Çivi Yazılı Kaynaklar Işığında Asur ve Muškilerin Anadolu’ya Hükmetme Çabaları
öz:
MÖ. 1200 yılında meydana gelen Egeli Kavimler Göçü sonucunda Hitit Devleti’nin yıkılmasıyla Anadolu’da Geç Hitit Beylikleri dönemi başlamıştır. Bu beylikler zaman zaman değişen siyasi güçlerine göre Muški, Urartu ve Asur’un hâkimiyetini kabul etmek zorunda kalmışlardır. Asurlular’ın Anadolu’ya hâkim olma sürecinde en büyük rakiplerinden biri olan Muškiler, pek çok kez bölgedeki kavim ve devletlerle Asurlular’a karşı ittifaklar kurarak, onların Anadolu’da bir güç olmasını önlemeye çalışmıştır. Asur’un Anadolu’ya hükmetme çabası sırasında Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya gelen İskit ve Kimmerler Asur için büyük tehdit unsuru olmuşlardır. Hatta bu kavimlere karşı Asur’a yaklaşması tehlikenin ne denli güçlü olduğunun da göstergesidir. Bu çalışmada, dönemin çivi yazılı kaynaklarındaki bilgiler ışığında, Asur ve Muškilerin Anadolu’ya tek başlarına hükmedebilme adına aralarındaki mücadeleler ele alınacaktır.
GİRİŞ
MÖ. XIV. yüzyılda Hitit Devleti’nin Hurrri Mitanni Devletine son vermesinden sonra güçlenen Asurluların, MÖ. XIII. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya siyasi olarak hükmetme gayreti görülmektedir. Bu dönemin sonlarında Trakların hâkimiyeti altında bulunan Balkan Yarımadası’nın güney batı bölgeleri İlliryalılar tarafından işgal edilmiştir. Bu işgal sonucunda yerlerinden oynayan Trak kabileleri en çok da Brigler ya da Frigler, boğazlar üzerinden Anadolu’ya geçerek ülkenin batısında ve kuzeyinde bulunan bazı savaşçı kabileleri de yanlarına alarak tarihe Deniz Kavimleri Göçü ya da Egeli Kavimler Göçü olarak geçecek bir hareketi başlatmışlardır (Mansel, 1971: 88; Memiş ve Bülbül, 2014: 108, 109).
Ekonomik nedenlerden dolayı gerçekleşen Egeli Kavimler Göçü neticesinde Asur’un en güçlü rakiplerinden Hitit Devleti yıkılırken, Mısır da eski gücünü kaybetmiştir. Hitit Devleti’nin yıkılması Anadolu’da büyük bir kargaşa dönemini de beraberinde getirmiştir. Bu süreçte Mitanni ve III. Babil (Kaslar) devletleri de tarih sahnesinden çekilmişlerdir. Ön Asya’daki bu siyasi karışıklık Anadolu’ya hükmetme arzusunda olan Asur Devleti için bulunmaz bir fırsat olmuştur. Ancak Akdeniz ve Anadolu ticaretine hâkim olmak isteyen Asur’un amacına ulaşması o kadar da kolay olmayacaktır. Çünkü bu defa yeni bir tehdit olan Arami göçleri başlamıştır. Sami kökenli kavimlerden biri olan Aramilerin ana yurtlarının neresi olduğu konusunda da kesin bilgilere sahip değiliz. İlk zamanlar Arabistan yarımadasında yaşadıkları daha sonra Kuzey Suriye bölgesine göç ettikleri düşünülmektedir. Sami kavimlerinin üçüncü büyük göçünü teşkil eden Arami Göçleri aralıksız asırlarca devam etmiştir. Bu da Asur Devleti’nin zaman zaman ilerlemesine zaman zaman da güç kaybetmesine neden olmuştur. Özellikle MÖ. XI ve X. yüzyıllar bir Arami Çağı olmuştur (Memiş ve Bülbül, 2014: 135-137; Bülbül, 2014: 22; Memiş, 2012a: 128). MÖ. XII. yüzyılın başlarından itibaren Asur, Arami tehdidini yakından hissetmeye başlamıştı. Zira Aramiler ülkeye baskınlar yapıyor, kentleri yakıp yıkıyor, halkı köleleştiriyor ve hayvan sürülerini alıp gidiyorlardı. Bu akınlar MÖ. X. yüzyılda azalmaya başladı. Yavaş yavaş eski gücüne kavuşan Asur MÖ. IX. yüzyılda Aramiler üzerine seferler düzenleyerek onları itaat altına aldı. Ancak bu göç hareketleri güç kaybetmesine sebebiyet verdi ve Anadolu üzerindeki emellerine tam anlamıyla ulaşmalarını engelledi (Diakov ve Kovalev, 2008: 198).
MÖ. I. bin yıla gelindiğinde, Anadolu’da Frig ve Urartu Devleti; Hitit Devleti’nin yıkılmasından sonra ise Geç Hitit Beylikleri adı verilen yeni siyasi teşekküller dönemi başlamıştır (Memiş, 2013). Hitit Devleti’nin yıkılmasından sonra kurulan beylikler zaman zaman değişen siyasi güçlerine göre Muški, Urartu ve Asur’un hâkimiyetini kabul etmek zorunda kalmışlardır. Asur’un Anadolu’ya hâkim olma sürecinde en büyük rakibi olan Muškiler, pek çok kez bölgedeki kavim ve devletlerle Asur’a karşı ittifaklar kurarak, Asurluların Anadolu’da bir güç olmasını önlemeye çalışmıştır. Ayrıca Muškilerin, ticaret yollarının kavşak noktasında bulunması, Ege ve Ön Asya ülkeleri arasında bağlantıyı sağlaması çevresindeki devletlerle olan ilişkilerinde de belirleyici bir rol oynamıştır (Sevin, 1982: 230; Memiş, 2012a: 129; Memiş, 2012b: 217).
MÖ. VIII. yüzyılda Gordion merkez olmak üzere Gordios’un liderliğinde devlet kuran Friglerin aslında Anadolu’ya ilk girişleri Hitit Devleti henüz yıkılmamışken IV. Tuthalya’nın krallığı sırasında, MÖ. 1240’lardan önce Frig-Troya ittifakının Amazonlara karşı Sakarya Nehri kıyısında verdikleri savaş sırasında gerçekleşti (Memiş ve Bülbül: 2014: 147). Homeros, bu kavmin daha sonra MÖ. XIII. yüzyılın ikinci yarısında gerçekleşen Troya savaşı sırasında, Troyalıların yanında Akalara karşı savaştığını belirtmektedir (Ayrıntılı bilgi için Homeros’un İlyada Destanı’na Bakınız. Homeros, İlyada: 184 vd.). Friglerin kimliği araştırmacılar arasında tartışa konusu olmuştur. Bir kısım bilim adamı bu krallığın çeşitli konfederasyonlardan oluştuğunu ileri sürmektedir. Bu ihtimale göre batıda Gordion merkez olmak üzere Frigler, Doğu ve Güneydoğu kanadında ise Muškiler ve Tabal krallığı bulunmaktadır. Bazı bilim adamları ise, Mita adının Grek kaynaklarında geçen Frigyalı Midas’ın Asurcası olduğunu ve bölgedeki konfederasyonları bir araya getirerek devleti kurduğunu söylemektedirler. Bu fikirlerini, Asur kaynaklarında Frig adından hiç söz edilmemesine ve Muški ile Tabal’ın ayrı topluluklar olarak belirtilmesine, ayrıca Asur kaynaklarında geçen Muškili Mita ile Grek kaynaklarında geçen Frigyalı Midas hakkında anlatılanların uyuşmasına, bu iki kralın egemenlik yıllarının tutmasına dayandırmaktadırlar. Dolayısıyla Muškilerin Frigler, kralları Mita’nın da Midas olabileceği konusunda görüşler ortaya atılmıştır (Yıldırım, 1996: 128, İplikçioğlu, 1994: 77, Çapar, 1986: 342, Muşkiler’in kökeni hakkında tartışma ve görüşler için bkz. Sevin, 1991: 87 vd.; Fiedler, 2005: 395-396, Sevin, 2003: 240; Summers, 1994: 246; Memiş, 2012b: 219; Desti, 2009: 119).
M. J. Mellink, Midas ile Mita’nın aynı kişi olduğunu bu kralın hem Frigler hem de Muškileri yönettiğini ileri sürmektedir (Mellink, 1965: 317-325). Bu görüşü ilk öne süren ise Hugo Winckler’dir. D. G. Hogart, bu görüşlerden farklı olarak Mita kelimesinin Hititler’in Labarna’sı veya Romalıların Sezar’ı gibi bir şahıs ismi iken daha sonra bir unvan haline geldiğini ileri sürmektedir (Hogarth, 1970: 503). Veli Sevin, Ege Göçlerinden sonra Anadolu’ya Kafkaslar üzerinden gelip Elazığ bölgesine yerleşenlerin Muški, batıdan Makedonya’dan gelenlerin ise Frig adıyla anıldığını belirtmektedir (Sevin, 2003: 239). Recep Yıldırım da bu kavmin I. Tiglath-pileser (MÖ. 1114-1074) döneminde Elazığ, Muş, Bingöl bölgesinde olduklarını ifade etmektedir (Yıldırım, 1996: 126). Ekrem Memiş ise, Gaškalar’ın bir kısmının Hitit Devleti’nin yıkılmasını takip eden yıllarda Orta Anadolu’ya indiklerini ve bazı Hitit şehirlerini işgal ettiklerini, bir kısmının ise doğuya doğru hareket ederek, kendilerine yeni yurtlar bulduklarını ileri sürerek, Doğu Anadolu Bölgesi’ne göç eden Gaškalar’ın Asur metinlerinde zikredilen Muškiler olabileceğini ifade etmektedir. Salih Çeçen’de bu konuda Ekrem Memiş ile aynı görüşü taşımaktadır (P. Bülbül, 2010: 87; Memiş ve Bülbül, 2014: 152). Diğer yandan Gordion kazılarında biri tek renkli, diğeri boyalı olmak üzere iki çeşit seramiğin bulunması bunların iki ayrı kavme ait olduğunu, buna göre gri renkli seramiklerin Muškilere, boyalı seramiğin de Friglere ait olduğu kanaatini uyandırmıştır (P. Bülbül, 2010: 87).
Biz de bu çalışmamızda Friglerle Muškilerin kökeni kesin olarak ispat edilinceye kadar Asur ve Muškilerin Anadolu’daki faaliyetleri hakkında bilgi verirken Asur krallarının bırakmış oldukları çivi yazılı kaynaklara dayanarak Frig yerine Muški, Midas yerine ise Mita isminin kullanılmasının daha doğru olacağı kanaatindeyiz.
Orta Asur Döneminde Asur-Muški Mücadelesi
MÖ. 1500 yıllarından itibaren Hurri-Mitanni Devleti’nin hâkimiyeti altında kalan Asur Devleti uzun bir süre uluslararası ilişkilerden uzak kalmıştır. Ancak MÖ. XIV. yüzyıldan itibaren Hititlerin, Hurri-Mitanni Devleti’ni zayıflatmaları Asur’un yeniden Anadolu’daki emellerini elde etmek için siyasi arenada yer almasını sağlamıştır. Orta Asur krallığı I. Adad-nirari döneminden itibaren Mezopotamya’nın en güçlü devleti olmuştur. Bu dönemin son güçlü kralı I. Tiglath-pileser (MÖ. 1114-1074) tahta geçtikten sonra Asur, Mezopotamya’daki siyasi üstünlüğü geçici bir süre için elinde tutmuştur (Köroğlu, 2010: 131-136). Bir taraftan Fırat’ın ötesinde Aramilerle savaşırken, bir taraftan da Urartu ve Muški kabileleriyle savaşan Asur kralı I.Tiglath-pileser (Memiş, 2012a: 129; Sever, 2008: 72), Muškilere karşı yaptığı savaşları anlattığı çivi yazılı kaynaklarında şöyle söylemektedir: “50 sene önce Alzi (Hitit dönemi Alşe-Elazığ) ve Kutmuhki (Klasik Kommagene) memleketlerine kadar sokulan Muškilerin 20 bin kişilik ordusunu mağlup ettim ve 5 Muški kralını esir aldım” (ARAB I, No. 221).
Asur kralı I. Tiglath-pileser’e ait bu yazıtta ilk kez Asur kaynaklarında Muškilerden bahsedilmektedir. İki taraf arasındaki savaşın nedeni ise Muškilerin göçebe kabileler halinde Anadolu’yu kat etmeleri ve Fırat’ı geçerek Kutmuhki (Kommagene) bölgesini istila etmeleridir. Yapılan savaş neticesinde Muškiler büyük bir bozguna uğratılmış ve kralları esir edilmiştir (İplikçioğlu, 1994: 77). Bu dönemde Urartular henüz siyasi birliklerini kuramamışlardı. Fakat MÖ. IX. yüzyıla kadar Asur Devleti’nin bütün gücünü Arami kabileleriyle mücadeleye harcaması ve Doğu Anadolu bölgesindeki kavimleri ihmal etmesi Urartuların giderek güçlenmelerine ve II. Asurnasirpal zamanında (MÖ. 884-859) merkezi bir devlet kurmalarına fırsat vermişti. Asur’un kuzey bölgesinde kurulacak olan bu devlet daha sonraki dönemde Geç Hitit Beylikleri ve Orta Anadolu bölgesinde bulunan Muškiler ile ittifaklar kurarak Asur’un Anadolu’ya hâkim olma sürecinde karşısındaki en güçlü rakiplerinden biri olacaktı (Memiş, 2012a: 129).
Muškiler, I. Tiglath-pileser ile yaptıkları savaşı kaybetmişler ancak yok edilmemişlerdi. Yeni Asur döneminde zaman zaman Friglerle adları anılan bir toplum olarak varlıklarını devam ettirmişlerdir. Orta Asur döneminin son güçlü kralı I. Tiglath-pileser bir yandan Aramilerle diğer yandan Muškilerle savaşarak Asur ülkesinin karşı karşıya kaldığı büyük sorunları çözüme kavuşturmak istemiştir. Ancak bu çalar yetersiz kalmış ve onun iktidarından sonra Asur Devleti hızla güç kaybetmeye başlamıştır (Köroğlu, 2010: 137).
Yeni Asur Döneminde Asur- Muški Mücadelesi
I.Tiglath-pileser’den sonra tahta geçen II. Adad-Nirari (MÖ. 911-891) dönemine tarihlenen anallar, kralın inşaat faaliyetleri hakkında bilgi verirken, “Kırık Obelisk” adı verilen belgede Muškilerle mücadelesinden bahsetmektedir. Asur Devletinin en güçlü olduğu dönemlerden biri II. Tukulti-Ninurta döneminde yaşanmıştır. Kral anallarında Muškilerle yaptığı savaşta onların sığırlarını, koyunlarını ve her türlü mallarını yağmaladığını, insanları esir aldığını, şehirlerini ve ekinlerini ateşle yaktığını anlatmaktadır. Ayrıca Muškilerin kendisine ödedikleri vergiyi iki katına çıkardığından bahsetmektedir. Aynı yazıtta ikinci bir sefer daha düzenlediğini belirten kralın, maalesef yazıt kırık olduğu için bu seferindeki icraatları hakkında bir bilgimiz bulunmamaktadır (ARAB I, No. 132. Adı geçen bölgelere yapılan seferler Grayson, 1991: 176-178’de anlatılmaktadır).
Daha sonraki dönemde Asur tahtına geçen II. Asurnasirpal (MÖ. 884-859) döneminde de Asur’un Muškilerle mücadelesi devam etmiştir. Kralın Kalah’taki, (Nimrut) Urta Mabedi’nin giriş kısmında yer alan taşlar üzerine yazılan kitabesinde büyük tanrılar Assur ve İštar’ın isteği üzerine Ninive’den yola çıktığını, Dicle nehrini geçip Kutmuhi memleketine yaklaştığını, Kutmuhi ve Muški memleketlerinden bakır kaplar, sığırlar, koyunlar ve şarabı vergi olarak aldığını ifade etmektedir (ARAB I: No. 143,144).
Asur ülkesinde III. Salmanassar döneminden itibaren yaşanan iç problemlerden dolayı Asur güç kaybetmeye başladı. III. Adad-nirari tahta geçtikten sonra, MÖ. 826-820 yılları arasında da isyanlar devam etti. Bu dönemde valiler güç kazanmışlardı. Hatta bazıları krallardan bile daha etkin rol oynamışlardı. Bu valilerin en güçlüsü, baş vezir Šamši-ilu’ydu (Grayson, 1996:203 vd.; Özkaya,1995: 9. Şamşi-İlu’nun batı seferleri için bkz.. Hawkins, 2008: 404-405). Fırat kıyısındaki Kar-Šulmanu-ašerid'den (eski Til Barsip), Asur krallığının batı kesimini yöneten Šamši-ilu, seferlerini anlatan kayıtlarda kraldan hiç söz etme gereğini bile duymamıştır. Anallarında pek çok kez Hatti memleketine sefer yaptığını, bir yıl içinde Amurru ve Hatti coğrafyalarını zapt ettiğini, onlardan gümüş, bakır, demir ve çeşitli giysiler aldığını ve onları vergiye bağladığını belirten Šamši-ilu, Muškilerden düşman bir kavim olarak bahsetmektedir (Grayson, 1996: 232. III. Adad-Nirari’nin seferleri için bkz. Grayson, 1996: 200-235).
III. Tiglath-pileser (MÖ. 745-727) döneminde Anadolu’ya düzenlenen seferler Muškili Mita’nın ülkesine yakın bir tehlike oluşturdu. Bu sebeple Mita, Asur’la mücadeleden kaçınarak Frigya’nın doğusundaki tampon bölgelerdeki çeşitli küçük devletlerle, Asur’un ezeli düşmanı Urartu gibi, ittifaklar kurarak onların daha sonraki dönemde Sargon’a karşı isyan etmelerine zemin hazırladı. Bu devletler, Asur’a düşman olan büyük güçler arasında bir savaş alanı haline geldi (Grayson, 1987: 33; Kınal, 1998: 253; Çilingiroğlu, 1977: 237; Lunckenbill, II, 1926: 7). Yeni Asur devrinin en güçlü krallarından biri olan II. Sargon (MÖ. 721-705)’un anallarında da yukarıda bahsettiğimiz Muškili Mita’dan söz edilmektedir. Tahta geçtikten sonra babasının fetih politikasını aynen devam ettiren II. Sargon dış politikada farklı bir yol daha çizdi (Memiş, 2013: 207; Çilingiroğlu, 1997: 41. Babasının fetih politikasını aynen devam ettiren Sargon, dış politikada da hedef büyüterek, Ön Asya’nın en büyük imparatorluğunu oluşturmayı amaçlamıştır).
Bu döneme kadar Asurlular Anadolu’ya ganimet elde etmek ve ticaret yollarının denetimini elinde tutmak amacıyla seferler düzenliyordu. Ancak Sargon, Kuzey Mezopotamya, Suriye, Anadolu, Filistin ve Mısır’ı elde ederek bütün Yakın Doğu’yu hâkimiyeti altına almak ve büyük bir Asur imparatorluğu kurmak istiyordu (Grayson, 1987: 131; Bing, 1987: 63). Bu politika değişikliği neticesinde hâkimiyet kurmak istediği alanın merkezinde Güney Anadolu ve Toroslar bölgesi yer almaktaydı. Dolayısıyla bölge büyük mücadelelerin yapıldığı bir alan haline geldi (Kurt, 2010b: 69-88).
MÖ. XII. yüzyılda Anadolu’ya geldikleri kabul edilen Muškiler, II. Sargon zamanında bölgedeki Asur çıkarlarına zarar veren önemli bir güç durumuna gelmişti. Güney Anadolu ve Toroslar bölgesi jeopolitik konumu ve zengin maden yatakları nedeniyle Asur, Muški ve Urartular arasında mücadele sahasını oluşturmuştur. II. Sargon bölgede kendi aleyhine ittifaklar kuran bu kavimlerin etkisini azaltmak için seferler düzenlemiştir. Tabal, Que ve Hilakku’nun bulunduğu coğrafya Asur’un Anadolu ile iletişimini sağlayan önemli bir yerdi. Ayrıca bölgenin orman zenginlikleri, maden kaynakları ve iyi cins atları ve Bulgarmaden gümüşü dönemin uluslararası ticaretinde oldukça önemliydi. Tüm bunlar II. Sargon döneminden itibaren Anadolu politikasının öncelikli hedefini oluşturuyordu. Bölgenin zenginliklerine hükmetme isteği Muškiler, Urartular ve İonyalılar ile Asur’u karşı karşıya getirdi (Kurt, 2010b: 71, 72).
Geç Hitit Beylikleri içerisinde en batıda yer alan Tabal ülkesinin jeopolitik konumu ve zengin doğal kaynakları sebebiyle Asur, Muški ve Urartu devletlerinin mücadele sahasını oluşturması sınırlarının belirlenmesini güçleştirmiştir (Kurt, 2010a: 128). Bu nedenle özellikle de Asur sürekli olarak bölgeye müdahale etmiştir. Sargon’un ilk saltanat yıllarında Geç Hitit Beyliklerinden Hilakku, Tabal kralı Hulli’nin oğlu Ambaris’e verilmişti. Asur kralı kızı Ahat-abişa’yı Ambaris ile evlendirmiş, Hilakku’yu da çeyiz olarak vermişti. Daha sonra ise Ambaris vefasız çıkmış ve Asur’a karşı isyan etmiştir. Bu dönemde Anadolu’nun güçlü devletleri olan, Batı ve Orta Anadolu’da hüküm süren Muški kralı Mita, Doğu Anadolu bölgesinde hüküm süren Urartu kralı Rusa ile birleşerek Asur’a karşı ittifak kurmuştur (Mellink, 2008: 622; Akkuş, 2011: 262; Kurt, 2009a: 330; ARAB II, No. 8; Weeden, 2010: 42; Macqueen, 2013: 172).
MÖ. I. bin yılda bölgedeki büyük güç olan Asur’un Anadolu’daki yayılmacı politikasına karşı engel olmaya çalışan krallıklara Tabal’ın da tam destek verildiği görülmektedir. Bu ittifağa Sinuhtu kralı Kiakki ve Kargamış kralı Pisiris’te katılmıştı. II. Sargon kendisine karşı oluşturulan düşman birliğine MÖ. 718 yılında yaptığı bir seferle ilk darbesini vurdu. Kral Kiakki’nin şehri Sinuhtu (Aksaray)’yu, Atuna (Tyana/Kilise-hisar)’lı Matti’ye verdi. II. Sargon asıl seferini MÖ. 717 yılında Urartulu Rusa ve Muškili Mita ile ittifak yapan ve kendisine karşı isyan eden Kargamışlı Pisiris üzerine yaptı (ARAB II, No. 8; Smite,1970: 54; Çilingiroğlu, 1977: 237; Kurt, 2009b: 10). Ancak Pisiris müttefiklerinden yeterince yardım alamadığı için Asurla mücadelesini kaybetti. Mezopotamya, Akdeniz ve Anadolu ile önemli ticaret bağlantıları olan Kargamış, demir işçiliğinde oldukça önemli bir yer olan Maraş bölgesini de kontrol ediyordu. Asur buraya hâkim olursa hem Akdeniz ticaretinde önemli bir noktayı kontrol edebilecek hem de batıya giden yolları denetleyebilecekti (Çilingiroğlu, 1977: 237; Delaporte, 1936: 328). Sargon, bu seferi neticesinde Kargamış’ı ele geçirerek kralını tahttan indirip Asur’a bağlamıştı. Daha sonra bölgeye çok sayıda Asur’dan getirdiği insanları yerleştirdi.
İnsan yerleştirme politikası da aslında Asur’un önemli politikalarından birini oluşturmaktadır. Fethedilen bölgelerdeki insanları sürgüne gönderip bu bölgelere Asurluları yerleştirmesi aslında bir nevi fethedilen yerlerin tamamen Asurlaştırılmaya çalışıldığının da göstergesidir (Cancik-Kırscbaum, 2004: 86). Zaten Sargon dönemiyle birlikte Asur’un Anadolu politikası tamamen değişmişti. Artık seferler bölgedeki kavim ve devletleri haraca bağlayarak ganimet elde etmek için değil, bölgede büyük bir Asur imparatorluğu kurmak istiyordu. Ayrıca II. Sargon’un Kargamış’ı ele geçirmesi sırasında müttefiklerinin yardım gönderememeleri Asur ordusunun merkezden uzakta olmasına rağmen ne denli güçlü olduğunun da göstergesidir (Smite, 1970: 56; Kurt, 2010b: 74, 75; Bing, 1987: 63; Memiş, 2012b: 242; Macqueen, 2013: 173).
II.Sargon’un Korsabatta bulunan yazıtında bu seferi ile ilgili şöyle söylemektedir:
"Krallığımın başlangıç yılından 15. yılına kadar………Assur boyunduruğunu reddeden ve tributunu vermeyen Sinuhtu şehrinden Kiakkiyi 30 savaş arabası ve 7350 askeri ile birlikte ganimet olarak aldım. (Kiakki'nin) kralî şehri Sinuhtu'yuTunni ülkesinden Mattî'ye verdim ve önceki tributa at ve katır ekledim ve bunları ödemekle onu yükümlü kıldım. Hullû'nun tahtına getirdiğim, kızımı babasına verdiğim Tabal'lı Ambaris, babasının sınırları dışında olan ve sınırlarını genişleten Hilakku ülkesi ile birlikte, - Urartu'lu Ursâ ve Muški'li Mitâya benim topraklarımı ele geçirmek (teklifini ileten) bir haberci gönderdi. Ambaris'i, ailesi akrabaları, baba ocağının soyu ve ülkesinin soyluları ve 100 savaş arabası ile birlikte Asur'a taşıdım. Oraya benim yönetimimden yılan (korkan) Asurluları yerleştirdim, onların başına benim memurlarımı ve yöneticilerimi getirdim ve onlara tribut ve vergiyi yükümlü kıldım. Hate'li bir hain, tahta geçme konusunda hiçbir iddiası olmayan karargâh erkânından Hamat'lı îa'u-bi'di'nin kalbine Hamat kralı olma düşüncesini soktu ve Arpad'da, Simirra, Damaskus ve Samaria şehirlerini bana karşı ayaklandırmak üzere birleştirdi (hepsinin bir ağızdan konuşmasını sağladı) ve (onları) savaş için hazırladı. Ben Assur'un askerî kuvvetlerini topladım ve önemli şehri Karkar'da onu askerleri ile birlikte kuşattım ve ele geçirdim. Karkar'ı yaktım. Onun derisini yüzdüm, İsyancıları bu şehirlerin ortasında öldürdüm, düzeni sağladım. Hamat halkı arasından 200 savaş arabası ve 600 süvari ayırdım ve onları karlı teçhizatıma kattım." (ARAB, II, No. 55)
Ayrıca Asur kralı II. Sargon MÖ.713 yılında Tabal’ı, Muškilerden kopararak Asur’un bir eyaleti haline dönüştürerek Anadolu’da kendisine karşı oluşturulan ittifağa büyük bir darbe daha vurmuştur. Daha sonra Ambaris’i tüm sülalesi ile birlikte Asur’a sürgün etmiştir (Delaporte,1936: 325; Lemaire, 1991: 273. Tabal için bkz: Pullu, 2013). Muškiler ve Urartular da Asur saldırılarından paylarına düşeni almışlardır. II. Sargon kendisine karşı ittifak girişiminde bulunanlara son derece sert davranmıştır (Yıldırım, 1996: 128; Akkuş, 2011: 262; Mellink, 2008: 622). Düşmanlarına karşı ciddi önlemler de alan Asur kralı MÖ. 712-711 yıllarında Urartu ve Muški topraklarıyla olan sınırlarında, düşmanlarının ilerlemesine engel olmak amacıyla savunma amaçlı şehirler inşa etti. Beş tane şehir Urartulara karşı kurulurken, Usi, Usian ve Uargin Muškilere karşı inşa edilmişti (Kurt, 2010b: 80). Asur kralı Anadolu’daki düşmanlarını sadece askeri yollarla değil aynı zamanda diplomatik yollarla da alt etmeyi amaçlıyordu. Tüm bu yaşananlar Anadolu’daki devletlerin Asur karşısında duramayacak kadar güçsüz olduklarının da göstergesiydi (Lanfranchi, 2000: 18).
II. Sargon Kargamış üzerine yaptığı seferi anlattığı yazıtında şöyle söylemektedir:
“Saltanatımın 5. Yılında Kargamış’lı Pisȋri yüce tanrılara verdiği yemine karşı günah işledi ve Muški ülkesinden Mita’ya Asur’a karşı düşmanca davranması için haberler gönderdi. Ellerimi efendim Aššur’a kaldırdım, onu ve ailesini zincire vurarak şehrinden çıkardım. Altın, gümüş ve sarayının zenginliklerini ve onunla birlik olan isyankâr Kargamış halkını malları ile birlikte aldım ve Asur’a getirdim. Onların arasından 50 arabacı, 200 at, 300 yaya askeri seçtim ve krali orduma kattım. Kargamış’a Asur halkını yerleştirdim ve onları efendim Aššur’un boyunduruğuna soktum” (ARAB II, NO.8).
Aslında MÖ. 718 yılında Tabal’da Sinuhtu’ya, MÖ. 717 yılında Kargamışlı Pisiris üzerine sefer yapmasının asıl nedeni bölgede büyük bir tehdit olarak gördüğü ve bu krallarla ittifak yapan Muškili Mita’ya bir darbe vurmak içindi. Çünkü Mita M.Ö. 717 yılında Karkamış kralı Pisiris’in Asur’a karşı başlatmış olduğu isyanı desteklemiş, bölgedeki Asur karşıtı faaliyetleri ve III. Salmanassar’dan beri Asur’a bağlı olan Que şehirlerini ele geçirmişti (Zoroğlu, 1994:303; Sever, 2008: 104; Desti, 2009: 119). Que, Asur’un Orta Anadolu’daki egemenliğinin devamını sağlamak için oldukça önemliydi. Tabal ülkesine düzenlenen seferler de bile üs olarak kullanılmaktaydı. Que’nin Kilikya Geçitlerini kontrol edebilecek konumda olması, zengin ormanlık alanları önemini daha da artırmaktaydı ( Kurt, 2008: 125)
Bu dönemde Anadolu’da Muškiler ve Urartular Sargon’un en büyük iki rakibiydi. Bölgede önemli bir güce sahip olan bu iki devlet Asur’un Anadolulu kavimler üzerindeki etkisini kırmak için sürekli olarak Asur aleyhine gizli anlaşmalar yapmaktaydılar (Bing, 1987: 63). Bunun üzerine Sargon MÖ. 715 yılında bölgeye bir sefer düzenlemiştir. Nimrud’da ele geçirilmiş, MÖ. 710-709 yıllarına tarihlenen Asur kralına yazılmış mektupta (Ayrıntılı bilgi için bkz: Saggs, 1958: 182-184; Posgate, 1973: 22-25).
Muški topraklarında Urartu ile Asur’a karşı işbirliği yapmak için gönderilen Que’li on dört elçinin yakalandığından bahsedilmektedir. Muški kralı Mita’nın bölgedeki Asur karşıtı tavırları ve Asur’a tabi olan bazı Que şehirlerini ele geçirmesi nedeniyle iki taraf Pozantı yakınlarında karşılaşmıştır. Krallığının yedinci yılında Que’de yeniden hâkimiyeti tesis eden Asur kralı, Ušnani, Qumasi ve Harrua şehirlerini ele geçirmişti. Asur bu zaferiyle bölgedeki orman ve maden kaynaklarını ele geçirerek önemli bir ekonomik kazanç elde etti. Ayrıca Muškilerin Akdeniz ile olan bağlantılarını da kesmişti ( Kurt, 2008: 126, 127; Hawkins, 2000: 42; Kurt, 2009a: 331). Asur tarafından bozguna uğratılan Muškiler, Akdeniz’e ulaşmak için Asur etkisinin olmadığı Gülek Boğazı, Göksu Vadisi’nin doğusu ve Laranda (Karaman) yoluyla yani Bozkır-Hadim-Ermenek rotasını deneyerek Akdeniz’e ulaşmaya çalışmıştı. Bu nedenle de bölgede Asur aleyhine ittifaklar kurmuş ve isyanları desteklemiştir (Kurt, 2009a: 330; Bahar, 1999: 14 vd.; Desideri ve Jasink,1990:125; Kurt, 2010b: 74, 75; Bing, 1987: 63; Memiş, 2012b: 242; Zoroğlu, 1994: 302, 303). Sargon’un, Tabal ve onun kuzeydoğusundaki Kammanu krallığını Asur’a bağlaması üzerine Muški kralı Mita, dış politikasını Asur lehine değiştirmek zorunda kaldı. Hatta bu dönemde Que’nin sürgün edilmiş eski kralı Urikki’nin Asur’a karşı Urartu ile ittifak yapmak için gönderdiği elçilerin yolu Mita’nın topraklarında kesilir ve Asur’a teslim edilir (Macqueen, 2013: 173).
II.Sargon’un hükümdarlığının 13. yılında (M.Ö. 709) Que üzerinden Muški’ye sefer düzenlemesinden sonra, Muški’li Mita, Sargon ile ittifak kurmak için bir elçilik heyeti gönderdi. Nimrud mektupları Muški kralı Mita ile Asurlular arasında dostluğun olduğunu belgelemektedir. Mita, M.Ö. 707’den itibaren Sargon’a vergi veren hükümdarlar arasında sayılır. Böyle bir politika değişikliğinin temelinde, Kimmer tehdidine karşı korunmak için Asur yardımını sağlama düşüncesi yatmalıdır (Kurt, 2007: 168; Sevin, 2003: 241; Memiş, 1999: 71, 72). II. Sargon, anallarında Muškilerle ciddi sıkıntılar yaşadığını belirtmiştir. Bu sıkıntıları, askeri seferler ve diplomatik yollarla çözüme kavuşturan Sargon M.Ö. 705 yılında Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya gelen Kimmerlerle, Tabal’da yaptığı savaş sırasında ölmüştür. Bunun üzerine Asur’un desteğini yitiren Mita, Kimmerlerle karşı karşıya kaldı (Uçankuş, 2002: 17; Sevin, 2003: 242; Lemaire,1991:274).
II.Sargon’un hükümdarlığının sonunda Anadolu’da isyanlar çıkmış ve Asur’un Anadolu’daki hâkimiyeti sarsılmıştır. Daha sonra tahta çıkan Sanherip döneminde Asur’un dış politikasında bir kez daha değişiklik yapılmıştır. Sanherip daha önceki Asur kralları gibi her yıl düzenli olarak Anadolu’ya sefer düzenleme faaliyetine son vermiştir. Bu politika değişikliği Asur’un Anadolu’daki egemenliğini zayıflatmıştır. Böylece Que ve Hilakku muhtemelen Muški ve Urartulara güvenerek Asur’a karşı isyan etti. Sanherip MÖ. 703-702 yıllarında bölgeye bir sefer düzenleyerek isyanları bastırdı (Lemaire,1991:274. Sanherip’e ait “Rakipsiz Saray” isimli yazıtta Amanos Dağlarından getirilen keresteden bahsedilmektedir. Yazıttan anlaşıldığı kadarıyla Amanosların orman zenginlikleri bu dönemde de Asur için önemini korumaktadır. Kurt, 2008: 127). Ancak Anadolu’da İskit ve Kimmerlerin saldırıları sonucunda Urartu Devleti zayıf düşerken, Muškilerin hâkimiyeti de son bulmuştu. Bozkır kavimlerinin istilası Asur’un, Anadolu’daki ilerleyişini de önemli ölçüde yavaşlattı.
SONUÇ
Egeli Kavimler Göçünden sonra başta Asur Devleti olmak üzere Muškiler, Urartular ve Geç Hitit Beylikleri, Hitit Devleti’nin yıkılması ile birlikte Anadolu’da meydana gelen siyasi boşluğu doldurma arzusu taşımışlardır. Geç Hitit Beylikleri, zaman zaman değişen siyasi güçlerine göre Muški, Urartu ve Asur’un hâkimiyetini kabul etmek zorunda kalmışlardır. Ayrıca Anadolu’nun orman zenginlikleri, maden kaynakları ve iyi cins atları ve Bulgarmaden gümüşü dönemin uluslararası ticaretinde oldukça önemliydi. Tüm bunlar Asur için II. Sargon döneminden itibaren Anadolu politikasının öncelikli hedefini oluşturuyordu. Bölgenin zenginliklerine hükmetme isteği Muškiler, Urartular ve İonyalılar ile Asur’u karşı karşıya getirdi. Anadolu’da büyük bir güç olarak ortaya çıkan ve hırsı ile dikkati çeken Mita’nın inişli çıkışlı bir politika izlediği görülür. Bu dönemde oluşturulan birçok koalisyonun arka planında da Muşki’li Mita vardır.
Asur’un Anadolu’ya hâkim olma sürecinde en büyük rakibi olan Muškiler, pek çok kez bölgedeki kavim ve devletlerle Asur’a karşı ittifaklar kurarak, Asurluların Anadolu’da bir güç olmasını önlemeye çalışmıştır. Anadolu’ya hükmetme arzusunda olan Muškiler’in bu politikasına karşı, Asur ise düşmanlarına gözdağı vermek için geçtiği yerleri yakıp yıkarak ilerliyor, uygulamalarıyla komşu ülkelerde de korku yaratıyordu. Dönemin çivi yazılı kaynaklarında düşman birliklerinin koyun gibi boğazlandığı yazılarak ileride yapılacak seferler için de düşmana gözdağı veriliyordu. Kendine karşı ittifak yapanlara da oldukça sert davranıyordu. Asurluların bir başka politikası ise boyunduruk altına almış oldukları bölgelerin halklarını sistematik bir şekilde başka yerlere nakletmeleridir. Böylece bir yandan bölge Asurlaştırılmaya çalışılmış, diğer yandan Asurlu kralların emrinde çalışacak işçiler kazanılmıştır. İnsanların yurtlarından uzaklaştırılmaları aynı zamanda bir ceza yöntemi idi. Asurlu krallar bu yöntemle kendilerine karşı isyan edenlerin sonlarına katlanmaları gerektiğini ve cezalandırılacaklarını hatırlatan bir uygulama idi. Tüm bu uygulamalara rağmen, Asur, Anadolu’da büyük bir güç haline gelmiş ancak tamamına hâkim olamamıştır. Çünkü bu dönemde Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya gelen İskit ve Kimmerler Asur için büyük tehdit unsuru olmuşlardır. Hatta Muškilerin bu kavimlere karşı Asur’a yaklaşması tehlikenin ne denli güçlü olduğunun da göstergesidir.
Dr.Suzan Akkuş
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü
AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ Sayı: 51, Eylül – Ekim 2015
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi, İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi,
Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN
Fırtına tanrısı TARHUNZAS (MÖ 8.yy), Karatepe (Azatiwadaya)
Heykelin üzerindeki Fenike alfabesi ile yazılmış yazıtta Muşkiler ile mücadeleleri ve Tarhunzas'ın yardımıyla Azatiwadas'ın hizmetine girdikleri anlatılır.
TARHUN - TARHAN - TARKAN / Türkçe
NOT:
Tüm akademisyenlerin dikkatinden kaçan tarihi yanlış; MÖ 12.yy’da geldi dedikleri Frigler henüz devlet aşamasında olmadığından ve de MÖ 8.yy’a kadar da adı sanı duyulmadığından, MÖ.8’yy’da Homer tarafından yazıldı denilen, ama asıl MÖ 6.yy’da sansürlenip ve de düzenlenip Attika dilinde yazıldığından, Frigya’nın o dönem için, yani MÖ 6.yy’da coğrafi olarak kullanılan bir terim olmasından dolayı, MÖ 12.yy ila MÖ 8.yy arası için kullanılamıyacağının olması durumu söz konusudur. İlyada ya da Odyssey’de Frigya yazıyor olabilir, ama bu iki eserde MÖ 6.yy’da yazıya geçirilmiş, ve ondan sonra da bir çok kez diğer antik dönem yazarları tarafından elden geçirilmiştir. Frigya diye bir devlet veya bir millet MÖ 12.yy ila MÖ 8.yy’da tarih sahnesine çıkacak kadar güçlü değildir, yani henüz devlet olarak varlığı yoktur. Hatta Friglerin kralı Midas dedikleri kişi Muşkili Mita ise, babası Gordios da bir Muşkilidir ve Friglerle hiçbir bağları yoktur. Ayrıca bu iki kral dışında hiçbir antik kaynaktan başka “Frig” kral çıkaramazlar, yoktur çünkü. Lakin kral çıkaramamış, yani hükümdarları olmasa dahi “Frigya” bir “coğrafi” terim olarak, milattan sonra bile kullanıla gelmiştir. Belki de kasten "Frigyalılaştırılmaktadır" !
Muşkiler İskit Boyudur, bu durumda Türk'tür. H.Sayce'ın "Muşki-Hitit yazıtı (The Moscho-Hittite İnscription)" adlı makalesinde geçen OUA kelimesi için "Frigce" derler ama o aslında Türkçe'dir ve OVA kelimesinin kendisidir. Frigya coğrafyasında birçok Kimmer kurganları da bulunmuştur. Bir "Frig" dedikleri kurgandan ayrıca ATA yazıtlı toprak kaplar çıkmıştır, Türkçe'deki anlamıyla aynıdır. Ayrıca, Kaşka dedikleri bir başka İskit-Türk boyunun buluntuları da Friglerinkinden ayırt edilmemektedir... Kim ne derse desin, gerçekler bir gün açığa çıkacaktır.
SB.