Yunanistan’da eskiden olduğu gibi bugün de milli kimliklerle, kültürlerle ilgili Yunanlılaştırma,
“beyin yıkama” faaliyetleri aralıksız devam etmektedir.
Yunanlıların iddiasına göre; “Kalaşlar, Yunan Makedon’udur” ve dolayısıyla “Yunanlıdır”. Diğer taraftan yine Türkçe konuşan ve Ortodoks Hıristiyan dini inanca sahip olan Gagavuzlar da “Yunanlıdır”. Yine bu bağlamda Yunanlılara ve batılılara göre, Hıristiyan dini inançlarını terk edip, İslâm dini inancını tercih edenler “Türkleşmektedir”. Avrupa Birliği üyesi Yunanistan ve Yunanlılar, belki Yunanlılıkla hiç ilgisi olmayanları dahi “soydaşları” olarak “keşfederken”, kaynaşırken, Yunanlılığı yeniden inşa ederken, ötekileri Yunanlılaştırırken, onlara yardım ellerini uzatırken, Türkiye’de bazı Türkler ise bırakın “Türkleştirmeyi, asimilasyonu”, soydaşlarını reddetmektedir. Bazıları da “farklılıklar zenginliktir” düşüncesiyle, farklılıkları kaşıyarak, daha da belirginleştirerek, kaynaşmayı ve dayanışmayı ortadan kaldırabilecek nitelikte kendilerini ötekileştirmektedir.
Antik Yunanlıların izlerini taşıdığı iddia edilen Kalaşlar’ın, Yunanlıların ve özellikle de Yunan milliyetçi çevrelerin ilgi odağı haline gelmesiyle birlikte, yapılan araştırmalar sonucunda, Kalaşlarla Yunanlıların DNA örneklerinin aynı olduğunun tespit edildiği ileri sürülmeye başlandı. Kalaşların yaşadığı bölgelerde çekilen fotoğraflarla hazırlanan kartpostallar bütün Yunanistan’daki okullarda ve kitapçılarda satılmaya başlandı. Bununla birlikte, Yunan Kültür Bakanlığı’nın da desteğiyle, Kalaşların örf ve adetlerini yansıtan ve bölgeyi ziyaret eden bilim adamları ve basın mensupları tarafından hazırlanan kitaplar yayınlanmaya başlandı. Kalaş kadınları tarafından yapılmış olan Yunanistan’ın bölgesel folklorik özelliklerini yansıtan küçük kuklalar, Atina’nın en saygın müzesi olan Benaki Müzesi’nde tanesi 140 Avro’dan satışa sunuldu. Başta devlet kanalları olmak üzere, bütün Yunan televizyonlarında Büyük İskender döneminin karakteristik özelliklerini taşıyan “sarı saçlı, mavi gözlü” Kalaşlar sık sık işlenen bir konu haline geldi.
Yunanlı yazar Dimitri Aleksandru; “Kalaşları, Himalaya’daki Yunanlıları bulmak üzere harekete geçmiştim ve tamamen tesadüf eseri olarak yeni bir Yunan ırkı buluyordum. Öğrendim ki Pahtun’lar eski Sakalar veya İskitlerdi (3)… Bölgeyi Büyük İskender işgal edince, Büyük İskender ve komutanları yerli halkla evlilikler gerçekleştirdi. Böylece yerlilerle Makedonlar öyle bir karıştı ki yerliler kendilerini bugüne kadar “Yunan” olarak saymaya başladılar.” Adı geçen yazara göre Asya’nın en iyi savaşçıları olan Pahtun’ların nüfusu on iki milyon civarındadır.
Kalaşlar, Afganistan’ın başkenti Kabil’in kuzeydoğusunda sayıları 3 bin, 6 bin hatta 70 bin civarında olduğu iddia edilen/söylenen bir millettir. Yunanlılar bakımından Büyük İskender’in Hindikuş Dağlarında bıraktığı Makedon askerlerinin soyundan geldiklerine inanılan Kalaşlar, bugün hâlâ dillerinde Yunanca kelimeler bulunduğu ve 2300 yıl önce bölgeye gelen Makedonlar gibi çok tanrılı bir inanca sahip oldukları da yine Yunanlılarca iddia edilmektedir.
Diğer taraftan bilimsel araştırmalar ise onların Makedon olmasa bile, Anadolu kökenli oldukları yönündedir. Oysa Yunanlılar, bir taraftan Kalaşların Makedon soyundan ve dolayısıyla Yunanlı olduğunu iddia ederek, kanıtlamaya çalışırken diğer taraftan Kalaşların dışında Pakistan’da Pahtun (Peştun), Hunzalar gibi diğer unutulan “Yunanlılar (Elenler)”dan da söz etmektedirler. Oysa Makedonlar Yunanlı değildir. Fakat tarihi süreç içinde birçok Makedon Yunanlılaşmıştır. Bugünkü Yunanistan Devleti, Ortodoks Hıristiyan Arnavutlar/Arvanitler, Ulahlar, Karakaçanlar, Makedonlar, Bulgarlar, Türkler ve diğerlerinden oluşan bir ulus devlettir. Durum bu olunca akla şu soru geliyor. Peki, Yunanlılar ve Yunanistan sadece Kalaşları mı Yunanlılaştırmıştır ve/veya Yunanlılaştırmaktadır?
Yunan tarihi irdelendiğinde Yunanlıların bunu hep yaptıkları; dillerini ve dinlerini velhasıl kültürlerini empoze ederek/dayatarak Yunanlılaştırma faaliyetlerine geçmişte olduğu gibi, günümüzde de aynen devam ettiği görülecektir (37). Evet, Yunanistan Devleti de farklı ırklardan insanların –Arnavut (Arvanit), Ulah (Vlah), Makedon, Bulgar, Türk ve diğerlerin- bir araya gelerek kurdukları bir ulus devlettir. Yunanlılar, Ortodoks Hıristiyan dini inancına sahip bu insanları, “Slavca konuşan Yunanlı”, “Türkçe konuşan Yunanlı” ve buna benzer bir biçimde her konuştukları dillerinin yanına “Yunan” sıfatını ekleyerek ve diğer unsurlardan (Ortodoks Hıristiyan dini inançlarından) da yararlanarak Yunanlılaştırmaktadır. Yunanistan’ın resmi tezine, iddiasına göre bütün dünyada sadece Yunanistan Devleti, milli kimlik bakımından homojen bir etnik yapıya sahiptir. Sadece tek bir ulus/ırktan, “Yunanlı”lardan oluşmaktadır. Yunanistan’ın komşu devletlerinin ise çok milletli/etnik yapıya sahip oldukları yine Yunanistan tarafından öne sürülmektedir.
Türkler ise, Türk oldukları ve kendilerini de Türk hissettikleri için Balkanlardan Türkiye’ye gelen, göç eden ve Türkçe konuşan Türklere; “Yunan”, “Bulgar”, “Makedon” vesaire diyerek onları pek âlâ dışlayabilmekte, hatta gücendirmekle birlikte, Balkanlardan Türkiye’ye gelenlerin bazıları da “Arnavut kökenli”, “Yunanlı” ve “Makedon kökenli” olduklarını söyleyebilmektedir.
Yine bu bağlamda; “Azeri”, “Kazak”, “Özbek”, “Pomak” denilerek, kültür, tarih, bilimsel olarak Türk oldukları ifade edilen, ırk ve hatta kendisini Türk olarak tanımlayanlara bile Türk olmadıkları anlamına gelebilecek ve onları Türklükleri konusunda şüpheye düşürebilecek bir terminoloji kullanılması hata değil midir?. Kısaca böyle bir terminolojiyle Türk kökenli olmayan/yabancı yazarlarca bile Türk oldukları öne sürülen soydaşların ve diğer Türkçe konuşan Türk toplulukların, Türklükleri adeta inkâr edilmektedir, sorgulanmaktadır. Türk olmadıkları/olmayabilecekleri gibi bir düşünce ile karşı karşıya bırakılmaktadırlar. Kullanılan terminoloji nedeniyle Türklükle bağları kopartılmakta, Türk milletinin yanında adeta farklı birer millet (örneğin öyle sanıyorum ki bir “Azeri milleti” inşa edilmektedir!) yaratılmaktadır. En azından gittikçe artan bir biçimde buna vurgu yapılmaktadır ve böyle bir kanaat uyandırılmaktadır.
Yunanistan’daki örneğin tam tersine Türkiye’de; “Zazaca konuşan Türk”, “Kırmançi konuşan Türk”, “Kürtçe konuşan Türk” v.s. konuşan Türk gibi bir terminoloji kullanılmamaktadır. Hatta ülkenin çatışmasına, şiddete dahi yol açabilecek nitelikte toplumun kamplaşmasını sağlayacak kavramlar ve talepler gayet rahatlıkla herhangi bir sakınca/endişe duyulmadan dillendirilmektedir. Oysa böyle bir durum örneğin Avrupa Birliği üyesi Yunanistan’da mümkün değildir! Avrupa Birliği üyesi Yunanistan’daki Türk azınlığın, “Türk” kavramını kullanması yasaktır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “İskeçe Türk Birliği” ile ilgili verdiği kararda, Yunanistan’ı mahkûm etmiş olmasına rağmen, İskeçe Türk Birliği Derneğinin yeniden açılmasına Yunan Mahkemelerince isminde “Türk” terimi bulunduğu için yine izin verilmemektedir.
Avrupa Birliği üyesi Yunanistan ve Yunanlılar, belki Yunanlılıkla hiç ilgisi olmayanları dahi “soydaşları” olarak “keşfederken”, kaynaşırken, Yunanlılığı inşa ederken, kavileştirirken, ötekileri Yunanlılaştırırken, onlara yardım ellerini uzatırken, Türkiye’de bazı Türkler ise bırakın “Türkleştirmeyi, asimilasyonu”, soydaşlarını/soydaşlığını reddetmektedir. Bazıları da “farklılıklar zenginliktir” düşüncesiyle, farklılıkları kaşıyarak, daha da belirginleştirerek, kaynaşmayı, dayanışmayı ve ortak vicdani aidiyeti ortadan kaldırabilecek nitelikte kendilerini ötekileştirmektedir.
Kısaca birlik ve beraberlik bozulmaktadır, bozulması için adımlar atılmaktadır. Soydaşlarının, kendileriyle olan sıcak ilişkilerine, maddi ve manevi/duygusal bağlara, dayanışmaya bir taraftan kullandıkları dille/terimlerle (örneğin soydaşlarına “Azeri”, “Yunan”, “Makedon” diyerek), diğer taraftan da hal ve hareketleriyle, davranışlarıyla belki farkında olmadan bu ortaklığa, birliğe zarar verilmektedir. Türklerde milli kimliklerini tanımlamada, belirlemede kargaşa ile birlikte, milli kimlik sorunu ortaya çıkmaktadır, yaşanmaktadır diyebiliriz.
Öte yandan yine bu çerçevede Türkiye, diğer devletlerde ve özellikle Balkanlardaki soydaşları, Moldova’daki Gagavuz Türkleri bakımından ekonomik yatırımlar yaparak, dayanışma veya siyasi kazanımlar elde etmek isteyebilir. Ancak ekonomik yatırım yaptığı devletlerde Türkçe dilini, kültürünü öğretmezse, iyi bir iletişim kuramazsa, Türkçe öğreten kurslar, okullar açmazsa, okullarda ve üniversitelerde Türk dilini ve kültürünü öğretecek programlar açmazsa, bunları önemsemezse başarılı olamaz. Yatırım yapan şirket sahipleri açtıkları Türk okullarından, kurslardan, programlardan mezun olup Türkçe bilenleri şirketlerinde istihdam etmezlerse, tercihlerini bu yönde kullanmazlarsa bu yatırımların başarısı da tartışılır nitelikte olabilecektir.
Balkanlara yerleşen halklara; Slav, Bulgar, Peçenek, Oğuz ve Kumanlara Yunanlılar tarafından Hıristiyanlık tanıtıldı/dayatıldı. Balkanlardaki Yunanlılaşmış (asimile edilmiş) halklar daha kolay Hıristiyanlığı benimsediler. Çünkü Ortodoks Hıristiyanlığın kaynaklarının dili Yunancaydı.
Diğer taraftan bugüne kadar resmi Yunan bibliyografyasında Gagavuzlarla ilgili iki kitap bulunuyordu; Biri tarih profesörü Anastasios İordanoğlu (Αναστάσιος Ιορδάνογλου)’nun 90’lı yıllarda Kumçiftliği’nde yaptığı konuşmadan yola çıkan kitap, diğeri de Osmanlı tarih profesörü Aleksis Savvidis (Αλέξης Σαββίδης)’in kitabıdır. Her iki tarihçi de Gagavuzları, Bizans döneminde Hıristiyanlığı kabul eden Türkler olarak kabul etmektedir.
Bir halkın milli kökenin, milli kimliğini belirleyen her zaman olmasa bile çoğunlukla dilidir, dinidir, gelenek ve görenekleridir, türküleridir, kültürüdür. Gagavuz Türkleriyle ilgili olarak son zamanlardaki Yunanlıların iddialarına bakılırsa; “yukarıda belirtilenlerin hepsi, Türkçe dilin dışındakilerin hepsi, diğer Trakyalıların gelenek ve görenekleriyle uyum içindedir. Dolayısıyla bu tek başına, Gagavuzların Türk ırkı olduklarını ortaya koyamaz. Fakat Türkçe dilini hangi koşullarda benimsemişler. Buna bakmalıyız.” Tezleriyle Yunanlılar, Gagavuz Türklerinin kafalarını karıştırarak, Kalaşlar ve diğer örneklerde olduğu gibi Yunanlılaştırılmaya, asimile etmeye çalışılmaktadırlar.
MİLLETLERARASI İLİŞKİLERDE YUNANLILAŞTIRMA FAALİYETLERİNE (ASİMİLASYONA) İLİŞKİN İKİ ÖRNEK: KALAŞLAR VE GAGAVUZLAR
Yrd.Doç.Dr.Turgay Cin
Ege Üniversitesi
Karadeniz Araştırmaları,2010,sayı:25/PDF
3) İskitler hakkında geniş bilgi için bkz. İ. Durmuş, İskitler (Sakalar), Ankara, 1993
37) Tesalya’nın dağlık bölgelerinde yaşayanlar; Ulah ve Karakaçanlar'dır. Tesalya’nın ovasında yaşayanlar ise Karagunides olarak anılmaktadırlar. Anlamı ise “mavri kapa” olup, Türkçede siyah kepe anlamına gelmektedir. Tesalya’da “Karabataki” denilen bir halk oyunu mevcuttur. Karabataki halk oyunu, Batı Trakya bölgesinde de rastlanan, Karapatak veya Karabatak denilen bir kuştan ismini almaktadır ve Türkçe bir sözcüktür.. Bu oyuna Epir ve Makedonya’da da rastlanmaktadır. Bu oyun önceleri sözlüydü. Şimdilerde ise sözsüzdür. Trikala’da rastlanan halk oyunlarının Çamiko (Çam Arnavutlarıyla ilgilidir) ve Kalamatyano olduğu görülür. Tesalya’da durum bu olmasına rağmen Yunanlıların iddiasına göre; “Tesalya toprakları Yunan milli karakterini kaybetmemiştir.
NOT:
* Makedonlar Yunan değildir,
* Hunza Türkleridir,
* Mavi gözlü Sarışın Türkler;Kıpçak/Kumanlar, daha eski adlarıyla Hun boyları Budin-Gelonus,
* Türk boyları saymakla bitmez, farklı dillerde farklı adlarla anılır, ama hepsi de Türk Milleti'ndendir, ama Yörük, Karakeçili, Avşar, ama Türkmen, Kazak, Uygur, Kıpçak, Hazar (Aşkenazi), ama Hun, İskit, Saka, Part ....
* Onlar, "kendilerinden olmadığı halde" "birleştirirken, sahiplenirken, asimile ederken", bizi ayrıştırıyor, ki biz "Biriz".
Türkleri, onların deyimiyle "Avrupalı ırktan", ya da "Aryan" saymayanlara:
Dünyada kimilerine göre 4, kimilerine göre 5 ırk vardır. Caucasian dedikleri "White Race" Beyaz ırk-Kafkas, sadece "Sami" ve "Hint-Avrupalılar" için kullanılıyor, lakin bu bilinçli yapılmış eksik ve taraflı bir bilgidir, çünkü Türkler'de bu "Beyaz-Kafkas-Caucasian" ırkındandır. Diğerleri Mongoloid, Congoid, Capoid ve Australoid'tir. Bugünkü "Yahudiler" de bu beyaz ırktantır, millet olarak farklıdır , Samiler (Araplarla aynı) milletindendir (ki Yahudi ırkı yoktur, din altında toplanmış topluluktur). Avrupa ırkı veya Aryan Irkı diye bilimsel bir ayrımda yoktur, ve hepsi de İNSANDIR, göçlerle de herkes karışmıştır. Türkler ise, büyük bir aile, en çok boyu olan Millet'tir.
Acaba "Avrupalı" ne kadar "Avrupalı"dır?
İşte emperyalizm, işte soykırım.
SB