VE KIBRIS "YUNANİSTAN'IN PARÇASI" MI?..
Sir Wilson Churchill de bu konuyu 9-13 Ekim 1907 tarihinde Kıbrıs'a yaptığı ziyarette şöyle izah eder ;
"Bu toplumun Yunanistan'ın parçası olduğu fikrinin esası nedir? Yunanistan ile ada arasında ne tarihi ne de coğrafi bir bağ vardır. Adanın tarih boyunca herhangi bir dönemde Yunanistan'a bağlandığını gösteren hiçbir bilgi yoktur. Geniş bir hayal gücüyle düşünülse bile coğrafi açıdan Kıbrıs Yunanistan'ın bir parçası olamaz. Adada yaşayan insanlar Yunanlı değildir. Onları Yunan geleneklerine bağlayan tek şey dildir." (1)
Ulvi Keser,
Kıbrıs 1914-1923 Fransız Ermeni Kampları İngiliz Esir Kampları
ve Atatürkçü Kıbrıs Türkü,2000
(prof.dr. Girne Amerikan Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanı)
(1)"The İsland pointed at the heart of the Ottoman Empire, ayrıntılı bilgi için bakınız.Colin Thubron, Journey into Cyprus, middlesex,1986,s.216
*
*
"Ada arazisi yalnızca, kilise topraklarından oluşmamaktadır. Lüzinyan ve Venedik kalıntıları, Ortodoks kilisesinin temeli ve öğesi değildir. Kıbrıs Rumları kendilerini Bizanslı saymakla, Bizans tarihini ve geçmişini tasarrufu altında bulunduramaz. Kaldı ki Bizans ile Kıbrıs Rumluğu arasında herhangi bir bağ ne şimdi ve ne de geçmişte asla oluşmamıştır. Kıbrıs Rum’u, Yunanistan kilisesi ve papazlarının etkisinde bırakılarak Rumcayı konuşan ve Hıristiyanlığı benimseyen karmaşık, levantin bir topluluktur. Aslını berrak bir şekilde ifade etmesi mümkün değildir."
RUMLARIN KIBRIS’TA BİTMEYEN MÜLKİYET SAVAŞI
Prof. Dr. Ata ATUN
Prof. Dr. Ata ATUN
*
Kıbrıslı Rumlarının Kökeni (1)
Tanınmış tarihçilerden Lord Kinross Kıbrıs Rumlarının kökeni hakkında şöyle demektedir:
"Kıbrıs Rumları pek muhtemel Yunanlı değillerdir. Görünüş ve karakter olarak küçük Asya halkı ile daha çok ortak yönleri vardır. Yunanlılar Kıbrıs'ın bazı yerlerini kolonize etmeye gittiklerinde Ada'da Küçük Asya asıllı yerli bir halk bulmuşlardır. Hangi nesilden oldukları bilinmeyen ve tarihleri başkalarının tarihi olan Kıbrıs Rumları hiçbir zaman kendilerine hamile olmayan Yunanistan'ı Ana ve hiçbir zaman kendilerinin olmayan tarihini de kendilerinin tarihi olarak görmeyi özlemektedirler."
Kıbrıs Rumlarının 150 parça gemi ile Perslerle birlikte Yunanlılarla çarpışmaları üzerine devrin Yunan dram yazarlarından Aeshilus (525-426) eserinde, Atinalıların Kıbrıslıları hiçbir zaman Yunan olarak kabul etmediklerini belirtmektedir. Zaten Yunanlılar hiçbir zaman adayı ele geçirememişler sadece Salamis'te küçük bir koloni kurmaktan ileri gidememişlerdi. Ada* hiçbir zaman Yunanistan'ın bir parçasını teşkil etmemiştir. Sadece Büyük İskender'in imparatorluğunun parçalanmasından sonra Ada Mısır'daki Elen hakimiyetinde bulunan Ptoleme İmparatorluğu ile Bizans** tarafından yönetilmişti. Yabancı bir yazarın da belirttiği gibi bugünkü "modern Yunanistan, bu imparatorlukların varisi olduğunu iddia edemez."
En büyük Kıbrıs tarihini yazan Sir George Hill de, Ada'da Rumca konuşan halktan "Greek" olarak söz etmesinin nedeninin kısaltma olduğunu ve bunun, Kıbrıs Rumları ile Yunanlılar arasında herhangi bir ırk bağı bulunduğu anlamına gelmediğini belirtmektedir.
Öte yandan Ada halkı MS.6.yüzyılda Rumca konuşmaya başlamasına rağmen resmi belgede Rumca dili ilk kez 1450'de kullanılmıştır.
Bir Kıbrıs tarihi yazan Alman arkeolog Maier, Rumların menşei hakkında şöyle demektedir:
"Kıbrıs Rumları ne kan, ne de ırk açısından Yunanlıların varisi değildir. 3000 yıldan bu yana Ada'dan birçok ırklar gelip geçtiği için, ırk sanığından söz edilemez. Rumca dili gibi Ellenistik kültür de Bizans'ın benimsediği Hırsitiyan Ortodokslukla hayatın bir parçası olmuştur. Kilise, dinsel ve kültürel birliği sağlamakla, Rumlar arasında bir toplum hissinin temelini atmıştır. Bizans kültürünün temsilcisi olan papazlar MS.500'den bugüne kadar, Rumların değişen hükümetlere karşı gösterdiği kararlılığın kaynağını teşkil etmiştir."
Bizans'tan bu yana Rumlar, Elence konuşmakta ve Yunanlılar gibi Hıristiyan-Ortodoks oldukları için Elen kültürünün etkisi altında bulunmaktadırlar. Bu nedenle Rumlar, bir Anavatan arama peşinde kendilerini Yunanlı olarak görmek istemektedirler. Psikolojik olarak Enosis'in temeli de budur.
MS.395'de Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılması üzerine Kıbrıs Doğu Roma İmparatorluğu yani Bizans idaresine geçmişti. 6.yüzyılda Bizans'ta Rumca resmi dil olarak kabul edilmişti. Bunun bir sonucu olarak bir Bizans eyaleti olarak Kıbrıs'ta da Rumca konuşma ve yazı dili haline gelmişti. Menşe itibariyle Küçük Asya, Mezopotamya ve Suriyeli Levent'in olan Kıbrıs halkı da Rumca konuşmaya ve yazmaya başladığı için Bizans'ın uzun idaresi altında kendilerini Rum saymaya başlamışlardır. Bugünkü Kıbrıs Rumları bunların devamını teşkil etmektedir.
Kıbrıs'ın 1878 yılında Osmanlılar tarafından İngilizlere kiralanması üzerine 1880 yılında İngiliz parlementosuna bir rapor sunan İngiliz Yüksek Komiseri şöyle demişti:
"Halkın çoğunluğunun Rumca konuştuğu doğrudur, ancak bunlar ırk bakımından Yunanlı değillerdir."
Büyük İngiliz devlet adamı Winston Churchill de, Rumların Yunan asıllı olmadıklarını vurgulamıştı. Sömürgeler Bakanlığı Müsteşarı iken 1907 yılında Kıbrıs'a gelen Churchill, Rumların Yunanistan'a ilhak isteklerine karşılık şöyle demişti:
"Bu toplumun, Yunanistan'ın bir parçası olduğu nereye dayanıyor? Ada ile Yunanistan arasında ne tarihi ne de coğrafi bir bağ vardır. Tarih, Ada'nın herhangi bir zaman Yunanistan'a ait olduğunu kaydetmiyor. Kıbrıs'ta şimdi yaşamakta olan insanlar Yunanlı değillerdir. Bunlar buraya göç eden Mısırlılar ve Yunanlıların karışmasından gelen melez bir ırktır. Yalnız Yunan dili, bunların Yunan geleneklerine bağlı kalmalarını sağlamıştır. Yoksa filozof, kahraman ve heykeltraş Yunanlıların torunları değillerdir."
Ancak tamamen Yunan kültürü etkisi altında kalan Ada Rumları Yunanlılar gibi Ortodoks olmaları nedeni ile de daima kendilerini Yunanistan'ın bir parçası olarak görmüşler ve 1821'de Yunanlıların Osmanlılara karşı isyan etmesi üzerine onlar da isyan etmişler, daima Yunanistan'la birleşmek istemişlerdir. 1821'de İstanbul Rumları ile işbirliği halinde Yunanistan'a ilhak için ayaklanmışlar, gönüllü olarak Ada'dan Yunanistan'a giden bazı Rumlar Osmanlılara karşı çarpışarak Generalliğe kadar yükselmişlerdir. 1878'de Ada'nın İngilizlere kiralanması üzerine bazı zengin İstanbul Rumları Ada'dan mal almaya başlamıştı. Yunanistan'ı anavatan olarak gören Ada Rumları, Osmanlılar aleyhine Balkan Savaşı'na da katılmışlardı.
İngiliz idaresinde de bu tür ayaklanmalar olmuş, Yunanistan'daki Ruhban okullarında yetişen papazlar bu yönde öncülük yapmışlardı. Zaten Osmanlıların dine saygısından yararlanan papazlar, her yere bir kilise inşa ederek etrafındaki araziye sahip çıkmışlar, bu şekilde Kıbrıs kilisesini büyük bir servet sahibi yapmışlardır.
1974 Barış Harekatı sırasında Yunanistan'ın Türkiye'ye savaş açmaması sonucu, Yunanistan'a olan güven biraz sarsılmış, Ada'daki sol eğilimli bazı Rumlar bunu ihanet sayarak kendilerini Yunanlı olmaktansa Kıbrıslı olarak görmeyi tercih ettiklerini açıklayarak bir "Yeni Kıbrıs Cemiyeti" kurmuşlardır. Ancak bunların tepkisi de daha çok Yunanistan'daki sağcı iktidara karşı idi. Yunanistan'a ilhal konusu ortaya çıktığı zaman sağcısı da, solcusu da buna hayır diyememektedir.
Kıbrıs Barış Harekatının Bilinmeyen Yönleri; Satılık Ada Kıbrıs
Erol Mütercimler,2007
* kitapta "Atina" yazıyor, baskı/klavye hatası olduğu kanısındayım, anlatımı bozuyor, "Ada" ile değiştirdim.-SB
** "Bizans" değil "Doğu Roma" denilmeli -SB
(1) Hasan Fehmi,"Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti El Kitabı,1987"
*
"Kıbrıs’ta yaşayan Avşar Türkmenleri, adanın 1571 yılında fethiyle buraya yerleştirilen obalar ile 18. yy’dan sonra Osmanlıların sürgün ettiği obalardan oluşmaktadır. Bilindiği gibi Kıbrıs’ın fethi üzerine buraya İç-El Türkmenlerinin önemli bir kısmı iskan edilmişti. Bu grubun arasında Karamanlılar da bayağı bir nüfus teşkil ediyorlardı (Sözgelimi, Kıbrıs davasının lideri ve Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Karamanlı soyundandır). Daha sonra sürgün vasıtasıyla bir çok Türkmen toplulukları adaya gönderilmiştir ki bunlar genelde İç-El Yörükleri idi. Bu Yörükler arasında Avşarlar önemli bir nüfusa sahipti. Avşar obaları arasında ise Zekeriyalıların önemli bir kolu olan Kara Hacılılar, Şamlı, Sindel, Horzum, Deliler, Köseli ve Sülü Beğli sayılabilir.
17. yy sonlarından itibaren girişilen iskanlarda ise Kıbrıs adası sürgün olarak kullanılan belli başlı bölgeler arasındaydı. Bu dönemde de Avşarların bir kısmı adaya gönderilmiştir. Örnek olarak Sinde köyü, Sindel Avşarının iskanıyla kurulmuştur. Yine ünlü siyasetçimiz Alparslan Türkeş’in (aslen Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesi Köşkerli köyünden) ataları Kayseri’den Kıbrıs’a sürülen Avşarlardandır. Bunun yanında Kıbrıs davasının ünlü isimleri Fazıl Küçük (aslen Kayseri’nin Sarız ilçesi Deli Küçükler köyünden) ve Osman Örek gibi şahsiyetleri görmek mümkündür. Başbakan Derviş Eroğlu ise Kayseri Talas’tan gitmedir.
Bütün bu Afşarları takip etmemiz mümkün değildir. Eskiden yerleşenlerde boy şuuru kalmamıştır. Son gidenler ise halen aşiret isimlerini hatırlıyorlar. Lefkoşe merkezde (Kesikbaş Mah.), Omorfo’da ve Girne’de kısmen bulunan Afşarlar, tespit edebildiğimiz kadarıyla şu köylerde yaşamaktadırlar.
Girne’nin Çatalköy, Lapta’nın Arapköy, Lefke’nin Bademli, Bağlıköy, Sinde, Değirmenlik, Akıncılar, Tuzla, Gazi Magosa’nın Pamuklu köyleri."
Adnan Menderes Kaya
ilgili
______________________________________________
______________________________________________