsel ilgiyi çekmiştir. Geç Bizans'ta Türk yerleşimcilerin mevcudiyetine dair artık herhangi bir kuşku duyulamaz. Bununla beraber şimdiye kadar Bizans bağlamında Türkler genellikle imparatorluk topraklarında geçici süreyle kalmış paralı askerler olarak değerlendirilmiştir; şu veya bu şekilde Bizans'ta yerleşmiş Türklerin başına daha sonra neler geldiği pek az incelenmiştir...


Deşt-i Kıpçak bölgelerinden (Trans-Tuna ve Güney Rusya bozkırları ile Kırım) Bizans'a gelen Asyalı göçmenler Kouman veya Koman köküne sahip çok sayıda adın gösterdiği gibi Kuman asıllıydı.... Kuzey Karadeniz'deki Kumanlar on üçüncü yüzyıldan on dördüncü yüzyıla kadar Anadolu'ya göre daha az İslamlaşmış olduklarından kural olarak saf Türkçe adlara ve lakaplara sahipti. Komanitzes ve Komanka adlarında Slavonik eril son ek ve dişil küçültme sıfatının teşhis edilmesi ilginçtir. Bu da Balkanlarda Slav-Türk etnik ve dilsel karşılıklı etkileşimini gösterir...


On üçüncü yüzyılın ilk yarısında en azından iki Kıpçak kitlesi göç dalgası Balkan yarımadasını kapladı. Büyük bir Kıpçak grubu 1237'de Moğolların baskısıyla Deşt-i Kıpçak'tan ayrılıp Bulgaristan'a, sonra da Trakya'ya geçmek zorunda kaldı. Bir başka Kıpçak grubu da en azı 10.000 kişiyle birlikte 1241'de Macaristan'dan gelerek Bulgaristan, Trakya ve Makedonya'ya girdi. III.Ioannes Vatatzes (Batatzes) müzakereler ve hediyelerle 1241/42 civarında Balkan Kıpçaklarının bir kısmını yanına çekti ve Bizans ordusunun bünyesine kattı. Kumanlardan bazıları Balkanlardan Anadolu'ya Bizans ve Selçuklu sınırına aktarılırken bazılarına da Trakya ve Makedonya'da toprak verildi. III.Ioannes Vatatzes'in onlara Trakya ve Makedonya'nın tam neresinde toprak verdiğini bilmiyoruz; ancak mikrotoponiminden kimi bilgiler edinilebilir. Bizans ordusuna dahil edilen ve Balkanlarda faaliyet gösteren Kuman birlikleri (Sknthikón-Σκνθικόν) izleyen on yıllar içinde kaynaklarda sıkça zikredilmiştir. İstanbul'u Temmuz 1261'de Aleksios Strategosoulos komutasında yeniden ele geçirenler "İskitler"di. Anadolu Kumanlarının Menderes boylarına ve Frigya'ya (Filadelfiya'nın doğusuna) yerleştirildiğini biliyoruz.


Altınordu topraklarından gelen bir kısım "Kuzeyli Tourkopouloi" 1302 civarında imparatorun hizmetine girdi. Anlaşılan bunlar Kuman veya Kuman-Moğol gruplarıydı. Sayıları bilinmemektedir. Bizans topraklarına varışlarında vaftiz edildiler. 1305'te imparatora karşı ayaklandılar ve sonra başlarına ne geldiği belirsizdir. Bizans topraklarındaki bir başka büyük Kıpçak grubuna (yaklaşık 20.000 savaşçı) doğudan atıf 1320 civarına tarihlenmektedir. Bu Kumanlar 1320 civarında Sırbistan'dan hareket etmişlerdi; ancak kısa zaman sonra Altınordu'dan eski soydaşlarını toplayarak Trakya'ya akın düzenlemeye giriştiler.


III.Andronikos Palaiologos 1322 ile 1327 sırasında bunlara Limni, Taşoz ve Sakız'a gitmeleri emrini verdi. Açıktır ki eldeki kaynaklar tüm Kuman göçü vakalarını kaydetmemiştir. Athos Manastırlarına ait belgelere göre Kıpçakların gelişi on dördüncü yüzyılın ortalarına dek durmamıştır....


Anadolu'dan ve Altınordu'dan gelen Hristiyanlığı yeni kabul etmiş kişilere diplomatik görevler verilmekteydi. Altınordu'dan gelerek yurttaşlığa alınan Kocabahşı (Koutzimpaksis) II.Andronikos tarafından "aynı ırk ve dilden" olduğu isyancı Alan ve Kuman Türklerine karşı komutan olarak gönderilmişti. İmparator ırk ve dil ortaklığının yatıştırılmalarını kolaylaştıracağına inanıyordu. Aynı Kocabahşı (Kocabaşı) daha sonraları Altınordu hükümdarı Tokta'ya gönderilen Bizans heyetinin başına getirilmişti. Memlûk kaynaklarından nadir görülen bir vakayla karşılaşmaktayız: Kahire'ye gönderilen iki Bizanslı temsilci Aksungur ile Bahadır 1326/27 yılında İslamı kabul etmişti. Bu kişiler muhtemelen Hristiyanlığı kabul etmiş iki dilli Bizans göçmeniydiler ve dilsel yeteneklerinden ötürü Türkçe konuşan Mısır sarayına temsilci olarak gönderilmişlerdi. ...


Rustam Shukurov (Şükürov)

Bizans Türkleri (1240-1461)

📚



* Not: Kitabın Türkçesindeki başlık tarihi "1240-1461" değil "1204-1461" olacaktı, baskı hatası sanırım.

* İngilizcesi için: The Byzantine Turks, 1204-1461 - Rustam Shukurov


26 Eylül 2023 Salı

Karışan Diller

 

KA-DİNGİR - BABİL - KARAUNDİAŞ



* "Çivi yazısı sistemi aslen hiyerogliftir ve erken bir dönemde Babil'in Turanlı, yani Ugro-Moğol nüfusu tarafından icat edilmiştir. Elimizdeki en eski anıtlar Turan dilinde yazılmıştır ve Semitik olmayan isimlere sahip şehirlere ve hükümdarlara aittir. Aslında hem Asur'un hem de Babil'in tüm büyük şehirleri Turani isimler taşır ve bunlar birçok durumda ülkenin sonraki sakinleri tarafından Sami diline çevrilmiştir: böylece Ca-dimiri'a (Ka-Dingir), "Tanrı'nın Kapısı", Bab-ilu, Babil olur. Akraba kabileler, Khaldaea'daki baskın halk olan Accadai (Akkadlar) ya da "Highlanders (Dağlılar)"ın ilkel evi olarak kabul edilen komşu Elam dağlık bölgelerinde yaşıyordu; ve Yaratılış XIV'ün önerdiği gibi, Elam'ın kendisi eski bir medeniyetin merkeziydi. Uru ve Senkereh'de, Pantabiblos'ta ve Berosus'un Larancha'sında kütüphaneler kurulmuş ve astronomi, astroloji, mitoloji, tarım vb. üzerine ayrıntılı eserlerle doldurulmuştu. Bunlar Sami diline çevrilmiş ve Asur krallarının, özellikle de kütüphanesi (ne yazık ki çok zarar görmüş olan ve şu anda British Museum'da bulunan) Asurbanipal'in emriyle kopyaları yapılmıştır. Semitik öncesi uygarlık ve Semitizm'in bu uygarlığa olan borcu hakkındaki bilgilerimizin çoğu buradan gelmektedir." H.Sayce


* "Eski Babil dininin, Sami Babilliler ülkeye girdiklerinde orada buldukları Sami olmayan halklardan muhtemelen büyük ölçüde etkilendiği daha önce belirtilmişti. O zaman şu soru ortaya çıkmaktadır (ve bu çok önemli bir sorudur): Eski Babil ve Asur'un dini, 'Sami' olarak adlandırılan dinler grubunun karakterini ne kadar taşıyordu?" L.Spence


* "Asurologların ağırlıklı görüşü, Asur ve Babil uygarlığının tamamen Sami olmadığı ve bu bölgelerin eski nüfusunun, etkisi özellikle dinde ve çivi yazılı kayıtların kutsal edebiyatında fark edilen büyük bir Sami öncesi unsur içerdiği yönündedir. Eğer durum böyleyse, eski Semitlerin karakteristik geleneksel din tipini araştırırken çivi yazısı malzemesinin dikkatli kullanılması gerektiği açıktır." R.Smith


Babil, Akadlı Sargon'un (MÖ 2334-2279) hükümdarlığından önceki bir dönemde kurulur. Hamurabi ise küçük liman kentini geliştirir, ancak Hammurabi'nin (MÖ 1750) ölümüyle dağılan imparatorluktan sonra kent Kassit/Kas Türklerinin eline geçer (MÖ 1595) ve adı Karanduniash (Karduniash) olarak değiştirilir.


SB

Tanrılar kızmış ve diller birbirine karışmış demek...




KRONOS - TİTAN SAVAŞI

BABİL KULESİ
"Kendi güçleriyle ve büyüklükleriyle övünen ve tanrıları küçümseyen dünyanın ilk sakinlerinin, Babil'in şu anda bulunduğu yerde, tepesi göğe ulaşması gereken bir kule inşa etmeye giriştiklerini söylüyorlar; ancak o, göğe yaklaştığında. rüzgarlar tanrılara yardım etti ve işi tasarlayanların işini bozdu; kalıntılarının hâlâ Babil'de olduğu söyleniyor; ve tanrılar, o zamana kadar hepsi aynı dili konuşan insanlar arasına dil çeşitliliği getirdi: ve Kronos ve Titan arasında savaş çıktı. Dillerin karışıklığı nedeniyle kuleyi inşa ettikleri yere şimdi Babil deniyor." Berossus (MÖ 3.yy)

Buradaki Titanlar Türktür, Türkçe konuşur. Grek kaynaklarındaki Titanomakhia, yani Titanlar Savaşı, Grekler (Olimposlular) ile Türkler (Titanlar-ATALAR-yerliler) arasındaki egemenlik savaşını metaforik olarak anlatır. Bu savaş 10 yıl sürmüştü, tıpkı Turova Savaşı da 10 yıl sürdü demeleri gibi. Ancak Turova Savaşı 10 yıl sürmemişti. Batı kıyılarımıza yapılan korsan saldırıları aralıklarla 10 yıl içinde gerçekleşmiş olsa da sadece son iki yılı Turova sahillerindeydi.

SB
Titanomakhia Turova Savaşını anlatıyor olabilir miydi? Çünkü her ikisinde de savaşı "Olimposlular" kazanıyordu.


Kimlik Hırsızlığı

 

Hartapu Stelleri (MÖ 8.yy)

* Türkmen-Karahöyük'te (Çumra/Konya) 2019'da bulundu.

Üç satırlık "Luvice" olarak sınıflandırdıkları yazıtta:

Büyük Kral Hartapu'nun Muşka Ülkesine karşı kazandığı zafer anlatılıyor.

"Burada adı geçen Muska, muhtemelen o dönemde Batı-Orta Anadolu'da var olduğu bilinen ve Asur kaynaklarında Muški olarak anılan Frig devletine bir göndermedir" (link) yorumu dikkatleri sözde "Friglere" çekiyor, buna kimlik hırsızlığı denir! Çünkü onlar Trakyalı Frig/Brigler değil, Saka-Türk boyu olan Muški/Muşkiler'dir. Bazı kaynaklarda adları Moschi olarak da geçer ve bugünkü Meşer Tatar Türkleri onların adlarını günümüze kadar taşımıştır.


* Kızıldağ (Karaman)

"Merdiven basamağı" olarak adlandırılan steldeki iki satırlık yazıtta:

 "Güneş, Büyük Kral, Hartapu, Kahraman, Fırtına Tanrısının sevgilisi, Mursili'nin oğlu, Büyük Kral, Kahraman: Her ülkeyi fetheden (ve) Muska ülkesini fetheden göksel Fırtına Tanrısı'nın (ve) her tanrının iyiliği sayesinde. Bütün bölgeleri ... Büyük Kral, (unvanlar), aldı. göksel Fırtına Tanrısı'nın (lütfuyla)."

Burada da aynı yorum yapılmış; 

"Burada bahsedilen Muska, muhtemelen o dönemde Asur kaynaklarında Muški olarak geçen Batı Anadolu'daki Frig devletine bir göndermedir" (link) ... Kimlik hırsızlığı!


Diğer iki Hartapu stellerinde Muşki geçmese de (okunamıyor) coğrafi olarak Muşkilerin ülkesidir.

* Burunkaya (Gücünkaya/Aksaray), 1971'de bulundu.

Tek satırlık yazıtta: "[Bu yerde] Fırtına Tanrısı'nın Büyük Kralı Hartapu, Mursili'nin [oğlu], Büyük Kral, O[ro ... ] yaptı / vuracağım." (link)

Burada ise Saka Türk boylarından Taballar'dan bahsediliyor.

Taballar bazılarının iddia ettiği gibi "luvice" konuşmuyor. Çünkü Taballar HA olmayan Baskların atasıdır ve onların dili HA değildir. Yine kimlik hırsızlığı yapılıyor!

ve

* Karadağ (Karaman)(link) yazıtlar MÖ 8.yy'a tarihlendiriliyor.


* Chicago Üni'den Osborne, Türkmen-Karahöyük'te bulunan yeni yazıtın, Hartapu Orta Batı Anadolu'daki zengin Frigya krallığını fethettiğini ve bir Neo-Hitit lideri olarak tanıttığını, tek bir yılda, 13 kraldan oluşan bir koalisyonu mağlup ettiğini anlatıyor, diyor. Buradaki 13 kral MUŞKİ kralıdır ve Muşkiler Frig olmadığı gibi ülkelerine de Frigya denilmiyordur. Hititler kayıt tutmakta "hassas ve titiz" iken niye Frig Ülkesi demiyor da Muşki Ülkesi diyor? Kimse sorgulamıyor mu? Çünkü burada baz aldıkları "Frig" HA olarak sınıflandırılan topluluktur, oysa Muşkiler Türk'tür. 

"Hartapu Muşka ülkesini fethetmiştir, Yakuboviç'in önerdiği gibi REL 'gerçekten' şeklinde kullanılmıştır, bu da Muşka'nın Kızıldağlı Hartapu'nun hükümdarlığı sırasında oldukça önemli olması gerektiği anlamına gelir. Ancak Gordion'da ancak dokuzuncu yüzyılın başlarında yükselen bir siyasi ve ekonomik güce dair arkeolojik kanıtlar varken, 12. ya da 11. yüzyılda Konya ovasına sınırı olan güçlü bir Phyrg yönetimini kabul edebilir miyiz?"(Rockefeller'in özel Chicago Üniversitesi'nde çalışan ve "Frig saplantılı" Osborne makalesi için link:)

Bunu soran Osborne' sormalı; Bu Frig saplantınız nedir? HA olmayan Muşkileri Tabalları neden Frigleştiriyorsunuz?

Ayrıca daha önce "Hititçe-Muşkice" olarak adlandırılan yazıtlar niye sonradan "Hititçe-Luvice"ye dönüştürülüyor, onu da sorgulamalıyız.

SB



________

DİPNOT: Bu araştırmaları kim/kimler yapıyor, hangi üniversiteler üzerinde çalışıyor, en önemlisi de kimler fonluyor? 

Para > Düdük

Körler Sağırlar Birbirlerini Ağırlar.

* Konya Bölgesi Arkeolojik Yüzey Araştırması Projesi (KRASP), Christoph Bachhuber (Oxford Üniversitesi) ve Michele Massa’nın (Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü) eş başkanlığında Fatma Şahin (Çukurova Üniversitesi) ve James Osborne (Chicago Üniversitesi) ile yakın iş birliği içinde yürütülen disiplinler arası bir araştırma projesidir. Projeye destek veren kurum: BIAA (British Institute at Ankara), Unıversity of Oxford-Gerald Averay Wainwright Fund, Luwian Studies-Luwian Studies Foundation (link)

* BIAA (Ankara İngiliz (Arkeoloji) Enstitüsü) : Hocası Oxford proflarından Francis Haverfield olan Oxfordlu John Garstang tarafından 1948'de casus Carl Blegen ile HA'cı Colin Renfrew'u etkileyen Gordon Childe tarafından Cambridge (propaganda/casus) Üni'sinden doktorasını alan casus Winifred Lamb ile birlikte kurar. Arkasından da Seton Lloyd başkanlığa gelir. Seton Lloyd "Türkiye'nin Tarihi" adlı eserinde Muşkiler ile Hattiler için 'Luvice konuşurlar' demektedir. Oysa ne Muşki ne de Hatti Hint-Avrupa dili sınıfından değildir, eklemeli dil sınıfına girerler ve hatta arkaik Türkçe konuşurlar!

* Oxford Üniversitesi bir propaganda/casus "eğitim" yuvasıdır.

* Gerald Averay Wainwright (Mısırbilimci, 1879-1964) Fund (Vakfı): Oxford bünyesinde çalışır ve araştırmaları fonlar.

Luwian Studies /Vakfı'nın destekcileri ve kurucuları kim?

* Dr. Eberhard Zangger (başkan, jeolog, Stanford/Cambridge Üni). 1994'ten beri Luvi-Luvice araştırmaları yapan Luvi Araştırma Ensititüsü'nün kurucusu E.Zangger'ın doktora yaptığı Stanford Üniversitesi'nin Rockefeller Vakfı'yla yakından ilişkisi vardır! Propaganda  Üniversitelerinden olan Cambridge'de araştırmacı olarak çalışmıştır. Zangger'ın çalıştığı ya da başkan veya üye olduğu dernek veya sivil toplum örgütlerinin arkasına baktığımızda da Rockefeller'ı görürüz. Örneğin, Pylos (PRAP)(Mora Yarımadası Messenia'nın batısında, Akhaların danışmanı yaşlı Nestor'un yurdu olarak da geçer] ve Berbati (Girit)'de başkan yardımcılığı yapmıştır.

Bakalım ne neymiş:

- Stanford Üniversitesi'nin Rockefeller Vakfı'yla ilişkisi;  [Rockefeller Foundation-Stanford University (https://www.rockefellerfoundation.org/our-work/grants/stanford-university/); Rockefeller University president Tessier-Lavigne chosen to lead Stanford University, February 2, 2016 (https://www.rockefeller.edu/news/10756-rockefeller-university-president-tessier-lavigne-chosen-to-lead-stanford-university/) ;The Rockefeller Foundation partners with Stanford University to launch Atlas AI, a new startup to generate actionable intelligence on global development challenges, Tech Startups, February 7,2019 (https://techstartups.com/2019/02/07/rockefeller-foundation-partners-stanford-university-launch-atlas-ai-new-startup-generate-actionable-intelligence-global-development-challenges/)]


- Cambridge Üniversitesi İngiltere'nin 'propaganda üniversitesi olmakla birlikte İngiltere sömürge valilerini ve casuslarını Oxford ve Cambridge'ten seçmesi; [Cambridge ve Harvard Üniversiteleri'nin 'Propaganda Üniversiteleri' olması, bknz. Cengiz Özakıncı, Tarih Üzerinden Psikolojik Savaş ve Atatürk Dersi, Türksüz Dünya Düşleri I, Otopsi Yayınları, Birinci Basım, Ekim 2008, İstanbul; Çev: Sabriye Aşır, Psikolojik savaşın belgeleri sızdı, OdaTV, 31 Mart 2019 (https://odatv.com/psikolojik-savasin-belgeleri-sizdi-31031914.html) - orjinal kaynak: UK military turns to universities to research psychological warfare”, The Guardian 13 Mart 2019, by Damien Gayle (https://www.theguardian.com/uk-news/2019/mar/13/uk-military-mod-universities-research-psychological-warfare-documents); Richard Norton-Taylor, MI5 and MI6 cover-up of Cambridge spy ring laid bare in archive papers, The Guardian, 23 Oct 2015 (https://www.theguardian.com/uk-news/2015/oct/23/mi5-mi6-coverup-cambridge-spy-ring-archive-papers) giriş tarihi: temmuz 2019 ; Nick Hopkins, What you really need to join MI6: emotional intelligence and a high IQ, The Guardian, 2 Mar 2017 (https://www.theguardian.com/uk-news/2017/mar/02/mi6-tells-minorities-we-need-you-why-are-you-not-thinking-about-us), giriş tarihi: temmuz 2019] 

- Pylos'un (PRAP) [(http://classics.uc.edu/prap/)] sponsorları:

 'National Endowment for the Humanities (Ulusal Beşeri Bilimler Fonu):

Federal hükümet tarafından 1965 yılında kuruldu. Kurucuları arasında Phi Beta Kappa üyeleri bulunmaktadır. Mason olan bu 'Gizli örgüt, Phi-Beta-Kappa Derneği' William ve Mary Koleji'nde 1776'da kurulmuştu. Kolejin Britanya'yla savaşı sırasında geçici olarak kapatılmasından sonra Yale, Harvard ve Dartmouth Kolejlerinde şubeleri açıldı. [William Thomson Hastings, Phi Beta Kappa as a Secret Society: With Its Relations to Freemasonry and Antimasonry : with Supplementary Documents, United Chapters of Phi Beta Kappa, 1965]. New York Valiliği ve Başkan Yardımcılığı da yapmış olan ve 1979 ölen Nelson A.Rockefeller Darmouth Koleji'nde okumuştu. Ailesi daha sonra 'Rockefeller Center' Vakfı'nı kurdu. 2017'de ölen ünlü David Rockefeller'in de kardeşiydi. J.David Rockefeller ayrıca Mezopotamya'da Sumer kazıları, Girit'te Knossos Sarayı gibi birçok kazı ve restorasyonlara da sponsor olmuştur. Yani kimbilir hangi bilgi ve belge sümen altı edilmiştir! [By Dudley Clendinen, Darmouth Remembers Nelson Rockefeller ('30), Sept 25,1983, The New York Times Archives 1983, (https://www.nytimes.com/1983/09/25/us/dartmouth-remembers-nelson-rockefeller-30.html),  National Endowment for the Humanities (https://www.neh.gov/) - Rockefeller ilişkisi, Internship Opportunity: National Endowment for the Humanities (NEH)

Submitted by Rockefeller Center, 2019-06-26, (https://rockefeller.dartmouth.edu/news-events/internship-opportunity-national-endowment-humanities-neh)]]. 

-  'National Geographic Society: 

Aynı zamanda dergisiyle de ünlü olan National Geographic, Sözde Ermeni soykırımın hararetli savunucularındandır. Konuyla ilgili en eski baskılarından "Ekim 1915, Vol. XXVIII, Number Four, 'Armenia and the Armenians by Hester Donaldson Jenkins"; "Temmuz 1918, Vol. XXXIV, Number One, 'Under the Heel of the Turk'"; "Ağustos 1919, Vol. XXXVI, Number Two, 'Between Massacres in Van by Maynard Owen Williams'" adlarıyla dergisine taşımıştır.[The National Geographic Magazine, Published by the National Geographic Society, Hubbard Memorial Hall, Washington D.C. (https://www.scribd.com/document/2241951/Armenian-genocide-National-Geographic-october-1915), (https://www.scribd.com/document/10060328/National-Geographic-July-1918), (https://www.scribd.com/document/2253278/Armenian-Genocide-National-Geographic-August-1919)],  [ A Century Later, Slaughter Still Haunts Turkey and Armenia, 1 April 2016(https://www.nationalgeographic.com/magazine/2016/04/armenia-massacre-turkey-kurds-history/), What We Talk About When We Talk About Genocide, 23 January 2015 (https://www.nationalgeographic.org/projects/out-of-eden-walk/articles/2015-01-what-we-talk-about-when-we-talk-about-genocide/); National Geographic shoots video on Armenian Genocide survivors, 19 March 2016 (https://gagrule.net/national-geographic-shoots-video-on-armenian-genocide-survivors/); "The Proud Armenians" National Geographic Magazine, '... the Armenian people including the Armenian Genocide...', Robert Paul Jordan, 1978, June Issue (https://www.armenian-genocide.org/Education.68/current_category.125/resourceguide_detail.html)]. 


Yalan ve iftiraları bugüne kadar taşıyan 'National Geographic Magazine' hakkında başka bir şey söylemeye gerek yok sanırım. Çünkü bundan daha büyük bir Türk düşmanlığı yapamazlar!


- 'the Institute for Aegean Prehistory (INSTAP) (http://www.aegeanprehistory.net/):

1982'de Amerika'da kurulmuş. Konusu Girit ve Yunanistan’ın antik dönemidir.

"...for their fieldwork from the National Endowment for the Humanities, the İnstitute for Aegean Prehistory, the National Geographic Society, and private donors. an additional grant from the Institute for Aegean Prehistory helped support the preparation of this publication... (...)... Botanical studies were carried out by Jennifer M.Shay and C.Thomas Shay... (...) Jennifer and Thomas Shay are grateful for the financial support of the Canada Manpower Career Placement program and the Province of Manitoba's Careerstart program, With the support of a grant from the Rockefeller Foundation, C.Thomas Shay was able to study the data collected by the Allbaugh (1953) survey of Crete from 1948 to 1952. (s xxii, The Plain of Phaistos: Cycles of Social Complexity in the Mesara Region of Crete, by Harriet Blitzer, Despoina Hadzi-Vallianou, L. Vance Watrous, Monumenta Archaeologica 23, Cotsen İnstitute of Archaelogy at UCLA.Regents of the University of California, USA 2004


Luwian Studies'in diğer kurucu üyeleri:

-Prof.Dr. Ivo Hajnal (Miken, filoloji, Innsbruck Üni, doktorası Lykia dili)

-Dr. Jorrit Kelder (arkeoloji, Oxford/Leiden üni.)

-Dr. Matthias Oertle (Lenz & Staehelin): İsviçre merkezli 'Luwian Studies Vakıf Kurulu'nda bulunan Dr.Matthias Oertle, İsviçre hukuk firması Lenz & Staehelin'in ortaklarındandır. Bu hukuk firmasının müşterileri Rothschild, Sachs ve Thyssen'dir.

-Dr. Jeffrey Spier (klasik arkeoloji, Paul Getty Müzesi, Harvard/Oxford Üni. Sardes/Lydia'da araştırma görevi)


PARA'YI VERENİN DÜDÜĞÜ ÇALINIR !


Tibareni

 


Kaynaklarda Tibareni olarak geçen topluluk Saka/İskit boyudur ve adı da Türkçedir: DEMİR, (temür,tömür,temir. Sumerce Tibira). Zaten demircilikleriyle ünlüdürler. Bazı Tibarenler daha sonra bazı Taballar ile birlikte Kafkasya'ya göçer ve bölgeye adını bırakır; (t)İBER. Tabalların bir kısmı da MÖ 5.yy'dan önce Avrupa'nın burnuna iner ve adını yarımadaya verir; İBER. Bu Taballar Baskların da atasıdır. Tibar (Demir), Muşki ve Kalub (Alazon/Halup) hem soydaştır, hem de komşu. Suriye'deki Halep'e (Aleppo) adını veren de Kalublar'dır. Demir çelik ürünleriyle meşhurdurlar. Zaten Grekçede çelik anlamında Khalub sözü kullanılmış, demek ki çelik ürünlerini komşudan alıyorlarmış. Ortaçağ Avrupasında ise onun adı Excalibur olur.


SB

DİPNOT:

Taballara, Tibarlara, Muşkilere, Kalublara "luvi" diyen sahtekarlardan da uzak durunuz!




Örümcek Ağına Takılmak!

 

"Örümcek Ağı"nın ne kadar derin olduğunu görünüz:


Geçen gün (21 Eylül 2023, basın) bulunan yeni yazıt hakkındaki basın açıklaması:

"Çorum'daki Hitit başkenti Hattuşa'da öivi yazılı tabletler okunurken yeni bir Hint-Avrupa dili keşfedildi. Prof. Dr. Daniel Schwemer bu dili, Hitit merkez bölgesinin kuzeybatı ucunda, muhtemelen modern Bolu veya Gerede bölgesinde yer alan Kalaşma ülkesinin dili olarak tanımladı. Yeni dil Luvice, Palaca, Hattice ve muhtelif lehçelerin konuşulduğu imparatorlukta bugüne dek varlığı bilinmeyen bir dil... Kalaşma dilinin Geç Tunç Çağı Anadolusu'ndaki diğer Luvi lehçeleriyle ne kadar yakından ilişkili olduğu, daha ileri araştırmaların konusu olacaktır. Boğazköy-Hattuşa'daki disiplinler arası çalışmalar, Alman Arkeoloji Enstitüsü (DAI), Thyssen Vakfı, GRH Vakfı, Volkswagen Vakfı ve İtalyan Dışişleri Bakanlığı tarafından finanse edilen bir proje olarak yürütülüyor. DAI, İstanbul, Würzburg ve Marburg Üniversitesinden bilim insanları, metnin dokümantasyon ve değerlendirilmesi üzerinde birlikte çalışıyor."


Merkezi İsviçre olan "Luwian Studies"ın kurulunda kimler vardı, hatırlayın;

"Dr. Matthias Oertle (Lenz & Staehelin): İsviçre merkezli 'Luwian Studies Vakıf Kurulu'nda bulunan Dr.Matthias Oertle, İsviçre hukuk firması Lenz & Staehelin'in ortaklarındandır. Bu hukuk firmasının müşterileri Rothschild, Sachs ve Thyssen'dir."

Hmm, Thyssen !

Thyssenları bir araştırın bakalım kökenleri nereye gidiyormuş! - Fritz Thyssen Foundation -

Diğerleri kim peki?...


Para > Düdük

Örnek:

25 Eylül 2023'te 'Gordion'un Unesco Dünya Miras Listesine girdiği açıklandı!

Asur kaynaklarında nuwaum (göçer/göçebe, çadırda yaşayan, çoban) olarak geçen topluluklar pek saygılı(!) Zangger tarafından "Luviler" oldukları iddia edilmiştir. Aynı Zangger kitabında Dares'ten alıntı yapar ve onun alıntısına "Luvileri" ekler! Oysa Dares'in eserinde "Luvi" sözü geçmez! Yani Zangger'in kendi yorumudur ve kendi eklemiştir! Bu sahtekarlığa girer! .. Bu nuwaumlar Anadolu topraklarında Hitit vatandaşı olmayan ve/veya vatandaşı olup sosyal hayatları değişmeden Hitit kanunlarına göre yaşayan diğerleri için kullanılmış bir tanımlamadır; Kaşkalar, Khalublar, Muşkiler, Taballar, vs. gibi. Hititlerin, Asurluların Muşki dediklerine Grek kaynakları Frig der. Ama birçoğunun sorgulamadığı şudur; Hititlerin titizlilikle tuttuğu (kendi çıkarına da olsa) bu kayıtlarda niye Frig'ten bahsedilmez? Ve, Batılılar niye bu Frig adına saplantılıdır? Çünkü Frig HA , Muşki değil! Ve adlar yer değiştirir. Aynı şey "Luvi" için de yapılıyor! Göçer ve farklı bir dil konuşan toplulukların çivi yazısını okuyabileceğini mi sanıyorduk? Hem de okur-yazarı yok denecek kadar az iken! Tabi ki resim yazısı kullanılacaktı, üstelik bölgeden bölgeye anlamları değişen resim yazısı. Luvice dedikleri Kaşkacadır, Muşkicedir, Khalubcadır. Ve lütfen bu tip çalışmaların sponsorlarını sorgulayınız, çünkü parayı verenin düdüğü çalınır. Örneğin, Zangger'in enstitüsündeki kurulda bulunan hukuk firması Rothschild, Sachs ve Thyssen'ı temsil eder! Kökenlerine baktığınızda NAZİleri destekleyenler olduklarını görürsünüz. Örneğin JM Kaplan Vakfı, Türkiye'de sponsor olmadığı yer yok gibi, üstelik de Göbeklitepe, Çatalhöyük, Gordion, Truva, Bergama, Anı gibi önemli merkezler bunlar! Truva'yı kazan Carl Blegen casus-arkeo idi, Gordion'u kazan Rodney Young  casus-arkeo idi. Hatta öğrencilerinden biri Türkiye'de Fullbright'ı kurandır, C.Blegen de Yunanistan'da kurmuştur! JM Kaplan'ın Ashoka ve Gates (Unesco cebindedir) vakıflarıyla da ilişkisi vardır. Ashoka'nın desteklediği Teyit-Türkiye temsilcisi Atatürk düşmanıdır!... "Luvice" ilan edilen, ancak öz Türkçe olan TAPAR (tapara=rule, ruler) (Tr; tapmak, tapınmak, kutsamak, ululamak, büyük saygı, kahramanlaştırmak anlamlarında) sözüne uygun olarak "Batılılara" tapmayınız, niyetlerini, arkalarındaki güçleri lütfen sorgulayınız... 

Ashoka’nın 2018 yılındaki küresel ağına katılan Mehmet Atakan Foça, “teyit.org olarak, bireylerin kilit kurumların şüphe kaslarını tetikleyerek internetteki bilgi kirliliğinin önüne geçmek için çalışamaya devam edeceğiz. Ashoka ağına katılmış olmak bize güç ve gurur veriyor.” ifadelerini kullandı..link:





UNESCO Temelli Ortak Çekirdek "Değerler" Aracılığıyla Dünyanın "Eğitilmesi"
1947 tarihli UNESCO kitabında:  Amacı ve Felsefesi adlı kitabında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) ilk Genel Direktörü Julian Huxley şunları yazmıştır:
"UNESCO'nun önündeki görev... tektir. Bu görev, kendi felsefesi ve fikir geçmişi ve kendi geniş amacı olan tek bir dünya kültürünün ortaya çıkmasına yardımcı olmaktır. Bu, tarihte ilk kez dünyanın birleşmesi için gerekli iskele ve mekanizmaların hazır hale gelmesi bakımından son derece elverişlidir.... link:


***


Kalaşmalar'dan pek fazla bahsedilmez, çünkü bilinmeyenlerdendir.
Geçtikleri yerler ise Kaşka ve Tegarama (Togarma) olan bölümlerdir.

*

Kalaş adı Afganistan'da yaşıyor. Ancak bazılarının iddia ettiği gibi "Grek" değillerdir. Makedonyalı İskender Doğu Seferini İran coğrafyasından sonra tamamladığında "Grek paralı askerleri"yle değil "Doğulu" askerleriyle, hatta "İskit Türkleriyle" devam etmişti. Afganistan'daki Kalaşlarla ilgili bir makale ektedir...

"Yunanlıların iddiasına göre; "Kalaşlar, Yunan Makedonu'dur ve dolayısıyla "Yunanlıdır."
- Milletlerarası İlişkilerde Yunanlılaştırma Faaliyetlerine (Asimilasyona) İlişkin İki Örnek: Kalaşlar ve Gagavuzlar. 



***
Mustafa Kemal, 6 Mart 1922; 
"... mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün isleri Avrupa nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı. Oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir... Türkiye'de fikir adamları, adeta kendi kendilerine hakaret ediyorlardı. Diyorlardı ki 'Biz adam değiliz ve olamayız. Kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur.' Bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı bize düşman olan, düşman olduğundan hiç şüphe edilmeyen Avrupalılara, kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. Onlar bizi idare etsin' diyorlardı.'  ...Bilelim ki, ulusal benliğini bilmeyen uluslar, başka uluslara yem olurlar."(Meclis konuşmasından./ İş Bankası Kültür Yay./TBMM Gizli celse zabıtları cilt 3)


İlgili:


13 Nisan 2023 Perşembe

Avrupa'da Türk Etkisi

 

Hunların Avrupa kavimleri üzerinde kültürel etkisi; Atlı aristokratlar, şövalyelik, ağır zırhlı süvariler, yırtıcı kuş ve Alanus dedikleri ve Alan Türklerinin Kafkaslardan götürdükleri köpek cinsiyle atlı avcılık, ordu sistemleri, okçuluk, çevgan (polo), beslenme alışkanlığının ete odaklanması, İskit-Hun-Türk sanatının el sanatlarına (takı, kemer, iğnelikler, kın ve kılıç-kama kabzaları) yansıması gibi... 

Avrupa'da atlı spor ve avcılığın soyluların eline geçmesi bile Türk boylarındaki soyluların atlarıyla gömülmesinden kaynaklanıyordu. Avrupa'nın erken kavimleri, başka bir uygarlığın egemenliği altında olsa da komutanlarını ve krallarını kendileri seçebiliyordu. Hunların ordusunda birçok Avrupalı kavim görev aldığı gibi, bu kavimlere bir Türk (İskit, Sarmat, Hun, Avar) de liderlik yapabiliyordu.


Sarmat tamgalı atlı, 1.-3 yy, Kırım

Örneğin, Ostrogotların kralı Odoaker (Od-Aker, ö.493) için (babası Edeko/Ediko/Edikon üzerinden) Atilla'nın amcası Rua/Ruga'nın soyundan geldiği iddia edildiği gibi, Atilla'nın ordusunda da generaldi. Odoaker ayrıca Türk olan Turkilingilerin de kralıydı ve 480'lerde İtalya'da Odoaker Krallığını kurmuştu.


SB


Türk kültürü olan Kurgan ile Tamgalı Taşbabalar, Bengi Taşlar da Avrupa'da görülmekteydi.



Yazığlar (Iazyges) Sarmatların Türk öncü boyu idi. Roma ordusuna 8 bin süvari vermek zorunda kalan Türk-Yazığlar'dan 5500'ü İngiltere'deki
Hadrian Duvarı'nı korumakla görevlendirilmişti.


Sarmat-Yazığ-Türklerden kalma buluntu, Kuzey İrlanda, erken MS 5.yy

Sarmat Taşbaba - Romanya


Bayte tapınağında bulunan Tamgalı Taşbaba / Saka ya da Sarmat, MÖ 4.yy-2.yy .

Üstyurt/Kazakistan

Bölgede kutsal alanlarla birlikte kurganlar ve 100'ün üzerinde de taşbaba bulunmuştur.




Burebista - Deceboulos



Burebista (Boirebistas, ö. MÖ 44) Daçyalıları (Daci/Daki/Dagı) birleştiren kralın adıdır. Bu adı Burri (Bvrri, Bvrii) olarak sözde bir German boyunda da görüyoruz. Buriilerin Sarmat ve İskit boylarından doğmuş olabileceği görüşü vardır. Dakiler de Getae (Get) topluluklarırndandır. Getaeler İskit boylardan çıkmış, Massaget, Tyssaget gibi... Burebista adı iki sözcükten oluşuyor, ilki olan Bure lakabıdır ve anlamı Kurt olan Türkçe Börü/Büri'den gelir ki Dakyalıların da totemidir.


Coin, Dacia, AD 250-251 and Ancient Turkish "wolf head" standard found in Northern Kazakhstan (7-8 centuries).The original standard is in the Hermitage museum in St. Petersburg, Russia.

Dacia people in Europe; The Greeks referred to them as the Getae, comes from Massagetae / Getae... The first king of them is Burebista. Bure's meaning is wolf in Turkish... Turkish Queen Tomris/Tomrys was a queen who reigned over the Massagetae, a Turkish people of Central Asia (Azerbaijan ), at approximately 530 BC. She "defeated and killed" the Persian emperor Cyrus the Great during his invasion and attempted conquest of her country. Massagetae's built the Tomi city in today's Romania. This people was known later as Dacia.


Gundestrup cauldron (150-100 BC)

"Yakutlara (Saha Türkleri) göre, yaratıklardan biri kutsal sayılır, her kabile ve boy da bu hayvandan türediklerine inanır. Bunlar kendi boylarının kutsal saydığı kuğu, kaz, karga vb. hayvanlardır. Ayrıca eskiden her Yakut kabilesi, türediği hayvan adıyla anılır ve o kabileden olan herkes de bu hayvanın adını soyadı olarak kullanır. Bu suretle, herkesin hangi kabileden ve hangi hayvandan geldiği kolayca bilinirdi. Bilindiği gibi, ilkel topluluğun daha gelişmiş topluluk veya devlete geçiş sürecinde totemizm (ongun) politik sisteme yansımıştır." - Han-Woo Choi / İlk Kore Devletlerinin Kurucuları Türkler Mi? (XI. Türk Tarih Kongresi, 05-09 Eylül 1990, Ankara (II. Cilt)



Ancak en ilginç olanı ise Daci kralı Deceboulos'un (MS 1.yy) adıdır. Çünkü Göktürk hakanı İstemi Kağan'ın adı da Doğu Roma kaynaklarında Stembis Dizaboulos olarak geçer. Acaba Deceboulos/Dizaboulos (Disabul) ne demektir?..


"Daçya, grekçede Dakia, Türkçede Dağlık Ülke anlamına gelen regio Dacorum, Kral Decebal'ın, trajik ölümü sırasında (MS 106), Türk Jasyge'ler (Yazığ) ile sınırdaştı. Bu Desebal adı, dört yüzyıl sonra II.Justinus tarafından gönderilen elçi Zemargue-Zemark tarafından ziyaret edilen, Türklerin büyük hanı Disabul'u hatırlatıyor. İmparator Trajan, Daçya'da Roma kolonileri kurduğundan, Daçlar veya Daghis (Daglar-Dağlılar) bu sefer iyice teslim oldular; aynı kaderi paylaşmaya zorlayan Alanlar, Quades (Kadlar), Getler ve Gotlar'ın istilâlarının yarattığı terör nedeniyle, galiplerine daha da fazla bağlandılar. Bununla beraber, daçya'da kolonilerin kurulmasından yüz altmış sene sonra, Gotlarla Trakya'da yapılan savaş sonrasında, kararsız kalan İmparator Aurelien, Daçya'yı Gotlara bırakmak zorunda kaldı. Böylede yaşayanları Moesia'ya taşıdı. Burası, bu nedenle Aurelien'in Daçyası adını aldı. O günden itibaren, Tuna yeniden İmparatorluğun sınırı oldu. Böylece Romalılaşmış DAglar Gotlarla birlilkte Hristiyanlığı benimsemiş olarak, Tuna'nın karşı kıyısında kaldılar ve Osmanlıların gelişine kadar, aralarında oluşan yeni milletin yasalarına uydular." - Mustafa Celâlettin Paşa, Eski ve Modern Türkler


SB



18 Mart 2023 Cumartesi

Kurt - Buri Alpler

 

KURT/BURİ-EVREN/BÜKE ALPLER

"Kurt savaşçı" ile miğferli bir asker bezemeli 12.yy taş kabartması 1895 yılında Tuzla'da bulunmuş. Aynı yıl benzer bir başka rölyef Eskişehir'den çıkmış. Bu rölyefin ise her iki tarafında da Kurt başlı çıplak bir adam var. Biri oval bir kalkan taşırken, diğerinin başında da dizgin bulunmaktaymış.

Bu rölyef Dragos Suyu Anlaşması'nı göstermektedir
(Görseldeki rölyef Bode müzesi Berlin'de)


* * *

Dragos Suyu Anlaşması

11 .yüzyılın son çeyreğinde, 1071 Malazgirt Savaşı'nı takip eden ilk on yıl içinde, Ege ve Marmara kıyılarına hatta İstanbul'un karşısında Kadıköy ve Üsküdar'a kadar uzayan Türk akınları yüzünden Bizans'ın Anadolu'da, gerek Bithynia gerekse Phrygia bölgelerinde sahip olduğu şehir ve kalelere ulaşması adeta imkansız hale gelmişti. Fakat Türk akınları ilerleyen yıllar içinde bu bölgelerde ulaştığı uç noktalarda kalıcı olamadı. 1081'de Bizans tahtına çıkan imparator I.Aleksios Komnenos (1081 - 1118) yirmi beş yıldan beri imparatorluğun içine düştüğü karışıklık ve zaafa son vermek üzere büyük bir gayretle harekete geçti. Süleymanşah ile yaptığı Dragos Suyu (*) Anlaşması sonucunda Türkler Boğaziçi kıyılarından Dragos Suyu'nun doğusuna çekilmeyi kabul ettiler.

Dragos Suyu Anlaşması sayesinde Anadolu'da barışı sağlamak ve hem de bu sayede Norman tehdidine karşı Süleymanşah'dan yardım elde etmek imkanını da buldu. Süleymanşah'ın gönderdiği yedibin kişilik askeri birlik ve yine yardım istediği Venedik'in sağladığı donanma desteğiyle dört yıl süren bir mücadeleden sonra Normanlar'ı yenmeyi başardı. Bundan sonra da Trakya bölgesine kadar ilerlemiş olan Peçenekler'i (1091) ve onların arkasından gelen Kumanlar'ı (1094) geri püskürterek Balkanlar'da sükuneti elde etti. Böylece on yılı aşkın bir süre aralıksız devam eden savaşlar sonunda elde edilen başarılar ile imparatorluk yeniden rahat nefes alacak duruma kavuşmuş oldu.

Norman savaşının son bulmasından sonra 1085 yılının sonunda İstanbul'a dönen imparator Aleksios, Süleymanşah'ın Çukurova bölgesini ve Antakya'yı zaptetmek üzere güneye giderken başkenti Iznik'in idaresiyle görevlendirdiği kumandanı Ebulkasım'ın, iki taraf arasında 108l'de yapılan Dragos Suyu Anlaşması'nın şartlarını bozarak Bizans arazisine akınlar düzenlediğini ve Türklerin yeniden İstanbul yakınına kadar ilerlemiş olduğunu gördü. Aleksios derhal karşı saldırıya geçerek Türk akıncılarını kıyı bölgelerinden uzaklaştırdı. Anna'nın ifadesine göre Tatikios (*) imparator Aleksios'un emriyle İznik'te hüküm süren Ebulkasım'a karşı gönderilmişti.

Süleymanşah'ın 1086'da ölümünden sonra ise Aleksios, Selçuklu başkenti İznik'de hüküm süren Ebulkasım'ın elinden Nikomedia (İzmit)'yı ve Kios (Gemlik)'u geri aldı. 1093 yılı başında İznik'de Türkiye Selçuklu tahtına çıkan Sultan I.Kılıç Arslan (1093- 1107) döneminde ise Bizans Türklere karşı İzmit Körfezi ile Sapanca Gölü arasında uzayan çizgi boyunca kuzeydoğu sınırını koruyabildiği gibi, Apollonias (Gölyazı), Kyzikos (Erdek yanında) ve Poimanenon (Eski Manyas / Soğuksu)'u geri almak suretiyle Marmara Denizi'nin güney sahil bölgesini de tekrar eline geçirdi . Buna mukabil Türklerin Anadolu'nun batısında Ege Denizi kıyılarına kadar yayılmalarını önleyemedi.

İmparatorluk, her ne kadar, Karadeniz'in kıyı ve dağlık bölgelerinde hakimiyetini hala devam ettirebilmekteyse de, Orta-Anadolu'da Eskişehir ovasına kadar uzayan Türk yerleşimini de durduramamıştı. Çünkü Balkanlar'da önce Normanlar'a, sonra Peçenek ve Kumanlara karşı yürüttüğü savaşlar İmparator Aleksios'un Anadolu'da Türklere karşı ciddi bir harekete girişmesini engellemekteydi.

Prof.Dr. Işın DEMİRKENT (Bizans Tarihi Yazıları)


* Dragos Suyu Maltepe ve Kartal ilçe sınırları içindedir. Dragos (Ejder/Evren/Büke) suyun iyesidir. Mitolojide ise kökeni ve adı Grekçe olmayan savaş tanrısı Ares'in bekçileridir.

"Türklerde Evren motifi bir alplik örneği olarak karşımıza çıkar. Orhun yazıtlarında alp anlamında Büke sözü belki de buna işaret etmektedir. Evren tipleri bazen buri (kurt) başlarına benzer. Ordos ve Sibirya sanatında, Partların bayraklarında, Türk Kağanlığı döneminin bayrak tepelerinde ve Türkistan ile Uygur duvar resimlerindeki bayraklarda evren başı olarak tekrar eden buri maskesi görülür. Kara-balgasun anıtındaki Kök/Gök-Büke'lerin başı da "buri" maskelerine benzer." - Dr. Emel Esin


* Komutan Tatikios da Türk kökenlidir.


SB


KURT/BURİ-EVREN/BÜKE ALPLER