13 Eylül 2014 Cumartesi

AKAD - HİTİT - TÜRK/TURAN - ÇİFT BAŞLI KARTAL











...The old Turanian race of Babylonia named 
from the region Akad or Ak-kad....

...There is no doubt that their language is Turanian, 
apparently nearest to Turkish...


Fatis of Man - Forlong



*


Akkadian, although a dead language, has left deep imprints 
on Semitic and some Indo-European languages, 
and has played an important role in the history of mankind.

It is accepted as the ancestor of all the Semitic languages. Beginning from the era of Sargon I, it became the official language in a vast area from Anatolia to Egypt and to India.

Akkadian was the "Lingua Franca" of the ancient world, 
and has passed on many words to other languages such as 
Persina, Sanskrit and Greek. 
Although, Assyriologists at present ignore it,
the language spoken in the very days of Akkad, in BCE 28-24, 
may have been an agglutinative language like today's 
Turkish or Magyar,
 rather than an inflective language like today's 
Arabic and all Syriac languages.

Thus it may show parallelism with Turkish.

Elşad Alili - Institution of Linguistics, Azerbaijan
Osman Çataloluk - Department of Archeogenetics, Turkey

Similarity Between Turkish & Akkadian Based on 
Rules of Inflective Agglutinative Languages

AL&LS Advances in Language and Literary Studies


*

Arabic and Turkish






..............






Bilgames/Gılgamış/Alpamış

Altaic Hieroglyphs and Hittite inscriptions








....It has a long mythical history among Turanian Hittites,
 and other tribes from Central Asia, 
connected with owls and Svastika crosses......


Faits of Man - Forlong




Hitit , Alacahöyük MÖ.14.yy - Çift başlı kartal

Kazakistan - Çift kulaklı kartal - MÖ.3.yy
Bir Türk kurganında bulunan Kulaklı Kartal ...
Selçuklular da bu Kulaklı Kartalı İmparatorluk sembolü olarak kullanmıştır.


Mezopotamya 
Çiftbaşlı Kartal veya çiftbaşlı yaratıklar Mezopotamya kökenlidir. 

Ancient Near Eastern cultures had used the double-headed bird motif millennia before the Crusades. It has been used as a heraldic emblem of many royal houses, and is still a state symbol in some countries. However it was Mesopotamian Origin.





.......


HATTİLER....

"Avrupalılar bu kavme Hitit adını verdiler. Prof.Şemsettin Günaltay'a göre bunun sebebi de Tevrat'ın İbranice nüshalarında bu halka verilen "Hittim" veya "Khetim" sözcüğünden alınmış olmasıdır. Halbuki Asur kitabelerinde ve Boğazköy'de bulunan kendilerine ait tabletlerde bunlar "Hatti" adıyla geçmektedir. Dyakonoff, Heta'nın Tevrat'a dayalı klasik okumalardan olduğunu, Hatti kelimesinin ise Akkadça yazılmış tabletlerde geçtiğini belirtmektedir.

Günaltay'ın bu haklı tespiti, Prof.Bilge Umar tarafından da teyit edilmiştir. Umar şöyle diyor:

^ Tevrat , batı dillerine çevrilirken, Almancaya çeviri yapan Martin Luther, Ht ile gösterilmiş sözcüğü Hethitler diye; İngilizce ve Fransızcaya çevirenler Hititler diye okuyup aldılar. Çünkü o sırada, hatta 19.yüzyıla kadar bu halk üzerine hiçbir şey bilinmiyordu. Yevrat çevirilerinde bu çelişkili uydurmacılıkların yapılmasına şaşmamak gerekir. Gerçekten Tevrat'ın Türkçe çevirisinde de aynı uydurmacılığın, değişik biçimleri bulunuyor ve aynı halk, bazen Hit'ler diye, bazen de Het'ler, Het oğulları, Hitti'ler diye anılıyor....

19.yüzyılda ve 20 yüzyılın başında Türkiye aydınları arasında en yaygın yabancı dil Fransızca olduğundan, o uydurma adlar içinde, Fransızların kullandığı ad, onların söyleyiş biçimiyle Hititler diye Türkçeye geçti.^

Halbuki Araplar dahi eserlerinde bu yanılgıya düşmemiş ve onlardan "Hassi" diye bahsetmişlerdir. Ekrem Akurgal ise, daha önce bu hataya düştüğü için, tükürdüğünü yalamamak adına, Hattiler proto-Hititler diye takdim etmeyi, bir noktada zahiri kurtarmayı tercih etmiştir. Bu halkın adının Türkiye'de belli bir çevre tarafından "Eti" olarak değiştirilip, aynı adla bir banka dahi kurulmuş olması ise, gerçekten tarih adına gülünç bir ucubedir. Halkın diline yerleşen ve kıyamete kadar değiştirilmesi mümkün olmayan "galat-ı meşhur"lar vardır ve bunlar bir noktada mazur görülebilir ; ama üniversitelerimizde hala bir bölümün adı "Hititoloji" ise ciddi olarak akademik seviyemizin sorgulanması gerekir.

Hattiler hakkında en geniş bilgiyi sayısı yaklaşık 15 bin olan ve bugüne kadar büyük kısmı okunan Kapadokya'daki tabletlerde buluyoruz. Bunlar MÖ.15.-14.yüzyıllarda başkent Hattuşa'da (Boğazköy) oturan , Kapadokya'nın tamamı ile Suriye'nin büyük bir kesimi ve Orta Anadolu'nun bir kısmını hakimiyeti altına alan krallar için yazılan kitabelerdir. Kullanılan dil o gün diplomatik alanda ise Akkadca'dır.

Hatti tarihinin ikinci temel kaynağı kazılarda ortaya çıkarılan veya doğrudan yer üstünde bulunan resim yaızlı (hiyeroglif) tabletlerdir. Bu tabletlerin büyük bir kısmı henüz okunamamıştır.

Üçüncü kaynak ise, Hattilerle komşu olan devletlerin arşivlerindeki belgelerde zikredilen bilgilerdir. Mısır'ın 18.21.sülalelerinin hakim olduğu 250 yıllık dönemi anlata arşiv vesikalarında Hattilerle ilgili önemli bilgiler yer aldığı gibi, Mısır'ın hakimiyeti altında bulunan başka halklarla ilgili bilgiler de vardır. Tel-Amarna'da bulunan tabletlerde Hatti-Mısır ve Mısır-Suriye ilişkilerine ait daha fazla detay vardır. Çünkü o dönemde Suriye, Mısırlıların, Hattilerin ve Asurilerin çıkarlarının kesişme noktasıydı.

Ş.Günaltay'a göre Hattiler, Sümer, Elam ve Subarlarla aynı ırka mensuptur ve delili de Erzurum'un kuzebatısındaki Karaz höyüğünde bulunan bakır devri çanak çömlekleriyle Orta Anadolu'da bulunan bu tür eşyalar arasındaki benzerliklerdir ve ayrıca bunlar yeni göç dalgalarının muhaceret yollarını göstermesi itibariyle önemlidir.

Yine Günaltay'a göre Zagros dağlarının kuzeyindeki bölgeye yayılmış olan brakisefal kitlelerden kopan akıncı boylar, kuzeyde Kars, Erzurum, güneyde Erbil üzerinden Anadolu'ya yayılmışlar ; Erbil üzerinden akanlar ise Dicle-Fırat arasındaki bölgeye saçılmışlardır.

Bunlardan Kapadokya'ya yayılanlar tarihçiler tarafından ön-Hattiler , Habur-Fırat arasına yerleşenler ise Hurriler olarak tanımlanmaktadır. Anadolu'da ayrı ayrı siteler kuran bu kollar, brakisefal yani kafatasları geniş ve önden arkaya doğru kısa, burunları büyük, dilleri bitişik olmaları hasebiyle Akdeniz dolikosefallerden ve Samilerden farklıydılar. Bunlar Asya'dan gelen Asyanik tiplerdi.

MÖ.II.Binyıl başlarında Orta Anadolu'nun doğudan gelen yeni bir istila dalgasına maruz kaldığı anlaşılıyor. Cambridge'in klasik eski tarihine göre bunlar Kuzey Mezopotamya batısından ve Toroslar üzerinden gelmişlerdir. Esasen ön Hattiler'den Hattuşaş veya Hatti şehrini alarak burayı başkent yaptıktan sonra Hattiler olarak bilinen bu halkın nereden geldiği konusu hayli ihtilaflıdır. Kimilerine göre Batı tarafından ve boğazlar üzerinden gelmişlerdir, kimileri (örneğin Sayce) Hatti ayakkabılarının uçlarının dağlık bölgelere mahsus çarıklarda olduğu gibi yukarıya doğru kıvrık oluşuna dayanarak bunların Kafkaslardan geldiğini ileri sürmüştür.

Nesi (Nesa) Hattilerinin Subarular ve Hurriler gibi yuvarlak kafalı Alpin tip insanlar olduklarını belirten Hrozny şöyle diyor : ^ Hititleri Anadolu'ya Balkanlardan ve Avrupa'dan getiren nazariyenin arkeolojik ispatı yoktur. Bunların doğudan , Kafkaslardan gelmiş olmaları nispeten daha çok pozitif bir görüştür. Kültepe'den çıkarılan Asur çivi yazısı Hitit çivi yazısına benzemiyor. Hititler yazıyı MÖ.II binyıl başlarında Anadolu'ya girerken yollar üzerinde başka yerlerde, Erzurum-Van yahut Yukarı Suriye taraflarında öğrenmiş olabilirler.^

Sanırım Ş.Günaltay, bu iddialara dayanarak "eski Subarular ve Hurrilerin yurdundan gelen bu yeni dalgaların da onlar gibi Asyalı oldukları ve muhtemelen ön Hattiler, Luviler, Hurriler ve Kaslarla aynı zamanda batıya muhaceret eden gruplar içinde bulunduklarını söylemektedir.

Şunu da bir not olarak kaydetmek gerekir ki, diğer adı Kaneş/Kaniş olan Nesa (Neşa) kentinin adının buraya nereden geldiği de araştırmalıdır. Bilindiği gibi Orta Asya'da şimdiki adı Karşı olan Nesa isminde çok eski bir kent vardır.

Bazıları bunun İskender zamanında kurulduğunu söylüyorlarsa da, kentin tarihinin çok öncelere dayandığı düşünülmektedir. Bilindiği gibi halklar muhaceret etmişlerse, gittikleri yeni topraklara eski yurtlarındaki coğrafi adların bazılarını taşırlar. Acaba Nesa adı da bunlardan biri olabilir mi? Bu konuda bir şey söylemek zor ve ancak tahminler yürütülebilir. Ama Orta Asya'daki Issık-Göl'ün adının eski çağlarda İskenderun körfezinin İssikos Denizi (Sıcak Deniz) şeklinde görülmesi, insanın aklına ister istemez böyle bir ihtimali getirmektedir.

Ekrem Akurgal, Hatti ve Hitit dilinin (çünkü o ısrarla Hattileri ön-Hititler olarak görmektedir) Hint-Avrupa ve Sami dillerinden tamamıyla değişik, kendine özgü bir dil olduğunun altını çizmektedir. Hatti dilinin Hint-Avrupa ve Semitik dillerden olmadığı da ilim adamları tarafından ittifakken kabul edilmektedir.


D.Ahsen Batur
Kürdoloji Yalanları kitabından

...

Hititler Hattilerin ülkesine gelip, onların tanrı panteonlarını ve dillerini kullandılar.
Hatti dili Hint-Avrupa olmayan eklemeli dildir. İskitler, Kimmerler ve Partlar gibi...

Hatti Ülkesi Hitit oldu...ve başkentleri Hattuşa aslında Hattiler tarafından kurulmuştu.

The Hittites came to the land where the Hattians lived and Hittites used their pantheon of gods and language.... a non-Indo-European, Agglutinative Language, like the Scythians, Cimmerians, Partians....
The land of Hatti became Hittite....
and The Capital city Hattusa was originally founded by the Hattians....

.....

Sümerler ve Elamlar gibi Hititler de Türk dilli olmuş ve bugünkü Anadolu’nun belki de ilk sakinlerini teşkil etmişlerdir. Dolayısıyla Anadolu’nun birinci sakinleri Yunanlılar ve ya başka Hint-Avrupa dilli halklar olmamış, Türklerin ulu dedeleri olmuş ve ilk uygarlık ve devleti burada onlar yaratmışlardır.



.....

"Ş.Günaltay'a göre Hattiler, Sümer, Elam ve Subarlarla aynı ırka mensuptur"......Sümerler, Elamlar ve özellikle Subarlar Türktür. Dilleri Türkçedir.......Suvar=Subar =Sabir "v" "b" yer değiştiriyor 

"Göbeklitepe tapınağını hangi boyların kurduğu sorusuna kesin cevap vermek mümkün olmasa da, Sümer (Kenger-Kingiiri) ve Akad dilli yazılı kaynaklar bu bölgede MÖ. 3 bin yıllarında SUBAR boylarının yaşadığını yazarlar. 

Urmu Teorisine göre, iki nehir arasının Bağdat’tan kuzeyde Subartu adlanan arazisi Proto-Türk Subarların ülkesi idi ve burada son Subar beyliği de MÖ. 673- den sonra dağılmıştı. Göbeklitepe kronolojileri değiştirecek çetin sorunlar ortaya çıkarmıştır ve Subar Türk Boylarının burada olması çok önemlidir."


Prof.Dr.Firudin Ağasıoğlu

ELAMLAR / ELAMİTES

Kaybolan Cennetin Peşinde; Sümer ve Akad: 
Ütopya mı?  Gerçek mi?



ÇİFT BAŞLI KARTAL - 12.yy
Selçuklu - Hanedanlık Sembolü - Louvre Müzesi




Selçuk 

Sumer / MÖ.4000-3100




Zengiler (Zengid Atabeg Turks)







Tlingit, Kuzeybatı Pasifik Sahili yerli halkı  

















"Kassilerin dili komşuları olan 
Elamlar ve Gutti-Lullubilerin diline yakındı ve onlar gibi eklemeliydi."


EK: