BİN TEPE KURGANLARI
Sardes'in kuzeyindeki mezarlık Bin Tepe Kurganları, Lidya'nın en göze çarpan antik simgeleridir, uzaktan görülebilir ve bölgeyi tuhaf bir büyü yere dönüştürür. Bin Tepe Türkiye'nin, belki de dünyanın en büyük kurgan mezarlığıdır; Mısır'daki Giza platosundan çok daha büyüktür. Bugün Bin Tepe'de yaklaşık 115 kurgan ayakta kalmıştır; 1940'larda en az 149 kurgan vardı, ancak birçoğu tarım nedeniyle tahrip edilmiştir.
ALYATTES KURGANI
Herodot'a göre:
Lidya ülkesi, Tmolos'tan taşınan altın tozu dışında, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında büyük bir mucize deposuna sahip değildir; Orada görülebilecek bir anıt var ki, sadece Mısır ve Babil'dekiler hariç diğerlerinden daha büyüktür: Kroisos'un babası Alyattes'in mezarı vardır, bunun tabanı (krepis) büyük taşlardan ve geri kalanı yığılmış topraktan yapılmıştır. Tüccarlar, zanaatkârlar ve fahişeler tarafından inşa edilmiştir. Ve benim zamanıma kadar mezarın üstünde beş sınır taşı kaldı ve bunların üzerine her birinin ne kadar katkıda bulunduğu yazıldı; ve hesaplama fahişelerin işteki payının en büyük olduğunu gösterdi... Mezarın çevresi altı stad ve iki yüz ayaktır ve genişliği on üç yüz ayaktır. Mezarın yanında büyük bir göl vardır ve Lidyalılar bu gölün sürekli akan pınarlarla beslendiğini söylerler; ona Gygaean Gölü denir. İşte bu mezar böyledir. (Hdt. 1.93)
Alyattes kurganı, Herodot'un verdiği rakamlara çok yakın, yaklaşık 355 m çapında ve 63 m yüksekliğinde, dünyanın en büyük kurganları arasındadır. Teoman Yalçınkaya, 785.000 m3 'ten fazla toprak ve taş içerdiğini ve yaklaşık 2.400 erkek ve 600 yük hayvanından oluşan bir işgücü ile iki buçuk yılda inşa edilmiş olabileceğini hesaplamıştır. “Büyük taşlardan oluşan” krepis duvarı artık ayakta değildir, ancak çoğu Lidya kurganları gibi, 16 tondan daha ağır kireçtaşı çatı kirişleriyle zarifçe oyulmuş bloklardan inşa edilmiş bir odaya sahiptir. Yine çoğu Lidya kurganlarında olduğu gibi mezar odası, yağmacıların keşfetmesini zorlaştırmak için kurganın merkezinden oldukça uzağa yerleştirilmiştir. Antik dönemde zaten yağmalanmış olan oda, 19. yüzyıl Prusya konsolosu Ludwig Peter Spiegelthal tarafından keşfedilmiştir.
KARNIYARIK TEPE
Alyattes Tümülüsü, Bin Tepe'nin sırtını taçlandıran ve diğer tüm höyükleri gölgede bırakan üç muazzam kurgandan biridir. Bu üç dev kurganın ortancası Karnıyarık Tepe'dir. Çapı 230 m ve güneyden yüksekliği 53 m olan höyüğün ayak izi Giza'daki Büyük Keops piramidi kadar büyüktür. Alyattes'in mezarı antik dönemde açılmış olduğundan, 1962'deki Sardes keşif heyeti arkeolojik araştırmalarının bir parçası olarak Karnıyarık Tepe'yi seçer. Yıllar içinde birçok araştırma yapılır.
Karnıyarık Tepe'nin benzersiz bir özelliği de kurgan içindeki krepis duvarıdır. Krepis duvarları genellikle bir kurganın dışını çevreleyerek toprak dolguyu tutar ve keskin bir kenar sağlar. Ancak bu duvar kurganın içine gömülüdür ve hiçbir zaman tamamlanmamıştır. Bu krepis duvarının, yaklaşık 85 m çapındaki daha eski ve daha küçük bir kurgana ait olduğu anlaşılmaktadır. Görünüşe göre inşaatın erken bir aşamasında, inşaatçılar kurganı genişletmeye karar vermiş, çapını neredeyse üç katına çıkarmış ve bitmemiş krepis duvarını terk edip gömmüşlerdir. Bu neden gerçekleşmiştir? Daha küçük bir kurganın yeri daha güçlü bir kişi tarafından mı ele geçirilmişti? Kurganın sahibi büyük bir servete sahip olduğu için mi daha büyük bir mezar anıtı yaptırabilmiştir? Bunu bilmiyoruz. Büyük kurganın muhtemelen kendi krepis duvarı vardı, ancak neredeyse hiçbir izi günümüze ulaşmamıştır.
Krepis duvarı, ince işlenmiş kireçtaşı bloklardan oluşan iki tabakadan ve yuvarlak bir “destek tabakasından” oluşmaktadır. Çalışmaya son verildiğinde duvarda iki boşluk kalmıştı ve üst tabakada birkaç blok eksikti. Boşluklardan biri büyük bir ana kaya çıkıntısının önünde bırakılmıştır; bu çıkıntının bir kısmı bloklara benzeyecek şekilde oyulmuştur, böylece duvarın kendisine dahil edilebilir. Diğer boşluk ise gariptir, çünkü duvar bölümleri kapı söveleri gibi düz bir şekilde bitmektedir, sanki inşaatçılar aradaki boşluğu doldurmaya niyetli değilmiş gibi. Ancak, bu boşlukta ana kaya duvarın üstünden oldukça yükselmektedir, dolayısıyla burası mezara giriş olarak kullanılmış olamaz.
Birçok taş, muhtemelen duvarın farklı bölümlerinden sorumlu taş ustalarının ekiplerini tanımlayan yazılı işaretler taşımaktadır. İşaretler arasında Hanfmann'ın (muhtemelen yanlış olarak) “Gugu” olarak okuduğu bir sembol, gamalı haç çiftleri ve Α ve Θ gibi harfler bulunmaktadır. Bu taşçı işaretleri ve inşaatın diğer detayları, Lidyalıların bu duvarı inşa etmek için işgücünü nasıl organize ettiklerini belirlememize olanak sağlamaktadır. Duvarda, her biri farklı bir bölüm veya kurstan sorumlu olan ve bazen (ama her zaman değil) yaptıkları işi işaretlerle belirten en az yedi ayrı duvarcı ekibi çalışmıştır.
1964 yılında Roma dönemine ait bir tünel ağını ortaya çıkardık. Roma tünelleri modern tünellerden daha küçüktür - 70 cm genişliğinde ve 1,8 m yüksekliğinde, sadece bir kişinin geçebileceği genişliktedir. Antik tünellerin yaklaşık 130 m'si takip edilmiştir ve keşfedilmemiş başka tüneller de kurganın içine doğru devam etmektedir. Tünellerin çoğu ya da tamamı, belki de daha sonraki tünellerden kalan toprağı bertaraf etmek için kasıtlı olarak geri doldurulmuştur. Krepis duvarı boyunca bir noktada, Romalı kaşifler en alt tabakada bir boşluk bulmuş ve bu nedenle duvarın üstünden bir blok kaldırarak duvarın arkasında bir tünel açmışlardır.
Bu tünel, kurgan dolgusu olduğu ortaya çıkınca hemen terk edilmiştir. Daha ileride, iki işçi ekibinin karşılaştığı ancak bölümleri arasına son bloğu yerleştirmedikleri ikinci bir kısa keşif tüneli kazmışlardır. Üçüncü bir noktada, Romalılar krepis duvarının arkasını 7 metre boyunca kazmış ve daha sonra tünelin devam ettiği duvarın ön tarafına geçmek için üst tabakadan bir blok çıkarmışlardır. Bu tür antik soyguncu tünelleri Alyattes kurganı ve Bin Tepe'deki diğer kurganların çoğunda bulunmaktadır.
Roma tünelleri geri doldurulduysa, bunların bir odaya açılmadığını varsayıyoruz, çünkü geri doldurma muhtemelen diğer tünellerde devam eden keşiflerden kaynaklanmıştır. Kurgandaki büyük yarık (“Karnıyarık”) da orijinal zemin seviyesine ulaşacak kadar derin kazılmamıştır. Roma tünelleri ve bizim tünellerimiz kurganın merkezine kadar girmiş ve daha sonra mezar odasını bulmak amacıyla merkezin etrafındaki alanı araştırmıştır. Bu tüneller kurganın inşası hakkında önemli bilgiler ortaya çıkarmıştır. Ancak kurgan içinde yarım kilometreden fazla tünel kazılmasına rağmen henüz bir mezar odası ortaya çıkarılamadı.
Bu kurganda kimin gömülü olduğunu bilmiyoruz. Muazzam büyüklüğü, Lidya kraliyet ailesinin bir üyesine ait olduğunu düşündürmektedir. Arkeologlar bir zamanlar, kısmen çağdaş şair Hipponax'ın bir pasajına dayanarak, Mermnad hanedanının ilk kralı Gyges'e ait olduğuna inanıyorlardı:
İzmir'e doğru giderken, Lidyalıların topraklarından; Attales'in mezarı, Gyges'in anıtı, [...] steli ve Mytalis kralı Tos'un anıtının yanından geç.... karnını batan güneşe doğru çevir.
Bu yorumda Attales Alyattes'tir; Gyges'in anıtı Karnıyarık Tepe'dir ve Tos'un anıtı da Karnıyarık Tepe'nin batısındaki Bin Tepe, Kır Mutaf Tepe'deki üçüncü büyük kurgandır. Bununla birlikte, kurgan dolgusundan elde edilen çanak çömlek, daha büyük olan kurganın MÖ 600'den daha erken bir tarihe ait olmadığını gösterir. Gyges yaklaşık MÖ 644 yılında öldüğüne göre, burası onun mezarı olamaz. Kurgan için mümkün olan en erken tarih yaklaşık MÖ 600 ile 547 arasıdır; Lidyalıların Persler tarafından devrildiği dönemdir. Bu nedenle muhtemelen kraliyet kurganları inşa etmediler; Çünkü sadece iki kral vardı: Alyattes ve Kroisos. Alyattes'in mezarı neredeyse kesin olarak Bin Tepe'deki en büyük kurgan olan Koca Mutaf Tepe'dir; ve Kroisos Persler tarafından alınmış ve Kiros'un güvenilir bir danışmanı olmuştur; muhtemelen bir kraliyet kurganına gömülmemiştir. Eğer bir kral değilse, bu mezar bir kraliçe için olabilir mi?
çeviri SB
SB NOTLARI:
- "Adını Saka önderi Gogu’dan (Gagu, Gugu, Gog, Gök Han) alan Gog Boyu MÖ 665’de Kür-Araz’ın yukarı bölgelerine yerleşir... Asur Aşurbanipal (MÖ 685-631) yazıtında Luddilerin (Lidya) kralı Gugu olarak geçer... Kral Gyges’in (Gugu) adının Ogyges’ten (-Gyges), yani Oğuz’dan türetilmiş olma ihtimali bile bulunmakta" (SB-Turova ve Saka Türkleri).
- Bintepe Kurganları, Lidyalılara değil Saka-İskit Türklerine ait. Çünkü ilk kurgan İskitlerin gelmesiyle görülüyor ki bu Alyattes (Ulu-Ata) Kurganı'dır. Diğer yandan yukarıdaki veriler ışığında, babası Sadyattes'in (ö.635) kurganı ya da dedesi Ardys (Ardus, ö.637) ile büyükdedesi Gyges (Gugu/Gök, ö.644)'e ait kurgan yok! Ya da henüz bulunamadı veya adlandırılamadı! Gyges dönemiyle birlikte Kimmer (665) ve Saka-İskitlerle ya mücadele ya da ittifak halindedirler.
"Gyges oğlu Ardys’ü (Ardüs) Kimmerlerin istilasından kurtaran İskitler dışında, Ardüs’ün torunu da İskitleri barındırmıştır. Ardüs’ün torunu Alyattes (AlüAttes>Ulu Ata) ise, Siyarekses’in oğlunu öldürdükleri için Medlerden kaçıp ona sığınan Sakaları ağırlamış, daha sonra da onları paralı askerler olarak kullanmıştı. Üstelik Gyges’ten Karun’a (Kroisos) kadar Lidyalıların kaç kralı ya da soylusu vardı ki bu 500’den fazla tespit edilen (Lidya sınırları içinde) kurganlar onlara ait olabilsindi! Ayrıca Lidya Kralı Kandalus’u öldürüp dul kraliçeyle evlenen Gyges ne kadar Lidyalıydı? Bu kurganların Kimmer ya da Sakalara ait olduğu gün gibi ortadaydı." (SB-Turova ve Saka Türkleri)
EK: