15 Aralık 2015 Salı

Hun İmparatorluğu ve Mete



Tarihi arşivler, bir imparatorluk kurucusu olarak Mete’nin kariyerinin duygusal hikayesini ortaya koymaktadır. O yetenekli bir çocuktu ama babası şanyu (yani, büyük reis) Touman kendisinden sonra diğer eşlerinden birinin oğlunun tahta geçmesini istedi. Rakibi yok etmek için genç Mete’yi Vusun’a (diğer göçebe bir kabile) rehine olarak gönderdi, sonra da çocuğu ceza olarak öldüreceklerini umarak Vusun’a saldırdı. 

Turanian Writing
II. Inscriptions on coins of new time


Mete buradan kaçtı ve babası cesaretinden etkilenerek hayatını bağışladığı için Hunlara geri döndü ve Touman gafını bu şekilde telafi etti. Mete burada kendine tamamıyla sadık kalacak bir grup savaşçı topladı. Hikayeye göre Mete bunları eğitmek için her birine en beğendiği atını vurmalarını, bunu yapmayı reddedenlere bu sefer de en gözde eşini vurmalarını emretmiş ve bunu da yapmaya çekinenlere cezalarını hayatlarıyla ödetmiştir. Eğittiği savaşçılara Mete kendi babasını vurmalarını emretmiş ve savaşçıların hiçbiri oklarını boşaltmaktan çekinmemiştir. 

Babasını ortadan kaldırdıktan sonra Mete, şanyu oldu ve tahta oturduktan sonra gerek Hun iç savaşı ve gerekse de kendilerine yönelik Çin saldırılarını bastırmaktaki başarılarından cesaretlenerek diğer göçebelerin saldırılarından halkını korumaya devam etmiştir. Başarılarıyla Han sülalesini M.Ö. 198’de aşağılayacak ve önündeki birkaç on yıl içinde Mançurya’dan Kuzey ve Batı Moğolistan’a, Altay bölgesine ve Batı Orta Asya’ya (modern Sincan) kadar uzanan bölgede hakimiyeti ele geçirecektir. Bu rivayetlerdeki efsanevi ve duygusal etkenlere rağmen, Mete’nin tarihi varlığından kabul ettiğimiz kadarıyla, Mete’nin yükselişini, etkili bir koruyucu yaratmasına ve kendi babasını katlederek güce erişmesine borçludur.

Bölgesel ve askeri yayılmasını takiben Mete, yeni doğmuş devletini tekrar örgütlemeye başladı. Eski İç Asya yönetim sınıfı içinde bu ilk detaylı anlatımda, şu yönetim yapısına rastlamaktayız: Sağ ve Sol Bilge Krallar (Hun dilinde, tugi) Sağ ve Sol “Luli” kralları, Sağ ve Sol generaller, Sağ ve Sol yöneticiler ve Sağ ve Sol “Gudu” markizleri. Bütün hepsi 24 üst rütbe sahibi gruba (ershisi da chen) işaret etmektedir.

Bu yirmi dört üst rütbeli kişi şanyu’nun başkanlık ettiği etkili olarak imparatorluğu yöneten etkili, üst bir siyasi konseyi oluşturmuştur.[17] Bu bir kabile konseyi değildi, ama “krallıkların” ve askeri komutanların piramitsel bir yapısıydı. Bu “krallar”, krala ait klanların en üst üyeleriydi yani gerçekte bağımsız bir yönetim biçimi uygulayan tımarlardı. Diğer üst rütbeden olanlar, generaller, komutanlar ve idareciler sarayın üyeleriydi ve hem sivil hem de askeri olarak devlette üst görevlerde bulunuyorlardı. 

Bu 24 üst başkanın kendi “binbaşı”, “yüzbaşı”, “onbaşı” gibi alt vassalları, komutanları ve yöneticileri tayin etme hakları vardı. Tımar sistemi içinde resmi görevlerin iki yarıya ayrılması (“sol” ve “sağ”, burada sırasıyla batı ve doğuya tekabül etmektedir), onluk askeri örgütlenmeleri (örneğin birlikler onlara, yüzlere ve binlere bölünmüştür) ve bir konsey içine sınırlı sayıda komutan ve bakanın alınması Hun örgütlenmesinin kilit özellikleridir ve bu sistem daha sonraları ortaya çıkan İç Asya devletlerinde de gözlenmektedir. Örneğin, da chen terimi Çin kaynaklarında Göktürk İmparatorluk idaresinin (Tujue) (M.S. 551-630) üst üyelerine işaret etmek için kullanılmıştır. Hunlar 24 üst hanedana sahipken, Göktürkler 28 taneyle kaydedilmiştir.

Kabilesel unsurların doğal kanıtları çoktur. En üst pozisyonların hepsi kalıtsaldı ve üst üç sınıf olan Huyan, Lan ve Xubu üyeleri tarafından doldurulmaktaydı. Bu klanların her birinin kendilerine ayrılmış toprakları vardı. En büyükler; Sağ ve Sol Bilge krallarıyla, “Luli” krallarının kontrolü altındaydı.


Hun İmparatorluğu'nun Kuruluşu ve Yükselişi
Yrd.Doç.Dr.Nicola Di Cosmo
Canterbury Üniversitesi / Yeni Zellanda
Detaylı Türkler Ansiklopedisi, Cilt: 1 Sayfa: 709-719/PDF



[17] Bu örgütlenmenin detaylı bir tanımı, Omeljan Pritsak, “Die 24 Ta-ch‟en. Studie zur Geschichte des Verweltungsaufbaus der Xiongu Reiche,” Orient Extremus 1 (1954): 178-202. Ayrıca bkz. Masao Mori, “Reconsideration of the Xiongu State. Profesör O. Pritsak‟ın Eleştirisine Bir Tepki,” Acta Asiatica, (24), 1973, s. 20-34. Ayrıca bkz. Barfield, The Perilous Frontier, s. 37-38.






Hunlar, Dengizik'in 469'da öldürülmesinden önce de siyasetten dağılmışlardı, ama belli yerlerde etnik yoğunluklarını muhafaza ediyorlardı.
“Hunlardan Sonra Hunlar: Atilla’nın Ardından Karadeniz Bozkırlarındaki Hun Kalıntıları”,
Kaşgarlı’nın Tarihçi Torunu. Reşat Genç Armağanı, yay. Mehmet Şahingöz, Ankara, 2015, s.307-316.




"1972 yılında şimdiki İç Moğolistan'ın Ordos yaylasındaki Arust bölgesinde, içinde çok değerli altın ve gümüş uygarlı miraslarının bulunduğu Hunlara ait mezarlar ortaya çıkarıldı. Bu altın eşyalar arasında üst tarafına yine tamamıyla altın bir şahin suretinin kondurulduğu altın bir taç vardı. Şahin, aynı tacın yan tarafında iki kurdun iki kuzuyu ısırmalarını seyrederek uçmaya hazır vaziyette nakşedilmişti. Çinli arkeologlara göre bu taç MÖ.7.yüzyıla aitti. Bu taç üzerindeki tasvirler, Hunların kurdu çok sevdiklerinden başka, milattan bin yıl önce madencilikle uğraştıklarını da göstermektedir."


UYGURLAR/ Turgun Almas
Selenge Yayınları, 2013
Bu eser yayınlandıktan sonra Çin hükümeti tarafından tüm eserleri yasaklandı ve ağır siyasi baskılara maruz bırakıldı.




Bu tacın Loufanlara ait olduğunu söyleyenlerde var, lakin;


LOUFANLAR:
Shiji, 110, 2889-90. Loufanlar Sarı Irmağ‟ın büyük kıvrımının dışındaki doğuya kadar olan yerlerde yerleşmiş bulunan bir halktı. Boyang Sarı Irmağ‟ın büyük kıvrımının güneyindeki bölgede yaşayan bir Hun kabilesiydi.


Hun İmparatorluğu'nun Kuruluşu ve Yükselişi
Yrd.Doç.Dr.Nicola Di Cosmo




EK:


Roma ordusu üzerindeki patricius’ların (aristokrat sınıf) tekelini kırarak plebs’lerinde (avam sınıf) orduya alınmasını temin eden, sınıflara ayırmak suretiyle, onun sistemli bir ordu olmasını sağlayan ve de ona phalanx düzeninde savaşmayı kazandıran Etrüskler olmuştur.  (H.H. Scullard, a.g.e., pp. 222-225.) 


Pamukkale Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, 
Tarih Anabilim Dalı, Eski Çağ Tarihi Bilim Dalı
Akademik Bakış Cilt 3, Sayı 5,Kış 2009







Tarihte ilk kez, her birinin başında kendi komutanı olan 10, 100, 1000 ve 10.000’li birimler halinde Türkler örgütlenmiştir. Onbaşı, yüzbaşı, binbaşı ve tümenbaşı tanımları bu düzenlemeden gelir.