yay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Aralık 2022 Cuma

Herkül Düğümü - Şifa Düğümü

 

"Yaraların bir Herkül düğümüyle bağlanmasından sonra çabuk iyileşmeleri oldukça şaşırtıcıdır.

Gerçekten de, her gün taktığımız kuşak bu türden bir düğümle bağlanırsa, belirli faydalı etkiler doğuracağı da söylenir.

Bu gerçeği ilk keşfeden Herkül olduğundan, bu düğüme Herkül Düğümü denir."

Pliny (MS 1.yy) - Doğa Tarihi




* Herkül (Erkle) Saka Türklerinin atası.

* Türk kültüründe Şifa Düğümü.

* Görsel:  Herkül Düğümlü Toka/ İskit-Türk, MÖ 4.yy / Kırım


SB


NOT:

Taman Yarımadası'nda bulunan Artyukhovsky Kurganı (MÖ 2.yy) için Grek deseler de kültür İskit-ya da Sarmat Türklerine aittir. Ancak bir de şöyle bir durum var. Bölge dönem itibarıyla İskit Türklerinin yurduydu ve buraya göçen Grekler de asimile oldu ve İskit kültür ile geleneğini sürdürdü. Sanat eseri Grek değil İskit/Saka ya da Sarmat'tır ve Hunlar da bu sanatı devam ettirmiş ve Anglo-Sakson (Saka) sanatına esin kaynağı olmuştu.


I.P. Zasetskaya. Hun döneminin altın takıları. Devlet İnziva Yeri Özel Deposundaki malzemelere dayanmaktadır.. L: Aurora. 1975.



*




Görselde, Herodot'a göre Saka Türklerinin atası Herkül (Erkle) 2 yaşında ve fesat üveyanası tanrıça Here'nin gönderdiği yılanı boğduğu görülüyor... Oysa,

Avşar Türkleri iki yaşındaki erkek çocuklarına "Yılan Boğan Çağı" der...



ve Latinceye de giren Boa Türkçe kökenlidir.
Boa is Turkish of etymology
"Boa ; Bir yılan cinsi. L.Boa ; Büyük bir yılan, kökeni belirsiz" ! diyen ve kendisini "sözlük" sanan....

Türkçe kökenlidir BOA;
Boğmak, boğan, boğ.
*
"Boa ; A genus of snakes. L.Boa; a large serpent, of uncertain origin."
Nop... Origin is certain 😉
It's Turkish;
Boğmak, boğan, boğ ; Strangulation, the strangler, choke.





"Kıvrık Yaylı", yani "İskit-Türk Yayı" Herkül (Erkle) betimlemesiyle altın yüzük,
MÖ 4.yy sonları, Artyukhovsky Kurganı
Saka-Türklerinin Yurdu Taman Yarımadası
Hermitage Müzesi

A ring with the image of Hercules with "Curved Bow".
End of 4th century BC., Artyukhovsky mound
Sacaen (Scythian) Turks Land Taman Peninsula
Hermitage Museum

* Curved Bow = Scythian-Turkish Bow


Kargaluk - Sakaların Azak Denizine verdiği ad.*
Lanetlenen...

Kargaluk - Scythian name for Azov Sea.*
The damned...

The Name Of The Fatherland, Ufa 1994
Prof. Dr. Philology


UKHAD, Uluslararası Karadeniz Havzası Halk Bilimi Araştırmalar Dergisi. 2015/1
Doğu Karadeniz Balıkçılarında Yerleşim, Aile ve Gündelik Hayat


Usmanov anlamını vermemiş, Kisamov ise karga=eski, -luk ekiyle "eskilik" demiş ki bir içdeniz için anlamsız.
Gülensoy'a göre karga/karğa nın anlamı kuş, beddua etmek, lanetlemek.
Karadeniz'in eski adı da Askenios, yani Aşkenaz (Saka-Hazar-Türk) idi, ancak Grekler önce "Axine" diyerek konuk sevmez olarak anlamlandırdılar, sonra da "Euxine" diyerek konuk sever dediler. Bu anlam benzetmesi de kargaluk'un anlamından kaynaklanıyor olabilir. Kargaluk günümüz Karadeniz bölgesinde sellerle denize ulaşan başıboş odun ve ağaçlar anlamında hâlâ kullanılmakta. Zamanla anlamı değişmiş olsa da, 2500 yıllık bir sözcük, İskitler döneminden beri Türkçede yaşamaya devam ediyor.






Kargaluk , Aksin (Axine) and Azak (Azov) are Turkish of etymology.
SB


19 Ekim 2018 Cuma

Aleksander




Birbirlerine doğru yürüyüp yakınlaşınca,
Çıktı tanrı yüzlü Aleksandros Troyalıların en önüne,
Omuzlarında bir pars derisi, kıvrık yayı, kılıcı,
Ucu tunçtan iki kargısını sallayarak,
Zorlu savaşta çağırdı karşısına, cenge,
Argosluların en yiğitlerini.

İlyada 3:15


Resim.. mi?
Aleksander değil ama, sanki onu tarif ediyor... ;)
Pazırık no.5, Duvar Keçesi, Hermitage Müzesi / St. Petersburg:





*


TROYA GÖSTERİSİ HAZIRLANIRKEN

DEVLET Opera ve Balesi’nin (DOB) bu yılki en önemli prodüksiyonlarından ‘Troya’ seyircilerle buluşacak. Sahnede 250 sanatçının yer alacağı, Tan Sağtürk’ün ‘Hektor’u, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Murat Karahan’ın ‘Paris’i canlandıracağı eserin koreografı Volkan Ersoy.

Kasımın ilk haftası yapılacak prömiyere hazırlanılırken gösterinin rejisörü Recep Ayyılmaz, köşemizde dün yer alan Halûk Tarcan’ın ‘Troya ya da Viluşa’ yazısıyla ilgili görüşlerini iletti.

Ayyılmaz “Bu günlerde Halûk Bey’in bahsettiği operayı sahneye koymaktayım. Tarcan’ın yazısında bahsettiği Troya’nın Türkiye ve Türklerle ile ilişkisinin yüzyıllardır dilci ve tarihçiler tarafından yok sayılma inadının benim yönetmen olarak ilham kaynağım olduğunu belirtmek isterim. Bu epik operanın kurgusunu sağlarken, mizansenlerimi ve konseptimi yaratırken sahnede esecek havayı, dünyanın bu tutumunun yanlış olduğunu, bu coğrafyanın Türk toprakları olduğu gerçeğinin altını çiziyor ve inatla bazı tasarımlarla besliyorum! Bu bağlamda prodüksiyonla ilgili bu tüyoyu Halûk Bey’e, okurlara ve tüm sanatseverlere köşenizden açıklamak istiyorum” diyor. Biz de Avrupa’da ve bütün dünyada ülkemizi gururla temsil edeceğine inandığımız eserde emeği geçenlere teşekkürlerimizi sunuyoruz.


Yalçın Bayer / 18 Ekim 2018




Prof.Dr.Çingiz Garaşarlı / Troyalılar Türk İdiler - link










6 Ekim 2018 Cumartesi

ODYSSEY -YAY- HERKÜL




"...Çok akıllı Odysseus da bu ara koca yayı yoklamış ve her yanını gözden geçirmişti. Sazı iyi kullanmasını bilen bir ozan nasıl koyun barsağından bükülmüş yepyeni bir teli kolaycacık gerer de tutturursa sazın iki yanına, Odysseus da öyle gerdi koca yayıi hiç zorluk çekmeden, sonra sağ eliyle kirişi tutup çekti. Kiriş de öttü güzel güzel, tıpkı kırlangıç gibi. büyük bir korku aldı tekmil talipleri, suratlarında renk menk kalmadı hiçbirinin, o sıra Zeus da büyük bir işmar verip gürledi. Çok çekmişti tanrısal Odysseus çok sevindi buna, bir işmardı bu kendisine sibri akıllı Kronos'un oğlundan. Masanın üstüne koyduğu çıplak sivri oku aldı eline, öbür oklar duruyordu okluğun içinde sessiz sedasız, az sonra onları birer birer Akhalarda deneyecekti. Oku koluna aldı taktı yaya, kirişle yeleği çekti, nişan aldı oturduğu yerden ve attı oku... " [Odysseia 21:405]





Odyssey'in YAY'ı bir "TÜRK TİPİ" yaydır.


"Bunları tanrılara benzer İphitos vermişti, Eurytos'un oğlu, Lakedaimon'a konuk gittiğinde Odysseus'a armağan diye.
[Odysseia 21:1-15]



Homer'e göre Oechalia* Kralı Eurytus okçuluğu ile övünmekte ve gurur duymaktadır. Apollo'ya meydan okur. Apollo Eurytus'u öldürür, böylelikle yay da miras olarak Eurythus'un oğlu İphitos'a kalır. Odysseus ile İphitos arkadaştır. "Oxulos"un (Oculus, Oxylus olarak ta geçer) soyundan gelen İphitos tarafından Lakedaimon (Sparta) ziyareti sırasında Odysseus'a hediye edilmiştir... 

[*Oechalia, Teselya'da (Selanik) bir kent, merkezi ise Larissa, yani Pelasg kökenli.]


"Oxulus" kelimesinde bile "OK" "OĞUZ" ve "ULUS" kelimeleri rahatlıkla görülür. Ayrıca, Odysseus destanının sonradan yazılması ve de İphitos ile aynı dönemde yaşamadığı halde; (İphitos MÖ 9.yy'da yaşamışken, Truva Savaşı'na katılmış olan Odyssey MÖ 12.yy'dan nasıl zıplamış MÖ 9.yy'a?) ; YAY'ın onun tarafından Odysseus'a verilmesi.... sonradan uydurulmuş bir hikayedir, çünkü o YAY İskit'in babası olan Herkül'e aittir...



Herkül ile Oechalia Kralı Eurytus, 
MÖ 600 - Etrüsk / Güney Etruria




Bir de Herkül'ün açısından bakalım: 
Kral Eurytus'u Apollo mu Herkül mü öldürmüş?...


Herkül (Erkle/Erkul/Erakles) Oechalia Kralı Eurytus'u ziyaret etmiştir. Bu sebeple de Eurytus dedikleri Argonot değil Kral olanıdır, ayrıca ok atmada usta olan da Kral Eurytus’tur. “Ok atmakta kendisini yenecek olana kızını vermeye ant içen Eurytus’un karşısına Herkül çıkmış ve yenmiş. Ama Eurytus sözünü tutmamış ve Herkül’ü sürülerini çalmakla suçlamış. Yalnız oğlu İphitos Herkül’den yana çıkmış, lakin çıldıran Herkül onu öldürmüş. Bunun cezası olarak da esir olarak satılmış. Özgürlüğünü kazanınca da dönüp Kral Eurytus’u öldürmüş.” (Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü). 



HERKÜL'ÜN OKÇULUĞU....


Nasıl olduysa, Herkül okçuluğu bir İSKİT'ten öğrenmiş, hatta "öğreten" Yay'ı Herkül'e hediye etmiş. Halbuki, Heredot'un Tarih kitabında İskitlerin atası "Herkül" veya "Targitay"'dır :


Heredot 4:10 ; "Herakles yaylarından birini (çünkü o zamana kadar iki yayı vardı) kurdu, omuzdan atma kılıç kayışının nasıl kuşanıldığını gösterdi, sonra yayı ve kılıç kayışını kadına verdi, kılıç kayışının tokasında altın bir kupa vardı (İskitlerdeki gibi Ant Kupası-SB) . Bunları verdikten sonra gitti. - Çocukları doğdular, büyüyünce anaları adlarını koydu: birincisinin adı AGATHYRSOS (AĞAÇERİ), sonrakinin GELONOS (GELON/JELON/YILAN), en küçüğünün SKYTHES (İSKİT). Sonra Herakles'i sözüne bağlı kalarak onun emretmiş olduğu şeyi yaptı. Çocuklarından ikisi Agathyrsos ve Gelonos istenilen şeyi yapmadılar, kendilerini dünyaya getirmiş olan anaları onları kovdu, çıkıp gittiler, en küçükleri Skythes istenileni yaptı ve yerinde kaldı (Tıpkı eski Türklerdeki gibi, küçük olan kalır). Sonradan gelen bütün Skyth kralları bu Herakles oğlu Skythes'ten türemişlerdir. Skythlerin bugün de kılıç kayışlarında asılı duran kupalar Herakles'in kupasının anısını sürdürürler..." (Taşbabalar ve kemerlikler :))


Bu durumda, oğul mu babaya öğretiyor, yoksa baba mı oğula yayını miras bırakıyor? Miras bırakıyorsa nasıl "oğlundan" öğreniyor?... Üstelik bu yay'dan iki tane varmış...!


Başka bir bölüme geçelim ve dipnotta ne yazıyor okuyalım...



Herodot, 1:73

Bir parti göçebe İskit, bir ayaklanmadan sonra gizlice Media'ya kaçmıştı, o zamanlar burada Phraortes oğlu, Deioke storunu Kyaxares* egemendi. Kyaxares ilkin bu yalvararak gelen İskitleri iyi karşılamıştı, o kadar ki, kendilerine büyük değer vermiş, genç çocukları 
yay kullanmasını ve dil öğrensinler diye bunlara emanet etmişti. (105)

(dipnot 105) : Herodotus (Tarihçi, MÖ 5.yy,Bodrum) ve Callimachus'a (Şair, MÖ 310-240 - Kirene/Libya) göre Herkül, okçuluk sanatını adı TEUTARUS olan bir İSKİT'ten öğrenmiştir. Theocritus (Şair, ölüm MÖ 260)'a göre Herkül okçuluğu bir Argonot olan Eurytus'tan öğrenmiştir. Atinalıların ordusunda birçok İskit okçuları vardır, hatta Greklerin arasında da. [kaynak linkten çeviri] [*Kyaxares = Siyaksares MÖ 625-585]




Burada ise Herkül'e okçuluğu öğretenin "Argonot olan Eurytus" olduğu yazıyor, 
Kim bu Eurytus?


Eurytus'un Argonot olduğu, en eski 'Grek' şiir kitabı sanılan, ama çalışmalar sonucunda MÖ 5.yy'da değil de daha geç bir dönemde Homer'i taklit eden biri tarafından MS 4.yy'da yazılan "Orphic Argonautica" ile Rodoslu Apollonios tarafından MÖ 3.yy'da yazılan "Argonautica" da geçer. [Bu arada, tarihleri de takip edebiliyoruz değil mi?]


"Argonot Eurytus" Echion'un kardeşi ve Hermes'in oğludur. Hermes (Ermes) ise ne "Grek" tanrısı ne de "Grekçe" bir kelimedir, kendisi Pelasglıdır. Argus tarafından yapılan geminin mürettebatı olması dışında hiçbir sıfatı yoktur, ama Kalydon yaban domuzu avına katılmıştır. 


Böylece, Apollo tarafından öldürülen ve de Odyssey'e yayı veren İphitos'un babası olan Kral Eurytos ile Herkül'e "okçuluğu öğreten", ya da yarışan, Kral Eurytos'un aynı kişi olduğunu söyleyebiliriz. Yani, Theocritus'un yazdığı gibi Argonotlu Eurytus değildir, Herkül'e okçuluğu öğreten, İskit Türklerinden Teutarus'tur (Teutar : ne kadar da çok benziyor Teucer / Tatar kelimelerine)... 

Mitolojileri yazarken Kral Eurytus'u öldüren olarak biri Apollo'yu yazarken diğeri Herkül'ü uygun görmüş... Tabi bu hikayeleri takip etmek isteyenlerin kafasını karıştırıyor...


Şimdi de lakabı bazı yerlerde "Şarap Adamı" olarak geçen Kalydon Kralı Oeneus'a bakalım; 


Aetolia bölgesinde Kalydon şehrinin kurucusu Aetolus'un oğlu Calydon, Calydon'un yeğeni Agenor ile kızı Epicaste'nin oğlu Porthaon, Porthaon'un oğlu Oeneus... Aetolus ise Endymion'un oğludur ve Endymion ise Elis'in kralıdır... Endymion ayrıca başka bir mitolojik hikayede daha geçer. Artemis'in, daha doğrusu diğer adıyla Ay Tanrıçası Selene'nin aşık olduğu ve de Bafa Gölü-Latmos'da geçen, çoban Endymion... Peki Aetolia'nin 'Grekler' gelmeden önceki halkı kimlerdenmiş? Lelegler... "Grekçe konuşmayan" Pelasgların soyundan gelen ve bugünün Yunanistan'ında yerlisi olan Lelegler... Tanrısal Pelasglarla beraber Truvalılar ile müttefik olan Lelegler  (Homer İlyada 10:429)... Truva Savaşı'ndan sonra başlayan 'Grek' göçlerinin gelmesiyle Efes bölgesinden kovulan yerli Lelegler... 


Pelasg tanrısı Hepheastus'un torunu olan Erykhthonios, Erykhthonios'un oğlu Pandion, adı bile "Grekçe" olmayan (Pelasg tanrısıdır) tanrı Poseidon ile bir anılan Pandion'un oğlu Erechtheus, Erechteus'un oğlu Orneos, Orneos'un oğlu Peteos, Peteos'un oğlu Menestheus, ve Menestheus Truva Savaşı'na katılan "Atinalıların" komutanıdır. Orneos'un atası olan Kral Pandion zamanında (Atina'nın 5.inci kralıdır!, MÖ 1437-1397, zaten mitolojik ilk krallarının tarihi de MÖ 1556 dan geriye gitmez!) "Atinalıları" üzüm bağı ile tanıştıran kişi ise İkarios'tur, lakabı "şarap adamı" olan Kral Oeneus değil ! 


Ancak, buradaki isimlerin birbirlerine benzemesi de gözden kaçmamalıdır : Oeneus - Orneos ; Erechtheus (Erek) - Erykhtonios (Eruk) - Erymanthos Dağları (Erum)... Ayrıca, her iki ailenin PELASGLARLA ilişkisi vardır...



Kalydonian Yabandomuzu Mitolojisi:


"Arkadai'nın Erymanthos dağında korkunç bir yabandomuzu varmış. Eurystheus bu hayvanın kendisine diri olarak getirilmesini buyurmuş. Herkül de aylarca izlemiş canavarı; o sırada da dağdaki at adam Pholos'un konuğu olmuş. Bir gün at adamlarla tartışmaya girip birçokklarını öldürmüş. Sonra yaban domuzunun peşine düşüp onu bir ağ içinde yakalamış. Eurystheus hayvanı görünce korkusundan bir fıçının içine saklanmış." (Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü)


Bu yaban domuzu Elis'in kuzeydoğusundaki Erymanthos Dağları'nda geziniyormuş ve halkın başına da "Yay'ın Ecesi Artemis" musallat etmiş... Kral Oeneus kutsal tepede tanrılara yıllık hasat kurbanları düzenlerdi, lakin bir ayinde tanrıça Artemis'i unuttu. Buna kızan Artemis halka musallat olsun diye ormanların en vahşi hayvanı olan yabandomuzunu gönderdi. Bu domuz tüm bağları ve ekinleri mahvediyordu, halka saldırıyordu. Sur dışında yaşayanlar kendilerini korumak için sur içine girmek zorunda kaldı. İşler yarım kalınca da kıtlık başgösterdi. Oeneus en iyi avcıların krallığına gelmesi ve bu yabandomuzunu avlamaları için ülkenin her yerine mesaj gönderir.



ATALANTA


Apollodorus'a göre (MÖ 180) Atalanta'nın babası İasos, Pelasglı Arcas'ın soyundan gelen Lykurgos'un oğludur. Arcas ise Zeus ile Callisto'nun oğludur. Pelasg soyundan gelen Pelasgus'un oğlu Lycaon'un kızı olan Calissto ise Artemis'e tutkun bir su perisidir. Zeus Artemis'in kılığına girer ve Calissto'yu baştan çıkarır. Beraberliklerinden Arcas doğar. Hera kıskançlık krizine girer ve Calissto'yu bir ayıya çevirir, ama Arcas'a yetişemeden Zeus oğlunu saklar. Sakladığı bölge daha sonra Arcadia olarak anılmaya başlar. Bir gün anne tarafından büyükbabası olan Lycaon tarafından verilen bir şölende Arcas kurban edilmek üzere sunağa konulur. Lycaon Zeus'un kızına yapılanlardan memnun değildir ve Zeus'a seslenir ve "Eğer akıllı olduğunu düşünüyorsan gel ve oğlunu yara almamış bir şekilde bütünle" diyerek kışkırtır. Zeus öfkelenir ve Arcas'ı bütünler, ardından da öfkesini Lycaon'a kusar ve onu bir Kurt Adam'a çevirir. Zaten Lycaon'da Kurt demektir. Arcas'da ülkenin yeni kralı olur. Bir av sırasında annesi olduğunu bilmeden Calissto-Ayı'yı öldürmeye teşebbüs eder ama Zeus tam zamanında yetişir ve Arcas'ı da bir ayıya çevirir ve anneyle birlikte gökyüzüne yerleştirir: Büyük Ayı ve Küçük Ayı Takımyıldızı olurlar. (Zeus'un madem bu gücü var, niye anneyi insan yapmamış?!). 


Herodot'ta (4:105) Balkanlar'da yaşayan Neuriler senede bir kere Kurt'a dönüşürler. İskit boyu olan Neuriler, diğer İskit boyları olan Budin, Agathyrsos ve Gelon ile de komşudur. Başka kimler Avrupa'da "Kurt Adam" olarak tanınıyordu? HUNLAR.




Arcas kelimesi ise Latince'de Arcus Yay/Sadak anlamındadır 
ve Okçu anlamına gelen Archer kelimesi de bundan türetilmiştir. 

Arcadia'da da Taygetus ile Erymanthos adında dağlar var;
Taygetus; Tau / Dağ...
Erymanthos; Eruman / Eriman / Erman...




Homer (Ody 6:103):
"Artemis elinde oku, ordan oraya koşarsa nasıl
koca Taygetos ya da Erymanthos dağları boyunca
yabandomuzları, hızlı geyikleri kovalar sevinir..."


Demek, adı ve kökeni "Grekçe" olmayan tanrıça Artemis Erymanthos ve Taygetos Dağlarında yabandomuzları ile geyik kovalıyormuş... Ne zaman gitmiş oralara ? Tabi ki MÖ 6.yy'dan önce değil, çünkü "Grek" mitoloji anca o dönemlerde yaratılmaya başlanmıştı. Her ne kadar Hesiod ile Homer mitolojileri, hem de Anadolu'dan alarak, oluşturmuş olsa da, onların yazmaları da MÖ 6.yy'da orjinalliğini yitirmişti.



Tekrar Atalanta'ya dönersek... 


İasos oğlu yerine kızı olunca Atalanta'yı ormana bırakır. "Dişi Ayı" (yine bir ayı var) tarafından emzirilen Atalanta'yı avcılar bulur ve bir avcı gibi yetiştirilir. Oeneus'un bu mesajını alanlardan biri de Atalanta'dır. Diğer avcılar bir kadının yanında avlanmayı hakaret olur görürler ama Oeneus'un oğlu Meleager avcıları ikna eder ve Atalanta'da ava katılır. Atalanta'yı koşuda hiç kimse geçemezmiş, taliplerini sürekli yener ve kendisiyle evlenebilecek seviyede olmadıklarına karar verirmiş. Onunla evlenmeye layik olan kişi Atalanta'yı yenmeliymiş. Bu hikaye tıpkı bizim Banu Çiçek'in hikayesine benziyor, değil mi?... Neyse... 


Ava başlamadan önce Atalanta'ya iki Kentaur tecavüze yeltenir, Meleager onları öldürür ve bu olayda Atalanta'nın gönlünü kazanır. Av sırası geldiğinde yabandomuzunu ilk yaralayan kişi Atalanta'dır, ama işini bitiren Oeneus'un oğlu Meleager'dir. O da ilk kanı akıtan olarak ödülün Atalanta'ya verilmesini önerir. Ama amcası Thestios'un oğulları, erkeklerin avda olduğu bir ortamda bir kadının ödülü almasının utanç verici olduğunu söylerek hakaret ederler.  Meleager öfkelenir ve Thestios'un oğullarını öldürür ve yabandomuzunun derisini Atalanta'ya verir. Meleager'in annesi Althaea kardeşleri ve oğullarının öldürüldüğünü görünce öfkelenir, farkına varmadan bir kehaneti yerine getirir : Fates'ten  (Kader) çalınan bir odun parçası ateş tarafından yutulursa, Meleager'i ölecektir. Althaea sarayda saklı tutulan bu odun parçasını bulur ve ateşe atar ve Melager'in yani kendi oğlunu öldürmüş olur. Bunu öğrenince de kendi canına kıyar. Kral Oeneus'a kızmış olan Artemis'de böylece intikamını almış olur. Meleager aynı zamanda bir Argonot olarak da geçer.



Bu arada Peleus av sırasında yanlışlıkla ev sahibi Eurytion'u öldürür. Bunun üstüne avcıların hepsi birbirine girer, böylece Artemis'in intikamı devam etmiş olur. Peki Kalydon yabandomuzunun postu nereye götürülmüş? İphitos'un Odyssey'e yayı hediye ettiği yere, Sparta'ya... :  Laconia (Sparta) Tegea'daki Athena Alea tapınağına götürülmüştür. 


Bilinen bir gerçek var ki, o da Tanrıça Athena'nın ancak Truva Savaşı'ndan sonra "çalınmasıyla" "Greklerin" arasına girmesidir, tıpkı "Pallas"ı da çaldıkları gibi... MS 2.yy Pausanias'un notlarına göre, yabandomuzunun postu zamanla çürümüş ve tüylerini kaybetmiştir. Ayrıca, Augustus'un Marc Anthony'nin yenilmiş müttefiklerinden ganimet olarak dişlerini alıp Roma'ya götürdüğünü yazar :"...İmparator'un bahçesindeki Dionysos tapınağına adanmıştı, Kalydon Avı tapınağın ana alınlığının temasıydı". (Pausanias 8:45:6 - 8:47:2)


Meleager, Artemis'in öfkesi ve Kalydon yabandomuzunun hikayesi İlyada destanında da yer alır.


Homer (ilyada, 9:530-600)
"..Kuretlerse Kalydon'u almak için yanar tutuşurlar,
Altın tahtlı Artemis iş açar başlarına,
sunmadı diye bahçesindeki taze meyveleri,
çok içerlemiştir Oineus'a..."





Peki, HERKÜL'e okçuluğu öğreten TEUTARUS başka nerede geçiyor?


HESİOD - Lycophron, 55-65




Ah! Şanssız hemşire! Yine yanıkları görüyorum,
Pelides'in oğlu Pelops'un kemiklerini alevlerden kurtarıp kül kabına koyarken oluşan,
Letrina'nın yanında yanan ateşten zıplayan,
ve Teutarus'un elastik yayından hızlı,
Sinek kanatları pervanesi gibi, İskit çeliği gibi çınlayan!


[dipnotlar:
* Bir kehanete göre Truva ancak : 1. Aşil'in oğlu ; 2. Pelops'un kemikleri ; 3. Herkül'ün okları ; getirilince ele geçirelecektir. Sonuncusu İskit Teutarus'un Ok-Parçası olarak anılır, çünkü Herkül'e okçuluğu öğreten o'dur.
* Letrina Elis'te bir şehirdir, Pelops'un kemiklerinin gömüldüğü yerdir.]



Peki, Pelops dışında başka kim ELİS'ten idi?
Tabi ki Odysseus'a YAY'ı hediye eden arkadaşı İphistos ile
Oeneos'in atası da ELİS'liydi...

Bağlantıları görebiliyor muyuz?...



"ATİNALILAR"DA OKÇULUK NE ZAMAN BAŞLAMIŞ?


Andocides (politikacı, hatip. MÖ 440-MÖ 390) 
Barış Üzerine: 3.5 bölümünden: 
[kaynak linkten çeviri]

- İlk olarak, bu süreçte Peiraeus'u takviye ettik: ikinci olarak, kuzeye Uzun Duvarı inşa ettik: ondan sonra, Pers kralı ile onun barbarlarını yenerek Ellinas'ın bağımsızlığını getiren, ama dengesiz ve eskiyen mevcut triremes filosunu yüzlerce yenisiyle değiştirdik: ve işte bu sırada önce üç yüz süvari kaydederek üç yüz İskit okçusu satın aldık (4). Bu şekilde Atina demokrasisine güç kattık.

[(dipnot 4) Süvariler yedinci yüzyıldan beri vardı. Altıncı yüzyılın başlarında Solon, varlıkları düzenleyen yasaları çıkardığında vatandaşlar ikinci bir mülk edinebilecek kadar zengin olduklarında savaş zamanında kendilerine at sağlayabildiler. Okçular Salamis (MÖ 480) den kısa bir süre sonra da ithal edilmişti.]


Demek ki, Atina’da MÖ 7.yy'a kadar ata binemiyorlar ve okçuların da önemi yoktu, hatta MÖ 5.yy'dan önce okçuluk yoktu!


Burada önemli olan bir başka nokta ise Persler ile İskitlerin farklı etnik altında ele alınmalarıdır. İskitler, batılıların (ısrarla) iddia ettiği gibi 'Pers' ise, o zaman niye savaştığı bir milletten başkentleri Atina'ya 'kolluk kuvveti' olarak İskit Okçuları'nı ithal etsin? Demek ki, İskitler 'Pers' değilmiş!...


Bu İskit Okçuları'nın adedi de Andocides'in Barış Üzerine eserinde (yukarıda) "300" olarak verilmişti : "...Sparta ile yapılan barış antlaşması sonucunda köle olarak satılan 300 İskit.."... Siz yoksa "300 Spartalı" mı sanmıştınız?... 300 Spartalı yok, 300 İskit var ... Ah şu Hollywood... ;) Ve bu İskit Okçuları Atina'nın Jandarmalığını yapıyordu...



Pelops ve Hippodamia / MÖ 1.yy- MS 1.yy
Pelops'un İskit Başlığı ve Pantalonu var...! Yani bir "barbar" gibi giyinmiş...



Bu arada PELOPS kim?...


Peloponnese (Mora yarımadası) adının Lidyalı Tantalos’un oğlu Pelops’tan geldiğini söylerler. Lidyalılar Pelasglarla akraba, dolayısıyla Pelops da Pelasg kökenlidir. Mitolojiye göre, Truva kralı İlos oğlu Ganymedes'in Olympos'a kaçırılmasından sorumlu olan Tantalos ile Pelops'u Anadolu'dan kovmuştur. 


Homer'e göre de Menelaus ile Agamemnon Pelops'un soyundandır. Anadolulu Tantalos'un halkı anaerkildir, bu yüzden de Olympos tanrılarını, yani Zeus'u redederler, lanetlenirler. Halikarnas Balıkçısı'na göre de baberkilliğin anaerkilliğe üstün çıkması burada başlar ve bu lanet yüzünden de Agamemnon'un soyu kızı Elaktra ile biter.


19.yy'da Anadolu Akademisi başkanlığı yapmış olan Hyde Clark ise Tantalus adını Troadlı Dardanus ile ilişkilendirir. Dardanus, Sakamander ile İda'nın oğlu Truva Kralı Teucer'un kızı Batea ile evlenir. Mitolojide İlion şehrinin kurucusu İlus hem onların oğulları, hem de ondan sonraki kuşakta gösterilen Tros'un oğlu olarak geçer. Bu durumda Truvalılar, Lidyalılar ve Tantalos'un soyu akrabadır diyebiliriz. İonyalılar'da Pelasg kökenlidir.


Truvalılarla Pelasglar müttefiktir. Truva'da Scamander, yani Saka varken, Pelasglar'da da Saka vardır: [“Pelasgların Türk Dilli halklardan olması” için bknz. Prof.Çingiz Garaşarlı: "Trakyalılar, Pelasglar, Truvalılar ve Etrüsklerin hepsi akrabaydı" (Truvalılar ve Etrüskler Türk İdi)].


Burada hatırlamamız gereken önemli bir başka dipnot ise, 'Hellenler'in her şehre, her bölgeye bir 'Kurucu Ata' miti uydurmuş olmalarıdır. Mitoloji tarih değildir, insanlar duydukları hikayelere birçok yenilikler ekler, bu yüzden güvenilmezdir. Ama öbür yandan, destanlar tarihi kişilikler, kahramanlar ve olaylar barındırır.


Halikarnas Balıkçısı'nın da dediği gibi "Hellenlerin tüm tanrıları Anadolu'dan gitmedir' ve başlıca tanrı/tanrıça isimleri 'Grekçe' bile değildir. Ya da Azra Erhat'ın Mitoloji Sözlüğü'nün önsözünde dediği gibi: "Mitosa güven olmaz, ilişiksiz ve uydurmalarla doludur... Yunan mitosları Homer ile Hesiodos'la başlasa da zamanla birçok ekler ve katkılarla çoğaltılmıştır... Binbir kent devletlerine ayrılmış olan 'Yunanistan'ın her bölgesi için bir mitos yaratma hevesindedir. Kendi bölgesiyle ilgili efsaneler uydurmaktadır. 'Yunan'ın klasik denilen çağı sona erip de yaratıcılığın azaldığı dönemde, yani Hellenistik dönemde, efsaneleri toplama ve derleme işine girişilir."


Yani, Pelops'un sürülmesiyle Agamemnon ile Menelaus'un atası olma durumu tamamen mitostur. Ama Pelasgların 'Mora' yarımadası dahil bugünün 'Yunanistan'ındaki, Homer öncesi yerleşim yerleri tarihsel gerçekliktir, tıpkı hem Yunanistan'da hem de Türkiye'deki Larissa şehir adları gibi. Ya da Pelops'un sürülmesiyle başlayan Olimpiyat oyunları gibi...


Bu arada Yunanca “okçu - yay" kelimesinin karşılığı - τοξόται / τοξότης (toxótai / toxótis) (Archer) = Toksotai - tokso/tai - torkso/tay (turkso/tay ), bana İskit filozof Tokharis (Toharis- MÖ.6.yy) ile Kimmer Toktamış (Tygdamme/Lygdamme- MÖ.7.yy)'ı hatırlattı.


Odysseus'un hikayesi Dede Korkut'un Bamsi Beyrek ve Basat'ın hikayeleriyle birebir örtüşür, hatta aynı kaynaktan çıktığı söylenir.


Odysseus Destanı İlyada destanından çok çok sonraları yazılmıştır. MÖ.6.yy'dan önce yazılmış İlyada veya Odysseus yoktur, hatta kalan parçalar bile MÖ 3.yy'dan geriye gitmez, ki en eski tam metin 15.yy'dan sonra yazılmıştır. [kaynak link]


Tek bir kaynaktan çıkan hikayeleri her bir "kalem" kendine göre yazmış ve hikayelerden hikayeler doğurmuş. Böylece "aynı" kişiler zamanlar "farklı" kişiliklere bürünmüş. Bu tip olaylar aslında "Hellenlerin" kahramanlık destanlarına öykünmeleridir, birbirlerine ulusal düşünce sisteminde bağlanmak için yazılmıştır. Halbuki, hepsi uydurulmuş hikayelerdir. Tıpkı Argonotlar adı altında birlik olup Altın Post'u almaya gitmeleri gibi... Truva Savaşı'na da hep beraber gitmeleri de var tabi, ama bu savaş gerçektir, ne yazık ki olduğu gibi yazılmamıştır.


Etrüsklerde Odysseus'un adı Uthuze /Oduze'dir, bu sebeple Romalılarda adı Ulysses (Ulusses) olmuştur. Oduze'den Odin'e bile götürebiliriz. Oduze - Ulusses - Odin.. Ayrıca, Odin de Truva Savaşı'ndan sonra bir gezgin gibi oradan oraya gitmiş ve en sonunda yolculuğu İskandinavya'da son bulmuştur... Ve Albrecht Dihle'ye göre Odyssey kelimesi "Grekçe" bile değildir...


Tüm bunları okuduktan sonra YAY'ın ilk kime ait olduğunu bulabildik mi?...

Semra Bayraktar




Yönetmen: Mario Camerini
Roller ve Oyuncular:
Odyssey - Kirk Douglas
Penelope - Silvana Mangano
Antinoos - Anthony Quinn

Truva Savaşı'ndan sonra evine dönmeye çalışan Odyssey ve ekibi Poseidon'un oğlu olan Tepegöz'ü öldürdüğü için Poseidon kızmıştır ve onlara zorlu bir yolculuk hazırlar. Akdeniz'de 10 yıl boyunca ordan oraya savrulurlar ve bir türlü ülkeleri İthaka'ya dönemezler. Odyssey'in eşi Penelope de zorlu bir dönem geçirmektedir. 10 yılını savaşta, 10 yılını da dönüş yolculuğunda geçiren Odyssey yüzünden diğer krallıklardaki bekar krallar hem İthaka'ya hem de Penelope'ye talip olmuştur. Penelope ise eş seçimini sürekli ertelemektedir. Taliplerine Odyssey'in yay'ı ile oku 12 baltanın gözünden geçiren kişi ile evleneceğini duyurur. Bu sırada Odyssey bir yolunu bulup evine dönmeyi başarmıştır ama durumu görünce kendisini ifşa etmez ve dilenci kılığında gezinerek ortamı gözlemler....





21 Eylül 2017 Perşembe

HOMER - TRUVA - ODYSSEUS




Solda: Ektor ile Ajax'ın karşılaşması. Ajax, Ektor'un hala (Hesione) oğlu TEUCER'ın babadan (Telamon) kardeşidir. MÖ 490-480
Sağda: Ektor (üzerinden yazar) ile Menelaos. Truvalı savaşçılardan Euphorbus'un ölüsü için mücadele ederken. 
Aşil'in arkadaşı Patroklos'u Ektor öldürmeden önce Euphorbus yaralamıştır. Euphorbus ise Menelaos tarafından öldürülmüştür. MÖ 610





İlyada ve Odysseia destanlarını en iyi bilen isim Doç. Dr. Sema Sandalcı ile İlyada ve Odysseia destanlarını, çevirilerin hazırlık süreçlerini, Troia Savaşı'nın Ege'nin her iki yakasında yarattığı zincirleme etkisini ve günümüz dünyasında ele alınış biçimlerine dair geniş bir söyleşi gerçekleştirdik...13 Eylül 2017-Odatv (sadece aşağıdakini buraya aldım detaylı linkte)

Odatv: "Homeros Sözlüğü’nü de hazırladınız. Madem Homeros Batı Anadolulu, bu sözlüğün önemini ve Türkçe açısından bağlantısı olup olmadığı konusunda neler söylersiniz?

S.Sandalcı: Bu destanlar 3000 yıl öncesine ışık tuttuğu için ve kullanılan lehçenin Batı Anadolu ağırlıklı olmasından dolayı bu sözlüğü hazırladım. Kelimelerin bazılarının az da olsa Hitit diliyle benzerlik gösterdiğini (doğurmak, olmak, diz, kilit gibi) bazı kelimelerin daha sonra gelişen Latinceye kök oluşturduğunu (narin, domuz, ulumak, diz, doğurmak gibi), yine bazı kelimelerin Yunancanın erken dönemine tanıklık ettiğini fark ettim. Bir kültürün zenginliğinin göstergesi açısından dil önem arz ettiğinden, Homeros’taki kelimelere bakarak döneminde somut – soyut hangi imgeleri ve nesneleri bildikleri ve kullandıklarına dair temel fikir edinebiliriz. Bu kelimelerin Batı Anadolu kaynaklı olması bölge kültürü için önemlidir. Örneğin, “Yer yarılsa da bizi yutsa” ya da “Kötü sözleri tanrılar yele versin” gibi günümüzde bile bize yabancı olmayan deyişlerin; “düşmenis” (iyi niyetli olmayan ya da istenmeyen kişi), “telgo” (etkilemek, cezp etmek), “kopre” (hayvan pisliği), “avlake” (su kanalı), “oüzün (üzüntü, hüzün, acı, keder) gibi kelimelerin aynı bölgede kuşaktan kuşağa devam ettiğini ve dolayısıyla en az 3000 yıldır kullanıldığı görülmektedir. Araştırmacıların yanı sıra, halkımız da bu sözlüğü alır ve kelimeleri gözden geçirirse, aynı coğrafyada süre gelen kelimelerle kültür yolculuğu yapabilecektir."





NOTLARIM 
(S.Bayraktar):


* Türkçe kelimelerinin bulunması gayet normaldir. Truva, Kimmer, İskit Türkçe konuşur. Pelasglarda bile Tepe kelimesi vardır, birçok kelime/ad Türk boylarında boy adı veya şahıs adı olarak görülür. Hitit metinlerinde bile anlamıyla aynı olan ATA'ya rastladıktan sonra....



* Homer bir İyonlu, dolayısıyla Pelasglı:

İonlar, Pelasgların soyundan gelir, Pelasglar Hellence Olmayan dil konuşur, yani Hellen değillerdir (İonlar da Hellen değildir, lakin göç sonrası karışmışlardır). Aynı zamanda Pelasgların bir kolu olan "Sea People" dedikleri "Deniz İnsanları- (Mısır kaynaklarında: Tursha-Toorsha)", diğer adları ile Etrüskler (ya da R'Asenra, Tarkan veya TURAN olan), Mısır, Fenike ve İtalya'ya gitmiştir. Truva savaşından sonra gelen ve tüm dünyada "Grek" diye tabir edilen, lakin farklı boy adlarına sahip olan "kolonistler" ile ilgili anlatılan mitolojik hikayelerde "erkeklerini öldürüp kadınlarını eş olarak aldıklarından ya da yerli halkı kovduklarından" bahseder. Bu "yerli halk" İonlar'dır. "Hellenlerin" göçü öncesi etkin dil ise Türkçe gibi eklemeli yapıya sahiptir, ki, MÖ.4.yy'da bile bölgede 4 farklı dil mevcuttur! 


Homer, Truva savaşından 400 YIL SONRA, MÖ.8.yy'da yaşadığı düşünülen ve farklı dil ve lehçelerle kulaktan kulağa ozanlar vasıtasıyla gezen bu halk destanlarını bir araya getirip, ilaveler yapmıştır. B.Powell destanların yazıya geçirilmesi için “Grek Alfabesi”nin icat edildiğini yazar (alfabe/yazı da ancak MÖ.6.yy'da tam manasıyla oturmuştur) Ayrıca Homer’in kitaplarını Eğriboz Adası’nda (Euboia) yazdığı düşünülür. Homer’in orijinal kitaplarından hiç biri günümüze gelememiştir. Efesli Zenodotus (İskenderiye kütüphanesinin ilk müdürü- MÖ 3.yy) Homer'in iki kitabını da derlemiş ve "düzenlemiş"tir! Dönem ise Hellenistik dönemdir, ki Zenodotus'tan sonra da kitaplar sürekli değişime uğramıştır. En önemlisi de, Homer'in kitaplarında hiç bir şekilde "Grek" kelimesi geçmez, ama bugün diğer dillere çevirilirken kullanılır! Kısaca, bugünkü çeviriler hangi yüzyıldan kalan kitaptan yapılmıştır? "Orjinal kitap" mıdır?...




B.Powell'a göre Homer'in kitabı bu tip bir alfabe ile yazılmış olmalı (farazidir!)
"It is conceivable that Greek alphabetic writing was invented to record business accounts; or that it was repeatedly reinvented with minor variations in the consonantal system; or that Homer himself wrote down his poems so they would not perish; or that Homer taught his poems verbatim to the first in a line of successors, repeating them until the successor got them right, and somebody wrote them down later; or that the adapter devised the alphabet to record hexametric poetry in general, or to record a poet of whom all trace is lost, while a near contemporary approached Homer and wrote down the Iliad and the Odyssey... We cannot separate the recording of early hexametric poetry from Homer."




* Troia - Truva - İlias adı:
Makalede "İlias" adı ışıldayan olarak verilmiş. Hitit metinlerinde adı Wilusawa olan Truva Türkçe'dir = İL-AS, AS Türkleri (tıpkı Assuwa veya Asia daki gibi!); Turuva = TUR, Türk kelimesinin kök hecesi!



* Truva'dan hain çıkmıştır:
Priam'ın kızkardeşi Hesione'nun Salamisli Telemon'dan olma oğlu TEUCER (aynı zamanda Ajax ile yarı-kardeş), her ne kadar "Asyalı" olarak, hem köken hem de dili açısından aşağılanmışsa da, Akalar tarafında Dayısına karşı savaşmıştır! Ayrıca, Aeneas, Antenor ve Dolon gibi Truvalılar'da ihanet edenler listesinde yer alır. (bknz. Traum und Wirklichkeit Troia)



* Akhilleus ve Patroklos (Ajax için de derler)'un mezarlarının Truva'da olduğu kesin değildir!




* Menelaos'un karısı Helene'nin kaçırıldığı kesin değildir! Kaçırıldıktan sonra Mısır'da bırakıldığı da söylenir. Herodot ve Dares Phrygius'a göre ilk kaçırılan kişi Priam'ın kızkardeşi Hesione'dir ve geri vermedikleri için misilleme yapıldığı yazar. Yoksa herkes kendi çıkarına göre mi dizelemiş? Bu sebeple de kaçırılma hadisesi sorunludur. Ve Evet, bu bir sömürge savaşıdır, ticaret yollarının kontrolü için Akalar saldırmıştır!



* Athena, Apollo, Artemis "Grek" kökenli değildir! Gerçekte ise, "Hellen" mitolojisi Truva savaşından sonra gelişmiştir. Schliemann bile Athena'nın savaştan sonra "Hellenlerin" ödünçlediğini yazar. Sonrasında göçle gelenler bile "Kültür" getirmemiştir, Anadolu'nun kültürünü benimsemiştir! Bunu Halikarnas Balıkçısı'da açıkça belirtir!






* Kahraman olan "İşgalci Akhilleus ya da İşgalci Odysseus" değil, Hektor (Ektor)'dur, Sarpedon'dur! (Sarp kelimesi bile Türkçe kökenlidir!) Ki, Odysseus kelimesinde Odin kelimesi rahatlıkla görülür, Odin ile Odys aynı kişi olabilir, kelimenin kök hecesi OD ile her ikisinin de "yolculuk" yapmış olması düşündürücüdür! Odysseus'un rakiplerini yendiği "OK" yarışında kullandığı YAY bir İSKİT, yani TÜRK yayıdır! 

Ayrıca, 10 yılını savaş meydanında geçirmiş, üstüne 10 yılını da dönüş yolculuğunda harcamış olan Odysseus rakiplerine nazaran artık "genç" değildir! Lakin mükemmel bir şekilde 12 baltanın gözünden okunu geçirir! Odysseus'un Yayı tipik bir İSKİT YAYI'dır. Bu hikayesi Bamsi Beyrek'in hikayesi ile birebir örtüşür.

Bu yay, "Oxulos"un (Oculus olarak ta geçer) soyundan gelen İphitos (ki MÖ 9.yy'da yaşadığı söylenir!)tarafından Lakedaimon (Spartalıların Atası) ziyareti sırasında Odysseus'a hediye edilmiştir! "Oxulus" kelimesinde bile "OK" ve "ULUS" kelimeleri rahatlıkla görülür. "Oxulus" ise, Ares'in (AR+ES =ɛəriːz= ER+İS - ERİ - ER) yani İskitlerin en önemli, Kılıç/Savaş tanrısı (ruhu) soyundan gelir! Oğuz kelimesinde de OK-ÖK (Ok-u-z, boy, kabile, yüksek anlamına da gelen OK) vardır! 

Ceyhun (Amuderya) nun antik dönem adının OXUS olduğunu da hatırlayalım. Tıpkı Oğuz - Okuz - Öküz = Boğa = Toros = Tauros = Tau = Dağ olması gibi. Bu da "Toros Dağı"na "Dağ Dağı" dediğimizi ortaya koyar! Başka bir şey daha: İrlandalı James Joyce'un yazdığı "Ulysses" kitabının adı! Çünkü Odysseus diğer bir adı da Ulysses'tir. = OD-ULU . 

Etrüsklerde adı Uthuze - Oduze. Bazılarına göre, Bilgemiş destanında bizim Nuh diye bildiğimiz, Utnapiştim'tir ve Uthuze'nin onun adından geldiği öne sürülür. Ve bu sebeple de Romalılara Etrüsklerden Ulysses olarak geçmiştir denilir. (UT=UD=OD)

Ve Albrecht Dihle'ye göre Odysseus "Grek" kökenli değildir. ;) 







İşte o ara gök gözlü tanrıça Athena koydu aklına,
İkarios'un kızı uslu akıllı Penelopeia'nın,
yayı ve kırçıl demiri sunmasını taliplere,
ve başlamasını Odysseus'un konağında ölüm yarışına.
İndi yüksek merdivenden, kendi katından aşağı,
güzel kıvrılmış anahtarı almıştı güçlü eline,
tunçtan bir anahtardı bu, kulpu fildişinden.
Gitti hizmetçi kadınlarıyla hazine odasının en dibine,
orada efendinin en pahalı malları vardı,
tuncu, altını ve çok işlenmiş demirleri,
orada, insanları inletecek nice oklar arasında,
geri tepen yayı vardı ve ok dolu okluğu.
Bunları tanrılara benzer İphitos vermişti, Eurytos'un oğlu,
Lakedaimon'a konuk gittiğinde Odysseus'a armağan diye.
Odysseia 21:1-15




Homer'e göre Eurytus okçuluğu ile övünmekte ve gurur duymaktadır. Apollo'ya meydan okur. Apollo Eurytus'u öldürür, böylelikle yay da miras olarak Eurythus'un oğlu İphitus'a kalır. Odysseus ile İphitus arkadaştır ve Odysseus'un Sparta (Laomedon) ziyaretinde yayı hediye olarak Odysseus'a verir. Odysseus karısı Penelope'nin taliplerini yendiği ve öldürdüğü yaydır.



HERKÜL ise...
Heredot'un kitabında İskitlerin atası Herkül veya Targitay olarak geçer. Herkül-Erkül-Köroğlu-Bilgemiş . Herkül'e de okçuluğu bir İSKİT öğretmiş, hatta Yay'ı Herkül'e hediye etmiştir. 
Herodot'ta Saka/İskit atası olarak geçen iki isim: →Targitay / Herkül; peki Herkül kimden esinlenilmiş: ← Bilgemiş
Kor-oğlu (Azerb.)→Qör-oqlı (Türkm.)→(H)Er-akle(s)(Yun.)→(X)Er-okle (Etr.)


"Herodotus ve Callimachus'a göre Herkül, okçuluk sanatını İskit TEUTARUS'tan öğrenmiştir."




"Odysseus'un yayı, muhtemelen İskit yaylarına benziyordu"...
"Odysseus bow probably looked like the Scythian bows"... 




GORUTOS

"Herkül yayını, germek için güçlü olan oğullarından biri olan İskit'e verir. İskitler özel bir kombinasyonu olan sadak ile gorytus denilen yay kullanıyordu. (29, gorutos kelimesi Odysseus'un yay (çantası?!) olarak destanda geçiyor.)"


"Heracles gives his bow to Scythes, the only one of three sons who could bend the bow. The Scythians used a special combination of Quiver and bow case called a gorytus. (29, the word gorutos is used of Odysseus's bow case: Odyssey 21:54)"


Homer destanında Odysseus yayı için GORYTO (gorutos: orjinal dilde: γωρυτῷ, gorytó, ingilizcede 'corytus'da diyorlar) kelimesini kullanır. Lakin bu kelime tüm dillere "yay" olarak çevrilmiştir! Türkçe'de g/k değişimi ile Yunan alfabesindeki Y nin U okunması ile : GORYTO aslında GORY - GORU- KORU 'dur. Tıpkı Medusalara Gorgon, yani Korkon = Korkmak'tan gelmesi gibi! Silahtır evet, ama aynı zamanda KORUMA amaçlıdır, KORU'dur. 



"Oradan uzanıp aldı çiviye asılı yayı ve 
yayı çepeçevre saran parlak kılıfı.
Olduğu yere çöktü, dayadı onu dizlerinin üstüne,
ve hıçkıra hıçkıra başladı kılıfından çıkarmaya,
Ağlayıp sızlandıktan sonra doya, doya,
büyük sofaya, soylu taliplerin yanına yürüdü gitti,
elinde geri tepen yayı vardı, bir de okluğu,
ve okluğun içinde, iniltiler kopartacak bir sürü ok." (21:54)


"Hellen" tipi uzun yaylardan (long bows) olsaydı, diz çöküp ok atamaz . Geri tepen yay "composit" dedikleri Asya tipi yaydır ve Oklar da gürültü çıkaran yani ıslık oklarıdır! Odysseus'un yayına "İskit Yayı" diyenler de varken.... Odysseus, farklı bir birey midir, yoksa Odin'in bölünmüş hali midir, yoksa sadece aynadaki görüntüsü müdür? Bunun açıklağa kavuşması gerekir... Sonuçta, Odin de Odysseus'ta Truva Savaşı'ndan sonra yollara düşmüştür... Türkçe bilmeyen ya da bilmek istemeyen kişi de uydurur durur! Sen de onu "Sayın falan" sanırsın...

ARCUS kelimesinden türetilen ARCHER (OKÇU) da Türkçe'de ARKA'den gelmektedir; Sadakların taşındığı yerdir aynı zamanda.




Uzun Yay'a örnek : Artemis-Aktaion, MÖ 5.yy






* Zeus İda Dağı'dan Truva savaşını izler, evet, o doruğun adı da GARGAR'dır. Gargarlar İskit Boyu olan HALUP (XALUP) ya da GAŞKA-KAŞKAlar'dır. Zeus'un oturduğu diğer dağ ise OLYMPUS adını taşır ki; Yine Yunan harflerinden Y nin U okunması = OLY -OLU - ULU (ULUDAĞ), yani Türkçe'dir! (Pus/Bus=sis, duman)






* Truvalı kadınlar erkekleri ile eşit iken, "Hellenler"de ikinci sınıftır! Hiç bir hakları bulunmamaktadır.

- Atina'da, evli bir kadının yaşantısı hiç de özenilecek, imrenilecek bir şey değildi. Kızlar için jimnazyum, okul, öğretim yoktu. Evlerde, evlerin kadın bölümü, bir harem bölümüydü. Çoğu zaman kapısı kilitli dururdu. Burada, Atina'nın o zamanki atasözlerinden birkaçını anmanın yeri geldi: "Çarşıda ve sokakta bir kadın görürsen, bu kimin karısı ya da kimin kızı diye değil, bu kimin ninesi diye sorabilirsin." "Adı anılmayan ve kendinden söz ettirmeyen kadın, iyi bir kadındır."  Çünkü, ihtiyarlamamış bir kadının çarşıda - sokakta görülmesi çok ayıp sayılırdı. Kızlar ancak ana babalarıyla, evli kadınlar da ancak kocalarıyla yemek yiyebilirlerdi. Evliliklerinde sevginin yeri yoktu. "Sevmek için bir oğlan, çocuk yapmak için de kadın gerektir...” - Halikarnas Balıkçısı - Hey Koca Yurd



Demokrasi Yunanistan'dan mı çıktı demiştiniz? ;)


* Sema Sandalcı: "Bu arada Gelibolu savaşında İngiltere’den gönderilen gemilerden birinin adının Agamemnon olması, Troia savaşına bir gönderme olduğunu gösterir. Fakat İngilizler Agamemnon’un gerçek ruh yapısını ve eskiçağın değerlerini iyi bilselerdi bu savaşta Agamemnon’un Türklerden yana olacağı şeklinde bir yorumda bulunmamız da yanlış olmayacaktır."


SB : Yukarıdaki yorum tamamıyla yanlıştır. Birincisi, Truvalılar Türk boylarının atalarındandır. İkincisi, 30 Ekim 1918 de Agamemnon zırhlısında imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile ülke İŞGAL EDİLMİŞTİR....! "Agamemnon'un Türklerden yana olacağı" demek kesinlikle kabul edilemez! Etki ajanı falan mısınız siz?...


Saygılar,
SB.




kaynaklar:
Barry B. Powell 'Why Was the Greek Alphabet Invented? The Epigraphic Evidence'
Albrecht Dihle 'A History of Greek Literature: From Homer to the Hellenistic Period'
Kendall Schmidt 'What was so special about the bow of Odysseus?'
George E.Dimock 'The Unity of the Odyssey'
Oktay Doğangün 'Ana Türkçede bir ana kavram: *hok “ok; yüksek”'
Etruscan Life and Afterlife: A Handbook of Etruscan Studies
Tom Winter 'The Place of Archery in Greek Warfare'
Edwin M.Yamauchi 'Foes From the Northern Frontier: Invading Hordes from the Russian Steppes'
Todd Clary 'Scythian Weaponry and Greek Myth'







Destan tarih iken, Mitoloji tarih değildir, lakin her kahraman kişiliğin arkasında gerçek bir kişilik durur.