24 Eylül 2014 Çarşamba

SAMSUN'DA TÜRK TAMGALARI


Amisos - MÖ.100-85 - Ares/Mars ve Ay Kün  ile Kılıç
HEPSİ DE İSKİT TÜRKLERİNİN KUTSALI





SAMSUN’DA KAYA YOSUNLARININ SAKLADIĞI SIR ‘’TAMGALAR’’



Samsun İli,Terme-Ambartepe ve Salıpazarı Yeşilköy’de tespit edilen Runik Türk Kaya Yazıt ve Tamga’ları Anadolu Türk İskan Tarihinde Karadeniz ve Samsun ‘un yerini yeniden sorgulamayı gerektirmektedir. 

Bu kapsamda dünden bugüne Runik Yazı ve Tamga’ların gelişim ve yayılım serüveni içerisinde Anadolu Runik Yazılı Kültür ve Kültler Tarihine Samsun’un sunduğu katkılarda yeniden değerlendirilmelidir. 

Kelime anlamı İskandinav dilinde ‘’Sır’’ olan Runik Yazıyı Avrasya’da ilk kullananların Ön-Türkler ve İskitler (Saka) olduğu bilinmekte olup, İskitlerden sonra İpek Yolu güzergahında kullanılmış ve buna paralel olarak da farklı coğrafyalarda yayılmıştır. 

Evrensel niteliğe bürünmüş en eski ticari yol İpek Yoludur ve gerek boğazların konumu gerekse deniz ötesi ülkelere açılma noktasında Anadolu İpek Yolu üzerinde önemli bir menzil teşkil etmektedir. Anadolu topraklarında yapılan pek çok savaş bu yolun denetimini ele geçirmek maksadıyla gerçekleştirilmiştir. 

İpek Yolunun Orta Asya bölümü uzun yıllar  boyunca Türk Kavimlerinin kontrolünde kalmış, yolu kullanan tüccar ve kervanlar vasıtası ile Türk kültürü ve sanatı yanı sıra özünü Tamga’lardan alıp, sistemli hale getirerek kullandığı runik yazısı da geniş bir yayılım alanı bulmuştur. Ticari yollar güzergahı boyunca bu yazıdan örnek alınarak değişik kavimlerce, oluşum felsefesi benzer farklı yazılar da ortaya konmuş böylece bir çok kavim İpek Yolu vasıtasıyla Runik Yazıyı kendi dillerine adapte ederek ulusal alfabelerini oluşturmuşlardır. 

Runik Yazı ve Tamgayla ilgili olarak Türkoloji Araştırmacılarının genel görüşü ; 

Fenikeli tüccarlar ile Etrüskler kanalıyla Asya iç bölgelerinden farklı yollar takip ederek Avrupa içlerine kadar yayıldığı, bunlardan kuzey Avrupa’da yer alanlarının Futhark olarak anıldığı, Anadolu’da Likyalılar ve Frigyalıların Fenikelilerin etkisi ile Runik Yazı kullanmış olduğu, son olarak Greek kavimlerinin de Frig ve Lidyalılardan öğrendikleri Runik yazıdan Latin alfabesini oluşturduğu yönündedir ki Samsun Müze Müdürlüğünce 2010 yılında Atakum İlçesi, Kurupelit Mevkiinde gerçekleştirilen kurtarma kazılarında Arkaik dönem yazısı Attika çanak-çömlek parçaları ele geçmiş olup Müze teşhirinde sergilenmekte ve Anadolu’nun farklı yerlerindeki somut arkeolojik veriler ışığında da rahatlıkla kanıtlanabilir niteliktedir. 


Geniş bir coğrafyaya yayılma imkanı bulan , yaratıcılarının Ön- Türk ve İskitler (saka) olduğu düşünülen , Anadolu’ya Kuman-Peçenek-Kıpçak ve Oğuz Boyları eliyle taşınan Türk Runik Yazı ve Tamga’larının tespit sayıları son yıllarda hız kazanan çalışma ve araştırmalara paralel olarak artış göstermiştir. 

Ankara- Güdül, Erzurum- Cunni, Hakkari Stelleri, Ordu-Mesudiye ve son olarak da Samsun örnekleri bu çalışmaların bir ürünüdür. 

Anadolu topraklarında yaygın olarak kullanıldığı kayalara kazınmış somut verilerle kesinlik kazanan Türk Runik Yazı ve Tamga’larının Samsun’da tespit edilmiş ilk örnekleri Terme Ambartepe ve Salıpazarı Yeşilköy Kaya Yazıt ve Tamga’larıdır. Kökeni binlerce yıl öncesine dayanan ve Orta Asya’da , Turani kavimlerin yaygın olarak yaşadığı bölgelerde görülen , zaman içerisinde geniş bir coğrafyaya yayılan runik Ön-Türkçe yazı ve Tamga’ların Anadolu serüveninde Samsun’unda önemli bir yer tuttuğu bu tespitlerle kanıtlanmıştır. 





Her iki yerde tespiti yapılan yazıtlar ölü gömme kültü ,defin adetleri ve inanç ritüelleri ile ilgili yazıtlardır. Orhun-Yenisey, diğer runik Türk yazıtları ile Göktürk Alfabesinin incelenerek Samsun örnekleriyle karşılaştırılmasından mevcut yazıtların muhtemelen Ordu-Mesudiye/Esatlı Köyü yazıtında olduğu gibi Gök Tengri’ye (Ay) yakarış ve ölen kişiye ait bilgiler içerdiği anlaşılmaktadır. 

Üç ayrı kaya parçasında görülen yazı ve Tamga’larda Türklerin kendilerine isim olarak da verdiği OK (Bozok,Üçok), + ,D tamga’ları dikkat çekmektedir. Türklerce betimlenen ilk damgaların başında ‘’OK’’ damgasının geldiği bilinmektedir. Ok işareti ve sesi sadece Türkçe de anlamlı olup, tamamen Ön-Türkçe kökenlidir. 

Artı (+) Damgası ise Tengri (Gök Tanrı) demek olup, ölen kişinin günahsız olarak Tengri’ ye kavuştuğunu ifade etmektedir ve bir çok Türk boyunca arma olarak kullanılmıştır. Daha sonra Hiristiyanlık inancında Haç’a dönüşen Tamga daire içerisine alınmış haliyle de Türkler ve onlar vasıtasıyla diğer Pagan inanca sahip kavimlerce kullanılmıştır.

Viking Krallığının kurucusu Odin’in sembolü daire içerisine alınmış artı (+) Tamgası olup, Odin Haçı olarak bilinmektedir. Bugün Samsun Müzesi teşhirinde bulunan pişmiş toprak bir lahitte Odin Haçına rastlanması pagan geleneklerin Samsun’un Helenistik dönemine yansımış iz düşümü olarak değerlendirilebilir. 

D formundaki Tamga yada Runik Yazı ise OK+YAY ve AY hecesini karşılayıp, Gök Tanrıyı ifade eden AY ‘ı da sembolize edebilmektedir. OK ve ARTI (+) Tamga’ları aynı kaya üzerine yontulmuş olup D harfi veya Tamga’sının olduğu alanda EB hecesini karşılayan ve Ev anlamını taşıyan harf ile çubuk, dalgalı,çatallı formlardan oluşan heceler dizisi mevcut olup , tam metin için okuma önerilerinin yapılması gerekmektedirler. Muhtemelen metin AY ‘a yakarış ifadelerinin bulunduğu adak yazıtı niteliğinde olmalıdır.


Salıpazarı ilçesi, Yeşilköy ,Kayadibi Mahallesinde yer alan oda kaya mezarlarının tespit-tescil ve sit alanı belirleme çalışmaları esnasında heyelan veya insan kaynaklı tahribatlarla arazideki eğim boyunca aşağı yuvarlanmış iri kütleli kayalardaki yoğun yosun doku altında runik Türkçe yazı, Tamga ve çizgisel karakterde şematize edilmiş betimlemeler tespit edilmiş, bunların 2009 yılında tespit edilip üzerinde araştırmaların devam ettiği Terme İlçesi, Ambartepe Beldesi , Tellipınar Mahallesindeki ahşap yığma tekniğinde inşa edilmiş Caminin bahçesinde bulunan bir mezar taşıyla paralellik gösterdiği anlaşılmıştır. 





Anadolu Türk Tarihi genellikle M.S. 1071 tarihinde Doğu Roma ile Büyük Selçuklu Devleti arasında gerçekleşen Malazgirt Zaferine dayandırılmaktadır. Ön girişler ise 1040 yılındaki Dandanakan savaşına kadar geri götürülüp , konu Vakıflar Haftastasının başlangıcı olarak kabul edilen 1048 tarihli bir Erzurum Vakfiyesiyle desteklenmektedir. 

Ancak bu durum Anadolu Türk İslâm Tarihiyle alakalı olup, İslâm Öncesi Anadolu Türk Tarihiyle ilişkili değildir. 

Çünkü Anadolu Türk İskan Tarihi Ankara Güdül, Erzurum Cunni, Hakkari Stelleri, Ordu-Mesudiye ve son olarak da Samsun- Salıpazarı Yeşilköy, Terme Ambartepe-Tellipınar örnekleri ile Milad’ dan önceki dönemlerdeki varlığını kanıtlamış durumdadır. 


Ataların asırlar önce kayalara vurduğu damgaların Samsun’da şimdiye kadar tespit edilememiş olma nedeni iklimsel olup, kayaları kaplayan yosun yosun dokusudur. Söz konusu yazıların Türkologlarca okuma tekliflerinin yapılması bizlere fikir, düşünce ve eylemlerini betimlemelerle işe başlayan ve sistemli hale getirerek runik alfabeye dönüştürmeyi başaran Atalarımızın, kayalarda ölümsüzleştirdikleri duygu ve düşüncelerini anlama ve aktarma fırsatı da sunacaktır. 

Kökeni Ön-Türklere kadar uzanan Türk Runik yazı ve Tamga’larının aynı gelenekle ürün vermiş Salıpazarı ve Terme –Ambartepe örnekleri Samsun’da tespiti yapılan ilk Türk Runik yazıları olma özelliğini taşımaktadır. Ayrıca yazıt ve tamga’ların bulunduğu alandaki üç sekili/ölü yataklı oda kaya mezarların çevresindeki demir çağ seramikleri, yakın mesafedeki Garpu Kale açık hava kutsal alanı ve İnbükü kaya mabedi birlikte değerlendirildiğinde her ne kadar tek odalı kaya mezarların tarihlendirilme problemi Anadolu için çözülmemiş bir konu olsa da Geç Demir Çağ geleneğini yansıttığı değerlendirmesi göz ardı edilmemelidir. 

Tespiti yeni yapılan Salıpazarı İlçesi, Esat Çiftliği Köyü,  Avlulu Giriş Mahallesi, Bakır Kuyusu /Bakır Gözü Mevkiindeki Bakır Ocağı ise Demir Çağ ve öncesi ticari ilişkiler ağı ile Kaya Mezarları, Açık Hava Tapınağı, Kaya Mabedi ve Runik Türk Yazı ile Tamga’larının aynı bölge içerisinde yer alma nedeni hakkında ip uçları sunmaktadır.

Runik yazıyı Avrasya’da ilk kullananların Ön-Türkler ve İskitler (Saka) olduğu bilinmekte olup, İskitlerden sonra İpek yolu güzergahında kullanılmış ve buna paralel olarak da farklı coğrafyalarda yayılmıştır.

İskit’lerin, kendilerinden önce Anadolu’ya geçen akrabaları Kimmerler’in (MÖ.8.yy) ardından, MÖ.6.yy.da Kafkaslar üzerinden gelerek 28 yıl süren Anadolu macerası kısa bir zaman dilimi gibi görülse de Anadolu Tarihi Kronolojisini değiştirmeye yeterli olmuş, bu kısa zaman zarfında krallıklar yıkılıp, yeni krallıklar kurulmuştur. 

Yerleşik-Çiftçi ve Göçebe gruplardan oluşan iyi savaşçı, yeni Anadolulu İskitlerin Asya içlerinden yanlarında getirdikleri sadece ünlü maden sanatları, hayvanları,silahları ya da çadırları olmayıp, bir gelişim süreci ürünü olan duygu, davranış ve fikirlerinin sistemli bir düzenek haline getirilerek kullanıldığı runik alfabeli yazıları da olmuştur.

Boyalı resim,kazıma-oyma ve çizgisel-üsluplaşmış (şematize edilmiş) betimleme tekniklerinde yazılan ve biçimsel formunu eylem, duygu , fikir ve düşünce ifadesinden alan Runik Yazıları ve Tamga’larını çadırlar, dokuma (halı-kilim), ticari ve siyasi belgeler ile ihtiyaç duyulan her alanda ve malzeme üzerinde, özelliklede dayanıklı ve masrafsız doğal malzeme olan taşlar ile kayalarda oyarak ölümsüzleştirip kalıcı hale getirmeyi başarmışlardır. Bu nedenle Asya içlerine kadar hemen hemen tüm Türk kavimleri , kültür, adet ve gelenekler ile kurganlardan tespit edilen ölü gömme adetiyle ele geçen eserlerin değerlendirilmesinden Turani kavim olduğu genel kabul gören İskit’lerin Anadolu’da ve geçiş güzergahları Karadeniz bölgesinde kayalara nakşedilmiş Tamga ve Runik Yazılarını görmek şaşırtıcı olmamalıdır.

Daha önce Ordu İli, Mesudiye ilçesi Esatlı köyünde runik Türkçe yazı ve tamga’lara rastlanmış ve okuma teklifleri yapılmıştı. Bu durum runik yazı ve Tamga geleneğinin Karadeniz üzerinden Anadolu’ya yayıldığını göstermektedir. 

Runik yazı ve Tamga’lar kayalar üzerine yapılan sembolik resim ve şekillerle başlamış, bu resimlerin yapımında tabiatta mevcut olanın aynen taklit edilerek betimlenmesi suretiyle fikrin ifade edilmesi sağlanmıştır.

Bu tip yazı ve damgalara Petroglif denmektedir. İlkel kaya resimleri olan Petroglifler Ön-Türk yazı kültürünün kaynağı ve yaşam dili olarak günümüze kadar ulaşmış , Türk tarihinin önemli vesikaları olarak değerlendirilmektedir. Türk insanı bir takım ifadeler yüklediği çizgisel şekillerle anlatmak istediklerini önce kayalara resmetmiş, oymuş ve çizmiş ardından bunları dokuma , maden, taş işçiliği başta olmak üzere diğer sanat eserlerine de aktarmayı başarmıştır.

Bu gün Türk kavimlerinin yaşadığı her yerde halı-kilim başta olmak üzere tüm el sanatı ürünlerinde Türk runik yazıtı ve tamga’larından izler görmek mümkündür. Ön-Türk runik yazı sistemi irdelendiğinde ve mevcut örnekler değerlendirildiğinde temelinin Tamga kavramı üzerine kurulu olduğu anlaşılmaktadır.

Çünkü Tamga’ların her biri ayrı bir kavramı ifade eden hece okunuşunda bir sözcüğü karşılayabilme tutarlılığına sahiptir. Her bir şekil tek harf görüntüsünde olmasına karşın hece olarak okunur ve yalnız başlarına da bir kavram ifade edebilir özelliktedirler.

Eylemin yapılış şekline paralel olarak düz çizgi ,çatallı ve dalgalı çizgilerden oluşan Tamga’lar olup, yapılan bir nevi eylemlerin ve nesnelerin betimlenmesi işlemidir. İlk olarak düz çizgili şekillerden başladığı düşünülen Tamga’lar ihtiyaçlar doğrultusunda kendini geliştirerek eylemleri betimleyen semboller düzeneği haline dönüştürülmüştür. İlk betimlenen damgaların başında ‘’OK’’ damgasının olduğu bilinmektedir. 

Türkçe konuşan ilk insanlar tek heceden oluşan doğal seslere anlam yüklerken bunların, gündelik yaşamın parçası olarak her an doğada görülen ay-göl gibi oluşumları, elkol gibi insan vücudu ile ilgili uzuvları, at-kuş gibi canlı yaratıkları ve ok-yay gibi nesneler ile koşmak-almak gibi eylemleri ifade eden kavramlar olmasına dikkat ettikleri anlaşılmaktadır.

Sonuç olarak kökeni binlerce yıl öncesine dayanan ve Orta Asya’ da Turani kavimlerin yaygın olarak yaşadığı bölgelerde görülen ,İpek Yolu ve diğer ticari kervan yolları aracılığı ile zaman içerisinde geniş bir coğrafyaya yayılan Runik Türkçe ve Tamga’ların Anadolu serüvenin de Samsun’unda önemli bir yer tuttuğu bu tespitlerle kanıtlanmıştır.




Arkeolog/Sanat Tarihçisi -SAMSUN 2011









Samsun'da 1995 yılında yol çalışması sırasında bulunan ve 
paha biçilemeyen 64 parçadan oluşun Amisos Hazinesi 
Samsun Arkeoloji ve Etnografya Müzesinde sergileniyor. 





SAMSUN DA İKİ KURGAN
FOTOĞRAF İÇİN O.POLAT'A TEŞEKKÜRLERİMLE







SAMSUN - YAZITLI KOÇ MEZAR TAŞI
Ashmolean Müzesi Oxford'ta....



Açıklamasını şu şekilde yapmışlar. 
"Samsun" Ram 

circumstances of the find except that the ram is supposed to be "from Samsun," a port on the Black Sea which could have served as a maritime outlet for the Hittites. Sayce acquired the object and a line drawing was published by Evans (1964: 768) in 1935 and reproduced by Bossert (1942). It is now in the Ashmolean Museum. 

I understand that the Ashmolean dated the ram to the mid-late first millennium CE, which makes the Linear A inscription a fake.  ?!? 

did they search with the Turkish inscriptions? NO THEY DiDN'T...THiS iS TURKiSH CULTURE -SB

Here is the strange part of the story. Evans (1964: 768) says that "a careful examination of the graffiti has assured me that the bulk of the signs represent recognizable form of the Minoan linear Class A" and he adds in footnote 3:

Obviously the votive figure had been acquired by Professor Sayce in pre-Minoan days [that is, prior to the discovery of Linear A inscriptions]. In his MS. description it appears as a "graffito inscription in an unknown script"..LİNK (is it?, No it is Turkish. Stone Ram is also Turkish Culture, it is gravestone. )









GÖRÜYORSUNUZ İŞTE BATI, 
TÜRK TARİHİNİ ve KÜLTÜRÜNÜ YOK SAYIYOR...SB









SAMSUN
FOTOĞRAF İÇİN N.BİLGİLİ'YE TEŞEKKÜRLERİMLE




İSKİT 




İLGİLİ YAZI : 










KAYNAKÇA:
*AKALIN,L.S.;(1993),Türk Folklorunda Kuşlar , Kültür Bakanlığı Yayınları,sayfa: l41,Ankara
*AKSOY,M;www.mustafaaksoy.com (Altaylardan Anadolu’ya Damgalar)
*Atalay, B.; (2006). Divanü Lügati't – Türk, Türk Dil Kurumu Yayını,Ankara
*AYDA,A.;(1992), Etrüskler (Tursaklar) Türk İdiler, S.126 , Ankara
*AYYILMAZ,C.;(2003), “Gamalı Haç (Svastika)”, Töre Dergisi, S.V., S. 17; İstanbul
*BAYCAROV,Y.; (1996),Avrupa’nın Eski Türk Runik Abideleri -T.C. Kültür BakanlığıYayınları, Bilim Dizisi-9, S., Çeviren: Muvaffak DURANLI, sy. 96-97,Ankara
*CANPOLAT,M.;(1974),Divan-ı Lügati’t -Türk’te Şamanizm İzleri,Türk Folklor Araştırrmaları Yıllığı,Belleten,Ankara
*ÇİĞDEM,S.( 2006),Urartu Krallığınınn Doğu Karadeniz İlişkilerinde Diauehi Ülkesinin Rolü,
Erzurum,
*E. YAKUPOĞLU- B. SEYSENOV;(2001), Elemge Eygili Korkut Ata Tağlımı Egemendi
Elimizde, s.74.,Almata
*Ebulgazi Bahadır Han; (1974),Türklerin Soy Kütüğü, Haz: Muharrem ERGİN ,sayfa 48-52,İstanbul
*EKREM,M.A.;(1970), Şamanlığın ve eski Türk Kültürünün Dobruca’daki Kırım Türkleri Folklorunda İzleri,I.Uluslarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri,,C I, s.109, Ankara
*GÖKALP,Z.;(1976), Türk Medeniyeti Tarihi, Kültür Bakanlığı Yayınları, sayfa 63,İstanbul
*GÖKYAY,O. Ş.;(1974), At Üzerine,I.Uluslar arası Türk folklor Bildirileri,S.75, Ankara
*GÖNÇER,S.; (1971),Afyon İli Tarihi,C I, s.248-250, İzmir
*GÜVENSOY,T.;(1979), 24 Oğuz Boyunun Anadolu’daki İzleri,Türk Halk Bilimleri Araştırmaları Yıllığı, s.73-98, Ankara
*GÜNALTAY, Ş.;( 1951),Yakın Şark,IV,C I,Türk Tarih Kurumu,Ankara
*GÜNALTAY, Ş.,;(1937),"Sakalar", Tarih Semineri Dergisi, l. Sayı, S. 5-8.
* Herodotos, (1973),Herodot Tarihi (Çev. M. Ökmen), s. 24,İstanbul
*İNAN,A. ; (1935), "Ongun ve Tös Kelimeleri Hakkında", Türk Tarih ve Arkeologya Dergisi'nden Ayrıbasım, sayfa 2, İstanbul
*KAFESOĞLU, İ.;(1993), Türk Milli Kültürü,S. 95,İstanbul
KAŞGARLI,M.;(2005), Divânü Lugâti’t-Türk, Çeviri, Uyarlama, Düzenleme: Seçkin ERDİ,Serap Tuğba YURTESER, Kabalcı Yayınevi, sy. 23-24 ve 86
*Kül-Tegin; (2003),Orhun –Yenisey Yazıtları,VI-VIII.yy.,Türksoy Yayınları,No:20,Ankara
*KÜRÜM,T. ;(1992), Futhark Alfabesinin Gizemi,Antalya.
*KÖMEN, M.; (2005). Türük Bil Yazısı Yazım Kuralları : Kök Türkçe. Töre Yayınları
*ÖGEL,B.; (1971), Türk Mitolojisi I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, sayfa 32, Ankara
*ÖZTELLİ,C.;Anadolu’da Şamanlığın İzleri,I. Uluslar arası Türk Folklor Semineri Bildirileri,s.410, Ankara,1974
*Sevin, V., Hakkari Taşları Çıplak Savaşçıların Gizemi, İstanbul, 2005, s. 17.
*SEVİN,V.(2001),Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası I, Ankara,TTK
*SÜMER,F.;(1999), Tarihleri-Boy Teşkilatı Destanları Oğuzlar (Türkmenler), Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, sayfa 227-229-232, İstanbul
*STRABON;(2000),Antik Anadolu Coğrafyası,Kitap:XII,XIII,XIV,Çeviren:Prof.Dr. Adnan PEKMAN , Arksan, 4.Baskı,İstanbul
*TARCAN, H.; (2003),Tarihin Başladığı Ön-Türk Uygarlığının Resmi Tarihin Çöküşü, , s. 146-147, İstanbul
*Tekin, T.;(2010). Orhon Yazıtları. Ankara: Türk Dil Kurumu.
*Tekin, T.; (2004). Makaleler 2 : Tarihi Türk Yazı Dilleri. Öncü Kitap.
*Tekin, T.; (2000). Orhon Türkçesi Grameri. Mehmet Ölmez Yayınları İstanbul
*Tekin, T.; (1997). Tarih Boyunca Türkçenin Yazımı ,Simurg,İstanbul
*PARLAK,T.;(2007), Turan Yolunda Aral’ın Sırları, s. 33 , Ankara
*PARLAK,T.;(2002), Geleneksel Kazak Halı Sanatı (Aral Bölgesi El Halıcılığını Geliştirme Projesi), s. 124, Ankara
*ULUÇ,G.;turkcesivarken.com/turk-damgalarinin-kokeni/
*XENOPHON; (1998),Anabasis (Onbinlerin Dönüşü),I,Çeviren:T.GÖKÇOL,İstanbul
*RADLOF,W.; (1976),Sibirya’dan Seçmeler,Kültür Bakanlığı Yayınları,S.167, İstanbul
*RAMSAY,W.M.;(1960),Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası,Çeviren:Mihri PEKTAŞ,İstanbul,Milli Eğitim Basımevi
*RASONYİ,L; (1988),Tarihte Türklük, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları Nr:83,
sayfa 22, Ankara
*Yurt Ansiklopedisi;(1981),Samsun mad.,Türkiye İl İl,C I,s.6566,İstanbul