25 Aralık 2014 Perşembe

NOEL BABA / SANTA CLAUS / NARDUGAN / CHRiSTMAS ....





Hollanda'da Sinterklaas*, Beyaz atı ve yardımcısı “Zwarte Piet”* ile her yıl 5 Aralık’ta İspanya’dan gemiyle gelir, etrafta gezinir, çocuklarla konuşur , dertlerini, dileklerini dinler ve hediyelere boğar. Kökeni hiç sorgulanmaz, halbuki arkasında farklı bir hikaye yatar, zamana ayak uydurmuş ve değişime uğramıştır.  *(Sinterklaas: Aziz Klaas, Saint Nicholas’tan ; Zwarte Piet: Kara Piet,  Peter adından türetilmiştir)



Aziz Nicholas ve Myra/Demre:

Aziz Nicholas, İmparator Konstantin döneminde ( 324-337) Myra'da piskopos olarak görev yapmıştır. Çocukları koruma, sevindirme, denizcileri kurtarma, kayıp eşyaları bulma, fakirleri doyurma, parasız olanları evlendirme, gelecekten bilgi verme gibi pek çok mucizesi anlatılagelir. Mucizeleriyle ünlenen St. Nikolaos, Likya (asıl adı Lycaonia/Lukiya=Kurtların ülkesi) kenti Patara'da doğmuş ve 343 yılında 6 Aralık'ta Myra/Demre'de ölmüş ve oraya gömülmüştür. 


MS.808’de Arap istilacılar mezarı yok etmek isterken başka bir rahibin mezarını dağıtırlar.  1087'ye gelindiğinde ise Haçlı seferleri başlamıştır ve bir grup İtalyan tüccar mezarını açarak, ağır kokulu mür içinde korunan kemikleri yağmalayıp Bari kentine götürürler. 1997 yılında Türkiye resmi bir başvuru yapıp, Aziz Nicholas'ın kemiklerinin iadesini ister. Lakin İrlandalı tarihçi Philip Lynch kemiklerin Bari'den İrlanda'ya taşındığını iddia eder , buna istinaden de Avrupalı tarihçiler yeri hakkında tartışmaya başlar. Ama bu teorinin hiçbir gerçekliliği yoktur, bana göre amaçları azize sahiplenmek olarak gözükse de, iade etmek istememelerinden de kaynaklanıyor olabilir. Yani hala Türkiye dışındadır.



Türkler ve Nardugan/Nardoğan/Nartugan:


Tanrı Ülgen, insanların koruyucusu; sakallı ve kaftan giymiş olarak sarayında oturur , geceyi, gündüzü ve güneşi yönetir. Bir çok uygarlıkta görüldüğü gibi gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık'ta gece, gündüzle savaşır ve gün geceye galip çıkar. Güneşin tekrar dorukta olmasına da “Yeni Doğum” denir, yani Türk kültüründeki  Nardugan  "Doğan Güneş" Bayramı'dır, ayrıca Ülgen’e bir de “Beyaz bir Kısrak” kurban edilir. Ülgen aynı zamanda ateşi de getirmiştir, aynı Prometheus’un ateşi getirdiği gibi, ateşin de ışık olması gibi...Mesela, baharda ateş yakmamız gibi,  bazı Avrupa ülkelerinde Paskalya'da güneş tekeri yakılır.


‘Noel Baba Geleneği’ makalesinde Prof.Dr.Erhan Arıklı olayı şu şekilde anlatır : "Bu kavram ve sembollerin tamamı eski Türk Kültüründen alınmadır. Eski Türk Kültüründe “Ülgen” diye uhrevi varlık kavramı vardır. Ülgen, Tanrısal bir varlıktır. İyiliğin sembolüdür. Onun karşısında ki şeytani varlık ise “Erlik” tir...Eski Türk efsanelerine göre,  kaftan giymiş ihtiyar Ülgen, evin çatısına kadar yükselen muazzam çam ağacının bittiği bölgede bulunmaktadır. O, tüm mevsimlerde bembeyaz uzun sakalı ve kaftanı ile dolaşır ve 25 Aralık’ta eski Türkler, Ülgen’e dualar eder….Türkler Gök Tanrı inancını kabul ettikten sonra dahi, 25 Aralık’ı yılın en büyük bayramı “Tanrı’nın doğuş günü” olarak kutlamışlardır. Avrupa’ya giden Hunlar da 25 Aralık tarihini bayram olarak kutluyordu. Türklerin bu milli bayramı, daha sonra Batı Kültürüne geçti ve Hıristiyanlaştı. Neticede 25 Aralık’ta Türkler, Ülgen’i beklerlerdi. " 



Bir de İskit, Saban ve Dionysos / Bacchus açısından bakalım; 


Heredot 4.kitabında "Targitaos'un üç oğlu vardır; Lipoksais, Arpoksios ve Koloksais. Gökten altından dört eşya düşer; Saban (pulluk), boyunduruk, kupa, balta (kılıç) ...." diye İskit Türklerinin atalarını saydığı adlar başka bir bölümünde “ Herakles yaylarından birini (çünkü o zamana kadar iki yayı vardı) kurdu, omuzdan atma kılıç kayışının nasıl kuşanıldığını gösterdi, sonra yayı ve kılıç kayışını kadına verdi; kılıç kayışının tokasında altın bir kupa vardı. Bunları verdikten sonra gitti. – Çocukları doğdular. Büyüyünce anaları adlarını koydu; birincisinin adı Agathyrsos, sonrakinin Gelonos, en küçüğünün Skythes” olarak geçer.  [Heredot 4.kitap]


Burada sadece Arpoksai, Agathyrsos ile Skythes’in anlamlarını verirsem, olay daha iyi anlaşılır: (1) Arpo-ksai = Arpa-ak-soy=Uygur Türkçesinde arpağ, arbağ, erbağ = arpa-bira, saban-tarım, üzüm-bağ ilişkisi görülür. Ak-soy, Asil, soy ; (2) Agathyros ise Agathyr, yani Hunların bir kolu olan Ağaçeriler, (3) Skythes’te İskit Türkleridir.



Peki bu Saban nedir ya da kimdir?

Bazı kaynaklarda tanrı Sabazios Frig Tanrısı diye geçer, annesi de Kybele'dir. Sabazios, at sırtında yaşayan göçebe atlı ve gökyüzünde gezen bir gökbabadır. Aynı zamanda Arpa ve Bira tanrısıdır, sonradan Dionysos'a dönüşür. Dionysos Bakkhoi ya da Bakkhoi Saboi olarak ta çağrılır. Kuzey Balkanlar ve Anadolu'da tapkı görmüştür. Lakin, Dionysos Anadolu'ludur, doğuludur kendisi, Ellen/Yunan tanrı panteonuna sonradan girmiştir, kabullenilsin diye de ikinci kez  Zeus'tan doğurulmuştur. Anatanrıça Kybele'nin himayesi altındadır. Üzümden şarap yapmasını öğrenir ve öğretir, “ilk öküzü Sabana koşan” tanrı olarak da anılır. Peki buralarda kimler gezmiştir, tabii ki Kimmer ve İskit Türkleri, ayrıca Friglerin de İskitlerin bir boyu olduğu iddiası vardır.


Sabazios’tan, Saba-Zios-Zeus-Deus-Dios kelimeleri türemiştir, tamda adına yakışır şekilde; Gökbaba Tanrısı . Zeus mu Sabazios’tan doğma, yoksa Sabazios mu Zeus’tan diye soracak olursanızda cevabın  tarih kronolojisinde yattığını söyleyebilirim. Ellen/Yunan mitolojisi MÖ.8.yy dan sonra oluşmuştur, ondan öncesi yoktur ve zamanla bugünkü halini almıştır. Anadolu mitolojisi ise ona göre biraz büyükbüyükanne durumundadır. Ve Saban bir İskit-Türk boyudur, Savar, Suvar, Sibir diğer adlarıdır, Sibirya'ya adını veren Sibirya Türkleri olması bir yana, Çuvaş, Bulgar ve Hunlar'ında atasıdır. Hasat Bayramı'na da Sabantui/Sabantuy Bayramı derler.


Dionysos, 25 Aralık'ta bir bakireden doğmuş, Titanlar tarafından öldürülmüş, 25 Mart'ta tekrar dirilmiştir. Tanıdık değil mi, Bakire'den doğma, ölme ve tekrar dirilme;  İsis-Osiris, Kybele-Attis gibi… 25 Aralık “Işığın Geceye Zaferi”,  25 Mart'ta “Baharın Uyanışı”.


İmparator Konstantin zamanında İznik'te toplanan birinci Ekümenik Konsül, halkı  Hıristıyanlığa yakınlaştırmak için, güçlü bir kültü bulunan ve 22 - 25 Aralık'ta güneşin doğumu için yapılan “Dionysos  Kutlamaları”nı, “İsa'nın Doğumu” olarak 24 Aralık'ta kutlama kararını alır, buna da "Noel Bayramı" denir. Hz. İsa’nın doğumunu Batı Kilisesi 25 Aralık'ta kutlarken, Doğu Kilisesinde (doğumu, sünneti ve vaftizi) 6 Ocak'tır! Diğer yandan Nisan ayında kutladıkları Paskalya Bayramı'da bizim bildiğimiz Baharın Uyanışıdır...Hz.İsa'nın yeniden diriliş  haftasıdır. Direkler süslenir, ateşler yakılır. Müslümanlıkta ve de diğer Müslüman ülkelerde olmamasına rağmen, sadece Türkiye'de "Kutlu Doğum Haftası" olarak, bazı kötü niyetli çevrelerce, Paskalya Haftasıyla aynı haftaya denk getirilerek sabitlenmiştir. Bunun özellikle bir "kişiye" bağlandığını söyleyenlerde vardır. Müslümanlar için şirktir bu, dini temeli olmayan bid'at'tır.. (detaylar için bkz.Yaşar Nuri Öztürk, Süleyman Ateş)


Haçlı seferleri ile batıdan gelen hıristiyanlar Anadolu’da karşılaştıkları bir çok gelenek ve görenekleri ülkelerine götürmüşlerdir, ki aslında bu gelenek ve göreneklere de pek yabancı değildir. Kimmer, İskit, Hun, Avar, Peçenek ve Kıpçak/Kuman gibi Türk boyları ile gelenek ve görenekler zaten Avrupa'dadır. İskandinav'yada tanrı ve ata sayılan Odin, Şaman inancındaki at kurban etmek, at ile uçmak, göğe yükselmek gibi  8 bacaklı uçan beyaz atı Sleipnir ile, çocuklara hediyeler ve şekerlemeler dağıtır. Güneş gibi parıldayan bir gözü vardır, Türklerin inancındaki Ülgen gibi o da bilgedir, zaferi getirendir, yeryüzüne ve gökyüzüne hakimdir. Ülgen’in elinde yayı vardır ve yıldırım gönderir, Odin'de öyle ve elindeki mızrakta bilgelik uğruna hayat ağacından kopardığı bir daldır. Büyücülüğü ve Şamanizmi simgeler. Odin ve halkı  As Türklerindendir ve Troya düştükten sonra önce Azerbaycan topraklarına, oradan da halkıyla İskandinav’yaya göçmüştür.


Germenler de 21 Aralık'ta kötülüğü kovar ışığı selamlar. Bu ritüel İskit ve Hunlardan onlara geçmiştir. "Işık" Sol İnvuctus'tur , Helios'tur, Apollo'dur, Aplu'dur, Ra'dır,  Ülgen'dir, Odin'dir, ama Hıristiyanlıkta Hz.İsa'da bir Işıktır, yenilmez güneştir O…  Latince Natalis, doğum, doğan, doğurulan ile ilgilidir ve Fransızcaya Noel olarak geçmiştir. Belki de kökeninde Nardugan vardır kimbilir…


St. Nicholas'ın her yıl çocuklara hediye dağıttığını öğrenen ve Alsace’tan gelen Sebastian Brant isimli bir Fransız , 1494 te Noel gecesinde eşeğinin küfelerine doldurduğu yiyecek ve hediyeleri çocuklara dağıtmayı adet edinmiştir ve evinin penceresine astığı çam dallarını da elmalarla süslemeyi ihmal etmemiştir. Aslında yanlış meyveyi seçmiştir, onlar özünde Nar'dır. Nar hem meyve hem de anatanrıça olarak bereketi, hem de kelime anlamıyla güneşi simgeler, Nardugan, “Güneş Doğan” “Doğan Güneş”tir. Çünkü elma olsaydı  Havva ile Adem'i temsil ederdi, ki bazı kaynaklarda elma yasak meyvedir, kötülüğü simgeler bu yüzden de çam ağacına asılamaz,  Hz.İsa’nın yeniden doğuşu ve temsil ettiği inançla çelişkiye düşer.


Eski Türk  inancında,  yerin göbeği sayılan ve yeryüzünün tam ortasında bir "akçam ağacı" denilen “hayat ağacı” vardır.  Dualar, yakarışlar tanrıya gitsin diye, ağacın altına küçük hediyeler, isteklerini dile getiren ikonlar konulur, dallarına çaput bağlanarak dilek dilenirdi. Dışarıda, açık havada gerçekleşen bu gelenek, içeriye taşınmış ve Çam ağacı kurma / süsleme geleneğine dönüşmüştür . Doğaya meydan okuyan, ölmeyen, yaprak dökmeyen Çam, ölümsüzlüğü simgeler, göğe yakınlığı sebebiyle de tepesinde tanrı oturur.  Ağaç süsleme geleneği Sumerlilerde de vardı, yani Hıristiyanlıkla hiçbir ilgisi yok, ama ağaçlara çaput bağlama ile bir ilgisi var, lakin bugün hıristiyanlığın Noel ağacı olarak tanınıyor. 


Türklerde ağaç kovuğundan türeme efsaneleri de mevcuttur. Yaşar Kalafat şöyle der; "Uygur Türeyiş Destanı’ndaki ağaçtan türeme motifinde de ağacın kovuğu ana rahmine benzetilmiştir. Ağaçtan türeme ve ağacın ata formu olarak tanınması Türklerde çok eski bir inançtır. Kayın Ana-Layin Ata, Türk sözlü anlatı geleneğindeki ana motiflerden birisidir.". M.Fuad Köprülü de: "Uygur destanlarının Çin rivayetine göre, gökten ağaca inen mucizevî ışık ile ağaç hamile kalır ve Uygurların atasını oluşturur" der, yani Ağaç kutsaldır....


Türk kültüründe bir de Ayaz Ata vardır, Soğuk Han'dır, Kış Babası'dır, kışın ortaya çıkar kimsesizlere ve açlara yardım eli uzatır, torunu Kar Kızı, Kar Güzeli de hediyeler dağıtır, tıpkı bugünkü Noel Baba gibi...


Noel/Christmas, 15.yy. Avrupa'da yayılmaya başladığı yıllarda, Saint Nicholaas-Sinterklaas'a dönüşerek Hollandalılar arasında farklı bir geleneğe dönüşür. Hollanda'da çocuklar ayakkabılarını 5 Aralık’ta  şömine veya soba gibi ateşe yakın bir yere koyarak hazır eder ve gerçek St.Nicholas’ın ölüm yıldönümü olan 6 Aralık’ta da hediyelerine kavuşur, zenginlerden toplanan yardımlar da fakirlere ve yetimhanelere dağıtılırdı.


Sinterklaas'ın kıyafeti , bazı yönlerden üst düzey katolik piskoposların kıyafetine çok benzer. 33 düğmeli kırmızı bir pelerin giyer ve elinde ucu spiral şeklinde altından bir asası vardır. Düğmeler İsa’nın 33 yaşında çarmıha gerilmesini temsil eder, diğer yandan kırmızı Pelerin Romalıların giydiği Toga'yı andırır ve elindeki asa da bilgelik ve sonsuzluk demektir. Aslında Toga/pelerin ve asa Roma değil Etrüsk kültüründen kalmadır. Türkoloji çalışmaları çok önemli yol katettetmiştir, Etrüsklerin Truvalıların torunları olduğu ve her iki medeniyetinde proto-Türk olduğu söylenir. En büyük kanıtlardan biri de  Etrüskçenin Türkçe olarak okunabilmesidir.


Hollanda’daki kutlamalarda St.Nicholas/Sinterklaas ve Zwarte Piet niye İspanya'dan gemiyle gelir? Hollanda ile İspanya arasında 80 yıl süren "Tachtigjarige Oorlog" (1568-1648) Seksenyıl Savaşı'nda Katolik kilisesinin Protestan Kilisesi üzerindeki baskısı yoğun bir şekilde hissedilir. Bu arada başka bir zaman diliminde, Vatikan , Latin Haçlıları seferlerinde, haçlılar tarafından yağmalanmış Myra/Demre St.Nicholas'ın eşyalarına sahiptir ve tabii ki geleneği de öğrenmiştir. Bu aziz saydıkları kişiyi fakirler üzerinde kullanarak , protestan olan halkı katoliklerin yanına çekme girişimlerine başlarlar. Sinterklaas kutlaması Protestanlar arasında itirazlara sebep olur ve kaldırılmasını isterler. Hatta 1600'lü yıllarda bazı yerlerde ayakkabı koymak, Sinterklaas'ı hatırlatan eşyalarının satılması gibi şeyler yasaklanır. Martin Luther bile karşı çıkmıştır. Ama bir çok yerde, kamu alanlarında olmasa bile gelenek gizlice evlerde yerine getirilir. 1895' e gelindiğinde okullarda yasaklanması görüşülürken , 20.yüzyılın başında artık işler çığırından çıkmış ve herkes kutlamaya başlamıştır.


Hollanda da köle ticareti, 1621'de Hollanda Batı Hindistan Şirketi'nin (kısaca WIC) kurulmasıyla başlar. WIC gemileri, başlangıçta hükümetin izniyle “Savaşan Korsan Gemisi” statüsüyle İspanyol-Portekiz donanmasıyla savaşmak amacıyla sefere çıkar. Köle tüccarı ve sömürgeci olarak Atlantik bölgesinde önemli siyasi oyuncu konumuna gelir. Köle ticareti 1730 yılına kadar WIC ile Hollandalıların tekelindedir. Bununla beraber, 1720 yılında Middelburg Ticari Şirketi WIC'e rakip olarak kurulur. Rotterdam ve Amsterdam'da açtığı çeşitli köle pazarları ile dünyanın en büyük Hollanda şirketi olur. Yaklaşık 1770 yılında, Hollanda’nın köle ticareti, yıllık ortalama altı bin köle nakiliyle en yüksek noktasına ulaşır. Daha sonraki yıllarda ise bu sayı hızlı düşüşe geçer.


18.yüzyılın sonunda, köle ticaretine karşı muhalefet oluşmaya başlar, İngilizlerin baskısıyla da 1814 yılında köle ticareti yasaklanır. Lakin Hollanda, Avrupa'da bu yasağı en son uygulamaya koyan ülkelerden biri olarak, ancak 1 Temmuz 1863 yılında kölelerin özgürlüğünü tanır. 


1850'lili yıllarda köleliğin bitirileceği söylentileri tabiki yayılmıştır. Eğitmen olan Jan Schenkman birkaç sene önce yazılmış olan …"beyaz saçlı, yaşlı bir adamın, ölüm döşeğinde kölesinin oğlunu azat ettiğini" anlatan bir hikayeden esinlenerek "Sint Nicolaas en zijn Knecht" (Aziz Nikolas ve onun Uşağı / hizmetlisi)  isimli çocuk kitabını yazar.  "Het feest van Sint Nicolaas" (Aziz Nikolas'ın bayramı)  ile "Pieter" (genelde erkek kölelere verilen ad, kısaltılmışı Piet) , 1895 yılında da “Zwarte” Piet  ( Kara Piet) ile Sinterklaas ve yardımcısı Piet, Hollandalı çocuklarla tanıştırılır. Hizmetli, uşak, yardımcı Piet ise , 2.Dünya Savaşı’ndan sonra daha da kalıcı bir yere gelir ve Sinterklaas’ın ayrılmaz bir parçası olur. 


Hollandalılar, 80 Yıl Savaşları yüzünden İspanyollar’dan ve özellikle Katolikler’den hoşnut değillerdir. İntikamlarını, Sinterklaas ile Zwarte Piet’i İspanya’dan getirterek almışlardır.  Çünkü, Zwarte Piet köleliği temsil ederken  "Köle ticareti yapan biz değiliz, onlar"dır anlamında bunu İspanyollara mal eder, her ne kadar Hollanda köle ticaretinde ilkler arasında yer alsada, kendi geçmişini  yeni nesile aktarmak istemez ve  İspanyolları bu şekilde küçük düşürürler . Başlarında da bir beyaz vardır, o da “efendi”yi, “sahip”i  ve de kardinal kıyafetleri içinde katolikleri temsil eder.  Bugün içinse ırkçılık olarak algılandığından kaldırılması düşünülüyor, hatta bazı yerlerde Piet kutlamalardan tamamen kaldırılmıştır. 



Sinterklaas’ın Amerika’ya gidişi:


1620'lerde Avrupa'dan Amerika’ya yerleşmek için gelen "koloniler" aylarca süren yolculuktan dolayı yorgun, hasta ve aç bir şekilde karaya çıkarlar. Kızılderililer onları iyi niyet ile karşılar, yiyecek verir, yardım eder. Zamanla da hindi avlamasını, mısır ekmesini öğretir.  Lakin, 1637 de Massachusset Koloni Valisi John Winthrop, Kızılderililer ile savaşıp, güvenli bir şekilde dönen adamları için, Şükran Günü kutlaması yapar, ki bu adamlar, silahlarını bırakmış, hıristiyanlığı seçmiş yaklaşık 600-700 kadar erkek, kadın ve çocuk ayrımı yapmaksızın Amerikan Yerlisini öldürmüştür. Sadece Amerikalılarda görülen bu “Şükran günü” kutlamaları ilk başlarda Kızılderililer ile ilk kolonicilerin ortak düzenledikleri bir “hasat yemeği” olarak görülse de, günümüzde Kızılderili unsurlardan ayrıştıralarak, yalnızca aile ve tanrıya adanan bir hal almıştır, oysa  "Şükran Günü" Kızılderililer için bir YAS Günü'dür. 


Avrupa’daki Noel kutlamalarında  yemeğin ana menüsü domuzdur, lakin koloniciler domuz yerine Şükran Günü'nde (Thanksgiving Day) hindi kullanmaya başlar, ne de olsa Amerika da bolca vardır. 1863 yılında Başkan Lincoln Şükran gününü ulusal bayram olmasını önerir, ancak bu öneri yıllar sonra, 1941 yılında ulusal bayram olarak ilan edilir ve Kasım ayının son Perşembe’sinde kutlanır. 


Sinterklaas kutlamaları Amerika’ya 17.yüzyılda Hollandalılar tarafından getirilmiştir. Amerikalılar 1776 da İngilizlere karşı verdikleri "bağımsızlık" savaşından sonra, Avrupa kültürünün yerini zamanla Amerikan kültürüne bırakır, bir çok şeyde “Amerikanlaştırılır”. Bunlardan biri de Sinterklaas,  yani  Santa Claus geleneğidir. Noel kutlaması ile Sinterklaas birleştirilerek “Santa Klaus” yani “Noel Baba” yaratılır ve İspanya’dan değil de Kuzey Kutbu’ndan gelir.   Amerikalıların buradaki amacı da "Kuzey Kutbunda hak iddia etme" savaşıdır. Zwarte Piet’ler de Amerikan İç Savaşı’nı hatırlattığı için perilere (Elf) ve cücelere dönüştürülmüştür. Kasım ayının son haftasında Şükran Günü kutlaması sebebiyle 5 Aralık çok yakın bir tarih olduğundan, Noel Baba 24 Aralık gecesine taşınır.  Böylece hem Noel ile Hz.İsa’yı anarlar, hem de Santa Klaus ile çocukları “Dini Bayram” a alıştırırlar. 19.yüzyıla gelindiğinde Amerika ve Kanada’da Santa Klaus hakkında hikayeler, şiirler, yazılar çoğalır ve tüm kıtaya yayılarak geleneksel hale gelir.


İsveç asıllı Amerikalı sanatçı Haddon Sundblom, 1930'larda Coca Cola firması için, 1822'lerde yazılmış bir kitaptan esinlenerek, bir ikon hazırlar ve bugünün Santa Claus görüntüsünü yaratır, popüler olur. Aslında burada bir pazarlama taktiği görülür, Santa Claus sevilen bir figürdür, böylece Coca Cola'da pazarını büyütür. Bazı yerlerde söylenildiği gibi de Santa Claus’u bulanlar cocacolacılar falan değildir . Nasıl oluyor da,  17.yy’da Avrupa’dan Amerika’ya gelen bir şey 1930’larda keşfedilmiş oluyor? Adı bile Hollandaca Sinterklaas'tan Santa Claus'a dönüşmüştür. Sint/Sinter Aziz demektir, ki Klaas'ta Nicholas'tan devşirmedir. Noel’e İngilizcede Christmas denir,  Hollandalıların ise Kerstmis  demelerinden dolayı, Noel Baba’ya Kerstman (Noel Adamı) denilmiştir. Yani Noel Baba (Christians=Hıristiyan, Christ=İsa, Christmas=Noel, Hz.İsa’nın doğumu). Hollanda’da Sinterklaas 5 Aralık'ta kutlanırken, Kerstman 24-25 Aralık'ta kutlanır, böylece Amerikalıların Noel Babası  Avrupa'ya geri gelmiş ve Kerstman olmuştur, kapitalizm çok güzel çalışmıştır,  “tereciye tere satılmıştır”.


Noel kutlamaları, 1950’lerden bu yana gittikçe önem kazanmıştır, ama anlamını kaybedip ticarete dönüşmesi kilise tarafından da endişeyle karşılanmaktadır. Noel'in bir alışveriş ve hediye bayramı haline gelmesinden, çocukların Noel Baba'ya, İsa'dan daha fazla önem vermesinden dolayı kilise kaygı duymaktadır. Bugün, nüfusunun yüzde 60'ından fazlası tanrıya inanmayan İngiltere ve Fransa gibi ülkelerde bile Noel coşkuyla kutlanmakta olup, Müslüman ülkelere bile sıçramıştır. Çocuklarımızın bilinç altında bıraktığı etki ise çok daha büyüktür ! 



Huzur ve Barış dileklerimle,
Semra Bayraktar (KUYETA Dergisinde yayınlanmıştır)





ek: 

Myra / Demre Aziz Nicholas gezginlerden anı:

“ Aziz Nicolaus hazretleri kilisede hemen öne çıkan bir figürdür. Aziz’in Anadolu’da Myra’daki türbesinden aldığım topraktan küçük bir miktarın şimdi yanımda bulunmaması ne yazık! Papaz için çok uygun bir armağan olabilirdi ”


(Charles Robert Cockerell, 1812, İtalya’da Mezzojuso adlı Arnavut köyünde). 




“ Aziz Nikolaos’un Myra’daki mezarı, sayısız hac yolculuğunun merkezi oldu, ve Osmanlılar da ona dualarında yer vermeyi ihmal etmediler. Bazı Latinler, gizlice Likya kıyısına gelerek Myra’da ve manastırda Müslümanların baskısından kimse kalmadığını anladıktan sonra,  St.Nikola’nın gömülü olduğu Syon Manastırı’na gelmişler ve orada mezarın bekçiliğini yapan inzivaya çekilmiş üç kişi bulmuşlar ve ‘Eski Roma’nın Papa’sı tarafından gönderildiklerini, orada gömülü olan şahsa yaraşır bir şekilde emniyet altına alınması amacıyla oradan taşınması için görevlendirildiklerini’ söyleyip, bunları kandırarak ve para vererek mermer lahdi kırıp açmışlardı. Lahdin içinde yine mermerden bir kavanoz bulmuşlar ve bunun yarısına kadar temiz, yağa benzer bir madde varmış. Kısacası iskeleti çok temiz bir sandığa koyarak 20 Nisan 1087 tarihinde oradan götürdüler”


(M.Charles Texier, 1833 – 1834). 

gezginler Prof.Nevzat Çevik'ten alıntılanmıştır.





Yılbaşı kutlamaları  "Türklerden Hıristiyanlara" geçmiştir tezinden hadiseye baktığımızda Hunların Avrupa'ya gelişlerinden bu geleneği görerek almış oldukları ve bu geleneğin İsa'nın doğumu ile ilgili değil de 
"Güneşin Yeniden Doğuşu" ile ilgili olduğunu görmekteyiz.