"Has Hâcib’in naklettiği üzere insanın hayatta öğrenerek elde edemeyeceği tek şey olan akıl, insanın hamurunda olan şeydi. Çünkü Allah, onu insanın hamuruna katmıştı. Dolayısıyla Babür Şah’ın hamurunda da akıl, ziyadesiyle yer almaktaydı."
"Babür Şah, Şiban Han’a karşı dayısına şu tespitte bulunmuştur.“Bunun zararı Türk’e ve Moğul’a eşit orandadır. Henüz halkın üzerinde tamamen zorbalık kurmadan ve çok büyümeden onun icabına bakmak gerekir.”
“Elinden gelirse ateşi bugün söndür,
Çünkü ateş büyürse dünyayı yakar,
Bir ok ile düşmanı mıhlamak mümkünken,
Onu yayını germeye bırakma.”
“Bu dünyada amaç, insanın yaptığı işlerinin kalmasıysa, aklı olan bir adam, kendisinden sonra kötü diyecekleri hareketi niçin yapsın; şuuru olan bir adam, yaptıktan sonra iyi diyecekleri bir işe niçin özen göstermesin.”
Eğer kendilerine merhamet edip, onları tevkif etmeden ve mallarını zapt ettirmeden, yalnız kazaklıklarda ve mihnetlerde bizimle beraber bulunanların mallarını geri almalarına müsaade edilirse, bu kadarla kurtulabildiklerine şükretmeleri lazımdır. Filvaki bu makul görüldü ve bunların kendilerine ait eşyalarını almaları emredildi.
Gerçi bu karar makul ve doğru idiyse de, biraz acele verilmişti. Cihangir Mirza gibi bir düşman yakınımızda bulunduğu bir sırada, bunları bu şekilde ürkütmenin hiçbir manası yoktu. Memleketler alma ve idarede gerçi bazı işler zahirde makul ve doğru görünür; fakat karar üzerine yüz bin mülahaza lazımdır. İyice düşünmeden verdiğimiz bu karardan ne kadar karışıklık ve fitneler çıktı. Nihayet Endican’dan ikinci defa çıkmamıza, bu, düşünmeden verdiğimiz karar sebep oldu.”
"İşte tarihî metne yansıyan bu vakıa, kaydedilenine bakan yönüyle makul ve doğru idiyse de kaydedenine ve bizzat şahit olanına bakan yönüyle oldukça yanlıştı. Kaldı ki Babür Şah da bu durumu teferruatıyla izah ederek zihin dünyasında bıraktığı akis üzerinde durmaktadır.
Babür Şah, maiyetinden herhangi bir beyin gösterdiği merhametin niteliğini tahlil edecek kadar bilgi endeksli idarî akla sahip bir hükümdar olmuştur. İbretlik olsun diye tatbik edeceği cezalandırmayı yersiz bir şekilde merhamet göstererek ortadan kaldıran Kasım Bey’in tutumuna karşı Babür Şah, “çorak toprak sümbül yetiştirmez; işini ve tohumunu bu toprakta ziyan etme. Fena insanlara iyilik etmek, iyilik edenlere karşı fenalık etmek gibidir” diyecektir. Bu itibarla akıl dünyasındaki farkındalığı da ortaya koymaktadır. Bu ifadeler onun sindirdiği bilginin ve tecrübenin de bir tezahürüdür.
Türk Devleti’nde Akıl: Kutadgu Bilig ve Babürnâme
Turkish State Mind: Kutadgu Bilig and Baburnamah
Bilal KOÇ
Arş. Gör., Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü
Bazılarında olmayan şey !
Ve evet, icabına bakmak gerekir!
Saygılar
SB.
ilgili
“BULUNMAZ HİNT KUMAŞI” VE
İNGİLİZ EMPERYALİZMİNİN VAHŞETİ
“Bulunmaz Hint Kumaşı” deyimi dilimizde paha biçilmez değerde olup bulunması çok güç olan varlıkları anlatmakta kullanılır, “Kendini bulunmaz hint kumaşı sanıyor” demek, kendisini Hint kumaşı kertesinde değerli görüyor demektir. Bunca değerli Hint kumaşının “bulunmaz” olması 1700’lerde gerçekleşmiştir.
Friedrich Engels, “İngiltere’de İşçi Sınıfının Durumu” adlı kitabının ‘İngilizce Baskıya Önsöz’ bölümünde; “Hindistan’daki milyonlarca elle çalışan dokuma tezgahı ; İngiltere’de Lancahire’da enerjiyle çalışan dokuma tezgahları tarafından sonunda çökertildi,”der.
Engels’e göre İngiliz kumaşı makineyle üretildiği için ucuzdur, Hindistan kumaşı ise elle üretildiği için pahalıdır; eh, herkes ucuz olan İngiliz fabrika kumaşını almaya yönelince, pahalı olan Hindistan el dokuması kumaşlar müşteri bulamamış ve böylece Hint kumaşı üretimi de yok olmuştur.
Gelgelelim Engels’in bu saptamaları gerçeğe uymamaktaır. Hindistan’da dokumacılık, hiç de öyle Engels’in anlattığı gibi İngiliz fabrika kumaşının ucuzluğu nedeniyle kendiliğinden batmamıştır. Hindistan’ı sömürgeleştiren İngilizler, orada bulunan yerli el dokumacılığını yok etmedikleri sürece İngiliz fabrika kumaşlarına Pazar açamayacaklarını anlayınca, Hindistan’daki yerli kumaş üretimini yok etmek üzere Hindistanlı dokumacıların başparmaklarını keserek onları Hint kumaşı üretemez duruma düşürmüş ve böylelikle hem dünya pazarlarında Hindistan kumaşını yok edip, İngiliz kumaşının egemenliğini sağlamaya yönelmiş, hem de Hindistan’ı İngiliz kumaşlarının tüketicisi, müşterisi durumuna düşürmüştür.
Hint dokumacılığını yok eden, Engels’in dediği gibi İngiliz fabrika kumaşının ucuzluğu değil, İngiliz emperyalizminin vahşetidir.
Cengiz Özakıncı ...
_________