Kırgızlar:
Kırgızların eski yurdu yani esas anayurtları Kögmen Dağları'nın kuzeyi, Yenisey Nehri'nin kollarından Kem Havzası idi. Kırgız adı etimolojik çalışmalarla etüd edilmiştir. Ancak günümüze kadar kesin neticelere hala varılamadığı görülmektedir. Bu filolojik mesele ise de araştırmaların neticesinde kelime anlamı olarak Kırgız adının kır-gezmek'ten veya Kırk Oğuz'dan geldiği konusunda önemli fikirler olduğunu söyleyebiliriz. Çinçe metinlerde ise Kırgız ismi ilk defa Ke-k'un olarak kaydedilmiştir. Bu Kırgız isminin tarihte ilk transkripsiyonudur. Daha sonra Chien-k'un şeklinde zikredildiğine rastlıyoruz.
Göktürklerin ilk zamanlarında (555'lerde) Ch'i-ku, 648 yılı dolaylarında Chie-ku, Büyük Uygur Kaganlığı döneminde (744-840) Chie-ku, Hsia-chia-ssu, Chia-chia-ssu ve Ho-ke-ssu gibi isimlerle yazılmışlardır. Bunların hepsi Kırgız isminin değişik transkripsiyonlarıdır. Fakat, WHTK'da verilen Ho-ke-ssu okunuşu Kırgız ismine en yakın olanıdır. 603 yılı dolaylarında Töles boyları için verilen listede geçen He-ku'ların ki, bunlar Tanrı Dağları'ndaki Pai-shan (Aktağ)'ın kuzey eteklerinde yaşıyorlardı.
Kırgız isminin son transkripsiyonu He-ke-ssu'ya yakınlığından dolayı söz konusu tarihte bu adla anıldıkları sonucunu ortaya koymaktadır. Bu durum Kırgız ismi konusunda yeni bir fikir verdiği gibi aslında aşağıda bahsedilen onların Türk kökenli olmadıkları konusundaki iddialara en iyi cevaptır. Bunun yanında Kırgız adının yüzyıllar boyu devamlılığını göstermesi bir başka enteresan noktadır.
Kırgızların aslında Türk olmayıp VI.Asırda Türkleştiklerine dair ileri sürülen fikirlere kesinlikle katılmıyoruz. Onların fikri esasında Kırgızların "Yeşil gözlü, sarışın veya kızıl saçlı olduklarına ve de kurttan türeyen kimselerden değildir" şeklindeki kayıtlara dayanmaktadır.
Bunlardan başka diğer eski Türk boylarıyla kültürel açıdan her hangi farklı bir tarafları olduğu konusunda kayıt yoktur. Üstelik kurttan türeme rivayeti ile ilgili bilgiler sadece Gök-Türklere değil, Kao-ch'e'lere ve Wu'sun'lara aittir. Gök-Türk döneminde kurt yani A-shih-na'ya bağlananlar yalnız hanedandır. bunun yanında çok sayıda diğer Türk boylarının kurt efsanesiyle ilgisi bulunmamaktadır. (Töles boyları, Türgişler, Sir Tarduşlar, Bayırkular, Oğuzlar, Uygurlar, Karluklar ve benzeri küçük boylarda).
Dolayısıyla kurttan türeme rivayeti yok diye Kırgızları Türk asıllı saymamak kanaatimizce doğru değildir; ayrıca Eberhard "Türklerden değildir demekle" sadece Gök-Türk hanedanlığının bağlı olduğu kabileden gelmediğine işaret etmiştir.
Renk açısından farklı olduklarının bildirilmesi de Kırgızların başka bir etnik kökenden geldiklerini göstermez. Çünkü Hazarlar, Bulgarlar, Kuman-Kıpçaklar tarihi kaynaklarda sarışın ve mavi gözlü tasvir edilmişlerdir. Diğer taraftan Türk adını taşıyan I.Gök-Türk devletinin meşhur kaganı Mukan (553-572) dahi Çin kaynaklarında "kızıl yüzlü, renkli gözlü (donuk cam gibi)" ifadesiyle anlatılmıştır.
Bizim görüşümüzü destekleyen en önemli delil Kırgızların ortaya çıktığı bölgenin yapılan arkeolojik kazılar neticesinde en eski Türk yurdu olarak belirlenmesidir. MÖ.2500-1700 arası Afanasyevo , sonra 1700-1200 arası Andronovo kültürlerinin temsilcilerinin Türk soyunun proto-tipi olduğu anlaşılmıştır.
Kırgızlar, bilinen tarihte ilk defa Büyük Hun İmparatorluğu'nun Shan-yü'sü Mo-tun zamanında zikredilmiştir. Buna göre Hunların kuzeyinde bulunan Kırgızlar, Tİng-ling, Ch'ü-she, Hun-yü, Hsin-li gibi boylar arasında yaşıyorlar ve Ke'k'un ismiyle adlandırılıyorlardı.
Muhtemelen MÖ.203 yılı dolaylarında adını saydığımız diğer kabilelerle bağlanan Kırgızlardan bundan sonra bahis yoktur. Bu esnada Altay dağlarının kuzeyinde Kem Irmağı civarında yaşıyorlardı....
Prof.Dr.Ahmet Taşağıl
Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları
(okuyalım)
Çin Kaynaklarına Göre Doğu Türkleri
Liu Mau-Tsai
Selenge yayınları
Eski Türklerden günümüze yetip gelen yazılı kaynaklar sadece taş kitabelerdir. Ama, E. Chavennes´in dediği gibi, onlar da tek başına bir halkın tarihini yeniden kurmaya yetmemektedir. İşte bu noktada Çin yıllıkları imdadımıza yetişmektedir ki, şu ana kadar Liu Mau-Tsai´nin çalışması, sahasında yapılan en iyi ve en mükemmel çalışmadır. Bugüne kadar eski Türklerle ilgili kitaplar, genellikle Çin, Bizans, Arap ve Pers kaynaklarından faydalanılarak yazılmış, ama asıl kaynaklar çevrilip yayınlanmamıştır. Birinci el tarihi kaynaklar serisinin bir sonraki kitabı, E. Chavannes´in Çin kaynaklarına göre `Batı Türkleri` adlı eseri olacaktır.
Gumilev´in dediği gibi, `Bir millettin tarihini biraz da onun düşmanlarının yazdıklarına bakarak okumak gerekir.`
(okuyalım)
Kyrgyz Turks - Felt
These Symbol belongs to Kipchak Oghuz Turks.
Dış Oğuzlar-Kıpçaklar
“İç Oğuzların damgasını çadır evlerin kubbelerinde kullanılan motif olduğunu, Dış Oğuzlar’ın ise dünyanın 4 bir yanını turlanıp gittikleri için ok şekli damga kullandıklarını belirledim. Dış Oğuzlar’ın ayrıca Kıpçaklar olduğunu, Kıpçaklar’ın tarih boyunca İpek Yolu’na hakim olduklarını ve gittikleri yerlere bu motifleri götürdüklerini kültürel ve etnografik bulgularla tespit ettim. Bu motiflerden özellikle Oğ damgası (Oz) yani çarkı felek olarak adlandırılan damganın, Avrupa’da binlerce yıl sonra gamalı haç olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Dış Oğuz’un yani 3. asırda Hristiyan olan Kıpçakların kullandıkları damganın daha sonra Hristiyanların simgesi olan Haç olarak kullanılmaya başladığını etnografik ve arkeolojik bulgularla ortaya koyduk.” Dr.Tahsin Parlak
KURTTAN TÜREME İLE İLGİLİ OLARAK
Likyalılar Truvalılar ile akrabadır, Likyalılar da Kurt, Truvalılarda At kutsaldır (Skamander nehrine at kurban ederler, Skamander adı da Saka Türklerinden gelir). Leto bir Dişikurt'tur ve Artemis Ay'ı temsil ederken Apollo'nun diğer bir lakabı da Kurt'tur (Lyceus the Wolf). "Leto Hyperborean'dan bir dişi kurt rehberliğinde" diye geçer, Hyperboreanlı Abaris Apollo'nun rahibidir ve bu bir İskit efsanesidir Abaris (dillerde b-v değişimi) Avar Türklerindendir. Leto ve ikizleri mitolojisi Etrüsklerle İtalya'ya göçer Romulus ve Remus olur. Ki Romalılar bu destanın/mitolojinin Etrüsklere ait olduğunu unutturmak için özellikle Augustus döneminden itibaren sürekli Roma mitolojisi olarak anlatırlar. Roma şehri de aslında Etrüskler tarafından kurulmuştur.
Artemis, Apollo ve hatta Athena'nın Yunanca bir anlamı da yoktur. Etrüsklerin de kendilerine R'Asena dediklerini hatırlarsak Athena'nın nereden türediğini de anlarız. Anadolu'da Karkamış'ta Ati, Truva da Ate adlı yerli bir tanrıça vardır. "Kim Ati'den süt içecek" diye de Asur tabletlerinde geçen "Süt içme" ritüeli Türklerdeki "Akgöl" "Sütgölü" "ilk ruh" ile aynıdır. Ayrıca Dişi Kurt'un emzirmesi olayı ile de benzerlik gösterir.
Diğer yandan :
Miletus, Apollo ile Minos'un kızı Akakallis'in oğludur.
Akakallis babasının gazabından korumak için oğlunu ormanda saklar, Apollo'da DİŞİKURT'a onu beslemesi için emir verir. Miletus kurtlar tarafından büyütülür başka yerde bir çobanın onu bulduğunu ve evine getirip büyüttüğü yazar, tıpkı Truvalı Paris'in kaderindeki çobanlık gibi....
Bir de abisi vardır Kydon...O da küçükken Girit'e getirilmiştir, ve her nasılsa onun da hayvanlar tarafından büyütüldüğü söylenir ve adına para basılır, bir kurt emzirir.... Acaba Miletus'un ikizi midir ? Bilemem...Ama...Miletus yetişkin olduğunda Girit'i terk ederek Caria/Karia'ya gelir. Milet şehrini kurar, Menderes Nehrinin kızı Kyane ile evlenir ve ikizleri olur ! Kızı Byblis ve oğlu Kaunos (Dalyan).
(Başka anlatımlarda ise , Miletus, Karia kralı Eurytus'un kızı Eidothea ; veya Celaenus'un kızı Tragasia ile evlenir ve ikizleri olur)
Yani hepsi de aynı yere çıkar....
LETO
ATHENA
ASENA
A-SHIH-NA
R'ASENA
ROMULUS/REMUS
APOLLO/ARTEMİS
MİLETUS/KYDON
BYBLİS/KAUNOS