İnsan ölümlü olarak ve yalnızca tanrılara
hizmet etmek için yaratılmıştır.
Bu kötümser antropoliji Enuma Eliş'te dile getirilmiştir.
Bu anlayışa başka önemli dinsel metinlerde de rastlanır.
"Efendi ile uşak arasındaki diyalog"
bir sinir krizinin daha da ağırlaştırdığı nihilizmin ürünü gibidir.
Efendi ne istediğini bile bilmez.
Her türlü insan çabasının boşluğu düşüncesi ruhunu ele geçirmiştir:
"Eski harabelerin tümsekleri üzerine çık ve enine boyuna dolaş ; eski zaman adamlarının ve günümüz adamlarının kafataslarına bak: Kötü kimdir, sevimli insansever kimdir?"
...
Dünyanın Yaratılışı
Enuma Eliş adıyla bilinen (bu ad şiirin ilk sözlerinden alınmıştır: "Bir zamanlar yukarıda...") kozmogoni şiiri, Gılgamış ( onun adı Bilgameş/Bilgamış'tır-SB) destanıyla birlikte Akkad dininin en önemli yaratımını oluşturmaktadır. Sümer edebiyatında büyüklük dramatik gerilim, teogoni ve kozmogoni bilgisini ve insanın yaratılışını birbirine bağlama çabası açısından bu şiirle kıyaslanabilecek başka bir şey yoktur.
Enuma Eliş dünyanın kökenlerini Marduk'u yüceltmek amacıyla anlatır. İzlekler yeniden yoruma uğratılmış olsa da eskidir.
En başta ilk imge olarak sunulan, ayrışmamış su bütünlüğü ve bunun içinde seçilen ilk çift, Apsu ile Tiamat anlatılır. (Başka kaynaklar, Tiamat'ın denizi ve Apsu'nun dünyanın yüzeyinde durduğu tatlı su kütlesini temsil ettiğini belirtirler.)
Başka birçok ilk tanrı gibi, Tiamat da hem kadın hem de erkek olarak çift cinsiyetli olarak tasarlanmıştır. Tatlı ve tuzlu suların karışımından diğer tanrı çiftleri doğar.
İkinci çift, Lahmu ve Lahumu hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz. (Bir rivayete göre insanı yaratmak için kurban edilmişlerdi)
Üçüncü çift Anşar ve Kişar'a gelince, bunların isimleri Sümercede "yukarıdaki unsurların tamamı" ve "aşağıdaki unsurların tamamı" anlamına geliyordu.
Zaman geçer (Günler yayılır, yıllar çoğalır), birbirini tamamlayan bu iki "bütün"ün kutsal evliliğinden gökyüzü tanrısı Anu doğar; o da Nudimmud'un (Ea) doğmasını sağlar.
Genç tanrılar çılgınca hareketleri ve çığlıklarıyla Apsu'nun huzurunu bozarlar. Apsu da Tiamat'a yakınır:
"Bu tavırlarına katlanamıyorum, Gündüzleri dinlenemiyorum, geceleri uyuyamıyorum. Bu davranışlarına bir son vermek için onları yok etmek istiyorum. Ve sessizlik hüküm sürsün bizim için, (nihayet) uyuyabilelim!" (tablet I,satır37-39)
Bu dizelerde "Madde"nin (yani tözün ataletine ve bilinçsizliğine denk düşen bir varoluş hali), kozmogoninin önkoşulu olan her türlü harekete karşı dirence, ilk hareketsizliğe duyduğu özlem sezilmektedir".
Tiamat eşine bağırıp çağırmaya başladı. Acı bir çığlık attı:
"Ne! Kendi yarattığımızı mı yok edeceğiz! Onların bu tavrının can sıkıcı olduğuna kuşku yok, ama tatlılıkla sabredelim" (I,41-46).
Fakat Apsu ikna olmadı. Genç tanrılar atalarının kararını öğrenince, "tek bir söz söyleyemeden kalakaldılar. Ama "her şeyi bilen Ea" başı çekti. Büyülü sözleriyle Apsu'yu derin bir uykuya daldırdı, onun "parıltısını çıkarıp kendi üstüne giydi" ve Apsu'yu zincirledikten sonra öldürdü. Ea, bundan böyle Apsu adını verdiği suların tanrısı oldu. Karısı Damkina da Marduk'u Apsu'nun bağrında, "yazgılar odasında, ilkörneklerin tapınağında" doğurdu.
Metin bu son doğan tanrının büyük görkemini, bilgeliğini ve sınırsız erkini yüceltir. O zaman Anu, atalarına karşı yeniden saldırıya geçti. Dört rüzgar çıkardı ve "Tiamat'ı rahatsız etmek için dalgaları yarattı". Hiç huzurları kalmayan tanrılar annelerine başvurdular : "Apsu'yu, eşini öldürdüklerinde , bırakalım onun yanında yer almayı, bir kenara çekildim ve tek söz etmedin".
Bu kez Tiamat tepki göstermeye karar verdi. Canavarları, yılanları "büyük aslanı" , "öfkeli iblisleri" , "amansız silahlar taşıyan ve savaştan korkmayan" diğerlerini yarattı. Ve "ilk doğan tanrılardan...Kingu'yu yüceltti."
Bu hazırlıklar karşısında genç tanrılar cesaretlerini kaybettiler. Ne Anu ne de Ea Kingu'nun karşısına çıkmaya cüret edebildi. Yalnıza Marduk kavgayı göze aldı, ama o da önce en üstün tanrı ilan edilmesini şart koştu, diğer tanrılar bunu hemen kabul ettiler.
İki ordu arasındaki savaşın sonucu Tiamat ile Marduk arasındaki düelloyla belirlendi. "Tiamat onu yutmak için ağzını açtığında" , Marduk çılgın rüzgarları fırlattı, "rüzgarlar Tiamat'ın gövdesini genleştirdi. Karnı şişti, ağzı açık kaldı. O zaman Marduk bir ok attı, ok Tiamat'ın karnını deldi. bağırsaklarını yırttı ve kalbine saplandı. Böylece onu ele geçiren Marduk canını aldı cesedini yere attı ve üstüne çıktı".
Tiamat'ın yardımcıları kaçmaya çalıştılar, ama Marduk "onları bağladı ve silahlarını kırdı"; daha sonra Kingu'yu zincirledi, Yazgılar tabletini aldı ve kendi göğsüne bağladı.
Sonunda Tiamat'ın yanına geri geldi, kafatasını yardı ve cesedi "kurutulmuş bir balık" gibi ikiye böldü, bu iki parçadan biri gök kubbe, diğeri yeryüzü oldu. Marduk apsu sarayının bir suretini de gökyüzüne dikti ve yıldızların seyrini belirledi. Beşinci tablet gezegenler evreninin düzenlenmesini, zamanın belirlenmesini ve Tiamat'ın organlarından dünyanın şekillendirilmesini nakleder (gözlerinden Fırat ve Dicle akar, "kuyruğunun bir kıvrımından gök ile yer arasındaki bağı yarattı").
Sonunda Marduk, "tanrıları rahat ettirmek için onlara hizmet etme işini üstlenecek" insanı yaratmaya kara verdi.
Yenilmiş ve zincirlenmiş tanrılar hala kendilerine verilecek cezayı bekliyorlardı. Ea içlerinden yalnızca birinin kurban edilmesini önerdi. "Savaşı kimin kışkırttığı, Tiamat'ı isyana kimin teşvik ettiği ve kavgayı kimin başlattığı"nı öğrenmek için sorulan sorulara hepsi bir tek isimle yanıt veriyorlardı : KİNGU.
Kingu'nun damarları kesildi ve akan kandan EA insanlığı yarattı.
Şiirde daha sonra Marduk onuruna bir tapınak (başka bir deyişle saray) dikilmesi anlatılır.
Enuma Eliş, geleneksel mit izleklerini kullanmakta, ama daha karanlık bir kozmogoni ve daha kötümser bir insan bilgisi sunmaktadır. Genç şampiyon Marduk'u yüceltebilmek için, ilk dönemin tanrılarına, öncelikle de Tiamat'a "şeytani" değerler yüklenmiştir. Tiamat artık yalnızca her kozmogoniden önce yer alan ilk kaotik bütünlük değildir; sonunda sayısız canavarın yaratıcısı olarak ortaya çıkar; "yaratıcılığı" tamamen olumsuzdur.
Enuma Eliş'e göre yaratıcı süreç Apsu'nun genç tanrıları yok etme, kısacası evrenin yaratılışını henüz filiz halindeyken durdurma isteği yüzünden çok erken bir dönemde tehlikeye girer (belli bir "dünya" yine de vardı; çünkü tanrılar çoğalıyordu ve "konutlara" sahiptiler ; ama bu yalnızca biçimsel bir varoluş tarzıydı).
Apsu'nun öldürülmesi "yaratıcı cinayetler" dizisini başlatır ; çünkü Ea onun yerini almakla kalmaz, su kütlesi içinde ilk düzenlemenin de yolunu açar ("ikametgahını bu yerde kurdu...tapınakları belirledi"). Kozmogoni iki tanrı grubu arasındaki çatışmanın sonucudur, ama Tiamat'ın ordusunda canavarlar ve şeytani yaratıklar da yer almaktadır. Başka bir deyişle "ezeliyet" bu haliyle "olumsuz yaratımlar"ın kaynağı olarak tanıtılmaktadır.
Marduk, gök ve yeri Tiamat'ın ölüsünden şekillendirir. Başka anlatımlarda da doğrulanan bu izlek çeşitli yorumlara açıktır. İlk tanrısal varlıklardan birinin bedeninden oluşan evren, onun özünü paylaşır; ama Tiamat'ın "şeytanlaştırılması"ndan sonra hala tanrısal bir özden söz etmek mümkün müdür?
Demek ki evrenin ikili bir doğası vardır:
Açıkça şeytani denmese de en azından çelişkili değerler barındıran bir madde ve Marduk'un eseri olduğu için tanrısal bir biçim. Gök kubbe Tiamat'ın bedeninin yarısından şekillendirilir, ama yıldızlar ve yıldız kümeleri tanrıların "konutları" veya imgeleri olur.
Yer de Tiamat'ın bedeninin diğer yarısını ve organlarını içerir, ama siteler ve tapınaklarla kutsanır. Son tahlilde dünya, kaotik ve şeytani "ezeliyetle" ; tanrısal yaratıcılık, varlık ve bilgeliğin bir "karışımı" olarak ortaya çıkar.
Bu belki de Mezopotamya kuramcılığının ulaştığı en karmaşık kozmogoni formüldür ; çünkü bir tanrılar toplumunun bazıları anlaşılmaz ya da kullanılmaz hale gelmiş bütün yapılarını cüretkar bir sentez içinde bir araya getirmektedir.
İnsanın yaratılışı ise Sümer geleneğinin (insan tanrılara hizmet etmek için yaratılmıştır) özellikle de insanın kökenini kurban edilen iki Lagma tanrıyla açıklayan versiyonun bir uzantısıdır. Ama durumu ağırlaştıran şu unsur eklenmiştir :
Kingu, ilk tanrılardan biri olmasına rağmen, Tiamat'ın yarattığı canavarlar ve şeytanlar ordusunun komutanı, başşeytan haline gelmişti. Demek ki insan şeytani bir maddeden oluşturulmuştu: Kingu'nun kanı.
Sümer versiyonlarıyla bu farklılık anlamlıdır. Trajik bir kötümserlikten söz edilebilir ; çünkü insan kendi doğumuyla mahkum edilmiş gibidir. Tek umudu kendisini Ea'nın biçimlendirmesidir ; bu nedenle büyük bir tanrı tarafından yaratılmış bir biçime sahiptir.
Bu açıdan bakıldığında, insanın yaratılışıyla dünyanın kökeni arasında bir bakışım bulunur. Her iki durumda da hammadde, şeytanlaşmış ve zaferi kazanan genç tanrılar tarafından öldürülmüş günahkar bir ilk tanrının özünden oluşmaktadır.
Mircea Eliade
Dinsel İnançlar Tarihi,cilt 1
*
NOTLAR:
KRONOS / PROMETHEUS / ZEUS / İNSAN .....
TANRI / MELEKLER / ŞEYTAN / İNSAN....
ÇEKİŞMELERİNİ DE HATIRLAYALIM
_________________