ANADOLU’NUN TARİHİNİ ANLAMAK İÇİN BİR ANAHTAR
Urartular
Urartular’dan bahseden en eski kaynaklar Asurlulara aittir. Asur kralı Salmanassar (M.Ö. 1275-1245), saltanatının ilk yıllarında, Urartulara karşı bir sefer başlattığından söz eder. Yazıt bize, kralın (M.Ö.1274 yılında) yok ettiği, seksenden fazla ülke ve elli bir şehirden söz eder. Bu, dağlık Doğu Anadolu bölgesindeki Urartuların dağılmasını anlatır. Asur kralı 1. Tukulti-Ninurta (M.Ö. 1244-1208), Nairyan (Nairi ve Urartuların çok benzerlikleri vardır) ülkesini fethettiğini ve Van Gölü çevresinde yerleşmiş bulunan
kırk kralı yendiğini anlatır. Bunlar, hiç şüphesiz, Fırat Nehri ile Urmiye Gölü arasında, doğal bir merkez olarak, Van Gölü çevresinde hüküm süren Urartu ve Nairyan kabilelerinin prensleriydi. Huryan veya ilk-Urartu kökenli olmalıdırlar.
M.Ö. 6. yüzyılın başlarında, bir zamanlar Urartuların hakimiyetinde olan topraklar, Lidyalılar ve Medesler arasındaki bir anlaşmazlığın sebebi oldu. Medesler kazanan taraf oldu. Bu, Ermeni kabilelerin Doğu Anadolu’ya göç ettikleri zamandır. Muhtemelen onlar Balkanlar’dan veya Trakya’dan İliryalıların zorlamasıyla göç ettiler. İsimleri ilk defa M.Ö. 6. yüzyıldaki bir Darius yazıtında anıldı. O devirde, Darius’un nüfuzu altındaydılar. Zaman içinde, Hind-Avrupa ailesinden olan dilleri, eski Arian-dışı Anadolu dillerinden etkilendi ama bu etkilenme, “Haik”i, “Urartular” haline getirmemiştir. Ermenilerin bağlarının “evlilik yoluyla” olduğu düşünülebilir. Asya dil ailesinden gelen büyük Huryan-Urartu ailesiyle hiçbir dilsel veya etnik bağları yoktur. Diğer taraftan Türk halkı, Huryan-Urartu dünyasının “ilk-Türk” halkıyla aynı kökleri paylaşmaktadır.
Asur belgelerinden öğrendiğimize göre, M.Ö. 1274’de 1. Salamassar (1274-1245), Urartu topraklarını işgal etti, seksen ülke ve elli bir şehri yıktı. Bu topraklar, merkezi bir otoritenin yokluğunda, birçok feodal devlete bölündü. Profesör Goodspeed’e göre, Şalmaneser, Yukarı Dicle’yi geçti, Toros Dağları’nın güneyi boyunca ilerledi ve fethettiği “Arami”lerin, Batı Mezopotamya Aramilerinin ülkesinin bulunduğu Fırat’ın yukarı kısımlarına geldi. Oğlu, 1. Tukulti-Ninurta (1244-1208) Doğu Anadolu’daki “Nairianları”, kırk kralı yenerek fethetti, Yukarı Deniz (Van Gölü) topraklarını hakimiyeti altına alıp, buradaki kabileleri vergiye bağladı.
Yazıtında, 23 Nairi prensinin ittifakıyla kurulan güce karşı bir zaferden bahseden Tiglat-Pleser, Urartu isminin yanında Muşki ve Milit’ten de bahseder. Nairi’nin, bunların, bir İskit kabilesi olan Herodotus’un Nairi’si olduğuna 7. Bölüm’de de değindik. Yazıtlarda Nairi’den Nahor ismiyle, İbrahim’in kardeşi, Uz’un babası olarak bahsedildiğine inanıyoruz. İnceleyip analiz ettiğimizde, kelimenin etimolojisinin Türkçe olduğu ortaya çıktı:
Teki Nair (Neur, Nahor ‘n-air (‘n-eur, ‘nahor) Turk. On-Ur/On-Gur/On Oghur (On Oghur) ki, bu da daha sonra Macarlar’a (Hungarian) verilen bir isimdir.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Asur hakimiyeti birkaç yüzyıl daha devam etti. M.Ö. 900 yılında, yeni bir durum ortaya çıkmıştı: “Doğu Küçük Asya’da, ‘Urartu İmparatorluğu’nun yaşadığı yerde medeniyet yine yükseliyor, içlerinde Teşhup’un da bulunduğu Hurrian tanrılarına tapan, Hurrian diline benzeyen bir dil konuşan, halkının iyi inşaat yaptığı, metali işleyebilen, Hitit (aslında (Hattia/Hurrian) temeli üzerine bu toprakların bildiği daha parlak kültür oturtan yerel bir krallık.”
Profesör Erzen'e göre, Hurrianlar ve Urartuların kökleri aynı antik Doğu Anadolu Kalkolithik kültüre dayanıyor ve Semitik ya da Hind-Avrupa gibi bir dil değil de eklemeli Asya dillerinden birine sahip aynı ırkın iki kolu olabilirler. Aslında, kök kelimeye ön ekler koyarak kelime üretme kabiliyeti dolayısıyla, Urartuca'nın Ural-Altay dilleriyle benzerlikleri vardır.
Dahası, Hurrian ve Urartuların tanrı ve tanrıçaları aynı kökten geliyor. Örneğin, Urartuların baş tanrılarından biri olan Teişeba, Hurrianların Fırtına tanrısı olan baş tanrı Teşup'tur. Bu tanrıların eşleri de Huba ve Hepat'tır. Urartuların güneş tanrısı Şivini, Hurrian tanrısı Şimigi'dir. Urartuların başkenti olan, bugün Van şehri içindeki "kale"nin adı Tuşpa'dır ve adını tanrıça Tuşpuea'dan alır.
Bulunan en eski Urartu çivi yazısı yazıtlar MÖ.9.yüzyılın sonuna aittir. Ancak İskitler tarafından yerle bir edilen Urartu şehri Teishebaini'nin (Karmir Blur) yıkıntıları arasında Aramaik yazıtlar da bulunmuştur. Kültür ve medeniyetle birlikte Urartu yazısının çevre halklar üzerindeki etkisinden, şu notu düşen Profesör Frye da bahsetmektedir:
"Achaemenid sanatının, mimarisinin ve hatta devlet protokolü ve yazısının kökler Urartu'da aranmalıdır."
Aşağıda Urartu tanrı ve tanrıçaları, şehirleri, kralları, hükümdarlık sıralarına göre verilmiştir. Aram/Aramu (MÖ.840) , Lutipri (1.Sarduri'nin babası), 1.Sarduri (MÖ.830-825), İşpuini/Uşpina (MÖ.825-815), 1.Menua (MÖ.815-790), 1.Arişti (MÖ.790-765) , 2.Sardur (MÖ.764-735), 1.Rusa (MÖ.735-714), 2.Argişti (MÖ.714-865), 2.Rusa (MÖ.685-645), 3.Sarduri (Mö.645-635?), 4.Sarduri (MÖ.635??), Erimena (3.Rusa'nın babası) ve 3.Rusa (MÖ.7.yüzyılın son yılları), hepsi Türkçe kelime ve sentaks ile açıklanabilir.
Arzashku : Urartu kralı Arame'nin başkenti Arzashuk Türk. Arz-azuk "kutsal toprak, kutsal şehir", Arapça'dan alınan arz "dünya" ve Türk Azuk/Uzuk "kutsal, mukaddes".
Erebuni: muhtemel 1.Arişti tarafından kurulan Urartu şehri, "Türk Er-e-bunu" "Ben inşa ettim bu (şehri) insanlar için".
Sarduri/Sardur: Üç Urartu kralının ismi. 1.Sardur (MÖ.840-830), bugün Van Kalesi olarak bilinen Tuşpa şehrini inşa eden, Urartu krallığının gerçek kurucusu. Türk-FArs "zirvenin sahibi, general, komutan" Sümer-Fars: başkan, baş, üst, zirve.
Urartu: Urartiyanlara Asurların verdiği isim Türk. Unaru "adam/insan;kamil insan" veya Uri-rtu "merkezdeki adamlar, ordudaki adamlar; veya (G)ur-arti ="mükemmel Oghur" veya Ur-arti = "mükemmel Hurrianlar" Türk ile. Ortu/Ordu "kralın şehri, saray, merkez, ordugah, ordu" Sümerler, Hurrianları Uri adıyla bilirdi.
Bugün Çavuştepe köyü olarak bilinen, Urartu köyü ile hemen hemen aynı yere kurulmuş olan Sardurihinili'de Afif Erzen'in yaptığı kazılarda bulunan mesaj çok açıktır:
"Görülüyor ki, burada, - ermeni mezar taşları haline getirilen Urartu yazıt taşlarından başka hiçbir Ermeni yerleşim izi yoktur."
Antik çağlarda, Anadolu'nun farklı bölgeleri için birçok isim kullanılmıştır ve bu isimler aynı zamanda, her bir bölgede yaşayanlar için de kullanılmıştır. Paphlagonia, Pamphylia ve Kapadokya. Bu bölgelerde yaşayanlar, aynı kabilenin mensupları değildir. Sadece yaşadıkları yerin adına dayanarak aynı ismi almışlardır. Diğer birçok yer gibi "Ermenistan" ismi de coğrafi bir bölgeyi gösterir, insanları değil. Ermeniler, kendilerine kendi dillerinde "Haik" derler. Bu da, soylarının geldiği yeri deği, Ermenistan olarak bilinen yeri işaret eder.
"Haik"ın tekili "Hai" dır. Geldiği yer tam olarak belli değildir. Bütün her şey, Batı'dan göç ettiklerini ve sonunda, küçük gruplar halinde Fırat'ın doğusuna yerleştiğini göstermektedir. Ermenilerin dilinin büyük bir bölümü Hind-Avrupa ailesindendir. Ancak göçten sonra Aryan-olmayan Anadolu dilleriyle karışmıştır. Die vorgeschicht-lichte Mittelmeervolker adlı kitabın yazarı J.Karst gibi akademisyenler, Ermeni veya ilk-Ermeni kabilelerin bir zamanlar, Kuzey Ege'de, kuzey Thessaly'de, İliyra yakınlarında, diğer bir deyişle Balkanlar'da yaşadığına inanmaktadır. Ermenilerin, İliyralıların baskılarıyla Doğu'ya göçen Phrygian-Thracian kabilelerinin soyundan geldiğine dair benzer bir görüş de vardır. Ancak Ermenilerin, ilk başta Balkanlar'da veya Thessaly'de yaşadığı kesin olmasına rağmen, Anadolu'ya göç tarihleri tam olarak belirtilememektedir. İlk vatanlarındaki varlıklarıyla ilgili HİÇBİR İZ bırakmamışlardır ama göçün MÖ.6.yüzyıldan önce olmadığı ve Anadolu'ya bu tarihten önce gelmedikleri KESİNDİR.
DOĞU ANADOLU’NUN TARİH ÖNCESİ KÜLTÜRLERİ:
ANADOLU’NUN TARİHİNİ ANLAMAK İÇİN BİR ANAHTAR
Jeopolitik açıdan bakıldığında, Doğu Anadolu, dünya tarihinde anahtar bir rol oynamıştır. Güneyinde Mezopotamya (Fırat ve Dicle nehirlerinin suları Doğu Anadolu dağlarından doğarlar), doğusunda İran, kuzeyinde Kafkasya, batısında Orta Anadolu vardır. İçinde Urartu ve onların atası olan Hurrianların bulunduğu, Doğu Anadolu’nun bu kültürel yapbozu son zamanlarda tamamlanmıştır. Bu bölgenin nadir konumu sebebiyle, bu kültürler çevrelerindeki İran, Mezopotamya ve Orta Anadolu ile yakın ilişki içine girmiştir. 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar, Doğu Anadolu’daki tarih öncesi yerleşim hakkında hiçbir şey bilinmiyordu. Batı Avrupa’da, antik mağara resimleri keşfedildiğinde, bunların insan eliyle yapılmış en eski sanat eserleri olduğu düşünülmüştü. Daha sonra Asya steplerinde ve Afrika’da mağara resimleri keşfedildi. Türk arkeologların, Doğu Anadolu’daki eski, yoğun yerleşim yerlerini keşfetmeleri yakın tarihtedir.
Bölgenin dağlık kesimleri, zamanın avcılarına ve besin toplayıcılarına ihtiyaçları olan her şeyi temin ederdi: Yoğun ormanlar, bol vahşi av hayvanları ve su. Son yıllarda Doğu Anadolu’da sayısız kaya resimlerinin ses getiren keşifleri bütün dikkatleri birden, bu bölgenin erken gelişme anlayışı üzerine çekmiştir. Tanrıların, tapınanların, hayvan ve avcıların resimleri 15.000 sene öncesine kadar gidiyordu. Doğu Anadolu’daki kaya resimleri esasen dört bölgede bulundu: Malatya – Adıyaman çevresi, Kars yakınları, Van çevresi ve Hakkari dağları.
Türk Tarih Kurumu üyesi Dr. Oktay Belli, Van bölgesinde, M.Ö. 15.000 ile 7.000 yılları arasında yapılan kaya resimleri keşfetti. Yedisalkım bölgesinde, Hakkari’nin dağlarında, vadi zeminin çok yukarılarındaki mağaralarda da tarihöncesi tanrı resimleri vardır. Bu sanat eserlerini yaratan insanlara baktığımızda, çok belirgin işaretler olduğunu görürüz. Benzer kaya resimleri, Doğu Azerbaycan’da, Gobustan’da, Altay bölgesinde ve Sibirya’da da bulunmuştur. Bu kaya resimlerinin yoğunluğu, bunların hiç şüphesiz Ön Türk kökenli olduğunu göstermektedir. Bu çizimleri yapan insanlar, erken göçmen veya yarı göçmen Türk kabilelerine mensuptu. Benzer bir sonuca, (Hakkari) Gevaruk Vadisi’ndeki ve Tirşin Platosu’ndaki stilize çizimlerden varılabilir.
Gevaruk ve Tirşin’deki kaya resimleri özellikle önemlidir, çünkü Erzurum yakınlarındaki Cunni mağarasındaki ve Aizani (Çavdarhisar, Kütahya)’daki Zeus tapınağının taş bloklarındaki çizim ve sembollerle büyük benzerlikler gösterirler. Bunlar, bölgedeki antik Türk klanlar tarafından yapılmıştır. Son keşifler göstermektedir ki, tarih öncesi zamanlarda, Doğu Anadolu ile Azerbaycan, Sibirya stepleri ve Türklerin ilk anavatanı olan Altay dağlarının sanatsal ve kültürel merkezi arasında bir bağlantı vardır. Tarih öncesi günlerden, modern zamana kadar, göçmen ve yarı göçmen Türk ve Ön-Türk kabileleri, İç Asya ve Anadolu arasında canlı bir bağ oluşturmuştur.
Asya, yurtların yurdudur. “Yurt” kelimesi Türkçe’de hem “çadır” ve “ev” hem de “vatan” anlamına gelir. Yurtlara benzeyen arı kovanlarına Anadolu’da rastlanabilir. Urartuların atası olan ve krallıklarını Kafkasya, Urmiye Gölü ve Malatya-Elazığ civarı arasındaki bölgede kuran Hurrianların bir eseridir. Bu kültürel bölgeye birçok isim verilmiştir. Bunlardan bazıları “Kura-Aras Kültürü” ve “Karaz Kültürü”dür. Bu kültürün yaratıcıları ve geliştirenleri, Türkçe’nin de üyesi olduğu Ural-Altay dil ailesine ait bir dil konuşuyorlardı.
Erken Hurri kültürü, Hurri kültürüyle birlikte, onlardan sonra gelen Urartu krallığını ortaya çıkardı. Hurrian kültürünün karakteristik bir özelliği, yarı göçmen Hurrianların yuvarlak çadırlarına benzeyen evleridir. Hurrian tipi bu yuvarlak evlerine, hâlâ Urfa ve Harran bölgesinde rastlanır. Daha sonraki, Osmanlı dönemindeki kubbeli yapılar, yurt ve arı kovanının gelişmiş halidir. Büyük kubbelerin yapımı için teknikler geliştirenler Yunanlılar ve Romalılardı ama Osmanlıların bu tekniklere adapte ettiği şevk, hiç şüphesiz, Türklerin antik yuvarlak ve çadır tercihleriyle bağlantılıdır.
Urartuların başkenti olan Van Kalesi’ndeki M.Ö. 8. yüzyıla ait çivi yazısında (Hurrian ve Urartuların ortak tanrısı Taşpuea’dan gelen) Tuşpa ismi geçmektedir. Urartu krallığının kurucusu Kral 1. Sardur’dur (M.Ö. 840-830). Aynı zamanda Van (Tuşpa) Kalesi’ni de inşa ettirmiştir. İbranilerin de değindiği “Ararat” ismi, Kurman metinlerinde “Ura-rat”, Asur metinlerinde “Urartu” olarak geçmektedir. Urartular kendilerine “Biainili” / Vainili / derlerdi. “Van” ismi buradan gelmiş olabilir.
Urartu yazıları yakın bir zamanda çözülmüştür. Urartu dilinin Asya kökenli olduğu resmen tespit edilmiştir. Türkçe gibi, eklemeli diller ailesine mensuptur. Dilbilimciler, Hurrianların Anadolu’ya Orta Asya steplerinden ve dağlarından geldiğine inanmaktadır. Urartular da Hurrianlar’la birlikte M.Ö. 3. binyılın ortalarında aynı bölgeden gelmişlerdir. Bugün artık kesin olarak biliyoruz ki, Urartu veya Hurrianlar ile Hind-Avrupa Ermeni dili arasında (göçten sonra Ermenice konuşanlar tarafından Urartu dilinden alınanlar hariç) hiçbir bağ yoktur. Ermenice, Hind-Avrupa dillerinin Satem grubuna ait iken, Urartuca, kelime köküne son ekler ekleyerek kelime üretme gibi bir özelliğe sahiptir. Bu özellik Ural-Altay dillerinde olan bir özelliktir.
Erich Freigl
Ermeni Mitomanyası
İlk baskı 1986
Mitomani gerçeği süslemek, abartmak, sonunda yalan söylemek için içten gelen güçlü bir istektir. “Mania” tüm şiddetli anormal davranışlar (örneğin terörizm biçiminde) anlamına gelir.
Hurri ,yaklaşık MÖ.1475
At'a ilk binen Türklerdir
Hititler de her şeyini Hattilere borçludur. Hattilerin Proto-Türk olduğu söylenir., ki ; "Hurriler de Hititler gibi MÖ.ikinci bin başlarında doğu Anadolu'ya sızmış ve kuzey Mezopotamya'ya girmiştir. Asur kralları at yetiştiriciliğini burada Hurrilerden öğrenmiştir."(Sten Lloyd)...
Ve Mitannilerin halkı Hurrilerden oluşur. Hurriler Türk'tür. Savaş arabalarının geldiği yer olarak ta Asya gösterilir ki Anadolu'ya da Asya denirdi, adı da As Türklerinden gelir ASYA= AS'ların ÜLKESİ. Mitanili Kikkuli atçıbaşı olmasına rağmen ata binilmemiş, arabalara koşulmuştur. Bu bölgedeki Subar/Suvar Türklerini de hatırlayalım (Prof.Firudin Ağasıoğlu)....Med yazıtları bile Türkçe çıkmıştır (Prof.Bahtiyar Tuncay)...At'ın yaşına göre adı, koşumlarını ve terimlerini Türkler bulmuştur..
İskit Türkleri