kazakh etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kazakh etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mayıs 2017 Cumartesi

II.Dünya Savaşı'nda Hollanda'daki Esir Kampında "Bitirilen" Hayatlar...






Amesfoord Esir Kampında Ölen Özbek-Kazak-Kırgız Türkleri




Yer Hollanda, yıl 1942: Çoğu Özbek 101 Orta Asyalı neden öldürüldü?

Orta Asya'daki evlerinden Alman ordusuna karşı savaşmak için yola çıktılar. Sonrasında üstlerinde paçavralarla esir olarak Hollanda'daki toplama kampına getirildiler. 1942 yılında Amersfoort kenti yakınlarında bir ormanda öldürülen çoğu Özbek 101 Orta Asyalıyı hatırlayanlardan çok azı hayatta. Öyle ki Hollandalı dikkatli bir gazeteci olmasa belki de tamamen unutulacaklardı.

Her baharda kadın-erkek, yaşlı-genç yüzlerce Hollandalı, Utrecht yakınlarındaki Amersfoort kenti yakınlarındaki bir ormanda toplanır. Bu insanlar Naziler tarafından tam bu noktada silahla infaz edilen ve yarım yüz yıldır unutulmuş olan 101 meçhul Sovyet askerini anmak için mumlar yakarlar.

Burada yatanların hikayesi Rusya'da birkaç yıl çalıştıktan sonra 18 yıl önce Amersfoort'a geri dönen gazeteci Remco Reiding'in yakınlarda bir Sovyet savaş mezarlığı olduğunu öğrenmesiyle başladı.

Reiding "Daha önce hiç duymadığım için şaşırmıştım. Mezarlığı ziyaret ederek arşiv bilgileri ve tanıklıklar aramaya başladım" diyor. Araştırmaya başladığında mezarlıkta 865 Sovyet askerinin yattığını, 101'i dışında hepsinin cansız bedenlerinin Hollanda'nın diğer bölgelerinden ve Almanya'dan getirildiğini, fakat isimsiz 101 kişinin orada, Amersfoort'ta öldürüldüğünü öğrendi.

Almanya'nın Sovyetler Birliği'ni işgale başladığı ilk haftalarda Smolensk yakınlarında esir düşen bu 101 kişi, işgal altındaki Hollanda topraklarına propaganda amacıyla getirildi.

"Özellikle Asyalı görünüme sahip esirleri seçip, Nazilere direnç gösteren Hollandalılara sergilemek istiyorlardı. "Alt insan" diye tanımladıkları bu insanları gördükten sonra Sovyetlerin neye benzediğini anlayan Hollandalıların Almanya'ya destek vermesini umuyorlardı" diyor Reiding.

Nazilerin Sovyet halkları hakkında düşüncelerini değiştirmeye çalıştığı kişiler ise Amersfoort'taki toplama kampında kalan Hollandalı komünistlerdi. 1941'den beri Yahudilerle birlikte bu kampta tutuluyorlardı. Fakat plan işe yaramadı.

Bugün 91 yaşında olan Henk Broekhuizen, hâlâ hayatta olan az sayıda tanıktan biri. Ergenliğinde Sovyet esirlerinin kente getirilişini izlediğini hatırlıyor.

"Gözlerimi kapattığımda yüzlerini hatırlıyorum" diyor ve ekliyor: "Paçavralara bürünmüşlerdi, hiç askere benzemiyorlardı. Yalnızca yüzlerini görebiliyordunuz. Naziler onları tren istasyonundan kampa kadar ana caddeden yürüttüler. Çok küçük ve güçsüzlerdi, ayaklarına da çaput bağlamışlardı. Bazıları arkadaşlarının koluna girerek güçlükle yürüyebiliyordu."

Bazı esirler, kendilerini izleyen halkla göz teması kurmuş, el hareketleriyle aç olduklarını anlatmaya çalışmışlardı.

"Onlara su ve ekmek getirdik. Ama Naziler hepsini ellerimizden alıp yere attı. Yardım etmemize izin vermediler" diyor Broekhuizen, Onları bir daha görmediğini söyleyen Broekhuizen, başlarına ne geldiğini de bilmiyordu. Fakat gazeteci Remco Reiding Hollanda arşivlerine girerek yaşananlarla ilgili belgeler bulmaya başlamıştı.

İlk fark ettiği, çoğunun Özbek olduğuydu. Toplama kampındaki yetkililerin de bundan haberi yoktu. Yalnızca Rusça konuşan bir Nazi görevlisi onları sorguladıktan sonra bunu öğrenebildiler. Reiding, bu kişilerin çoğunun Semerkant'tan geldiğini söylüyor: "Belki bazıları Kazak, Kırgız veya Başkurt'tu. Ama çoğu Özbekti."

Nazilerden, aç Özbeklere bir somun ekmek

Reiding'in ortaya çıkardığı bir diğer şey de Orta Asyalıların kamptaki diğer herkesten daha kötü muamele gördüğüydü: "Kamptaki ilk üç günlerinde etrafı dikenli telle çevrili açık bir alanda tutularak aç bırakıldılar. Alman bir film ekibi, barbar 'insan altı varlıkların' yemek için birbiriyle kavga ettiği anı çekmek için hazırlanıyordu. Propaganda için bu filme ihtiyaçları vardı. Sonunda Naziler aç Özbeklerin arasına bir somun ekmek attı. Ama hiç beklemedikleri bir şekilde içlerinden biri ekmeği eline alarak bir kaşıkla eşit parçalara böldü. Diğerleri de o sırada sakince bekledi. Kimse kavga etmedi. Sonra da eşit şekilde bölünmüş ekmekleri paylaştılar. Naziler hayal kırıklığına uğramıştı."

Ama esirleri daha kötü şeyler de bekliyordu.

"Özbeklere diğer esirlere verdiklerinin yarısı kadar gıda veriyorlardı ve onlara yardımcı olmaya çalışan biri olduğunda bütün kampı cezalandırıyorlardı. Yemek artıklarını ve patates kabuklarını yediklerinde Naziler onları 'domuzların yiyeceği şeyi yiyorsunuz' diyerek dövüyordu" diyor Özbek tarihçi Bahodir Uzakov. Yakınlardaki Gouda kentinde yaşayan Uzakov da Amersfoort kampının tarihiyle ilgili araştırmalar yürütüyor.

'Düzenli olarak dayak yediler'

Kamptaki gardiyanların itirafları ve kamptaki diğer esirlerin tanıklıklarını arşivlerden çıkartan ve bunlarla 2015 yılında bir kitap yayınlayan Reiding, kampta Özbeklere taş, kum veya kütük taşıma gibi en kötü işlerin verildiğini, düzenli olarak da dayak atıldığını ortaya koydu.

Gördüğü en şok edici hikayelerden biri ise kampın Hollandalı doktoru Nikolaas Van Nieuwenhuysen'in bir eylemiydi: "Kamptaki Özbekleri, ölen iki arkadaşlarının kafalarını kesip kafataslarını tamamen temizleninceye kadar kaynatmaya zorlamış. Sonra da bu kafataslarını çalışma masasına yerleştirmiş. Tam bir delilik!"

Aç ve çelimsiz kalan Özbekler yakaladıkları sıçanları, fareleri ve buldukları bitkileri yemeye başlamış. Aralarından 24'ü 1941'in sert geçen kışını çıkaramadı. Kalan 77'sine ise çalışmak için çok güçsüz kaldıkları için ihtiyaç duyulmadı.

Bu yüzden 1942 senesinde bir Nisan sabahı "İklimi size daha uygun olan Güney Fransa'ya gönderiliyorsunuz" denilerek kamptan çıkarıldılar. Ancak götürüldükleri yer Güney Fransa değil, kampın hemen dışındaki ormandı. Burada kurşuna dizilerek infaz edildiler ve bir toplu mezara gömüldüler.

'Kaçmaya çalışanlar vuruldu'

"Bazıları ağlamaya başladı, diğerleri el ele tutuşarak ölümle yüzleştiler. Kaçmaya çalışanlar ise askerler tarafından kovalanarak vuruldu" diyor kampın gardiyanları ve şoförlerinin tanıklıklarını anlattıkları belgelere ulaşan Reiding ve ekliyor:

"Müezzinlerin insanları namaza çağırdığı, pazaryerinde rüzgârların kum ve tozlarla dans ettiği ve sokakları baharat kokan şehrinizden 5 bin kilometre uzakta olduğunuzu hayal edin. Onların dilini bilmiyorsunuz, onlar da sizin dilinizi bilmiyor. Ve bu insanların size niye hayvan gibi muamele ettiğini asla anlamıyorsunuz."

Bu esirleri teşhis etmek için çok az bilgiye sahibiz. Naziler Mayıs 1945'te kaçarken kamp arşivlerini ateşe verdiler. Geriye yalnızca adı bilinmeyen iki kişinin yüzlerinin gözüktüğü bir fotoğraf kaldı. Hollandalı bir esirin kalemle çizdiği dokuz portreden yalnızca ikisinde resimdeki kişinin adı yazılmış.

"Adları yanlış yazılmış ama kulağa Özbekçe gibi geliyor" diyor Reiding: "Biri Kadiru Xatam ve diğeri Muratov Zayer diye yazılmış. İlk kişinin doğru adı Hatam Kadirov, ikincisi ise Zair Muratov olmalı."

Resimlere baktığımda Özbekçe isimleri ve Orta Asyalıların yüz hatlarını anında fark ediyorum. Tek kaşlar, melez yüz özellikleri… hepsi benim ülkemde güzel bulunan şeyler.

Bu genç erkekler 20'li yaşlarının başlarındaydı, belki de daha genç. Muhtemelen anneleri onlara uygun bir gelin bakmaya başlamış, babaları düğünlerine kadar besleyip büyütmek için bir dana almıştı, araya savaş girmeden önce.

100 bin Özbek kayboldu

Bu kişilerden bazılarının benim akrabalarım da olabileceğini idrak ediyorum. İki büyük amcam ve eşimin dedesi savaştan geri dönmemiş. Bana amcalarımın Alman kadınlarla evlenip Avrupa'da kalmayı tercih ettiği söylenirdi. Ninelerimin kendilerini avutmak için uydurdukları bir hikaye. Gerçek ise savaşa giden 1,4 milyon Özbek'in üçte birinin geri dönmediği ve 100 bininin de kaybolduğu.

Amersfoort'ta yaşamını yitiren 101 Özbek'ten adı bilinen ikisi dışındakilerin teşhis edilememesinin çok nedeni var. Bunlardan biri Soğuk Savaş. İkinci Dünya Savaşı'nın hemen ardından başlayan Soğuk Savaş, Batı Avrupa ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ni ideolojik düşmanlar haline getirdi.

Bir diğer neden ise Özbekistan'ın 1991'de bağımsızlığını kazanmasının ardından Sovyet geçmişini unutma kararı alması. Savaş gazileri artık kahraman statüsünde değil. Her ne kadar ülkenin yeni devlet başkanı Şevket Mirziyoyev geri getirileceğini söylese de, savaşın ardından 14 yetimi evlat edinen bir aile anısına dikilmiş bir heykel başkent Taşkent'ten kaldırıldı.

Özetle, yıllar önce Sovyet ordusundayken kaybolan askerlerin izini sürmek Özbek hükümeti için bir öncelik olmadı. Ama Reiding, bu Özbeklerin isimlerinin ülkenin arşivlerinde bulunabileceğini düşünüyor ve ekliyor: "Savaşta ölmeyen veya öldüğünden haber alınamayan askerlerin belgeleri yerel KGB birimlerine gönderilirdi. Bu 101 kişinin bilgileri de muhtemelen Özbekistan'da. Eğer onlara erişebilirsem bu 101 kişinin bir kısmını bulabilirim."



Rustam Qobil, 11 Mayıs 2017
BBC Özbekçe Servisi, Amersfoort
SB'nin NOTU: Özbekçe diye bir dil yoktur. Ona ancak Özbek Türkçesi denir.





EK:


‘Savaşın başlangıcında 101 asker Rusya’dan Hollanda’ya getirilir. Askerler Smolensk Muharebesi’nde esir alınırlar. Uzun ve yorucu bir tren yolculuğu sonucu 1941 yılının Eylül ayında Amersfoort’a ulaşırlar. Almanların amacı, Hollandalılar'a Özbek asıllı Rus askerlerinin ne kadar vahşi ve aşağılık yaratıklar oldukları, göstermekmiş. Ancak bu propoganda ters tepmiş. Açlıktan ölüm noktasına gelen askerlere bir tane ekmek verilmiş, Almanlar askerlerin ekmek için birbirlerini yiyeceklerini bekliyorlarmış. Askerler tam tersine kendilerine verilen bir ekmeği küçük parçalara ayırarak kardeşçe paylaşmışlar. Esir askerler kampta çok ağır işlerde çalıştırılmışlar. Yorgunluktan ellerindeki kum torbası yere düşünce, işkence görmüşler, ceza almışlar. Bu ağır şartlar altında, açlık ve hastalık nedeniyle, Nisan 1942’de 24 asker ölmüş. Geriye kalan 77 asker Almanlar tarafından sürgün edilirler. Ancak bu askerlerde 9 Nisan sabah erken saatlerde (06.30) kurşuna dizilerek öldürülürler. Özbek askerlerin Hollanda kampındaki dramatik hayatı böylece sonlanır’.

2016-basın


Remco Reiding'in kitabı : "Kind van het ereveld" (Onuru gömülen Çocuk) : «Дитя поля славы» 
Belgesel (Video) NL dilinde ;  TV Program konuğu; Remco Reiding NL dilinde.




ENG:

Book of Remco Reiding : "Child of the Field of Honour"


They had been captured near Smolensk in the first weeks after the German invasion of the Soviet Union, and transported to the German-occupied Netherlands for propaganda purposes.

"They handpicked the Asian-looking prisoners and wanted to exhibit them to the Dutch, who resisted Nazi ideas," says Reiding.

"They called them untermenschen - inferior people - and hoped that once the Dutch saw what the Soviets looked like, they would join the Germans."

Most were from Samarkand, says Reiding. "Maybe some of them were Kazakh, Kyrgyz or Bashkir. But the majority were Uzbeks." - link BBC




SB: 
Kazakh - Kyrgyz - Bashkir and Uzbeks are Turkish Tribes.
So, remember that they are not Soviet Russians.







7 Aralık 2016 Çarşamba

Barköl'den Türkiye'ye gelen Kazak Türkler




BARKÖL VE TANRI DAĞLARI
BARKOL AND TİANSHAN MOUNTAİNS

Not:
Yabancılar "Barkol Lake" diye yazıyor. Köl zaten Göl demek. :)

In English they write as "Barkol Lake", but Köl (Kol-Göl) means Lake. Thus, "Barlake Lake" is funny ;) You must speak Turkish to know, but you do ignore it to! Turkish is a rich language, to be seen in many toponym names all over Eurasia. Like Siberia... comes from Sibir Turks.






Barköl Doğu Türkistan'da Kazak Türklerinin kalabalık olarak yaşadığı önemli kaza merkezlerinden birisidir. Burada yaşayan Kazak Türkleri, Orta Cüzün Abak-Kerey Boyuna mensuptur. Abak-Kerey Boyu kendi içinde on iki uruğa (kabileye) ayrılır. Onun için On İki Kerey veya On İki Abak diye de adlandırılır. Bunlar: Cadik, Cantekey, Karakas, Molku, Çeruvşu, Könsadak, Sarbas, İteli, Şubaraygır, Merkit, Castaban ve Şiymoyun uruklarıdır.


Abak-Kerey Boyuna mensup Kazak Türklerinin bir kısmı Çin baskısına dayanamayarak çeşitli tarihlerde yurtlarını terketmişler; Tibet, Hindistan ve Pakistan yoluyla Türkiye'ye göç etmişlerdir. Bugün İstanbul'da Zeytinburnu, Küçükçekmece ve Güneşli Köy'de : Manisa'nın Salihli kazasında : Niğde'nin Altay köyünde büyük topluluklar halinde yaşamaktadırlar.


İnceledeğim metinleri 1984 yılı Ağustos ve Eylül aylarında İstanbul'da derledim. Kendilerinden metin derlediğim kimselerin ikisi, Kagıbet Zeynulla ulu ve Gaziz Melik ulu, İstanbul'da misafir olarak bulunuyorlardı. Barköl'den Türkiye'ye akrabalarını ziyaret için gelmişlerdi. Diğeri Çamer Güder, kendisinden derleme yaptığım tarihten 9 ay önce kardeşinin davetiyle Barköl'den Türkiye'ye serbest göçmen olarak gelmişti ve kendi ağız hususiyetlerini muhafaza ediyordu.


Ahi Karaman ise 1953 yılından beri Türkiye'de ikamet ediyordu. Ancak İstanbul'daki Kazaklar arasında Kazak-Türkçesini en iyi konuşanlardan birisi olarak tanınıyordu. Buna rağmen ondan sadece makallar derledim. Çünkü makallar ezberde yaşıyan kalıplaşmış haldeki Kazak atasözleridir. Ahi Karaman gibi Barköl'de doğmuş, çocukluğunu orada geçirmiş, ana dili olarak Kazak Türkçesini öğrenmiş olanlar bunların orjinallerini hala bilmektedir. (...)


Çamer Güder, 64 yaşında Kerey Boyunun Abak Kerey şubesinin Karakas uruğundan, Doğu Türkistan'ın Barköl kazasından 1984 yılında Türkiye'ye serbest göçmen olarak gelmiş. : "Menin uruvum Karakas. Karaks uruv bolganda bizdin argı atadarımız Üş Tentek dep aytadı. Biz Atımtay Tentekten urkunamız. Atımtay Tentektin balası, bizdin ekemizdin ekesi Ansabay degen kişi. Ansabaydın balası Seyilkan degen kişi. Seyilkandın balası Çamer degen men. Men bularağa Türük otandası bolayınçı dep bul künkü keldim." (...)


Ahi Karaman (Ikıy Molla), 61 yaşında, Kerey Boyunun Abak Kerey şubesinin Cadik uruğundan, Doğu Türkistan'ın Barköl kazasından, 1954 yılında Türkiye'ye mülteci olarak gelmiş. Türkiye'de yaşıyor. Makallar:



1 - Makal sözdün körkü, sakal yüzdün körkü
Tastan bulak ağıssa Allanın erki.

2 - Ornun tavup aytılsa sözdön kızık nerse cok,
Cönü kelmey aytılsa sözdön buzuk nerse cok.

3 - Söz süyüktön ötödü, tayak etten ötödü.

4 - Söz cüyösün tabadı, dav iyesin tabadı.

21 - Aş kişi uruskak, Avur kişi tırıskak.


Ferhat Tamir, 1989




Balalar - Barköl Kazak Özerk İlçesi - Kumul / Sincan, Doğu Türkistan
Two children in Barköl Kazakh Autonomous County-Xinjiang, East Turkestan






Uygur Türkçesi ile Oyneng Yar, Oyneng Yar
Çalan Alman Halk Müziği grubu Faun
Oyneng Yar, Oyneng Yar (Oyna Yar,Oyna Yar)
Dance My Love

An old Uyghur-Turks Folk Song 
by German Folk Band Faun
(Lyric is Turkish to)

Bu bahçede kimler bar oyneng yar, oyneng yar
Erler birlen kizlar bar oyneng yar, oyneng yar
Oynaskanga kiz yahse oyneng yar, oyneng yar
bizge köre siz yahse oyneng yar, oyneng yar
Etegim semalige, oyneng yar, oyneng yar
Gül gonzalar acilsin, oyneng yar, oyneng yar
Hay hay hanim yarimsen, oyneng yar, oyneng yar
Ben menim sevgen yarimsen, oyneng yar, oyneng yar

Bu bahçede kimler var? Oyna yar, oyna yar.
Erler ile kızlar var, Oyna yar, oyna yar.
Oynadığında kız yahşi, Oyna yar, oyna yar.
Bize göre siz yahşi, Oyna yar, oyna yar.
Eteğim havalara, Oyna yar, oyna yar.
Gül goncalar açılsın, Oyna yar,oyna yar.
Hay hay hanım, yarimsin, Oyna yar, oyna yar.
Sen sevdiğim yarimsin, Oyna yar, oyna yar.









Ben Türkiye Türküyüm
Men Azerbaycan Türkem
Men Türkmen Türk 
Men O'zbek Turkman
Men Kyrgyz Türkmyn
Men Kazak Türikpyn
Men Uygur Türük
Men Tyva Türk
Epe Cavaš Terek
Min Saha (Yakut) Turok
Min Tatar Türk
Én Hun Török
Bän Gagauz Türküm

BEN, TÜRK'ÜM











8 Kasım 2016 Salı

Tünder - Tündér





"Tündér" in Hungarian "Fairy" - Macarca'da "Tünder" "Peri"
"Tünder" in Turkish "Night" - Türkçe'de "Tünder" "Gece"
"Tün": etymology is Turkish - Kökeni Türkçe







"Bu tip fenomen için Macarca olan kelime Tünder'dir. İngilizceye genellikle Peri olarak çevrilir ve mistik folklorik varlıklara verilen addır. Eski Kelt inancında Tüner tıpkı Macaristan'da olduğu gibi ilahi bir kişiliktir. Ilona onu Cennetlik-Göksel Ana ile eş tutar. Yahudi-Hıristiyanlık'ta ise Periler şeytani veya iblisi varlıklardır."

"The Hungarian word for such a phenomenon is “Tündér,” usually translated to English as Fairy, though the English equivalent is a name given to mystical beings in folklore, so-called “Fairy-Tales.” In the ancient Celtic Faith, a Fairy is associated with divinity just as in Hungarian Tündér Ilona refers to the Heavenly Mother. JudeoChristianity turns Fairies into demons or pseudodemons." [Study notes on the historical Jesus based on the works of Professor Badiny, Jós Ferenc, and other esteemed scholars Fehérlófő tankör (study group)2008)





Macarca'da Tündér, çok güzel ve bakire masal varlığı olan Peri kızı demek ve dilekleri yerine getirebilir. 

tündér
A magyar → népi hitvilág tündérét kevés, főleg mondai adat képviseli. Az adatok többsége régi, nehezen értelmezhető. Bizonyos, hogy határozottan körvonalazott tündér-képzete a magyar néphitnek a múltban sem volt, a jelenben pedig ismeretlennek mondható; viszont a → boszorkánynak, → szépasszonynak és bizonyos → vízilényeknek vannak a Ny-európai tündéralakok tulajdonságaival rokon vonásai. Adataink jó része helyi monda: így pl. bizonyos felvidéki, erdélyi várromokat tartottak tündérek által lakottaknak, ill. építetteknek; továbbá bizonyos kőalakzatokat kővé vált tündéreknek. Ezenkívül főleg a Balaton partján és a Csallóközben voltak ismertek fürdőző, fésülködő, táncoló, a Duna szigetein mulató, aranyport hullató, aranypatkót elhagyó stb. tündérekről szóló helyi hagyományok. (→ még: tündérmese, → Rapsonné vára) – Irod. Róheim Géza: Magyar néphit és népszokások (Bp., 1925); Pais Dezső: Tündér (A magyar ősvallás emlékeiből, Bp., 1975).






*

Kazak Türkçesi ile üç şarkı sözünde Tünder
Kazakh-Turkish 3 songs with Tündér
Kazah-Török 3 dalt Tündér

Üzdikken tünderimdi, Үздіккен түндерімді.
Ötken künder, aylı tünder, Өткен күндер, айлы түндер.
(link)

Esіñde me sol bіr künder, Есіңде ме сол бір күндер.
Esіñde me sol bіr tünder, Есіңде ме сол бір түндер.
(link)

Armandarın künder-ay, Армандаған күндер-ай!
Juldız tamğan tünder-ay, Жұлдыз аққан түндер-ай!
(link)






EK:



Macarcadaki Türkçe kelimeler

Alimler Macarcaya geçen Türkçe kelimeleri üç tabaka halinde incelerler. Birincisi Hun-Hazar-Bulgar tabakası, ikincisi Peçenek-Uz-Kuman-Kıpçak tabakası, üçüncüsü ise Osmanlı tabakasıdır. Osmanlı tabakasını inceleyen Macar alimi Suzanne [Zsuzsa] Kakuk, 16 ve 17. asırlarda Osmanlı dili tarihi araştırmaları, Macar dilinde Osmanlı unsurları ( Budapeşte, 1973 Recherches sur l’histoire de la langue Osmanlie des XVI et XVII siecles, les eléments Osmanlis de la langue Hongroise) isimli eserinde, 16-17. asırlarda Osmanlılar vasıtasıyla Macarcaya 1.382 cins isminin, 402 şahıs adı ve lakabın, 224 yer isminin, toplam 2.008 kelimenin nakledildiğini ortaya koymuştur (Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1973-74, 356 s.).

Kakuk, daha sonraki bir yazısında bunu 1.500’e çıkarmıştır (Zsuzsa Kakuk, “Macar dilinde Osmanlı-Türk unsurları”, Bilimsel Bildiriler 1972, TDK y., Ankara 1975, 209. s. vd.). (Bayan Kakuk, 1960’da Çindeki Salar Türklerini ziyaret ederek metinler derlemiştir. Bu metinler Textes Salars, Acta Orientala, c. xııı, fas. 1-2, Budapest 1961’de yayımlanmıştır). Kakuk, 13 ağustos 1925’te Macaristanın Heves şehrinin Nagytalya köyünde doğmuştur.

Türkçenin tesiri sadece kelime vermekle kalmamış, bazı şairler Türkçe şiir bile söylemişlerdir. Mesela ilk büyük Macar şairi sayılan Balint Balassa 1552-56 arasında bir çok Türkçe şiiri Macarcaya çevirmiş, kendisi de Türkçe şiir yazmıştır.

Macar kelimesi Manysi ve Türkçe eri (Manysi+eri) kelimelerinden meydana gelir ki, yarı yarıya Türkçedir (Laszlo Rasonyi, Tarihte Türklük, TKAE y., Ankara 1971, 119. s.). Macarlara sadece kendileri ve biz Türkler Macar deriz. Öbür milletlerin verdiği Hungarya adı da tamamiyle Türkçedir. Hungarya (Hungaria) çoklarının sandığı gibi Hun kelimesinden değil, Türkçe Onoğur kelimesinden gelir. Baştaki h türeme bir sestir. Kelime Hundan gelse sonraki gar unsurunu açıklamak mümkün olmazdı). Macarlar Onoğur Bulgarlarıyla yakın münasebette bulundukları için Bizanslılar ve diğer halklar onları bu kelimeyle isimlendirip yaşadıkları ülkeye de Türkiye demişlerdir (Onoğur kelimesi Osmanlılarca az da olsa Engürüs veya Üngürüs şeklinde kullanılmıştır).

Hatırlanacağı üzere Macaristan haricinde tarihte Türkiye ismini alan veya Türkiye ismi verilen bir çok ülke ve bölge vardır: Göktürk, Hazar, Anadolu Selçuklu, Mısır (Memlük devrinde) ve Türkistan coğrafyaları tarihte Türkiye olarak anılmıştır. Lakin devlet adı olarak Göktürkler, Mısır Memlükleri ve Türkiye Cumhuriyetinden başka Türkiye isimli Türk devleti yoktur. Yalnız Orta Asya coğrafyası son bin yıldır Türkistan adıyla tanınmaktadır.

Macar alimleri Türklük bilimi sahasında en çok çalışan alimlerdir. Zaten Türk bilimi sahasında Hıristiyan milletlerden iyi niyetle çalışan sadece Macar bilginleridir. Bunlara Bosna Hersekli ve Güneydoğu Asyalıları da ilave edebiliriz (Pakistan, Malezya vs). Türklükle ilgilenen diğer bilim adamlarının bilim sıfatı sadece mesleklerinde olup esas amaçları Türk kültür ve medeniyetini başka köklere, bilhassa Çin, Hint, İran, Moğol, Arap ve sair kaynakla bağlamaktır.








Tünrak - Tirnyakov - Tyrniyakov Osulokoviç : Kuman başbuğunun ismidir. * (Tünrak a Leader name of a Cuman Turk)
[ Muallâ Uydu Yücel - İlk Rus Yıllıklarında Geçen Türk Kavimlerine Âid Şahıs İsimleri,(*Rasonyi bu ismi Tyunrak şeklinde vermektedir.)]