tuna etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tuna etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mart 2020 Cuma

Aryanlar - Türkler




Aryanlar tarihsel dilbilimin aksine Pers dilli halklardan değildi. Aksine, antik Çin kaynaklarının karşılaştırmalı bilimsel analizine göre, Aryan dili Türk dilli uluslara aitti. MÖ 2.binyılın ortalarında güneye yapılan göçü arkeolojik olarak izini sürebiliyoruz.

Soğd dil bilimci M.Iskhakov'a göre, eski Türk yazıtlarının çok sayıda sürümleri vardı. Eski Türk yazılı anıtları sadece Orhun ve Yenisey'de değil, aynı zamanda Güney Sibirya'da, Altay Dağlarında, Yakutia'da (Sakha), Obi ve İrtiş nehri havzasında, Moğolistan'dan Yedi-su, Talas ve Fergana vadisinde, Kaşkaderya vahasında, Kazakistan bozkırlarında, İtil/Volga ve Don nehri havzasında, Kuzey Kafkasya'da, Kuban nehir havzasına, Kırım'da, Moldova, Macaristan ve Bulgaristan'da da rastlanıyordu. Bu eski Türk yazılarının Tuna havzasına kadar yayılması, antik çağın Türk tarihinde, kültürel ve sosyopolitik alanını oluşturan geniş bir bölgeye tanıklık etmektedir.

Orta Çağ döneminde, Doğu Avrupa'daki Slavların güneye ilerlemesi ile bağlantılı olarak, Türk budunları arasında nispeten küçük bir boşluk oluşturmaktaydı. Ancak İtil/Volga bölgesinde, Kuzey Kafkasya'da, Kuzeybatı Hazar Denizi bölgesinde, Kırım ve Moldova'da Türk dilli halklar bugün dahi yaşamaktadır. Son binyılda Bulgarlar (Türkleri) bölgede hâkim olan dilin etkisiyle Slav dilli oldu. Altay dil ailesinden olan Macarlar ise bugüne dek Tuna kıyılarında yaşıyor (Macar dilinin Türkçe ile bağı yaygın olarak biliniyor, ama tartışılan bir sırdır (!)). Don-Kuban'da bulunan Türk dilli yazıtlarının tanınması ve bunların Türk uluslarına atfedilmesi kesinlikle şüphe uyandırmamaktadır. Bu açıdan dilbilimci A.M Scherbak'ın görüşü önemlidir; "Don havzasında - Novoçerkassk'tan Voronej'e kadar - bulunan Türkçe yazı örnekleri Peçeneklerle ilişkilendirilebilinir." (MS 750-900)

Eski Türk yazılı eserlerinin coğrafi alanını inceleyen Prof.M.İskakov, Türk yazısının bin kilometreye yayıldığı sonucuna vardı. Avrasya bozkırlarının vadi ve vahalarında birkaç yerel sürümlerinin ortaya çıkması sonucu coğrafi olarak Türk dilli uluslar sadece Altay dağlarının, Güney Sibirya ya da Doğu Türkistan topraklarıyla sınırlandırılamazdı. Çünkü bu yazılı anıtlar eski zamanlardan kalma Türkçe konuşan kabilelerin Orta Asya'nın tüm iç bölgelerinden, doğuda Yakutia'dan (Sakha) batıdaki Tuna'ya kadar ve Kıpçakların kuzey bozkırlarından güneydeki Turan'a (Tarım havzası, Seyhun-Ceyhun nehir havzası- Tibet'e kadar) kadar otokton, yani yerlisi olduğuna işaret ediyordu.

Ne yazık ki, tarih biliminde Türk dilli uluslar, bu bölgelerde "göçmen", "fatih" ya da "istilacı" olarak gösterilmektedir. Bu görüşün bilimsel bir temeli yoktur! Gerçekte 'göç', en ama en eski tarihlerde gerçekleşmişti. Örneğin Tunç Çağı döneminde eski çiftçilerin göçü verimli topraklara olan ihtiyaçla bağlantılıdır. Ayrıca göçebe kabileler de sığır (hayvancılık) yetiştirmek için meralara ihtiyaç duyar. Bununla birlikte, bu göçlerin yaşanmış olmasıyla da 'eski zamanlarda Orta Asya'da sadece İranî dilli kabileler yaşıyordu' olgusunu da kanıtlanamaz. Türk dilli uluslar bölgenin diğer halklarıyla birlikte yanyana yaşamıştır. Bu gerçek Tunç Çağı (MÖ 3200 – MÖ 1200) dönemi sonrası arkeolojik verilerle de kanıtlanmaktadır.

A.Askarov
Aryan Sorunu; Yeni Yaklaşımlar ve Görüşler
Arkeolojik ve Yazılı Kaynaklarda Özbekistan Tarihi, 
Taşkent, 2005



ENG:

Contrary to the historical linguistics, they were not the peoples of the Iranian languages; on the contrary, according to the comparative scientific analysis of the ancient Chinese sources, the Arian language belonged to the Türkic-lingual ethnos. Their migration to the south in the middle of the 2nd millennium BC is well traced on the archeological material.

According to the information of the Sogdiologist M.Iskhakov, the ancient Turkic writing had numerous local versions. The ancient Turkic written monuments are found not only in Orkhon and Yenisei, but also in the Southern Siberia, in Mountain Altai, in Yakutia (i.e. Sakha), in the Ob and Irtysh river basins, from Mongolia to the Jeti-su, in the Talas valley, in Fergana valley, in the Kashkadarya oasis, in Kazakhstan steppes, Itil/Volga basin, in the Don river basin, in the Northern Caucasus, in the Kuban river basin, in Crimea, in Moldova, in Hungary and Bulgaria. The spread of the ancient Turkic writing to the basin of Danube testifies about a wide arena where in antiquity formed the Türkic historical, cultural, and sociopolitical space.

During the  Middle Age period, in connection with the advance of the Slavs in the Eastern Europe to the south, in the chain of Türkic ethnos formed relatively small gap, but in the Itil/Volga area, in the Northern Caucasus, in the northwestern Caspian sea area, in Crimea and Moldova, the Türkic-lingual peoples live till now. In the last millennium Bulgars, under an influence of the prevailing surrounding language, became Slavic-lingual (see the linguistic and historical analysis of P. Tzvetkov “Origin Of Bulgarians”). The Magyars, who belong to the Altai linguistic family, till now live on the banks of Danube (The Türkic component of the Hungarian language is a widely known and argued secret). A recognition of the Don - Kuban complex of written monuments as a variation of the Türkic writing does not leave any doubts of its attribution to the Türkic ethnos. In this respect is important the opinion of a known linguist A.M Scherbak, who came to a conclusion that “significant number of the Türkic writing samples found in the basin of Don, from Novocherkassk to Voronej, can be attributed as belonging to Besenyos (Badjinaks)” (750 - 900 AD).

Professor M.Ishakov, after studying the geographical area of ancient Turkic written monuments, came to a conclusion that distribution of Türkic writing along the thousand kilometers, in the valleys and oases of the Eurasian steppes, and emerging of several its local variations, cannot be geographically restricted only to the territory of the Mountain Altai, Eastern Turkestan, and Southern Siberia, because the finds of written monuments point that the Türkic-lingual tribes from the most ancient times were autochthonous population in all inner part of the Central Asia, from Yakutia in the east to Danube in the west, and from the Kipchak northern steppes to the southern Turan (Iskhakov, 2003, pp. 7-12) (Iskhakov D.M. Southeast Tatarstan: Problem of study the ethnic history of the region in the XIV-XVII centuries. / Elmet - Almetievsk. 2003 ?).

Unfortunately, in the historical science settled an opinion that Türkic-lingual tribes came there as “immigrants”, “conquerors”, “invaders”. This view has no scientific base. In reality, the migration took place in the most ancient and ancient history of our peoples. For example, during Bronze Epoch the migration of the ancient farmers was connected with a need for fertile lands, and migration of the nomadic tribes was connected with acquiring pastures for cattle.

However, these migrations did not prove that since most ancient times in the Middle Asia lived only Iranian-lingual tribes. Simultaneously, in these territories side by side also lived Türkic-lingual tribes and peoples. This historical truth is well traced on an archeological material since an Bronze Epoch.

A.Askarov
The Aryan problem: new approaches and views
History of Uzbekistan in archeological and written sources
Tashkent 2005



Academician of the Uzbekistan Academy of Sciences Prof. A.Askarov addresses the controversial subject of the Arian phenomenon in conjunction with the Türkic history. The text is a double translation from the Uzbek to Russian, and then to English. Though some inaccuracies may result from incorrectly transmitted idiosyncrasies of the terms and grammar in the double translation, the gist of the matter and the logic of the arguments are loud and clear.
N.Kisamov



Türkçesi ; SB



28 Eylül 2016 Çarşamba

Atail - Atails - Ateus




Yunan kaynaklarında Ateus olarak geçen İskit liderinin adı aslında Ata-il, "Ülkenin Atası". Atatürk veya Atilla gibi örnekleri çok. Tuna ve Bug (Ukrayna) arası Geç Antik Dönem ve Ortaçağ boyunca Atil Kiji olarak anılırdı. Atilla adında da gördüğümüz ve daha sonra İtil'e dönüşen kelime... Bir kral, ya da göçebe konfederasyonun başı, görülüyor ki Yunanlılar için yabancı bir kavramdı ve kendi konseptleri içinde İskitleri tasvir ettiler. İskit kralı Ateus (Ατεας, Atheas) MÖ.5.-4.yy'da aşağı Bug ve aşağı Tuna boylarında güçlü bir İskit krallığı yaratmıştı. 339 yılında Makedon II.Filip (Büyük İskender'in babası) tarafından bir savaşta 90 yaşındayken öldürüldü. Ateus/Ateas/Atei (Ατεας, Atheas) Yunan dilinde bozulmuş ve sanki yeniden icat edilmiş. Çarpıtmanın kanıtı adında saklı. Çünkü onun adı Atail'tir.



ATAILΣ; Ata + IL + Σ = Tr. "Ata/Baba" + "Ülke" + Yunanca ek "Σ" (S), 
yani "Ülkenin Atası" anlamına gelir.

N.Kisamov / link




ATAİL - İLin ATAsı - İSKİT-TÜRK, MÖ.5.-4.yy



"Yabancı kaynaklar, Türkler'in "gerekli insan, at, vergi ve hayvan miktarını" hesaplarken üzerine çizikler (işaretler?) attıkları tahtalar kullandıklarından bahsetmektedirler. Yabancı ülkelere gönderilen Türk elçilerine de tezkereler verilirdi. Bizanslı tarihçi Menandros'un kaydına göre, 586 yılında Konstantinopolis'e, Justinos'un sarayına gelen Türk elçisi Maniah "İskit alfabesiyle" yazılmış bir mektup getirmişti." - (Türkün Üç Bin Yılı - S.G.Klyashtorny / T.İ.Sultanov)




*


"Mektubu taşıyan Maniakh yola çıktı. Çok sayıda yollardan geçti ve çok sayıda arazileri aştı, bulutlara erişen yüksek dağlardan, geniş ovalardan ve ormanlardan, bataklıklardan ve nehirlerden geçti. Daha sonra Kafkasları geçti ve nihayet Bizans'a ulaştı. Saraya girip İmparatorun karşısına gelince, her şeyi dostane ilişkiler kurallarına göre yaptı. Mektubu ve hediyeleri bunları almak için kendisine gönderilen kişilere verdi ve zahmetli yolculuğunun boşa çıkmamasını istedi. İmparator İskit dilinde (Gök-Türkçe) yazılmış mektubu bir tercüman aracılığıyla okuyunca, oldukça istekli bir biçimde elçiyi huzuruna kabul etti." - (Bizans Kaynaklarında Türkler (Menandros'un Fragmanları) - İsmail Mangaltepe)




*


"Gök Türk elçileri ellerinde bir Türkçe (İskitçe) mektupla vardıkları İstanbul’da çok iyi karşılandılar. Bizans’a ilk defa bilinmeyen bir ülkeden elçi geliyordu." - (Kök Tengri’nin Çocukları - Ahmet Taşağıl)




*


"Pavlador bölgesinde Bobrovoye köyü yakınlarında yapılan arkeolojik kazılar sonucunda bir kurganda Saka dönemine, MÖ V-IV. yüzyıllara tarihlendirilen runik yazı ele geçirilmiştir. Bir altın gem kayışı üzerinde tutturulmuş kemik nazarlık bir karaca şeklinde oyulmuş ve bunda sağdan sola “beyaz maral” yazısı okunabilmiştir. Nazarlık üzerindeki runik yazının Türkçe konuşan Sakaların yazı sistemi olduğu belirlenebilmiştir. Bu yazı, runik yazının Güney Sibirya ve Kazakistan’daki atlı kavimler arasında, ancak çok geç çıktığı yolundaki önce ortaya atılan görüşün belirgin bir biçimde yanlışlığını ortaya koymuştur.


Buradan ele geçirilen metinlerin dilinin de Türkçe ile bağlantılı olması ve Sakalara ait olduğunun belirlenmesi, onların çivi yazısını öğrendikleri ve kullandıklarını göstermektedir. Esik Kurganı’ndan bulunan küçük bir çanağa yazılmış olan yazının da runik yazı olduğu ve daha sonraki Göktürk yazısının öncüsü olduğu kabul edilmektedir. Orhun-Yenisey yazısının prototipi olduğu da kabul edilmiştir." - (Prof.Dr.İlhami Durmuş)

NOT: Doğu Roma (Bizans) kaynaklarında geçen "Sizabulus / Stembis Dizaboulos" İstemi Kağan'dır.




*



2600-year-old Issyk Inscription. Two lines of Saka inscription
that changed view on the history of the Türkic people

Issyk Inscription-Z.H. Hasanov







ATAIL - FATHER OF THE COUNTRY - SCYTHIAN-TURKS 5th-4th c BC



Scythian leader, called in the Greek sources Ateus. His name was Ata-il, "Father of the country", another popular Türkic construct best illustrated by the "Father of the Türks" Atatürk, his predecessor Atilla, with many other examples to spare. Incidentally, the Scythian land in between the Danube and the Buh in Late Antique and through the Middle Ages was called Atil Kiji , with a literal meaning the father-land of the people. A king, or actually a head of the nomadic confederation, a concept apparently foreign to the Greeks, who depicted the Scythians with their own concept of a hereditary ruler, of the Atil Kiji land or state would appropriately carry a title-name Atil.


Ateus (Ατεας, Atheas) - Scythian king, who at the turn of the 4th-5th cc. BC created a strong Scythian kingdom in the lower Bug/Buh and lower Danube area. In 339, at age 90, he was killed in a battle with Philip II of Macedon (father of Alexander the Great). The name Ateus/Ateas/Atei (Ατεας, Atheas) is a Greek distortion, manifestant of other distortions that historians and linguists take for academic-level spelling and even try to perfect by using all kinds of convoluted diacritics, like Áţĥėãš, akin to showing mm at a distance eyeballed at about 2 days of travel. We know how Atails - not Atheas - coined his name:


ATAILΣ, an obvious Ata + Il + Σ = Tr. "Father" + "Land, Country, Nation" + Greek affix "Σ", a compound used over and over through the millennia, in all kinds of combinations that start with Ata or include Il, Ata-Türk and El-Terish Kagan are most familiar). 

N.Kisamov / link / link








an other article


It is fairly obvious that ΑΔΑ (ADA) of ΑΔΑΙΟΣ/ΑΔΑΙΟΥ is the same as the ATA of ATAILS, in both cases denoting the Turkic “Father (of the nation, country)”. Thracians (or Thraco-Phrygians), whose language was contemporaneous with the Greek and Scythian of the time till about 7th c., may have used a Turkic title Ata “Father (of the nation, country)”, similar like Basileus (** SB) was used for “King” by the Byzantine's neighbors. Otherwise, ΑΔΑ (like ATA), is a Turkic word used by the Scythians and Thracians (or Thraco-Phrygians) for their native titles.

ΗΡΑΚΛΕΙΑ (Eraclea ) is named after Herakles, an alternative forms of the name Hercules, Turkic (H)Er + KUL for “Man” + “Lake, Body of Water” that was used for “Great”, to signify the enormity of greatness, Cf. Kul-Tegin, lit. “Lake, Body of Water” Prince, Kul-Oba “Lake Habitat (dwelling, settlement)”, etc. The three terms in coin legends stand for four Turkic words....

В.А. Анохин (Киев) 
МОНЕТЫ СКИФСКОГО ЦАРЯ АТЕЯ
Coins Of Scythian King ATAIL (Gr. ATEAS) more





"Helenler"in sözlüğüne Basileus olarak giren Türkçe kelime:
"Basil / "Barsil": "Bas"/"Baş" (kafa) + "il" / "el" ("kabile", "halk": "Baş kabile" anlamına gelmektedir "
K.Laypanov, İ.Miziyev - Türk Halklarının Kökeni


(**) Basileus is also Turkish of etymology -  
BASHİL (BAŞİL), means "Head of the Land"
SB


"... Hellenistic rulers in the Orient were always designated in official documents simply as Basileus, without any mention of the people over whom they held sway. They were designated as kings over land and not over people.... Philip II and his predecessors did not use the royal title. Even Alexander at first called himself not Basileus Alexandros, but Alexandros Philippou (son of Philip). Alexander's successors were designated merely Basileus or Basileus Makedonon..."

The Hasmoneans: Ideology, Archaeology, Identity by Regev Eyal









Bizantium historic Menander Protector (V-VI): 
"The Turks, in antiquity called Sakas" - (XIX fragment)...

Scythians = Turks.
Scythian-Turkish Tashbaba 
(represents the leader with his oath cup)







ilgili:




ATA
ATATÜRK - TÜRKİYE