Günümüzde Kazan Tatarları dediğimiz halk, aslında İdil Bulgarları ve Kıpçaklardır. Kırım Tatarları da ağırlıklı olarak Kıpçak ve Oğuzlardan teşekkül etmektedir. Karaimlerin dili aslında Kıpçak lehçesidir.
Kaşgarlı Mahmud'un deyişiyle Türk halklarının en yakışıklısı olan Kıpçaklar için "Türk halklarının katalizör boyu" denilmesi son derece tabiidir.
Kıpçaklar - Türk Halklarının Katalizör Boyu
Sercan M. Ahincanov
Selenge Yayınları
* * *
Türk kabilelerinden söz eden en eski Çin tarihleri bu çağlardan itibaren bu kabilelerin demir işlemedeki yeteneğine işaret etmektedir. (...)
(...) Altayların güneyinde , Tiyenşan'da Çinliler ve müslüman yazarlarca korunan bütün töreler, burada hatırlanmayacak kadar eski zamanlarda oturan TÜRK-TATAR TOPLULUKLARIN EN ESKİ TARİHLERDEN İTİBAREN DEMİR İMALATIYLA MEŞGUL OLDUKLARINI VE YÖNTEMLERİNİ ÇOK İLERİ AŞAMALARA GETİRDİKLERİNİ GÖSTERMEKTEDİR.
Bunlar, Çindeki Miao-tseu'lerin ve Yunan ve Latin yazarların Seres (Kuzey Çin Halkları) dedikleri grubun bir kısmını oluşturan Tibetli kabileler içinde yer almaktadır. Bahsettiğimiz Miao-tseu'ler Çin göçünün ulaşmasından önce, yani İSA'nın DOĞUMUNDAN EN AZ YİRMİBEŞ ASIR ÖNCE, DEMİRİ İŞLİYORLARDI . Kuzey-Çin halkları (Seres), Roma'da muazzam Tibet yaylalarından geçerek Hint Okyanusuna ulaştırılan ve bütün diğerlerinden üstün tutulan demirleriyle ünlüydüler.
(Şimdi Turanlı dediğimiz kavimlerin yayılmasını Akdeniz kenarına, ilkel Mezopotamya'nın Sümerlerine ve Akadlarına getiriyoruz. Biri daha eskiden yerleşmiş ve uygarlaşmış Turanlı ve Sami olmayan bir kavim olmak üzere ,değişik kökenli iki kavmin oturduğu bu bölgede, ürünlerini, örneklerini orta Dicle havzasına, Suriye ve Arabistan'a kadar duyurmuş olan eski ve parlak demir sanayi merkezini görüyoruz. Eski imparatorluğa ait. Mısır mezarlarından daha eski olmayan en eski Mezopotamya mezarları , bize altın bronz hatta eşyalarla birlikte kullanılan yontulmuş ve cilalanmış çakmak taşından aletler ve silahlar ,ok başları, baltalar ve çekiçlere rastlanmaktadır.
Böylece, Mezopotamya'daki demirciliğin kökenini Sümer ve Akadlara , yani ilkel TURANLI kavimlere getirmek ve dünyanın bu bölümündeki çivi yazısının oluşmasını onlara bağlamak durumundayız.
A MANUAL of the ANCIENT HISTORY OF THE EAST,
TO THE COMMENCEMENT OF THE MEDIAN WARS.
FRANCOIS LENORMANT
Kumanlarla Tatarların tarihlerinin aydınlatılması için de çok araştırma yapıldı, ama Balkanlar'daki tarihleri pek önemsenmedi.
Birkaç dağınık göndermenin ve imanın dışında Kumanların ve Tatarların Balkanlar'daki tarihlerine ayrılmış bir çalışma olmadığı gibi, konuyla ilgili araştırmalar bile Kumanlara ve Tatarlara farklı "ulusal" (Bulgar, Sırp ve Rumen) tarihleri açısından yaklaşmaktadır....
1030'lu yıllara gelindiğinde bugünkü Kazak stepleri olan geniş topraklar Kıpçak birliğinin egemenliğindeydi, UZ ya da OĞUZ boyları (Rus kaynaklarında TORKİ) Yayik (Ural) ve Volga nehirleri arasındaki bölgeyi denetliyordu ve Peçenek kavimler birliği de Volga'dan Aşağı Tuna'ya kadar uzanan ve günümüz Ukrayna, Moldavya ve Eflak'ını oluşturan geniş steplere hakimdi.
Kumanlar ve Tatarlar
Osmanlı Öncesi Balkanlar'da Doğulu Askerler 1185-1365
Istvan Vasary
çev. Ali Cevat Akkoyunlu - link
* ETRÜSKLER de "DEMİRCİ MİLLET" OLARAK TANINIRDI.
"Oghuz is the founder of the Tartarean Empire"
Oghuz Turks .
Tartar Turks.
Kipchak Turks.
Kuman/Cuman Turks.
İSKİT/SAKA/TATAR TÜRKLERİ - ARİMASPİ
Milâttan önce VII. yüzyılda doğuya seyahat eden Yunan Aristey'in hatıralarında da bunun gibi bilgilere rastlanır (Änoxin). Aristey, bu seyahatini destan olarak anlatmıştır. Bu destan, Türklerin yurdu hakkındaki en eski yazma kaynaklardan biridir.
Aristey, “Arimaspeya” destanındaki Arimasplar için "Onlar, sıradan insanlar değil, ilâhî güç ve kuvvete sahip halktırlar." der. Destanda bu halk, demirciliği, büyücülüğü, aleve hâkim olmayı bilir. Yurtları cennet gibidir ve insanları tek gözlüdür.
Kaynaklarda tekgözlüler hakkındaki mitlerin tarihî esasa dayandığı yazılmıştır (Sülåymånovä, 1991).Özellikle Türk kavimleri, başlarına demirden miğfer giymişlerdir. Bunu yanlış yorumlayan Yunanlılara Arimasplar, bir gözlü devler şeklinde tecessüm etmişti.
Umumî olarak Aristey'in doğu hakkındaki destanı, Yunan edebiyatına büyük bir ölçüde nüfuz etmiştir. Orada Arimaspların sihirli güce sahip olduklarından bahseder. Cennet gibi yurt hakkındaki bu kaynak, demirciliğin ve medeniyetin vatanının Orta Asya ve Altay etrafındaki yerler olduğunu belgelemektedir.
Kuzeyde bulunan "cennet gibi yurt" hakkındaki rivayetlere Çin kaynaklarında da rastlanır. Eski Çin mitlerinde; "kuzeybatıda çok zengin, müreffeh ve güçlü İmu memleketi vardır" denir. İmu, tıpkı Aristey'in tasvir ettiği gibi tek gözlüler memleketidir.
Bunun dışında Hint mitlerinde de kuzeydeki tekgözlü insanlar hakkında bilgiler vardır. Demek ki tek gözlü insanların memleketi gerçektir. Buradaki halk demirden miğfer giydikleri için böyle tasvir edilmişlerdir.Bahsedilen bu halk Baktriya ve Hindistan'ın kuzeyinde, Çin'in kuzeybatısında,Yunanistan'da ve Uzakdoğu'da yaşamıştır.
Haritaya bakarsak bunun Orta Asya, Sibirya ve Altay ülkeleri olduklarını görürüz. "Cennet gibi yurdun" aynen bu sınırda olduğuna Yunan, Çin ve Hint kaynakları şahitlik eder.
Bunun dışında, dağ arasındaki tılsımlı yurt anlayışı Özbek sözlü edebiyatında da muhafaza edilmiştir. Özellikle, Malike-i Ayar(Ayar, “kurmay” demektir.) destanı tılsımlı ve güçlü Türkistan hakkındadır.
Avaz,Malike-i Ayar'ı (kurmayı) bu memleketten kaçırarak gelir. (4) Türkistan'da destan kahramanları altından, metalden arslan yaparlar. Bu bölüm, Türklerin demircilikle eskiden beri uğraştığını teyit eder.
Doç.Dr. Cabbar IŞANKULU
Özbek Türkçesinden aktaran: V. Savaş YELOK - link
İlmî araştırmalara dayalı olarak Arimaspilerin Doğu Kazakistan’da oturan göçebeler olduğu bilinmektedir, efsanevi “Altını Muhafaza Eden Akbabalar” ise Dağlı Altay İskitleridir. “Altını Muhafaza Eden Akbabalar» tabii olarak bilindiği üzere Dağlı Altay İskitlerinin efsanevi adıdır.
Bunun dayandığı esaslar vardır. Eski zamanlarda Dağlı Altay’da altın çok miktarlarda çıkarılmıştır. Dağlı Altay İskitleri’nin kurganlarında (mezarlarında) akbabaların çeşitli şekillerdeki tasvirleri bol miktarda görülür.
Dağlı Altay İskitleri’nin erkekleri, akbabalarında kullandıkları ve resimlerinde yer alan serpuşları takarlardı. Orta Çağ’da akbabaların tasvirleri, Altay bölgesi ile bağlantılı olarak değerlendirilmiştir. El İdrisî’nin hazırladığı Arap haritasında dünya üzerinde (1154 yılında) Altay mıntıkasında esirleri hırsla yiyen Akbabalar resm edilmiştir.
Ünlü Sovyet tarihçisi ve arkeolog, Prof. Dr. S. İ. Rudenko’nun fikrine göre Altay İskitleri eski Çin kaynaklarında «Yüeçi-Yue chih» diye anılmaktadırlar. Yüeçiler, Asyalı İskitlerin Pazırık kültürüne mensup olan kabileler ile bağlantılıdır. Onlar, oldukça geniş topraklarda yaşamışlardır. Onlar, Güney Sibirya (Altay, Tuva), Doğu Kazakistan ve Cungarya sahasında meskundurlar. Araştırmacıların iddialarına göre Yüeçiler, Doğu İskit dünyasının hükümdarları olmuşlardır.
Onlar, yönetim şekillerini birçok bölgede hakim hale getirmişlerdir, Eski Çin ve Hind-İran dünyası ile bağlantı kurmuşlardır. G. E. Grum Grjimaylo’nun fikrine göre eski Çin kaynaklarındaki «Yüeçi» ıstılahı rekonstrüksiyonda “arsi” etnik ismini vermektedir . Bizim fikrimizce “arsi” etnik ismi “ar ve as” kısımlardan meydana gelmektedir. Araştırmalara göre “ar” kelimesi aslen eski Türk “ar, eri, er” kelimelerine aittir . Ar, “eri, er, “erkek, er” manasını verir. Eski Türk döneminde “ar” ıstılahı bazen de etnik isim olarak kullanılmış ve anlamı zamanla daha da genişlemiştir. Az (as) olursa etnik ad olarak kabul edilmesi lazımdır.
Y. A. Zuyev’in araştırmasına göre Yüeçi (Yuyedi) rekonstruksyonu “az” etnik ismini vermektedir. Azlar eski Türk tarihinde çok iyi bilinir. Antik yazar Strabon’da Azlar “asi” diye anılmaktadırlar. Onlar (Az’lar) M.Ö. II. asırda Sır-Derya’nın kuzey taraflarından gelen ve Maveraünnehir’deki Yunan-Baktriy (Baktiriya) Devleti’ni tamamen yok eden göçebeler arasında yer alan büyük bir kabiledir.
İşte bu göçebeler Yüeçiler’dir. Bu mesele tarih ilmine göre açıkça tespit edilebilmektedir. M.Ö. II. asırda “Büyük Yüeçiler” doğudan Yedisu’ya geldiler ve Maveraünnehir’deki Yunan Baktriana Devleti’ne son verdiler. Antik yazar Pliniy, Kaspiy Denizi (Hazar Denizi) tarafında “abzoy” adlı boyu zikretmektedir
Antik Yunan kaynaklarındaki Arimaspiler ilmi araştırmalara göre, Tarbagatay dağlarına bitişik olan topraklarda, İrtiş nehrinin kaynak cihetinde, Zaysan gölünde ve onun doğu tarafındaki bölgede meskundurlar. Arimaspi ıstılahında eski Türkçe’deki “arima”s kelimesinin eski yapısını ya da devingenli şeklini görebiliriz. Arimas eski Türkçe “arim” (ayrım, ayırma) kelimesi ve “az(as)” etnik isminden oluşabilir, yani arim-az(as), arimas-“diğer, öbür, farklı ayrı olan Azlar” manasındadır.
Bu göçebelerin etnik isimlerinin arimas olabileceği tarihi haberler ile ispatlanabilir. Antik yazar Strabon’un haberlerine göre Büyük İskender, Maveraünnehir’de bir dağı ele geçirmiştir. Onun adı “Oks (Okus) veya Arimaz” kayası diye zikredilir. Kvint Kurtsiy Ruf’un verdiği habere göre: Bu dağ Arimaz’ın elindedir. Arimaz, orada 30.000 asker ile oturmuştur.
Bize göre, Arimaz bu komutanın ismi değil, o kabilenin adıdır. Eski Türk adetine göre, her boyun üyesi o boyun ya da oymağın etnik ismiyle adlandırılırdı bunun içinde “Arimaz” etnik isim şeklinde kullanılmış olabilir. Arimaspiler, hem arkeolojik hem de antropolojik açıdan Pazırık kültürüne mensup olan göçebelerdir ve Dağlı Altay İskitleri ile aslen aynı köktendir. Bu yakınlık etimoloji açısından da izlenebilmektedir.
Eğer Dağlı Altay İskitleri (Yüeçiler ?) “az (as)” olarak kabul edilebilirse, Arimaspiler de onların bir kısmı, parçası olabilecektir. Ahemenid dönemindeki eski İran yazıtlarında Maveraünnnehir’in göçebe kabile ve aşiretleri “sak” diye isimlendirilmektedir. İlk yazıtlarda ancak Saklar vardır ama sonrakilerde Sakların çeşitli gurupları-toplulukları anılmaktadır. Araştırmalara göre, Kir (Kirus) döneminde Farısîler, Maveraünnehir’in doğu taraflarında Saklar hakkında haberler almışlardır. Onlar, o dönemde yaklaşık olarak Sır-Derya’nın diğer tarafındaki topraklarda yaşamışlardır. Sonra, I. Dari (Darius) döneminde Farısîler, Saklara benzeyen göçebelerin birkaç grubu ile karşılaşmış ve onlara sak adını vermişlerdir, yani “sak” ıstılahı genel bir manada kullanılmıştır.
Dr. Kılıç OSMANOV
Arabayev Kırgız Devlet Pedegoji Üniversitesi - link
* * *
"Orta Asya Türk halkları da dahil olmak üzere antik diğer Türk halkları arasında bir sembol olarak biliniyordu." - Prof.A.G. Karimullin "Türkler ve Kızılderililer", Kazan Univ.
Tatar Bayrakları ve Armaları: link
* * *
Apollo'nun rahibi olan Hyperboreanlı Abaris de bir İskit Efsanesidir. - link
Ayrıca Kyklop Duvarları diye de adlandırılır.
Kyklop/Tekgöz/Arimaspi/Demirci. - link
* * *
Fars kaynaklarına gôre Sakalara “kuvvetli erkek” anlamına gelen Saka deniliyordu. Çinliler Sai veya Sai-wang, Yunan 957 kaynakları ise “Scith”, adını veriyorlardı. Kazak Araştırmacı E. Baybatşa, Neolotik dônemin sonlarından başlayarak, Kazak bozkırlarında yaşayan halk için Saka tabirinin kullanıldığını belirtmektedir.
Çin‟deki Çu Hanedanı‟nın yıkıldığı M.Ö. 770 yılına kadar Sakaların Orta Asya‟nın, Sirderya ve çevresi merkez olmak üzere, Tanrı Dağları ile Hazar Denizi arasında, yaşadıkları, daha sonra Avrasya, Uzak Doğu, Batı Avrupa ve Mısır‟a kadar geniş bir coğrafyaya yayıldıkları bilinmektedir.
Sakalar üzerine yapılan araştırmalarda, Sakaların Kazakistan genelinde on boy halinde yaşadıkları tesbit edilmiştir. Bu boylar sırasıyla şunlardır:
01. Tissaget
02. Giperbarey
03. Day
04. Sarmat
05. Massaget
06. Agripiy
07. İssedon (Asılar-Arsaklar)
08. Nevr
09. Budinderdi
10. Hunsaklar (Hun, Hunnu, Syunnu).
Bunlardan Agripiyler, Arıs, (Arsak) Nehri civarında, İssedonların (Asılar-Arsaklar) da Arıs boyu ile Küçük Karatav‟ın eteklerinde, Ası nehrinin kıyısından başlayarak, doğuya doğru Talas, Şu ve Tarbağatay çevresinde yaşadıkları belirtilmektedir. Karatav ve çevresinde yerleştiklerini gôrdüğümüz Agripiyler ve İssedonlar (Asılar Arsaklar) araştırma konumuz olan Yesi tarihi ile yakından ilgilidir ve Yesi tarihinin Sakalar dônemini oluşturmaktadır.
M.Ö. VIII. yy.‟da Agripiyler ve diğer Saka boylarının asıl yurtlarının Kazak bozkırları olduğunu gôrmekteyiz. Arıs‟tan ayrılıp batıya gôçerek “Anabarsis” adını alan Agripiylerin bir bôlümü, Hindistan-İran‟a gôçmüş buralarda tutunamayıp tekrar ilk yerleşim yerlerine dônmek zorunda kalmışlardır. Arkeolog K. Baypakov, 1980 yılında yapmış olduğu incelemeleri sonucunda, Agripiylerin uzantısı olarak Osetin Ossoariylerin, Arıs (Aors) boyundan kopmuş olabileceğini belirtmektedir. Arıs‟tan batıya doğru gôç eden Agripiyler Batılı kaynaklarda Arıslar (Arıslılar)-Aorslar (Aorslular) olarak kaydedilmektedir. Arısların bazı kolları Arıs Nehri civarı ile Karatav eteklerinde yaşamlarını devam ettirmişler, zamanla buralarda kalanlar tekrar büyük kavimler haline gelmişlerdir. Yesi şehrinin güneydoğusunda yer alan, şimdiki Arıs Nehri, Arıs Gôlü ve Arıs ôlü bu boyların yaşadıkları bôlgeler olarak onların isimlerini günümüze taşıyan en ônemli kalıntılardır.
Büyük İskender, M.Ö. 331 tarihinde, Ahemenleri yenip Orta Asya‟yı ele geçirmeye giriştiğinde, Sirderya çevresinde yaşayan Sakaları da egemenliği altına almak istemiş, ancak bunu başaramamıştır. M.Ö. 329 yılında Semerkant ve çevresini rahat bir şekilde ele geçiren Büyük İskender, Sirderya ônlerine kadar gelmiş, ancak, burada Arısli (Agripiy), bir askerin oku ile yaralanınca Arıs nehrini geçememiş Sirderya‟nın bu bôlümünü alamayacağını anlamış ve Asya‟da kaldığı üç yıl süre ile de bu bôlgeye girmemiştir. Yalnız Asya‟nın güneyi ile Sirderya‟nın batısında etkili olabildiği kaydedilmektedir.
Yesi ve Çevresinde Sakalar / Doç. Dr. Muhammet Beşir Aşan
*
İskitlerin kabile isimleri olan Targutae, Skolot ve Paralat kelimelerinin Türk, Çiğil ve Barula adlarının “T”li cemi şeklini, yani Türküt, Sikülüt ve Barulat kelimelerini hatırlatıyor. İskit kelimesi Cengiz‟in ilk dayandığı Sakait kabilesinin adı gibi Saka adının “T”li cem şekli olmasını düşündürüyor. Bir çok Türk lehçesinde Sa/Sak kelimesinin yaygın manalarından biri “yay” olup, bazı Türk lehçelerinde “kuvvet”, “güç” anlamına geldiği biliniyor.
İskitlerin Kimliği / Doç. Dr. İlhami Durmuş
*
Yunan ve İran kaynaklarında, etnik isimler “Saka” ve “ Masagetler”in kôkeni konusunda gôrüş birliği mevcut değildir. Oysa Çin kaynaklarında Masagetler için kullanılan “Da Yüe-çi” terimi Hun dilinden alındı ve “Büyük Yüe-çi” veya “Büyük Masagetler kabileleri” anlamındaydı. Bôylece, Çinli tarihçiler etnik isim “Saka”yı bu terimi Masagetler için kullanan İranlıların dikkatine getirdiler. Bu nedenledir ki, İranlıların sağlamış olduğu bilgiden sonuçlara vararak, onlar güneydeki Masagetlerin bir bôlümünü “Saka” olarak çağırdılar.
Özellikle, Strabon “bazı insanların Hazar denizi civarında yaşayan kabileleri Saka olarak, ve diğer bazılarının da onlar Masagetler olarak çağırdığını” teyit eder. Daha yakın dônemlerde, Çin kaynaklarında Masagetler için “Yüe-çi” ve “Saka” isimlerinden bahsedilmez. Türk Hanlığının ortaya çıkışı ile, Masagetler (İskitler veya Saka) genel bir isimle Türkler olarak çağrılmıştır.
Gôçebe bir Türk kabilesinin ismi, kôkeni, ve etnik kompozisyonundan sadece belli Türkleri açıklarken bahsedilmiştir. Yerleşik insanlar genellikle farklı ele alındı, devletleri veya işgal ettikleri topraklar ile anıldılar.
Massagetler Hakkındaki Eski Kaynaklar / Dr. Abdülhalık Aytbayev
Özbekistan Bilimler Akademisi
Türkler cilt 1: pdf
* * *
II.Binyılın birinci yarımına ait yazılı kaynakların tümünde, Sır-Derya'nın orta akımı ile, Karatav'ın kuzeybatı, batı ve güneybatı eteklerinde bazı yerlerin adlarının "yılan" kelimesiyle bağlantılı olduğuna dair bilgiler vardır....
Si (Kay) kabilerlerinin tamgası yılandır; "kay" da zaten yılan demektir. Kumosiler, Kidanlar ve diğer halkların topraklarından akıp giden Amur Nehrine Çinliler Heylungiyan (Kara Ejderha Nehri) derler.
"Kimakların tanrısı nehrin1 sahibi Ejderhadır...
Don Kıpçaklarını yöneten Şarukan hanedanı yılan kabilelerinden (Kimak-Uran-Kay-Urankay) inme idi...
"Zmiyev bölgesinde 12.yüzyıla ait bir harabenin bulunması, Zmiev'in de adına nazaran bir Poloves (Kıpçak) yerleşim birimi olması hasebiyle, oldukça dikkat çekicidir. Zmey (yılan,ejderha) kelimesinden gelen şehir adı onu Poloves-Kıpçaklara bağlamaktadır." ... Sanırım Poloveslere ait Şarukan şehri Harkov bölgesindeki Zmiev şehriyle özdeşleştirilebilir ve kaldı ki Rus tarihi coğrafyası konusunda uzman olan kişiler sözü edilen Poloves şehrini bu bölgeye yerleştirmektedirler.
Şarukan şehrinin Zmiev oykonimi ile karşılaştırılmasının, Türkçede Ejderha anlamına gelen Kıpçak şahıs adı Şarukan'ın etimolojisiyle ilgisi vardır. K.G.Menges bu konuda şöyle diyor: "Şarukan, Macarca sarkan (sarkanu) veya 'ejderha' anlamına gelen eski Macarca şeklinden gelmektedir." Sözcüğe ilk defa 1193 yılında rastlanmaktadır. Poppe, Macarca sarkan'ı Türkçe Kırım Tatarcası ve Kumancadaki 'sazayan' yani 'ejderha' sözcüğü ile karşılaştırarak, "bu sözcük ilk başlarda 'büyük ruh' veya totem hayvanı olarak kabul edilen 'ejderha' anlamındaydı." demektedir. Bilindiği gibi özellikle ejderha ve onun baş hipostası yılan, Kimakların 9.yy-10.yy'da Kazakistan bozkırlarında siyasi hakimiyet kurdukları dönemde totem hayvanlarıydı. Aynı kelime Türkçede 'Uran', Moğolcada 'Kay' ile karşılanmaktadır.
Yılan halkı dediğimiz Kimaklar, Merkezi Asya bozkırlarından getirdikleri zati adlarıyla hem Rus yazılı kaynaklarında, hem de yer adlarında yer almışlardır. Örneğin eski Rus vakayinamelerinde 'Kayepiçi' adında bir kabileden söz edilmektedir. Kelimenin yapısı son derece açık. K.G.Menges şöyle diyor:"bu kelime -'iç' yalın halinin çoğul şeklidir ve iki sözcükten oluşmaktadır. Sözcüğün ikinci kısmı opa/apo 'baba'dır. Birinci kısmı kabile adı Kay (Kaşgarlı'da) veya Marquart'ın okuyuşuna göre Qayı'dır." Kimak kabilelerinin Don Kıpçaklarının topraklarına gelmiş olduklarının bir diğer izi, Şarukan şehriyle özdeşleştirilen Gaydarı yer adıdır. Şarukan-han'ın anısına Şarukan adı verilen şehrin bazı vakayinatme kayıtlarında, örneğin Triytskaya vakayinamesinde, Pletnieva'nın haklı uyarısına binaen yine yılanla bağlantılı olarak görebileceğimiz Çeşuyev olarak geçmesi dikkat çekicidir.
Gördüğümüz gibi kesinlikle Poloves-Kıpçaklara ait olan Şarukan'ın Çeşuyev, Gaydarı ve Zmiev gibi varyantları, dilbilimsel açıdan Yılan teriminin farklı ifade şekilleridir.
Başında en az 150 yıl Şarukan ailesinin veya bizim görüşümüze göre Ejderha Hanedanının (ki adını hanedan kurucusu şahsın adından almıştır) yahut II.Binyıl başlarında Avrasya bozkırlarındaki olayların etnik yönden yalnızca Kimak kabileleriyle bağlantılı olduğunu bilen vakayiname yazarlarına göre Yılan Kabilelerinin bulunduğu şehrin Don Kıpçaklarına ait olduğu gerçeğinden hareketle, Don Kıpçaklarını hanlarının "Ejderha" - Kimak (Uran-Kay) halkından inme olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kimakların başlangıçta Moğol dilli halklara mensup olduklarını, bilhare hızlı bir şekilde Türkleştiklerini, bunun da yaklaşık olarak 300 yıllık bir süreç dahilinde Kazakistan topraklarında Türkçe konuşan Kıpçak-Yemek ortamında gerçekleştiğini belirtmek gerek.
Kıpçaklar- Sercan M.Ahincanov // Selenge Yayınları
* * *
Asurlulara ilişkin incelemelerin önemli ve beklenmeyen sonucu, eskilerin İSKİTLER olarak tanımladığı ve oldukça belirsiz bir isim olarak TURANLILAR denen ALTAY IRKIYLA OLDUKÇA YAKIN AKRABALIĞI OLAN KAVİMLERİN ARİ VE SAMİLERDEN ÖNCE BÜTÜN ÖN ASYADA GÖSTERDİĞİ GELİŞMENİN ORTAYA ÇIKARILMASI VE DÜNYANIN BU BÖLGESİNDE İLK UYGARLIKLARIN DOĞUMUNDAKİ AĞIRLIKLI KATKILARI OLMUŞTUR.
A MANUAL of the ANCIENT HISTORY OF THE EAST,
TO THE COMMENCEMENT OF THE MEDIAN WARS.
FRANCOIS LENORMANT - link
ETHNIC ROOTS of the TATAR PEOPLE
Mirfatykh Z. ZAKIEV
TATARS: PROBLEMS of the HISTORY and LANGUAGE
Collection of articles on problems of lingohistory, revival and development of the Tatar nation.
Kazan, 1995. - link
İDİL TATARLARI
Türkiye Türkçesi'ne Aktaran: Doç. Dr. Mustafa Öner
Back in time , All Turks were called by the Russians and the west scholars who lived there (see map) as Tartars. They are the Turks. That's why the readers get confused when we say "The Turks are a great family".....Today scholars must use: Kipchak Turk-Oghuz Turks-Tartar Turk, Cuman Turk, Hun Turk, Seljuk Turk, Safavid Turk, Kazak Turk, Türkmen Turk, Kyrgyz Turk, Uzbek Turk.........
Baykuş ; tıpkı Athena'nın , İştar'ın sembolü gibi....Truva'da bulunan baykuş vazolar gibi....(Schliemann derki : Yunanlılar Truvadan almıştır...)
ve Ejderha/Yılan/Grifon
_____________________________