ak maral etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ak maral etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Aralık 2024 Perşembe

Words of the Ancestors

 


Altay Amanjolov "Ataların Sözleri"(1982) "Words of the Ancestors"

Аманжолов А. С. (Altay Sarsenuly Amanzholov), Kazakh Turcologist

After all these researches, we can mainly focus on the following questions: ‘In which epoch did the Old Turkic script appear?’ and ’How long did this writing tradition last? To what extent are the recent assumptions that the emergence of the Turkish alphabet dates back to the V century correct? In the last twenty years, written evidence has been found that can give a complete answer to all these questions.

F.K. Arslanova, one of the archaeologists who decided to solve the mystery of the ancient kurgans on the left bank of the Irtysh River, started excavation work in 1960. In the course of research on the whole set of signs and insignia of the kurgans found near the village of Bobrovoye in Pavlodar region, which all archaeologists are talking about, he took the kurgans back to the Saka period, to the V and IV centuries BC. In it were found various artefacts, the remains of the hero, his horse and a bone amulet attached to the horse's girth. The bone amulet was carved in the shape of a roe deer (maral). From right to left it reads as follows : 

AK MARAL ["Ақ сықын" — "Ақ марал"; "Ak sikyn" - "Ak geyik (White Deer)"]

The runic inscription on the amulet shows that the writing of the distant ancestors of the nomadic tribes speaking Old Turkic was the writing system of the Sakas. This inscription clearly proves the incorrectness of the previous estimate that the runic script appeared among nomadic tribes in Southern Siberia and Kazakhstan only in the fifth century, and furthermore, it shows that this alphabetic script was in use a thousand years before this date. In 1970, at the foot of the mountains around the Ili river, near the city of Esik, a voluminous kurgan [#Issyk] dating back to the Saka period (V.-IV centuries BC) was excavated. One of the excavators was K.A. Agishev. The #kurgan contained a headdress of a warrior dressed in gold, a golden dagger and a machete, several plates and a small silver bowl with some incomprehensible cryptic figures resembling runic writing. Twenty-six runic symbols were engraved on the outer surface of the small silver bowl in two rows. 

The first row of signs on the silver bowl resembles the Old Turkic runic signs, while the second row resembles the alphabet signs of the Mediterranean region (especially the Ancient Greek and Aramaic letters). In the Old Turkic language, we have written this inscription from right to left; 

‘Brother, you can have a heart! Strangers can obey! Even the food can be plentiful!’. [‘Аға, саған (бұл) ошақ! Бөтен (жат ел адамы) тізеңді бүк! Халықта азық-түлік (мол болғай!)!’"Brother, (this) is a hearth for you! Kneel to a stranger (foreigner)! Let the people have food (abundance!)!"]

This Old Turkish inscription from the #Saka period firstly shows that when a person opens up to the outside world and life, he will need various items; secondly, it shows the determination of the people to overcome enemies; thirdly, it expresses the desire of a people who strive for success and happiness.

The great value of this writing is the following: It proves concretely that the language of the Saka tribes who settled in the territory of Kazakhstan in ancient times was the Old Turkic language. Moreover, it proves that the traditional view that the first nomads on the territory of #Kazakhstan did not have any form of writing is unfounded; it also demonstrates the fact that 2500 years ago the Turkic-speaking tribes knew and widely used alphabetic writing.

As a result, it is an indisputable fact that the Old #Turkic runic script comes from the same source as the script of our distant ancestors and has been used for 1500 years.

(İNG.çeviri SB)

***

Bütün bu araştırmalardan sonr, ağırlıklı olarak şu sorular üzerinde durabiliriz: "Eski Türk yazısı hangi çağda ortaya çıkmıştır?" ve "Bu yazı geleneğinin ömrü ne kadar sürmüştür?. Türk Alfabesinin ortaya çıkışının V.yüzyıl olduğunu belirten, son zamanlara değin söylenmiş olan varsayımlar gerçekte ne derece doğrudur? Son yirmi yılda bütün bu sorulara tam bir cevap verebilecek yazılı bir kanıt bulundu.

İrtiş nehrinin sol yakasında yer alan eski kurganların gizemini çözmeye karar veren arkeologlardan biri olan F.K. Arslanova, 1960 yılında kazı çalışmalarına başladı. Bütün arkeologların üzerinde konuştuğu Pavlodar bölgesindeki Bobrovoye köyü yakınlarında bulunan kurganların işaret ve nişanlarının bütünü üzerinde yapılan araştırmalar sırasında o, kurganı tâ Saka dönemine, MÖ V. ve IV. yüzyıllara götürdü. İçinde, ait olduğu çağın gizemini taşıyan elyapısı değişik maddeler, kahramandan arta kalan eşyalar, atı ve atının gem kayışı üstüne tutturulmuş kemik bir nazarlık bulunmuştur. Kemik nazarlık bir karaca (maral) şeklinde oyulmuştur. Bunu sağdan sola doğru şu şekilde okuruz : 

AK MARAL ["Ақ сықын" — "Ақ марал"; "Ak sikyn" - "Beyaz geyik"]

Nazarlık üzerindeki runik yazı, Eski Türkçe konuşan göçebe kavimlerin uzak atalarının yazısının, Sakaların yazı sistemi olduğunu gösterir. Bu yazı, runik yazının Güney Sibirya ve Kazakistan'daki göçebe kavimler arasında, ancak beşinci yüzyılda ortaya çıktığı yolundaki önceki tahminin yanlışlığını açık olarak ispatlar, dahası bu alfebetik yazının bu tarihten bin yıl önce kullanımda olduğunu gösterir. 1970'te, İli nehri çevresindeki dağların eteğinde, Esik kenti yakınlarında yer alan, Saka dönemine kadar uzanan (MÖ V.-IV. yüzyıllarda) hacimli bir kurgan kazıldı. Kazı işini yönetenlerden birisi de K.A. Agışev'ti. Kurgan'ın içinde altın giysili bir savaşçıdan arta kalan bir başlık, altın bir hançer ile pala, çeşitli tabaklar ve üzerinde runik yazıyı andıran anlaşılmaz bir takım şifreli şekillerin bulunduğu küçük gümüş bir tas bulunmuştur. Küçük gümüş tasın dış yüzeyine işlenmiş olan yirmi altı tane runiğimsi sembol, iki sıra halinde yazılmıştır. Gümüş tasın üzerinde yer alan ilk sıradaki işaretler, Eski Türk runik işaretlerini andırmakta, ikincilerse Akdeniz bölgesindeki (özellikle de Eski Yunan ve Arami harflerine) alfabe işaretlerine benzemektedirler. Eski Türk diliyle biz bu yazıyı sağdan sola olarak, 

"Kardeş, bir kalbe sahip olabilirsin! Yabancılar itaat edebilir! Hattâ ki erzak bereketli olabilir!", diye çevirebiliriz. ["Аға, саған (бұл) ошақ! Бөтен (жат ел адамы) тізеңді бүк! Халықта азық-түлік (мол болғай!)!""Kardeşim, (bu) sana bir ocak! Bir yabancıya (yabancıya) diz çök! Halkın yiyeceği (bolluğu!) olsun!"]

Saka döneminden kalma bu Eski Türkçe yazı ilk olarak, bir insanın dış dünyaya ve yaşama açıldığı zaman çeşitli eşyalara ihtiyaç duyacağını; ikinci olarak, halkın düşmanların hakkından gelinmesi konusundaki kararlılığını gösterir; üçüncü olarak da başarı ve mutluluk için çabalamış olan bir halkın isteğini anlatır.

Bu yazının büyük değeri şudur: Eski çağlarda Kazakistan arazisinde yerleşmiş olan Saka kavimlerinin dilinin Eski Türk dili olduğunu somut olarak kanıtlamaktadır. Dahası Kazakistan topraklarındaki ilk göçebelerin hiçbir yazı türüne sahip olmadıkları şeklindeki geleneksel görüşün temelsiz olduğunu da kanıtlar; ayrıca 2500 yıl önce Türkçe konuşan kavimlerin alfabetik yazıyı bildiği ve yaygın şekilde kullandığı gerçeğini ortaya koyar.

Sonuç olarak, Eski Türk runik yazısının uzak atalarımızın yazısıyla aynı kaynaktan geldiği ve 1500 yıldan beri kullanıldığı su götürmez bir gerçektir.

Altay Amanjolov "Ataların Sözleri"(1982) "Words of the Ancestors"

[TR çeviri Mehmet Ölmez, Erdem Dergisi, cilt 5, sayı 15, Eylül 1989,sayfa 797-802]


#Turkish #Scythians #Sacae #Turks


























27 Ocak 2016 Çarşamba

Türk alfabesinin tarihi V. asırda meydana geldiği tahmini, doğru mudur?
















İrtiş Irmağının yakınlarındaki eski mezarın özelliklerini açıklamaya çalışan arkeologlardan F. H. Arslanova, 1960 yılında kazı başlatmıştı. Pavlodar vilayeti Bobrovoye köyü etrafındaki mezarın özelliklerini araşdırdıktan sonra arkeologların hepsi de bu mezarın İ.Ö. V-IV. yüzyıla, yani “Sakalar” çağına ait olduğunu tespit etdiler. Mezarlarda, tarihi dönemlerin sırrını içinde saklayan çeşitli eşyalar, asker naaşları ve silahları ile koşun takımlarındaki ceylan derisine oyulmuş bir kemik nazarlık bulundu. Onu biz ak sıkın “beyaz ceylan” diye sağdan sola doğru okuduk. [Ak-Maral - SB]


Nazarlıktaki runik yazı, eski göçebe Türk boylarından Sakaların alfabe yazısı olduğunu gösteriyor. Bu yazı “Güney Sibirya ile Kazakistan´da yaşamış göçebe boylarda runik alfabe ancak V. yüzyılda meydana geldi.” şeklindeki eski bilginin şüpheli olduğunu ve alfabe yazısının ondan bin yıl önce kullanıldığını ispatlamaktadır.


1970 yılında İli yöresinin dağ eteklerindeki “Esik” şehri etrafında Saka devrine ait (İ.Ö. VI-V. yüzyıllarda) büyük bir mezar kazıldı. Bu kazı K. A. Akışev başkanlığında yapılmıştır. Mezarın içinden altınla sarılmış askerin cesedi, çeşitli kapkacaklar ve üzerinde runik yazıyla yazılmış bir metin yer alan gümüş kase bulundu...


Eski Türk dilinde yazılmış bu yazıyı biz şöyle okuduk: aga, saňa oçug!, bez çök!, bukun içre(r?)açug!. “Ağabey, sana (bu) ocak! Yabancı (yabancı insan), dizini bük! Halkın yiyeceği (çok olsun)!”


Saka devrindeki bu eski Türk yazısı, öbür dünyada da hayat olduğu inancını ve düşmanları yenme isteğini bildirmektedir. Bu yazının çok önemli bir tarafı da, eskiden Kazakistan topraklarında yaşayan Saka boylarının dilinin, eski Türkçe oludğunu ispatlamasıdır. Bununla birlikte “Kazakistan topraklarında yaşayan ilk göçebe halkların yazısı olmamıştır.” şeklinde alışılagelen fikrin doğru olmadığını, bundan 2500 yıl önce de Türk halklarının alfabe yazısını bildiğini ve bundan geniş bir şekilde istifade ettiklerini göstermektedir.


Sonuç olarak eski Türk runik yazısı atalarımızın 1500 yıl boyunca kullandıkları, Türklerin kendilerine özgü bir yazısıdır. Bu alfabenin bu kadar uzun süre kullanıldığını (İ.Ö. V. - İ.S. X. yüzyıl) elimizde bulunan kaynaklar ispatlamaktadır. (1)



Begmyrat Gerey
Büyük “Part” Türk Devletini Kuran Atalarımız (M.Ö. 247-M.S. 224) / PDF
(1) Altay S. Amanjolov, Türk Fililojisi ve Yazı Tarihi, İstanbul-2006, s.35-39






Scythians/Sacae - the ancestors of the Turkic-speaking peoples. 

Back in 1960, during the excavation of the Saka burials of the 5th - 4th centuries. BC. on the bank of the Irtysh, the famous archaeologist F. Arslanov discovered an ancient amulet in the form of a deer-maral head. The symbol of white deer named "Aқ Maral" ("White Maral (=Deer)") was known among the nomadic Kazakhs of the beginning of the 20th century. and preserved in modern Turks of the Altai Mountains. On one side of the Saka "Irtysh" amulet found by archeologists there was a record in the purest Turkic language - "Aқ sasyin" ("White Deer (=Maral").[New materials of VII-VI centuries BC. from East Kazakhstan. Soviet archeology, 1971, No. 1]

On a bone plaque depicting a flying deer from the barrow of the 5th-4th cc. BC. in the valley of the river. The Irtysh discovered and read the ancient Turkic (Proto-Turkic) runic inscription "White Deer". This sacral inscription, apparently, was dedicated to the symbol of the Scythians of Central Asia. This inscription is one of the two* earliest documented inscriptions in the history of the Turkic runic alphabet. [Western Turkic Khaganate. Atlas. / - Astana: "Service Press", 2013 - c.429] * The other one is the "Issyk (Esik) inscription" - SB









"Yabancı kaynaklar, Türkler'in "gerekli insan, at, vergi ve hayvan miktarını" hesaplarken üzerine çizikler (işaretler?) attıkları tahtalar kullandıklarından bahsetmektedirler. Yabancı ülkelere gönderilen Türk elçilerine de tezkereler verilirdi. Bizanslı tarihçi Menandros'un kaydına göre, 586 yılında Konstantinopolis'e, Justinos'un sarayına gelen Türk elçisi Maniah "İskit alfabesiyle" yazılmış bir mektup getirmişti."


Türkün Üç Bin Yılı - S.G.Klyashtorny / T.İ.Sultanov
Selenge yayınları,2013






"Mektubu taşıyan Maniakh yola çıktı. Çok sayıda yollardan geçti ve çok sayıda arazileri aştı, bulutlara erişen yüksek dağlardan, geniş ovalardan ve ormanlardan, bataklıklardan ve nehirlerden geçti. Daha sonra Kafkasları geçti ve nihayet Bizans'a ulaştı. Saraya girip İmparatorun karşısına gelince, her şeyi dostane ilişkiler kurallarına göre yaptı. Mektubu ve hediyeleri bunları almak için kendisine gönderilen kişilere verdi ve zahmetli yolculuğunun boşa çıkmamasını istedi.

İmparator İskit dilinde (Gök-Türkçe) yazılmış mektubu bir tercüman aracılığıyla okuyunca, oldukça istekli bir biçimde elçiyi huzuruna kabul etti."

Bizans Kaynaklarında Türkler (Menandros'un Fragmanları) - İsmail Mangaltepe






"Gök Türk elçileri ellerinde bir Türkçe (İskitçe) mektupla vardıkları İstanbul’da çok iyi karşılandılar. Bizans’a ilk defa bilinmeyen bir ülkeden elçi geliyordu."

Kök Tengri’nin Çocukları - Ahmet Taşağıl





"Pavlador bölgesinde Bobrovoye köyü yakınlarında yapılan arkeolojik kazılar sonucunda bir kurganda Saka dönemine, MÖ V-IV. yüzyıllara tarihlendirilen runik yazı ele geçirilmiştir. Bir altın gem kayışı üzerinde tutturulmuş kemik nazarlık bir karaca şeklinde oyulmuş ve bunda sağdan sola “beyaz maral” yazısı okunabilmiştir. Nazarlık üzerindeki runik yazının Türkçe konuşan Sakaların yazı sistemi olduğu belirlenebilmiştir. Bu yazı, runik yazının Güney Sibirya ve Kazakistan’daki atlı kavimler arasında, ancak çok geç çıktığı yolundaki önce ortaya atılan görüşün belirgin bir biçimde yanlışlığını ortaya koymuştur.

Buradan ele geçirilen metinlerin dilinin de Türkçe ile bağlantılı olması ve Sakalara ait olduğunun belirlenmesi, onların çivi yazısını öğrendikleri ve kullandıklarını göstermektedir. Esik Kurganı’ndan bulunan küçük bir çanağa yazılmış olan yazının da runik yazı olduğu ve daha sonraki Göktürk yazısının öncüsü olduğu kabul edilmektedir. Orhun-Yenisey yazısının prototipi olduğu da kabul edilmiştir."


Prof.Dr.İlhami Durmuş




* Bu arada, Doğu Roma (Bizans) kaynaklarında geçen "Sizabulus /Stembis Dizaboulos" İstemi Kağan'dır.






Araştırmaları arasında Atatürk'ü en çok etkileyen Sırp asıllı olup Viyana Üniversitesinde Doğu dilleri üzerine doktora yapmış olan Dr.Phil Herman F.Kvergic'in 1935 yılı Ocak ayında hazırlayıp Atatürk'e gönderdiği La Psycologie de quelques elements des Langues Turques (Türk dillerindeki bazı öğelerin psikolojisi) adlı 41 sayfalık basılmamış tezidir. Bu tezin dayandığı ana görüş : Türkçe, yeryüzüdeki ilk dildir; sonradan oluşan dillerdeki sözcüklerin çoğu bu dilden türetilmiştir.

"Yazılı belgesi 6. yüzyıldan aşağı inmeyen bir milletin dili hakkında 5.000 yıllık hüküm veremezsiniz"...demeleri anlamsız iken, yazılı belgesinin de çok daha geriye gittiği bir gerçektir... SB /link












THE GREAT HERITAGE OF NOMADS
КӨШПЕЛІЛЕРДІҢ ҰЛЫ МҰРАСЫ
ВЕЛИКОЕ НАСЛЕДИЕ НО МАДОВ

New Interpretation of the Issyk Epigraphs - Elshad Alili


The Issyk epigraphs draw special attention of many scientists all over the world, since they could reveal an interesting story about cultural roots of ancient Turks in Central Asia. The existence of the written language back then that belonged to our common ancestors was proved by various runic monuments discovered in the region. Elshad Alili, an Azerbaijani historian and researcher of ancient Turkic onomatology and toponymy, is one of the scholars who presented a new interpretation of the Issyk epigraphs based on the previous findings made by Altay Amanzholov, great Kazakhstani archeologist. 


In this regard, he paid special attention to phonetic misinterpretation of the texts and suggested his own version of transcription. The result of his interpretation differs from earlier versions and proves a historic fact, that Scythians had Turkic origin. 


Alili asserts that general bulk of Saka tribes used Turkic language and confirms theory about existence of Turkic runic language in V-VI B.C. Alili states, that this language is of authentic origin and every runic symbol has its own ideographic expression. Almost every word on the Issyk cup is present in the vocabulary of ancient Turkic language and only one word corresponds to Middle Turkic period; in addition, sentences correspond to grammatical system of ancient Turkic language. In the light of translation made by Alili, ideas about purposes of using Issyk silver cup by ancient people gain new prospects.


Elshad Alili (Elşad Alili): Historian, candidate for a degree in the Institute of Human Rights of Azerbaijan, National Academy of Sciences. Participant of the ‘Azer Globe’ Institute projects. Main occupation: researches in the field of Turkic languages.

International populer scientific historical magazine,
Kazakhstan,2014 (Eng. and Russ. lang.page 53) PDF













"The oldest inscription in Türkic alphabet, the Issyk Inscription, written on a flat silver drinking cup, was found in 1970 in a royal tomb located within Balykchy ( Issyk), a town in Kyrgyzstan near Lake Issyk, and was dated by 5-th c. BC.  In the tomb was a body of a man dressed from head to toe in magnificent attire, the clothes, jacket, pants, socks, and boots all had a total of 4,800 attached pieces of pure gold, greatest ever found in a tomb except Pharaoh Tutankhamen. 


The top of cone-shaped crown covering ears and neck carried golden arrows emblem. A sword on the belt right side and a knife on the left were in sheaths. Beautiful relief ornaments of animal art decorated shields, belt and front of the hat. Radiocarbon tests determined the age of the finds as belonging to the fifth century B.C. What was the world in the 5-th century BC? 


We have archeological discoveries, where dating is almost always somewhat speculative, and reconstructions of the ancient Greek maps, and the views of the Mesopotamian and Chinese records. From the Mesopotamian, Chinese, and Greek texts, from the archeological discoveries of the kurgans, from the written monuments, we get a glimpse of the nomadic nations of the Central Asia in the 5-th c. BC. The various interpretations of the graphics and contents of the inscription witness the paucity of the finds and the potential for the studies."


Proto-Türkic rune-like inscription on silver cup (Issyk Inscription)
A.S. AMANJOLOV - HISTORY OF ANCIENT TÜRKIC SCRIPT/link
Almaty, "Mektep", 2003















Bugünkü Pakistan’da, eski yerleşim şehri Harappa’da bulunan yaklaşık 5500 yıllık (İ. Ö.3500) Runik yazı. Okuma önerisi M.Turgay Kürüm-link







“Pek çok tarih bilimcisi; insanların yaşadığı olayları, yazının bulunması ile kayda alındığını düşünerek tarihî çağları yazının bulunuşu ile başlatmak hatasına düşmüş veya kasıtlı olarak böyle bir yola gitmiştir. Hâlbuki insanoğlu, yaşadığı olayları, petroglifler vasıtasıyla kayalar üzerine nakşetmiştir. Tarih bilimcilerin bu gerçeği neden görmezden geldiği veya göremediği gerçekten merak konusudur. Petrogliflerden sonraki aşama, ideogram (doğrudan doğruya fikri ifade eden işaret, varlıkların sembolize edildiği ya da bir düşüncenin anlatıldığı çizim)’dır. Daha gelişmiş ve düzenlenmiş biçimi ise piktogram (resimyazı)’dır. Piktogram’dan sonraki aşama damga dönemidir. Damgadan dile doğru giden yol, hece, yarı hece ve harf şeklinde gelişmiştir. Orhun Yazıtları, bu aşamaların en son noktasıdır. Öğretim yazı yazma ve yazılanları okuma ile başlatıldığına göre Türklerde bir öğretimin varlığı göz ardı edilmemelidir. Türklerin, Çinliler gibi klasik anlamda tarihî bir arşivi olmamıştır. Bu yüzden tarihî hafızası zayıf olarak değerlendirilmiştir. Hâlbuki Türkler, ulaşabildiği her coğrafyaya tarihini, düşüncelerini, yaşayış tarzlarını, inançlarını kayalar üzerine kazımıştır. Kaya üzerine çizilen resim, figür ve yazılar incelendiğinde sosyal ve fen bilimlerinin pek çok alanında binlerce yıl geriye gidilebilmektedir” - Prof.Dr.Necati Demir, 2009






Üzerindeki yazı karakterleri bariz olduğu için ilk yazıt sayılan Ulug kem Sülyek Yazıtı yazı geleneğimiz açısından önemlidir. Yenisey’in kollarından biri olan Uluğ Kem’in geçtiği vadilerden biri olan Sülyek’te bulunmuştur (Tuva/Altaylar) (Orkun, 1994, 467,468). M.Ö. 8000’e ait olduğu iddia edilmektedir. Tarihlerde netlik olmasa bile Türklerin bir yazı geleneğinin varlığı Orhun yazıtlarından asırlarca öncesine dayandığı kesindir.


ORTAÇAĞ’DA TÜRKLERDE BİLGİNİN VARLIĞI
THE EXISTENCE OF KNOWLEDGE IN TURKS IN THE MIDDLE AGES
Yrd.Doç.Dr.Mehmet Özmenli
İnternational Journal of Social Sicence-vol 5,2012 / PDF







„Dzsebemben sok kücsük elma vár.” - Macarca (Hungarian)
(A zsebemben sok kicsike alma van)
„Cebimde çok küçük elma var” - Türkçe (Turkish)
______

Relatives of us is not only a common linguistic and cultural, anthropological identity but also showing a Turkish-Scythian peoples, whose official acknowledgment and recognition of the Hungarian side is still awaited.

Rokonaink pedig a velünk nemcsak közös nyelvi, és kulturális, hanem embertani azonosságokat is felmutató török-szkíta népek, melynek magyar részről való hivatalos beismerése és elismerése még mindig várat magára.


or   Jumurdzsák” in Hungarian and  Yumurcak” in Turkish
means on both side „Naughty little kid




"Latince çekim sistemi sadece Türkçe ile izah olunabilir."

Olcas Süleymanov, Aziya, s.207




"Latince kelime hazneniz iyi ise, cümleyi Türkçe düşündüğünüzde 
birçok İtalyan ve Fransızdan daha doğru Latince yazabilirsiniz."








Türkçe ile Sumerce arasındaki bağdan şunu kesinlikle söyleyebiliriz:
Türkler en az MÖ 3500’lerden beri Anadolu'nun doğusundadır, 
yani en az 5500 yıldır Türkler buralarda yaşamaktadır;
Türkçenin ise bu bölgede batı ve doğu olarak ikiye ayrılarak dağılmış olması da bir gerçektir. 
Bu da dilimizi en az 6000-5000 yıllık yapar.
Edebiyat yapmak için dilinin 'zengin' olması gerekir...
İşte 'Bilge'ler onu da yapmışlar... 


ilgili