Her fırsatta Türk Düşmanlığı yapan...ve Sözde Ermeni Soykırıma herkesten çok destek olan Almanlar uzun bir süreden beri köklerini arıyorlardı... Deutscher Reich den beri Hitler ile bile çok paralar akıtıp Çin'e Hindistan'a Bilim adamalarını, İstihbarat elemanlarını gönderip köklerini aradılar... Kayıp Şehir Shambala'dan bile medet umdular...
Bakınız vardıkları noktaya...demek oralarda öğrendikleri bunlara şok geçirtmiş olacak ki, her şeyi ters yüz ederek tarih ile oynamaya başladılar... Tarih Bilimcileri ve araştırmacıları bilirler ki en fazla Türk Tarihi üzerine oyunlar oynanır. İşte bakınız Almanya'nın en ciddi Siyasi Dergisi "Der Spiegel" (aynı zamanda bu dergi Alman İstihbaratının da bir nevi sözcüsüdür)... bakın Kapak Resmine ne basmışlar ve ne yazmışlar... T.Can
"Atilla ismi bir German İsmidir" ... yani "Atilla bir Germendir"....!
diyor kapakta...
diyor kapakta...
Ha gayret, Atalarınızın Türk olduğunu söyleyin de
bitsin bu entegrasyon saçmalıkları...
T.Can
T.Can
TÜM DÜNYANIN TÜRK DİYE BİLDİĞİ, İTİRAF ETTİĞİ ATİLLA'YI
SİZ KALKAR DA "O BİR GERMENDİR" DERSENİZ ;
BU DÜPEDÜZ "BİZ DE TÜRKÜZ" DEMENİN
ÖTEKİ ADIDIR.
yapılan yorumlarda "tebrik eden" bile var...
:D
:)
Almanların Ön Ataları Gotların tüm efsanevi Krallarının isimlerinden bazıları...
Adolf isminin bile Ataulf dan gelmesi ve bunun almanca Edelwolf yani "En asil Kurt" yani "Bozkurt olması...
Batı Gotlarının en efsanevi Kralı Athanerik ve Doğu Gotlarının en Efsanevi Krallarının isminin Ermanerik /Hermanerik olması...
Almanca "KURT" adının Almanca bir anlamı yoktur. Bizdeki, düpedüz "Kurt"tur o.
Hem Atilla ismi ve kendisi Germendir diyorlar, sonra bir yerinde yazmışlar ki Germen ismini Sezar uydurdu :)
Ek bilgi:
"Ben bir asilzadeyim..troyalı Eneyin torunuyum, adım Kay Yul Sezar'dır" ... Roma senatosunda Sezar'ın kendisini takdimidir... Sezar kadim latince de sezgileri güçlü olan demektir yani "Sezer" Kaynak Prof.Dr. Firudun Ağasıoğlu Celilov "Etrüsk Türk Bağı" kitabı- Azerbaycan. ((Rus arşivlerinden çıkarılmıştır)) Ayrıca Etrüsk ve Schliemann'ın Troya buluntularında Kayı boyu tamgalarına rastlanır. Bulgarların atası bile Kayı boyundandır. Türktür.
*Peki Attila ismini neden kullanmadıklarını onlara sormak gerek?
*Dergide diyorlar ki ,Atilla ismi germence de "atacık" demekmiş "väterchen" ;
O zaman niye bu isim o şekilde Almancaya geçmedi? Ayrıca bu isim germence şekliyle bile Türkçedir. Ata olarak zaten bu iddiayı tek bir "dangalak bilimadamı" ortaya atmış. :)
Atilla'nın gerçek ismini bile bilmiyorlar aslında, ona Atil / Etil / İtil / İdil yani şimdi ki Volga Irmağı'nın diyarından geldiği için ona Atilli /Atilla dediler.
"CERMENLERIN ATALARI TÜRKTÜR",
ve bunu söyleyen Alman dil bilimcisi Klaus H. Dieckmann'dır:
Die türkische Urverwandtschaft - kitap
"Die griechischen und römischen schriftsteller hinterliessen in ihren abhandlungen über die Germanen nur viel Vages und Tendenziöses. So idealisierte Tacitus in seiner "Germania" die ureinwohner mittel-und Nordeuropas, obwohl sie doch keine zivilisatorischen lesitungen aurzuweisen hatten. Auf die İdee, dass Germanen un Türken verwandt sind, kam niemand. Als ich ich mich mit der türkischen sprache beschäftigte, fielen mir immer mehr grammatikalische und lexikalische ähnlichkeiten auf... Ich gehe davon aus, dass unsere vorfahren den Türkenvölkern anghörten, die durch die indoeuropäer aus dem süden überschichtet wurden. Ihre sprachen müssen einer alten sprache entstammen, die die mutter aller europäischen sprachen war."
*Germen/German kelimesi Türkçedir
aslında Hermen / Ermen= Er Kişi demektir
Aynı Herakles'in Erakles olması , Hektor'un Ektor olması gibi...
Ermeni'nin Türk boyu Erman'dan gelmesi gibi...
Çünkü dünyanın Ermeniler adı altında tanıdığı topluluk Hayk'tır.
(Prof.Dr.Firudin Ağasıoğlu'nun makalesinden: Ermeniler kendilerine Ermeni demez Hayk der! ve Türk devletlerinde Erman/Arman toponimleri)
"En büyük hata ve inanmak istemeyişimizin sebebi,
Türk Tarihini ve Atayurdunu alıp
Dünyanın en Doğusuna attığımız içindir ...
oysa Türklerin gerçek Ata Yurdu İlk Ata Yurdu
Anadolu / İran ve Azerbaycan üçgenidir ve
buradan yayılmalar gerçekleşmiştir.
İkinci Atayurd ise Altay'dır."
T.Can - Almanya
"Gotlar german boylarına aid olmayan başqa bir toplulukdur. İşte gottları german boylarına mal etmek alman tarihçiliyinin sahtekarlığıdır. Hiç bir antik yazar gottları german tayfalarına aid etmemiş ve her zaman da gottları germanlardan ayırmıştır. Gottların dili de ayrıydı, Got dilinin Almancaya yakın olmasını isbatlayan guya ki, kanıt XVII yy. sahtalaşdırılmış episkop Ulfilaya mal edilen "Gümüş Kitaba" dayanır. Bu kitabın da yazıldığı mürekkeb ise XVI y. icad olunmuşdur..! Yani III yy. yaşamış Got episkopuna aid edilen "Gümüş Kitab" aslında kayb olmuş, ama bu gün Ulfilaya mal edilerek orijinal gibi sunulan saxta "Gümüş Kitab" ise XVII y. Almaniya'da Rozenkreyser tarikatının monastırında yazılmışdır.
Got tarihi konusunda yazmış ve aslen Got olan Romalı yazar Yordanes "Gotların Hun isimleri aldığını" yazmış. Ve hunlarında gotların kadınlarının cinlerle cinsi ilişkisinden dolayı peyda olduklarını da kayd etmişdir :) Yani gotlarla hunların akraba olduğunu ima etmiş. Gotlar bütün Avropaya ve hatta Kuzey Afrikaya da yayılmışlar. En çok da İspaniyada yerli halklarla karışmışlar. Almanların da etnogenezinde rol almışlar, ama almanlar kendilerine German deyirlerse, o zaman gotlarla direk bağları yoktur. Yordanes kitabını çok imalı şekilde yazmış. Çünkü Roma sansüründen geçsin diye. Bir çok bilgileri satır altı kavranılır. Gotların İskitlerin bir kolu olduğunu yazar.
Bu kol Balkanlardan Skandinaviyaya köç etmiş ve daha sonra Doğu Avropa steplerine inmişler. Mühtemelen İskitlerin bu kolu Skandinaviyada kaldıkları zaman yerlilerle de karışmışlar. Roma sansüründen keçsin diye Hunlar konusunda bu tür negatif bilgiler vermiştir. Got tarihi sahtalaşdırılmış. Bu işin arkasında Rozenkreyser (gül ve haç) tarikatı durur. Bu gün elde olunan got metinleri aslında onlar tarafından uydurulmuş ve güya ki, klasik almanca gibi sunulur. Yani elimizde gerçek got metinleri yok ve bu yüzden gotca ne gibi bir dil olduğunu söylemek de zor. Yalnız Yordanes (Jordanes) ve diğer romalı yazar Prokopi'yin (Procopius) yazdıklarında bir takım gerçek gotca kelimeler vardır. Bunlar da etimolojik olarak Türkçe sözlerdir."
Elşad Alili / Türkolog/Dilci - Azerbaycan
JORDANES
***
The Early Germans
by Malcolm Todd
Who, then, were the Germani; where and when did they originate? The first point to be made is that they had no collective consciousness of themselves as a separate people, nation or group of tribes. There is no evidence that they called themselves ‘Germani’ or their land ‘Germania’. These were terms applied by writers in the Mediterranean world and they can be traced with certainty no further back than the time of Poseidonius. The meaning and origin of the word ‘Germanus’ are unknown, but it is certain that the term was not in general use among the early Germans themselves.
By the time of Julius Caesar in the mid-first century bc, ‘Germanus’ and its derivatives were well established and Caesar himself clearly thought that no further explanation was required. The tradition which was current when Tacitus collected information for the Germania in the late first century ad held that the name was originally borne by a group of people who crossed the Rhine from the East, drove out the Gauls from a region in eastern Belgium and settled there, later becoming known as the Tungri. What had originally been the name of a single tribe became the name by which all the related peoples were known.
There is no evidence which goes to support this derivation of the name ‘Germani’, though there is nothing inherently implausible in Tacitus’ account. The Roman name for the Greeks, ‘Graeci’, comes from the little tribe of the Grai, and the name applied by the French to the Germans, ‘Allemands’, from a single Germanic group, the Alamanni. The linguistic origins of ‘Germani’ are also obscure. It is not even clear which language supplied the name. Celtic, Germanic, Latin and Illyrian have all had their supporters. All that is reasonably certain is that a member of a German tribe, when asked about his or her affiliations, would have answered ‘Langobard’, ‘Vandal’, ‘Frisian’ or ‘Goth’, not ‘Germanus’....
The peoples known to the Classical Mediterranean world as the Germani were relative latecomers to history. Mediterranean writers knew little of the peoples who inhabited north and central Europe before the second century BC. The earliest surviving references to those peoples make no mention of Germans. In the fifth century BC, the Greek world was conscious of a major barbarian people in west and central Europe; it called them Keltoi (Celts). Heredotus relates that they were the most westerly of European peoples and that the Danube had its source in their territory. He also knew about the nomadic Scythians on the steppes of western Russia, far more indeed than he knew about the Celts. Hekataeus also mentions Celts, in the eastern Alpine region known as Noricum (now mainly occupied by Austria). But neither Herodotus nor Hekataeus refers to Germans, or other major barbarian peoples. A century later, Ephorus named the four great barbarian nations known to him: Celts, Scythians, Persians and Libyans. By the late fourth century BC, knowledge of the remoter parts of Europe was growing. At some date, probably about 320, Pytheas of Marseilles sailed around Britain and along the north European coast, possibly rounding Jutland and entering the western Baltic. His journey was so astonishinh and achievement that contemporary and later writers refused to believe his account, and what survives of it amounts only to quotations by others. Much of what Pytheas is said to have recorded is geographically reliable, though it is scanty on the northern European mainlaid. He is chiefly of interest to us because he may have been the first Mediterranean observer to distinguish Germanoi from Keltoi.
In the two centuries after Pytheas' voyage, remarkably little was added to the canon of information on the northern peoples. The first clear indication of peoples who were distinct from the Celts and who came from far to the north of them was registered late in the second century BC, when a huge and miscellaneous throng of northerners, including Cimbri and Teutones, swept southward and endangered the northern frontiers of the Roman world. At about this time, in his Histories, Poseidonius of Apamea distinguished the Germans from the Celts and the Scythians. It is known that Poseidonius visited Gaul and northern İtaly, but he clearly had no first-hand knowledge of lands and peoples further north. His sources can only be guessed at, but we should not assume that they were outstandingly well informed. Nor should we assume that what Poseidonius wrote about the Germans had a powerful influence on later writers such as Caesar and Strabo, as many modern scholars have done. That his information was used is certain, but by the first century BC where will have been other sources for the northern peoples. A generation after Poseidonius Rome was to come into contact with the western Germans, thus inaugurating a long relationschip which would lead ultimately to the transformation of Europe.
Roman arms were the first carried to the Rhine, and in two brief campains, beyond it by Julies Caesar. His Commentaries on his conquests in Gaul provide us with our first sight of material conditions among the Germans. Caesar's sketch of Germanic society and political organization is executed with a few bold strokes. Though it must be accepted as the earliest coherent picture we possess of Germanic society, it is clearly based upon knowledge of a relatively small part of Germania, that part which Caesar himself saw in the valley of the Rhine and immediately to the east of it. The tribes he mentions are those established at that date in the broken terrain within 100 kilometres of the Rhine (the Suebi, Tencteri, Usipetes) or on the river itself (Ubii, Menapii). No information about the peoples of the interior had reached him and it is difficult to see what sources could have supplied such information at that date. Of the German tribes which Caesar describes the largest and most powerful were the Suebi.
***
Tacitus Germania önsözünden
Klasik Akdeniz uygarlığında "Germani (Germanialılar)" olarak bilinen topluluk tarih sahnesine geç çıkmıştır. MÖ.2.yüzyıldan önce antikçağ yazarları orta ve kuzey Avrupa'da yaşayan bu insanlar hakkında çok az şey biliyorlardı. O zamandan günümüze ulaşmış hemen hemen hiçbir kaynakta Germanialılar hakkında bilgi yoktur.
Yunan ve Roma uygarlıklarının kendilerinden olmayan kavimler hakkındaki bilgileri şöyle bir tarihsel seyir izlemiştir: Yunanlılar daha MÖ 5.yüzyılda, orta ve batı Avrupa'da Keltoi (Keltler) adını verdikleri barbar bir kavmin olduğunu biliyorlardı. bu konudaki kaynaklarımızdan biri olan Heredotus bu kavmin Avrupa'nın en batısında yaşadığını ve Danuvius nehrinin onların topraklarından doğduğunu aktarır. Yine göçebe bir kavim olan Scythiai (İskitler) kavminin ise Hippoleus (bugün Ukrayna'da bulunan Nikolaev şehri) burnundaki bozkırlarda ve Keltlerden uzak diyarlada yaşadıklarını belirtir. Hecataeus ise doğu Alplerdeki Noricum bölgesinde yaşayan bir Kelt kavminden bahseder. Ancak ne Herodotus ne de Hecataeus Germanialılardan ve diğer barbar kavimlerden söz eder. MÖ 4.yüzyılın sonlarına gelindiğinde Avrupa'nın ırak köşeleri hakkındaki bilgilerin de artmaya başladığı görülür. MÖ 320 yılında Massilia (Marsilya) adlı bir Yunan kolonisinde doğan Pytheas, Britanya 'nın ve Jutland Yarımadasının etrafını dolaşır ve kuzey Avrupa sahilinden geçerek batı Baltık denizine doğru yelken açar. Yaptığı gezi o kadar hayret vericidir ki, hem o çağın hem de sonraki çağların yazarları inanmakta güçlük çekerler. Bu gezinin günümüze ulaşan notları sadece diğer yazarların aktarımlarından ibarettir. Buna karşın Pytheas'ın yaptığı coğrafi tanımlar inandırıcıdır. En önemlisi de Germanoi ırkını Keltoi ırkından ayırt eden ilk yazar Pytheas olabilir.
Keltler dışındaki başka halkların tanınmaya başlanması, MÖ 2.yüzyılda en kuzeyden gelen, aralarında Cimbri ve Teutones kavimlerinin de bulunduğu kalabalık bir kuzeli topluluğun güneye doğru göç etmesi ve Roma dünyasının kuzey sınırlarını tehdit etmesiyle başlar. Bu tarihlerde Apamealı Poseidonius historiae adlı eserinde Germanialıları Keltler ve İskitlerden ayrı tutar. MÖ 1.yüzyıl başlarında kuzeyli insanlar hakkında daha fazla kaynak ortaya çıkar.
Roma orduları Thenus nehri civarında ilk kez Julius Ceasar önderliğinde yerleşmiştir. Gallia'yı fethini anlattığı Commentarii de bello Gallico eserinde Germanialılara ilişkin bilgileri ilk kez Julius Caesar verir. Bu açıdan Commentarii de bello Gallico önemli bir eser olmasına rağmen, Caesar'ın Rhenus vadiisnde ve onun doğusunda bizzat gördüğü yerler Germania'nın ancak çok küçük bir bölümüdür ve Germania halklarını ayrıntılarıyla tanımamıza yetmez. Çünkü Ceasar'ın söz ettiği kavimler o tarihte Rhenus nehri vadisinde ve Rhenus nehrinin doğusunda yaşayan kavimlerdir. Bu nedenle orta ve kuzey Avrupa'da yerleşik diğer Germanialı kavimler hakkında herhangi bir bilgi içermez. Caesar'a göre Germanialılar Romalıların daha evvel hiç karşılaşmadıkları ölçüde vahşi ve uygarlaştırılmaları mümkün olmayan ilkel insanlardı, üstelik Roma sınırları içinde bulunan Gallia'yı da sık sık tehdit ediyorlardı.
Augustus ve Tiberius'un imparatorlukları zamanında yazan Strabo'nun Germanialılar hakkında Caesar'dan daha çok şey bilmesi şaşılacak bir durum değildir. Strabo, Albis nehrine kadar olan kavimler hakkında da bilgi verir. Ancak Albis nehrinden yukarısı ve okyanusa (Baltık Denizi) kadar olan bölgelerin bilinmediğini de ekler. Sahilden doğuya doğru Hazar denizinin ağzına kadar ulaşan nehirlere deniz yolculuğu yapan kimseyi tanımadığını, Romalıların da Albis nehrinin ötesini daha keşfetmediklerini ve kara yoluyla da henüz bir yolcuğun yapılmadığını söyler. Strabo'nun eserini yazdığı dönemlerde Albis nehrinin ilerisine ve Bohemia'ya konuşlandırılan Roma askerlerinin sayısının artmasıyla birlikte, Germanialılar hakkındaki bilgiler de giderek çoğalmaya başlar.
Germanialıların Romalılar üzerinde yarattığı korku ve dehşet Valleius Paterculus'un eserlerinde de açıkça görülebilir. Valleius'a göre Germanialılar insan görünümüne ve konuşma yetisine sahip olmakla birlikte, insanlık dışı varlıklardır. Bu insanlar ne kanunlarla ne de uygar sanatlarla yönetilebilir.
Günümüze ulaşmayan ve kendimizi bu konuda şanssız saymamız gereken başka bir eser de Yaşlı Plinius'un yazdığı Bella Germaniae'sıdır. Rhenus nehrinin hem aşağı hem de yukarı bölgelerinde görev yapmış bir asker olan Yaşlı Plinius'un, meraklı bilim adamı kimliği de göz önüne alınacak olursa, söz konusu eserinde Germanialıların yaşamı ve gelenekleri hakkında pek çok önemli bilgi aktardığı düşünülebilir. Tacitus da Germania adlı eserinde büyük olasılıkla Plinius'un bu eserinden yararlanmıştır. Plinius'un eserinden sonra MS 98'de Tacitus Germania adlı eserini yazıncaya dek Germanialılar üzerinde başka hiçbir eser kaleme alınmamıştır. Ancak bu süre içinde kuzeyli halklarla ilgili bilgiler önceki yıllara oranla artmış ve Germanialılar ile temasa geçen Romalı askerlerin yazdığı günlükler yayınlanmamış olsa da, Roma'daki edebiyatçı ve tarihçilerin ilgisini bu kavimler üzerine çekmeyi başaarmıştır.
Bu bilgiler ışığında, Tacitus Germania'nın 2.bölümünde Germanialıların kökenini şöyle açıklar: "... Bazıları, eski bilgiler içeren belgelere bakarak, tanrı soyundan gelme daha birçok kavim bulunduğunu ve Marsi, Gambrivi, Suevi, Vandalii gibi daha nice soy adları olduğunu ve bunların gerçek ve eski adlar olduğu söylerler. Bununla beraber Germania adı yeni ve son zamanlarda kullanılan bir addır. Rhenus nehrini ilk geçen, Gallialıları yurtlarından kovan ve bizim şimdilerde Tungri diye bildiğimiz kavme o zaman Germanialılar deniyordu. Böylece bir ulusa değil de, bir kavme verilen bu ad yavaş yavaş yayıldı ve ilkin galipler tarafından gözdağı vermek maksadıyla kullanıldığı halde çok geçmeden bütün soy kendisini yeni yaratılan bu adla, Germanialılar olarak anmaya başladılar.
Germania'nın Özeti
1-5. bölümler: Germania'nın coğrafı sınırları açıklanır ve bu coğrafyada yaşayan halkların neden diğer ırklarla karışmadan saf bir ırk olarak kaldıkları anlatılır. Daha sonra Germanialıların ulusal şarkıları, Ulysses efsanesi, Germanialıların fiziksel görünüşleri, topraklar ve yetiştirdikleri ürünler anlatılır.
6-15. bölümler: Germanialıların yaşam tarzları ve gelenekleri, silahları, süvarileri, savaş düzenleri, korkaklık ve yiğitlik anlayışlarıi krallarının, komutanlarının ve rahiplerinin yetkileri, tanrıları ve tapınma yöntemleri, kuşlara bakarak yaptıkları kehanetler, atları, teke tek dövüşleri, suçluyu cezalandırma şekilleri, savaşı tarıma tercih edüşleri ve liderlerine verdikleri armağanlar anlatılır.
16-27. bölümler: Tacitus Germanialıların yaşadıkları yerleri, giysilerini, evlilik kurumunu, kadınlarının iffet anlayışlarını, zina yapanlara verilen cezaları, çocukların eğitimini, yeme-içme kültürlerini, içkiye aşırı zaaflarını, sporlarını, kumara bağımlılıklarını, toprağı işleyişlerini, cenaze törenlerini ve konukseverlik anlayışlarını bizlere aktarır.
28-29. bölümler: Rhenus ve Moenus nehirleri kıyısındaki kavimlerden, Germanialı olup olmadıkları tam olarak bilinmeyen kavimlerden, Batavi kavminden ve aşar vergisinden bahsedilir.
30-37. bölümler: Chatti kavmini, bu kavmin savaşa düşkünlüğünü, Frisii kavmini, Frisii topraklarına yapılan keşif yolcuklarını, Chauci, Cherusci, Cimbri kavimlerini ve Romalılar ile yaşanan savaşları anlatır.
38-45. bölümler: Suevi kavminden, Suevi kavmini diğer kavimlerden ayrıan özelliklerden, en eski ve en şanlı Germania kavmi sayılan Semnones kavminden, dini törenlerinden ve kutsal korularından, Langrobardi kavminden, Danuvius ırmağı boyunda yaşayan kavimlerdne, Hermunduri, Marcomanni ve Quadi kavimlerinden, Nahanarvali kavminin Castor ve Pollux'un tapımına benzer tapınmalarından, Harii kavminden ve vahşiliklerinden, Gotones, Suiones kavimlerinden, Suiones kavminin yukarısındaki engin denizlerinden, Aestii kavminden ve topraklarında yetişen kehribarın yapısından ve Sitones kavminden bahseder.
46. bölüm: Peucini, Venethi, Fenni kavimlerini ve Fenni kavminin vahşi yaşamını anlatır.
Mine Hatapkulu, 2006
(M.Todd, The Early Germans'ı Çeviren) "Germania - Tacitus" kitabından
EK* "First attested in writings of Julius Caesar, who used Germani to designate a group of tribes in northeastern Gaul, of unknown origin and considered to be neither Latin nor Germanic." (etymology-link)
EK* "It is not clear, though, where the term comes from. One possible explanation is that the term simply means "all men". " (thoughtco-link)
Ermeni kelimesinin kökeni ile ilgili
Ermen Boyları ve Pseudo-Ermeni Haylar (Milattan Önce Türk -Ermeni İlişkileri)
Prof. Dr. Firidun Ağasıoğlu Celilov
KAYI BOYU İLE İLGİLİ YAZILAR
Ermen Boyları ve Pseudo-Ermeni Haylar (Milattan Önce Türk -Ermeni İlişkileri)
Prof. Dr. Firidun Ağasıoğlu Celilov
KAYI BOYU İLE İLGİLİ YAZILAR
"Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir.
Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır. "
Mustafa Kemal ATATÜRK