28 Ocak 2015 Çarşamba

HATTİ SANATI ve KADİM TÜRK SEMBOLLERİ





Hititler'in imparatorluk dönemi güzel sanatlarında anıtsal bir yetenek görülür, fakat hiçbir yerde form-biçimlendirme yeteneği saptanamamıştır. Kimi yerde yalnızca oyun oynarcasına bir eğilim egemendir ve malzeme buna boyun eğmeyince hemen bir yana bırakılarak yeni bir taşa el atılmıştır; kimi yerde bitmiş ile yarı bitmiş, eski ile yeni birbirine karışmıştır. Yazı hiçbir zaman bir süsleme aracı olarak anlaşılmamış, aksine nerede yer elverişliyse oraya sokuşturuluvermiştir. Bu durum Yazılıkaya tapınak bölgesi için de geçerlidir; burada sadece "tanrıların tören alayında" bir biçimlendirme endişesinin sezildiği görülüyor. Fakat Yazılıkaya'nın özelliği yalnızca bir benzeri bulunmayışıdır, yoksa tipik hiçbir yanı yoktur. Normal haliyle Hitit sanatı belirgin, fakat hep kaba kalmış bir karakter gösterir (Önceleri Hurri, daha sonra da Asur etkisi de sürekli varlığını sürdürmüştür). Hiçbir zaman da bir "stil" oluşturamamıştır.

MÖ 2.binyılda bir Hitit İmparatorluğu vardır, ama bir "Hitit Kültürü yoktur". Hititlerin egemen halkının büyüklüğü çeşitli halkları "yönetmekte" ve onlara "hükmedebilmekte" kendini gösterir.

Hitit hayatının canlı resimlerini imparatorluk döneminin anıtlarında değil, bu dönemden çok sonraki Zincirli, Karkamış, Karatepe vs. gibi şehir krallıkların, yani MÖ 800-700 yıllarının yığınla kabartmalarında ve heykellerinde buluyoruz. Şimdiye kadar olduğu gibi bu "Neo-Hitit" resimleri, Hitit halkının özelliklerini yansıtan eserler diye asla gösteremeyiz. ... Bu resimler imparatorluğun göçüp gitmesinden 500 yıl sonraki bir zamana aittir. Hitit imparatorluğu MÖ 1800'den 1200'e kadar Küçükasya ve Önasya tarihine damgasını basmış başlı başına büyük bir devlettir. Hititlinin varalığı, Hititlinin niteliği ise ancak bu büyük devletin tanıklığından çıkarılabilir, döküntülerinden değil.

Wright ve Sayce'ın Hitit devleti hakkında "imparatorluk" terimini kullanmaları hiç de gelişigüzel değildir. Buna 20.yüzyılda "commonwealth" yani uluslar topluluğu denir.  Bu görüş açısıyla altıyüz yıllık Hitit egemenliğine bakarsak bir Hitit "tarihinden" sözetme imkanımız olmaz. Tarih, organik bir gelişmedir, manevi bir birliktir, biçim ve eda, form ve stil oluşturma çabasının evrimidir; aynı çağlarda Mısır ve Babil'de gördüğümüz gibi "kültür" ile özdeştir. Bütün bunları Hitit imparatorluğunda bulamıyoruz. Altıyüz yıl içinde onlarda bulduklarımız gerçi karakteristik ve değişiktir, ama organik bir evrimin izleri değildir.


MÖ 2.binyılın Hitit imparatorluğu, eski dünya tarihinde en şaşırtıcı ve en olağanüstü siyasal görüntüdür, ama kültürel bakımdan hiçbir önemi yoktur. 



C.W.Ceram
Tanrıların Vatanı Anadolu
Remzi Kitabevi, 1994





Hatti sanatı - MÖ.2300-2000
Dinsel tören sancağı - tunç
Alacahöyük
Anadolu Medeniyetler Müzesi

Anadolu'ya gelen Hititler (Nesiler) dil, din, kültür ve sanat
konularında Anadolu'nun yerlisi olan Hattilerden 
büyük ölçüde etkilenmişlerdir. 
Bu yüzden de dinsel sancaklarını Hattili ustalara yaptırmışlardır.




Hatti sanatı, dinsel tören sancağı,  tunç - MÖ.2100-2000
Alacahöyük
Anadolu Medeniyetler Müzesi




Hatti Sanatı , Altın testiden detay MÖ.2300-2000
Alacahöyük
Anadolu Medeniyetler Müzesi






Hitit Güneş Kursu olarak adlandırılsa,
HİTİT DEĞİL HATTİ

"Güneş Kursu, genellikle Hitit uygarlığına ait bir eser olarak kabul edilir ve çoğumuzda Ankara ve Anadolu çağrışımlarını uyandırır. Atatürk’ün emriyle 1935 yılında Alacahöyük’te başlayan kazılarla açığa çıkartılmıştır, Hitit öncesi döneminin yani Hatti döneminin bir eseri olduğu belirtilen Güneş Kursu, tunçtan yapılmış olup günümüzden yaklaşık 4250 sene önce 
dini merasimlerde kullanılmıştır.


Güneş Kursu’nu oluşturan yuvarlak, dünyayı ya da güneşi temsil etmektedir. Altta, iki adet boynuza benzer çıkıntının ne olduğu ise kesin olarak henüz bilinmemektedir. Üzerinde yer alan çıkıntılar ise doğanın çoğalmasını, üremeyi temsil etmektedir. Kuşlar da aynı şekilde yine doğanın çoğalmasını, doğadaki hürriyeti anlatmaktadır. Güneş Kursu’nun, Hititlerin Anadolu’ya gelmelerinden yaklaşık 300 sene önce yapıldığı ve Hatti kralları öldüğü zaman bunun gibi 4-5 sembolle birlikte gömüldükleri bilinmektedir." der Ankara Üniversitesi

Buraya ayrıca iki not düşmek istiyorum:
Boynuzlar Boğa'yı temsil eder. Boğa ve Tanrı eş görülür. Bizim Toros dediğimiz Tauros Dağları hem Boğa hem de Tanrı anlamındadır ki Tau Türkçedir (Dağ/İlah). (Tauros'taki -os eki Hellen dilinden kalmadır. Fırtına Tanrısı Tarhu'dan Tauros'a-Tarkan/Tarhan, ki Tar'ın açıklaması İlah/Tanrı olarak ta verilir. Ayrıca Taur'in Dağ İnsanları anlamına gelen Tau+Er'den türediğini söyler Mirfatih Zakiyev. daha detaylı bknz."Türklerin ve Tatarların Kökeni"ya da İngilizce link "Origin of Türks and Tatars".)

Kuşlarda Türk kültüründe "UÇMAĞI" temsil eder. Madem ölülerle gömülmüş o zaman mezardaki kişinin ruhu 
kuş olup UÇMAĞA vardığını belirtmektedir.

Anadolu'da bulunmuş ve MÖ.1800 öncesine ait buluntulara Hitit demekten vazgeçin, ve başkalarına mâl edip 
Atalarımızın mirasına ihanet etmeyin.
SB.






Hattuşai Kral II.Murşili'ye ait mühür baskısı - MÖ.1345-1315








Kazakistan 'da bir Boy Tamgası (Töre Boyu)





Ant ve Oz Tamgaları Köktürk Yazıtında






"At that time we must remember, there was hardly such a thing 
as a town in Anglo-Saxon England...." 
H.G.Wells