Osmanlı Kayı boyundan değildir.....
Kayı damgasını sonradan kullanmaya başlamışlardır.
" Kayı teorisi Osmanlı hanedanını yüceltmek için ortaya atılmış bir teoriden ibarettir. Timur'un oğlu Şahruh, İkinci Murat zamanında kendisine bir hil'at (Hükümdarların takdir için bir kimseye verdikleri cübbe) gönderip bunu giymesini, kendi egemenliğini tanımasını istemiştir. Zira Timur ve oğulları kendilerini Oğuzhan neslinden sayarlar. Büyük hanlığın kendilerine ait olduğunu iddia ederler. İşte bu iddia karşısında II. Murad kendi bağımsızlığını göstermek üzere Oğuzname destanını kullanmış ve Osman Bey'in Oğuzhan'ın neslinden olduğu iddiasını benimsemiştir. Kayı menşei iddiası, Timuroğulları'nın Oğuzhan'dan geldikleri iddiasına karşı siyasi bir iddiadır. Bu bir kurgudur. Fatih zamanında şehzadelere Oğuz, Korkut adlarını vermişler ve topların üzerine Kayı damgasını koymaya başlamışlardır. Kayı teorisi Osmanlı hanedanını yüceltmek için ortaya atılmış bir teoriden ibarettir. Bunu 40 yıl önce de yazmıştım. "
- Eski tarihçilerimiz birisinin naklettiği rivayeti aynen alır kitabına koyar. Bu sahte bir rivayet midir, yanlışlıklar var mı, sorgulamadan aynen kaynağının söylediği gibi alır. Bunun asıl bir sebebi "Müslüman yalan söylemez" inancı olabilir. Halbuki bir tarihi olay ve kişi hakkında söylenen rivâyeti tarihçi kullanırken, bunu süzgeçten geçirmek zorundadır. Buna "textkritik" metodu denir.
Bir misal vereyim. Sözde Osman'a rüyasında dünya hâkimiyeti müjdelenmiş. Bunu Şeyh Edebali yorumlamış. Bunu modern bir tarihçi kabul edebilir mi? 15. yüzyılda Aşıkpaşazâde'de, Neşri bunu gerçek gibi kayd ederler. Kaynaklarımız bunun gibi hurafeler içerir.
Osmanlı beyliğinin kesin biçimde Yalak-Ova savaşı sonucu kuruluşu meselesine gelince... 1302'de Osman Gazi'nin kazandığı Yalakova-koyunhisarı (Bapheus) Zaferi, Anonim Tevarih-Âli Osman'da uzun uzadıya anlatılıyor. Aşıkpaşazâde'de sadece iki cümle var, ayrıntısı yok. Bu önemli zaferin ayrıntılarını Osman Gazi'nın çağdaşı Bizanslı Georgios Pachymeres'in eserinde buluyoruz. Yalakova'da Osman Gazi'nin 5 bin kişilik bir kuvvetle Bizans kuvvetlerini denize döktüğünü yazıyor...
Bizans tarihçisi bu savaşı büyük bir zafer olarak tespit etmiş ve bundan sonra Osman'ın bayrağı altına Anadolu'dan gazilerin gelip katıldığını işaret etmiştir. Bu karşılaştırmalı olayı Girit'te bir sempozyumda bildirdim ve bu bildirim Yunanistan'da basıldı.
Türkiye'de İznik üzerinde bir kitap çıkarıldı, orada da neşredildi; bu makalede tüm kaynaklar gösterildi. Bırakın sıradan kimseleri tarihçiler bile bunu okumamış görünüyor. Osman Gazi'nin 1302'de tarih sahnesine çıkmış olduğunu, Bizanslı tarihcinin ifadesini esas olarak yazdım. Osmanlılarda hanedanın menşei hakkında başka bir teori vardır. Oğuznâme'de Türkler'in dip-atası Oğuz Han olarak kaydedilir. Sözde onun 6 oğlu olmuş. Gün, Ay, Yıldız, Gök, Dağ, Deniz...Gün en büyük oğluymuş... Onun oğlu da Kayı...
Oğuz Destanı diyor ki, Hanlık Oğuz Han'dan sonra Gün Han'ın hakkıdır ve ondan sonra da bütün Türk kabileleri üzerinde egemenlik Gün Han'ın oğlu Kayı'ya aittir. Osmanlı hanedanı da işte bu Kayı Han'dan geliyor. Bu şecereyi, ikinci Murad zamanında 1440'lara doğru Yazıcızade ortaya atmıştır.
Yazıcızade diyor ki, Osman Gazi zamanında kabileler toplandı ve Oğuzhan'ın vasiyeti gereğince Kayı Han neslinden gelen Osman'ı han ilan ettiler... Osmanlı hanedanı Kayı Han neslindendir. Bu hikâye, 1440'larda ileri sürülmüştür. Yazıcızade neden bunu yazdı, açıklanması kolay. Timur, Osmanlılar'ı yendikten sonra Yıldırım Bayezid oğulları üzerinde egemenliğini kabul ettirmiştir.
Timur'un oğlu Şahruh, İkinci Murat zamanında kendisine bir hil'at (Hükümdarların takdir için bir kimseye verdikleri cübbe) gönderip bunu giymesini, kendi egemenliğini tanımasını istemiştir. Zira Timur ve oğulları kendilerini Oğuzhan neslinden sayarlar. Büyük hanlığın kendilerine ait olduğunu iddia ederler. İşte bu iddia karşısında II. Murad kendi bağımsızlığını göstermek üzere Oğuzname destanını kullanmış ve Osman Bey'in Oğuzhan'ın neslinden olduğu iddiasını benimsemiştir.
Kayı menşei iddiası, Timuroğulları'nın Oğuzhan'dan geldikleri iddiasına karşı siyasi bir iddiadır. Bu bir kurgudur. Fatih zamanında şehzadelere Oğuz, Korkut adlarını vermişler ve topların üzerine Kayı damgasını koymaya başlamışlardır. Kayı teorisi Osmanlı hanedanını yüceltmek için ortaya atılmış bir teoriden ibarettir. Bunu 40 yıl önce de yazmıştım.
Gelelim bana yapılan itirazlara:
Deniyor ki Osmanlı devleti Bilecik'in Söğüt kazasında kurulmuştur... Osman Gazi'nin kariyerinde, beylik yani bir devlet kuruluncaya kadar bir takım aşamalar vardır. Babası Ertuğrul gelip Söğüt'te yerleşiyor...
Bir aşiret olabilir ama bu beylik, bir devlet kurulması şeklinde yorumlanamaz. Osman 1288'de Eskişehir yakınında tepede Bizans tekfuru elindeki Karacahisar kalesini fethetti. Bazıları bunu Osmanlı beyliğinin kuruluş tarihi olarak yorumlayabilir. Ondan sonra Osman 1299'a doğru Eskişehir'den Bilecik'e kadar geniş bölgeyi fethetti.
Yenişehir sınırında Bizans'a karşı yerleşti ve akınlara başladı. Bunun tarihi 1299'dur. Bu söylediğim tarihlerin herhangi birini beyliğin, devletin kuruluşu olarak alabilirsiniz. Ama bu aşamalardan hiçbiri Bapheus zaferi gibi çağdaş bir kaynak tarafından tam tarihiyle teyit edilmemiştir. Ancak Osman'ın 27 Temmuz 1302'de Bizans ordusuna karşı kazandığı zafer çağdaş Pachymeres tarafından zikredilmiştir. Bu nedenle bir tarihçi olarak 27 Temmuz 1302 tarihini alıyorum.
Prof.Dr.Halil İNALCIK.
Soy kütüğü kimine göre Gök Han, kimine göre de Gün Han'dır.
Halil İnalcık'ın Devlet-i Aliyye kitabında: "Eskişehir Mogol valisi Caca oğlu Nureddîn Bey'in 1272 tarihli vakfiyesindeki köy adları, daha bu tarihten önce, Osmanlıların bu ilk yerleşme bölgesinde birçok Türkmen boyunun köyler kurduğunu göstermektedir. Bölgede Çepni, Bayat, Eymir, Avdan, Kayı/Oğuz/Türkmen boy adlarını taşıyan köyler buluyoruz."
"Osman'la çağdaş olan tarihci Pachymeres'in Osman hakkında şu gözlemi ilginçtir: Uc bölgesinde Türkmenler arasında en atılgan, en enerjik akıncı önderi Osman'dır. Pachymeres, bölgede kendi başına hareket eden başka önderler olduğunu da (Osmanlı riviyetinde adı geçen Konur Alp, Akça Koca, Turgut Alp gibi) işaret eder. Bizanslı kronikci, Osmanlı rivayetlerinde olmayan bir başka önemli noktayı belirtir: Osman (Atmanes), Kastamonu (Paflaogonya) Uc emirleri Çoban-oğulları emrinde bir Uc savaşçısıdır."
SB * Çobanoğulları Kayı boyundandır. Açıklamalara göre diğer Uc Beyleri en çok galibiyet alan ve de Uc Beyi olan Osman'ın altında biraraya gelmiş. Bu da boyların karıştığını gösterir.
"Bapheus Savaşı Osman'a hanedan kurucusu bir bey ünü kazandırmış,, kendisinden sonra oğlu Orhan rakipsiz beylik tahtına geçmiştir. Böylece biz 27 Ternmuz 1302 tarihini Osmanlı hanedanının, dolayısiyle Osmanlı Devleti'nin kuruluş tarihi olarak kabul edebiliriz."
Halil İnalcık "Osman Beg" (Soy kütüğü hakkında varsayımlar) PDF:
SB * Çepni, yukarıda da belirtildiği gibi bu bölgede gösterilir, bu boydan da olabilir, ayrıca bu benim düşüncemdir. Çepnilerde gözü pek, cesur Alpler olarak tanınır. Sonuçta Gök Han soyundan. Aşağıdaki bilgi ile daha anlaşılır hale gelir. "Gök Alp nesliyim"
"Osman Bey, Karacahisar'ın fethinden sonra Dursun Fakih'i buraya kadı atar ve ondan kendi adına hutbe okumasını talep eder. Dönemin anlayışı içerisinde kendi adına hutbe okutmak bağımsızlık alameti sayıldığından Dursun Fakih Konya Selçuklu sultanından izin alınması gerektiğini ileri sürer. Bundan sonrasını Aşıkpaşazade'nin üslubuyla izleyelim: " Osman Gazi eyidür: "Bu şehri ben hod kendi kılıcım ile aldum. Bundan Sultanun ne dahli var kim andan izin alam. Ona Sultanlık veren Allah bana da dahı gazayile hanlık verdi" dedi. " Ve eger minneti şu sancağ ise ben hod dahı sancak götürüb kafirler ile uğraşdum" der. "Ve eger iderse kim ben Al-i Selçukum dirse ben hod Gök Alp nesliyim. Eğer bu vilayete be anlardan öndin geldim dirse Süleyman Şah anlardan hod öndin geldi."41 bu diyalog içerisinde dikkat etmemiz gereken isim işaretlediğimiz Gök Alp olmalıdır. Yukarıda da sözünü ettiğimiz üzere kayda göre bizzat Osman Bey kendisini Gök Alp'e nesli saymakta dolayısı ile kendisinin Kayı boyuna mensup olmadığını ortaya koymaktadır."
"Kayı boyu mensubiyeti konusunda bir birlik söz konusu değildir. "
Osmanlı Vekâyinamelerindeki Soykütükleri Hakkında Notlar
Yrd. Doç. Dr. Cezmi Karasu -link
SB* Yani bu kesindir diyebileceğimiz bir cevap yok. Bence Gök Han soyundan. Bu boylar hep birbirine karışmış zaten. Tartışmanın gereksiz olduğunu da düşünüyorum, sonuçta hepsi Oğuz'dur, Türk'tür. Yoksa, hepsi Türk olan ama batılılarca bu boyları "sözde etnik" olarak böldükleri yetmiyormuş gibi, (yabancıların asla anlayamadığı şey bu boy adlarıdır, hep farklı etnik zannederler :) ) biz de Çepni, Kayı, Peçenek, vs. gibi boy ve aşiret olarak mı böleceğiz?
Saygılar.
SB
Çepni = Cesur ve Bahadır (Yiğit) ?
"Kaşgarlı ve diğer bazı kaynaklar da cepni veya cebi şeklinde geçer. Etimolojisi karanlıktır.
Reşideddin 'Düşman gördüğünde hemen savaşır',
Ebülgazi ise 'Bahadır' olarak vermiştir.
Düşüncemize göre verilen bu anlamların,
boy adının esas kökü ve etimolojisiyle ilgisi yoktur.
Halk etimolojisi =
Halk sözleri manalandırırken, kendi çağlarındaki köklere, eklere veya bize kadar gelmiş,
kaybolmuş sözlere bakarak mana veriyordu."
B.Ögel
EK:
Şahruh'un gölgesinde harekete geçen Akkoyunlu Kara Yülük, Osmanlı Padişahına, Şahruh'a bağlı Türkmen Beyliklerine zarar vermekten kaçınmasını söyler. Kara Yülük, Şahruh'a yazdığı ileri sürülen bir mektupta da , Karamanoğlu, İsfendiyaroğlu, Hamidoğlu, İzmiroğlu, Dulkadiroğlu gibi Türkmen Beyleriyle Bizans İmparatoru, Dulkadiroğlu gibi Tükmen Beyleriyle Bizans İmparatoru, Trabzon ve Gürcistan Meliklerinin kulluklarını sunmak için Şah'ı beklediklerini bildirir. Gerçekten gerek Hıristiyanlar, gerekse Türkmen Beyleri Osmanlı'ya karşı yeni bir Timur'un Anaolu seferinin özlemi içindedirler. Bu koşullarda Çelebi Mehmet, yanıtında son derece aşağıdan alır, Şahruh'a bağlılığını ve itaatini tekrarlar ve Karamanoğlu'na karşı hareketini "nefis müdafaası" diye açıklar. İkinci Murat, Timurlu'ya bağımlılık politikasını ölümüne kadar izler. 1435'te Şahruh'un Akkoyunlu'ya, Dulkadirli'ye, Karamanlı'ya ve Osmanlı'ya yolladığı kaftanı giyerek Şahruh'a bağlılığını yineler. Murat, Malatya ve Divriği'ye kadar Anadolu içine girmiş Mısır Memluk Sultanı'na karşı da benzeri bir yumuşaklığı sürdürür. Dedesi Yıldırım'ın hatasını işlemekten kaçınır.
İşte bu büyük güçlükler arasındadır ki, Osmanlılar , Oğuzlardan olduklarını, Oğuzların hem de önde gelen Kayı boyundan çıktıklarını anımsarlar. Paralarda Kayı boyunun damgası yer alır. Tarihçi Yazıcıoğlu'nun düzenlediği şecere, Osmanoğullarını Oğuz Han'a ve Nuh'un oğlu Yafes'e bağlar. Timurluların Cengiz Han'ına karşı Oğuz Han çıkarılır. Akkoyunlular'ın Oğuzlardan Bayındır soyuna karşılık Kayı soyu ileri sürülür. Wittek, bu Oğuzculuğa "ulusal romantizm" akımı diyor; aslında tehlikeli bir durumda aşiret savaşçılarını kazanmak ve Timurlular ile Akkoyunlulara karşı ideolojik bir meşruiyet savaşı vermek söz konusudur. Romantizm değil gerçeklik egemendir. (syf 175)
Akkoyunlular yine de bu savaşçı ve dağınık Türkmen boylarını bir araya getirerek aşiretlere dayalı bir devlet kurmayı başarırlar. Mogol İlhanlı geleneklerine dayanarak feodalleşme yolunda ilerlemeye koyurlurlar. Kur'anı Türkçe'ye çeviren ilk hükümdar olan Uzun Hasan, bu yolda hayli çaba gösterir. Trabzon Rum İmparatorluğu ile kız alarak akrabalık ve dostluk ilişkileri kurar ve henüz daha pek güçlü bulunmadığı bir dönemde kendini Timurlu'nun mirasçısı sayar. 1459 yılında İstanbul'a elçiler yollayarak Fatih'ten uzun süredir ödenmeyen haracın gönderilmesini, Trabzon Rum İmparatorluğu'ndan haraç almaktan vazgeçilmesini ve Rum Prensesi karısının çeyizi olan Kayseri bölgesinin kendisine verilmesini ister.
Uzun Hasan giderek güçlenir. Doğu Anadolu ve İran'a egemen olur. Timurluların mirasçısı durumuna geçer. Bu niteliği ile Osmanlı'yı kendine bağımlı sayar. Oğuz Han soyundan geldiğini söyleyerek, bütün Türkmenlerin liderliğinde hak iddia eder. Bunun içindir ki Osmanlı tarihçileri de, Osmanoğulları'nın Oğuz Han'ın meşru miraasçısı Kayı soyundan geldiklerini, Osman'ın Türk töresine göre Türkmen Beylerince Han seçildiğini ve Anadolu'daki bütün Türkmenlerin meşru egemeni bulunduğunu iddiaya koyurlurlar.(*) Fakat daha önce Timur'a bağlanan Anadolu Türkmen beyleri, bu kez Uzun Hasan'a koşarlar. Karamanoğlu Pir Ahmet ve Kasım, Candaroğlu Kızıl Ahmet, Germiyanoğlu, Dulkadiroğlu Şah Ahmet, Rüstem ve Süleyman, İnaloğlu vb., gibi Anadolu Beyleri, Hasan'ın yanındadırlar. Özellikle Kızıl Ahmet, Timur gibi Uzun Hasan'ın da Osmanlı'ya dersini vermesini ister. Hasan'a sığınan Osmanlı ulemasından Titrek Sinan, Sıvas Beylerbeyi'ne "Timur'dan daha büyük" olan Hasan'a direnmenin boşluğunu yazar. Hasan'ı "gerek soy ve sop, gerek kişisel yetenek bakımından" Fatih'ten üstün tutar. (sayfa 181)
Doğan Avcıoğlu, Türklerin Tarihi
(*) Timur, bir mektubunda Yıldırım Bayezıt'a "Alelade bir gezici Türkmen soyundan geliyorsun, Anadolu halkı bunu biliyor" diye hakaret etmiştir.
Türk-Osmanlı Alem 1825 - 1832
Rijksmuseum - Amsterdam
İlgili