19 Nisan 2014 Cumartesi

ŞAMAN / KAM






KAM/ŞAMAN

Şamanlık din değildir, şamanlık hayat deneyimidir. Genel olarak kullanılan şamanizm tabiri aslen yanlış bir tanımdır çünkü burada şamana veya herhangi bir başka güce tapınma gibi bir durum yoktur.


Dünyanın çeşitli yerlerinde şamanlık uygulamaları görülebilir. Farklı bölgelerdeki şamanlık uygulamalarının ortak noktaları ise şamanların bazı halusinatif bitkileri ve ritm duygusunu da kullanarak bir tür trans haline geçmeleridir. Böylece ruhlar alemi ile iletişim kurabilirler.


Şamanlık öğretisine göre dünya iyi ve kötü ruhların etkisi altındadır. Şaman ise bu ruhlarla ilişki kurabilen kişidir. Şamanlar iyi ruhların etkisini devamlı kılmaya, kötü ruhları ise uzaklaştırmaya ve yarattığı kötü etkileri yok etmeye çalışırlar. Bu amaçla şamanlar çeşitli ayinler yaparlar. Şamanlar ayinleri sırasında çeşitli enstrumanlar kullanırlar. Özellikle ritm verici davul tipi enstrumanlar daha yaygındır. 


Mesela Sibirya’da halen bu davullar kullanılmaktadır. Asya Şamanları bu davulları yalnız dini törenler esnasında kullanır. Davulun kullanım amacına bakarsak, ruhlar boyutuna giderken kullanılan bir araç olarak görülebilir veya kötü ruhları kaçırmak için kullanıldığına dair düşünceler de vardır. Asyanın bazı bölgelerinde, davul yerine yay veya ziller takılı asa kullanan şamanlar da vardır. Sonuçta her türlü şaman ayini esnasında bir ritmler dizisi vardır. Bunlar rastgele olabildiği gibi belli şekillerde de olabilirler. Esasında bu ritmler şamanın kendinden geçmesine yardımcı olarak ruhlar alemine uçmasını kolaylaştırır. Buna ek olarak bazı bitkiler de kullanılarak şaman halusinasyon dünyasına dalar.


Amanita Muscaria (Sihirli Mantar) Asya şamanlığında amenita muscaria mantarı yüzyıllardır trans haline geçmek için kullanılmaktadır. Bunun dışında şaman tütün de içebilir. Güney Amerika şamanlığında ise genellikle ayahuasca denilen bir entojenik içecek içilir ve çok derin halusinasyonlar içine girilir. Ayrıca silosaybin mantarı, salvia divinorum, peyote gibi bazı diğer bitkiler de ayinler esnasında veya tedavi amaçlı olarak kullanılabilir.


Özellikle Asya şamanlığında, şamanlık kaçınılmaz hastalık gibidir. Aslında kimse şaman olmak istemez, şamanlık nesilden gelen bir durumdur ve eski atalarından olan şamanlar yeni adaya musallat olur. Şamanlığı kabul etmeyen aday çoğunlukla delirir veya ölür. 


Burada genetik olarak aktarılan bir takım özelliklerin olduğunu düşünebiliriz. Bir kişinin sadece doğuştan gelen yetenekleri şaman olmasına yetmez, geçmişten gelen öğretileri de iyi bilmelidir. Çocuklukta sara nöbetlerine benzer bazı deneyimler geçiren kişiler, belli bir zaman sonra acılı günler yaşamaya başlar. Bu özellikleri gösteren şaman adayı uzun bir sınama evresinden geçirilir. Ayinlerle ilgili bilgileri toplumun güçlü şamanlarından alır. Yeterli seviyeye geldiğinde bir törenle yol gösterici bir şaman yeni şamana davulunu ve elbisesini verir. Daha sonra yeniden doğuşu simgeleyen bir trans haline ve tekrar kendine gelme durumuna girilir. 


Asya şamanlığındaki ak ve kara şamanlık biçiminin benzerini Güney Amerika’da da görebiliriz. 


Tuva'da şaman töreni
Ak şamanlar iyi ruhlar ile iletişime girerken, kara şamanlar kötü ruhlar alemine hükmederler. Asya'da kadınlar yalnız kara şaman olabilirken, Güney Amerika’da kadın şamana çok az sayıda topluluklarda rastlanır. Asya’daki şamanlık ayininde genelde 4 aşama görülür bunlar, ruhların çağrılması, yardımcı ruhların gelmesi, kurban kesilmesi ve hastalıklı ruhun göğe götürülmesi. Yardımcı ruhlar nasıl bir kurban kesileceğini söyler, hastalıklı ruh bir kurbana aktarılır ve kurban kesilir.


Hastalıklı ruh temizlenmesi için göğe götürülür. Bu ayin bir kaç gün sürebilir. Bu sırada şaman kendinden geçmiş haldedir. En sonunda ruhu temizleyip geriye getirir. Şamanların en önemli özelliklerinden birisi çok iyi bitki bilgisine sahip olmalarıdır. Hangi hastalıkta hangi bitki veya bitki karışımlarının kullanılacığını bilirler ve bunları hastaya sunarlar.


Hayvanlar şamanlar için saygı duyulan varlıklardır. Hayvanların da ruhları olduğuna inanılır. Hatta dilleri ve özel yetenekleri olduğu düşünülür. Bu bakımdan hayvanlar yiyecek ve deri haricinde öldürülmezler. Öldürülmeleri de belli bir saygı çerçevesinde yapılır. Av esnasında gülünmez, bağrılmaz ve koşulmaz. Doğadaki hayvanların esasında şamanların ve bazı normal insanları ruhlarına sahip olduğuna inanılır. Hayvan ruhları şamanlar için ayrıca birer rehber gibi davranırlar. Asya ve Güney Amerika’da şamanların yılan, kaplan gibi güç hayvanları vardır. Asya ve Amerikan şamanlık ayinlerinde şamanlar kendi hayvanlarına binerek ruhlar dünyasında gezinti yaparlar.


Şamanlık dünyada var olan bir çok düşünce sistemi ve din üzerinde etki bırakmıştır. Budizm, Paganizm, ve kitabi dinler bunlardan bazılarıdır. Ancak özellikle Hristiyanlığın yayılması ile şamanlık büyük bir baskı ile karşılaşmıştır. 


Mesela Güney Amerika’da İspanyol kolonicileri bir çok yerel kabileyi katletmiş ve misyonerlik ile eski kültürlerin izlerini yok etmeye çalışmışlardır. Daha sonra ise şamanlık toplumlarda büyücülükle eş görülmeye başlanmış ve geri bir din inancı olarak görülmüştür. 


Şu an şamanlığı yaşatan halklar daha ufak gruplar halinde yaşamaktadırlar ve yok olma tehdidi ile karşı karşıyadırlar.


Şamanlık uygulamalarında şaman evrendeki enerjinin titreşimler dünyasına dalar. Şamanlar zaten normalde hassas kişilerdir. Bir de beynin kimyasal olarak bariyerlerinin ortadan kaldırılması, şamanın tam bir trans durumuna girmesine sebep olur. Şamanların küçükken epilepsi benzeri nöbetler geçiren kişiler olması yaygın bir durumdur. Bazı epilepsi hastaları bilindiği üzere nöbet esnasında bir takım şekiller ve renkler görebilirler, bu nöbetin beynin hangi bölgesinde olduğuna bağlıdır. Epilepsiyi beyindeki kontrolsüz kısa devreler gibi düşünebiliriz. 




ŞAMAN DANSI YAPAN UYGUR TÜRKÜ
SİNCAN UYGUR ÖZERK BÖLGESİ
Turkish Uighur woman shaman dancing what became known as the "Soghdian Whirl,"
from Xinjiang, central Asia.





Şaman özellikle bazı entojenik bitkiler kullanarak bir nevi epilepsi nöbeti içine girerler. Tabiki bu tam olarak böyle değildir. Şaman kendinden geçse bile içinde bulunduğu durumu keşfetme ve hatta yönlendirme gücüne sahiptir. Trans halini inceleyecek olursak, bu halde beyin 5 duyusundan bağımsız, kendisi bir alıcı olarak davranır. Bu durumda şaman, bir hastanın yaydığı düzensiz frekansları algılayabilir ve hastayı kurtarmak için farkında olmasa bile yaptığı ayin esnasında bir takım düzenleyici frekanslar yayar. Bunlar da hastanın vücudu ile etkileşime girer. Çoğu hastalık zaten düşünsel kökenlidir yani insan duyguları ve morali ile ilgilidir. Geriye kalan mikrobik kökenliler ise güçsüz bir beyine ve sağlıksız bir vücuda sahip kişilerde görülür. 


Düşünsel kökenli hastalıklar, içinde bulunulan duygular yüzünden beyinden yayılan kötü dalgaların vücut organlarında da işleyiş problemi yartmasına sebep olurlar. Bu durumda beynin yaydığı frekansların değişmesi hastalığın çözümü olacaktır. Öte yandan mikrobik boyut kazanan hastalıklarda bir takım bitkisel ek tedavi yöntemleri mikrobun vücuttan atılmasını sağlar. Hatta bazı durumlarda şaman yaydığı frekanslar ile mikropların ölmesini sağlayabilir. Bazı frekans dalgalarının mikropları öldürdüğü deneylerle görülmüştür. 


Özellikle Royal Raymond Rife’ın yaptığı ve baskılanan deneyleri frekansların ne kadar önemli olduğunu gösterir. Günümüzde görülen şamanlıkda inanılan ruhlar dünyasının, aslında her canlının yaydığı kendilerine özgü enerji ve frekans dalgaları olduğunu söyleyebiliriz. Dünyada gezen ve yayılan dalgalar trans halindeki şamanın beyninde bir ışık şöleni halini almaktadır. 


Öyle ki Güney Amerika şamanları, ayahuasca (pisikodelik bir içki DMT ve MAOI içeren bitkilerden hazırlanır) adlı entojenik (manevi/mistik tecrübeleri tetikleme amacıyla çeşitli şekillerde kullanılan, psikoaktif maddeler içeren bitkilerin genel adı.) içkiyi içtiklerinde tüm evreni harika bir ışık şöleni halinde gördüklerini söylerler. Burada farklı insanlarla, hayvanlarla hatta bitkilerle iletişim kurabilmektedirler. Bu da radyo alıcısı gibi davranan beynin, tüm sınırlarını kaldırdıklarını gösterir.


Şamanlığı incelerken dikkat edilmesi gereken nokta dünyanın farklı yerlerindeki şamanların ortak özellikleridir. 


Temelde hepsi hastalıkları tedavi eden, toplumda düzensizlik yaratan etkenleri gideren kimselerdir. Hepsi trans haline geçebilmektedirler. Ruhlar aleminden söz edilir ve bu alem iyi ve kötü ruhlardan oluşur. Her şaman toplumunun kendine has entojenik bitkileri vardır ve bunlar halusinatif trans haline geçişte kullanılırlar. 


Şamanlar toplumlarda saygı duyulan kişilerdir ve iyi bir bitki bilgisine sahiptirler. Bunun sonucunda da bitkisel tedavi yöntemleri uygularlar. İyi ve kötü ruhlar evrendeki birbirine zıt çiftleri temsil eder. 


Şimdi yukarıdakileri düşünürsek burada temel noktaların trans haline geçilmesi ve bitkisel tedavi yöntemleri olduğunu görürüz. Çünkü bunlar olmadan şaman olmaz. Trans hali algıda açılmayı ve sınırları kaldırmayı temsil eder ve çoğunlukla belli bazı bitkiler vasıtası ile yapılır. Bitkisel tedavi ise bitkilerdeki kimyasalların insan vücudundaki etkilerini temsil eder. Bu toplumlarda şamanlar en saygın konumda olduklarından ve tüm insanlığın geçmişi şamanlık öğretisinden geçtiğinden bazı ilginç sonuçlara varabiliriz. Bu durumdan anlaşıldığı üzere bitkilerin insanın dünyayı tanımasında ve insan bilincinin gelişmesinde en büyük rolü oynadığını söyleyebiliriz. 


Tabiki insanlar entojenik bitkilerle olan ilişkisine bir takım duygusallıklar ve yaratıcılıklar katarak bunu bazı hikayelerle süslemişlerdir. Böylece içinde bulunulan coğrafi konuma, çevre şartlarına, şamanın kişiliğine ve başka diğer etkenlere göre çeşitli şamanlık biçimleri ortaya çıkmıştır. Fakat işin özü değişmemektedir. Her şekilde beynin algı dünyasının sınırları ortadan kalkmakta ve beyin pasiflikten aktif bir konuma geçmektedir. Bu da kuantum düzeyinde evrenin sırlarına ulaşma ve ona hükmetme gücünü bu yöntemi uygulayan kişilere vermektedir.


Canlıların DNA’ları fotonlar yayan moleküllerdir, ayrıca canlı proteinleri ve diğer yapıları foton yayabilir, buna biyofoton denir. İlk olarak 1923’de Rus bilim adamı Profesor Alexander G.Gurvich tarafından tespit edilmiştir. Bunlar elektromanyetik spektrumda dalgalar yayarlar. Yapılan araştırmalar ile bu ispatlanmıştır. Bu yayılımın gücü çok düşük, yayılan foton miktarı değişken ancak aralıkları sabit olarak tespit edilmiştir. Bu da çok zayıf bir lazer ışını benzeri davranıştır. 


Ancak bu konu halen kesinlik kazanmamıştır. Fakat farklı harmoniler içeren, bununla beraber sabit aralıklarda foton yayan emisyonların olması da sonucu değiştirmemektedir. Lazer görsel kortekste parlak renkler, hologram benzeri etkiler ve ışıldama etkisi yaratır. Ayahuasca kullanan kişilerin ve şamanların tasvirleri gördükleri şekillerin çok parlak ve doygun bir halde olduğunu işaret eder. Ayahuasca etkisi altındaki şamanların beyinlerinin, DNA’ların yaydığı fotonları algılayabilecek düzeyde hassaslaştığı büyük bir olasılıktır. 


Bir şaman konsantre olarak kişinin hangi bölgesinde ne tip bir hastalık olduğunu anlayabilir. Burada işleyen mekanizma hastalıklı dokuların veya mikropların yaydığı farklı frekansların algılanmasıdır ve vücudun geneline göre farklı olmasıdır. Aura denilen, insanı çevreleyen enerji kümesi, bu biyofotonlar ile vücudun ve beynin yaydığı diğer frekansların bir etkileşimi olarak düşünülebilir. Auradaki değişimler ise frekanslardaki değişimlere karşı gelir. Mistik olarak tarif edilen bir çok olay esasında bilimin keşfetmekte geciktiği veya görmezden geldiği evrenin işleyiş biçimidir. 

Bilimsel açıklamalar olmadığı için insanlar bu durumları çeşitli hikayelere çevirmiştir. Bilimsel bakış açısı, geçmiş tecrübeleri değerlendirmek ve onlardan yardım almak zorundadır. Sadece şamanlık öğretilerinin incelenmesi bile bize bir çok alanda ilerleme imkanı verir.




Kırmızı kurdale: 
Loğusa kadınların başına bağlanan kırmızı kurdela Şaman döneminden günümüze kadar ulaşmış bir adettir. Bu kurdelanın anneyi ve yeni doğan çocuğu, albız denen şeytana karşı koruduğuna, özelikle Alevilik'de gözlemlenen mezarın başına bağlanan kırmızı kurdelanın da ölüye kötü ruhların musallat olmasını engellediğine inanılır.


İçki: 
Şamanlar (kamlar), Tanrı ve koruyucu ruhlar için arak (rakı) saçı saçarlar, bu kansız kurban sayılır. Oysa İslâm’da içki içilmesi kesinlikle yasaklanmıştır. Eski Türk kültüründe içki içilmesi yaygın bir gelenektir. Özellikle düğünlerde ve mutlu günlerde müzik eşliğinde içki içilmesi geleneği vardır.










Through archaeological and literary evidence, it is believed that the Huns practiced a form of shamanism, (also called Tengerism). Shamanism is an animistic belief system in which all things have spirits. This includes everything from animals and plants, to rocks and rivers. Animals can also have significance. 

Among the Huns, bears symbolized peace while wolverines symbolized war. Birds of prey such as eagles and hawks were often the symbols of Hun royalty. When the spirits needed to be consulted, the Huns would turn to a spiritual specialist called a kam (shaman). Chroniclers of the time state that the Huns would never go to battle without consulting a shaman first. Priscus wrote that Ernak was Attila’s favorite son because the shamans favored him. (journal of Priscus of Panium- P.fr.8 ctd)

Maenchen-Helfen writes, “That the Huns had shamans is certain. Kam in the names Atakam and Eskam is qam, the common Turkish word for shaman. To judge from the two names of high ranking Huns, the shamans seem to have belonged to the upper stratum of Hun society.” (The World of the Huns pg 269)

Archaeological evidence shows that the Huns practiced the Altaic form of scapulimancy which is heating up the scapula bone of an animal- usually a sheep- and reading the cracks in the bone to tell the future. The graves also gave evidence of eidola (idols) that are referred to as ongons in Altai and Sayan regions. These eidola were made from felt, wood, bone, and metal and served as houses for spirit-helpers. The shaman would call upon the spirit helpers to help him/her in their spiritual work. These discoveries show a strong connection to Shamanism practiced in Mongolia, Siberia, and among many Turkic peoples throughout Central Asia where the Huns originated from........link: 








içindekiler:
Geleneksel Türk Dininden Anadolu’ya Taşınanlar
Geleneksel ve Çağdaş Hakas Kamlığı
Saha Halkının Kamlığı 
Moğolistan Duhaları (Tsaatanlar) 
Pueblo Kızılderililerinin Çok Yönlü Kachinasi
Orta Asya Türk ve Amerika Kızılderili Şamanlarının Giysiler
Başkurt Şamanlarının Tedavi Usulleri
Kamlık İnancında Kam (Şaman) ve Kümelenme Geleneği Üzerine
Evrensel Dinlerin Şamanizm’e Yaklaşımı
resimlerle













THE HUNS are THE TURKS