Bizim Atamız ki sensin gökte
Aziz olsun senin adın
Hoş olsun senin gönlün
Nasıl ki hem yerde hem bütün gökte
Bizim ekmeğimizi ver bize bütün günler
İlet bizim aklımızı
Nasıl ki boyun eğeriz bize (emir) gelince
İletme bizi hiç kötülüğe
Kurtar bizi her kötülükten
Sen varsın bu güçte bu yücelikte Tengrim
Amin....
"Babamız Kun"
bizim atamiz kim-szing kökte
szentlenszing szening ading
düs-szün szening könglügüng
necsik-kim dzserde alaj kökte
bizing ekmegimizni ber bizge büt-bütün künde
ilt bizing minimizni
necsik-kim biz ijermiz bizge ötrü kelgenge
iltme bizni ol dzsamanga
kutkar bizni ol dzsamannan
szen barszing bu kücsli
bu csin ijgi tengri amen.
Mándoky Kongur István
Stephen Mándoky Kongur ( Karcag,1944 - Kengsza,1992 )
İSTVAN MANDOKY KONGUR
(KIPÇAK / TÜRK ASILLI MACAR TÜRKOLOG)
Diğer Macar Türkologlarla karşılaştırınca pek üretken sayılmazdı, ama Türk Dünyası'nda ayrı bir yeri vardır. Türk Dünyası'nın değişik bölgelerini gezmiş ve çok sayıda derleme yapmış. Ne var ki, malzemeleri değerlendirmek için vakti olmamış, 1992 yılında Kafkasya'da beklenmedik bir şekilde hayata veda etmiş....pdf.....
(!!! öldürüldüğünü düşünüyorum,
diğer Türk Dünyası için çalışanlar gibi-SB)
Macarca "KUN" KUMAN anlamına gelir.
A Kun Miatyánk
„Bezen attamaz kenze kikte
szen lészen szen adon
dösön szen küklön
nitziengen gerde ali kikte
bezen akomezne oknemezne
bergezge pitbütör küngön
ill bezen menemezne
neszen bezde jermez
berge utrogergene
illme bezne algyamanna
kutkor bezne algyamanna
szen börsön boka csalli
batson igye tengria.
Ámen.”
– Szappanos Lukácstól lejegyezte Baski Imre, Kunszentmiklós, 1968
A kunszentmiklósi helyenként kiigazított változat
"Bezén attamaz kenze kikte
szenlészen szen adon
dösön szen küklön
niciegen gerde, ali kikte
bezen akomezne oknemezne
bergezge pitbütör küngön
ill bezen menemezne
neszen bezde jermez
bezge utrogergene
illme bezne al gyamanna
kutkor bezne al gyamanna
szen börsön bo kacsalli
bo cson igye tengere.
Ámen."
______
Parthians related with Sacae, Massagetae, Dahae... all of them are the Turks
"we must view the Parthians as the congeners of the Comans"
George Rawlinson
congeners=related-same genus/ethnic
KUN MİATYANK (KIPÇAKÇA OTÇE NAŞ) VE
KIPÇAK SAYIŞMACALARI
(İŞTVAN MONDAKİ KONGUR'UN İNCELEMELERİ TEMELİNDE)*
Szeged Üniversitesi, Altayistik Bölümü Kazak Türkçesi Okutmanı, Szeged-Macaristan.
Macaristan'daki Kıpçak folkloru hakkında söze başlamadan önce, Kıpçakların Macaristan'a nasıl geldiklerini anlatmak doğru olacaktır. Macaristan'da Kıpçaklara Kunlar, Kumanlar adları verilmektedir. İlmi literatürde "Kun" adlandırması, sıkça yer almaktadır. Bizim Kun adıyla bildiğimiz halk, dokuzuncu asırda Batı Sibirya bozkırlarında Kıpçak adıyla bilinmekteydi. 11. asrın ortasında İdil'den geçerek, Oğuzları batıya doğru sıkıştırdılar. Öncü birlikleri Rus Knezliğinin sınırlarına 1055 yılında ulaştıktan sonra, onlarla 1061 yılında savaştılar. Yavaş yavaş ilerleyerek, 1068 yılında Çerginov bölgesinde, 1071 yılında Kiev Knezliğinin güneybatı sınırında savaşıp 1078 yılında da Adriyanapol'a sürekli saldırdılar. 11. asrın sonuna doğru, Tuna'nın aşağı bölgesini yağmaladılar. Bu zamandan başlayarak, Don ve Dinyeper kıyısındaki önemli yerlerin en büyük bölgesine hakim oldular. İdil'den Tuna'nın aşağı kısmına kadar boylar birliğini, Moğol istilası karmakarışık etmiştir. 1223 yılında Halka ırmağı yanındaki kanlı savaşta kırgına uğrayarak onların büyük bir bölümü Karpatlar ve Moldovya düzlüğüne sıkışmıştır. Bir bölümü Hristiyanlığı kabul etmiştir. Moğolların 1239 yılında tekrarlanan istilalarından dolayı Macaristan'a kaçmışlardır.[1]
Liderleri Kötön, IV. Bela'ya elçilerini göndererek halkıyla beraber Macaristan'a göçmek için izin ister. İzin aldıktan sonra 1239-1240 yıllarında, 40 bin kişiyle birlikte göç eder. Kunlar, oradaki yerleşik halka ve yeni medeniyete uyum sağlayamadılar. Sebebi, yerleşik halkların onları, Tatarların (Moğolların) komşuları diyerek güvenilmez kabul etmeleridir. Moğolların ön siperlerinden yakalanan esirlerin arasında, Kun dilinde konuşanlara da rastlanmıştır. Eski şüpheleri güçlenen Macarlar, Kötön'ü öldürürler. Buna kızan Kunlar, ülkeyi mahvederek Macaristan'dan güneye doğru ilerlerler. Tatar istilasından sonra IV. Bela, onları geri çağırıp, Tisa'ya yakın Köröş, Maroş, Temeş ırmaklarının yanına yerleştirmeye çalışır. Bu geniş bölgede serbestçe konup göçmeye, eski geleneklere göre hayat sürmeye izin aldıktan sonra bir de Aksüyeklerle birlikte eşit ayrıcalıklara da sahip oldular. Bu yapılanlara karşılık, Hristiyanlığı kabul etmek zorundaydılar. Dini yaymak için dominikan keşişleri gönderilmiştir. Bela, ülkenin kuvvetinin azalması sebebiyle, Kunların askeri gücüne muhtaç olur; bu sebeple de Kumanlarla ilişkilerin iyi olmasını ister. Bu amaçla oğlunu, bir Kun kızıyla evlendirir. Bu, ülkedeki Kun etkisinin güçlenmesine büyük katkı yapmıştır.
Bela, oğlu Istvan'ı 1246'da tahta oturtup onunla hâkimiyetini bölüşür. Bu, Kunlarla ilgili güvensizlikten doğan gerginliği de beraberinde getirir. Istvan, onları kendi yanına çekmek için el uzattığında Bela, Papa'dan puta tapınan Kunları yola getirmek için yardım ister. Bela, tahtta uzun süre oturmuş ve 1270 yılında ölmüştür. Oğlu da ondan iki yıl sonra ölür. Istvan'ın sağ kalan oğlu ile dul karısı, isyancıların eline düşer ancak kanlı bir mücadeleden sonra onlar serbest bırakılırlar. 1272 yılında Laslo'yu tahta oturturlar. IV. Laslo'nun, "Kun Laslo" şeklinde adlandırılması boşuna değildir. Bunun sebebi sadece, onun anne tarafından Kun olması değildir. Kunların geleneklerini kabul etmiş ve resmî şekilde Andjuy İzabelle ile evlenmesine rağmen, Kun geleneklerine göre de Kun soyundan üç kadın almıştır: Ayduva (Edua), Kupçeçe, Mandola. Bu davranışlarıyla kiliseyi karşısına alır.
Sonunda Papa, Kumanları bir düzene sokmak amacıyla ülkeye vekillerini gönderir. Hunların yerleşik hayata geçmesi ve Hristiyanlığı kabul etmelerinin gerekli olduğu, bununla birlikte geleneksel kıyafetlerini giyerek Aksüyeklerle benzer hukuka sahip olarak Kun yöneticilerinin Macar hükümdarının veliahtı olması gerektiği kararına varır. Kunlar, Teten'deki halk toplantısında buna razı oldular fakat bunu hayata geçiremediler. Hepsi eskisi gibi kaldı, önceleri Laslo onları kolladı. Sonra buna razı gelmeyen vekilleri Kunlar yakaladılar. O zaman Laslo da yakalandı, böylece yeni anlaşmalar başladı. Laslo, Kunların önemli isteklerini yerine getirmeye çalıştığı zaman, Kunların bir bölümü ayaklanıp Balahiya'daki Kunları yardıma çağırdılar. Tisa'nın yukarı bölümünü tamamen kırdılar. 1280 yılındaki bu vuruşmada, Kunlar padişahın askerlerine yenildiler ve birçoğu Balahiya'ya döndü. Geri kalanlar ise Macaristan'da yerleşik hayata geçtiler ve Hristiyanlığı kabul ettiler.[2]
Bu döneme ait yazmalarda Nyöger (Nöker) sözüyle karşılaşılmaktadır. Bu, padişahın yanında askerlik yapan özgür Kun askerlerinin adlandırılmasıydı. Bu sözü, Gyula Nemeth Macar diline, Kıpçak dilinden girmiştir; Moğolcadan Kıpçak diline ise Farsça üzerinden geçmiştir şeklinde açıklamaktadır.[3]
Laslo bundan sonra da bazen dost, bazen düşman olduklarına bakmaksızın Kunlara karşı iyi niyetli olmuştur. Laslo'yu öldürdükten sonra ülkede Kunların etkisi birdenbire azalır. Kunların tamamen yerleşik hayata geçişleri, yüz yılı bulmuştur. Dilleri ise Istvan Mandoki Kongur'un söylediğine göre 17. asrın ortasına kadar korunmuştur. Bugüne kadar Macaristan'da Tuna ile Tisa arasında Kişkunşak (Küçük Kıpçak Yeri), doğuda Nagykunşak (Büyük Kıpçak Yeri) adlandırmaları vardır. Karsak şehri de Büyük Kıpçak bölgesinin merkezidir.
Macarca'da Kun dilinden kalan sözler temelde, savaşla ilgili askerlikle, silahla, göçebelikle ve hayvancılıkla ilgili sözlerdir.
Kun medeniyetinin bugüne ulaşan abideleri nasıldır ve onlar hakkında neler biliyoruz? Kun dili ve medeniyeti,birçok Macar âliminin, Türkoloğunun araştırmalarına temel olmuştur. Eski Kun dili abidelerini inceleyen, Gyula Mesaroş'tur. Mezsaros sadece yazılı abideleri, ilk olarak da Kıpçakça duayı, 18. asır sonunda ve 19. asrın ortasında kayda geçirilmiş, açıklaması zor metinleri incelemiştir. Bunun dışında, Macarca'daki Türkçe alıntı sözleri inceleyen Gyula Nemeth, Geza Barczi, Lajos Ligeti gibi âlimler, Kun dili hatıralarıyla ilgilenmiştir.
Karsak'da dünyaya gelen Kıpçak medeniyeti ve dilinin büyük bilgini Istvan Mandoki Kongur'un eserleri, Macar Türkoloji araştırmalarına büyük yenilikler getirmiştir. Alimin ilmi çalışmaları hakkında Türkolog İştvan Vasary de şöyle demektedir: "Kendisi Kıpçak olan Mandoki'nin Türk alemine olan ilgisi erken yaşlarda uyanmıştır. Mandoki nasıl işler yaptı, sonunda gerçek anlamda hangi eserleri bıraktı? İlmi çalışmalarını harekete geçiren güç, onun iç dünyası, Kıpçaklar ve Macar-Kıpçaklarla ilgili meselelerdir. Asya Türkleri ve özellikle Kıpçak Türklerinin onun ilgisini çekmesinin sebebi Macar halkının bir bölümü haline gelen Kıpçakların büyük atalarının Macar ovasına o taraflardan gelmiş olmasıdır.
Bununla ilgili eserlerini üçe ayırıp ele almak mümkündür: 1-Kıpçak Türk filoloji ve etnografyası 2. Macaristan Kıpçakları 3. Macarların eski tarihi. Istvan Mandoki, bugüne kadar ulaşan metinler temelinde asıl metin olması muhtemel metni Kıpçak Türk dilinin özelliklerini eski haline getirerek yeniden kurgulamıştır."[4]
Istvan Mandoki Kongur, "Kun Dilinin Macaristandaki Abideleri" adlı eserinde, onları metin abideleri ve kopuk abideler şeklinde ikiye ayırmaktadır.
1. Kunlardan Kalan Metinler:
a. Kun Mihatyank (Kıpçakça Otçe Naş)
b. Halaş Türküsü
c. Yemek Duası
ç. Selamlaşma, Şükran ve Teşekkür Duaları
d. Çocuk Sayışmacaları, Şiirleri, Oyun Sözleri
2. Kunlardan Kalan Kopuk Hatıralar
Kun Kökenli Yer ve Kişi Adları:
a. Kişkunşak ve Nagykunşak'taki yani bir zamanlar bu bölgelere bağlı olan yerlerdeki kişi adları ve yer adları gerçekten de Kunlardaki gibidir.
b. Kişkunşak ve Nagykunşak'tan başka yerlerde bulunan fakat Kun kökenli olarak tespit edilen kişilerin soyadları, Kunların ad verdiği yerler, ırmaklar, kabartmaların Kunca adlandırmaları.
3. Macar Dilindeki Kunca Alıntı Kelimeler:
a. Macar konuşma dilindeki Kunca alıntı kelimeler
b. Kişkunşak'ta, Nagykunşak'ta ve onlarla doğrudan komşu yerlerdeki Kun ağızları [5]
Kıpçakça Dua (Kun Miatyank), 16. asırda meydana gelmiş ve günümüze kadar ulaşan Kıpçak dilindeki tam metindir. Macar dilindeki "Miatyank" (Otçe Naş Duası) Kıpçak diline çevrilmiştir ve böylece "Kun Miatyank" şeklinde adlandırılmıştır. Kunlar, Reformat Hristiyanlığı kabul ettikten sonra metnin tam bir çevirisi yapılmıştır. Katolik metinde "Amin" önündeki "Sen barsın, bu küşti, bu şın iygi Tengri" şeklindeki ifadelerin olmadığını Juja Kakuk söylemektedir.[6]
Istvan Kongur Mandoki eserinde, Kıpçakça duanın en eski, en dolu örneği olan ve 1745 yılında Nagykunşaklı Varro Istvan ve Kişkunşaklı Nanaşi Yanoş'tan, Kollar'ın kaydettiği nüshayı, incelemelerinde temel almıştır.
1. Bezén attamaz ken ze kikte
2. szénlészen szen ádon
3. dösön szen küklön
4. nitziegén gerde ali kékte
5. bezén akomozne oknémezne ber gézge pitbütör küngön
6. il bézen ménemezne neszem bezdede jermez bezge utro gergenge
7. iltme bezne ol gyamanga
8. kútkor bezne al gyamanna
9. szen borszony bo kacsalli bo tson igyi tengere
10. ammen.[7]
Bu metin bu şekilde tahmin ediliyorsa da çok anlaşılır değildir. Bu tahrip edilmiş Kıpçakça duayı Mandoki, eski Kun diline aşağıdaki şekilde yeniden kurgulamıştır:
biziŋ atamїz kimsiŋ kökte
szentlensin sen[iŋ] atïŋ
düšsün sen[iŋ] köŋlüŋ
neçik kim jerde alay kökte
biziŋ ekmekimizni ber bizge büt-bütün künde
ilt biziŋ minimizni
neçik kim biz de iyermiz bizge ötrü kelgenge
iltme bizni ol jamanga
qutqar bizni ol jamannan
sen barsïŋ bu küçli bu çїn iygi teŋri amen.[8]
Mandoki'nin yeniden kurguladığı metnin, Kazakça çevirisine ihtiyaç az olsa da onu aşağıdaki şekilde gösterebiliriz:
Bizdiň atamız kimsiň kökte
Sentlensin seniň atıň
Tüssin seniň köňliň
Neşik jerde solay kökte
Bizdiň nanımızdı ber bizge büt-bütin künde
Yelt (al) bizdiň minimizdi
Neşik biz de iyirmiz bizge karsı kelgenge
Yeltbe bizdi ol jamanġa,
Ķutķar bizdi ol jamannan
Sen barsıň bu küşti bu şın téňiri émin.
"Sen barsıň bu küşti bu şın iygi Teňri" kısmı, Kıpçakça değildir. Macar dili kurallarına uyum sağlamıştır. "Menmin", Macar dilinde "Men barmın", "sensiň" ise "sen barsın" olmaktadır. Bu yüzden "sensiň" Macarlaşarak "Sen barsıň" olmuştur. Kıpçakça duada, Kunların diline Macar dilinin etkisi açıkça görülmektedir. Kodeks Kumanikus varyantında ise Kıpçak dilinin kuralları korunmuştur.
Atamїz kim köktä sen
alγїšlї bolsun seniŋ atїŋ
kelsin seniŋ χanlїχїŋ
bolsun seniŋ tilemegiŋ
neçik kim köktä alley yerdä
kündegi ötmäkimizni bizgä bügün bergil
daγї yazuqlarїmїznї bizgä bošatqïl
neçik biz bošatïr-biz bizgä yaman etχenlergä
daγї yekniŋ sïnamaqïna bizni küvürmägil
basa barça yamandan bizni qutχarγїl [9]
(Kodeks Komanikus)
Mandoki'nin eserinin sonuçları içerisinde en önemli ve en başarılısı, Kıpçak sayışmacalarının yeniden kurgulanmasıdır. Bunun ardından Kıpçak sayışmacaları çözümlenmiştir. Bu eserin yeniliği de çoktur. Cesur filolojik fikirlerle dolu güzel bir kısımdır. Anlaşılmadığı için tahrip edilmiş, karıştırılmış sayışmacaları dil kurallarına bağlı olarak yeniden canlandırıp, diğer Türk boylarının ona benzer sayışmacalarıyla karşılaştırmıştır. Metinler bozuk olduğu için "Halaş Türküsü" ve "yemek duası"nı belli bir düzene sokma çalışması çok başarılı olmamıştır.[10]
Kongur, Macaristan'daki Kuntsentmarton, Kunmadaraş ile Karsak Kişuysallaş ahalisinden Kıpçak sayışmacalarının yedi varyantını derlemiştir. Bu sayışmacaların düzenlenmemiş halleri anlamsızdır. Sözler teker teker ele alındığında, Macar dilinde bir anlam ifade etmesine rağmen, bunlar bir araya getirildiğinde anlaşılır bir metin kurulamamaktadır. Sayışmacayı diğer Türk şivelerindeki, ilk olarak da Dobruca Tatarları ve Kazakça benzerleri temelinde, Kıpçak dilinde yeniden kurmuştur. 1968 yılı yazında, Dobruca'da Azaplar adlı Tatar (Romence Tatara) köyü kenarında su kıyısında oynayan küçük bir kızın ağzından derlenen sayışmacayı örnek vermektedir.
bir dedim birlew
eki dedim ekilew
úš dedim úšlew
dŏrt dedim dŏrtlew
beš dedim bešlew
altї dedim alma
jedi dedim yalma
sekiz dedim selma [selma-Selma ]
oquz dedim dolma
on dedim oymaq
qazantúpte qaymaq
úy aldïnda boz tana
qoltawada qayqana
alpaq malpaq
tabanlarї ĵalpak
qomšy kŏyge jеteiyim
seni makta ketiyim[11]
Bunun Kazakçası şu şekildedir.
Bir dedim birev
Yeki dedim yekev
Üş dedim üşev
Tört dedim törtev
Bes dedim besev
Altı dedim alma
Jeti dedim jalma
Segiz dedim Selma
Toġız dedim tolma
On dedim oymaķ
Ķazan tüpte ķaymaķ
Üy adlında boz tana
Ķoltabada ķayķana [ķayķana-Nogay dilinde ķuymak]
Alpaķ-malpaķ
Tabandarı jalpaķ
Körşi avılġa jeteyin
Seni matķap keteyin.
Mandoki'nin verdiği metinle benzer bir sayışmacayı, Ignas Kunoş 1915 yılında Tatar esirlerden derlemiştir. Bu Kırım-Tatar sayışmacasının metni, Dobruca Tatar metni ile hemen hemen aynıdır. Sadece birlew kelimesi yerine birlau; ekilew kelimesi yerine ekilau kullanılmaktadır. Yani -lew eki, Kırım Tatarlarının dilinde -lau'dur. Bundan sonra Kırım-Tatar sayışmacasının metni de şu şekilde eklenmektedir.
buzdan taymaq
šїr χara qaymaq
çil çil baraq
qapï artïnda qaynana
qaynananïŋ nesi bar
sïγirçїγïn sesi bar
Halbuki, Mandoki'ye ilk olarak Kazak sayışmacası yardım etmiştir. 1976 yılında Kazakistan'a araştırma seyahati için gittiğinde, Kazak sayışmacasını bulmuştur. Sonuçta Mandoki, Kıpçakça sayışmacayı şu şekilde yeniden kurmuştur.
Kun Sayışmacası Mandoki'nin Kurgulaması Kazak Sayışmacası
bérem bélő Birim bilew Bir degenim-bilev,
ékem égő Ekim egew Yeki degenim-yegev,
öcsem üszök üçim üzik Üşi degenim - üski,
kertem törtim töšek Tört degenim - tösek,
becsém becsek bešim bešik Bes degenim - besik,
állam hasad altїm ašïk Altı degenim - asıķ,
csettem csetteg jetim ? Jeti degenim - jelke,
szegzem szenneg segizim senek Segiz degenim - serke,
togzom torcog toguzum torsuq [12] Toġız degenim - torķa,
hónom hagyta [13] On degenim - oymaķ,
On bir kara jumbaķ [14]
Kazak sayışmacasının dışında, Mandoki'nin yeniden kurgulamasına Karaçay sayışmacası önemli katkıda bulunmuştur. I. Dünyas Savaşı'ında esir düşüp, Kafkaslarda kırk yıl yaşayıp, atmışlı yılların ikinci yarısında Macaristan'a geri dönen Nagykunşak'lı Hödie İştvan, Karaçay ve Kumuk Türkçelerini ana dili seviyesinde öğrenmiştir. Âlim, bu şahıstan Karaçay sayışmacasını derlemiştir.
birden bileü
ekiden egeü
üçden üçgül
törten töŋgek
bešten besik
altïdan ašïq
jetiden qašiq
segizden senek
toguzdan toqmaq
ondan oymaq
buzdan taymaq
abbel bilim
çïqsïn tiliŋ [15]
Hâlbuki üşim üski ya da üşkil değil, üş degenim üzik şeklinde düzenledi. Sebebi, Kun sayışmacalarının fonetiği "üsök" sözüne uygun gelmektedir. Onu üskige ya da üşkilge şeklinde değiştirmeyi, Mandoki fazla buluyordu. Diğer taraftan üzik, daha sonraki kısımdaki tösek, besik kelimeleriyle de uyumludur. Bunun yanında, göçebe Kıpçakların keçe çadırının "üzik"inin sayışmacaya girmesi oldukça inandırıcıdır. Mandoki, Kun sayışmacasındaki "jeti"ye eşlik edecek sözü de şekillendirememiştir. "Segizim senek" denilmesinin sebebi ise Kun sayışmacasının iki varyantında "sennek, senne" olan -ne sesli sözlerdir. Karaçay sayışmacasındaki "segizden senek" şeklindeki kısım, onun fikirlerini sağlamlaştırmaktadır. Nogay-Karaçay dilinde "sennek" kelimesi "dirgin" anlamına gelmektedir.
Dokuzuncu kısım "dogzam tortsog" adı geçen Kazak sayışmacasında "torka" ve Karaçay sayışmacasındaki "tokmak" birbirine uyum sağlamamaktadır. Mandoki, "torsuk" sözünü şekillendirmiştir.
hónom hagyta
gyűrűm kapta
alcsík
balcsík
zencsík
qulunum qaçtī
juwur tapcī
sen çīq [16]
Mandoki'nin verdiği Kazak sayışmacasının bir varyantında, metnin son mısrası Macar dilinde "te menj ki" şeklinde yani, "sen çık" diyerek bitmektedir. Bunu bu şekilde söyleyişimizin bir başka sebebi de Kazakça sayışmacasının bir başka varyantının da bu şekilde sona ermesidir.
Birim - birim
Yekim- yekim
Üşim - üşim
Törtim - törtim
Besim - besim
Altım - altım
Avır baltam
ķandı ķalķam,
ķırķıldavıķ,
ķırman tavıķ
Olpıķ-solpıķ,
Sen kir, sen şıķ
Birim bir,
Yekim yeki
Üşim üş,
Törtim tört,
Besim bes,
Altım altı,
Jetim jeti,
Segizim segiz,
Toġızım toġız,
Onım on,
On birim,
Onı tapşı,
Ay künim.[17]
Âlim, bu sayışmacayı, 1977 yılında Kazak bilimler akademisinin edebiyat ve sanat enstitüsünün el yazmaları arşivinden almıştır. Istvan Mandoki Kongur'un bu yeniden kurmalarının Kıpçak dili araştırmalarına büyük katkı yaptığı şüphesizdir. Âlim, düşüncelerinin tamamını yazıp bitirememiştir. Yine de sadece bu yenilikler bile Macar medeniyetinin bölünmez bir parçası olan Kun dili hatırlarının önemini ortaya koymuş, onların Macar tarihi ve ruhî mirasındaki yerini tespit etmiş ve yapılacak yeni araştırmaların yolunu açmıştır.
Aktaranlar: Bülent BAYRAM
Arş. Gör., Ege Üniversitesi, Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü.
Alfiya ZHAMAKİNA
Ege Üniversitesi, Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü, Türk Halk Bilimi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi / Journal of Turkish World Studies,
Cilt: VIII, Sayı 2, Sayfa: 141-149, İZMİR 2008.
* Makalenin orijinali Kazak Türkçesi'dir. Başlığı "Kun Miatyánk" (‘Кун Миатяңк' қыпшақша ‘Отче наш') және қыпшақ санамағы (Иштван Мандоки Қоңыр зерттеулері негізінде) şeklindedir.Kaynaklar
& AHMETOV Ş., Kazak Balalar Edebiyeti, Almatı 1974.
& GYÖRFY György, "A magyarság keleti elemei", Gondolat, Budapest 1990.
& İSTVAN Vasary, "A turkológus Mándoky Kongur István", Kőember állott a pusztán (Tanulmánykötet Mandoki Kongur István emlékére, Budapest 2008.
& KAKUK Zsuzsa, "Mandoki Kongur István: A kun nyelv Magyarorszagi emlekei-Retsentsiya", Keletkutatás, Budapeşt 1994.
& KUUN Géza, Codex Cumanicus. Prolegomena, Budapest 1880.
& MÁNDOKİ Kongur István, A kun nyelv magyarországi emlékei, Karcag 1993.
& NEMETH Gyula, "Kun László kiraly nyőgerei", Mny, No. 49.
& SÁNDOR Klara, A magyar nyelv török jövevénszavai, Szeged 1993.
[1] Györfy György, "A magyarság keleti elemei", Gondolot, Budapeşt 1990, s. 201.
[2] Klara Sandor, A magyar nyelv török yövevénszavai, Szeged 1993, s. 80-81.
[3] Gyula Nemeth, "Kun László kiraly nyőgerei", MHU, N. 49, s. 318.
[4] Vásáry István, "A turkológus Mándoky Kongur István", Kőember állott a pusztán ( Tanulmánykötet Mandoki Kongur István emlékére), Budapest 2008, s. 11.
[5] İstvan Mandoki Kongur, A kun nyelv magyarországi emlékei, Karsag 1993, s. 31-33.
[6] Zsuzsa Kakuk, "Mandoki Kongur István: A kun nyelv Magyarorszagi emlekei Retsentsiya", Keletkutatás, Budapeşt 1994, s. 82.
[7] İstvan Mandoki Kongur, age, s. 45.
[8] İstvan Mandoki Kongur, age, s. 68.
[9] Géza Kuun, Codex Cumanicus. Prolegomena, Budapest 1880, s. XLIII-L.
[10] Vasary İstvan, agm, s. 11.
[11] İstvan Mandoki Kongur, age, s.79.
[12] İstvan Mandoki Kongur, age, s. 90.
[13] İstvan Mandoki Kongur, age, s. 74.
[14] Ş. Ahmetov, Kazak Balalar Edebiyeti, Almatı 1974, s. 25.
[15] İstvan Mandoki Kongur, age, s. 86.
[16] İstvan Mandoki Kongur, age, s. 90.
[17] İstvan Mandoki Kongur, age, s. 84.
CODEX CUMANICUS kitap linkleri
Codex Cumanicus (Comes Ceza Kuun) (Budapestini-1880)
Codex cumanicus və qaraçay-malkar Türkcəsi
Codex-cumanicus ile kirgiz türkcesi arasında bir karşılaştırma denemesi
(Merim Ruspakova)(Ankara-2007)
Türk dili tarihi açısından, özellikle Kuzey-Batı Türk lehçeleri ve Kıpçakça araştırmaları için paha biçilmez bir hazine değerinde olan Codex Cumanicus 1362 yılında Petrarca adlı bir kitap koleksiyoncusu tarafından Venedik Cumhuriyeti’ne hediye edilmiş ve Venedik Katedrali Kütüphanesi koleksiyonu arasında yerini almıştır. Eserin tek nüshası bugün St. Marcus manastırı kütüphanesinde saklanmaktadır.
Muhtemelen 1303-1362 yılları arasında yazılmış olan Codex Cumanicus Volga (İdil) ırmağının aşağı mecralarında faaliyet gösteren Fransiskan mezhebi mensubu İtalyan ve Alman misyonerler tarafından kaleme alınmıştır. Gotik harflerle yazılmış olan Codex Cumanicus’ta Kıpçak Türkçesinin (Kumanca’nın) gramer özellikleri, Latince, Farsça ve Kıpçak Türkçesi (Kumanca) kelime listeleri, Kıpçakça-Almanca sözlük ve Kıpçak Türkçesi metinler yer almaktadır.
Codex Cumanicus’tan 1656 yılında ilk bahseden Tomasini’dir. 1768 yılında Leibnitz Codex Cumanicus’u Venedik Kütüphanesi kataloğunda keşfetmiştir. 1769 yılında Kont Jozsef Teleki’nin kâtibi Daniel Cornides Codex Cumanicus’u Venedik’te bulmuş ve ilk 22 sayfasını kopyalamıştır. 1826’da J. Klaproth el yazmasını yeniden keşfederek yayımlanmak üzere düzenlemiştir.
1828 yılında J. Klaproth’un bu eser hakkında bilgi vererek bazı bölümlerini yayımlamasının ardından uzun bir süre Avrupalı bilimadamları tarafından adeta unutulan Codex Cumanicus hakkında 1875 yılında O. Blau “Über Volkstum und Sprache der Kumanen” (Kumanların dili ve halkıyatı hakkında) adlı bir yazı yayımlamış, 1880 yılında Geza Kuun Budapeşte’de Codex Cumanicus’un tam neşrini ele almıştır. Meşhur Türkologlardan Radloff’un 1885-1887 yılları arasında Codex Cumanicus’un dil malzemesi ile ilgili yazılarının ardından XX. yüzyıl başlarında W. Bang Codex Cumanicus ile ilgili çalışmalarını neşretmiştir.
Codex’i Tomasini’nin Venedik Kütüphanesinde keşfiyle birlikte bu el yazması eser bilim dünyasında uzunca bir süre Petrarca Codex’i adıyla anılmıştır. Eserin Venedik’teki geçmişi hakkında çalışan G. Györffy, el yazmasına verilen Petrarca Codex’i adının yerleşmiş bir hata olduğunu ortaya koymuştur.
Codex Cumanicus başlıca iki bölümden oluşmaktadır. İlk sayfasında 11 Temmuz 1303 tarihi yer alan birinci bölümde Latince, Farsça ve Kumanca (Kıpçak Türkçesi) sözlük ve Kumanca gramer kuralları, sosyal ve ekonomik hayata dair çeşitli kelimeler yer almaktadır. Eserin bu bölümünde Latinceden fazla İtalyancanın tesiri hâkim olduğundan, İtalyanlar tarafından yazıldığı tahmin edilen bu bölüme İtalyanca Codex adı verilmektedir.
İkinci bölümde hıristiyanlığa dair Kumanca (Kıpçak Türkçesi) metinler ve 47 tane Kumanca bilmece yer almaktadır. Bu bölümün başında Kumanca-Latince ve Kumanca-Almanca sözlük bulunmaktadır. Codex Cumanicus’un bu bölümü Almanca Codex olarak adlandırılmaktadır. Bu bölümde hıristiyan dinine ait ilahilerin yer alması dolayısıyla, pek çok Türkolog bu eserin Alman Fransiskan mezhebine mensup misyonerler tarafından Kumanları (Kıpçak Türklerini) hıristiyanlaştırmak amacıyla düzenlenmiş bir eser olduğunu düşünmüştür. Bilhassa eserdeki dinî metinler üzerinde en çok çalışmış olan W. Bang bu tezi ortaya atmıştır.
Codex Cumanicus üzerinde geniş araştırmaları bulunan Türkologlardan D. A. Rasovskij ise bu eserin İtalyan tüccarları tarafından ticarî ihtiyaçlar için meydana getirildiği fikrine karşı çıkmaktadır. Rasovskij aynı zamanda W. Bang’ın iddia ettiği gibi Codex Cumanicus’un Kıpçaklar arasında hıristiyanlığı yaymak amacıyla Alman Fransiskan mezhebi misyonerleri tarafından hazırlandığı fikrini de kabul etmemektedir. Rasovskij’in düşüncesine göre Codex Cumanicus Latince, Farsça ve Kıpçak Türkçesinin yürürlükte olduğu bir yerde ve yalnız dinî maksatla değil, günlük hayatın gerektirdiği pratik bilgileri elde etmek amacıyla yazılmıştır.
Codex Cumanicus’un dil sahasına giren bölgeler arasında Volga (İdil) ırmağı boyları ile Karadeniz’in ve Kafkasların kuzeyinde yaşamakta olan Türk boyları yer alırken, Codex Cumanicus’un dili olan Kıpçak Türkçesinin yalnızca çeşitli Türk boylarının anladığı ortak bir değil, Karadeniz’in kuzeyinde, Kırım’da ve Kafkaslar’ın kuzeyinde yaşamakta olan çeşitli kavim ve milletlerin de ortak anlaşma dili olduğu anlaşılmaktadır. 1404 yılında Kafkasya’da bulunan Avrupalı misyoner Johannes de Galonifontibus Kafkasya’da ve Karadeniz’in doğu kıyılarında yaşayan Yunan, Ermeni, Çerkes, Got, Tat, Rus, Lezgi, Avar, Kazikumuk, Alan kabilelerinin hepsinin Türk-Tatar dilinde konuştuklarını yazmaktadır.
17. yüzyılda Kafkasya’da bulunan Evliya Çelebi, seyahatnamesinin “Çerkes Vilayetleri” bölümünde, Çerkesler’in Türk-Tatar dilinde konuştuklarını belirtmektedir. Konuşmalara verilen örneklerden Çerkesler’in Kıpçak Türkçesini bildikleri anlaşılmaktadır. Değişik dillerde konuşan Kafkasya halkları arasında Kıpçak Türkçesinin ortak anlaşma dili olarak yaygın biçimde konuşulduğunun en mühim delili ise, 11 Mayıs 1918’de kurulan “Birleşik Kafkasya Cumhuriyeti”nin resmî dilinin Kumuk Türkçesi olarak kabul edilmesidir.
Şimdiye kadar çeşitli Türkologlar tarafından Codex Cumanicus’taki dil malzemesi ile Kazan Tatarcası ve Karaimce’deki önemli benzerlikler üzerinde durulmuştur. Annemarie von Gabain Codex Cumanicus’un diliyle Kazan Tatarcası arasında önemli benzerlikler tespit etmiştir .
Kafkasya’da Karaçay-Çerkesya ve Kabardin-Balkarya adını taşıyan iki farklı özerk cumhuriyette yaşamakta olan Karaçay-Malkar Türklerinin dilleri Türk lehçelerinin kuzey-batı grubunda yer alan Kıpçak grubuna girmektedir. Karaçay-Malkar Türkçesinin kelime hazinesi üzerinde yaptığımız bu araştırma, bu Türk lehçesinin Codex Cumanicus’un dili olan 13-14. yüzyıl Kıpçakçası ile büyük paralellikler ve benzerlikler taşıdığını göstermektedir.
Karaçay-Malkar Türkçesinin tarihî kaynakları açısından büyük öneme sahip Codex Cumanicus ile Karaçay-Malkar Türkçesi arasında tespit ettiğimiz başlıca paralellikler ve ortak kelimeler aşağıda verilmiştir. K. Grönbech’in Kuman Lehçesi Sözlüğü adlı eseriyle, ünlü Macar Türkolog Geza Kuun tarafından yayıma hazırlanan ve L. Ligeti’nin Prolegomena to the Codex Cumanicus başlıklı önsöz yazısıyla 1981 yılında Budapeşte’de yayımlanan Codex Cumanicus adlı esere dayanarak yaptığımız taramada, Codex Cumanicus’a ait kelimeler CC kısaltması ile verilmiş ve kelimelerin orijinal metindeki sayfa numaraları parantez içinde gösterilmiştir. Karaçay-Malkar Türkçesi kelimeler KM kısaltması ile yer almıştır. Karaçay-Malkar Türkçesi kelimeler için Ufuk Tavkul’un 2000 yılında Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanan Karaçay-Malkar Türkçesi Sözlüğü adlı eserinin yanı sıra, S. A. Goçiyayeva ve H. İ. Süyünçev’in 1989 yılında Moskova’da yayımlanan Karaçay-Malkar Orus Sözlük - Karaçayevo-Balkarsko-Russkiy Slovar adlı eserleri de temel alınmıştır.
Doç. Dr. Ufuk TAVKUL
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, (15), Bahar 2003,
Codex Cumanicus sözlüğünde yer alan
2500‟den fazla kelimeden 1500‟ü bugünkü
Kırgız Türkçesinde de kullanılmaktadır.
Zaman ve yer farklı olmasına rağmen iki alanın kelime
hazinesinin araştırılmasının sonucunda,
Codex Cumanicus ve Kırgızca
arasında pek çok farklılık olmadığı görülmüştür.
Codex Cumanicus‟un kelime hazinesinin,
bugünkü Kırgız Türkçesine de yansıdığını ve
büyük miraslar bıraktığını görmekteyiz.
Kırgız Türkçesinin tarihî kaynakları arasında
Codex Cumanicus‟un da
büyük öneme sahip olduğu açıkça görülmektedir.
Merim RYSPAKOVA
________
Kuzey-Batı Türk lehçeleri araştırmaları açısından son derece önemli bir kaynak olan Codex Cumanicus, XIV. yüzyılda İtalyan ve Alman misyoner rahipleri tarafından hazırlanmış, Karadeniz’in kuzeyinde yaşamakta olan çeşitli Türk boyları ile birlikte farklı dillerde konuşan bazı milletlerin ortak anlaşma ve ticaret dili olan Kıpçak (Kuman) Türkçesinin bir sözlüğünü ve hıristiyanlığa ait dinî metinleri ihtiva eden mühim bir eserdir.
Codex Cumanicus’un Kıpçak Türkçesine ait kelime hazinesi ile Kıpçak grubuna giren çağdaş Türk lehçelerinden Kazan Tatarcası ve Karaimce arasındaki benzerlik ve paralellikler konusunda çeşitli araştırmalar yapılmıştır.
Kafkasya’da konuşulan Kıpçak lehçelerinden Karaçay-Malkar Türkçesi de aynı mirası paylaşan bir Türk lehçesi olması sebebiyle Codex Cumanicus ile büyük benzerlik ve paralellikler taşımaktadır. Bu makalede Codex Cumanicus ile Karaçay-Malkar Türkçesinde ortak olan kelimeler incelenmektedir.
CODEX CUMANICUS VE KARAÇAY-MALKAR TÜRKÇESİ
Doç. Dr. Ufuk TAVKUL
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, (15), Bahar 2003 - pdf
Codex Cumanicus’un Kıpçak Türkçesine ait kelime hazinesi ile Kıpçak grubuna giren çağdaş Türk lehçelerinden Kazan Tatarcası ve Karaimce arasındaki benzerlik ve paralellikler konusunda çeşitli araştırmalar yapılmıştır.
Kafkasya’da konuşulan Kıpçak lehçelerinden Karaçay-Malkar Türkçesi de aynı mirası paylaşan bir Türk lehçesi olması sebebiyle Codex Cumanicus ile büyük benzerlik ve paralellikler taşımaktadır. Bu makalede Codex Cumanicus ile Karaçay-Malkar Türkçesinde ortak olan kelimeler incelenmektedir.
CODEX CUMANICUS VE KARAÇAY-MALKAR TÜRKÇESİ
Doç. Dr. Ufuk TAVKUL
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, (15), Bahar 2003 - pdf
ek:
İSTEN Macarca , hattice, hititçe TANRI demektir. Kelime anlamı ısıtan,ışıtan GÜNEŞ... ileride SATAN ,ŞEYTAN olacaktır. İSTAN_KÖY (Tanrı köyü), İSTAN-BUL (Tanrı kenti) , ASTANA vs İSTEN kelimesinden türemiştir. (M.Ünal Mutlu)
İSTEN Macarca , hattice, hititçe TANRI demektir. Kelime anlamı ısıtan,ışıtan GÜNEŞ... ileride SATAN ,ŞEYTAN olacaktır. İSTAN_KÖY (Tanrı köyü), İSTAN-BUL (Tanrı kenti) , ASTANA vs İSTEN kelimesinden türemiştir. (M.Ünal Mutlu)