iskandinav etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iskandinav etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Nisan 2018 Pazartesi

İskandinavlar ve Hunlar





İsveçliler, İskandinavlar ve Hunlar ile ilgili Norveç'ten (2013) bir makale
SB.
____________


İsveçliler genellikle nazik, güzel ve hoşgörülüdür. Buna rağmen, asla bir İsveçliyle evlenmemenin iyi bir sebebi var, tabi eğer çocuklarınızın Hun Atilla'nın karakterine sahip, sarı saçlı olmasını istemiyorsanız.

Araştırmaya göre İsveç ile Norveçliler, geri kalan Avrupalılardan farklı olarak, genlerinin büyük bir bölümünü, erken orta çağ dönemindeki Hun istilacılarından alıyor. Bu, hem arkeolojik açıdan, hem de güney İskandinavya'da mevcut nüfusunun DNA araştırmalarıyla da desteklenir.

Ayrıca, İsveçli Profesör Ake Daun'un çalışmaları, yabancılar İsveçlileri soğuk kalpsiz ve yavaş bir zihne sahip insanlar olarak algıladıklarını gösteriyor. Bu tanımlamalar Atilla'nın genlerine atfedilebilecek özelliklerdir.

Büyük Göçler ve Hunlar

Kavimler Göçü döneminde, aşırı nüfus ve iklim değişimi faktörlerinden dolayı Güney İskandinavya'dan, Gothlar, Vandallar, Anglolar, Saksonlar, Langobardlar, Heruliler ve Burgundlar gibi birkaç kabile güneye doğru göç etti. Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra, bu kabileler Avrupa'da birkaç yeni krallığın temellerini attı.

Ancak, Kavimler Göçü'ne katılan bir başka grup daha vardı; Hunlar. Volga ötesindeki göçebe insanlar Batı Roma İmparatorluğun çöküşüne katkıda bulundular. Her iki grup hem savaştı, hem de İskandinav kabileleriyle ittifak kurdu. Onların liderleri Atilla idi ve bugünkü Macaristan'a adlarını vermişlerdi.

DNA Çalışmaları - Gizemli Haplogrup Q

Bir erkeğin Y-kromozomunu araştırarak, hangi Haplogruba ait olduğunu belirleyebiliriz. Tek bir harf ile gösterilen haplogruplar, bize babamızın babasının babasını (Kısaca Ata diyememiş-SB) hangi kabileden geldiğini söyler. Daha önce yayımladığımız "Biz Kimiz? Avrupalıların Köken Gizemini Açığa Çıkarmak" adlı makalemde, dört haplogrubu tanımlamıştım : Gerçek Avrupa grupları = I1, I2 (orjinal mezolotik Avrupalılar), R1a ve R1b (Hint-Avrupalı istilacılar).

Yine de, Avrupa'da başka haplogruplar da var, Asyalı N1c1 gibi, ki Finlandiya'da baskındır. Aynı zamanda Baltık'ta, kuzey İskandinavya'da da görülmüştür. Bunu açıklamak çok kolay, çünkü, Finliler, Estonyalılar ve Samiler Ural dillidir.

Öbür yandan, İskandinavya'daki haplogrup Q'nün varlığı bilim adamları için bir gizem olmuştur. Dünya bazında bu haplogrup, Kuzey ve Güney Amerika Yerlilerin arasında baskın haplogruptur. Avrupa'da bu haplogrubu %4'ten fazlasını taşıyanlar haritada kırmızı yıldız ile gösterilmiştir. Haritaya bakınca doğal olarak bir soru akla takılıyor : Bu haplogrubun varlığını neden yoğun olarak Güney İskandinvaya'da görüyoruz ? (ve neden Almanya, Britanya, Fransa ve ötekilerde görmüyoruz?)

Bazı teoriler ortaya çıktı

Bir tanesi, kuzeyden gelen Sami halklarından geliyor. Ancak bunu kolayca bir kenara atabiliriz, çünkü, Q haplogrubunun Sami/Finn haplogrubu olan N1c1 ile bir korelasyonu yok.

Daha özgün bir teoride ise, Kuzey Denizi'ni kanolarla geçen Eskimolar vasıtasıyla Norveç kıyılarına gelmesidir. Ama, bu da makul bir açıklama değildi. Eskimoların böylesine uzun bir yolculuktan kurtulma şansı ve de İskandinav gen havuzu üzerinde bir etki yaratması çok zayıftır.

Ancak başka bir teori daha makul görülüyor.

Q Haplogrubu Hun işgalcileriyle birlikte doğudan gelmiştir. Macaristan'da (Hunların çoğu savaştan sonra buraya yerleşti) ve Slovakya'nın bazı bölgelerinde (Macaristan'a yakın) olduğu gibi steplerin varlığı ile mantıklı geliyor (Hunlar atlı bozkır insanlarıydı).




Peki, İskandinavya'ya nasıl geldiler?

Daha öncede tanımlandığı gibi, Hunların sık sık İskandinav kabileleriyle ittifak kurduğu bilinmektedir. Bunun yapılmasının sebebi, Hunların kendilerini seçkin sınıfında görürlerken, İskandinavlar'da askerdi. Büyük bir Hun grubu, Gotlar arasından da olabilir, ve/veya Heruli, göçler döneminin sonunda İskandinavya'ya dönmüştü. Aynı açıklamayı kırmızı yıldız ile işaretlenmiş güneybatı Fransa içinde söyleyebiliriz. Burgundlarla beraber Hunların bir kısmının muhtemelen yerleştiği yerlerdir (burası aynı zamanda ilk Burgund Krallığının topraklarıdır).

Günümüz İskandinavya'da, İsveç'in güneydoğusundaki erkeklerin %4'ünden fazlası ile Norveç'in doğusundaki büyük bir kısım Hun genetiğini taşır. Bu bölgelerdeki geri kalan nüfus ise %3 ila %4 arasındadır. Bu değerler nüfusun önemli bir payı olarak düşünülebilir, özellikle Avrupa'nın diğer bölgelerini baz alırsak.

Arkeoloji

Büyük Göçler döneminden kalma maskeler, bize Asya tipi yüz özelliklerini gösterir. Norveç Telemark Lunde'deki de böyle bir maskedir.

Oslo Üniversitesi Arkeoloji Profesörü Lotte Hedeager'a göre, eski Norveçli (ve İsveçli) yönetici sınıfı Hunlardan oluşuyordu. Ayrıca Hedeager, Hunların gelmesiyle, güneylerindeki muzaffer Hıristiyan ülkelere direnmelerini sağlayan, yeni ve güçlü bir sosyal düzenin kurulduğunu da belirtiyor.

Hedeager daha da ileri gidiyor ve Atilla'nın, zaten var olan Woden'en konumunu aldığını ve Viking tanrısı Odin ile aynı kişi olabileceğini belirtiyor. İzlandalı tarihçi Snorri Sturluson'un yazdıkları da kısmen bu teoriyi destekliyor : Tanrılar (Aesir denilen) Rusya'daki Don nehri bölgesinden geldi.

Bu bağlantı, Rusya Azak'a yaptığı arkeolojik keşif gezisiyle ünlü Norveçli kaşif Thor Heyerdahl tarafından araştırılmıştır.

Ayrıca, Nordic destanlarındaki (saga) isimlerin bir çoğu Hun krallarının isimleriyle de paraleldir: Halfdan (Huldin), Roar (Ruga), Ottar (Ottar) ve Adils (Attila) gibi.

Sonuç

Birçok kişi için bir süpriz olabilir, ama diğer Avrupa bölgelerine nazaran, güney İskandinavya'da Avrupalı geni taşımayan büyük bir topluluk var. Hem DNA, hem de arkeolojik kanıtlar buna işaret ediyor. Daha özgün bir ifadeyle, Q haplogrubunun varlığı, İsveç ve Norveç'te gömme geleneklerine bir değişiklik getirmiştir. Ayrıca, Attila'dan türetilen Atle, günümüz İskandinavya'sında sık kullanılan bir isimdir.

Bunu takiben önceki makalemde kullandığım poster oğlanı beklenildiği gibi Avrupalı olmayabilir. Klasik çağın sonuna katkıda bulunan ve Avrupa'yı karanlık çağlara yönlendiren Atilla'nın liderliğinde, o masum gözlerinin ardında Hun işgalcilerin acımazlığını gizler.

Tor G. Jakobsen, NTNU
08 Ocak 2013
çeviri: Semra Bayraktar
Popularsocialscience - 2013/01/08
Never Marry a Sweden by Tor G.Jakobsen (Prof.Dr. NTNU)
İngilizce linki:



EKLER:

* A.Klyosov "soyunu izleme yöntemine giriş". 
Genetik analizleri yeni bir sınıfa zorlayarak genetik çalışmaların yüzünü ve yönünü büyük ölçüde değiştirdi. 2012 öncesi birçok çalışma sonuçlarının geçerliliğini yitirmiş ve eşit olmayan kalitede istatistiksel raporlara indirgenmiştir. Antropolojik ve genetik yapı arasındaki korelasyon genetik süreç ile belirlenir.
İngilizce:

* A.Klyosov : "Kurgan Kültürünün taşıyıcıları kesinlikle R1b ve Türk'tür."
İngilizce:

* Haplogrup Q , Haplogrup R'nin de atasıdır. / link




* Norveç-Osseberg kurganından 15 at çıkmıştır. Dokuma parçasında kuyruğu düğümlü atlar vardır. Gömülen kişinin Kraliçe ASA olduğu söylenir (MS 9.yy-13.yy). İskandinavlar Hakan ünvanını ad olarak kullandıkları gibi şölenlerde at eti de yemişlerdir. / link

Şölende at etinin sunulması: The Heimskringla, Or, Chronicle of the Kings of Norway vol 1 - Snorri Sturluson:

* İskandinavlar ve Türkler (ingilizce) / link

* Hun Ragnar MS 6.yy // Viking Ragnar MS 9.yy / link







11 Şubat 2018 Pazar

Ragnaris - Ragnar Lothbrok





MS 9.yy da yaşamış İskandinav Ragnar, MS 6.yy da yaşamış Hun Ragnar'ın soyundan geliyor olabilir mi?





RAGNAR adı İskandinav ve Franklarda ilk kez 9.yy'da görülürken, Kartaca'daki 5. veya 6.yy'dan kalma bir grafitide de görüldüğü söyleniyor (kaynak wiki de var, ama teyit edemedim!). Kökeni için Eski German deseler de bir Hun-Türk adıdır. Çünkü, MS.6.yy'da yaşamış Aliağlı (Myrina) Agathias'ın "The History (Tarih)" kitabında bir Hun lideri olarak karşımıza çıkıyor.

Agathias'ın kitabında Hun boyu Bitgorlardan olan Ragnaris 554 deki Volturnus Savaşı'nda Gotlara liderlik ederken, Doğu Romalılara liderlik eden Narses'ti.

"Franklara çeşitli yerlerde yardım eden yaklaşık yedi bin olan Gotlar, Romalıların tekrar saldıracağını düşünerek Campsa kalesine çekilerek ayrılır. Burası düşman saldırılarına karşı güçlendirilmiş kayalıklı dik bir tepenin zirvesinde güvenli bir yerdir. Gotlar burada bir araya geldi ve kendilerini güvende hissettiler ve hiç bir şekilde Romalılara teslim olmaya niyetleri yoktu. Onlara saldıranlara karşı bütün güçleriyle savaşmaya kararlıydılar. Onları bu yola teşvik edip kışkırtan kişi ne bir akraba ne de kendilerinden olan bir liderdi, o Ragnaris adında bir barbardı. Aslında o Hun boylarından Bitgor kabilesine mensuptu. Kurnaz, etki yeteneği ve adil olmasıyla seçkin konumunu elde etmişti. Kendi prestijini arttırmak için düşmanlıkları umut içinde sürdürmeyi planlıyordu." (Agathias)

İskandinavların Ragnar Lothbrok'u ise 9.yy'da Fransa ve İngiltere'yi kasıp kavuran Danimarka kralı olarak geçer (destan 12-13.yy yazılmıştır !). Acaba kendisi Hun soyundan mı gelme, yoksa aile sadece beğendiği için mi Hun kökenli Ragnar'ın adını kullanmış ?.. Viking dizisinde savaşçıların dövmelerinden tutun da, tepede uzun kenarları kazınmış saç şekillerine kadar her şey İskit-Hun modası...

"Çocukluk çağından itibaren asla saçlarını kesmezler, zira Frank krallarının uygulaması budur, alınlarına düşen hariç her saç buklesi omuzlarının hemen üzerinde her iki tarafa salınık durur. Bununla birlikte Türk ve Avarların ki gibi dağınık, kuru ve çirkin bir düğümle bağlanmamıştır." (Agathias)

Attila'nın ölümünden sonra (Odin ve halkı dışında) Hunların da İskandinavların arasına karıştığı, hatta Attila isminin bile kullandığı araştırmalar sonucunda ortaya konulmuştu. Ragnar adı da ya bu şekilde kullanıma girdi, ya da Hun Ragnar'ın soyundan geliyor... Vikinglerin hepsine İskandinav demeden önce iki kere düşünmeliyiz bence... ;)


Semra Bayraktar




kaynaklar:
1- wiki; Ragnar:
"The name is on record since the 9th century, both in Scandinavia and in the Frankish empire; the form Raginari is recorded in a Vandalic (5th or 6th century) graffito in Carthage (CIL viii, 22655. Christian Courtois, Les Vandales et l'Afrique (1955), p. 384). The name was variously latinized as Raganarius, Reginarius, Ragenarius, Raginerus, Ragnerus, Reginherus. The Scandinavian patronymic form is Ragnarsson."

2- Agathias "The History"
Ragnaris: II 13,3; II 14,2-5

II -13
1 A detachment of Goths, numbering about seven thousand men, which had assisted the Franks in various places, concluded that the Romans would not slacken in their offensive but would soon be attacking them too, and withdrew immediately to the fortress of Campsa. 
2 The place was particulady secure and well fortified since it was situated at the top of a steep hill, with an array of boulders stretching out in all directions and rising sheer about the summit, which rendered it inaccessible to enemy assault. Once these Goths had gathered together in this place they felt safe and had not the slightest intention of capitulating to the Romans. Indeed they were determined to fight back with all their might and main should anyone attack them. 
3 The man who urged and incited them to adopt this course, as a barbarian called RAGNARİS, who though neither a kinsman nor a compatriot was their leader. He belonged, in fact, to a Hunnic tribe called the Bitgors. He achieved his pre-eminent position through his skill and cunning and capacity to acquire personal influence by all means both fair and foul. Now he was planning to resume hostilities in the hope of thereby enhancing his own prestige. 

II - 14
1 After winter had been spenr on these operarions RAGNARİS decided that he should call for a discussion of terms with Narses. Having been granted permission for a parley he appeared escorted by a few men and the met somewhere in no man's land and had a lengthy discussion. 
2 But the spectacle of RAGNARİS puffed up with conceit, boasting extravagantly, making outrageous demands and generally adopting a high and mighty attitude decided Narses to break off the meeting unconditionally and send him away without further ado. 
3 But, when he had already got to the top of the hill and was not far from the wall of the fort, stealthily and without making a sound he drew his bow and, furious at the failure of his plans, turned round and shot an arrow straight at Narses. He missed. The arrow flew wide of its mark and fell to the ground without harming anyone.
4 But the barbarian was quickly punished for his treachery. Angered at his insolence Narses' body-guard shot at him. The wretch was wounded mortally, his inevitable deserts for perpetrating such a foul piece of treachery. With difficulty his escort carried him into the fortress.
5 He lingered on there for two days and then died an ignominious death, which was the fitting conclusion of his insane perfidy.

3 - Agathias, Book I; 4: For it is the practice of the Frankish kings never to have their hair cut. It is never cut from childhood onwards and each individual lock hangs right down over the shoulders, since the front ones are parted on the forehead and hang down on either side. It is not, however, like that of the Turks and Avars, unkempt, dry and dirty and tied up in an unsichtly knot. [He meant here by Turks the "Gokturks" and "Avars" are also Turks - SB]



Agathias'ın kitabında geçen Hunlar


Şunu da bir kenara not edelim:

Vikingler Türk'tür demiyorum... Vikinglerin hepsine İskandinav demeden önce iki kere düşünmeliyiz diyorum. Hunlar Federasyon olabilir ama Hun kültürü içerisindedir. Adların da dillerde değişime uğradığı bir gerçektir...

Hunlar Orta Çağ Avrupa'sını şekillendirmede; ordu, kültür-gelenek-yaşam tarzı, alfabe-yazı, edebiyat-dil de etkilemiş, hatta bazı yerde "egemen kişilik" olmuştur.  Burada kronoloji önemlidir, Hunlar 4-6.yy iken, Vikinglerin "Viking" olarak kaydedilmiş tarihi 8.yy da başlar. 

Germenler onlara Ascomanni [Ashmen ("ağaçtüründen yapılmış gemilere sahipler" diyerek açıklarlar) As+co+man= As Türkleri = Odin ve Halkı = Asman (man/men eki Türkçedir, Sumerlilerde ve tüm Türk lehçelerinde kullanılır)] derken, Doğu Roma, Slav ve Arap kaynaklarında Rus olarak geçer. Diğerleri Kuzeyinsanları (Northmen) der. 

Ne "Hint-Avrupalı" ne de "German" olan Fin-Ugor kavimlerinden olan bu Kuzeyinsanları 8.yy'dan sonra vikingleşmiş. Viking çağını başlatan olarak "Erik the Red" verilir. Onu takip eden 6 önemli lider kayıtlara geçmiştir... Ama... Bana, Vikinglerle ilgili 8.yy'dan önceki tarihe (yani Odin, Kimmer-İskit ve Hun etkisi öncesine) ait bir kayıt bulur musunuz lütfen!.. Çünkü ben şahsen, Vikinglerin "doğumunu" Hun kültürüne bağlıyorum... Hatta, Anglo-Sakson diye adlandırdıkları buluntuların biraz Kelt, biraz Hun-Avar kültürünün bir karışımı olduğunu söyleyebilirim... Vikingler ha!, Yazıya bile MİLATTAN SONRA BEŞYÜZ (MS 500)den sonra, yani İskit ve Hunlardan sonra geçen İskandinavların, Hunlarla karışmasından doğan Vikingler !.. ;)










8 Ekim 2017 Pazar

Karga ve Kut





Muninn (akıl,bellek) ile Huginn (us,düşünce) = Odin'in Kargaları
Mundo ile Huldin = Marcellinus Comes (534) tarafından not düşülen Hun adları.


Munin - Hugin = Thought Memory - Crows of Odin
Mundo - Huldin = Hun names recorded by Marcellinus Comes (534, Latin chronicler of the Eastern Roman Empire)


Odin'in kargaları, önceki ozan anlatıları kaynak gösterilirek 13.yy'da Snorri Sturluson'un Prose Edda ve Heimskrigla'da yazıya geçirilmiş. Sturluson Odin ile Truva'nın Türk olduğunu da belirtir! SB





ESKİ TÜRK DÜNYA GÖRÜŞÜNDEKİ “KUT” VE “KARGA” KAVRAMLARI

•İskit/Türk Karga, MÖ 4.yy (Scythian, Bird/Crow, 4th century BC)
The Museum of Russian Art
•Anglo-Sakson, Karga, MS 6.yy (Anglo-Saxon, Bird/Crow ornament of a shield, 6th century AD)
British Museum, found in Kent, England





Kut kavramı Türklerin dünya görüşünde, yaşamında ve aile gelişiminde önemli rol oynamıştır. Kut kelimesi sadece bereket-birliğin, zenginliğin ve baht-rızkın ifadesi değil, aynı zamanda Tanrı’nın lütfu olarak düşünülmüştür. Kut kavramının ikinci bir anlamı da onun, insanın canı ve ruhu olarak da düşünülmesidir. Türk milletleri Kut kelimesini özel isimlerin kökü olarak da kullanmışlardır (kutun isimleri de olumlu şekilde etkileyeceğine inanmışlardır): İlteriş Kutluğ Kağan, Kutluğ-Demir, Kutan (Kıpçak Hanı Kotan), Kuttuk-Seyit, Kutum-Nazar, Kutpan, Kuttu-Bek, Kutluğ Boyla Tarhan vs. 


Ayrıca, “kut” kavramı herhangi bir kuş ile ilişkili olarak da değerlendirilebilir. Çünkü Türk halklarında “kutu uçtu”, “kut kondu” veya “baht kuşu kondu” gibi deyimlerin olduğu bilinmektedir. Acaba o hangi kuş olabilir? Kut kavramı ile ilişkili olan kuşun karga olduğunu Türk halklarının sözlü edebiyat ürünlerinde ve folklorunda görmekteyiz. Ayrıca, karga ile araştırma konumuz olan kut kavramının anlamsal yakınlığını gösteren bilgilerin (atasözleri, deyimler ve sıfat tamlamaları) başlangıçtaki anlamının eski Türklerden günümüze kadar değişmeden ulaştığını da görmekteyiz. 


“Karga” ve “kut” kavramlarının Türk halklarının dünya görüşünde kutsal tasvirler olduğu bellidir. Kargayı Türk halkların, yanı sıra çeşitli bölgelerde yaşayan eski halklar da (Çinliler, Kızılderilililer, Sibirya halkları vs.) kendi dünya görüşlerine yakın olarak saymışlardır. Sibirya’da yaşayan İtelmenler’de Kutha ile karga (Kutha-Karga) aynı anlamda kullanılmıştır. ...“karga’nın” birçok eski halklarda totem olduğunu ve onların dünya görüşünde önemli bir yeri olan “kutsallık sahibi” gibi kavramla tanındığı belirtilebilir. Halkın sözlü edebiyatında “baht kuşu”, “baht konmak” gibi olumlu kavramlar vardır.


“Uçmak” ve “konmak” kelimesi sadece uçabilen varlıklara söylenir. Türk halklarının bah-kut’u (baht) belli bir kuşla ilişkilendirdikleri bellidir. Karga ve kutla ilgili birçok kaynak inceledikten sonra kuşlar arasında karganın eski halklarda kutla bağlı olarak tanınmakta olduğu sonucuna varabiliriz.


Göktürklerde “karga” kutsal bir kuş – totem olmuştur. Karga güzelliğin işareti değil, sonsuzluğun, tokluğun, derin düşünceliliğin sembolü haline gelmiştir. Kazaklar bir kişiye darıldıklarında bir birine “bizim de elimize karga seslenir” yani bizi de Tanrı bağışlar veya elimize kut gelir diye, içlerinden sitem etmişlerdir. Genel olarak, karganın Türk halklarından, özellikle Kazak halkının dünya görüşüne yakın kuşlardan biri olduğu bilinmektedir. 


Sakalar’dan varlığını sürdüren desenleme sanatı günümüzdeki Kazak Türklerinin el sanatında kendi yansımalarını göstermektedir. Bugünkü Kazak el sanatında “Tumar”, “Su”, “Tuyıq”, “Qaşqar müyiz” diye adlandırılmış desenleme türleri sırasında “Qarğa tuyaq” (Karga pençe) türünü de rastlamaktayız. “Karga pençe” desenlemesi kutu korumak amacıyla yapılar ve karga sembolünün kutu korumasına inanılır .


Kül Tegin’in baş heykelinde kuş figürü tasvir edilmiştir. Bu kuş Türk Kağanlarının sülalesinin totem işareti olmakla birlikte insanın gövdesinden uçan “canının” ya da “kut’un” sembolik görüntüsü de olabilir. Kuş tasviri sadece Kül Tegin Anıtında değil, onun gibi Türk devrinde yapılmış başka heykellerde de çokça karşılaşılmakta dır. Örneğin, kuş tasvirinin göründüğü önemli anıtların biri – İlteriş Kutluğ Kağan’ın anıtıdır. Anıtın kafasındaki tımağın (şapka) siperlik kısmında uçmak üzere olan bir kuş tasvir edilmiştir.


Araştırmacılar heykellerdeki kuş tasvirini farklı sebeplerden dolayı çeşitlendirmiş ve yorumlamışlardır: kartal (Durmuş 2007: 42); semruk, atmaca (Ziene 2006: 84-90) vs. 647 yılında Batı Türk Kağanlığı kendilerinin sembolü olan “altın karga’yı” T’ang İmparatorluğuna hediye etmiştir (Zuev 2002: 26). Zuev çalışmasında Kül Tegin’in alnındaki kuş tasvirinin “Güneş-Karga” olarak adlandırılmasının yanlış olmayacağını düşünmüştür. Araştırmacının bu fikrine göre, yukarıdaki Kül Tegin, Bilge Kağan ve Kutluğ Kağanların baş kısmında tasvir edilen kuş figürünü – karga olarak yorumlamamız mümkün olabilir.


Bizim incelememize göre bu kuş tasvirleri uzak-karga olabilir. Uzakkarga, uzun ömürlü kuşlardan biri olduğu bilinmektedir. Gerçekten de, halk arasında karganın üç yüz yıla kadar yaşadığına dair bir inanç vardır. Kazaklar’daki kendileri hakkında “uzakız – karga soylu Kazakız” dedikleri atasözü de bunu kanıtlamaktadır. Bu atasözü tarihimizde gizli kalan bir gerçeği aydınlatmaktadır. Böylece kargayı “can-kut” sembolizmi ile birlikte Türk Kağanlarının sonsuz hayat yaşamındaki murat-maksadı, büyük hayalinden doğan idealinin meyvesi olarak düşünürsek yukarıdaki düşüncemizi tamamlamış oluruz. 


Amur halklarının, Kuzey Amerika Kızılderililerinin ve Çukçaların dünya görüşünde karga aydınlık ve ateşle ilişkilendirilerek gösterilmiştir. Yakut Türkleri’nde kargadan türediklerine inanan boylar mevcuttur (Ögel 2010, I: 33). Eski Kızılderililer mitolojisi ve Çin efsanelerinde de karga gökyüzü, sema ve güneşle ilişkilendirilerek betimlenmiştir (Seydimbek 1997:220). İdil Bulgarlarının mitolojisinde Alp Karga kötülüğe karşı gelen kutsal kuş olarak tasvir edilmiştir. Türk halkları arasındaki Başkurtlar’da günümüze kadar “Karga Toy” adlı bayram devam etmektedir (Kayırbekov 2012:219). Bunlardan karganın ne kadar önemli yere sahip olduğunu görüyoruz. 


Kuzey Amerika’daki Tlinkit, Atapaks kabilelerinde “el” kelimesinin bir anlamı “kargaymış” (Seydimbek 1997:220). Onlar tıpkı Paleoasya (Amur) kabileleri gibi, kargayı aydınlığı ve suyu, toprağı, ateşi ve diğer iyilikleri yaratan bir güç, tüm iyiliklerin alameti olan kutsallık olarak düşünmüşlerdir. Onların dünya görüşünde karga alp bir kuş olarak bilinmiştir. İtelmenler kargayı kut ile karşılaştırsa, Kızılderililer kabileleri kargayı halk ile özdeştirmişlerdir. Halkın olduğu yerde hayat, kut-bereket, mal-mülk ve yaşam vardır (Frezer 1989:150).


İlk Çin tarih yazıcısı Sima Qian’in meşhur “Tarih: Hatıralarında” Vusun halkına düşmanlar saldırıp, tüm halkı katlettiklerinde, sadece bir çocuk diri kaldığı, onu bir kurt yetiştirdiği ve onun üzerinde et ısıran bir karganın uçtuğu hakkında ilginç bilgiler vermiştir (Taşağıl 2004:17). Türkolog K. Salğaraulı bu malumatı kendi çalışmasında: “Bütün bunlar dolaylı olarak anlatılan bozkır düşünce geleneklerinin neticesini gösterir. Gerçekten de, uçsuz bucaksız bozkırda hiçbir alet olmadan ve yaya olarak dermansız kalmış aç bir insana ilk yiyeceklerini bulmaya yardımcı olan kurt ve karga olmuştur” diye yorumlamıştır (Salğaraulı 2007:122)


Bu olayı Bahaeddin Ögel şöyle dile getirmektedir: “Çocuk çölde emeklerken, üzerinde bir karga dolaşmış ve gagasında tuttuğu eti, ona yavaşça yaklaşarak vermiş ve uzaklaşmış” (Ögel 2010, I: 14). Benzeri olay Moğollarda da rastlanmaktadır. Budizmin ünlü kişilerinden Lama Jiambel Jöngdui hakkındaki bir hikâyede annesi ile mağarada kalan çocuğa karga gagasıyla et getirerek besleyici karakteriyle tanınmaktadır (Jila 2006:166-167). Zuev’in sunduğumuz kitabında yer almış P.Daffina’nın fikrine göre Vusun “U-Sun” kelimesinin etimolojisi “karga nesilleri” anlamına getirdiğini yazmaktadır (Zuev 2002: 26). Ayrıca, L.N.Gumilyov’un “Eski Türkler” çalışmasında “Garga-Pur” adlı Batı Türk Kağanlığına ait kabile adı rastlanır. O kendi çalışmasında bu kavme iki kelimeden oluşmuş olan, “pur” – erkek (Fars dilinde), “garga” – karga (Türkçe) bir tanımlama vermiştir (Gumilyov 1994:158)


Çin kaynaklarında Vusun halkını açlık döneminde Gökten gagasıyla et getirerek ölümden kurtaran da (kutkarga, Kut-Karga) karga diye belirtilmiştir. Buradaki “kutkar” kelimesi, Göktürk sözlüğünde herhangi bir tehlikeden kurtarmak, kurtulmak anlamına geldiğini göstermiştir (Drevnetuyrkskiy slovar’ 1969:473). Yani bu kelimeyi yukarıdaki “kut” ve “karga” kavramlarının köklerinin birleşmesinden oluşmuş olabilir diye yorumlayabiliriz. 


Karganın kurtarıcı karakteri çok eskiden bellidir (Özbaş 2010). Bu bahsedilen kaynaklara göre, karga toteminin ayrıca özel öneme sahip olduğu görülmektedir. Saka devrinde karga tasviri heykeltıraşlık sanatında görülmektedir. Almatı şehri yakınlarında tesadüfen bulunmuş Sakalar devrine ait bir şamdan bu fikri destekleyen görüntüleri sunmaktadır. 



Saka dönemine ait "Kurtlar ve Kargalar"
Ek bilgi arkadaşım O.Polat'tan:"Almatı yakınlarında Tamgalı yolu üzerinde Kargalı diye bir yerde binlerce karga var."SB



Şamdanın ortasında kurbana sunulmuş dağ keçisi, iki yanında ağızları geniş şekilde açmış olan iki börü (kurt), onların yanında iki karga, etraflarında ise on altı pars (leopar) tasvir edilmiştir. Bu şamdan İmangali Tasmagambetov’in “At Calındağı Örkeniyet” adlı kitabında bulunmaktadır. Bu kitapta “karga, sonsuz ve derin düşüncenin işareti, ömür ve ölümün arasındaki ara bağlantıdır” şeklinde kurban tabağındaki karga tasvirine tanımlama yapılmıştır (Tasmagambetov2003: 22). Bu şamdandaki tasvir Buryat halklarının mitolojisindeki heybetli güç Guçin-Gurbu-Gorbsen-han’ın saygısına kesilen kurban etinden üç karga gagalarsa, ruhlar memnun olacağına inanan bir efsane (Seydimbek 1997:220) ile uyum sağlamaktadır. 


Karga tasvirinin nitelikleriyle ilgili kaynaklar soy bilim efsaneleri ile sınırlanmamıştır. Mançurlar’da Kağanı ölümden kurtaran karga hakkında efsane de mevcuttur. Sibirya bölgesinde yaşayan halkların inancında karga bugüne kadar kutsal sayılmaktadır. Sahalar’ın Hangalas ve Şor kavimlerinde “Karga” isimli boy vardır. Kazakların Kerey boyunun adı “kara”, “karga” anlamı ile ilişkili olduğunu Reşideddin’in, G.N. Potanin’in çalışmaları arasında bulunan efsanelerde verilmiştir (Seydimbek 1997:220). Altay dilleri grubundaki halkların çok eski zamanlardan beri kargayı kutsal saydıkları da bizim fikrimizle bağlantılı olduğunu gösterir. Ama Türk inancında kutla birlikte hatırlanan karga İslamiyetin etkisiyle olumsuz anlamları taşımaya dönmüştür (Sax 2006,Özbaş 2010).



Nurbolat BOGENBAYEV, Aydın CALMIRZA
ESKİ TÜRK DÜNYA GÖRÜŞÜNDEKİ “KUT” VE “KARGA” KAVRAMLARI/pdf
The Concepts of “Kut” and “Crow” in Ancient Turkic People’s Worldview
L.N. Gumilyov Avrasya Millî Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Fakültesi, Türkoloji Bölümü






Kam Nazarlığı - Kargalar,Teke, Göz ve Çıngıraklar
Kimmer/İskit - MÖ 6.yy-5.yy
Ulsky Aul Kurganı No.2-Kuban bölgesi









ilgili:






24 Ekim 2016 Pazartesi

Common Alphabet - Ortak Abece





Scandinavian Futhark - Anglo Saxon Futhorc - Gokturks Inscription - 
Szekler (Sekel-Turks: descandents of Attila the Hun-Turk) Inscription
Common Alphabet
Is Scythian-Turks Alphabet - 5th c BC Issyk Inscription. 



1 - 2600-year-old Issyk Inscription.
Two lines of Saka inscription that changed view on the history of the Türkic people

2 - Proto-Türkic rune-like inscription on silver cup
(Issyk Inscription)

3 - Issyk Inscription

4 - Issyk Inscription
The Runes of the Golden Man of Issik / A Hungarian reading



Turkish (Gokturk) inscription and Tamga (symbol-mark)




In Orkhon Monument, there are more then 100 
the word "Türk", both are correct.



ilgili:

"apparently at some time the humanity didn't speak any other language but Türkic."








5 Ekim 2016 Çarşamba

Tor - Tur - Tar - Asator



...."Küçük Asya'daki Troya'dan (Turuva-Turoba) Avrupa'ya oradan İskandinavya'ya giden boyların TOR/TÜR adlı tanrıları vardı. Bu yüzden İskandinav Sakalarında Türkel, Turid, Torleyk, Toralv (Tor Alp), Torlauq, Torqaut, Torlak, Torarin, Torberg, Trqeyr gibi antroponimlerin kökünde AS boyların TOR/TÜR şeklinde kullanılan teonimi vardır. TOR tanrının (THOR) fonksiyonunun (A.Bremenski) "v poyedenski s velikanami; plodorodiye çerez qrozu" (C.Dümezil) şeklinde olması ilginçtir. Bu yorum bizim açığa çıkardığımız TAR/TÜR toponiminin "ölü-dirilme" düşüncesi ile ilgili olduğu ve Azer dilindeki TORUN, TÜREME tipli sözlerde aynı anlamın kalması ile uygunluk yaratır." 
Prof.Dr.Firudin Ağasıoğlu






"Türkolog N.Y.Marr "Türk teriminin TAR-HAN sözünden" ortaya çıktığını yazıyor. Bu hiç de tesadüf değil, çünkü bu söz boylar arasındaki boy üstünlüğünü bildirir ve hatta o boyu kutsallaştırır ve Tanrı ile eş değer tutardı... Prof.Dr.F.Ağasıoğlu'da onaylıyor. O "Protoazerlerin (birlikte prototürklerin) kökenine ışık veren teonimlerden biri de hiç şüphe yoktur ki, TAR/TUR alamorfu ile kullanılan Tar sözüdür ki, bu da sonralar Türk sözünün ortaya çıkmasını sağlamıştır. Azer diyalektlerinde bugün de "Tar" sözü "Allah" anlamında kullanılmaktadır. (...)

Milattan önce üç binlerde rastlanan "Turukku" sözüne gerçekte Rus ve Avrupalı alimler bilerek değer vermemiş ve bunu görmezden gelmek istemişler. Oldukça garip ama, gerçek bu! Bu gerçeğe rağmen , Rus Türkologları başka sözlerin köküne her zaman ciddi bir şekilde bakmışlar, bu sözün kökünden ortaya çıkan diğer sözlere ciddi görüş bildirmişler, fakat Akat alfabesi ve dili ile yazılan bu "Turukku" sözünün üzerinden geçip gitmişler, inceleme gereği bile duymamışlar. Neden böyle yapmışlar? Cevabı çok basittir.

Turukku sözünün kökünde "tur-" , daha öncesinde ise "tar-" sözü vardır. Bütün dünya alimleri "tur ve tar" sözlerinin Türk milletine ait olduklarını yazmışlar. Durum böyle olunca "Turukki" lerin beş bin yıl önce Doğu Anadolu ve Azerbaycan'da prototürkler olarak yaşadıklarını nasıl yazacaklardı? Çünkü, bunlar herkese "Türklerin batıya gelmeleri 7.- 9.yüzyıldadır" ,diye zorla kabul ettirmişlerdi. Olmuyor sayın tarihçiler, olmuyor!

Eğer Türkler batıya 7. - 9. yüzyıllarda gelmişlerse, o zaman bizim ecdadımız sayılan ve prototürk kabul edilen Qutiler , Lulubeyler, Kimmerler, İskit ve Sakalar, Hunlar, Bulgar ve Avarlar, daha adlarını sayamadığımız onlarca boylar beş, dört, üç bin yıl önce Avrupa'da ne geziyorlardı?



"Türklerin Gizli Tarihi"
Yunus OĞUZ - Bahtiyar TUNCAY






"Çin belgelerinden çıkan sonuca bakılırsa, Türk devlet geleneği sanıldığından çok daha eski, köklü ve zengindir. Asya’da Türk olgusu muhtemelen Çin olgusundan da eskidir. Bugünkü “Türk” terimi Kök Türklerden beri değil, en az MÖ 7. Yüzyıldan beri Asya’da bir boy adı olarak kullanılmaktaydı."



"2500 Yıllık Çin İmparatorluk Belgelerinde Hunlar ve Türkistan"
J.M.De Groot, G.Ahmetcan Asena.



*





Detta kan vara den första avbilden på Guden Tor när han far fram på himlen med sin vagn dragen av ett djur, kanske en getabock. Blixten ljungar från ekipaget. Det kan också vara den första fart älskaren som kör på ett djur, ställde till med den första viltolyckan. Vi kallar honom ”Asa-TOR” - link

This may be the first image of the god Thor as he streaks through the sky with his chariot pulled by an animal, maybe a goat. The flash lighteneth from rig. It may also be the first speed lover who runs an animal, posed to the first game the accident. We call him "Asa-TOR"..!




ASA-TOR
ASTRAKHAN
ASTURCO


Nogay Türkleri - Kırım Türkleri - Terek Don - Volga ve
Xacitarxan = Kacitarkan - ASTRAKHAN - Tarkan
AStrakhan Altın Ordu yıkıldıktan sonra kurulan bir Türk Devleti'dir.




"ASTURCO; Kuzeybatı İspanya Asturia'dan küçük bir at. Pahalı bir hediye." (Sözlük açıklaması)
"ASTURCO: a small horse from ASTURİA in northwestern Spain. An expensive gift."

* ASTURCO olan yerleşim yerinin adı ASTORGA olarak değişmiş. (ASTURES)
- Astorga, in the Iron Age, came under the cultural influence of the Celts; the local Celtic peoples inhabited the area around 275 BC, known as the Astures and the Cantabri. Later become one of the Roman strongholds in the region they called ASTURİCA.
- The Roman city was founded in 14 BC, being entitled by Emperor Octavian as Asturica Augusta now known as Astorga.


* AS+TURCO 
- AS - Ulu, yüce, Orhun yazıtlarından bir Boy/Budun AS.
[Great, the Supreme, a Turkish tribe name (AS Budun (Tribe) in Orkhun inscriptions, As Turks)]
- TURCO - Turk (Türk)
- TUR - Türk kelimesinin kökeni (Turan ve Turukku'daki gibi)
[ root word for Turk, like in Turan and Turukku]

* Marcus Valerius Martialis (40-102/104) İber yarımadasında doğmuş Romalı Şair. Martial'ın Epigramları: vol ivol ii

* Martialis'in kitabından: 
"ASTURCO, Hic brevis ad numeros rapidum qui colligit unguem, venit ab auriferis gentibus Astur equus.
(Here the number of swift when they have gathered to the short fingernails, comes from the gold-bearing nations Astur horse.)"
editör: Craig Williams

* ASTURCO:
Francis Edward Jackson Valpy

Prof.Dr.Bahtiyar Tuncay, Yunus Oğuz:




ilgili:







4 Eylül 2016 Pazar

ASKER - ASGEiR - OSCAR



ASKER - ASGEİR - ESGER - OSCAR

Asker kelimesinin kökeni Farsça deniliyor. Türkçe'de ise Su/Sü diyorlar. Ama AS ve Ker olarak heceye ayırınca farklı bir anlam çıkıyor ortaya. "AS" ulu, tanrısallık, bir Türk boyunun adı ; "KER" ise sınır, gören, çadır, mesken, kötülük anlamlarına geliyor. Bir de Germek, gerilmek var tıpkı mızrağın gerilerek atılması gibi.... Şahsen, Asker kelimesinin Farsça’dan geldiğini düşünmüyorum, özellikle de Türk boylarının göçleri, Türkçe’nin Akadca ve Arapça üzerindeki etkisi, uzun zaman Türklerle kültürel ve dilsel iletişimde olan Farslar varken. Aynı zamanda, ASKAR Orta Asya Türkleri (Kazakistan) arasında erkek adı olarak kullanılmaktadır.

İskandinavlar’da ise Asgeir’in anlamı As-Tanrı ; Geir-Mızrak, yani Asgeir-Tanrı’nın Mızrağı anlamına geliyor. Odin Tanrı olarak görülüyorsa onun mızrağı olmalı. Asgeir’den türetilen isim ise Oscar. Oscar kelimesinin Eski İrlandaca'dan (Keltce) İngilizce'ye girdiği varsayılır. Peki ne anlama geliyor? Yabancı, dışarıdan gelen, profesyonel olmayan, düşman ve geç dönem şiir edebiyatında SAVAŞÇI, KAHRAMAN. (wiki) Anglo Sakson göçleri 5.ve 6.yy'da gerçekleşir. O tarihten önce Odin ve Halkı İskandinav topraklarına girmiştir. Bu arada Atilla'nın ölümünden sonra da Halk her yöne dağılır, hatta İskandinavların arasına bile karışmıştır. Hunların en güçlü boylarından biri de Esgil / Esgel' dir. Macaristan'da yaşayan Sekel Türklerinin atalarındandır ve bu Sekel boyları, yani /Esgel/Asgel/Sekler "Sınırı koruyucuları" olarak görev yapar.

Asker, "Ulu Savaşçı", "Ulu Korucular", "Sınır Muhafızları" demektir. Asker kelimesinin ne arapça, ne de farsçayla bir ilgisi vardır! Asgeir - Esgel - Segel - Esger - Asker - Oscar kelimeleri aynı kökten doğmuştur ve TÜRKÇE'dir.

SB.


Servet Somuncuoğlu : "Kırgızistan'da Tanrı Dağları'nın kollarından Aladağlar üzerinde, deniz seviyesinden dört bin metre yükseklikte yer alan 
Saymalıtaş'ın 
en çarpıcı resimlerinden biri: At Üstünde Ayakta Ok Atan Süvari."
Turkish Petroglyph



OSCAR adı yabancı kaynakta nasıl geçiyor?:

Name OSCAR
GENDER: Masculine
USAGE: English, Irish, Portuguese (Brazilian), Swedish, Norwegian, Danish, Irish Mythology
PRONOUNCED: AHS-kər (English)
Meaning & History
Possibly means "deer friend", derived from Gaelic os "deer" and cara "friend". Alternatively, it may derive from the Old English name OSGAR or its Old Norse cognate ÁSGEIRR, which may have been brought to Ireland by Viking invaders and settlers. In Irish legend Oscar was the son of the poet Oisín and the grandson of the hero Fionn mac Cumhail. This name was popularized in continental Europe by the works of the 18th-century Scottish poet James Macpherson. 

Elizabeth Gidley Withycombe, link
The Oxford Dictionary of English Christian Names (1945)


Name OSGAR
GENDER: Masculine
USAGE: Anglo-Saxon
Meaning & History
Derived from the Old English elements os "god" and gar "spear".
Related Names: OTHER LANGUAGES: Ansgar, Ansigar (Ancient Germanic), Ásgeirr (Ancient Scandinavian), Ansgar, Asger (Danish), Ansgar (German), Ásgeir (Icelandic), Ansgar, Asgeir (Norwegian), Ansgar (Swedish)

Name ASGER
GENDER: Masculine
USAGE: Danish
Meaning & History
From the Old Norse name Ásgeirr, derived from the elements áss meaning "god" and geirr meaning "spear".

***

“Göktürk yazıtlarında, kuzeyde, Kögmen dağlarında Kırgızların komşuluğunda yaşayan Az Budun'dan bahsedilir. Burası, Türklüğün en doğu sınırıdır ve hemen ondan sonra etnik Moğol sınırı başlar.  Tarihte Asların anıldığı en ilginç yer ise İzlanda olmalıdır. Kuzeyin German asıllı halkları, mitolojik ögeler yükleyerek tarihlerini saga denilen destanlarda yaşatmışlardır. Snorri Sturluson adlı İzlandalı bir Viking, bundan sekiz asır önce, 1222-1225 yıllarında halkı içindeki bu sagaları toplayarak Heimskgringla adlı bir kitap hazırlamıştır.

Buna göre As halkı eski zamanlarda Troya'dan çıkmış ve Saks ülkesine (Saksonya) gelmiştir. Burada yerleşip bir süre yaşadıktan sonra daha kuzeye İskandinavya'ya gitmişlerdir. Yerli ahali bu yabancı insanları hayranlıkla karşılamış ve tazim etmiştir. Böylece içinde yaşadıkları toplumla bütünleşen ve İskandinav kızlarıyla evlenen As savaşçıları zamanla erimişler, ama önemli izler bırakmışlarıdır. En önemli izler Sturluson'un eserinde kalmıştır: "Troya Türk ülkesidir...Türklerin ülkesini terk edip...Avrupa'ya gelen Aslar buraya Türk töresi getirdi ve burada Türklerin koyduğu yasalar uygulandı..."

Doğrudan Türk kelimesinin geçmesi oldukça ilginçtir. Bunu 13.yüzyılda artık Türk isminin yerleşmiş olmasına ve Anadolu ve Azerbaycan'ın Türk ülkesi olarak görülmesine vermek mümkündür. İskandinavyalı Aslar açık şekilde Türkçe olan pek çok yer adı bırakmışlardır : Asgaard (As-kent)….

Osman Karatay
İran ile Turan: Hayali milletler çağında Avrasya ve Ortadoğu


Ynglinga’da bu Asya tarifi yoktur ama Prose Edda’da olmayan bir bilgiyi verir ve As halkından bahseder: “Don nehrinin doğusundaki memlekete Asaland veya Asaheim (As ülkesi veya yurdu) denir ve bu memleketin başşehrini Ásgard adlarlar.”

Aynı yazarın bir eserinde kıta tarif edilirken, diğerinde o kıtaya isim veren halktan bahsedilmesi herhalde Sturluson’un araştırmalarının gelişimiyle alakalıdır. 1220 sonrasındaki araştırmalarında As halkıyla ilgili bilgileri derinleşti ve bunun sadece bir kıta adı olmadığına kanaat getirerek ve eski kaynaklardan As yurdunun tam yerini tespit ederek Ynglinga’ya ekledi. Bu As bahsi Sturluson’un bilgisinin güncelliği veya eskiliği konusundaki tartışmalarda şaşırtıcı bir gerçeğe işaret eder. Hunların gelişinden önceki dönemde Don nehrinin doğusundaki Aral boylarına kadar uzanan düzlüklerde As adlı bir kavim başı çekiyordu.

Bu bahisleri tastamam efsane, dolayısıyla uydurma olarak gören halkiyatçılar, ardından adı geçen mekân ve kavramlara derin mitolojik manalar yüklemişlerdir. Örneğin, Asgard basitleştirici bir anlatımla tanrıların mekânı olarak sunulur. Merkezîdir. Onun etrafında Midgard (‘Orta Kent’) vardır. Burası insanların mekânıdır. Bilinen dünya ile engin okyanuslar arasında ise devlerin mekânı vardır (O'Donoghue 2008: 17). Hâlbuki burada tarihi bir hadiseye işaret edilmektedir. Bir göç vardır.

Osman Karatay - link
“Kral Odin’in Turkland’dan İskandinavya’ya Göçü”, Halk Kültüründe Göç Uluslararası Sempozyumu, 
(28-30 Mayıs 2010, Balıkesir), yay. Ali Duymaz, İstanbul 2012, s.532-539)

"Kurt Ağzı" Sancağı ile Ayakta bir Atlı Savaşçı
TÜRK KAYA RESİMLERİ - LENA / SİBİRYA
"Rusların verdiği tarihlendirme MÖ 14000-12000"
Kaya Resimler  → Tamgalar  → Alfabe

A Standing Turkish Warrior with "Wolf Mouth" Banner
TURKİSH PETROGLYPHS - LENA / SİBERİA
"14000-12000 PROTO - TURKS" said by the Russians.
Petroglyphs → Tamgas (mark,symbol) → Alphabet
Servet Somuncuoğlu "From Siberia to Anatolia - The Turks on the Rocks."

"Till the 13th c Sibir, later Siberia, is also coming from the Turkish root Sabir." 
Prof. Dr. László Rásonyi (1899,1984, Hungarian Turkologist) (Sibir is also known as Subar-SB)




KER: Kötü Varlık
Eşdeğer : GER/KİR/GİR

Çoğu zaman sıfat olarak kullanılır. O varlığın kötücül bir özelliğe sahip olduğunu gösterir. Hepsinde bulunan ortak bir özellik olarak tek ayaklı, tek gözlü, tek kollu, kel varlıklardır. Öteki aleme ait canlılar daima tek gözlü olarak betimlenir. Bu nedenle “Ker” sözcüğünü Kör anlamına geldiğini öne süren görüşler de mevcuttur. Sümerlerde “Kur” adlı bir yeraltı canavarı bulunur ki, yeraltında yaşayan varlıkların “Ker” sözcüğü ile tanımlanmasının kökeni buradadır. Yeraltında yaşadığına inanılan ve insanı sakalıyla boğup öldürdüğü söylenen, dirsek boyundaki Kerle adlı kötü varlıklar da bunların bir türüdür. Bu sıfatla anılan altı önemli varlık bulunur:

KER Yutpa : Yeraltı Ejderi - KER Abra : Yeraltı Yılanı
KER Arat : Yeraltı Balığı - KER Doydu : Yeraltı Balığı
KER Köylek : Yeraltı Cadısı - KER Ayna : Yeraltı Şeytanı

Anlamı: (KİR/KER/GER). Kirlilik ve kötülük bildirir. Moğolca HİR/KİR sözcüğü kirlilik, kötülük anlamları taşır. “Altını şer, incisi ker” şeklindeki halk deyiminde de bu kavram görülmektedir. Geri sözcüğü ile aynı kökten türemiştir. Bu kavram eski Türkçe’de ve Moğolca’da aynı zamanda SINIR, KENAR anlamı taşır ve KİRE/KER/HER/HOR olarak ifade edilir. Kör sözcüğüyle bağlantılı olması da muhtemeldir. Kör kelimesinin kökeni pek çok kaynakta Farsça olarak gösterilir. Fakat Türkçe’deki GÖR köküyle bağlantısı göz önünde bulundurularak Farsça’ya Türkçe’den geçmiş olma olasılığı dikkate alınmalıdır.

Türk Söylence Sözlüğü
Deniz Karakurt

***

GER = ÇADIR- OTAĞ 
(yabancı dile yanlış olarak giren YURT, ki o da Türkçe'dir. -SB)

Ger ve Kutsal Daire

Batılılar tarafından yurt olarak bilinen ger, Moğolların geleneksel yaşam mekanlarıdır. Yuvarlak bir örgü duvar üstüne monte edilmiş merkezi bir duman çıkış halkasından (tono) yayılan direklerden (uni) inşa edilmiştir ve Amerikan Güneybatısı yerlileri Navahoların hooghan'larına yakın bir benzerlik arz eder. Ayrıca, Tsantang ve Urianhai dahil birçok Siberia halkı tepee'lerde yaşar. Her durumda ger'in konumu ve sembolizmi bütün Moğol toplulukları için geçerli olmaktadır. Göçebe yaşantısı gereği seyahatlerine uymak üzere ger ve tepee'ler (yurt) kolay sökülüp takılmak için tasarlanmışlardı, ama yine de nerede kurulursa da ger'in görüntü ve anlamı değişmez. 

Moğol Şamanizmin Ana Hatları - Julie Stewart
Çeviren Kemal Menemencioğlu / link


***

... Kerekülüg begleri bodunı yapısındaki kerekülügü kolayca “çadırlı, göçebe” olarak çevirmek pek anlamlı görünmemektedir. Belli ki Tokuz Oğuzlardan başlamak suretiyle boy veya topluluk adları sayılmaktadır. Bu kelime grubunu “çadırlı beyleri ve milleti” şeklinde çevirmek boy-millet sırasını da bozmaktadır. Üstelik o devirde bozkırın olumsuz etkisiyle çadır dışında yaşayan insanların veya boyların olamayacağını söylemek mümkündür. Zaten bugün de Moğolistan’ın büyük şehirleri dışındaki yörelerde insanlar hâlâ çadırlarda yaşamaktadır. O zaman bütün sorun kerekülüg kelimesi üzerindedir. Tokuz Oğuzlar, Eki Edizler ve Kerekülüg begleri. Bu şekilde bir sıralamada kerekülüg kelimesinin bir boy veya topluluğun adı olması gerekir. Öyleyse kerekülüg begleri ibaresini “çadırlı, göçebe” değil de “Kazaklı beyleri, Kırımlı beyleri” gibi “Kerekülü beyleri” şeklinde anlamak gerekir.

Kerekülüg kelimesinin kökünün eski Moğolca ker kelimesiyle aynı olduğunu düşünüyoruz.Günümüz Moğolcasında bu kelime ger şeklinde olup, “çadır, yurt” anlamlarına gelmektedir: ger “yurt, çadır, keçe çadır; yerleşim yeri, ikametgâh; mesken ev” (LESSING 2003: 603); Kalmukçada ger “zelt,jurte, haus; familie, heim; haus”, Ramstedt ger kelimesinin Tib. gur kelimesinden alınmış olabileceğini düşünmektedir, (RAMSTEDT 1976: 134.)

Bütün bunlardan hareketle kerekülüg kelimesi Türkçe gramer kurallarına göre kök ve eklerine ayrıştırılırsa ortaya şu çıkar: < ker + AgU + lUg. + AgU topluluk (kolektif) bildiren ekle ilgili olarak Kök Türk metinlerinden şu örnekleri vermek mümkündür: ikägü “iki parça” (< *ekägü), üçägü “üçü birlikte”; buçegü < bu + üçegü “bu üçü”, (TEKİN 2000: 133, ayrıca krş. ERDAL 1991: 93-97.)

SONUÇ: Bilge Kağan Yazıtı Doğu yüzü 1. satırında geçen kerekülüg kelimesi “çadırlı, göçebe”olarak çevrilmekteydi. Altı Sir’lerden başlamak suretiyle bu bölümde Türk boy veya topluluk adları sayılmaktadır. “Altı Sirler, Dokuz Oğuzlar, İki Edizler, Çadırlı beyleri, milleti” şeklinde yapılan bir çeviri boy adı sıralamasındaki sırayı bozmakta, cümlenin anlamını tam olarak ifade edememektedir. Bize göre bu bölüm şu şekilde çevrilmelidir: “Altı Sirler, Dokuz Oğuzlar, İki Edizler, Kerekülü beyleri ve milleti”. Buradaki kerekülüg kelimesi bir Türk boyu veya topluluğunun adı olmalıdır. 

KEREKÜLÜG BEGLERİ - Erhan AYDIN / link
(International Journal of Central Asian Studies, Vol. 10-1, 2005, 23-31)

***

"En eski Moğolca metinler dahi, Moğol dilinin Türkçenin tesiri altında kaldığını göstermektedir."

Doç. Dr. Ahmet TEMİR
DTCF, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 1955, c 13, s 1-2

***

"Tespitlere göre, Göktürk belgelerindeki bütün kelime adedi, ancak 11.000 ile ifade edilmekte olup bunun hemen yarısı olan 5.302 kelime çözümlenmeye en uygun uzunluk ve mükemmeliyette bulunan üç yazıta aittir. Böyle olmasına rağmen, henüz bu yazıtlar bile, bazı karanlık ve izaha muhtaç noktalar bulunmasından dolayı, hâlen büyük emekler beklemektedir." der Aydemir. 

KÜL TİGİN YAZITI’NDAKİ ‘ER AT’ KELİMESİ ÜZERİNE, 2012
Âdem AYDEMİR / link





BUGÜNKÜ İNGİLİZCE İLE KIYASLAMA YAPARSAK

Bugün Türkçe de : Türk Dil Kurumu'na göre 111 bin 27 kelimenin 14 bin 1981’i yabancı kökenli (acaba!).

Yılmaz Asil'e göre ise; Bu yanlış bir sayıdır, Türkçe üretir bu yüzden sonsuzdur. / link

Bugün İngilizce de ise: 171.476 kelimeden 47.156'sı eski kelime, 9.500'ü türetilmiş kelimedir.

"The Second Edition of the 20-volume Oxford English Dictionary contains full entries for 171,476 words in current use, and 47,156 obsolete words. To this may be added around 9,500 derivative words included as subentries. Over half of these words are nouns, about a quarter adjectives, and about a seventh verbs; the rest is made up of exclamations, conjunctions, prepositions, suffixes, etc. And these figures don't take account of entries with senses for different word classes (such as noun and adjective)." / link


Yani, Eski Kelime 47.156 derken... Ortaçağ İngilizcesi mi? Ondan önce mi? Çünkü, henüz İngiltere "İngiltere" değilken, Türk Kağanlığı (Göktürk) döneminde bile 11.000 kelimesiyle Türkler var. İngilizce ise MS.5.yüzyıldan sonra İngiltere'ye göç eden Jütler ve Anglo-Saksonlar'la gelişmeye başladı. 

"The history of the English language really started with the arrival of three Germanic tribes who invaded Britain during the 5th century AD. These tribes, the Angles, the Saxons and the Jutes, crossed the North Sea from what today is Denmark and northern Germany. At that time the inhabitants of Britain spoke a Celtic language. But most of the Celtic speakers were pushed west and north by the invaders - mainly into what is now Wales, Scotland and Ireland." Old English (450-1100 AD) / link


Ne diyordu H.G.Wells, Yuan Chwang’ın 7.yy’da Türk topraklarının tasvirinden sonra: “Hatırlanmalı ki, o dönemde böylesine bir kent Anglo-Sakson İngiltere’sinde yoktu”

"At that time we must remember, there was hardly such a thing as a town in Anglo-Saxon England...." H.G.Wells. / link


Sutton Hoo bir Anglo-Sakson kurganı olmakla birlikte kurban edilmiş atıyla Türk kültürünü gösterir. Buluntular bile Hun-Avar kültürüne benzerdir. / link




Sekel Türkleri
ASKER - SEKEL - SEKLERS (SEGEL = SINIR MUHAFIZLARI)
Seklers. (Segel=border guard)
SEGEL - ESGEL - ASGEL - ASGER - ASGEİR !?!

In Hungarian mythology the youngest son of Attila (Etele) was called Csaba, which in Turkic and old Hungarian also meant shepherd, the “shepherd of the people”. This legend is about the mythical guardianship he symbolizes for the people of Transylvanian Hungarians who treat him as their ancestor and guardian “angel” in a loosely translated sense. The Transylvanian-Hungarian anthem even calls to him for his protection.

After the death of Attila in 453AD, his elder son Aladár, rushed to take the reins of government. The Germanic chiefs and their allies were able to surprise and kill him before he reached his destination. His brothers, scattered over the country, were pushed out by the rebellion of the Gepids, Sverves and Visigoths (Germanic tribes). Dengezik ruled from the area of the Don and Dniper rivers, a still large Hun Empire, constantly fighting the Gepids, Goths and Byzantium (Eastern Roman Empire). In 469 he died in battle. The Hun nations however continued in this region.

Attila’s youngest son Chaba (historic Irnak), whose mother was the daughter of the Byzanteen general Honorius, relinquished the Carpathian basin with his depleted nation, to rejoin his eastern relations. They returned to strengthen themselves, so they may be strong enough to return and also to cleanse Attila’s holy sword in the waves of the circular sea, to restore it’s magical powers.

At the border territory of Transylvania, he left 3,000 young warriors under the leadership Örmedzur, to keep guard over the land. These men were the ancestors of the Seklers. (Segel=border guard). The field of Chigle was their home, which today is the country of Csík in Transylvania. Before their separation Chaba prayed to their god Damacsek, that whenever his people were in trouble the forces of nature shall warn him, and he will return to protect them, even from the ends of the earth. The message carriers of earth, water, air, and fire will reach him wherever he might be....

...the Sekel has been at guard on the frontier and soon perhaps this trust will no longer be required… (Through most of Hungarian history their special charge was boarder-guardsmen.)...


Fred Hamori




Türk Boyları :

Eseg/Esgil/Askel tribes, .../link

Ezgil/Ezgel (Ch. Asitsze) tribe was described in the Chinese annals as strongest tribe of the Hun confederation... / link

Red Huns “Hermihions” (Esgil/Ezgel/Esegil/Eseg/Izgil/Ishkil/Ichgil/Äsägel/ /Askel/Askil/Sekler/Szek (ler)/Ch. Asitsze/Pin. Asijie, Sijie/Hermihions), ... / link

NOT: HERMİHİON veya KERMİHİON (HİON) ya da KIZIL HUNLAR aynı zamanda ABDAL-EFTALİT-AK HUNLAR olarak ta geçer... / link SB : 




İskandinavların arasına karışan Hun-Türkler:

"Swedish Professor Åke Daun show that foreigners perceive Swedes as being cold heartless people with a sluggish mind. These are traits that can be attributed to their Attila-genes.... According to Professor of Archeology at the University of Oslo, Lotte Hedeager, the old Norwegian (and also Swedish) ruling class consisted of Huns. ... many of the names given in the Nordic sagas are parallel to the names of Hunnic kings, like Halfdan (Huldin), Roar (Ruga), Ottar (Ottar), and Adils (Attila). ... Atle, which is derived from Attila, is a common name in present day Scandinavia."

By Tor G. Jakobsen, NTNU


***

Bir de:

Ordu (Askeri)- Düzen (Disiplin, Yasa, Kamu düzeni)

Ordo - Ordu kelimesi Türkçedir. Orhun Yazıtları'nda Ordu kelimesi geçer ve hakan konağı, saray karargah anlamındadır. Moğolca'ya da Türkçe'den geçmiştir, tıpkı Kızıl (Altın) Orda'daki gibi. Taşağıl hoca, "13.yy'a kadar Moğolca ile Türkçe arasında ayrım yapamazlar" der. Kaşgarlı Ordu'yu hakanın oturduğu şehir olarak açıklar. 350 milyon Türk dünyası varken listeye bile almamışlar. İşte bu Emperyal düşüncenin bir ürünüdür. Demek ki, buralarda milattan önceki dönemde de Türkçe konuşan halkların varlığı söz konusu, kısaca Türkler varmış. Latince'ye bile Türkçe'den girmiştir. Arsız, hangi Latince? wikide latin diye geçiyor da!!

Türkçe'nin izini Akadlar'da, Etrüskler'de, Pelasglar'da, İskandinavlar'da, Germanlar'da, Slavlar'da, Yerlilerde, İngilizce'de görüyoruz. İngilizce sanılan kaç Türkçe Kelime var acaba? Orhun Kitabeleri'nde 11.000 kelimemiz varken, İngilizce nasıl dünya dili olabiliyormuş efendim? bu işte bir bit yeniği var ya... ;)

Turkicworld sayfasından Language bölümünde Türkçe'nin diğer dillere olan etkisini görebilirsiniz.



ilgili: