Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir hâl alır.... M.KEMAL ATATÜRK (1931)
17 Ekim 2024 Perşembe
Bu Pantolon Türk'tür
Gaganus = Kağan
"Bu halkın tüm kralları bu isimle anılırdı"
GAGANUS = KAGAN(-us) = KAĞAN
"Hunlar yine Galyalıların arasına girmeye çalışıyorlardı. Sigibert çok sayıda cesur adamın başında ordusuyla onlara karşı yürüdü. Savaşmak üzereyken, sihir sanatlarında usta olan Hunlar, çeşitli türden sahte görünümlerin önlerine çıkmasına neden oldular ve onları kesin bir şekilde yendiler. Sigibert'in ordusu kaçtı, ama kendisi Hunlar tarafından ele geçirildi ve savaşta fethedemediği adamları hediye verme becerisiyle alt etmeseydi esir olarak kalacaktı. Güzel görünüşlü ve iyi hitap eden bir adamdı. Hediyeler verdi ve krallarıyla hayatları boyunca birbirleriyle savaşmamaları için bir anlaşma yaptı. Ve bu olay haklı olarak onun diğerlerinden daha fazla övgüye layık olduğuna inanılır. Hunların kralı da kral Sigibert'e birçok hediye verdi. Ona Gaganus denirdi. Bu halkın tüm kralları bu isimle anılır."
Not: Fransa Krallığı'nı kuran Klovis'in (ö.511) torunu Sigibert (ö.575).
Fidye (Gregory'e göre "hediyelerle") ile kurtulan kral !
#Türkçe
#Hun
"He was called Gaganus. All the kings of that people are called by this name."
"The Huns were again endeavoring to make an entrance into the Gauls. Sigibert marched against them with his army, leading a great number of brave men. And when they were about to fight, the Huns, who were versed in magic arts, caused false appearances of various sorts to come before them and defeated them decisively. Sigibert's army fled, but he himself was taken by the Huns and would have remained a prisoner if he had not overcome by his skill in making presents the men whom he could not conquer in battle. He was a man of fine appearance and good address. He gave gifts and entered into an agreement with their king that all the days of their lives they should fight no battles with one another. And this incident is rightly believed to be more to his credit than otherwise. The king of the huns also gave many gifts to king sigibert. He was called Gaganus. All the kings of that people are called by this name." [Gregory of Tours, 6th c]
GAGAN(-us) = KAGAN - KAĞAN (Tr.etymology, leader/king of a state). Also written as Khagan in English.
It was not a name in the 6th century, but a title.
Today used as male/sur-name.
PS: Sigibert (d.575) is the grandson of Clovis (d.511), who founded the Kingdom of France.
A king who survived by ransom (according to Gregory "with gifts") !
#Turkish
#Huns
SB
Bintepe Kurganları
BİN TEPE KURGANLARI
Sardes'in kuzeyindeki mezarlık Bin Tepe Kurganları, Lidya'nın en göze çarpan antik simgeleridir, uzaktan görülebilir ve bölgeyi tuhaf bir büyü yere dönüştürür. Bin Tepe Türkiye'nin, belki de dünyanın en büyük kurgan mezarlığıdır; Mısır'daki Giza platosundan çok daha büyüktür. Bugün Bin Tepe'de yaklaşık 115 kurgan ayakta kalmıştır; 1940'larda en az 149 kurgan vardı, ancak birçoğu tarım nedeniyle tahrip edilmiştir.
ALYATTES KURGANI
Herodot'a göre:
Lidya ülkesi, Tmolos'tan taşınan altın tozu dışında, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında büyük bir mucize deposuna sahip değildir; Orada görülebilecek bir anıt var ki, sadece Mısır ve Babil'dekiler hariç diğerlerinden daha büyüktür: Kroisos'un babası Alyattes'in mezarı vardır, bunun tabanı (krepis) büyük taşlardan ve geri kalanı yığılmış topraktan yapılmıştır. Tüccarlar, zanaatkârlar ve fahişeler tarafından inşa edilmiştir. Ve benim zamanıma kadar mezarın üstünde beş sınır taşı kaldı ve bunların üzerine her birinin ne kadar katkıda bulunduğu yazıldı; ve hesaplama fahişelerin işteki payının en büyük olduğunu gösterdi... Mezarın çevresi altı stad ve iki yüz ayaktır ve genişliği on üç yüz ayaktır. Mezarın yanında büyük bir göl vardır ve Lidyalılar bu gölün sürekli akan pınarlarla beslendiğini söylerler; ona Gygaean Gölü denir. İşte bu mezar böyledir. (Hdt. 1.93)
Alyattes kurganı, Herodot'un verdiği rakamlara çok yakın, yaklaşık 355 m çapında ve 63 m yüksekliğinde, dünyanın en büyük kurganları arasındadır. Teoman Yalçınkaya, 785.000 m3 'ten fazla toprak ve taş içerdiğini ve yaklaşık 2.400 erkek ve 600 yük hayvanından oluşan bir işgücü ile iki buçuk yılda inşa edilmiş olabileceğini hesaplamıştır. “Büyük taşlardan oluşan” krepis duvarı artık ayakta değildir, ancak çoğu Lidya kurganları gibi, 16 tondan daha ağır kireçtaşı çatı kirişleriyle zarifçe oyulmuş bloklardan inşa edilmiş bir odaya sahiptir. Yine çoğu Lidya kurganlarında olduğu gibi mezar odası, yağmacıların keşfetmesini zorlaştırmak için kurganın merkezinden oldukça uzağa yerleştirilmiştir. Antik dönemde zaten yağmalanmış olan oda, 19. yüzyıl Prusya konsolosu Ludwig Peter Spiegelthal tarafından keşfedilmiştir.
KARNIYARIK TEPE
Alyattes Tümülüsü, Bin Tepe'nin sırtını taçlandıran ve diğer tüm höyükleri gölgede bırakan üç muazzam kurgandan biridir. Bu üç dev kurganın ortancası Karnıyarık Tepe'dir. Çapı 230 m ve güneyden yüksekliği 53 m olan höyüğün ayak izi Giza'daki Büyük Keops piramidi kadar büyüktür. Alyattes'in mezarı antik dönemde açılmış olduğundan, 1962'deki Sardes keşif heyeti arkeolojik araştırmalarının bir parçası olarak Karnıyarık Tepe'yi seçer. Yıllar içinde birçok araştırma yapılır.
Karnıyarık Tepe'nin benzersiz bir özelliği de kurgan içindeki krepis duvarıdır. Krepis duvarları genellikle bir kurganın dışını çevreleyerek toprak dolguyu tutar ve keskin bir kenar sağlar. Ancak bu duvar kurganın içine gömülüdür ve hiçbir zaman tamamlanmamıştır. Bu krepis duvarının, yaklaşık 85 m çapındaki daha eski ve daha küçük bir kurgana ait olduğu anlaşılmaktadır. Görünüşe göre inşaatın erken bir aşamasında, inşaatçılar kurganı genişletmeye karar vermiş, çapını neredeyse üç katına çıkarmış ve bitmemiş krepis duvarını terk edip gömmüşlerdir. Bu neden gerçekleşmiştir? Daha küçük bir kurganın yeri daha güçlü bir kişi tarafından mı ele geçirilmişti? Kurganın sahibi büyük bir servete sahip olduğu için mi daha büyük bir mezar anıtı yaptırabilmiştir? Bunu bilmiyoruz. Büyük kurganın muhtemelen kendi krepis duvarı vardı, ancak neredeyse hiçbir izi günümüze ulaşmamıştır.
Krepis duvarı, ince işlenmiş kireçtaşı bloklardan oluşan iki tabakadan ve yuvarlak bir “destek tabakasından” oluşmaktadır. Çalışmaya son verildiğinde duvarda iki boşluk kalmıştı ve üst tabakada birkaç blok eksikti. Boşluklardan biri büyük bir ana kaya çıkıntısının önünde bırakılmıştır; bu çıkıntının bir kısmı bloklara benzeyecek şekilde oyulmuştur, böylece duvarın kendisine dahil edilebilir. Diğer boşluk ise gariptir, çünkü duvar bölümleri kapı söveleri gibi düz bir şekilde bitmektedir, sanki inşaatçılar aradaki boşluğu doldurmaya niyetli değilmiş gibi. Ancak, bu boşlukta ana kaya duvarın üstünden oldukça yükselmektedir, dolayısıyla burası mezara giriş olarak kullanılmış olamaz.
Birçok taş, muhtemelen duvarın farklı bölümlerinden sorumlu taş ustalarının ekiplerini tanımlayan yazılı işaretler taşımaktadır. İşaretler arasında Hanfmann'ın (muhtemelen yanlış olarak) “Gugu” olarak okuduğu bir sembol, gamalı haç çiftleri ve Α ve Θ gibi harfler bulunmaktadır. Bu taşçı işaretleri ve inşaatın diğer detayları, Lidyalıların bu duvarı inşa etmek için işgücünü nasıl organize ettiklerini belirlememize olanak sağlamaktadır. Duvarda, her biri farklı bir bölüm veya kurstan sorumlu olan ve bazen (ama her zaman değil) yaptıkları işi işaretlerle belirten en az yedi ayrı duvarcı ekibi çalışmıştır.
1964 yılında Roma dönemine ait bir tünel ağını ortaya çıkardık. Roma tünelleri modern tünellerden daha küçüktür - 70 cm genişliğinde ve 1,8 m yüksekliğinde, sadece bir kişinin geçebileceği genişliktedir. Antik tünellerin yaklaşık 130 m'si takip edilmiştir ve keşfedilmemiş başka tüneller de kurganın içine doğru devam etmektedir. Tünellerin çoğu ya da tamamı, belki de daha sonraki tünellerden kalan toprağı bertaraf etmek için kasıtlı olarak geri doldurulmuştur. Krepis duvarı boyunca bir noktada, Romalı kaşifler en alt tabakada bir boşluk bulmuş ve bu nedenle duvarın üstünden bir blok kaldırarak duvarın arkasında bir tünel açmışlardır.
Bu tünel, kurgan dolgusu olduğu ortaya çıkınca hemen terk edilmiştir. Daha ileride, iki işçi ekibinin karşılaştığı ancak bölümleri arasına son bloğu yerleştirmedikleri ikinci bir kısa keşif tüneli kazmışlardır. Üçüncü bir noktada, Romalılar krepis duvarının arkasını 7 metre boyunca kazmış ve daha sonra tünelin devam ettiği duvarın ön tarafına geçmek için üst tabakadan bir blok çıkarmışlardır. Bu tür antik soyguncu tünelleri Alyattes kurganı ve Bin Tepe'deki diğer kurganların çoğunda bulunmaktadır.
Roma tünelleri geri doldurulduysa, bunların bir odaya açılmadığını varsayıyoruz, çünkü geri doldurma muhtemelen diğer tünellerde devam eden keşiflerden kaynaklanmıştır. Kurgandaki büyük yarık (“Karnıyarık”) da orijinal zemin seviyesine ulaşacak kadar derin kazılmamıştır. Roma tünelleri ve bizim tünellerimiz kurganın merkezine kadar girmiş ve daha sonra mezar odasını bulmak amacıyla merkezin etrafındaki alanı araştırmıştır. Bu tüneller kurganın inşası hakkında önemli bilgiler ortaya çıkarmıştır. Ancak kurgan içinde yarım kilometreden fazla tünel kazılmasına rağmen henüz bir mezar odası ortaya çıkarılamadı.
Bu kurganda kimin gömülü olduğunu bilmiyoruz. Muazzam büyüklüğü, Lidya kraliyet ailesinin bir üyesine ait olduğunu düşündürmektedir. Arkeologlar bir zamanlar, kısmen çağdaş şair Hipponax'ın bir pasajına dayanarak, Mermnad hanedanının ilk kralı Gyges'e ait olduğuna inanıyorlardı:
İzmir'e doğru giderken, Lidyalıların topraklarından; Attales'in mezarı, Gyges'in anıtı, [...] steli ve Mytalis kralı Tos'un anıtının yanından geç.... karnını batan güneşe doğru çevir.
Bu yorumda Attales Alyattes'tir; Gyges'in anıtı Karnıyarık Tepe'dir ve Tos'un anıtı da Karnıyarık Tepe'nin batısındaki Bin Tepe, Kır Mutaf Tepe'deki üçüncü büyük kurgandır. Bununla birlikte, kurgan dolgusundan elde edilen çanak çömlek, daha büyük olan kurganın MÖ 600'den daha erken bir tarihe ait olmadığını gösterir. Gyges yaklaşık MÖ 644 yılında öldüğüne göre, burası onun mezarı olamaz. Kurgan için mümkün olan en erken tarih yaklaşık MÖ 600 ile 547 arasıdır; Lidyalıların Persler tarafından devrildiği dönemdir. Bu nedenle muhtemelen kraliyet kurganları inşa etmediler; Çünkü sadece iki kral vardı: Alyattes ve Kroisos. Alyattes'in mezarı neredeyse kesin olarak Bin Tepe'deki en büyük kurgan olan Koca Mutaf Tepe'dir; ve Kroisos Persler tarafından alınmış ve Kiros'un güvenilir bir danışmanı olmuştur; muhtemelen bir kraliyet kurganına gömülmemiştir. Eğer bir kral değilse, bu mezar bir kraliçe için olabilir mi?
çeviri SB
SB NOTLARI:
- "Adını Saka önderi Gogu’dan (Gagu, Gugu, Gog, Gök Han) alan Gog Boyu MÖ 665’de Kür-Araz’ın yukarı bölgelerine yerleşir... Asur Aşurbanipal (MÖ 685-631) yazıtında Luddilerin (Lidya) kralı Gugu olarak geçer... Kral Gyges’in (Gugu) adının Ogyges’ten (-Gyges), yani Oğuz’dan türetilmiş olma ihtimali bile bulunmakta" (SB-Turova ve Saka Türkleri).
- Bintepe Kurganları, Lidyalılara değil Saka-İskit Türklerine ait. Çünkü ilk kurgan İskitlerin gelmesiyle görülüyor ki bu Alyattes (Ulu-Ata) Kurganı'dır. Diğer yandan yukarıdaki veriler ışığında, babası Sadyattes'in (ö.635) kurganı ya da dedesi Ardys (Ardus, ö.637) ile büyükdedesi Gyges (Gugu/Gök, ö.644)'e ait kurgan yok! Ya da henüz bulunamadı veya adlandırılamadı! Gyges dönemiyle birlikte Kimmer (665) ve Saka-İskitlerle ya mücadele ya da ittifak halindedirler.
"Gyges oğlu Ardys’ü (Ardüs) Kimmerlerin istilasından kurtaran İskitler dışında, Ardüs’ün torunu da İskitleri barındırmıştır. Ardüs’ün torunu Alyattes (AlüAttes>Ulu Ata) ise, Siyarekses’in oğlunu öldürdükleri için Medlerden kaçıp ona sığınan Sakaları ağırlamış, daha sonra da onları paralı askerler olarak kullanmıştı. Üstelik Gyges’ten Karun’a (Kroisos) kadar Lidyalıların kaç kralı ya da soylusu vardı ki bu 500’den fazla tespit edilen (Lidya sınırları içinde) kurganlar onlara ait olabilsindi! Ayrıca Lidya Kralı Kandalus’u öldürüp dul kraliçeyle evlenen Gyges ne kadar Lidyalıydı? Bu kurganların Kimmer ya da Sakalara ait olduğu gün gibi ortadaydı." (SB-Turova ve Saka Türkleri)
EK:
Sardesli Artemis
“Lidyalılar’da Hellenleşme Sardes’e Zeus tapınağını inşa ettiklerinde yaşandı."- (Georgios Nakracas )
Lidya'nın başkenti Sardes’te (Salihli) Zeus tapınağı yoktur. Ancak kültü ve kutsal alanının varlığı Pers Dönemine (MÖ 6.yy) kadar gittiği epigrafik kanıtlardan bilinmektedir. Lidya'nın baş tanrıçası Artemis'tir. Lidçe Artimuu, Likçe Ertemi dedikleri "tanrça"nın adı Türkçedir ve Ertem/Erdem olarak hâlâ kullanılır.
"Geç Helenistik dönemden Roma dönemine tarihlenen ve Sardes'te Zeus kültünün bazı yönlerinin devam ettiğini kanıtlayan “Zeus'un hizmetkârlarından” Zeus'a ithaflar içeren birkaç yazıt bulunmaktadır. Bunların dışında, Paktolos'un doğu kıyısında, tapınağın nispeten yakınında bulunan Droaphernes yazıtı özellikle ilgi çekicidir; MÖ 4. yüzyıla ait bir Ahameniş orijinalinin MS 2.yüzyıla ait kopyası olan bu yazıtta “Baradatesli Zeus ”a bir heykel adanmıştır. Ne bu kültün doğası (erken tarihi ve Pers kökenli olması dışında), ne bu tanrının adı ve kimliği açıkça bilinmektedir, ne de Artemis Tapınağı'ndaki varlığı tespit edilmiştir." [Fikret Yegül, 2020]
“Hellenization of the Lydians happened when they built the temple of Zeus in Sardis.” (Georgios Nakracas )
There is no temple of Zeus in Sardis (Salihli today), the capital city of Lydia, but the existence of his cult and sanctuary is known from epigraphic evidence dating back to the Persian Period (6th century BC). The chief goddess of Lydia is Artemis, Artimuu in Lydian language, which is Ertemi in Lycian is not İndo-European or Greek origin. It is Turkish of etymology; Ertem/Erdem. The meaning is "virtuous", but back in time it was "virgin", just like the character of Artemis, a "virgin" goddess. Erdem and Ertem is in use as male/sur-name today.
"There are several inscriptions dating from the late Hellenistic to the Roman era that bear dedications to Zeus “from the servants of Zeus” that attest to the continuing observance of some aspect of Zeus cult at Sardis. Apart from these, of particular interest is the so-called Droaphernes inscription, found on the east bank of the Pactolus, relatively near the temple; it is a 2nd-century AD copy of a 4th-century BC Achaemenid original carrying a dedication of a statue to “Zeus of Baradates.” Neither the nature of this cult (except for its early date and Persian origin), nor the name and identity of this deity are clearly known, nor is its presence in the Temple of Artemis established." [Report 7: The Temple of Artemis at Sardis (2020), by Fikret Yegül]
SB