15 Ocak 2016 Cuma

NOGAYLAR



NOGAY TÜRKLERİ
NOGAYLARIN KÖKENİ


Türk tarihinde Nogay veya Nokay sözüne ilk olarak, bir Türk imparatorluğu olan Avar (Apar) Devletinde, bilhassa 492 ile 506 yılları arasında hükümdarlık yapmış Nokay (Nogay) Kağan devrinde rastlamaktayız (1). Yalnız Avar döneminde Nogay ismi bir boy ismi olmamıştır. İkinci defa ise yine bir Türk imparatorluğu olan Altınordu Devletinde, bilhassa Berke Han döneminde görülmektedir. Nogay; üstün kabiliyeti, büyük teşkilatçılığı sayesinde Altınordu Devletinin en yüksek mevkilerine çıkmıştır (2). Nogay'ın o günkü makamının bugünkü karşılığı Basbakanlık ve ordunun başkomutanlığıdır. Elli yıla yakın bir süre bu görevlerde bulunmuştur. Nogay'ın dedesi Taval Beyin Aksu ırmağı çevresindeki Peçenek boyunun beyi olduğu ve Nogay'a beyliğin dedesinden geçtiği belirtilmektedir (3). Altınordu başbuğlarından biri olan Nogay'a tâbi olan Kıpçak, Peçenek ve Uz Türkleri de onun ölümünden sonra Nogay adını almıştır (2)(4). 




NOGAY HAN

Altınordu İmparatorluğu Hükümdarı Berke Han'ın başkomutanı olan Nogay, Altınordu'nun Don (Ten) ile Dineper (Özü) ırmakları arasındaki bölgeleri idare eden tümen beyi idi. İlk defa BERKE HAN (1255-1266) devrinde karşılaştığımız Nogay, MENGÜ-TEMÜR (1266-1280) zamanında siyaset sahnesine çıktı (5).


1259 dan 1296 tarihine kadar Galiçya, 1261 den 1263 yıllarında da Kafkasya seferinde kazandığı üstün zaferle sivrilmiştir. Karadeniz'in doğu ve kuzeyinde yaşayan boyları Altınordu merkezinden ayıracak şekilde kendi hakimiyeti altında birleştirmiştir. Berke Han'ın ve başkomutanı olan Nogay'ın Müslüman olmaları, Şaman olan Hülâgü ile olan savaşları kazanmaları, hilafet için alınan bir intikam ve İslâmiyet'in zaferi olarak telâkki olundu. Bu münasebetle komşu Müslüman ülkelerden, Horasan'dan ve Anadolu'dan İslâmiyet'i yaymak için gaziler getirildi. Azerbaycan'dan Erdebil Şeyhi Safiyütdin Erdebil, kendi müritleri ile birlikte Desti Kıpçak'ta ve Kırım'da (Nogay ülkesinde) İslâmiyet'i yaymak için faaliyetlerde bulundu. 1263 Kösedağ Savaşı sırasında Sarı Saltık ismindeki Türk Şeyhi de, 12000 hanelik bir Türkmen grubu ile birlikte Nogay Han'a sığındı (6). Sarı Saltık ile tanışan Nogay Han ertesi yıl Müslüman oldu. Sarı Saltık adamları ile birlikte Kırım ve Dobruca'ya yani Nogay'ın bulunduğu yerlere gidip yerleşti ve İslâmiyet’in neşri uğruna çalıştı. Nogay Han o zaman Trakya'da Bizans'ın Aynos kalesinde esir olan Selçuklu Sultanı İzzeddin Keykâvus II. yi kurtardı. Trakya'da birçok Bizans şehir ve kalelerini aldı (5).


Macaristan içlerine akınlar yaptı. Nogay Han'ın maiyetinin çoğu birkaç yıl içinde Müslüman oldu. Sarı Saltık Nogay Han'ın emriyle Kırım'dan Dobruca'ya gitti. Nogay da 1280'de Varna yakınlarında iki Bulgar kalesine fetih yaptı. Nogay Han ölünceye kadar Rumeli'de (Balkanlarda) İslâmiyet'in yayılması uğruna coşkun akınlar yaptı. Görüldüğü gibi Nogay Han Altınordu halkını teşkil eden bütün Türk boylarının İslâmlaşmasında büyük rol oynamıştır.


Nogay Han 1280-1299 yılları arasında Tuna havzasında, Rumeli'nde ve Kırım'da şevketle saltanat sürdü. Nogay, yarım asra yakın bir süre ile Altınordu Devleti'nde o derece büyük ve önemli bir role sahip olmuştur ki, bu rolün sonucunda olmak üzere Altınordu ile münasebet içinde bulunan belli baslı hemen bütün devletlerin hükümdarları ona han muamelesi yapmışlar, hatta kendisine elçiler göndermişlerdir. 


Nogay Han, 1299 yılında Mecusilikte kalan Altınordu Hükümdarı Tokta Han'la yaptığı savaşta bir Rus eri tarafından öldürülmüştür. Tokta Han'da bu Rus erini idam ettirerek cezalandırmıştır. Nogay Han’ın ölümünden sonra Balkanlarda Müslüman hakimiyeti ve dervişlerin faaliyeti sekteye uğradı. Bizanslılar birçok yerleri Tokta'nın oğullarından geri aldılar. Müslümanların çoğu Bizans'a ve Anadolu'ya geçti (5). Nogay Han'a bağlı Türk boyları onun ölümünden sonra kendilerine Nogay adını verdiler.




NOGAY TÜRKLERİNİN SİYASİ TARİHİ

Nogayların siyasi tarihini üç safhada incelememiz mümkündür. Birinci safhası Altınordu dönemi, ikinci safhası müstakil devlet dönemi, üçüncü safhası da esaret dönemidir.



1. Altınordu Döneminde Nogaylar
Nogay Han Dönemi

Onüçüncü yüzyılın ikinci yarısında, doğu Avrupa'daki Altınordu Devletinde oluşmuş etnik yapılarını günümüze kadar sürdüren Nogay Türkleri; Türk dünyasının kuzey kuşağı batı kesiminde bulunan koca bir Türk topluluğudur. O devletin güçlü beylerinden Nogay Han'ın idaresi altında birleşip olgunlaşmış olan Nogay Türkleri, bölge tarihindeki rollerini 1426-1558 arasında yaşatılmış büyük devletleriyle onaltıncı yüzyılın ortalarına değin sürdürdükten sonra, istilâ altına düşüp dağıldılar ve bir kısmı aralarına girdikleri öteki Türk toplulukları içinde eridiler (3).


Nogayların yedi yüz yıldan fazla tarihi henüz yeterince incelenmemistir. Bu Türk topluluğunun kurucusu Nogay Han'dır. Nogay'ın dedesi Taval Bey'in Aksu (Rus: Buğ) nehri çevresindeki bir Peçenek boyunun beyi olduğu söylenir (3). Atasından gelen beylik hakkıyla, boyunun başına geçen Nogay Han, kısa sürede yükselip Altınordu devletinin en önemli kişilerinden biri olmuştur.


Nogay, Altınordu Devleti'nin ileri gelen kişilerinden biri olarak beş hükümdar çağında ordu kumandanlığında (Basbakanlıkta) bulundu. Askerlik mesleğine Batu (Sayın) Han döneminde (1236-1255) başladı ise de, asıl Berke Han döneminde (1257-1267) ordu başkumandanlığına getirildi. 1252-1269 yılları boyunca Kafkaslar-Ötesi'ne, İran'daki İlhanlılar devleti hükümdarı Hülagü Han ve sonrakiler üzerine bir kaç kez akın, askeri sefer yaptı. Bu arada Berke Han ile birlikte Mısır'da kurulan Memlük Türk Devleti hükümdarı Sultan Baybars ile siyasi münasebetlerde bulundu. Yazışmalar yaptı (3).


Ten (Don) ırmağı aşağı boyundan Özü (Dineper) ırmağı ağzına uzanan geniş bozkır alan, Batu Han ordusunun istilası altına düşüp sınırlar içine alındıktan sonra Nogay Han'ın yönetimine verilmişti. Berke Han'ın ölümünden (1267) sonra, orası artık tamamen Nogay Han'ın hakimiyeti altında kaldı. Askerî seferlerde Başkomutan olarak başarısı, kumandanlık kabiliyeti, sert disiplini, teşkilatçılığı, güçlü idaresi, hükümdar soyu ile yakınlığı... onu devletin yüksek makamlarına çıkardı ve geniş imkan kazandırdı. Bu imkan ise, idaresi altındaki topraklarda yeni boyların onun hakimiyetini tanımasını sağladı. Böylece kısa zamanda Nogay Han çevresinde yeni büyük bir Türk topluluğu oluştu ve olgunlaştı. Nogay Han yarım asra yakın bir süre Altınordu yönetimini birinci planda etkiledi. Oluşturduğu "Nogay Türk Topluluğu" da onun döneminde Altınordu Devletine bağlı yarı müstakil bir devlet olarak yaşadı.


1298 tarihinde Tokta Han'a karşı gelen beyler Nogay Han'a, Nogay Han'a karşı gelen beylerde Tokta Han'a sığınmıştı. Bu hadiseden dolayı Tokta Han ile Nogay Han arası açıldı. Ve silahlı mücadele başladı. 1298 deki savaşı Nogay Han kazandı. Ertesi yıl, Nogay Han Tokta Han ordusuna yenildi. Bozulan birliklerinden, yağmaya uğrayan ulusundan çok sayıda erkek, kadın ve çocuk Moğollarca esir alınıp, başta Mısır olmak üzere yabancı ülkelere satıldı. Nogay Han ise Tokta Han'ın askerlerinden bir Rus eri tarafından şehit edildi (1299).


Kıpçak Bozkırı'nın Aksu ile Özü ırmakları arasındaki boyunun idarecisi olan Nogay Han, devlette yüksek mevki sahibi bir başkumandan atanmasıyla, kendi bölgesinde yaşayan bir çok başka boyu da kendi beyliği içinde toplama fırsatını kazandığı gibi, hâkimiyeti altına yenilerini de sokmasını bildi. Daha sonraları idaresi altındaki yerler Kırım'dan batıya Tuna'nın aşağı havzasına kadar uzanmakta idi. Onun sağladığı imkanlar içinde bu koca Türk Topluluğu, kendi bölgesinde yaylak kışlak geleneği içinde yaşıyordu. Nogay Han'ın kendine bağlanmış boyları en iyi şartlar içinde yaşatmaya özen göstermesi de güçlü beylik idaresinin gereğidir. Öte yandan Nogay Han, yalnız ordu başkomutanı olarak değil, kendine bağlı boylar ve bundan çıkan güçlü askerî birlikler ile de hükümdar üzerinde ağırlığını koyabilmekteydi. Onun gerek üstün beylik idaresi, gerek devletteki büyük nüfuzu, ulusunun kısa sürede çoğalmasını sağladı ve bilinen etnik yapısı kuruldu. On üçüncü yüzyılın ikinci yarısı sonlarından beri artık "boylar birliği" diye tanımlanan bu yeni koca Türk Topluluğuna kurucusunun adıyla "Nogaylı", "Nogay Ulusu", "Nogay Ordası", "Nogay Hanlığı", "Nogaylar" denmektedir.


Tokta Han ile Nogay Han arasındaki mücadeleden Nogaylar pek sarsılmış olarak çıktı. Rus kaynaklarındaki haberlere bakılırsa, bu pek kalabalık topluluk Nogay'ın ölümünden sonra ana yurtları olan Kırım ile Tuna arasındaki sahadan ceza olarak doğuya İdil (Volga) ırmağının öte yakasına doğru sürülüp, Hazar Bozkırının Yayık (Ural) ile Çim (Emba) ırmakları arasında bırakıldı (3).




Edige Bey Dönemi

Edige Bey, 1391 sıralarında İdil (Volga) ırmağı doğusundaki bozkırlarda bulunan Nogayların arasından çıkmış Altınordu Başkomutanıdır. O da Nogay Han gibi Altınordu Devletinde yirmi beş yıla yakın bir süre en güçlü devlet adamıdır. Nogay Han'ın ölümünden sonra dağıtılan Nogaylarda Edige Bey döneminde yeniden toparlanma imkanı bulmuştur.


1391 yılından sonraki beş yıl içinde, Altınordu idaresini eline geçirmeyi başarmasıyla, tahta oturtulan Temir-Kutluk Han(1396-1399), Sadi-Bek Han (1399-1407) ... zamanlarında devlette asıl hüküm süren güçlü kişi o oldu. Edige Bey, bu arada ülkenin çeşitli bölgelerinin idaresini oğullarına verirken, Nogayların başına da oğlu Nûrettin'i getirdi. Sonraki yıllarda Edige Bey'in öldürüldüğü (1419), devletin merkez idaresinin artık dağılıp ülkenin parçalandığı sıralarda (1420-1430), bu Nûrettin Bey de Nogayları bağımsız bir devlet haline getirdi. Böylece bütün Nogaylar, devletin ilk hükümdarı Nûrettin Bey döneminde (1426-1440), onun hüküm sürdüğü bölgede ve çevresinde toplandılar (3). Sonraki çağların tanınmış edebi eseri olan "Edige Destanı" Edige Beyin hayatını anlatan bir Nogay Destanıdır.




2 - Nogay Türk Devleti (Hanlığı)
Nogay Türk Devletinin Güçlü Dönemleri

Nogay Türk Devleti İdil'den (Volga) Balkas'a, Hazar denizinden Aral gölüne kadar uzanan sahaları içine alıyordu. Merkezi Yayık nehrinin döküldüğü yerde bulunan SARAYCIK idi. Kurulduğu yıldan parçalandığı yıla kadar bilinen hükümdarları
sunlardır:


Edige oğlu Nurettin Bey (1426-1440)
Edige oğlu Keykubât Bey (1440- ?)
Edige oğlu Mansûr Bey
Nurettin oğlu Vakkas Bey
Vakkas oğlu Musa Bey (? -1535)
Musa oğlu Saydak Bey (1535-1540)
Musa oğlu Seh-Mamay Bey (1540-1548)
Musa oğlu Yusuf Bey (1548-1555)
Musa oğlu İsmail Bey (1555-1563)


Nogayların Tarihi yerleşme alanları; Don-Kuban ırmakları arası, Kırım bölgesi, Astrahan bölgesi, Hazar'ın kuzey bölgesi, Aksu-Özü ırmakları arası ve Tuna ırmağı çevresidir (2).


Göçebe ve yerleşik bir hayat sürerlerdi. Göçebe olanlar hayvancılıkla uğraşır ve derme çatma evlerde otururlardı. Yerleşik hayat sürenler daha çok ziraatla uğraşırlar, "Kara Öykü" denilen evlerde otururlardı. Nogaylar, askeri birer kuruluş olan boylar halinde teşkilatlanmışlardı.


16. yüzyıl Nogayların gelişme çağıdır. Bu yüzyılda Nogay hükümdarlarından Yusuf Bey, Kanuni Sultan Süleyman ile anlaşarak Osmanlı Devletiyle birleşti (7). Komşu Türk Hanlıklarıyla akrabalıklar kurarak (8) Ruslara karşı bir Türk birliği oluşturdu. Ruslar ile mücadele etti. Kanuni, kendisine Beylerbeyi (emrülümera) unvanını verdi (8). Yusuf Bey komşu Türk Hanlarından Kazan Hanı Sefa Girey Hana kızı Süyümbike Hatunu vererek akrabalık kurmuş ve Kazan Hanlığı ile Ruslara karşı işbirliği yapmıştır. Yusuf Bey zamanında İdil (Volga) ırmağının doğu tarafı, "Nogay Sahrası", batısı ise "Kırım Tarafı" diye adlandırılıyordu. Bu yüzyılda İdil (Volga) ırmağının batısında Nogay boyları yoktu.


15. yüzyıl sonu ve 16. yüzyıl başında Altınordu bünyesinden ayrılan hanlıklar içinde Nogay Hanlığı büyük bir üne sahip bulunmaktaydı. Bu ün ve zenginliğin sebebi üzerinde bulundukları coğrafyanın onlara sağladığı imkanlar idi. Nogay Hanlığı büyük bir insan kaynağına sahipti. Hanlık 16. yüzyılın ilk yarısında hiç zorlanmadan 300.000 asker çıkarabilecek güçteydi. Ayrıca Hanlığın hükümdarı Yusuf Bey 100.000 askeri donatabilecek durumda idi.(9)




Nogay Devletinin Parçalanması

Rus Çarlığı, 1552 yılında Kazan Hanlığı'nı yıktıktan sonra, Nogay Hanlığı'na iyice yaklaşmış oluyordu. Bu amansız tehdit Asağı İdil (Volga) havzasına da yaklaştığında Yusuf Beyin kardeşi İsmail Mirza ve taraftarları Rus entrikacılarına kanarak Çarlık idaresine yanaşılırsa daha rahat yaşanabileceğini sandılar. Bu yüzden iki kardeş arasında çıkan anlaşmazlık ve çatışmalar, sonunda hanlığın ikiye bölünmesine yol açmıştır. Ruslar da o sırada, kendilerine yanaşan İsmail Mirza'nın güçlenmesi için yardım ediyordu. Yusuf Bey 1555 yılında bir tuzağa düşürülerek öldürüldü. Ancak oğulları ve ona bağlı kalan boylar mücadeleyi sürdürmeye yeterli olmadığından İdil'in (Volga) batısına yani Kırım tarafına göç etmeye karar verdiler (1558). 16. yüzyılın ikinci yarısında birçok Nogay boyu, İdil (Volga) ırmağının batısına Kafkasya ve Kırım'a göçtü.  1563 İsmail Mirzanın ölümünden sonra Nogay Hanlığı Üç parçaya bölündü. Kazakistan'da kalan Nogaylara Ulu (Büyük) Nogay, Kırım tarafına geçen Nogaylara Kiçi (Küçük) Nogay, en doğuda Çim (Emba) ırmağı havzasında kalan az nüfuslu üçüncü kitleye ise Altı Oğul Nogayları denildi (3).




3 - Rus İşgalinden Sonra Nogaylar

16. yüzyılın ikinci yarısında birçok Rus-Nogay çatışması oldu. 1580'de Ruslar, Nogayların başkenti SARAYCIK'ı yaktılar (2). Rusya içindeki diğer Türk boyları gibi Nogaylar da, Rus devlet sınırlarının genişlemesi üzerine çeşitli siyasi ve idari baskılara uğramışlardır. Hele Astrahan'ın Rus işgaline uğrayışı Nogayların hayatını büsbütün felce uğratmıştır. Onlar, yeniden Kuzey Kafkasya'ya göçe mecbur tutulmuşlar. Rusların baskısı üzerine Nogayların bir kısmı Kuzey Kafkasya'da yerleştirilmiştir. Fakat yine de rahat bırakılmamışlardır. Rus İdaresi bu sefer de Osmanlı Devleti ve Kırım Hanlığı'na karşı, kendilerinden faydalanmaya kalkışmış ret cevabı alınca da şiddete başvurmuştur (2).


Bu baskıdan onlar yılmamış, Ruslara karşı ayaklanmışlar ve isyanlar çıkarmışlardır. Millet ve milliyetlerine sadık Nogaylar, bu direnme ve boyun eğmeme yüzünden, ceza olarak öteye beriye dağıtılmışlar, hudut dışı bile edilmişlerdir. 28 Haziran 1783 yılında Rus generali Suvorov (Nogay kasabı) kadın, çocuk, ihtiyar demeden yüz binlerce Nogay Türk'ünü şehit etmiştir (10). Kırım savaşından (1853-1856) sonra , Basarabya'dan göçüp gelmiş Kırım Türkleri ile birlikte pek çok Nogay da Anadolu'ya göç ettiler. 1860 yılın da bazı kayıtlar, Türkiye'ye 180 bin kişinin geldiğini gösteriyor. Osmanlı Hükümeti onları Orta Anadolu'da çeşitli bölgelere yerleştirdi. Ayrıca 1944'te Kırım Türkleri ile birlikte pek çok Nogay Türkü de kıyım ve sürgüne uğramıştır (10).




BUGÜNKÜ YASADIĞI BÖLGELER

Nogay Türklerinin Türkiye Dışında Yaşadığı Bölgeler


A. Rusya Federasyonunda;
1) Hazar bozkırı,
2) Kuzey Kafkasya
a) Dağıstan,
b) Çeçenistan,
c) Karaçay-Çerkez,
d) Stavrapol Bölgesi.
3) İdil-Ural havzası,
4) Astrahan Bölgesi.

B. Ukrayna (Kırım ve Kuzeyi),
C. Kazakistan(Batı Türkistan),
D. Kırgızistan,
E. Litvanya,
F. Romanya,
G. Bulgaristan,
H. Afganistan,
I. İran,
İ. Doğu Türkistan (Çin)

Gibi ülkelerde Nogay Türklerinin yaşadığı bilinmektedir.(3)


Nogay Türklerinin Türkiye'deki Yaşadığı Bölgeler

Adana, Ağrı, Ankara, Antalya, Ardahan, Balıkesir, Bolu, Bursa, Çanakkale, Çorum, Düzce, Eskisehir, Gaziantep, Hatay, Isparta, Mersin, İstanbul, İzmir, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kırıkkale, Kırsehir, Kırklareli, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Mardin, Manisa, Muğla, Osmaniye, Sakarya, Samsun, Sinop, Sivas, Tekirdağ, Tokat, Yalova ve Yozgat illerimizin merkez ve bazı köylerinde Nogay Türklerinin yaşadığı bilinmektedir (11). Bu durumda kırka yakın ilde ve beş yüze yakın Nogay köyü bulunduğu tahmin edilmektedir.




NOGAYLARIN NÜFUS DURUMLARI

Nogay Türklerinin nüfus durumları verilen bilgilere göre çok şaşırtıcıdır. Şöyle ki bugün Rusya Federasyonunun verdiği bilgilere göre 90.000 civarında, 1926 yılı sayımlarında Nogayların yaşadığı bölgelerdeki devletlerin verdiği bilgilerin toplamı 270.000 civarında, yabancıların internette verdiği bilgilere göre ise dünyada 4.379.800 Nogay Türkü yaşamaktadır.(12)


Ne Nogay Türklerinin yaşadığı devletlerin verdiği rakamlara ne de internette yabancıların verdiği rakama inanmak mümkün değildir. Biri azaltırken diğeri de abartmaktadır. Bulgaristan, Kazakistan (Batı Türkistan), Kırgızistan, İran, Litvanya, Afganistan, Doğu Türkistan ve Asrahan’da yaşayanlar Nogay kimliğini kullanma imkanı bulamadıkları için ne kadar Nogay yaşadığını bilmek mümkün değil. Biz ancak o bölgelerden gelen dostlarımızın verdiği bilgilerle yetinmek zorundayız. Örneğin Asrahan Nogaylarının Birlik Başkanı Abdurrahman bey, bölgesinde Asrahan Tatarları diye kayda geçmiş 200.000 Nogayın yaşadığını bildirmektedir.




SONUÇ

Bu incelemede, 700 yıldan fazla tarihi olan Nogay Türkleri hakkında genel bilgiler bulacaksınız. Günümüzde çok az işlenen bir konu olması nedeni ile sınırlı kaynaklardan faydalanarak hazırlanan bu incelemede yazarlarımızın görüşlerini yorum yapmadan bir araya getirdik. Konuyu özetleyecek olursak Nogaylar; 1299 yılına kadar (Nogay'ın ölümüne kadar) Tuna ile (Buğ) Aksu nehri arasında, Kırım çevresinde yaşamakta iken, Nogay'ın ölümünden sonra Mecusi Tokta Han tarafından sürgüne uğramışlardır. Bu sürgünde bir kısmı Hazar bozkırlarına sürülmüş, bir kısmı da Anadolu'ya göç etmiştir. Edige Bey'in Altınordu Devletinde nüfuzunun artması üzerine tekrar toparlanmış büyük bir devlet haline gelmiştir (1426). Bu büyük devlet 130 yıldan fazla saltanat sürmüş (1563) Rus ajanlarının çevirdiği entrika sonucu kardeş kavgası başlamış ve sonuçta parçalanmıştır. 1548'te Nogay Hükümdarı Yusuf Bey ile Kanuni arasında yapılan anlaşma gereği, Osmanlı ile birleşilmiş ve 1548'ten sonra Nogay Devleti bir Osmanlı toprağı olmuştur. Osmanlı toprağı olduğu halde Rusların çevirdiği entrikalara seyirci kalınmıştır.


Sonuç olarak Nogay Türkleri ile ilgili daha geniş bir araştırma yapılması gereğine inanmaktayım. Ruslarla asırlarca mücadele etmiş bir Türk boyunun tarihinin, kültürünün, edebiyatının ve her türlü yönünün en iyi araştırılıp belgelenmesinin birliğimize, beraberliğimize büyük faydalar sağlayacağı kanaatindeyim.


Sami NOGAY,
Eğitimci-Yazar, Nogay Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkan Yardımcısı.
NOGAY Üç Aylık Kültür ve Araştırma Dergisi Ocak-Şubat-Mart 2007

DİPNOTLAR
(1) ÖZTUNA Yılmaz, Büyük Türkiye Tarihi, İstanbul-1979 Cilt 1, s.126
(2) Prof. Dr. CAFEROĞLU Ahmet, Nogay Türkleri, Türk Kültürü Dergisi Sayı: 38
(3) Prof. Dr. ÖZERGİN M.Kemal, Nogaylar, Milli Eğitim ve Kültür Dergisi Sayı:31 (Ocak-1985)
(5) Prof. Dr. TOGAN Zeki Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul-1981 s.268-270
(6) Grand Master, Genel Kültür Ansiklopedisi, Milliyet Yayınları, İstanbul-1992 Cilt 4 s.1036
(7) ÖZTUNA Yılmaz, Büyük Türkiye Tarihi, İstanbul-1979 Cilt 13, s.349-352
(8) Doç. Dr. ALPARGU Mehmet,XVI. Yüzyılın Ortasında Nogay Türkleri ve Ordaları, Emel Dergisi, Sayı: 215(Temmuz-Ağustos-1996) s.32-34
(9) NOGAY Sami, Nogay Türkleri, Ankara-1997 s.28-29
(10) Prof. Dr. KURAT Akdes Nimet, Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara-1992 s.140-141
(11) Nogay Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneğine gelip kendilerinin Nogay Türkü olduğunu belirten kişilerden aldığımız bilgilerdir.
(12) Nogay Türklerinin yaşadığı bölgelerdeki devletler nüfuslarını daima azaltarak göstermiştir. Gerçek nüfus özel sayım yapılırsa bilinebilir. Bilinen bir gerçek var. Nüfusları 100.000-200.000 değil milyonlarla ifade edilebilir.



Nagayske Tartare ("Nogay Tatarları"). Sigismund von Herberstein -1549 


ÖNEMLİ AÇIKLAMA: 

Bazı kaynaklarda Nogay’ı tanımlarken ismi önce tahrif ederek yani Nohay yaparak sonrada Moğolca’da köpek anlamına gelir diye tanımlanmaktadır. Nasıl Türkiye’yi tanımlarken İngilizce’de hindi anlamına gelir diye tanımlanması yanlış ise yukarıdaki tanımlamada yanlıştır. Türk düşmanlarının ortaya attığı ve bazı yazarlarımızın incelemeden kullandığı bu tanımlamayı düzeltmek zorundayız. Şöyle ki:

1) Nog-Noğ veya Nok sağlam güçlü anlamına gelir. Ay ile birleştiğinde sağlam güçlü aile diye tanımlanabilir.
2) Nogay veya Nokay ismi Moğollardan 700 yıl önce Kafkasya ve Kırım bölgesinde Avarlar’ın hükümdarının da adıdır.
3) Nogay Han Boy beyliğini dedesi Taval beyden almıştır. Taval bey boy beyi iken henüz Cengiz han dünyada yoktur. O tarihte Moğollar kabile halinde Ortaa Asya'da yaşamaktadır.
4) Haliyle Nogay Han’ın Cengiz Han’ın torunu olması da mümkün değildir. Bu tamamen Kıpçak kökenli Nogayları Moğol kökenli diyebilmek için uydurulmuş yanlış bilgilerdir.
5) Bir zamanlar Nogay Hanlığında yaşayan Moğol kökenli Mangıt boyu sonradan Nogaylardan ayrılıp Buhara’da Mangıt Hanlığı kurmuşlardır.








Rus İmparatorluğu'nun Çift Başlı Kartal arması Türk kökenlidir. / link
Rus boyarlar ve prenslerin çoğunluğunun Nogay-Tatar ilişkisi ; 
Rus Çarı'nın ve asilzadelerin korumalığını yapan Nogay-Tatar Türkleri 
(Hititler de Hattilerden almıştır, ki Mezopotamya'da çift başlı kartal mevcuttur)


Çift Başlı Kulaklı Kartal - Selçuklu, 12.yy



kaynak kitap: 
"Nogaylar" Prof.Dr.Mehmet Alpargu

İlk bölümü : Nogayların ortaya çıkışı, Altın Orda Emiri Nogay ve Emir Edige ile bağlantıları ; Nogayların etnik olarak, yönetim kadrosu Mangıtlar, ancak halkın büyük bir çoğunluğu Kıpçaklardan oluştuğunu ; Nogayların iç çekişmeleri, siyasi ve askeri başarıları, komşularla ilişkileri ve parçalanması....

İkinci bölümü: 17.yüzyıldan günümüze Nogaylar ; 17.yy ile 19.yy'lar arasında Nogay Ordası dönemi, önemli simalar, gelişen olaylar ; Orda üzerinde etkin olmaya başlayan komşu devletlerin nüfuzu ; İç çatışmaların Rusların azami ölçüde istifade etmeye çalışmaları ve kendi menfaatlerine uygun şekilde kullanmaları ; Osmanlı Devleti'nin bölgedeki unsuru ve Kırım Hanlığı, Lehistan ve Rusya gibi devletlerle olan ilişkilerinde Nogayların önemli rolleri ; Ayrıca Osmanlı Devleti'nin Kırım politikasında Nogaylar önemli bir güç unsuru olmuş, 17.yy Nogayları ilgilendiren en önemli olaylardan biri olan kendilerine karşı düzenlenen Kalmuk saldırıları, Kalmuklar hakkında tanıtıcı bilgiler, Nogaylar üzerindeki tahribatları ; 

Özellikle 1630'lu yıllar Nogaylar için Kalmuk sorunu açısından önemlidir. Bu dönemde Kalmuk Tayşişi Ho-Örlök bölgeye yerleşme girişimlerinde bulunmuş, bu hareketi Nogaylar tarafından direnişle karşılanınca onlara karşı askeri sefer düzenlemiş, bu da Nogayları göç etme mecburiyetinde bırakmıştır. 18.yy'da Nogayların parçalı yapısı, Rusya'nın çıkarına olması ;

Özellikle kendi düşmanlarına karşı sürekli kendisine yardım etmelerini isteyen Rusya, karşı çıktıkları taktirde onlarla sonuna kadar savaşacaklarını bildirmiş, bu durum da bir grup Nogay halkının Osmanlı topraklarına göç etmesiyle neticelenmiştir. Bu yüzden Osmanlı Devleti bu Nogayları Kafkasya'da kendi kontrolü altındaki topraklarda iskan etmiştir. 19.yy büyük Nogay göçlerine sahne olmuş ve gelenler Anadolu'nun çeşitli şehirlerine yerleştirilmiştir.

Üçüncü bölüm: Nogaylarda teşkilat ve yaşayış, yönetim yapısı; Nogayların orda yapısına sahip olması, başlarında ordanın üst yönetimi ile birlikte merkez konumundaki Saraycık şehrinde oturan bir bey bulunması ; Nogaylarda hükümdar mevkiindeki kişi için Han ünvanı kullanılmamış, bunun yerine bozkır geleneğinin de etkisiyle daha çok Bey ünvanı kullanılmış ; Edige soyundan gelenler ise Mirza oalrak adlandırılmış; Tahta en yaşlı üyenin geçme prensibi kabul edilmiş, ancak yönetimin kardeşten kardeşe geçen şekli de görülmüş ; Orda sürekli göç halinde olduğundan beyler, mirzalar, tarhanlar ve diğer yetkililer göç hareketinin başından sonuna kadar organizasyonla ilgilenmiş; Nogay ulusu ile ilgili bütün kararlar bey ve mirzalarca alınmış; 

Ayrıca "nureddinlik" , "keykubatlık" ve "taybugalık" en önemli mevkiler. Nogaylar bozkır askeri anlayışını benimsiyor , 14 yaşını aşmış her erkek asker sayılıyor ve bu durum altmış yaşına kadar devam ediyor. Nogayların sosyal, iktisadi ve kültürel hayatları, Aile yapıları "üyken aile" büyük aile yapısı egemen, evleri, giyim-kuşam, akrabalık ilişkileri, evlenme ve aile hayatları, kültür, dil-edebiyat, ilim ve din.

Alpargu'nun bu eseri Türkiye'de eksikliği oldukça hissedilen bir alandaki boşluğu doldurması açısından dikkate şayandır. Özellikle son dönemde Nogayların kökenine dair ileri sürülen aslı esası olmayan açıklamalara ve tezlere karşı ciddi mahiyette verdiği izahlar Nogay tarihi ve kültürünün Türk tarihi içerisinde hak ettiği yere oturması açısından oldukça önemlidir. - 2007





Nogay Türkleri - 1920



Türkler mübarek ve kutlu saydıkları hayvanlara “ongun” adını vermişlerdi (İnan 2000: s.42-43). Genel olarak her Türk boyunun kendine has olarak kutsal kabul ettiği, at, geyik, dağ keçisi, boğa ve yırtıcı kuşlar gibi bir takım ongunları bulunmaktaydı. Bunlar, genelde damga halinde kullanılırdı. Avrupa milletlerine en büyük tesirde bulunan hiç şüphe yok ki Selçuklu Türkleri olmuştu. Oğuz Türklerinin bütün boylarının arma ve sembolleri de büyük veya küçük av kartallarından meydana gelmekteydi. 

Göktanrı inancının getirdiği kültün bir sonucu olarak yükseklerde uçan ve Göktanrı’ya yakın olan kuşlar ongun olarak kabul edilirdi. Bozkır kültürü ve Türklerin dinî inançlarının birer yansıması şeklinde olan ongunlar kutsallığın yanı sıra işlevsel açıdan aidiyet ve sahipliği ön planda tutmakta idiler. Göktanrı inancının doğurduğu güneş, ay ve dağların da kutsallığının Türk sembolizminde önemli bir yer aldığı, ünlü Hun Hükümdarı Attila’nın bayrağında bir kuş resminin bulunduğu bilinmektedir.

Türklerin İslâmiyet’i kabulüyle birlikte İslâm kültürü de bu işaretler dünyasına yön vermeye başlamıştı. Ancak Türkler ata geleneklerini Selçuklu ve Selçuklunun ardılı devletlerde, özellikle Anadolu'da kurulan devletler aracılığıyla sürdürmüşlerdir. Türklerin Orta Asya'dan taşıdıkları gelenekler, İslâmiyet, antik kültür ve Bizans’la kaynaşarak, yepyeni bir Anadolu kültürü meydana getirmekte idi.

Bu kültürün sembolizmi dünyanın en ilginç sentezini ve zenginliğini yaratmıştır. Türk İslâm devletlerinde armalara en yakın konu hâkimiyet timsali olarak kullanılan sembollerdi. Bu sembol ya da armalara, bastırılması hükümdarlara has olan sikkelerin üzerlerinde, hükümdarların yaptırdıkları binalarda, kullandıkları madenî eşya ve elbiselerde rastlanmaktadır. Bu sembol ve armalar da güneş, hilal, yıldız gibi kutsal sayılmış gökyüzü cisimleri ile on iki burca ait işaretler, ok, yay, kılıç, tuğ gibi askerî araçlar, arslan, kurt, tuğrul, kartal gibi yırtıcı hayvanlar ve avcı kuşlar, dragon (ejder), sfenks çift başlı tuğru gibi mitolojik hayali yaratıklar, ya da boy damgaları olduğu gözlenmektedir (Köprülü 1939: 33-34).

Türklerde yırtıcı hayvanlar eskiden beri boyların sembolü olarak saygı görmüştür. Anadolu Selçukluları sikkeler, seramik ve çini eserlerle taş ve madenî süslemeler üzerinde arma olarak çift başlı kartal motifini kullanmışlardır. Bazen de es-sultan ibaresiyle birlikte kullanılan, kanatları ve pençeleri iki yana açılmış çift başlı kartalın bir hâkimiyet sembolü olduğu anlaşılmaktaydı (TDV A, C.3, 1991: 382).


Doç.Dr. Yaşar ÖZÜÇETİN, 2012/pdf







Madeni Paralar: link  /  link








KAZAN MELİKESİ NOGAY KIZI
SÜYÜMBİKE HATUN

Türk tarihi, kahramanlık, yurtseverlik ve fedakârlıklarla dolu insanların çokluğu ile diğer milletlere örnek olabilecek üstünlüktedir. Bunlar arasında Kazan Türklerinin hazin, fakat kahramanlığı ile dillere destan olmuş hakkında uzun etütler yapılmış, eserler meydana getirilmisş bir siması vardır. Türkiye Türkçe’si ile "Sevim Prenses" demek olan Süyüm-Bike'dir.

Süyüm-Bike Nogay Hükümdarlarından Yusuf Beyin kızı idi. Güzelliği dillere destan olmuş, cömertliği, şefkatliği ve akıllılığı ile gönülleri fethetmiş ve herkesin sevgisini kazanmıştı. Babası Yusuf Bey tarafından Süyüm-Bike'ye büyük bir görev verilmişti. Kazan'a gidecek Can Ali Han ile evlenecek ve onu Rusların oyuncağı olmaktan kurtaracaktı. Arzu etmediği halde Türk birliğini kurmak ve kurtarmak için kabul eden büyük bir kadındı. O Türk birliğinin zaruretine inanmış kültürlü bir insandı. Evleneceği zaman ise Türk devletleri birliklerini kaybetmişler, Astrahan Hanlığının can çekiştiğini, Kazan Hanlığının da çökmek üzere olduğunu, babasının hanlığı olan Nogay Hanlığında amcası İsmail Mirzanın çeşitli entrikalar çevirdiğini görmekteydi. O Kazan Hanlığını, Astrahan Hanlığını, Nogay Hanlığını ve Kırım Hanlığını birleştirerek büyük bir Türk birliği oluşturup kuvvetli bir devlet kurmak istiyordu.

Halbuki daha yakın bir tarihte Ruslar, Altınordu İmparatorluğuna vermek zorunda oldukları vergiyi, Kazan Hanlığına da vermeye devam etmişti. Fakat Kazan Hanlığı bir türlü kuvvet kazanamamış ve büyük devlet olamamıştı. Bu yüzden Moskova Knezliği için tehlike olmaktan çıkmış, hatta iç işlerine karışır olmuştu. 1480 yılında Moskova, Kırım Hanı Menligerey'in de desteğiyle bu vergiyi vermekten vazgeçmiş ve Türklerin hâkimiyetinden de çıkmıştır. Böylece 240 yıl süren Türk hâkimiyeti Rusların üzerinden kalkmış ve bundan böyle Moskova tamamıyla "bağımsız" bir devlet haline gelmiştir. O tarihten itibaren sinsi bir politika güden Ruslar, Türk birliğini parçalamak ve yutmak için harekete geçerek kendi sınırlarını genişletme siyasetini tatbik etti.

Süyüm-Bike'yi bu durumda önemli memleket işleri beklemekteydi. Daha çocuk yaşında iken 1533 yılında evlendi. Halk Can Ali Han'dan hiç de memnun değildi. Zaten III. İvan da bu tarihte öldü. Tahta çıkması gereken IV. İvan henüz çocuk yaşında idi. Bu durumdan faydalanan Kazanlılar 1535 yılında isyan ettiler. Rus Kinezi' nin buyruğundan çıkmadığı için üç yıllık bir saltanatından sonra taraftarları ile birlikte Can Ali'yi öldürdüler.

Can Ali'den sonra Kazanlılar Süyüm-Bike'nin de rızasını alarak Safa Giray' ı Kırımdan çağırarak han yaptılar. Safa Giray, Can Ali'den önce de Kazan Hanlığını yapmıştı. Bu ikinci hanlığı devrinde Süyüm-Bike ile evlendi. Safa Giray, Ruslarla savaşarak başarılar kazandı. 1547 yılında bir oğlu dünyaya geldi. Adını Ötemiş Giray koydular. Kazanlılar bu devirde hür ve mesut yaşamakta olup kendi millî benliklerine kavuşmuşlardı. 1549 da Safa Giray Han'ın henüz 42 yaşında iken aniden ölmesi ile kazanlıların durumu kötüleşti. Safa Giray ölmeden önce Süyüm-Bike'yi naip ve vasi tâyin etmişti. Uzun müzakerelerden sonra henüz iki yaşında olduğu için hanın yerine annesi Süyüm-Bike memleketin idaresini eline aldı.

IV. İvan çocuk yaşında iken, Moskova beyleri kendi aralarında taht kavgası yaptıkları için Kazan Hanlığını unutmuşlardı. Fakat 1547 yılında 17 yaşına basan IV.İvan çar ilân edildi. İvan 'güçlü bir hükümdar' olmak arzusunu belirtmiş ve böylece Rusya'da çarlık devri baslamıştır. Rus Çarı etrafındaki papazların ve müşavirlerinin teşviki ile Kazan'ı istilâ etme siyasetine girişti. Kazan Hanlığı tahtında 2 yaşında Ötemiş Giray'ın bulunması Moskova Çarı İvan'a beklenen fırsatın geldiği intibaını verdi. Kazanı almak için harekete geçti.

IV. İvan 13 Şubat 1550 de Kazan önlerine geldi. Savaş ve kuşatma, Kazanlıların kahramanca savunmaları ve havaların kötü gitmesi üzerine durdu. 25 Şubat 1550 günü Ruslar geri çekildi. Süyüm-Bike bu savaşta bahadır bir erkek gibi hareket etti. Askerlerin önüne geçti, düşmanla omuz omuza savaştı. Kadın kılığında bir aslan heybeti taşıyan bu güzel hükümdarın savaşla yenilemeyeceğini anlayan Ruslar geri çekilmekle beraber başka yollar aramaya başladılar.

IV. İvan 1551 de tekrar Kazan'ı muhasara etti. Süyüm-Bike Kazan ve oğlu için büyük endişe duymaktaydı. Kazan'ın akıbetinin korkunçluğunu hissetmekte ve bu şehri kurtarmak için çareler aramaktaydı. Osmanlı Devletinden yardım istemiş ise de vaat edilen yardım gelmemiş yardım kağıt üzerinde kalmıştır. Süyüm-Bike'nin Osmanlılardan yardım için gönderdiği elçiler Ruslar tarafından tuzağa düşürülerek öldürüldüler. Artık Kazan'ın kurtuluş ümidi kalmamıştı. Kazan halkı barış istiyordu. Bunun üzerine Rus Çarına elçi gönderildi. İvan’ın barış şartları çok ağırdı. İvan;

1.Süyüm-Bike, oğlu ve maiyetinin kayıtsız şartsız Moskova’ya esir edilmek suretiyle teslimini,
2.Kazan’daki Rus esirlerinin serbest bırakılması,
3.”Taw Yağı”nda (İdil nehrinin sağ tarafında olan Kazan’a yakın bölgeler) Moskova’nın tanımasını istiyordu. Kazan beyleri büyük bir gaflet içinde bulunarak bu şartları kabul ettiler.

Süyüm-Bike'nin vatanını kurtarmak için yapamayacağı fedakârlık yoktu. Fakat bu karar onu çok üzdü. Son bir defa Safa Giray'ın mezarının başına giderek orada onunla helâlleşti. Bazı kaynaklar Süyüm-Bike'nin Safa Giray'ın mezarı başında ve ayrılırken şu sözleri söylediğini belirtir. "Kazan, ey kanlı, kaygulu şehir, başından tacın düştü. Şimdi kul oldun. Senin büyüklüğün mazide kaldı".

Süyüm-Bike 11 Ağustos 1551 de Kazan'dan ayrılıp 5 Eylül de Moskova'ya vasıl oldu. Bundan sonra vatan ve çocuğunun hasretini çekerek, cehennem hayatı yaşamaya başladı. Ruslar kendisine büyük işkenceler yaptı. Süyüm-Bike'nin esir edilişi gerçekte bir kadının esir olarak götürülüşü değil, bir millete esaret zincirinin vurulması demektir. Bunu Kazanlılar iş işten geçtikten sonra anlamışlardı. Kazan beyleri, yaptıkları büyük hatanın ne kadar kötü olduğunu kavradılar bunun üzerine Kazan'ı idare eden Rus sözcüsü olan Şahali Allahyar oğlunu başlarından uzaklaştırmışlar ve yerine Nogay Ordasından Yadigar Kasım oğlunu han yaparak Ruslara karşı son damla kanlarına kadar savaşacaklarına dair ant içmişlerdir.

IV.İvan Kazanlıların bu davranışına kızarak harekete geçti. 40 günlük muhasaradan sonra 2 Ekim 1552 de iç kaleye girmeye muvaffak oldu. Kazan'ın düşmesini duyan Süyüm-Bike can evinden vurulmuşa döndü. Gözyaşları seller gibi aktı, yıkılan yurdu için günlerce yas tuttu. Bütün fedakarlık ve kahramanlıklarına rağmen her şeyden üstün tuttuğu Kazan şehrini kurtaramamış olan bu büyük fakat bahtsız kadın vatan ve oğlu Ötemiş Giray'ın hasretine dayanamayıp çok geçmeden ölmüştür. Fakat nerede ne zaman öldüğü kesin bilinmemektedir. l554 yılında Kasım şehrinde vefat ettiği tahmin edilmektedir.

Ötemiş-Giray ise Moskova'ya gelir gelmez annesinden alınmış, zorla Hıristiyan yapılmış, kendisine vaftizlik töreni tertiplenmiş ve üstelik de adı Aleksandr olarak değiştirilmiştir. Kazan'ın bedbaht çocuk hükümdarı da bu işkencelere daha fazla dayanamamış ve 8 yaşında iken ölmüştür.

Kazanlıların başkentini kurtarmak için gösterdikleri kahramanlık ve Süyüm-Bike'nin fedakarlığı, Türk milleti için birlik ve varolmak için yapılan mücadelede ders alınacak gerçek bir örnektir. Vatan müdafaasında canlarını seve seve veren Kazan Türklerinin ve Kahraman Türk kadını Nogay kızı Süyüm-Bike Hatun'un ruhları sad olsun.


Serkan YAVUZ
NOGAY Üç Aylık Kültür ve Araştırma Dergisi Ocak-Şubat-Mart 2007
KAYNAKLAR
Abdullah Battal TAYMAS, Kazan Türkleri, Ankara-1966, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü.
Naile BİNARK, Tarihin meşhur kadınlarından Kazan Melikesi Süyüm-Bike, Türk Kültürü Dergisi,Yıl 6 Sayı 64 Sayfa 227-233
Gülçin ÇANDARLIOĞLU, Kazan Melikesi Süyüm-Bike, Hayat Mecmuası, İstanbul-1966 Sayı 8 Sayfa 89-91
Akdes Nimet KURAT, Türkiye ve İdil Boyu, Ankara-1966 s.74-75
A. Lebib KARAN, Süyümbike, Manzum Destan, İstanbul-1964 s.216
Sami NOGAY, Tarihin meşhur kadınlarından Kazan Melikesi Nogay Kızı Süyüm-Bike Hatun, Nogay Haber Bülteni, Yıl 1 Sayı 7-8-9, Sayfa 4-5




EY TUVGAN ELİM, TUVGAN ELİM, NOGAY







“Akşa Nenem” (Akça ninem) Necdet Özen (Roman)
Basında "Avrupa’da yayınlanan ilk Nogayca roman olma özelliği taşıyan" olarak geçmesi yanlıştır. Nogayca diye bir dil yoktur, Nogaylar Türkçe konuşurlar!-SB. (Hollanda'da yaşayan Nogay Türkleri)





YAHSI KÖRGENİN AYTAR, CEMAN BERGENİN AYTAR.
İYİ İNSAN GÖRDÜĞÜNÜ, FENA İNSAN VEFDİĞİNİ SÖYLER.
NOGAY ATASÖZÜ



the Nogais are Turkish people