2 Ağustos 2014 Cumartesi

TAŞBABA- KURGAN - UKRAYNA - POLONYA -ORTA ASYA





Taşbaba geleneğinin kaynağı



İnsanoğlu daha mağaralarda yaşadığı çağlarda kaya üstü resimler yapar, çizgi ve boya resimleri ile ilgilenirdi, ancak bereket Tanrısı (ulu ana) bedizinin kilden yapılması sonralar tarım kültürünün oluşması ile ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan, bediz geleneğinin kaynağını da ilk ekin kültürünün ortaya çıktığı bölgelerde aramak gerekir.



Dünya medeniyet tarihinin çiftçilik ile, çiftçiliğin de Ön Asya'da ortaya çıktığı ilim alemince kabul edilmiştir. Şu da bilinmektedir ki, önce Urmu havzasında başlayan bu kültürel gelişme sonraları civar bölgelere "Yarım Ay" görünüşüyle yayılmıştır.



Dünyanın en eski mabedi sayılan Göbeklitepe'nin bu Yarım Ay içinde olması doğaldır. Taşbaba geleneğinin ortaya çıkmasına imkan sağlamış ilk bedizlerin, buradaki prototürk bölgelerinden birinde ortaya çıkmasını beklemek de mantıklı görünüyor.



Bu bakımdan, iki nehir arasının (Mezopotamyanın) kuzeyinde Urfa, güneyinde Sümer bölgelerinde taşbaba geleneği ile mukayesesi, onların benzer ve farklı yönlerini öğrenmeye yardım eder, alınan sonuçlar genetik bağı tastik etmese de, tipolojik yakınlık taşbaba kaynağının aydınlanmasına ışık tutar.



Şanlıurfa'da 1995'de toprak altında kireç taşından dört parça kırılmış büyük bir heykel bulunarak müzeye getirilmiştir. Göbeklitepe kazısının bilimsel başkanı Dr.Klaus Schmidt ve Şanlıurfa Müzesi müdürü Eyüp Bucak'ın yazdığına göre, 11 bin yıl yaşı olan bu erkek bedizi dünyada bulunan en eski heykeldir ve bulunduğu yıllarda Ön Asya'da bilinen hiç bir sanat tarzına bağlanamadığından bu heykel hakkında bilgi uzun süre yayınlanmamıştır.



Sadece önden görünmesi için yapılan bu bedizin yan ve arka tarafı çizgisiz yassı-hamar şeklinde yontulmuş, başı reel ölçülerden iri, göz, burun, kulak daha belirgin yapılmış, yuvarlak göz oyuklarına obsidyen parçaları yerleştirilmiştir.



Burada sıralanan bir-iki özellik onu sonraki taşbaba tiplerinden farklı kılsa da, karnı üzerindeki ellerin durumu, cinsel organın verilmesi bu Urfa bedizini eski taşbaba tipleriyle aynılaştırır ve belirtilmeyen ayakların yüzü aşağı daralması da klasik taşbabaların temele oturtulması görüntüsünü aks ettirir.



Böylece dünyada en eski bediz (heykel) sayılan Urfa taşbabasını şartlı olarak sonraki taşbabaların prototipi saymak mümkün olur. 



Aslında bu heykelin eskiliği 11 bin değil, 6-7 bin yıl olsaydı bile, onu bedizlerin prototipi saymak daha doğru olurdu, ona biçilen tarih kuşku yaratsa da, her halde çok eski olduğu kuşku doğurmuyor.



İki nehir arasının güneyi Sümer çağında uygarlığın en önde olan bölgesi idi. Bütün alanlarda olduğu gibi, güzel sanatlar da burada kendi doğal gelişim merhalesini yaşıyordu. Bediz geleneğinde formlaşan bazı çizgiler kuzey komşuları olan prototürk boylarının bedizci kesimine örnek oluyordu.



Sümer bedizlerinin elinde tuttuğu silahlar ve kase Türk taşbaba geleneğinde kanonik görünüş almıştır. Bu Sümer bedizleri taşbaba sayılmasa da , onlarda bazı taşbaba atributları (göstericileri) (sağ-sol ellerin durumu ve nesneler) vardır.



Şunu da vurgulamak gerekir ki, 4-5 bin yıl önce Sümer toplumunda ölen bahadıra bediz yapma geleneğinin olduğunu ölen dostu Enkidu'ya bediz yapacağını Bilgamış'ın dilinden "Bilgamış" destanından öğreniyoruz.




Prof.Dr.Firudin Ağasıoğlu

Taşbaba Türk'ün Taş Yaddaşı










PROTO-TÜRKLER - İSKİT MÖ.5.YY
UKRAYNA



























































NEVALİ ÇORİ





POLONYA





Pomeranya Kurganları Türk Kurganlarıdır, 
güney Baltık kıyılarında; Polonya'nın batısını ve 
Almanya'nın doğusunu kapsayan alan



















Türklerde taş baba geleneğinin ortaya çıkma sebebini tam açıklığa kavuşturmak için Türklerle tarih boyu hiç bir alakası olmayan, ancak aynı taş baba geleneği olan bir halkla mukayese etmek gerekir. Öyle bir halk var ve bu halkın taş baba geleneği Türk yurtlarından çok uzakta, dünyanın öbür yüzünde olan Pashi adasında ortaya çıkmıştır. 


Pashi adasında yerli halkın dilinde "bakan göz" anlamında Moai adlanan taş baba geleneği 3 bin yıl önce başlamış ve 5-6 yüz yı ldevam etmiştir. Daha çok azman görünüşlü bu ilginç taş babaları ile dünyanın tanınan Pashi adasında çeşitli ölçülerde 887 moai kayda alınmıştır. 


Burada taş baba bedizlerini araştıran Van Tilburka "onları ideolojik ve siyasi-ekonomik amaçla yapılmıştır". 


Yerli efsaneye göre, yeni yurt arayışı ile adaya gelip ilk yurt kuran Hotu Matua adlı soy baba öldüğünde ada onun altı oğlu arasında bölünmüş, onların soyu burada devam etmiştir. Böylece, adada ölen her soy baba kutunun (ruhunun) yerleşmesi için ayrıca yapılan bediz aynı soya ait aileleri koruyan, yardım eden güç sayılıyordu, yerli inanca göre, böyle taş babaların halka yönelmiş bakan gözleri, soydaşları korumalı idi. 


Pashi adasındaki taş baba geleneği Türk taş baba geleneği ile benzer ve farklı yönlere sahiptir. Şöyle ki, ölenin kutu yerleşeği inancı ile onun bedizini yapma amacı her iki etnosta taş baba geleneğini yaratmıştır, bu gelenekte taş baba gerçek, yaşayan bir şahsın, ölen adamın bedizidir, her iki gelenekte bedizin elinde kase vardır, toplumda bu taş baba bedizlerine kutsal tapınak bakışı vardır. Pashi de onlara himaye eden, koruyan kut gibi bakılır. Türk ellerinde ona kurbanlık sunulur (taş nineden ise imdad isterler). 


Son çağlara kadar devam eden çok çeşitli Türk taş baba geleneğinin 5 bin yıllık tarihi ile karşılaştırmada 5-6 asır devam eden Pashi taş babalarının çeşitleri ortaya çıkmadı. 


Görüldüğü gibi Pashi ve Türk taş babaları arasında genetik bağ değil, tipolojik aynılık vardır, her iki gelenek bir-birinden bağımsız olarak, ayrı-ayrı halkın yaşadığı ayrı-ayrı bölgelerde ve ayrı-ayrı çağlarda ortaya çıkmıştır. 


Tipolojik benzerlikse onların aynı amaçla ortaya çıkmış olmasındandır ; ölen adamın , soy babanın, elinde kase tutmuş şekildeki bedizin yapılması her iki etnosun etnografik geleneği haline getirilmiştir. Böylece taşbaba geleneğinin ortaya çıkması ölenin kutu (ruhu) mezarı başında yapılmış bedizine geçerek öteki dünyada onu yaşatacağı inancı ile ilgilidir. Bu amaçla yapılan ilk Türk taşbabaların nerede ortaya çıktığı sorusuna ise zamanında ileri sürdüğümüz Urmu teorisi ışığında cevap aramak gerekir. 

Prof.Dr.Firudin Ağasıoğlu-Taşbaba Türk'ün Taş Yaddaşı