28 Ağustos 2015 Cuma

Ağaçeri Türkleri




Yabancı kaynaklardaki
"ACATZİRİ" - "AGATHYRSİ" "AGATHYRSOS"



Ağaçeriler ve Hunlar


"466 yılında Avrupa Hunlarına bağlı Ağaçeri Türk boyu Azerbaycan yoluyla Doğu Anadolu'ya gelmiştir. Sasani kaynakları bunları Akkatlar, Bizans kaynakları Akatzir olarak tanımlamaktadır. Ağaçerilerin bir bölümü Halep, Şam yörelerine kadar inmişlerdir. Kafkasya, Mezopotamya ve Doğu Anadolu'da güçlü bir devlet kurmuş Karakoyunlular içinde önemli bir boy olarak bu Ağaçeri kavmi de mevcuttur.

Tunceli'nin Malazgirt ilçesine bağlı bir köyün ismi HAÇERİ (Ağaçeri) ve aynı ilçeye bağlı diğer iki köyden birinin adı HAÇERİ SÜFLA diğerinin adı ise HAÇERİ ÜLYA isimlerini taşımaktadırlar."


Ali Tayyar Önder,2005
Türkiye'nin Etnik Yapısı






“Büyük Hun İmparatorluğu'nun yıkılışından sonra Batıya göç eden Hunların bir kolu 395 tarihinde Erzurum üzerinden Anadolu'ya gelmiş, 451 yılında onları Akhunlar izlemişlerdir. Büyük bir göç dalgası da 466'da gerçekleşmiş, Avrupa Hunları'na bağlı Ağaçeri Türk boyları Anadolu'ya gelmişler ve yerleşmişlerdir.”


Ali Külebi , 2011




*



Reşidüddin’de anlatılan Oğuz-Kağan destanına göre Kıpçaklar 24 Oğuz boyundan biriydiler. Reşidüddin’de “Kıpçak, Kalaç ve Ağaç-eri kabileleri Oğuzlarla karışıp kaynaşan halktan türemişlerdir” denilmektedir.

Oğuz-Kağan’ın Kıpçak adını verdiği ve Kıpçak kabilesinin kendisinden türediği kabul edilen efsanevi çocuk, Oğuzların İt-Barak kabilesine karşı düzenledikleri başarısız bir sefer sırasında dünyaya gelir. Çocuğu bir ağaç kovuğunda bulurlar ve ona bu duruma uygun bir isim verirler. “Kobuk, kovuk” sözcüğünden türetilen bu kelime Türkçede “içi çürümüş ağaç” demektir. Ebu’l Gazi “Eski Türk dilinde içi oyuk ağaca Kıpçak derlerdi” demektedir ki, gördüğümüz gibi qubcaq-gyvcaq kelimesi içi boş, çürümüş anlamındadır.

Oğuz-Kağan destanındaki efsanenin bir başka versiyonuna göre, Kıpçak adı verilen çocuğun dünyaya gelişinden önce yeryüzünde bir ağacın aşırı şekilde büyüdüğü anlatılır. Oğuz-Kağan nehri geçmek için ağacın kesilmesini emreder. Oğuz-Kağan nehri geçerken keresteden yapılmış salda dünyaya gelen çocuğa güya “Sen benim gibi prens ol ve adın Kıpçak olsun” der.

Sözü edilen efsanelerde sürekli olarak Kıpçak’ın ağaçtan zuhur ettiği, yani Kıpçakların kökeninin ağaç ve ormanla ilintili olduğu vurgulanmakadır. Şu veya bu halkın türeyişiyle ilgili eski etnogenetik efsanelerde süjeyle ilgili her detayın gizli bir genetik kökeni vardır ve her özellikte muayyen bir etnik topluluğun yaptığı işe şifreli bir işaret mevcuttur. Kıpçakların etnik gelişimin daha erken dönemleriyle ilgili rivayetlerde mutlaka ağaç ve ormandan söz edilmesi, onların ormanın yavaş yavaş  bozkırla yani orman-bozkır şeridiyle yer değiştirdiği bir yerde türemiş olmaları ihtimalini göz ardı etmemize imkan tanımamaktadır.

Reşidüddin’de Kıpçaklarla birlikte ormanlık bölgede yaşayan başka bir halktan söz edilmesi de dikkat çekicidir. Bilindiği gibi bu halk “Ağaç-eri” adıyla meşhurdur.

Reşidüddin’e göre Urasut, Telengüt, Kuştemi, ormancı Urankat da orman kabilelerine mensuptur. Ona göre “Çadırları ormanlık alanda bulunan her kabileye orman kabilesi denilir.


Kıpçaklar
Sercan M.Ahincanov
Selenge Yayınları



*


“Herakles yaylarından birini (çünkü o zamana kadar iki yayı vardı) kurdu, omuzdan atma kılıç kayışının nasıl kuşanıldığını gösterdi, sonra yayı ve kılıç kayışını kadına verdi; kılıç kayışının tokasında altın bir kupa vardı. Bunları verdikten sonra gitti. – Çocukları doğdular. Büyüyünce analrı adlarını koydu; birincisinin adı AGATHYRSOS, sonrakinin GELONOS, en küçüğünün SKYTHES. Sonra Herakles’i sözüne bağlı kalarak onun emretmiş olduğu şeyi yaptı. Çocuklarından ikisi AGATHYRSOS ve GELONOS istenilen şeyi yapmadılar, kendilerini dünyaya getirmiş olan anaları onları kovdu, çıkıp gittiler, en küçükleri SKYTHES istenileni yaptı ve yerinde kaldı. Sonradan gelen bütün SKYTH kralları bu HERAKLES oğlu SKYTHES’ten türemişlerdir. SKYTHlerin bugün de kılıç kayışlarında asılı duran kupalar HERAKLES’in kupasının anısını sürdürürler…” Heredot 4.kitap; 10



“Tauris’den sonra gelen gene Skyth’lerle karşılaşırız, bunlar, Tauris’in kuzeydoğusundaki ülkede, doğu denizi kıyılarında, yani Kimmerler Bosphoros’unun ve Palus-Maiotis’in Tanais’e kadar uzanan batı bölümünde otururlar; Tanais bu iç denizin bir girintisinde denize dökülür. – Öbür yandan İstros’dan kuzeye doğru kara yönünden girilirse Skythia sınırı olarak önce AGATHYRS’lerin ülkesine, arkasından Neuriler ülkesine, sonra Androphaglar ülkesinden geçerek, en son Melankhlenoslar ülkesine varılır.”... Heredot 4.kitap; 100


Peki Kral Abdalonymos...!
Abdaly (Hephthalites) Bizans kaynaklarındaki Eftalitler, 
yani Ak Hunlar - Abdal....!

HEREDOT BİLE MİLATTAN ÖNCE 5.YÜZYILDA AĞAÇERİ TÜRKLERİNDEN BAHSEDERKEN , 
HALA TÜRKLERİN ANADOLU'YA 11.YÜZYILDA GELDİĞİ SAFSATASINA İNANAN VAR…..



*

“To the south dwell the Acatziri, a very brave tribe ignorant of agriculture, who subsist on their flocks and by hunting.”(37)


JORDANES (6th c AD)

*


"Herakl saqatların ulu babası olan Skitin atasıdır". (F.Ağasıoğlu). 
"İskitler Herakles'ten türemiştir, ecdadıdır." (Zaur Hesenov).


*


E.Arthur Thompson does accept Akatziri as Türkic-speaking  European Huns, and thus with a stroke of a pen defiantly negate the whole Scytho-Iranian Theory. / link

*

Akatsir. M.Z. Zekiyev, İskit sözcükleri arasında Türkçe kökenli "er/ir" / "erk":"erkek" (erkek, herif, insanlar, mertçe) kelimeler mevcuttur, diye yazmaktadır. Yine Türk dili için karakteristik olan "-lı, -tı" sonekleri de mevcuttur. Don'da ormanlık bölgede, kısmen de Kuzey Kafkasya'da yaşamış olan büyük İskit kabilesini "Akatsir" ("Akaçir") (Yunanlılar Türkçe "ç" harfini "ts" olarak yazmışlardır) diye adlandırmışlardır. "Akaçir" kelimesi "agaç"/"akaç" ("orman") + "er" ("erkek" "insanlar") kelimelerinden müteşekkil olan "Orman halkı" (Orman insanları) demektir (Zekiyev, 1986, s. 24, 29).

Akaçirlerden, 442 yılında Hun Kağanı Attila'ya elçi gönderilen Pannonyalı Priscus ve Got tarihçisi Jordanes (M.S. IV Yüzyıl) bahsetmektedirler. M.Z. Zekiyev, "Hazarların Akatsirler ile özdeşleştikleri" görüşündedir (Aynı eser, s. 25). Hipotez olarak Hazarların İskit Akatsirlerin ahfadı olduklarını ortaya koyabiliriz. Bazı bilim adamları "Hazar" sözcüğünün "Haz"/"Kaz" ("kaz") + "ar" / "er" yani "Kaz insanlar" sözcüklerinden oluştuğunu kabul ediyorlar. Muhtemelen "Kazak/" Kazah" sözcüğü de totem durumundaki "kaz" + "ak" sözcükleriyle bağlantılıdır.

Agathirs, "Akatsir" sözcüğünü Yunan yazarları çoğu kez "Agathirs" şeklinde yazmışlardır. Burada "s" harfi kelimeye eklenmiş alışılmış Yunanca tamlama, "th" sesi ise "t" sesine tekabül etmektedir: "Agatir" Fonetik açıdan bakıldığında sözcüğün "Agaçir"den türetilmiş olduğunu görüyoruz. M.S. I-IV yüzyıllarda Pliny, P. Mela, Ptolemaeos, Julius Solin, Ammianus Marcellinus Agathirs'lerden söz etmektedirler. Ptolemaeos onları Savromotlarla akraba olan Türk dilli Savarların (Suvar) yukarısına yerleştirmektedir (Geybullayev, 1991, s.293-294).

Savromat. Bu sözcük "Savar"/"Suvar" + "er", "Su insanları" etnoniminden ve+ "mat" kompozitinden oluşmaktadır. 
"Agaceri" terimi ise Azerbaycan'da "Agaceri- dag"; "Agareri" + "dağ" olarak muhafaza edilmiştir. Bu toponim (İran) Güney Azerbaycan'da da mevcuttur (Geybulayev, 1991, s. 294).

K.Laypanov, İ.Miziyev
Türk Halklarının Kökeni



*

Ağaçeri Türkleri; Agathii (6 c.) also calls Huns of Azov Sea as Scythians.


The first son of Heracleus is Agathirs, more correctly, Agathiros. Here -os is a Greek name ending; ir ‘man, male, people’; agad-agas-agach ‘tree, forrest ‘ (interdental d~th was written in Russian through Greek symbol theta and sounded as ‘f’: Theodor-Feodor, Skif-Scyth, Agathir-Agafir, etc.). Agathir is ‘forrest people or people with tree totem’. Later we meet this ethnonym in the forms akatsir-agach eri with the same meaning. In Türkic language with the same semantics we have also ethnonyms Burtas (burta-as ‘forrest people’), Misher (mish-er ‘forrest people’). (*SB)


ETHNIC ROOTS of the TATAR PEOPLE
Mirfatykh Z. ZAKIEV
TATARS: PROBLEMS of the HISTORY and LANGUAGE
Collection of articles on problems of lingohistory, revival and development of the Tatar nation.Kazan, 1995.
(*SB = Misher 'forest people', are to be seen as Moski or Mushki (Muşki) in Anatolia as King Midas of Phrygia, same tribe as Kaska (Kaška) Meşe (Meshe) Tatar is the other name of this Turkish tribe.

*

"Muşkilər İskit kavmi idi. Yunanlar onlara Mosx, ya da Mossinyok derlərdi. İsmilərinin də ağac evlərdə və ormanlarda yaşadıqlarından dolayı aldıqlarını söylərlerdi. Akkad yazılarında bu Muşkiler Meşex, ya da Meşequkimi keçər. Akkadcada bol Türkcə kəlimələr vardır və ağac anlamında meşek, arman sözləri vardır.  Yəni anladığımız bu Muşki / Mosx / Mossinyok / Meşequ boylarının adı bizim meşe sözündəndir. Kəndiləri Türk və Ural kavimlərinin karışımı idi. Daha sonra onları kral İskitlər (Han Oğuzlar) Asurlarla bitməyən savaşlardan dolayı yanlarına alıb Anadolu-Trakya-Balkan və Kavkaz-Doğu Avropa yolları ilə köç etdilər. Şu an Rusiyada yaşayan Meşer Tatarları (Ağaçerilər) və Ural boyu olan Mokşalar (Mordvinlərin önəmli kolu) kəndi adlarında o ismin hatırasını daşıyırlar. İlk əvvəllər Mosok şəklində olan Moskva toponimi də o ismin hatırasını yaşadır. EXCALİBUR sözü Anadolu'da yaşamış XALUB (diğer adları GARGAR, TİBAREN, ALAZAN) İskit boylarıyla alakalıdır. Bu Xalub'lar Samsun etrafında oturur, bakır üretir ve silah yapırlardı.  Hitit yazılarında geçen KASKA'lardır."

Elşad Alili / Dilbilim, Azerbaycan
Institution of Linguistics, Azerbaijan


"Hititçe yazılı kaynakların susması sonrası bu halkın akıbetine ilişkin bilgi veren başka bir kaynak olmaması, konu hakkında farklı yorumlara sebebiyet vermiştir. Hitit Devleti’nin son dönemlerinde doğu sınırları yakınlarındaki bir Kaška kenti olan Pahhuwa’da, Mita isimli bir isyancının ortaya çıktığı görülmektedir. Bu kişi, Anadolu’yu istila etmeye çalışan Asurluların kaynaklarında Muškili Mita olarak geçmektedir. Muški isminde geçen šk etimolojik bağlantısı akla Kaška’yı getirmektedir.  Bu neticede Kaškaların Hitit Devleti’nin son bulmasıyla birlikte Muški yerleşim alanları olan Orta Anadolu’ya kadar yayıldıkları düşünülebilir. Ayrıca Mita ismi Hitit Devleti’nin çökmesinin ardından birkaç yüzyıl sonra bölgede merkezi bir devlet kurmayı başarmış Friglerin mitolojik kralı Midas’ı da akla getirmektedir....

Daha önce ifade edildiği üzere Kaškalar, Hitit yerleşim alanları olan Orta Anadolu’ya doğru sürekli bir yönelim halinde olmuşlardır. Hitit Devleti’nin her güç durumundan bir istifade çıkarmış olan Kaškaların, Hitit sonrası bölgede ortaya çıkan otorite boşluğu ve istikrarsızlık neticesinde bölgeye girmiş oldukları ve hatta Hitit kentlerinde yerleşmiş olma ihtimalleri üzerinde düşünülmesi gereken bir husustur. Ancak bu aşamada Hitit sonrası Hitit kentlerinde görülen Frig kalıntılarının en azından bir kısmının Kaškalara mal edilmesi gerekecektir. Kaška ve Frig kültürleri arasında bir ayrım yapmak için elde yeterince veri olmaması tespiti kuvvetlendirmeyi güçleştirmektedir."


Serkan Demirel
Öğretim Görevlisi, Karadeniz Teknik Üniversitesi
Akademik Bakış,cilt 6, sayı 12, 2013





"Evripid "Alkestid" de xalibler ölkesinde olan demirden bahs edir. Xaliblerin skif tayfalarından olmasını tasdiq eden melumata Xaliblerin skif tayfalarından olmasını tasdiq eden malumata Apolloninin "Arqonavtların yüşü"ne verdiyi sxoliyalarda rast gelirik. Burada skif xalqlarının siyahısı verilir, hemin siyahıda xalibler de vardır. Ksenofont yazır ki, "ellinlerin torpaqlarından keçdikleri xalqlar içerisinde en cesurları xalibler idi ve onlar ellinlerle albayaxa döyüşe girirdiler." 

Zaur Hasanov "Char Skifler (Çar İskitler - Royal Scythians)"


*




Bu ara bıraktı denizi,yükselen Aurora, görünunce
İlk ışıklar çıktı seçkin gençler kapılardan
Donanmış ince ağlarla, oklarla, tuzaklarla, sonra
Geniş temrenli kargılar taşıyan Masyller atlarıyla,
Duyarlı köpekleriyle. Bekliyor konağın kapısında, daha
Yatağından kalkmayan kraliçeyi Kartacalılar, altınlı
Erguvan örtülü gemini çiğneyen, kişneyen at da, orada
Göründü, çevresinde kalabalık, kraliçe sonunda.
Değerli, süslü Sidon dokuması üstlük omuzlarında,
Altın okluk, altın iğneyle tutturulmuş saçlar.
Altın düğmeyle iliklenmiş parlak erguvan giysi,
Frigyalılar, aralarında güleç, sevecen Iulus ilerliyorlar,
Kraliçenin yanında giden en yakışıklı Aeneas,
Birlik sağlıyor iki topluluk arasında, gelince kış
Ksanthos'tan, Likya'dan göçen Apollo gittiğinde
Sevdiği anayurdu Delos'u görmeye, orada anısına.
Dryoplar, Giritliler, gövdeleri boyalı AGATHYRSESLER
Törenler, eğlenceler düzenlerdi sunaklar çevresinde.
O da dolaşırken Cynthus tepesinde, altın bağlarla
Tutturulmuş dalgalı saçları toplayan yapraktan
Başlık, omuzlarında birbirine sürtünen, tınlayan oklar.
Ona benzerdi yüzü, soylu, görkemli Aeneas'ın, ancak yavaştı.

AENEAS - VERGİLİUS (MÖ:70-19) ; IV:130-150
çev: İsmet Zeki Eyuboğlu , payel yayın, 2010
Oniki kitaptan oluşan bu destan, Truva kentini terk edip, yeni bir kent kurmak için yelken açan Aeneas'ın yolculuğu ile Lavinium'u kurmasını anlatır. Daha sonra Alba Longa ve Roma olarak anılan şehirler....



BURADAKİ AGATHYRSESLER, AĞAÇERİ TÜRKLERİDİR.
"GÖVDELERİ BOYALI" ORJİNALİNDE "DÖVME" DİYE GEÇER.
TÜRK BOYLARININ İSİMLERİNİ BİLMEYEN DE OKUR GEÇER.
TRUVALILARIN DA TEUCRUM DİYE GEÇTİĞİNİ SÖYLEMEM GEREK
SADECE BUNUNLA KALSA GENE İYİ
BİR DE GELONOS KABİLESİ VAR
HERKÜL'ÜN (ERAKLE) OĞULLARI; İSKİT, AĞAÇERİ VE GELONOS 
O DA BAŞKA YAZIDA
SEVGİLERLE,
SB.



TRUVA - ETRÜSK - TÜRK 
TÜRKLERİN GİZLENEN TARİHİ 


Crimea Scythian King Scilurus with his son Palacus - 2th c BC


SCYTiAN KiNG'S BROTHER CARTHASiS
Acatziri; Agathyrsi; Agathyrsos; Agacheri Turks.


Scythians = Huns = Turks