Akkadian, although a dead language, has left deep imprints on Semitic and some Indo-European languages, and has played an important role in the history of mankind.
It is accepted as the ancestor of all the Semitic languages. Beginning from the era of Sargon I, it became the official language in a vast area from Anatolia to Egypt and to India.
Akkadian was the "Lingua Franca" of the ancient world, and has passed on many words to other languages such as Persina, Sanskrit and Greek. Although, Assyriologists at present ignore it,the lnaguage spoken in the very days of Akkad, in BCE 28-24, may have been an agglutinative language like today's Turkish or Magyar, rather than an inflective language like today's Arabic and all Syriac languages.
Thus it may show parallelism with Turkish.
Elşad Alili - Institution of Linguistics, Azerbaijan
Osman Çataloluk - Department of Archeogenetics, Turkey
Similarity Between Turkish & Akkadian Based on Rules of Inflective Agglutinative Languages
AL&LS Advances in Language and Literary Studies
AKKADCADA TÜRKÇE İZLERİ VE DİL KURALLARI IŞIĞINDA AKKADCA VE TÜRKÇE DİLLERİ ARASINDA BAĞLAR
Elşad ALİLİ
Azərbaycan Milli Elmlər Akademiyası İnsan Hüquqları İnstitutu.
ÖZET
İlk dönem Assiroloji uzmanları Sümerce ve erken Akkadcanın Turanî bir dil olduğunu söylemektedir. Semitik Akkadca bünyesinde Türkçeden aldığı birçok kök sözü barındırmaktadır. Bu sözlerden semitik Akkadca dil kurallarına uygun olarak birçok yeni türev sözler üretilmiştir.Günümüzün Assiroloji uzmanlarının Türkçe dil bilimi konusunda bilgileri sınırlıdır. Hâlbuki Mezopotamya’da bulunan çivi yazılarını çözen ilk kuşak uzmanlar arasında Türkçe ve genel olarak Ural-Altay dilleri konusunda bilgi sahibi olan akademisyen sayısı az değildir.
Erken dönem Sümer ve Akkad metinlerinde Türkçe dışında diğer Altay dillerinden, Macarca, Fince ve diğer Fin-Ugor dillerinden de kelimeler bulunmaktadır. Karşılaştırmalı örnekler bütün Mezopotamya dillerinin ilk aşamada eklemeli Ural-Altay dillerinden çokça faydalanarak bir literatür geleneği oluşturduğunu gösterir.
Daha sonraki dönemlerde kâtipler ve rahibeler çekim kuralları uygulayarak bol bol yeni sözler üretmiştir. Üretilen bu sözler hem semitik dillerin mirası olmuş hem de Hint-Avrupa dillerine bol bol ödünç verilmiştir. Çalışamadaki amaç Akkadcada, yani Mezopotamiyada kullanılan literatürde Türkçe kelimelerin var oluşunu bariz şekilde sergilemekdir.
Sırasıyla ilk önce Akkadca sözcükler ve Türkçede onlara bulunan paraleller gösterilecektir. Kelimeleri seçerken genelde eski ve orta Türkçe dönemi metinlerde bulunan sözcüklere üstünlük verilmiştir. Ama bazen de Azerbaycan ve Anadolu'da halk ağızlarında bulunan kelimelere de yer verilecektir.
Günümüzün Assiroloji uzmanlarının Türkçe dil bilimi konusunda bilgileri yok derecesindedir. Hâlbuki Mezopotamya’da bulunan çivi yazılarını çözen ilk kuşak uzmanlar arasında Türkçe ve genel olarak Ural-Altay dilleri konusunda bilgi sahibi olan Akademisyen sayısı az değildi. Erken dönem Sümer ve Akkad metinlerinde Türkçe dışında diğer Altay dillerinden, Macarca, Fince ve diğer Fin-Ugor dillerinden kelimeler bulunduğunu da söylemekte yarar vardır. Bu bütün Mezopotamya dillerinin ilk aşamada eklemeli (agglutinative) Ural-Altay dillerinden çokça faydalanarak bir literatür geleneği oluşturduğunu gösterir. Daha sonraki dönemlerde kâtipler ve rahibeler çekim (flexsive) kuralları uygulayarak bol bol yeni sözler üretmiştir. Üretilen bu sözler hem semitik dillerin mirası olmuş hem de Hint-Avrupa dillerine bol bol ödünç verilmiştir.
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi
Bahar 2015 - 1
Turkish Marks In Akkadian And Bonds Between Akkadian And Turkish In
The Light Of Language Rules
it is not "Akkadian gramer" but Turkish
because it is written as:
"language+my (is) Akkadian"
"lisan+um akkadit+um"
in Turkish we say;
"lisan+ım Akkadça", but "lisan (language)" is not Turkish "dil/til" is.
So, we say "Til+im Türkçe"
agglutinative
Bundan on iki yıl önce Arapçanın bükünleşmiş ve değişmiş bir Türk dili olduğu davasını, ilk defa olarak ortaya atmıştım. Sonradan, bu yolda birtakım yazılarım ve etütlerim de çıktı. O zamandan beri sürüp gelen araştırmalarım beni yeni yeni gerçeklere götürdüğü gibi, eski görüşlerimden bazılarının da değişip düzelmesini gerektirdi.
Yeryüzünde konuşulan bütün dillerin veya bunlardan birçoğunun birleşik bir köke dayandığını, öteden beri, ileri sürenler olmuştur.
Biz Arapça ile Türk dili arasındaki yakınlığı aydınlatacak olan bu araştırmalarımızda bunların bir kaynaktan çıkmış iki kol olduğunu değil, Arapçanın eski çağlardan beri, ödünç alma yoluyla gelişmiş ve Türkçemizin kökleriyle olduğu gibi, kendi gramer kurallarına göre işlenen üreme ve ekli kelimeleriyle de yuğrulmuş bir dil bulunduğunu belirtmek istiyoruz.
Üç cilde ayrılan bu eserimizde, Sam dillerinin en zengini ve gelişmişi olan Arap dilinin ses ve kök bakımından karşılıklı durumiyleonun Türk dili varlıklariyle nasıl kurulup yuğrulduğu incelenmiştir.
Hazırlamakta olduğumuz ikinci bir ayrımda ise bu dildeki işaret ve sayı adları, zamirler, edatlar, fiil ve isim kipleriyle irap ve gramer sorumları ve bunların dilimizle olan ilgileri açıklanacaktır.
Dil bilgisinin henüz sınırları arasına girmemiş ve birtakım engeller ve dikenlerle kapatılmış sarp ve çetin bir çığır üzerinde sürçmeden yürümede ve onu açıp dölendirmedeki güçlüğün değerli okuyucularca kabul edileceğini umuyorum.
Büyük Türk varlığı gibi, onun zengin dili de tarihin ucu kayıp derinliklerine dayanacak kadar eski ve köklüdür. Uzun zamanlar yüz üstü bırakılan, yüce değeri, olduğu gibi, bilinip belirtilmeyen Türkçemiz, dil bilginlerimizin yeni çalışmalariyle gittikçe aydınlanacak, diller arasındaki gerçek ve yüksek yerini kazanacaktır.
Bu eserim onun karanlıklara gömülmüş bu üstün ve yaratıcı varlığı üzerine serpilmiş bir demet ışık sayılabilirse, ülkümün bana bağışlıyabileceği en büyük sevince ermiş olacağım.
Naim H.ONAT
TÜRKÇE - ARAPÇA KARŞILAŞTIRMALAR TEZİNE
BAĞLI ÖRNEKLER
(GÜNEŞ - DİL TEORİSİNE GÖRE)
Türk Dili'nin Sami Dillerle Münasebeti
Naim Onat
Atatürk'e Soyadını Veren kişi Naim Onat'tır.
Bunu Agop Dilaçar'ın kendisi de söyler.