Prototürk dilinin yarandığı ilkin Atayurd
(Urmu teorisi)
Ayrı-ayrı dialektlerin kavuşması ile yaranan büyük dil aileleri, yani protodiller m.ö. IV binyılda iklim değişmeleri nedeni ile başlanan göçlerle çeşitşi kollara ayrılmış ve ayrı-ayrı çağlarda bu kollardan yeni dialektler, diller türemiştir. Orta Avrupada yaranmış protohindavrupa, Uralda yaranmış protofinuqor, Kuzey Kafkazda yaranmış protokafkaz, Arabistan yarımadasında yaranmış protosami ve başka dil ailelerinin geçtiği bu yol Türk dil ailesi için de geçerlidir.
Böyle ki, Ön Asyada yaranmış prototürk dili m.ö. IV binyılın ortalarında batı ve doğu kollara ayrılmış, doğuya giden prototürk urugları Orta Asyadan İtil yakalarına ve Altaya kadar ayrı-ayrı bölgelerde ikinci Atayurdlar salmışlar.
Milattan önce IV-II binyıllar arasında doğuya miqrasiya etmiş doğu türk kolunun Altayda saldığı ikinci Atayurd yanlış olarak Türklerin ilkin Atayurdu gibi yorumlanmıştır.
Bu problemi ayrı-ayrılıkta arkeoloji, kültür, etnografik ve dilçilik açısından çözmek isteyenler olmuştur. Lakin türk etnosunun tarihine kronoloji ardıcıllıkla değil, diakroniya dışında tarihin belli sinkron kesiğinde bakılmış, arkeoloji belgeleri göze almadan Ön Asya dışında nerede türk varsa, orası ikinci degil, ilkin Atayurd sayılmıştır:
Doğu Asya (Menges); Uzak Doğu, Mancurya, Khingan dağları (Ramstedt); Mancurya ile Mongolustanın güneyi (Parker); Amur çayı dolayları (Yavuz); Baykal gölünün doğusu (Tomaschek); Baykalın güney-batısı (Koppers); Baykaldan Gobu çölüne kadar (Gahz); Altay dağları (Klaprothe, Hammer, Schott, Castren, Vamberi); Altayın doğusu (Radlov, Ligeti); Altay-Kırgız bozkırları (Menghin); Kazakıstan (Eickstedt); Tanrı dağları (Tyan-Şan) - Asyanın kuzey-batı bölgeleri (Stızygowsky); Tanrı dağları bölgesi (Almasy); Tanrı dağının kuzey-batı yakaları ile Aral gölü arası (De Guignes, Togan); Altay ve Ural dağları arası ile Aral gölü bölgesi (Nemeth); Ural-Altay arası (Rasonyi); İrtış-Ural arası (Zichy); Orta Asya (Poppe, Günaltay) ve b.
Göründüğü gibi, türklerin ilkin Atayurdu Mancuryadan Ural dağlarına kadar muhtelif bölgelerde gösterilmiştir. Halbuki bu problemin çözülmesi tarihi göçlerin çağını ve yönünü bellemeğe çok bağlıdır.
Ön Asya ve Güney Kafkazda m.ö. IV binyılın ortalarında başlanan kuraklık sonuçunda buradan kuzey ve doğu yönlere ilk büyük göçler olmuştur.
Orta Asyada yerleşen prototürk uruglarının bir kısmı kuraklığın artması nedeni ile m.ö. II binyılda daha ileri giderek Ural ve Kazakistan arası bozkırlarda yerleşmişler.[1]
Türk boylarının toplum halda yerleştiği yeni bölgeler onların ikinci Atayurduna çevrilmiştir.
Coğrafi durumuna göre m.ö. IV-II binyıllar arası dönemde artık türk yurduna çevrilmiş Orta Asya sonralar türk boylarının muhtelif yönlere migrasiyası yolunda köprü rolunu oynamıştır. Doğu türk uruglarının bir kısmı Orta Asya ve Kazakistan üzerinden geçerek bugün hakas, altay, tuva halklarının Atayurdu olan Altay bölgesine girmişler.
Altayda m.ö. XXV-VIII asrlar arası bir-birinin ardıca ortaya çıkan Afanasyevo, Andronovo, Karasuk ve Tagar arkeoloji kültürünün batıdan gelmesi bellidir. Bura gelenlerin içinde türk uruglarının olması ihtimali de vardır, lakin m.ö. VIII yüzyıldan görünen Aldıbel kültürü ile m.ö. V-III asrlara aid Saglı kültürünü taşıyanların türklüğü kuşkusuzdur.
Arjan (m.ö. VIII-VII) ve Pazırık (m.ö. V) kurganları bunun aydın göstergesidir.
İkiçayarasına V binyılda gelen sumerlerden sonra III-I binyıllar boyu dalgalarla buraya sami urugları (akkad, asur, aramey, arab) gelmişler. II binyılın başında kuzey-batıdan Orta Anadoluya hindavrupadilli hettler, VIII-VII yüzyıllarda frig ve haylar, kuzeyden Güney-Doğu Anadoluya ise II binyılın başında kafkazdilli hurriler ve aynı binyılın sonunda urartular gelib yerleşmişler.
Karadenizin kuzeyinden kalkarak Orta Asya üzerinden Afganistanın kuzeyindeki Areya bölgesine gelen ari (hindiran) urugları orada m.ö. II binyılın sonlarında iki kola ayrılmış, biri Hindistana, diğeri de m.ö. VIII yüzyılda İranın güneyinde adı türkce Bars (Fars) olan bölgeye gelib yerleşmişler.
Göründüğü gibi, Ön Asyada prototürk yurdları bura gelen başka dilli etnoslarla dolmuş, türk uruglarının çoğu ise doğu bölgelere geçmişler. Aynı durumu o çağlarda Ön Asyadan Hindistana köçen protodravidler de yaşamışlar. Böylece, sakaların m.ö. VII asrın başlarında Ön Asyaya dönüşüne kadar buranın etnik demografyası önemli derecede değişmiştir.
Türk halklarının sonrakı Atayurdlarından köklü şekilde farklanan prototürk etnosunun ilkin Atayurdu problemi, onun tarihi-coğrafi sınırları antropoloji, arkeoloji, tarihi, coğrafi belgelerle yanaşı, dilçilik, folklor, etnografik ve mitoloji belgelerin tarihi-mukayiseli tahlili ve kompleks analizi ile öğrenilmelidir. Size sunulan bu bildiride amacımız problemin çözümü değil, onun gündeme getirilmesi ve meselenin koyuluşuna ışık tutan bazı belgeleri dikkatinize arz etmektir.[2]
1.Antropoloji belgeler.
Altayda gerçekleşen türk-mongol karışması Hun çağında intensivleşmiştir. Minusin çukurunda hala m.ö. VII-IV yüzyıllarda ahalinin çoğu avrupoid idi, yalnız Taştık kültürü (m.ö. III – m.s. V) çağında burada mongoloid ve karışık tipler görünür. Tuva-hakas bölgesi avrupoid brokikefal tipin formalaştığı arazidir. Çağdaş hakaslarda mongoloid cizgiler kabarık olsa da, Taştıklı protohakaslarda mongoloid cizgiler hala zaif idi, hatta m.s. VII-X yüzyıllara kadar Tibet ve Çin kaynakları onları mongol-tibet boylarından farklı “sarısaç ve gökgöz” insanlar gibi veriyorlar.[3]
Hakas-sagay toplumundan ayrılıb doğuya giden saha (yakut) boyları Baykal yakasında mongoloidlerle daha davamlı kaynayıb-karışmış ve burası sahaların ikinci Atayurduna çevrilmiştir. Sonralar kuzey-doğu bölgelere geçen ve fiziksel görkemi mongol-tunguslara yakın olan sahaların dilinde de türk dilleri ile olan fark artmıştır.
Antropoloji belgelerle yanaşı kanın terkibi ve bazı hastalıklar da türklerin Atayurdunu doğuda değil, Ön Asyada olduğunu gösteren bioloji belgedir.
Azer türklerinde yalnız genle nesilden-nesile geçen talassemiya ve ona benzer hastalık Aralıkdenizi bölgelerinde 4-5 binyıl önce yayılmıştı.
2. Arkeoloji kültür belgeleri.
İslam öncesi yazılı kaynaklarda tasbit olunan türk bölgelerinin arkeoloji kültürüne dayanarak daha eski çağlara aid analoji kültürün etnoarkeoloji özellikleri arasında paralellik arayıb mukayiseler aparmak ilmi metoda aykırı değildir. Bu yönde aparılan araştırmalar gösteriyor ki, türk etnoarkeoloji kültürünün kaynağı Dicle çayının, Van ve Urmu göllerinin havzasıdır.
Prototürk etnosuna aid arkeoloji kültürde etnik özellik kendisini bükülü basırık (sonralar atlı basırık, balbal, daşbaba ilave edilmiştir) ve kurgan kültüründe gösteriyor.
Prototük çağında Ön Asyada bir-birinin devamı gibi yaranmış arkeoloji kültürlerin (Carmo, Halaf, Hasun, Kür-Araz) dışarıdan gelmesi faktı yoktur, dışarı taşınması faktı vardır.
Lakin türklerin eski migrasiyasını doğudan batıya olduğunu yazanlar arkeoloji kültürün kronolojisini ve yerdeğişme yönüne önem vermeden göçün yönlerini tersine veriyorlar.
İkiçayarasında Halaf kültürü üzerinde yaranmış kuzey Ubeyd kültürü sonralar Tükmenistanın güneyinde (Göksur 1) ortaya çıkıyorsa, Anau kültürünün batı kolu Tahran çevresi kültürün devamı, doğu kolu ise (Moncuklu-depe) İrandakı Sialk, hatta İkiçayarasındakı Hasun kültürünün devamıdırsa, onda göçün yönün doğudan batıya nasıl oluyor?
Halbuki bu arkeoloji abideleri araştıran uzmanlar göçün yönünü doğudan batıya olduğunu defalarca vurgulamışlar.[5]
Bunu da unutmamak gerekir ki, Güney Sibirde neolit çağı Ön Asyadan 4 binyıl sonra başlanmıştır.
3. Etnografik belgeler.
Tarım, koyunçuluk, atçılık, demirçilik, halçaçılık sanatının, teker ve arabanın Ön Asyada yaranıb buradan etraf bölgelere yayılması bellidir. Doğu türklerde özünü gösteren atlı ve bükülü basırık (ölü gömme) kültürü, mitoloji ve folklor motifleri, eski inanc ve kultlar, kozmonim ve teonimler, hatta “tanrı” (tenger) sözünün kendisi de Ön Asya kökenlidir.[6] Türk basırık geleneğinde yaygın olan balbal, daşbaba örneklerinin en eskisi son yıllarda Hakkaride bulunmuştur.[7]
Daşbaba geleneğinin türk göçlerile buradan Avrasya bozkırlarına taşınması kuşku doğurmuyor.
4. Tarihi demografya.
İlk doğu göçleri uzmanların “büyük migrasiyalar çağı” adlandırdığı m.ö. IV ve II binlerin ortalarında gerçekleşmiştir.[8]
O çağda yük ve koşku hayvanlarının yardımı ile Ön Asyadan dışarı göçleri Urmu-Van gölleri arasında yaranmış ilk teker-araba da kolaylaştırmış, m.ö. II binyılın ortalarında ise atçılık, ata binme atlı-arabalı bozkır türklerine kısa zamanda daha uzaklara gitmek imkanı vermiştir. Altay eposlarında yerli faunaya yad olan batı bölgelere aid hayvanlar vardır.[9]
Tarihi göçlerin bir kısmı iklim, landşaft değişmeleri, kuraklık, yiyecek kıtlığı, epidemiya, savaş, deportasiya nedeni ile, bir kısmı da ahalinin artımı ve yeni barınacak bölgelerin aranması ile gerçekleşiyor. Miladın ilk yüzyıllarında Mongol-Altay bölgelerinde başlanan kuraklık hunların batıya göçleri ile sonuçlanmıştır. Çinin kuzeyindese III yüzyılda devam eden kuraklık, aclık ve savaş dağıntıları ile ahalinin sayı %80 azalmıştır.[10]
Bazen biosferde yaranan uygun şerait bölge halkına teper verip passionerliğini artırıyor. Göktürkler çağında kırgızların 80 bin askeri vardı, XI yüzyılın başında ise onlar savaşa 400 bin asker çıkara biliyorlardı.[11] Orta Asyadan oğuz-türkmen boylarının Azerbaycan, Irak ve Anadoluya göçmesi nedenini o çağın arab yazarları “ailelerin çoğalması” ile izah ediyorlardı.[12]
Tarihi köçlerin nedenini, türünü, yönünü gösteren antropoloji, arkeoloji, demografik, onomastik belgeler, kaya resmleri, tamgalar ve yazılı kaynaklar öğrenildikce eski türklerin etnik çoğrafyası da kendi gerçek yüzünü gösteriyor.
Tanınmış türkolog A. N. Samoyloviç kırk yıl sovyet dilçilik mektebinin lideri olmuş akademik N.Y. Marrın bu sözlerine yüksek değer vermiştir:
“Aralık denizi kıyılarında(sahillerinde) türklerin tarihi varlığı yunan ve latın dillerinin yaranmasından, yunan-rum dünyasının ortaya çıkmasından evveldir”.[13]
5. Onomastik belgeler.
Yazılı kaynaklar m.ö. III-I binyıllar boyu Ön Asyada Subar, Aratta, Kut, Turuk (Türk), Kumuk, Kuman, Alban, Aran, Saka, Kaspi, Ermen, Bars, Padar, Azar (Azer), Gamer, Göger, Gargar, Sangi-but (Zengi boyu), Kaşkay, Urmu, Kızıl-bud Kızıl boyu), Polad ve b. siyasi kurumların (bölge, ülke, şehir, devlet, beylik) adını çekiyor ki, bunların ekseri türk etnotoponimleridir.
6. Dilçilik belgeleri.
dur-, düş-, de-, tök-, get-, it-, kaç-, kal-, koru-, çap-, tak-, deg-, eş-.
Türkizmler başka komşu halkların (hat, elam, kassi) ve bura gelen akkad-asur, hurri-urartu, hettlerin diline de geçmiştir.
Ön Asya izoglosları sırasında kut, tengri, dağ, tepe, su (sub), kab, bars, börü gibi yüzlerle söz, türk adları (Alpan, Turan, Tarkan, Ugur, Kamata ve b.) vardır.
Sakaların Ön Asyaya dönüşünden önce türklerin buraya gelmesi hakkında arkeoloji ve yazılı belge yoktur.
Bu halde m.ö. III-I binlere aid bu kadar türk sözü nereden çıktı? Tabii ki, Altay teorisi başka soruları cevapsız bıraktığı gibi bu soruya da cevap veremiyor.
Doğuya giden türklerin dil ve kültür teperi Orta Asya, Altay ve Türkistan bölgelerindeki geosiyasi ve etnolingvistik alanda hegemon duruma çıkmış, bölge halkları ile bilingvizm şeraitinde yaşamışlar. Mongol ve tunguslarla iç-içe yaşam ise “türk-mongol-tungus dil birliği” yaratmıştır. Böyle birlik genetik akrabalık değil, sonraki kontakt ile yaranmıştır, burada söz konusu “dil ailesi” değil, “dil birliği” olmalıdır.[14]
Türk dillerinde ileri sözünün “doğu” anlamı doğuya giderken yaranmıştır. Reng bildiren türk sözleri ise ilkin Atayurdun çevresinde denizlerin hanki tarafda bulunduğunu gösteriyor:
Kara (kuzey), Kızıl (güney), Ak (batı), Gök (doğu).
Türk Atayurdundan güneyde Herodot Fars körfezinin de Kızıl//Kırmızı adlandığını yazıyor. Doğuda ise iki Gökgöl vardı ve Kaspinin bir adı da Gökdeniz idi.
Göründüğü gibi, Ön Asyanın denizleri de türk Atayurdunun koordinatlarını sergiliyor.
Prof.Dr.Firudin Ağasıoğlu Celilov (1947-)
Dilbilimci ve Türkolog
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin eski Başbakan Yardımcılığını yapmıştır. Bakü Devlet Üniversitesi'nde çalışmaktadır.
Türk Tarihi açısından yazılarını takip etmenizi,
kitaplarını okumanızı öneririm.
Kendi web sayfasından kitapları indirebilirsiniz.
.................
N o t l a r:[1] Doğu Aralıgdenizi antropoloji tipinin m.ö. IV-III binyıllarda Güney Türkmenistanda görünmesi (Etnografiya i arkheologiya Sredney Azii. Moskova, 1979, 10-14);
III binyılın başlarında Güney Azerbeycandan Orta Asyaya arkeoloji kültür sızmalarını gösteren boyalı-nakışlı keramik kabların ortaya çıkması (Avdusin D. A. Arkheologiya SSSR. Moskova, 1977, 72-76); II binyılın ortalarında Türkmenistanda Altıntepe meskeninin dağılması ve ahalinin Kuzey Afkanistan - Güney Özbekistan tarafa (Sappalı, Gonur, Daşlı) geçmesi (İstoriya Drevnego Vostoka. Moskova, 1979, 319); ve Urmu havzasından doğuya olan köçler m.ö. IV-II binlerde migrasyanın batıdan doğuya olduğunu gösterir.
[2] Prototürk Atayurdu, dili, dialektleri, arkeologiyası, boyları, etnografyası hakkında tarihi belgeler bu kitablarda verilmiştir: Ağasıoğlu F. (Celilov). Azerbeycan dili morfonologiyasından oçerkler (1985); Azerbeycan dilinin morfonologiyası (1988); Azer halkı (2000; 3-cü baskı 2005); Kadim türk eli. Saka-Gamer boyları (2006); Tanrı elçisi İbrahim (2007) ve 9 cildde yazılıb hala basılmamış “Dokuz Bitik” (İslamakadar türklerin tarihi).
[3] Po sledam drevnix kultur. Ot Volgi do Tixogo okeana. Moskova, 1954, 199.
[4] Barta A. Problemı etniçeskoy arxeologii v Uralistike i Altaistike. “Uralo-Altaistika”, Novosibirsk, 1985, 11-13.
[5] Eneolit SSSR, Moskova, 1982, 34; Sarianidi V. İ. Drevnie svyazi Yujnogo Turkmenistana i Severnogo İrana. “Sovetskaya Arxeologiya”, №4, 1970, 24.
[6] Etnografik gelenekler daha konservativ olur. Özellikle, ölü bastırma adeti binyıllar boyu degişmeden devam edir. Bu bakımdan, m.ö. IV-III binlerde İkiçayarasında yaşayan subar boylarının bükülü basırık geleneyi önemli belgedur. Rus tarihçileri yazır: “Subarlar tabiat olaylarını ilahileştirib o biri dünyanın varlığına inanırdılar. Açılan mezarlarda kab-kacak, daş ve kemik aletlerle birlikde bükülü bastırma adeti görünür” (Avdiyev V. İ. İstoriya Drevnego Vostoka. Leningrad, 1948, 358). Ölünün bükülmüş halda mezara koyulması türklerde İslamakadar devam etmiştir.
[7] Севин В. Щаккари ташлары. Чыплак савашчыларын эиземи. Истанбул, 2005
[8] Zablotska Y. İstoriya Blijnego Vostoka v drevnosti. Moskova, 1989, 43.
[9] Sagalayev A. M. Mifologiya i verovaniya altaytsev. Tsentralno-aziatskie vliyaniya. Novosibirsk, 1984, 69.
[10] Gumilyev L. N. Geografiya etnosa v istoriçeskiy period. Leningrad, 1990, 74.
[11] Togan A.Z.V. Umumi Türk Tarihine giriş. I c. (III baskı), İstanbul, 1981, 143.
[12] Aynı kaynak, 146.
[13] Samoyloviç A. N. Turkologiya i novoe uçenie o yazıke. “AN SSSR, XLV, Akad. N.Y. Marru”, Moskova-Leningrad, 1935, 119.
[14] “Altay dil ailesi” teorisinin yanlış olduğunu yazan komparativist ve türkolog alimlerin (G. Clauson, V. Kotviç, B. A. Serebrennikov, G. D. Sanjeyev, G. Dörfer, F. Zeynalov, B. Ögel, A. M. Şerbak ve b.) sayı artmagdadır.
_______________TÜRKOLOJİ_____________