27 Eylül 2014 Cumartesi

SUMER/KENGERLİ BİR ÖĞRETMEN ; LUDİNGİRRA








Ludingirra'nın Yaşamöyküsü*



Bu Öyküleri Neden Yazıyorum?


Ben bir Sumerli öğretmen, şair ve yazarım. Yaşım yetmiş beşi bulduğundan öğretmenliği bıraktım çoktan ; fakat şairlik ve yazarlığım ölünceye kadar sürecek herhalde.

Bu yaşamöykümü daha çok gelecek kuşaklar için yazmaya başladım. Bizim ulusumuz, dilimiz, geleneklerimiz, sosyal yaşantımız, sanatımız unutuluyor artık.


Bu güzel ve uygar ülkemize her taraftan göz diktiler. Göklere uzanan basamaklı kulelerimizin görkemli tapınaklarımızın, arı gibi işleyen çarşılarımızın, her tarafa ulaşan kervanlarımızın, dümdüz uzanan yollarımızın, bol ürün veren tarlalarımızın, nehirlerimizde ve açtığımız kanallarda salına salına yüzen teknelerimizin, dolup taşan iskelelerimizin, her tür bilgiyi veren okullarımızın ünü uzak ülkelere kadar yayıldığından; ilkel olan bu ülkelerin halkı kıskandı bizi.

Fırsat buldukça üzerimize saldırdılar. Kentlerimizi yakıp yıktılar. Biz yaptık, onlar yıktılar, biz yaptık, onlar yaktılar.

Halkımız, hatta krallarımız tutsak oldu. Ailelerimiz dağıldı. Tarlalarımız, bahçelerimiz bakımsızlıktan kurudu ; hayvanlarımız açlıktan öldü ve böylece kökü binlerce yıl önceye dayanan ulusumuz yoruldu, dayanamayacak hale geldi ve içimize yavaş yavaş sızıp bizi yiyen yabancıların kucağına bırakıverdi kendini.

Onlar yönetiyor bizi şimdi. Topraklarımıza ilkel geldiler; sayemizde uygar olmaya başladılar.

Ne yazıdan, ne tarımdan, ne sanattan, ne dinden, ne okuldan, ne attan, ne arabadan, ne aydan, ne yıldan haberleri vardı. Hepsini bizden öğrendiler.

Sonra da "biz yaptık, biz bulduk" diye övünmeye başladılar. 

Hep korkuyorum, bir gün gelecek, adımız da uygarlığımız da unutulacak. Biz ne yaptık, ne başardıysak hepsini onlar üstlenecekler.

Bu durum beni yıllardan beri üzüyordu. Ben küçük bir adamım, bunu önlemek elimden gelmez diye yakınıyordum. Bir gün birdenbire aklıma geldi. Ben bir yazar olduğuma göre; ulusumuzun bulduklarını, başardıklarını, geçmişimizi, geleneklerimizi, ne kadar uygar olduğumuzu, gerek Sümerliliklerini unutmaya başlayan gençlerimize, gerek daha gelecek kuşaklara neden yazılarımla bildirmeyeyim dedim ve yaşamöykümü yazmaya karar verdim.

Böylece her tarafa, herkese her çağda ulaşacağımı umut ediyorum.

Çocukluğumdan bugüne tüm yaşantımı anımsamanın, ulusumuzun binlerce yıllık geçmişini çıkarıp hepsini bir araya toplamanın pek kolay olmayacağını tahmin edersiniz herhalde. Fakat ben bu yaşa kadar birçok olaya tanık oldum. Arşiv ve kitaplıklarda araştırma yaptım. Büyüklerimden, çevremden bilgiler topladım. Şimdi bu biriken bilgilerin ışığı altındai yaşama ait hatırlayabildiğim anılarımla birlikte ulusumuzun başından geçen acı tatlı olayları, gelenek ve göreneklerimizi, inançlarımızı, Tanrılarımızı size tanıtmaya çalışacağım. Şiirlerimizden,destanlarımızdan, masallarımızdan örnekler vereceğim. Bunları, sizi sıkmadan okutabilirsem ne mutlu bana!

Bizim uygarlığımı belki binlerce yıl sonra yaşayan insanlara da geçecek. Bizim attığımız temeller üzerine yenilerini koyacaklardır. Ah! Onlar da bizi hatırlayıp bıraktığımız kültür mirasları için teşekkür edebilseler!...





Muazzez İlmiye Çığ
Ludingirra'nın Yaşamöyküsü


_______________________





*Bu hikayenin yazıldığı tablet Sultantepe'de yapılan bir kazıda MÖ.8.yüzyılda yaşamış bir rahibin arşivinde bulundu. 1000 yıl sonra bu hikayenin devam ettiğini, edebi eser olarak okunduğunu görüyoruz.




Sultantepe Höyüğü, Şanlıurfa ili'nin Harran İlçesi, Kötüçay ile Kömürcü Dere arasında, Sultantepe Köyü'nün hemen yanında yer alan bir höyüktür. Tepenin tabanda çapı 550 metre olup Urfa Ovası'nın en büyük höyüğüdür. İskit ok uçları da çıkmıştır.


Anadolu’da Bozkır Kökenli Toplumlar: Kimmerler ve İskitler
syf:145 - PDF



 Sultantepe

Şanlıurfa’nın güneydoğusunda yer alan Sultantepe Höyüğünde, 1951-1953 yılları arasında Nuri Gökçe ve Seton Lloyd tarafından yapılan kazıların üst tabakalarında, Helenistik ve Roma kalıntılarına rastlanılmış; alt tabakalarda bulunan Asurca tabletler bu höyüğün Yeni Asur Krallığı (M.Ö. 8-7 yy.) döneminde büyük bir kütüphaneye sahip olduğunu göstermiştir. 

Bu kütüphanede, başta destanlar olmak üzere, (Enuma-eliş: I.Tablet (No.1), II. Tablet (No.2), IV. Tablet (No.3-8), VI. Tablet (No.9), VII. Tablet (No.10-11), Gılgameş: VII. Tablet (No.14), VIII. Tablet (No.15), Irra/ Nergal: I. Tablet (No16), II. Tablet (No.17-18) , Zu: II. Tablet (No. 19), III. Tablet  ( No. 23), çeşitli edebî metinler, medikal metinler, kurgusal tarihleme ile ilgili metinler, eponim listeleri, büyü ve kehânet metinleri, tanrılar adına düzenlenmiş ilâhî metinleri yer almaktadır.


Bu kütüphanenin içeriği göz önüne alındığında, Asurbanipal’in Nineve’deki kütüphanesi gibi bir kralî kütüphane olması muhtemeldir. 

Yeni Asur döneminde önemli bir kent olduğu anlaşılan Sultantepe Höyüğü, metinlerde “Huzirina” olarak adlandırılmaktadır.  Sultantepe’nin, Yeni Asurca tablet veren sınırlı sayıdaki höyüklerden biri olması itibariyle, hem çivi yazısı gelişimine hem de Anadolu arkeolojisi ve kültürüne katkısı yadsınamaz. 

Sultantepe Höyüğü kazılarında elde edilen tablet ve steller, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde ve Şanlıurfa Müzesinde teşhir edilmektedir



Nurgül YILDIRIM
Anadolu’da Bulunan Yeni Asurca Belgeler 




_____