İskit ve Avrupa Hunlarının Dinlerinde Kılıca Tapma
Priskos’a (Romalı Priscus’a) atıfta bulunan Jordanes’in örnek verdiği Avrupa Hunlarının efsanesine göre, savaş tanrısı Mars’ın kılıcına hâkim olan Atilla kendini dünyanın hükümdarı olarak ilân eder.
“Zaten kendinden emin olma özelliğine sahip Atilla’nın kendine güveni, İskit hükümdarları arasında her zaman kutsal olarak saygı duyulan Mars’ın kılıcını bulduktan sonra daha da artar. Tarihçi Priskos kılıcın hangi şartlarda ve nasıl bulunduğunu şöyle anlatır: Çoban, sürüsünden bir düvenin topalladığını fark eder ancak yarasının sebebinin ne olduğunu anlayamaz. Endişeli çoban kan izini takip eder ve otlarken yanlışlıkla düvenin ayakları altında çiğnenmiş kılıca rast gelir. Çoban, kılıcı toprak altından kazıyıp çıkartır ve Atilla’ya götürür. Atilla, buna çok sevinir. Bundan kendisinin dünyaya hâkim olacağı anlamını çıkartarak kılıcı memnuniyetle kabul eder. Atilla, Mars’ın kılıcının bütün savaşlarda ona zafer kazandıracağından emindi”. (45)
Otto John Maenchen-Helfen’e göre (Almancası: Otto Mänchen-Helfen), bu olay Priskos’un ağzından anlatılan bir başka Yunanca kaynakta (Constantinian Exerpts) da mevcuttur. Kılıcın aranıp bulunma sürecinin kısa ve öz anlatılmasına rağmen kılıcın kendisi çok teferruatlı bir biçimde tasvir edilmektedir. “Kılıç [Atilla’nın bulduğu Mars’ın Kılıcı], Savaşların Tanrısına inanan İskit hükümdarları arasında saygı duyulan kutsal bir kılıçtı. Ancak [kılıç] çok eski zamanlarda kaybolmuştur.” (46)
Bu alıntıda Herodot’un anlattığı İskitlerin ilk hükümdarı Kolaksay tarafından elde edilen gökten düşmüş yanan kılıçla ilgili mit söz konusudur.
“Köroğlu” destanının Azerbaycan versiyonunda destanın kahramanı olan Köroğlu’nun kılıcının, yıldırım misali gökten düşmüş ilahî (kutsal) metal parçasından yapıldığı anlatılmaktadır. (47)
Otto John Maenchen-Helfen’in araştırmalarında Ortaçağ Türk halklarının nasıl kendi kılıçları üzerine yemin ettiklerine dair birkaç örnek daha mevcuttur. (48)
İskitlerin, Asya Hunlarının ve Avrupa Hunlarının Dinlerinde Kılıç İçin Kurban Kesme
Herodot, İskitlerin Ares için kurban kesmeleriyle ilgili olarak şunları yazmaktadır:
“İşte bu kılıca her yıl diğer Tanrılara kesilen kurbanlardan daha çok sayıda at ve büyükbaş hayvan kurban kesilir. Ayrıca her yüz esirden biri kurban edilmeye mahkûmdur. Ancak esirlerin kurban edilmesi, hayvanların kurban edilme usulünden farklı bir merasimle gerçekleştirilir. Esirin başına önce şarap serpilir, sonra kabın üzerinde başı kesilir (boğazlanır). Sonra da kanı çalı çırpı yığınının bulunduğu yukarıya götürülür ve orada bu kan kılıca serpilir. Yukarıda durum böyle iken o yığının altında, yani mabedin alt kısmında şöyle bir merasim yapılır: Boğazlanmış kurbanların sağ kolunu omzuyla birlikte kesip havaya fırlatırlar; diğer kurbanlık hayvanlar da kesildikten sonra merasim biter ve herkes dağılır. Kurbanın kolu düştüğü yerde kalır, cesedi ise ayrı bir yerde durur”. (49)
İskitlerin ve Hunların kılıca kurban kesme gelenekleri arasında şöyle benzerlikler tespit ettik:
1) Hunların hükümdarı Lao-Şang Şan-yu’nun bir kapta beyaz atın kanını şarapla karıştırıp, bu karışıma da Ching Lu kamasını daldırdığına dair Çince yazılı kaynaklarda geçen bilgilerden, Hunların da aynen İskitler gibi kutsal kılıç için kurban kestikleri anlaşılmaktadır. (50)
2) Hunlar da İskitler gibi, kutsal kılıca esir kurban etmişlerdir. “Han Şu”da Hunların, Çin generali Li Guang’ı (Li Kuang) silah için kurban ettiklerine dair kayıtlar vardır. Kao Chu-hsun, N. Egami’ye atıfta bulunarak “Kan Şu”da geçen “Silah için kurban kesme” ifadesinin “Ching Lu” kaması için kesilen kurban olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmektedir. (51)
3) İskitler, esirleri Ares’e kurban olarak keserken önce kafalarına şarap döküp sonra bir kap üzerinde gırtlaklarını keserler. Şarapla karışmış kan kaba akıtıldıktan sonra bu karışım kutsal (ilahî) kılıcın üzerine dökülür. (52) Hunlar, Ching Lu kılıcı üzerine yemin törenini gerçekleştirirken bir kaba kan ve şarap koyduktan sonra bu kaba Ching Lu kamasını daldırırlar. (53)
Bütün bunlardan şu neticeye varmak mümkündür:
1) İskitler de, Asya Hunları ile Avrupa Hunları da kılıca tapmışlardır;
2) hem İskitlerde hem Asya Hunları ile Avrupa Hunlarında da kılıç tanrısı, insan kılığındaki Ares/Mars/“Metal Savaşçı”dır;
3) İskitler de Hunlar da sadece kılıç tanrısına sunaklar dikmişlerdir;
4) İskitler de Hunlar da (kutsal) kılıç için atları ve esirleri kurban olarak kesmişlerdir;
5) İskitler de Hunlar da kurbanların kanlarını şarapla karıştırmışlardır;
6) Gökten düşmüş yanan “Kolaksay kılıcı” ile ilgili İskit miti, Türk halklarının destanlarında da mevcuttur.
İSKİTLERDE VE TÜRK HALKLARINDA ANTİ ASİMİLASYON PSİKOLOJİSİ
Herodot’un “Tarih”inde İskitlerin asimilasyona karşı tahammülsüzlük psikolojisini resmeden iki olay mevcuttur. Birincisi, İskitlerin düşmanlarına karşı stratejik üstünlük elde etmelerini sağlayan ihlâl edilemez göçebe hayat tarzıdır.
“Tanıdığımız bütün halklar arasında sadece İskitler, insan hayatı için en önemli sanata sahiptirler. Bu sanat, kendine saldıran hiçbir düşmanın kurtulmasına imkân bırakmamalarından ileri gelmektedir. Ayrıca kendileri buna izin vermedikçe onları geçmek, onların üstesinden gelmek de mümkün değildir. Zira İskitlerin ne şehirleri, ne de kaleleri vardır, evlerini yanlarında taşırlar. İskitlerin hepsi güzel at biner ve ok atarlar; tarımla değil hayvancılıkla uğraşırlar; evleri, çadırlardır. Böyle bir halkın ele geçirilmesi ve yenilmesi hiç mümkün mü? İskitlerin bu özelliklerinde tabii olarak onların topraklarının ve nehirlerinin de payı vardır”. (54)
İkincisi, İskitlerin, atalarından devam ede gelen örf-adetlerine sımsıkı bağlı olmalarıyla ve diğer yabancı halkların geleneklerini benimseyen kendi kandaşlarını ağır bir şekilde cezalandırmalarıyla ilgilidir. Bunun ne anlama geldiğini açıklamaya çalışacağız.
İskit hükümdarlarından Anaharsis (Anacharsis) ve Skil (Scyles, Skyles) diğer halkların hayat tarzı ve geleneklerini uyguladıkları için kendi kabileleri tarafından öldürülmüşlerdir. Herodot’un anlattığına göre Anaharsis çok seyahat eden ve farklı halkların bilgelik sırlarına erişmeye çalışan birisidir. Anaharsis seyahati sırasında, yabancı bir ülkedeki Tanrıça’ya ülkesine sağ salim döndüğü takdirde kendisi için ayin yapacağına dair yeminde bulunur. İskitya’ya dönünce “Ağaçlar Mekânı” olarak bilinen Giley adlı bir yere saklanır. Ayini orada yapar. Ancak onu gören İskitler hükümdar Savliy’e haber verirler. Savliy bu haberi duyar duymaz olay yerine varır ve yabancı örf-adetlere uyduğu için kendi elleriyle kardeşini (55) öldürür. (56)
Herodot daha sonra aradan yıllar geçtikten sonra İskit hükümdârı Skil’in başına da aynı şeylerin geldiğini yazar. Skil’in babası İskit hükümdârı Ariapites (Ariapeithes); annesi ise Yunanlı birisidir. Annesi, Skil’e Yunancayı ve yazmayı öğretir; bunun yanı sıra Yunanca olan her şeye karşı sevgi beslemesine vesile olur. Skil, hükümdâr olduğu zaman sık sık Boristen’e gider. Şehre girerken Yunan kıyafetini giyer. Skil, Boristen’de evlenip kendine bir ev yapar. Orada bazen bir ay bazen de daha fazla kaldıktan sonra şehirden ayrılır. Tekrar İskit kıyafetlerini giyerek bozkırdaki topraklarına döner. Tabii olarak İskitler, deliliğe yol açan Tanrı’ya tapmanın ahmaklık olduğu düşüncesiyle Yunanlıları, Bacchanalia ayinine olan tutkularından dolayı kınarlar. Bir keresinde Skil, Bacchanalia ayinine katılır. Bunu gören Boristen ahalisinden birisi, İskitlerin dalga geçtikleri Yunan geleneklerini kendi hükümdarlarının benimsediğini İskitlere haber verir. Haberi ulaştıran adam İskitleri gizlice Bacchanalia’nın yapıldığı yere götürür. İskitler orada Yunan kıyafetini giyip, Yunan müzik aletini çalan kendi hükümdarlarını görünce hemen şehri terk ederler. Bu haberi bütün orduya yayarlar. Bundan sonra halk ayaklanır, Skil’in baba tarafından kardeşi olan Oktamasad’ı (Octamasadas) hükümdar olarak seçer. Skil, İskitlerin elinden kurtulamaz. Oktamasad onun kellesini alır. Bu olayı özetleyen Herodot: “İskitler geleneklerine o kadar sıkı bağlılar ki, başka kültürlere ait bir geleneği benimseyenleri en ağır cezaya tâbi tutarlar” diye yazmaktadır. (57)
İlk bakışta Herodot’un yazdıklarından bir toplum olarak İskitlerin psikolojik özellikleriyle ilgili kesin bir sonuç çıkarmak mümkün olmayabilir. Ancak daha teferruatlı tahlil yapılarak İskit ve diğer göçebe halkların toplumsal ve psikolojik özellikleri karşılaştırıldığında şu sonuçlara varmak mümkündür:
- İskit toplumunun psikolojik özellikleriyle ilgili Herodot’un anlattığı iki olayda, birbirlerinden ayrı ele alınamayan bir bütün sistem söz konusudur.
- Bu iki psikolojik tespit, birbirleriyle bağlıdır ve İskitler için bu, erimeye (asimilasyona) karşı bir nevi koruyucu bariyer niteliğindedir.
Bu görüşleri desteklemek için, Hunların yabancı olan her şeye karşı tahammülsüzlükleriyle ilgili Han Hanedânı devrinden kalma Çince yazılı kaynaklara başvurulabilir.
Çin tarihçisi Sima Qian, M.Ö. 174 ve 161 yılları arasında Hunların hükümdarı Lao-Şang Şan-yu ile danışmanı Çung-Hang Yueh arasında geçen şu diyaloga yer verir : (58)
“Han (Çin) imparatorluğunun ipeği ve yemeği Hunların hoşuna giderdi. Danışmanı Çung-Hang Yueh, Hun hükümdârı Şan-yu’ya dönüp şöyle dedi: “Hunlar, Han imparatorluğu hâkimiyeti altındaki her hangi bir halktan nüfusça daha azdır. Ancak Hunlar, kendi yemekleri ve kıyafetlerine sahip olmaları sayesinde çok güçlüdürler ve hiçbir şeyden dolayı Han İmparatorluğu’na bağlı değildirler. Şan-yu, Çin yemeklerini benimsemeye ve Hunların geleneklerine değişiklik getirmeye çalışıyor. Bu sebeple, Han buraya kendi mallarının beşte birinden daha az bir kısmını gönderse bile neticede amacına ulaşır ve bütün Hun halkını köleleştirmeyi başarır”. “Bugünden itibaren, yani Han’ın ipeğini elde ettiğiniz günden itibaren üzerinize giyip çalılar ve dikenler arasında at üstünde koşturun. Pantolonlarınızın ve kaftanlarınızın ne kadar çabuk paramparça yırtıldığını herkes görür ve ipekten yapılmış giyimin keçe ve deriden yapılmış giyimle kıyaslanamayacağını anlar. Aynı şekilde Han’ın yemeğini aldığınız zaman da onu atın ki, halk Han yemeğinin süt ve kımız kadar kullanışlı ve lezzetli olmadığını anlasın”. (59)
Bu diyalogdan da anlaşılacağı üzere, Türk halklarının yabancı kültüre ait hayat tarzını reddedişi, aslında bir nevi bağımsızlıklarını koruma mekanizmasıdır. Asya Hunları bağımsızlıklarını, ihtiyaçlarını kendi iktisadî imkânlarıyla karşılamaları sayesinde koruyabilmişlerdir. Hunlar, Çin İmparatorluğu’na bağlı değillerdi. Türk halklarında yabancı kültüre ait örf-adetleri ve töreleri inkâr etme prensibi, Hunların millî ideolojisinin olmazsa olmaz unsurlarından biri olmuştur. Daha sonraki döneme ait Orhun-Yenisey yazıtlarında buna dair örnekler mevcuttur:
“…altını, gümüşü, ipeği, ipekliyi sıkıntısız öylece veriyor. Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öyle yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötülüğü o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa, kabilesi, milleti, akrabasına kadar barındırmazmış. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin! Güneyde Çogay ormanına, Tögültün ovasına konayım dersen, Türk milleti, öleceksin! Orada kötü kişi öyle öğretiyormuş: Uzak ise kötü mal verir, yakın ise iyi mal verir diyip öyle öğretiyormuş. Bilgi bilmez kişi o sözü alıp, yakına gidip, çok insan öldün! O yere doğru gidersen, Türk milleti, öleceksin! Ötüken yerinde oturup kervan, kafile gönderirsen hiçbir sıkıntın yoktur. Ötüken yerinde oturursan ebediyen il tutarak oturacaksın.(Güney Cephesi, 5-8.satırlar) (60)
Çin İmparatorluğu’nda Çin’in hayat tarzını kabul edenleri teşvik etme geleneği vardı. Bu, Türk halklarının yavaş yavaş göçebe hayat tarzından yerleşik hayat tarzına geçmelerine ve neticede onların sıkça asimilasyona uğramalarına yol açmıştır. Çin medeniyetinin etkisi altında kalanlar, Doğu’nun “Anaharsis”leri ve “Skil”leriydi. Herodot’tan bin yıl sonra yazılmış olan Kül-Tigin yazıtlarından da anlaşılacağı üzere, İskit ve Türklerin psikolojik özelliklerinde aynılık söz konusu idi. Bu benzerlikleri destekleyen bir başka kayıt da, Kül-Tigin’in ağabeyi Bilge Kağan ile danışmanı Tonyukuk arasında geçen bir diyaloga atıfta bulunulan Tang hanedanının tarihinden alınmış fragmanlarda bulunmaktadır:
“Kendisine teslim edilen çok sayıda Çinli mülteciye sahip olan Bilge Kağan, yeni şehirler ve mabetler inşaat etmeyi düşünür. Tonyukuk: “Bu, büyük bir hata olur. Türklerin nüfusu çok azdır, Tang (Çin) halkının yüzde biri kadar olamaz. Onlara karşı koyabilmemizin tek şartı, göçebe hayat tarzımızdır. Biz su ve otlaklar ararız; ama ikamet ettiğimiz belirli bir yer yoktur. Üstelik hareketli hayat tarzımız var: herkes savaş sanatı eğitimini almış, ok atabilir ve avlanabilir. Zayıf düştüğümüz zaman geri çekilip, dağlarda veya ormanlarda saklanabiliriz. Tang’ın çok sayıda askerinin olmasının bizim için bir tesiri yoktur. Şayet şehirler inşaat etmeye başlarsak ve hayat tarzımızı ve örf-adetlerimizi değiştirmeye başlarsak o zaman Tang, bizi “yutacaktır”. Ayrıca mabet geleneği, insanlara cömert ve zayıf olmayı öğretir. Bu ise, savaş sanatının gelişmesi ve iktidar mücadelesi için iyi değildir. Dolayısıyla bütün bu dediklerin yapılmamalıdır.” Bilge Kağan bu görüşe katılır.” (61)
Görüldüğü üzere, Türklerin yabancı kültürlere ait her şeyi reddedişinin sebebi vardır: atalarından devam ede gelen hayat tarzlarını kaybetme ve hem askerî hem de kültürel olarak zayıf düşme tehlikesidir. Askerî olarak zayıf düşmekten kasıt, ordunun ve askerlerin mücadeleci niteliklerini kaybetmesi ise; kültürel olarak zayıf düşmekten kasıt, sayıca çok az olmalarından kaynaklanan asimilasyon (erime) korkusudur.
Böylece, esas aldığımız Yunanca, Çince ve Türkçe yazılı kaynaklarda yer alan bilgileri şöyle özetleyebiliriz:
1) İskitler de Göktürkler de göçebe hayat tarzlarını, düşmanlarına karşı askerî üstünlük elde etmek için kullanmışlardır (62); yerleşik hayat tarzı yaşayan halklara nispeten sayıca daha az olan İskitler ve Göktürkler, göçebe hayat tarzını askerî güçlerinin zayıf düştüğü dönemlerde koruyucu bariyer olarak kullanmışlardır;
2) İskitler, Hunlar ve Göktürkler asimilasyona uğramamak ve kendilerinden sayıca daha çok olan yerleşik halkların kültürel tesiri altında kalmamak için örf-adetlerine sıkı bağlı kalmış ve yabancı kültüre ait gelenekleri benimseyenleri ağır cezaya tâbi tutmuşlardır;
3) İskitler, Hunlar ve Göktürkler anti asimilasyon psikolojisi bakımından aynı özelliklere sahiptiler.
Böylece, şöyle tespitlerde bulunabiliriz:
1. İskitlerin defin törenleri Asya Hunlarının, Avrupa Hunlarının, Göktürklerin ve Moğolların defin törenlerinin aynısıdır.
2. İskitlerin kan yemini törenlerinin aynısı Hunların geleneklerinde de mevcuttur.
3. İskitlerin mağlup ettikleri düşmanlarının kafataslarını içki kabı olarak kullanma geleneği, Asya Hunları için de söz konusudur. Üstelik bu iki halkta savaş ganimetlerinin, kafatası kültünü esas alarak üleştirilmesi geleneği de aynıdır.
4. Herodot’un tasvir ettiği, İskitlerin tanrısı Ares’e tapma ve kurban kesme gelenekleri, Asya Hunlarındaki Ching Lu kamasına tapma ve kurban kesme geleneklerinin aynısıdır. Herodot’un verdiği ilahî (kutsal) kılıç hakkındaki bilgiler İskitlerle ilgiliyken; Çince kaynaklarda bu, Asya Hunlarıyla, Yunanca kaynaklarda ise Avrupa Hunlarıyla ilgilidir.
5. İskitler, Asya Hunları ve Göktürkler anti asimilasyon psikolojisi hususunda da aynı özelliklere sahiptir. Göçebe hayat tarzı ve yabancı kültüre ait olan her şeyi reddediş, bu halklarda asimilasyona karşı kullandıkları koruyucu bariyer niteliğindedir.
Netice itibarıyla, daha önce tarafımızdan “Kraliyet (Hükümdar, Çar) İskitleri”nin diliyle ilgili araştırma yapıldığını ve İskitlerin dilinin menşe itibarıyla Türkçe ile aynı kökten geldiğini ispatladığımızı bir daha belirtmek isteriz. “Kraliyet İskitleri”nin ve Türk-Moğol halklarının farklı geleneklerinin aynı olduğunu gösteren bilgiler ise, sadece İskitlerle Türk-Moğol halklarının aynı kökten geldiğini, akraba olduklarını onaylayan ek bilgi niteliğindedir
Yazar: Dr.ZAUR HASAN-OĞLU HASANOV
Azerbaycan Ulusal Bilimler Akademisi, Arkeoloji ve Etnografya Enstitüsü,
zaurmail@gmail.com
Çeviren: Yrd.Doç.Dr.BAĞDAGÜL MUSA
Ürdün Üniversitesi, Yabancı Diller Fakültesi, Asya Dilleri Türkçe-İngilizce Bölümü,
bagdagulmussa@gmail.com
dipnotlar:
1-Zaur Hasanov, Çar iskitler: İskitler ve eski Oğuzlarin etno-dil özdeşleştirmesi, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 2009
2- Herodot, İstoriya, (perevod G. A. Stratanovskogo), Nauka, Leningrad, 1972, IV, 53, 71, 72, 73.
3-Sima Qian, Records of the Grand Historian: Han Dynasty II, Burton Watson (trans.), Columbia University Press, Hong Kong & New York, 1993, The Account of the Xiongnu, Shi ji: 110.
4-The Gothic History of Jordanes in English version. With an introd. and comment. by Charles Mierow. Speculum Historiale, Barnes & Noble, Cambridge-New York, 1960, XLIX, 254.
5-S. E. Malov, Pamyatniki drevnetyurkskoy pismennosti: tekstı i issledovaniya, Iz-vo AN SSSR, Moskva–Leningrad, 1951, Bilge Kağan Yazıtı, X a, 11-12. satırlar.
6- Kniga Marko Polo, (perevod I. P. Minaeva,), Gos. iz-vo geografiçeskoy literaturı, Moskva, 1955, LXIX.
7-Raşid ad-Din, Sbornik Letopisey, (perevod L. A. Hetagurova,), t. I kn. 2. Moskva–Lenigrad: Iz-vo. AN SSSR, 1952, A97a, S.248.
8-The Gothic History of Jordanes…, XLIX, 258.
9- Herodot, a.g.e., IV, 62.
10-E. H. Minns, Scythians and Greeks: a Survey of Ancient History and Archaeology on the North Coast of the Euxine from the Danube to the Caucasus, Biblo and Tannen, New York, 1971, p. 89.; Fridrik Thordarson, “The Scythian funeral customs: some notes on Herodotus IV, 71-75”, A green leaf. Papers in honour of Professor Jes P. Asmussen (Acta Iranica, 28), Brill, Leiden, 1988, p. 546.
11-J. A. Boyle, “A form of horse sacrifice amongst the 13th and 14th century Mongols”, Central Asiatic Journal, X/3-4 (1965), p.145-150.
12-Herodot, a.g.e., IV, 72.
13-Gor-oglı: Turkmenskiy geroiçeskiy epos, Nauka, Moskva, 1983, I, 65.
14-Taner Tarhan, “İskitlerin Dini İnanç ve Adetleri”, Tarih Dergisi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, sy. 23 (1969), s. 168.
15-Herodot, a.g.e., IV, 70.
16-Kao Chu-hsun, “The Ching Lu Shen Shrines of Han Sword Worship in Hsiung Nu Region”, Central Asiatic Journal, V/3 (1960), p. 223.
17-Frank Trippet, The First Horsmen, Time Life Books, New York, 1974, p.99.; Ortwin Dally, “Skythische und Graeco-Skythische Bildelemente im Nördlichen Schwarzmeerraum”, Im Zeichen des Goldenen Greifen: Königs Gräber der Skythen, (ed. Menghin, W., Partzinger, H.), Prestel, Munich, 2007, p. 297.
18-Sima Qian, a.g.e., The Account of the Dayuan, Shi ji: 123.
19-Herodot, a.g.e., IV, 65.
20-Herodot, a.g.e., IV, 64.
21-Herodot, a.g.e., IV, 66.
22-Sima Qian, a.g.e., The Account of the Xiongnu, Shi ji: 110.
23-Letopis Feofana Vizantiytsa: ot Diokletiana do tsarey Mihaila i ego sına Feofilakta, (perevod V. I. Obolenskogo, F. A. Ternovskogo), Moskva, 1884, 6303 – (803. yıl).
24-Povesti vremennıh let, (perevod D. S. Lihaçeva), Im Werden Verlag, Moskva–Augsburg, 2003, 6480 – (972. yıl).
25-I. G. Aliev, “Drevneyşee çeloveçeskoe obşestvo Azerbaydjana: paleolitiçeskie ohotniki i sobirateli”, Istoriya Azerbaydjana. Elm, Baku, 1995, s. 28.
26-Jacques Cauvin, The birth of the Gods and the origins of agriculture, çev. Trevor Watkins. Cambridge University Press, Cambridge, 2000, p. 89-90.; Ian Hodder, Theory and practice in archaeology, RoutledgeCurzon, London & New York, 1992, p. 211-213.
27-Berthold Laufer, “Use of Human Skulls and Bones in Tibet”, Field Museum of Natural History, Department of Anthropology, Chicago, No. 10, 1923, p. 9-24.
28-Andrews A. Leroy, “Old Norse Notes 7: Some Observations on Mímir”, Modern Language Notes, The Johns Hopkins University Press, vol. 43, 1928, p. 166-171.
29-John Lindow, Norse Mythology: A Guide to the Gods, Heroes, Rituals and Beliefs. Oxford University Press, New York, 2002, p. 230-232.
30- Herodot, a.g.e., IV, 62.
31-“Han Şu”, Çin’deki Han hanedanının tarihidir. “Han Şu”nun asıl derleyicisi, Çinli tarihçi Pan Ku’dur. Çinli tarihçiler eserin, babası Pan Ku tarafından başlatılıp, kızı tarafından bitirildiğini ileri sürmektedirler.
32-Kao Chu-hsun, a.g.e., s. 223.
33-Kao Chu-hsun, a.g.e., s. 223.
34-Friedrich Hirth, The Ancient History of China: to the end of the Chou dynasty, Columbia University Press, New York, 1908.; Kao Chu-hsun, a.g.e., p. 223.; Bernhard Karlgren, Philology and Ancient China. Aschhehoug & Co, Oslo, 1926.; Kurakichi Shiratori, “On the territory of the Hsiung-nu prince Hsiu-t’u Wang and his metal statues for heaven worship”, Memoirs of the Research Department of the Toyo Bunko (the Oriental Library), Tokyo, 1930, No. 5.
35-Kao Chu-hsun, a.g.e., s. 221.
36-Herodot, a.g.e., IV, 72.
37-Yun Yang, Han hanedanının başkentinin yakınlarında bir yerdir.
38-Kao Chu-hsun, a.g.e., s. 222.
39-A. F. P. Hulsewe (trans.), China in Central Asia. The Early Stage: 125 B.C.-A.D.23. An Annotated Translation of Chapters 61 and 96 of the History of the Former Han Dynasty, Brill, Leiden, 1979, Han Shu 96A, 6A.
40-Burton, Watson (trans.) Courtier and Commoner in Ancient China, Selections from the History of the Former Han by Pan Ku, Columbia University Press, New York & London, 1974, Han Shu 68, p. 151-152.
41-Burton Watson jin kelimesini “altın” olarak tercüme etmektedir. Kao Chu-hsun, Hsiu Chu Jin Zhen ifadesini “hükümdâr Hsiu Chu’nun metal savaşçısı” olarak yorumlamaktadır.
42-Watson, a.g.e., Han Shu, 68, 151-152.
43-Kao Chu-hsun, a.g.e., s. 230.
44-Daha teferruatlı bilgi için bkz. Hasanov, Çar İskitler…, ss. 183-225.
45-The Gothic History of Jordanes…, XXXV, 183.
46-bk. O. J. Maenchen-Helfen, The World of the Huns: Studies in their History and Culture. University of California Press, Berkeley, Los Angeles & London, 1973, p. 279.
47-Koroğlu. Çaşıoğlu, Bakı, 2004, s. 13.
48-Maenchen-Helfen, a.g.e., s. 280
49-Herodot, a.g.e., IV, 62.
50-Kao Chu-hsun, a.g.e., s. 223.
51-Namio, Egami, “Examination of the Ching Lu Tao”, Yurashiya kodai hoppo bunka (Ancient cultures of Northern Eurasia), Tokyo, 1948.; Kao Chu-hsun, a.g.e., s. 227.
52-Herodot, a.g.e., IV, 62.
53-Kao Chu-hsun, a.g.e., s. 223.
54-Herodot, a.g.e., IV, 46-47.
55-Herodot, Savliy ve Anaharsis’in şecerelerini inceleyerek onların kardeş oldukları sonucuna varmıştır.
56-Herodot, a.g.e., IV, 76-77.
57-Herodot, a.g.e., IV, 80.
58-Tarih bu alıntıdan alınmıştır: Jagchid Sechin, Symons Van Jay, Pease, War, and Trade Along the Great Wall: Nomadic-Chinese Interaction through Two Millenia, Indiana University Press, Bloomington & Indianapolis, 1989, s. 25. Mete Han’ın vefatı üzerine M.Ö. 174 yılında oğlu Tsiçu, Lao-Şang ismiyle tahta çıkıp Hunların hükümdarı olur.
59-Sima Qian, a.g.e., The Account of the Xiongnu, Shi ji: 110.
60-Orhun Abideleri’nden alınmış olan bu paragrafın tercümesi için Muharrem Ergin’in Orhun Abideleleri’nden istifade edilmiştir: Muharrem Ergin, Orhun Abideleri (İnceleme), Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 2008, 44.baskı, s. 12-13
61-Liu Hsü and others (887-946 A.D.), Chiu T’ang shu (The old history of the T’ang dynasty, 618-907) (Po-na ed.), (Çince) Reprinted in Taipei, 1967, 194 I, chuan 144 I: Account of the Turks, I, 14b. – Söz konusu kaynaktan alınmış geniş atıf kitapta vardır: Jagchid Sechin, Symons Van Jay, a.g.e., s. 193.
62-Bu dipnot, makalenin Rusça aslında olmayıp sonradan makalenin tercümesi esnasında yazar tarafından eklenmiştir: Herodot, Pers İmparatoru Darius’un İskitleri işgâlini tasvir ederken İskitlerin, Pers ordusuna karşı askerî üstünlük elde etmek için göçebe hayat tarzlarını nasıl kullandıklarını açıkça belirtmektedir. İskitler sürekli geri çekilerek Persleri kendi ülkelerinin içlerine doğru çekerler. Böyle yaparken de Perslerin yollarındaki kuyuları kapatıp, hayvanları götürür ve otları yok ederler. İskitler, uzun bir süre için düşmanlarıyla savaşmaya yanaşmaz. Bütün bunlar, Perslerin güçlü ordusunun bitip tükenmesine yol açar. Bu duruma İlhami Durmuş da dikkatleri çekerek şöyle demektedir: “…Darius, İskitlerin oyalama taktiği karşısında gün geçtikçe daha da güç durumunda kalarak, geri çekilmesinin kendisi ve ordusu için daha akılcı olduğunu düşünmüşdür”. Ilhami Durmuş, “Anadoluda Kimmerler ve Iskitler”, Belleten, LXI/231, 1997, s. 285.
63-Hasanov, Çar İskitler…; Zaur Hasanov, “İskit Etnoniminin Okunuşu”, Tarih Dergisi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2009/2, Sayı 50, 2010, s. 1-10.; Z. H. Hasanov Sotsialno-kulturnıe tsennosti skifov: drevnih aşguzov/işkuzov/guzov, Türk Akademiyası, Prosper Print, Astana, 2013.; Zaur Hasanov, “Suffix -t as an Indicator of Plurality in the Ethnonyms of the Royal Scythians”, Discusions in Turkology (ed. Emiroğlu Ö., Godzinska M., Majkowski F.), Department of Turkish Studies and Inner Asian Peoples, University of Warsaw, Warsaw, 2014, p. 646-655
KAYNAKÇA
* Aliev I. G., “Drevneyşee çeloveçeskoe obşestvo Azerbaydjana: paleolitiçeskie ohotniki i sobirateli”, İstoriya Azerbaydjana, Elm, Baku, 1995, s. 23-38.
* Andrews A. Leroy, “Old Norse Notes 7: Some Observations on Mímir”, Modern Language Notes, The Johns Hopkins University Press, vol. 43, 1928, p. 166-171.
* Boyle J. A., “A form of horse sacrifice amongst the 13th and 14th century Mongols”, Central Asiatic Journal, vol. X/3-4, 1965, p. 145-150.
* Cauvin, J., The birth of the Gods and the origins of agriculture, trans. Trevor Watkins. Cambridge University Press, Cambridge, 2000.
* Dally, O., “Skythische und Graeco-Skythische Bildelemente im Nördlichen Schwarzmeerraum”, Im Zeichen des Goldenen Greifen: Königs Gräber der Skythen, (ed. Menghin, W., Partzinger, H.), Prestel, Munich, 2007, ss. 291-298.
* Durmuş, İ., “Anadoluda Kimmerler ve Iskitler”, Belleten, LXI/231, 1997, ss. 273-286.
* Egami, Namio, “Examination of the Ching Lu Tao”, Yurashiya kodai hoppo bunka (Ancient cultures of Northern Eurasia), Tokyo, 1948, p. 133-163.
* Ergin, M., Orhun Abideleri (İnceleme), Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 2008, 44.baskı.
* Gor-oglı: Turkmenskiy geroiçeskiy epos, Nauka, Moskva, 1983.
*Hasanov, Z.H., “Suffix -t as an Indicator of Plurality in the Ethnonyms of the Royal Scythians”, Discussions in Turkology (ed. Emiroğlu Ö., Godzinska M., Majkowski F.), Department of Turkish Studies and Inner Asian Peoples, University of Warsaw, Warsaw, 2014, p. 646-655.
____________, Gasanov Z. G. Sotsialno-kulturnıe tsennosti skifov: drevnih aşguzov/işkuzov/guzov, Türk Akademiyası, Prosper Print, Astana, 2013.
____________, Çar İskitler: İskitler ve Eski Oğuzların Etno-dil Özdeşleştirmesi, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 2009.
____________, “İskit Etnoniminin Okunuşu”, Tarih Dergisi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2010, Sayı 50, 2009/2, s. 1-10.
* Herodot = Gerodot, Istoriya, (perevod G. A. Stratanovskogo), Nauka, Leningrad, 1972.
* Hirth, F., The Ancient History of China: to the end of the Chou dynasty, Columbia University Press, New York, 1908.
* Hodder, I., Theory and practice in archaeology, Routledge Curzon, London & New York, 1992.
* Hulsewe, A. F. P., (trans.), China in Central Asia. The Early Stage: 125 B.C.-A.D.23. An Annotated Translation of Chapters 61 and 96 of the History of the Former Han Dynasty, Brill, Leiden, 1979.
* İbn Battuta. Trafels in Asia and Africa 1325-1354, (trans. H. A. R. Gibb), Routledge & Kegan Paul, London, 1929.
* Jagchid, S. – V. J. Symons, Pease, War, and Trade Along the Great Wall: Nomadic Chinese Interaction through Two Millenia, Indiana University Press, Bloomington & Indianapolis, 1989.
* Kao, Chu-hsun, “The Ching Lu Shen Shrines of Han Sword Worship in Hsiung Nu Region”, Central Asiatic Journal, V/3, 1960, p. 221-232.
* Karlgren, B., Philology and Ancient China. Aschhehoug & Co, Oslo, 1926.
* Kniga Marko Polo, (perevod I. P. Minaeva), Gos. iz-vo geografiçeskoy literaturı, Moskva, 1955.
Koroğlu. Çaşıoğlu, Bakı, 2004.
* Laufer, B., “Use of Human Skulls and Bones in Tibet”, Field Museum of Natural History, Department of Anthropology, Chicago, No. 10, 1923, p. 9-24.
* Letopis Feofana Vizantiytsa: ot Diokletiana do tsarey Mihaila i ego sına Feofilakta, (perevod V. I. Obolenskogo, F. A. Ternovskogo), Moskva, 1884.
* Lindow, J., Norse Mythology: A Guide to the Gods, Heroes, Rituals and Beliefs. Oxford University Press, New York, 2002.
* Liu Hsü and others (887-946 A.D.), Chiu T’ang shu (The old history of the T’ang dynasty, 618-907) (Po-na ed.), (Çince) Reprinted in Taipei, 1967.
* Maenchen-Helfen, O. J., The World of the Huns: Studies in their History and Culture. University of California Press, Berkeley, Los Angeles & London, 1973.
* Malov, S. E., Pamyatniki drevnetyurkskoy pismennosti: tekstı i issledovaniya, Iz-vo AN SSSR, Moskva–Leningrad, 1951.
* Minns, E. H., Scythians and Greeks: a Survey of Ancient History and Archaeology on the North Coast of the Euxine from the Danube to the Caucasus, Biblo and Tannen, New York, 1971.
* Povest vremennıh let, (perevod D. S. Lihaçeva), Im Werden Verlag, Moskva–Augsburg, 2003.
* Pristsian, “Zemleopisanie”, Antiçnıe istoçniki po istorii Azerbaydjana, (Aliev, K. G.) Elm, Baku, 1978.
* Raşid ad-Din, Sbornik Letopisey, (Hetagurov, L. A.), t. I kn. 2. Moskva–Lenigrad: Iz-vo. AN SSSR, 1952.
* Shiratori, Kurakichi, “On the territory of the Hsiung-nu prince Hsiu-t’u Wang and his metal statues for heaven worship”, Memoirs of the Research Department of the Toyo Bunko (the Oriental Library), Tokyo, 1930, No. 5, p. 1- 77.
* Sima Qian, Records of the Grand Historian: Han Dynasty II, Burton Watson (trans.), Columbia University Press, Hong Kong & New York, 1993.
* Tarhan, T., “İskitlerin Dini İnanç ve Adetleri”, Tarih Dergisi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Sayı 23, 1969, ss. 145-170.
* The Gothic History of Jordanes in English version. With an introd. and comment. by Charles Mierow. Speculum Historiale, Barnes & Noble, Cambridge-New York, 1960.
* Thordarson, F., “The Scythian funeral customs: some notes on Herodotus IV, 71-75”, A green leaf. Papers in honour of Professor Jes P. Asmussen (Acta Iranica, 28), Brill, Leiden, 1988. ss. 539-547.
* Trippet, F., The First Horsmen, Time Life Books, New York, 1974.
* Watson, Burton (trans.), Courtier and Commoner in Ancient China, Selections from the History of the Former Han by Pan Ku, Columbia University Press, New York & London, 1974.
İSKİT VE TÜRK-MOĞOL HALKLARINA AİT AYNI GELENEKLER, KÜLTLER VE PSİKOLOJİK ÖZELLİKLER
Dr.ZAUR HASAN-OĞLU HASANOV