19 Ağustos 2014 Salı

TATARLI VE LALE TEPE - LYDİA KURGANLARI


















Tatarlı Kurganı - Afyon 

Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesine bağlı Tatarlı beldesinden 1970’te Almanya’ya kaçırılan 2 bin 500 yıllık Tatarlı Tümülüs’ünün en önemli ahşap parçaları 40 yıl sonra Türkiye’ye iade edilmişti.

Bilim adamlarından mezar hırsızlarına kadar milyonlarca kişi tarihi eserlerde izinli, izinsiz kazılar yaparlar. Bunlardan bir kısmı bilim adına yapılırken büyük bir kısmı da hırsızlık adına yapılır. Üstelik bu hırsızlık o kadar hoyratça yapılır ki, sadece kazma kürek değil dinamit kullanmaya kadar gidilir. Binlerce yıl önce yapılan tarihi anıtlar parçalanır. Hırsızlar için varsa yoksa altın, ve para edeceğine inandıkları heykelcikler bulmak. Oysa, bilmezler ki tahrip ettikleri hazine altından daha kıymetli ve telafisi imkansız bir kayıp.

1969 yılında mezar hırsızlarının çaldıkları mezar kalasları Almanya’nın Bavyera Eyalet Arkeoloji Müzesinde ortaya çıkar. Ancak bu önemli kalaslar Almanya’da da hak ettiği iğliyi görmemişti. Müzede yapılan kapsamlı temizlik sırasında bazı yerleri çürümeye yüz tutmuş Tatarlı Tümülüs’ünün çöpe atılmasına karar verilir. Dikkatli bir temizlik görevlisi üzerinde resimler olan bu kalasları çöpe atmayarak 1989 yılında yeniden Müzeye teslim eder.

Bazı parçalarının Almanya’da çıkması ve geri kalan parçalarının da Afyonkarahisar Müzesinde olduğunu Prof. Dr. Latife Summerer ortaya çıkardı. Afyonkarahisar Münih arasında bir bağlantı olduğundan emindi. Profesör Summerer, 2003 yılında Afyonkarahisar Müzesinde gördüğü kalaslardan yapılma anıt mezarın eksik parçalarının Münih’tekiler olduğundan emindi. Ancak bunu bilimsel olarak ta ortaya koyması gerekiyordu. Amerikalı Profesör Peter lan Kuniholm ve laboratuar müdürünü davet ederek kalasları gösterdi. Amerikalı uzmanlar Afyonkarahisar ve Münih’teki ağaçların aynı tarihte ve hatta aynı ağaçtan kesildiklerini rapor ettiler. İÖ 474 – 471 tarihinde kesildiklerini bildirdiler.

Tümülüs ilk defa Afyonkarahisar müzesinin Eylül 1970’te yaptığı kurtarma kazısında kısmen belgelendi ve 1979’da yayınlanan bir kazı raporu ile bilim dünyasında tanıtıldı. Ancak eksik kalan frizler ve boyalı resimlerin siyah beyaz baskıda iyi görülmemesi nedeniyle Tatarlı mezar odası fazla ilgi çekmedi. Kazı ekipleri mezarı içinde yalnız roma devrine ait birkaç sikke, cam, çanak çömlek ve en azından on beş insan iskeleti dağınık halde bulmuştu. Her hangi bir mobilya veya ölü hediyesine rastlanmayan mezarın bu veriler sayesinde antikçağın çeşitli dönemlerinde kullanıldığı ve yapısında bazı değişiklikler yapıldığı anlaşılıyordu. Giriş koridoru tamir edilmiş, kuzey ve batı ahşap duvarın alt tarafı kesilerek yeni gömüler için nişler açılmıştı. 

Tatarlı Tümülüsü’nün inşaa tekniği, ahşap odasının yapım biçimi ve ahşap duvarlar üzerindeki resimler, figürler bu mezarın geç Phryg dönemine ait olduğunu, yani mö 6. yüzyılın (525- 500) sonlarında inşa edilmiş olabileceğini gösteriyor. Cornell üniversitesi emekli öğretim üyesi Prof.Dr. Peter İan Cuniholm’un denrokronoloji incelemeside mö 531 tarihini vermiştir.

Ahşap üzerindeki boyalar yalnız ince tabakalar halinde kalmış ve renkler büyük ölçüde solmuş. Buna rağmen özgün resimler üstünde hiçbir rötuş veya renklendirme yapılmadı. Ancak resim kompozisyonlarının daha iyi algılanabilmesi için bilimsel ve teknolojik araştırmalara dayanarak bazı frizler yeniden kopya edildi.

Tatarlı Tümülüsü, 50 metre çapında, 6 metre yüksekliğinde. Doğal ve kayalık bir tepe üzerine, inşa edilmiştir. Mezarın duvarını süsleyen boyalı frizler perslerin bu bölgedeki siyasi ve kültürel hakimiyetlerini gösteren ilk arkeolojik belge olması açısından büyük önem taşıyor. 

Persler ve İskitler arasındaki savaş ve Herkül’ün Geryoneus serüveni gibi sahneleri gösteren etkileyici resimler yalnızca sanatsal açıdan değil tarihi açıdan da ilginçtirler. Düzinelerce figürün yer aldığı sahneler M.Ö. 5. yüzyılda Anadolu’da yaşamış insanların hayatı ve inançları hakkında önemli tarihi bilgiler veriyor. 

Frizlerde savaş, sefer, av veya huzura kabul konulu resimler soylu kişilerin hayatından kesitler sunuyor. Kortej, kurban, savaş dansçıları ise cenaze törenlerinden sahneler içeriyor. 

17 erkek, 4 kadın, 16 at ve iki arabanın yer aldığı bir cenaze alayı sahnesi görülüyor. Altındaki kalasta ise Perslerle İskitler arasında bir savaş betimleniyor. Pers Kıralı Darius MÖ 519’da ve 513’te İskitlerle savaşmıştı. Resimde belki Darius’un o zaferi anlatılıyor ya da o savaşa katılıp Dinar yakınındaki Kelainai antik kentine “satrap (vali)” olarak gönderilen ve o savaşa da katılmış bir Pers komutanının yaşamöyküsü anlatılıyor. Kral yada komutan her kim ise, düşmanı olan bir İskit’in karnına kamasını saplarken yansıtılıyor.


Kılıç-kalkan geleneği
Tatarlı mezar odasının “Batı” duvarında kurban ya da bir kült sahnesinin varlığı düşünülüyor. “Güney” duvarı ile bağlantılı, mezar odasına ulaşımı sağlayan yörede yalnız “söve” kalasları kullanılmış olup ele geçirilen tek parçanın üzerinde karşı karşıya duran iki yırtıcı hayvan görülüyor. “Kuzey” duvarı ise yukarıdan aşağıya, karşı karşıya durmuş aslan, kaplan, sfensk, kılıç kalkan oynayan dört savaşçı, üç savaş arabasından oluşan bir alay ve altı kanatlı boğanın yer aldığı bir av sahnesi yer alıyor. Gordion’da Kral Midas’ın görkemli tümülüsündeki ahşap mezar odası, MÖ 5. yy’ın ortası ile son çeyreğine tarihlenen Tatarlı tümülüsünden birkaç yüzyıl daha eskidir. Ancak Tatarlı mezar odasını “eşsiz” kılan, olan “tek örnek” olarak günümüze ulaşabilen renkli resimlerden oluşuyor.

2500 yıl boyunca hemen hemen hiç bozulmayan Tatarlı ahşapları, son kırk yıl içinde büyük ölçüde tahrip edildi. 


.............


LİDYA/LYDIA - TATARLI 5th c BC

The tomb chamber of the Tumulus Tatarli is one of the finest examples of the ancient art of wood painting which has survived to the present day. This magnificent work of art offers important insights into the lifestyles and beliefs of the inhabitants of Anatolia in the 5th century B.C.

This type of wood painting was widespread in antiquity according to written sources, but rarely survives due to the natural decay of timber. However, this Lydian tomb chamber built around 470 B.C., remained intact and buried under a tumulus in relatively stable conditions, with the paintings perfectly preserved. (2010)



...............

DİPNOT: 

Yoğun Kızıl Aşı Boyası.... 
Mezar içinin ahşap döşenmesi....
Kurgan....
At ile gömü...

"Kurgan yapma adeti İskitler de dahil olmak üzere sadece Türklerde vardır. Hatta Kurgan kelimesinin de sadece Türkçe'de karşılığı vardır. Kurgan isim olarak inşaat veya yapı anlamına gelir. (I.M.Miziev - Arkeolog ve Etnograf')"

Yrd.Doç.Dr.Osman Çataloluk
Türk'ün Genetik Tarihi ,sayfa 139






LUD, LYDİA

The Ludin of the Old Testamenet (Gen.x,13) were probably inhabitants of Luden or Ruten, the Egyptian name for Palestine and Syria ; but Lud (verse 22) appears to be Lydia, on the E.shores of the aigean Sea, oppsite Greece.

The Lydian kings (called Heraklidai) claimed descent from Ninus son of Bel (Herod,i,7) which suggests a Babylonian origin, such as is supposed for Lud in the Bible.

Yet, earlier the Etruskans set out from Lydia (i,94) and many rude Hittite monuments with Hittite seal cylinders are found in Lydia (see Etruskans). 

The Lydians also had temple women (i,93) like the Babylonians (see Kadesh) , and used brick. Their later coins (of electrum, or gold mixed silver) were commensurate with Babylonian weights; and votive double axes are found in Lydia, as well as in Karia , in Krete, and among Hittites (see Krete) .

Lydia history, however begins with the Aryan dynasty of Gyges, who is mentioned by assur-bani pal of Assyria about 660 BC as Gugu of the Ludi, who was a tributary of Assyria.

Lydian power increased with the decay of Nineveh ; and Gyges was follewed by Ardys, Sadyattes Alyattes and finally by Croesus, who was famous for his wealth and power, meeting Cyrus on the Halys river in 546 BC. when he was defeated, having till then ruled over nearly the whole of Asia Minor (see Kuras).

The population of Lydia seems to have been first TURANİAN (as represented also by the "short-headed" skull in the lowest strata at TROY) and afterwards partly Semitic.

Some Lydian words are non-Aryan and apparently TURANİAN, others are Aryan, and the later kings worshiped the Phrygian Attys (see Atus)




Faits of man a cyclopaedia of Religions Vol 2/3 by J.G.R.Forlong








Lale Tepe Kurgan



A SARDIS ANNIVERSARY VOLUME PRESENTED TO
CRAWFORD H. GREENEWALT, JR 
Edited by Nicholas D. Cahill



The design of the tomb chamber at Lale Tepe, with its seven places for burial, elaborate klinai, and rich poly-chromy, is unusual among known tombs of Lydia.

The chamber was planned with seven burial places, four onmarble klinai and three in foorbeds. Although the tombchamber is constructed of limestone blocks, its painted ceiling evokes a wooden structure with a thatch roof, while the marble sculpted and painted klinai resemble wooden couches overlaid with colorful textiles. 

Parallels for the tomb’s architectural structure and painted decoration found in the monuments of the Phrygian highlands, Lycia, Cyprus, and Etruria suggest close connections between the cultures of Anatolia and other regions of the Mediterranean and a construction date in the early fifth century B.C. or the Achaemenid period.



















Etrüsk, Lidya ve Göktürk Kurganları....





______________________