14 Aralık 2020 Pazartesi

Luviler Abartılmaktadır...

 

MÖ 13.yy'a tarihlendirilen Mira mührü üzerindeki yazıtta "Tarkasnawa, king of Mira (Mira Kralı Tarkas-nawa)" yazar.
Bu sözcük Luvice ise, niye Hint-Avrupalılar "Tarkas - Tark(As) - Tarku/Tarqu - Tarkan" kelimelerini/adlarını kullanmıyor da, Türk dünyası kullanıyor?
Israrla sormak gerek.
Peki ya Troy VIIb2'de bulunan o Turova mührüne ne demeli?
Tek bir mühür ile Turovalılar "Luvi dilli" ilan edilebilinir mi? Turova'da ikamet eden İç Anadolulu bir çift olamaz mı?
Tüccar, elçi, danışman olamaz mı? Üstelik, yazıt tam manasıyla da çözülemedi!



Prof.Dr. Ahmet Ünal "Hititler" kitabından


" Arzawa'da.... Birkaç kaya kabartması, tek tük hiyeroglif yazıt, mühürler ve bazı seramik parçaları dışında bir Hitit veya araştırmalarda pek abartılan Luwi varlığının izleri de pek zayıftır."

"Eğer Hitit Kanunlarında karşımıza çıkan değişik yazılış biçimi gerçeği yansıtıyor ise, Eski Hitit Çağında Hititler Arzawa'ya Luwiya Ülkesi diyorlardı, keza kanunların Eski Hititçe nüshasında (A), Arzawa yerine Luwiya denmektedir. Söz konusu 19.maddede herhangi bir Luwilinin Hattuşa'dan bir erkek veya kadını çalarak Arzawa'ya götürmesi konu edilmektedir. Burada Kanunların bir başka nüshasının Arzawa yerine Luwi yazması, herhalde insan hırsızlığı yapan kişinin Luwili olması dolayısıyla bir "dil sürçmesi" olarak kabul edilebilir; böylece sayısız araştırmalarda haddinden fazla abartılan bu Arzawa-Luwi eşitlemesinin de basit bir katip hatası olduğu anlaşılır. Buna ilaveten en başta I.Hattuşili'nin metinleri olmak üzere niye bu ülkeye Luwiya denmemesi de çok önemlidir ve bir çelişki söz konusu olduğunun açık seçik kanıtıdır.

Tüm bunlara rağmen Pan-Luwist araştırmalarda, metinlerde yüzlerce kez karşılaştığımız bu katip hatasına dayalı olarak akıl almaz görüşler öne sürülür ve sanki etnik kökenleri hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığımız tüm Arzawa Ülkeleri halkları Luwi asıllıymış ve bütünüyle tek bir dil Luwice konuşuyorlarmış gibi yanlış sonuçlar çıkarılır. Eğer Arzawa halkı gerçekten tümüyle Luwi, yani Hititler'le kardeş bir kavim idiyseler, ta Eski Hitit devrinden beri her iki kavim arasında da sürdürülen amansız mücadeleyi, savaşları, yağmaları, sürgünleri, tutsaklar, dökülen kanları nasıl açıklayacağız?

Gene bu yanıltıcı haberden hareketle Pan-Luwist nazariyeler geliştirilmiş, şahış ve yer isimleri de göz önünde bulundurularak Güneydoğu Malatya, hatta Fırat hattından başlamak üzere Kommagene, Kilikya, Kappadokya, Lykaonia, Psidya, Likya, Karia ve Lydia, Misiya ve Troad hududuna kadar olan geniş bir bölgelerde yaşayan insanların sadece Luwice konuştukları iddia edilmiştir. Bu ve buna benzer savlara göre MÖ 1200'lerde Hitit Devletinin yıkılmasında sonra tıpkı Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye'de olduğu gibi eski Hitit-Luwi gelenekleri ve kültürü ölmemiş, yok olup gitmemiştir, yani bir "devamlılık" söz konusudur. Yani burada düpe düz MÖ 1200'lerde sönüp giden "büyük İndogermen Hitit meşalesi"nin yerine, gene başka bir İndogermen "Luwi meşalesi" ateşlenmektedir!

Bu devamlılığın kanıtlarından en önemlisi, Homeros'un İlias Destanında bir kökenleri Hititler devrine kadar geri giden birçok Anadolu unsurlarının bulunmasıdır. Bu yerli unsurların hepsinin de yerli Troia'lılarla ilgili olduğu, buna karşın Anadolulu olmayan Akalar'ın destanlarda başka türlü tasvir edildikleri ve bundan dolayı Homeros'un şimdiye kadar zannedildiği gibi sadece "bir tek dünyası" değil, aynı zamanda bir de "Anadolu dünyasını" tasvir ettiği ileri sürülmüştür.

Sözü edilen Anadolu halkı ise MÖ 800'lerde Batı Anadolu'da varlıklarını sürdüren ve eski Hitit geleneklerini devam ettiren Luwiler'den başkası değildir. Hatta Troia'da ele geçen o meşhur mühürü MÖ 1200'lerden sonraki devire tarihleme çabalarının arkasında bile Hititler sonrası Luwi varlığı için ipuçları bulma eğilimi saklıdır. ama daha da önemlisi, Eski Doğu'nun kültür verilerini ve nimetlerini Yunanistan'a, Hellas'a aktaranlar da Fenikeli Samiler değil, işte bu İndogermen Luwilerdir! Bu kültür verilerinin en önemlileri arasında alfabe yazısı vardır ve işte bu yazıyı Hellas'a taşıyanlar da Fenikeliler değil, İndogermen Luwilerdir. Yakında İyonia Mucizesini yaratanların da Luwiler olduklarını işitirsek, şaşmayalım !

Burada mantığın kabul etmesi imkansız olan bir hata yapılmıştır: Öğrenilmesi ve yazılması çok zor hiyeroglif yazısı kullanan Luwiler acaba kendilerinin öğrenip kullanmadıkları Fenike yazısını nasıl olup da Grekler'e aktarabilmişlerdir?

Burada kültür sömürücülüğü açısından Luwiler için çıkarılan arslan payına zemin hazırlamak üzere Homeros'u bile yerli Anadolu muhtevası içinde görmek isteyen aşırı Pan-Anatolist görüşü savunanlara şöyle bir taviz verilmiş ve onların susturulması sağlanmıştır: Eski Doğu kültür verilerinin Batı'ya taşındığı yer deniz yolu değil, Anadolu'dur; taşımacılığı yapanlar ise yerli Anadolular, yani İndogermen Luwiler'dir. Görüldüğü gibi burada tıpkı Troia kültürünün yerli Anadolu ilişkilerinde olduğu gibi, bir elin verdiğini, diğer elin alması söz konusudur. Açıkça belirtmek gerekirse, Sami-Fenike-İbrani tarih yazıcılığıyla Pan-İndogermenist ideoloji arasında bir koz paylaşılması söz konusudur. Bu aşırı Pan-Luwist görüşü bizim kabul etmemiz söz konusu olamaz.

Bir kaç yerde belirttiğimiz gibi Luwiler Hititler'le akraba bir kavimdir ve dilleri Hititçe'ye oldukça benzer, yani Hintavrupa kökenlidir. Dillerinin Troia bölgesi de dahil bu kadar geniş bir alana yayıldığı iddialarının ortaya atılmasının temelinde zaten bu dil akrabalığı vardır. Troialılar ve Wiluşalılar'ın da Luwice konuşmuş oldukları iddialarının temelinde de bu ideolojik görüş saklıdır. Prensip olarak MÖ 1. ve 2. yüzyıllarda doğuda Fırat hattından batıda Troad'lara kadar geniş bir bölgede Luwice konuşulmuş olduğunu iddia etmek büyük bir cesaret ister. Bir defa Anadolu'nun partikularist coğrafi yapısı içerisinde böyle lengüistik bir dil birliği Türkler devri hariç, hiçbir dönemde olmamıştır. Sonra, Anadolu'nun Grekler öncesi devri için henüz lengüistik bir haritası çıkarılmış değildir.

Gerçekte ise 'Luwi Ülkesi' veya 'Devleti' diye kendi içinde tutarlı bir coğrafi bölge veya politik oluşum YOKTUR."

"Hititlerin çivi yazısı yanında bir de Luwi hiyeroglif yazısı kullandıklarını görmüştür. Ancak, bu dille ve yazıyla yazılmış edebi eser YOKTUR. Hititler bu yazıyı mühürlerde, madeni eserlerde, çanak çömlek ve kaya anıtlarında kullanmışlar, bazı durumlarda isim ve şecere yanında tarihi olayları da kısaca yazmışlardır."


Prof.Dr. Ahmet Ünal, "Hititler"

****

Sorguluyorum...: 


1 - Hintavrupa dilli ilan edilen Luvicede neden Türkçe kökenli sözcüklerin kullanıldığı sorgulanmalıdır !

2 - Luvice ilan edilen sözcüklerin neden Hintavrupa dilli halklar arasında değil de Türk Dünyasında kullanıldığı sorgulanmalıdır ! (Örnek: Ana / Ene, Ata, Ataman / Adaman, Oba / Uba, Urtta / Jurtta / Yurt, Taşei / Taşı,  Tarhunt / Tarhun / Tarkun / Tarkan /Tarqu, Erman / Arman / Arma, gibi. Ya da "Frigce" dedikleri OVA sözcüğünün de Türkçe kökenli olması gibi...) [Luvice Sorunu]

3 - Pelasgların Grek öncesi Batı Anadolu, Adalar ve Kıta Yunanistan'ın yerli halkı olmakla birlikte, Pelasgcanın Hintavrupa dil sınıfında değil, Türkçe gibi eklemel dil sınıfında olduğu kanıtlanmışken, neden araştırmacıların "Pelasgca/Luvice" diyerek iki farklı sınıfta yer alan dilleri birleştirdikleri sorgulanmalıdır !

4 - Birçok Pelasgca sözcüğün Luvice ilan edilip edilmediği sorgulanmalıdır ! Hatta neden Pelasgların ısrarla "Luvi" ilan edilmek istendiği sorgulanmalıdır !

5 -  Neden ilk dönemdeki araştırmalarda "Hittite-Moschi (Muşki)" yazarken şimdi "Hitit-Luvice" yazdıkları sorgulanmalıdır !

6 - Her bölgenin kendine göre hiyeroglif yazıtı olduğuna göre, neden tüm hiyerogliflerin "Luvice" ilan edildiği sorgulanmalıdır !

7 - Hititler döneminde 8 farklı dilin kullanıldığı; yazıtlarda Hattice (özellikle hatırlanmalı ki Hitit öncesi, Anadolu'nun yerlileridir), Sumerce gibi Türkçe gibi eklemeli dil sınıfından ve Hurrice gibi Kafkas dil sınıfından sözcüklerin bulunması; üstüne yine Kaşka (Hatti ve Muşkilerle soydaş oldukları) ve Muşki (Saka Türkleriyle soydaş oldukları) gibi Hintavrupa topluluğu ve dillerinden OLMAYAN toplulukların varlığı ortada iken Anadolu'yu neden ısrarla Hintavrupalıların "anavatanı" yapma çabasında oldukları sorgulanmalıdır !

8 - Neden bu tip (sahte) araştırmaların daha fazla finansal destek aldığı, diğerlerinin ise desteklenmediği sorgulanmalıdır !

9 - Luvici Eberhard Zangger'i Turova eski kazı başkanı Prof. Manfred Korfmann'ın neden kovduğu, neden ona sahtekar dediği, Zangger'in bilim camiasında ciddiye alınmadığı, ancak "bazı çevrelerce" neden "parlatıldığı" da sorgulanmalıdır !

10 - Yurtdışını bırakın, Türkiye'de bile Luviler/Luvice üzerine araştırma yapan, kitap, makale yazıp konferans veren ve de "Luvileri süsleyip püsleyip parlatanları" kimlerin desteklediği de sorgulanmalıdır !


Semra Bayraktar (SB)

***

Luvi-Luvice üzerine yaptığım araştırmalarımdan çıkardığım sonuçlar:

Luvi diye bir halk / etnik yok.

Luvi diye bir devlet / uygarlık yok.

Luvice diye bir dilin olma olasılığı var mı? Olabilir de olmayabilir de! Hitit yazıtları Sumerce, Hattice, Akadca, Asurca, Nesice (Hitit dili) kökenli kelimeler barındırır. Yani Hititler bile 2 kelime buradan, 3 kelime oradan alıp yazıya geçirmiş. Bugün film endüstrisi için bile dil üretebiliyorlar! Ne ki,  Islık Dili gibi bir dil UNESCO Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne alındı. [Hürriyet, 06.12.2017] 

Batı Anadolu'yu, özellikle de Turova'yı Luvice dil sınıfından göstermek için büyük çaba sarf ediyorlar. Tek bir mührün bulunmasıyla (- yazıtı Luvice olarak açıkladılar-)  Turovalılar 'Luvice konuşan halk' olarak ilan edilemez! Bölgenin bir ticari yol üzerinde olduğunu unutmayalım. Luvice dedikleri birçok kelime Pelasgcadır ve Pelasgca kesinlikle Hint-Avrupa dil sınıfına girmezken, Luvice Hint-Avrupa dil sınıfından gösterilir.

Luvileri İtalya'ya kadar götürdüler bile. Hint-Avrupa bakışlı araştırmacılar Etrüskleri Luvice dili sınıfından göstermektedir ki Etrüsklerin Hint-Avrupa dil sınıfından olmadığı defalarca ortaya konulmuştu. Daha da ileri giderek, yerlisinin Pelasglar olduğunu birçok antik kaynak belirtirken, Luviciler "anakara Yunanistan'da bile Luvice konuşuluyor"du demektedirler. Oysa hiçbir anitk kaynak Luvilerden bahsetmez!

Luvice dedikleri dilin Muşki, Kaşka, Saka, Kimmer, hatta ondan öncesi Pelasg ve Hatti olma olasılığı çok yüksektir. Çünkü H.Sayce "Hitit-Moşki" derken makalesinin başlığına, ne olduysa ( ki biliyoruz! )  ondan sonra gelenler makalelerini Hitit-Luvi başlığı altında yazmaya başlamıştır. Eğer Luvice dedikleri bir dil varsa, ki o da M.Ö. 1,400-800 arasında Orta ve Güney Anadolu bölgesinde konuşulmuştu. 

Bunlarla birlikte, Lulubi Türkleri'nin adındaki Lullu/Lulu sözü ile Luvi sözü arasında da ciddi bir ilişki olabilir. Lullu sözü etnik bir ad belirtmediği gibi, Luvi sözü de etnik bir ad değildir. 

Luvi sözünün etnik bir ad olmadığını da "Soros" bursuyla okumuş, Rockefeller'in kurmuş olduğu Chicago Üniversitesinde akademisyenlik yapmış ve Luvi dili araştırması yapan akademisyenin kendisi söylemektedir ; İlya Yakubovich: "Ne Luvi İmparatorluğu diye bir oluşumun gerçekte var olduğuna, ne de Luvice konuşanların tek bir devlet ile bağdaştırıldığına dair hiçbir ipucu yok. Luvi İmparatorluğu diye bir olgunun aslında var olmayışı ve Luvi etnik kökeninin tanımlanmasında ortaya çıkan tüm bu sorunlar hayal kırıklığı yaratmamalıdır" (!)  demektedir... 

Demek ki, hayal kırıklığı yaşamamak için, olmasını arzuladıkları "şeyi" "yaratmak" zorundalar !

Luvi ve Luvice üzerine yapılan araştırmacıları ile üniversitelerini, kitaplarını basan yayınevlerini, makalelerini yayınlayan "hakemli" dergilerini ve hatta onları destekleyen kardeş örgütleri 2 kere, hatta 4 kere kontrol etmeliyiz. Çünkü kurucuları ve sponsorları, ki bu çok önemlidir, basın ve kitaplardan öğrendiğimiz yeni dünya düzencileridir. Nasıl bir ağın içinde olduğumuzu anlamak için Mustafa Yıldırım'ın "Sivil Örümceğin Ağında" ve "Ortağın Çocukları" kitapları sanırım bir fikir verecektir. Güler Sabancı'ya Rockefeller ödülünün verilmesi gibi ya da "Tarih Vakfı"na Rockefeller desteği gibi. Veya Bilderberg üyesi olan Koç Hanedanına ait Koç Üniversitesi'nin bünyesindeki Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi'nin ( ANAMED) Luvice'yi araştırmalarına katması gibi.

1994'ten beri Luvi-Luvice araştırmaları yapan Luvi Araştırma Ensititüsü'nün kurucusu E.Zangger'ın doktora yaptığı Stanford Üniversitesi'nin Rockefeller Vakfı'yla yakından ilişkisi vardır! Propaganda  Üniversitelerinden olan Cambridge'de araştırmacı olarak çalışmıştır. Zangger'ın çalıştığı ya da başkan veya üye olduğu dernek veya sivil toplum örgütlerinin arkasına baktığımızda da Rockefeller'ı görürüz.

Kısaca demem o ki, okuduğumuz her şeyi sorgulayalım, araştıralım, çünkü "bilim dünyası" birkaç elitin kuklası durumundadır ki "bilim dünyası"nın "hakemli" dergileri de işine gelmeyen hiçbir makaleyi, doğruları gösterseniz bile zorluk çıkarır, hatta yayınlamaz.


SB.


EK:

* "Aratta'dan sonra M.Ö. 2,300' lerde ortaya çıkan Lulu boyları, ikinci Türk Eli. Enkidu lullu-awilu(Lulu-kişi), yani Lulu soylu verilir, ama etnik manada değil, yabanı anlamındadır. Lulu ve Gut dağılınca, küçük boylara ayrıldı."

Prof.Dr. Firudin Ağasıoğlu, Lulu Eli, Ön Asya'da Kurulan Türk Devletleri, Dokuz Bitik 3

* "Asur topraklarında yaşayan Kutlar (Gut)/Kut-Lulubi adıyla anılan boylar. Hurrice Lulu dağlı, Urartuca düşman demekti. Lulubiler, Elamlar, Gutiler, Kassiler ve Mannalara kök ve dil bakımından yakındı. Lulubi sözüne MÖ 3000'lerde rastlanıyor."

Prof.Dr. M.Taki Zehtabi, İran Türklerinin Eski Tarihi

* "Lulubi etnonimi Türk kökenlidir, Lu>insan, bi>çoğul eki = Lulubi > insanlar, ulus, halk"

Prof.Dr. Aləkbər Ələkbərov, Lulubi Etnoniminin Kökeni


İlk kez 27 Şubat 2020 de yayınlanmıştı:

***

EK:

Bergama'nın eski Belediye Başkanı (kitapları da var!) Sefa Taşkın'ın Luviler konferansını izleyin ve şimdiye dek öğrendiğimiz bilgilerle kıyaslayalım!

Video 1 ; Video 2 ; Video 3 ; Video 4 ; Video 5


Gösterilen bölgelere, tarihlere bakın ve Hatti-Kaşka kronolojisi ve Hitit-Kaşka mücadelesini hatırlayın. Verdiği isim ve kelimelere, Luvilerin yayıldığı coğrafyaya dikkat edin. Peki ya 3.bölümde anlattığı tuz-ekmek hakkına ne demeli?**

Ayrıca, MÖ 1700lerde siyasi hayatı başlayan Hititlerden önce yerlisi olan Hattilerin hepsi katledildi mi? Hayır.

Hititlerin ezeli düşmanı Kaşkalar ve Muşkilerin MÖ 11.yy'da Anadolu'da hem batıda hem de doğuda görülmesine ne demeli?...

Daha ne diyebilirim ki?...

"Luviciler" yeni "Turova Atları"dır...


SB


** Tuz-Ekmek Hakkını daha önce paylaşmıştım ( 8.12.2017 )... 

"İyen duzun urar" (Yediğin tuz çarpar)

Sen bana bir kötülük yaparsan, yediğin tuzdan dolayı yaptığın kötülük sana geri döner. Yaptığın kötülüğün aynısı senin başına gelir. (Türkmen Deyimi)



Modern Lawrence’lar Arazide: Anadolu’dan Anavatan Yaratma Fikri ve Luviler


Son yıllarda Avrupa merkezli bazı vakıflar, Anadolu’da yeni bir “Luvicilik” akımı başlattılar… Bu vakıfların finans ve idare merkezleri Avrupa’da yer almaktadır; ancak aktif çalışma sahaları Anadolu’dur…

Yabancı vakıfların ilgi odağı olan Luviler, Batı Anadolu’da Tunç Çağı boyunca yaşamış bir uygarlıktır. Peki bu yoğun ilginin ve aktarılan Avrupa kaynaklı finansal desteğin sebebi nedir?

Söz konusu vakıflar, Hint-Avrupa kültürünün temelleri Anadolu’da atılmıştır diyorlar. Yani “Avrupa” için bir kültürel “Anavatan” yaratma çabası güdülüyor, ancak bu çaba daha edebi söylemler ile perdeleniyor…

Bu doğrultuda Halikarnas Balıkçısı gibi 40’lı yılların ünlü yazarlarınca oluşturulan “Mavi Anadoluculuk” akımından dahi besleniyorlar… “Batı uygarlığının temeli kadim Anadolu toprağıdır.” gibi cümleler kurarak, esas düşünceyi daha edebi bir söylemle sunuyorlar…

Atatürk Tehdidi Görmüştü

Bu teoriler elbette yeni değil, bir asırdan beri var… Atatürk de zamanında söz edilen teoriler ile yaratılmak istenen tehlikeyi görmüş ve Anadolu’nun en eski uygarlığını arama işlerine girişmişti.

Atatürk,  Hint-Avrupacı teoriler karşısında “Hatti” kültürüne sarılmış ve Alacahöyük kazılarını yaptırmıştı. Çünkü Anadolu’nun merkezindeki en eski devleti Hattiler kurmuştu ve bu insanlar Asyalıydı. Bugün modern arkeoloji Hattilerin Asyalı bir dil kullandıklarını, uzantılarının Kafkasya sahasına kadar yayıldığını, dil ve kültür yönünden Hint-Avrupalılarla veya Samiler ile hiçbir bağlarının olmadığını ortaya koymuştur.

Üstelik en eski yazılı Hint-Avrupa dili olan Hititçeye ve Hititlere dahi ismini verenler, Anadolu’nun bu kadim halkı Hattilerdir. Pek çoğumuzun Hitit Güneş Kursu olarak bildiği kült sembolü de, aslında bir Hatti sembolüdür ve Atatürk’ün yaptırdığı kazılarda gün yüzüne çıkmıştır.

Aleviler ve Luviler: Işık Halkı Sahtekarlığı

Söz konusu Avrupalı vakıflar işin daha akademik yanları ile ilgileniyorlar. Ancak bu vakıflar ile resmi bağları olmasa da görüş olarak onları destekleyen bazı yerel gruplar mevcut. Bu grupların ilgi odağında ise Aleviler var.

Alevi inançlarının kökeni, Anadolu Luvi inançlarına dayandırılıyor. Hatta bu köken ilişkisi, bazı absürt etimolojik benzerlikler ile destekleniyor…

Luvi kelimesi “Işık” anlamına gelmektedir. Birçok Hint-Avrupa dilinde de ışık kelimesi bu kökten türemiştir: İngilizce light, Almanca licht, İspanyolca Luz, İtalyanca Lure ve Latince lux gibi…

Alevi isminin aslında “Alev” kelimesinden geldiği ve antik ışık halkı Luviler ile ilişkili olduğu belirtilerek, Alevilerin Luvilerin torunları olduğu düşüncesi yerleştiriliyor.

Halbuki bilindiği gibi Anadolu’da Alevi zümreler modern dönem öncesinde Kalenderi, Bektaşi, Kızılbaş, Tahtacı gibi farklı isimlerle anılıyorlardı. Alevi sözcüğü son birkaç yüzyılda yaygınlık kazanıp diğerlerinin yerini almıştır.

Peki, neden Aleviler ve Luviler arasında bir bağlantı kurulmak istenmektedir? Çünkü, “Anadolu” Avrupa’nın “Anavatanı” olarak görülüyor ve Aleviler de aslında bu kültürün, Anadolu’da yaşayan mirasçılarıdır deniliyor. Alevi toplumunun köklerinde kültürel bir yozlaşma sağlanarak, Anadolu’da yeni bir nüfus mühendisliği yaratılmak isteniyor… Çoğunlukla yarı göçer Türkmenlerden oluşan, Asyalı eski Şamanik inançlarını bir şekilde yaşamaya devam eden, İslam’ı dahi medrese usulünce tanımayan bu insanları, Luviler gibi marjinal bir tarihi uygarlığa dayandırmak tek kelimeyle “saçmalıktır.”

Bu vakıflar yukarıda söz ettiğimiz görüşler dâhilinde çok çeşitli kitaplar, broşürler ve kısa filimler hazırlıyorlar… Hatta bu görüşleri savunan araştırmacılar, Anadolu’nun çeşitli üniversitelerinde konferanslar düzenliyorlar… Bu sayede arkeoloji ve Eski Çağ alanlarında öğrenim gören öğrenciler üzerinde, bir etki yaratmaya çalışıyorlar…

Sosyal Medya

En iyi çalıştıkları alan sosyal medya, üstü örtülü köken teorilerini, edebi kılıflar ile kitleler arasında yaygınlaştırıp bir algı yönetimi oluşturuyorlar… Atatürk’ün neden birer Dil ve Tarih Kurumu kurduğunu ve ömrünün sonuna dek bu işlerle uğraştığını anımsarsanız, tehdidin farkına belki varsabilirsiniz..!

Asım US


Türkçe kökenli olan Trqqas'ı "Luvice" yapanları
Yedikleri Tuz Çarpsın!