Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir hâl alır.... M.KEMAL ATATÜRK (1931)
25 Şubat 2021 Perşembe
Özek Betimlemesi
20 Şubat 2021 Cumartesi
Mark Twain'in Türkiye Macerası
Mark Twain ve yanındakiler, kopardıkları cami süslemeleriyle Efes harabelerinden aldıkları "hatıra eşyaları" yanlarında götürmek isterlerken.... ki hikayesini Jerry Toner'den okuyalım;
Efes, "kadim dönemin en mağrur şehri", "Diana tapınağının tasarımı çok asil, işçiliği mükemmeldir." Efes "değerli kalıntıların bozulmuş ve sakatlanmış cevherlerinin dünyası". Bir mağarada iki yüzyıl uyuyan yedi uyurların öyküsü hatırlatınca, Twain "kadim insanlar bir hikayeye öylesine inanıyorlardı ki sekiz veya dokuz yüzyıl önce bile seyyahlar ondan boş inançlara dayalı bir korku duydular," diye açıklar. Bu gibi kadim inançları anlayışla karşılaşsak bile modern yerlilerin hiç ilerlemediği görülür: "Bugün bile çevre bölgelerin sakinleri orada uyumamayı yeğler".
Twain ve yolculuk arkadaşları yanlarında tek bir eski eser götüremezler. Heykellerin kırılmış mermer bölümlerini veya camilerden kopmuş süsleme parçalarını toplamışlardı ama İstanbul'dan "bizim grubumuza dikkat etmesi ve bir şey götürmemize engel olması" emredilen bir devlet görevlisi tarafından el konuldu. Amerikalılar özellikle de saraydan gelen emri taşıyan zarfın "İstanbul'daki İngiliz Konsolosluğu'nun armasını taşıdığını, bu nedenle Kraliçe'nin temsilcisi tarafından esinlendiğini öğrenince buna çok sinirlenirler".
Twain "Bu kötü oldu" diye sözünü sonlandırır. "Çok kötü." Eğer "Emir yalnızca Osmanlılar'dan gelmiş olsaydı bu sadece Osmanlılar'ın Hıristiyanlara karşı duyduğu nefrete ve bunu kibar bir yöntemle ifade etmesini bilmeyenlerin kaba tarzına bağlanabilirdi ama Hıristiyanlaştırılmış, eğitim görmüş, politik anlamda düzgün İngiliz Misyonundan gelmesi bizlerin izlenmesi gereken tipte beyefendiler ve hanımefendiler olduğumuzu ima etmiş oluyordu!"
Jerry Toner, Homeros'un Türkleri
SB NOT:
1 - Mark Twain ve yanındakilerin sanki doğal bir şeymiş gibi "cami süslemelerini koparmaları", Efes eserlerinden çalıp götürebileceğini sanmaları...
2 - Osmanlı Devleti'nin değil de "Kraliçe"nin sözünün geçmesi !...
3- Mark Twain'in "Osmanlı"nın Hıristiyanlardan nefret ettiğini iddia etmesi ve sanki Amerikalı olmalarından dolayı 'Osmanlı'ya üstünlük taslayabilecek yetkilerinin olduğunu sanması...
4 - "Kraliçe"nin emrine şaşması ve "çok kötü, çok kötü" dediğinde Bir Amerikalı olarak Queen'den çekinmesi...
5 - Osmanlı'nın değil de "Kraliçe"nin emriyle [her ne kadar kazı heyeti İngiliz (British Museum adına J.T.Wood) olsa da!] durdurulmalarının bizdeki utancı !
6 - "Osmanlı'nın izniyle" British Müzesi'nin gemilerle eserleri İngiltere'ye götürmesi !..
İlginç ve ibretlik!...
SB
EK: Mark Twain, The Innocents Abroad, 1869
Minos - Hatti İlişkisi
Görsel 1- Knossos - MÖ 1450-1400 / MİNOS - GİRİT
Görsel 2- Hüseyindede Vazosu - MÖ 16.yy / HATTİ - ÇORUM
"MÖ 16. yüzyıl sanatının gelişmiş bir örneğini temsil eden Hüseyindede Vazosu’nda, Orta Anadolu HATTİ GELENEĞİNİ SÜRDÜREN, içerisinde birçok mahalli festivali barındıran ilkbahar ya da tarım yılının başlangıcındaki önemli bayramlardan birinde gerçekleştirilen törenler anlatılmış olmalıdır." (aktüelarkeoloji)
* MİNOS = Ne Hint-Avrupalı, ne de Grek, Linear A hala çözülemedi! (Türkçe içinde aramadıkları için, hatta H-A sınıfına dahil ettikleri Luvicede ararlar ! Oysa Minoslular H-A değildir!)
[non-indoeuropean Minoans]
* HATTİ = Ne Hint-Avrupalı, ne de Semitik (tabii ki ne de 'Grek')
[non-indoeuropean Hattians. Even the sun disc, which they named "Hittite sun disc", is not Hittite, but Hattian. Because Alacahöyük kurgans belongs to the Hattians, and at the time 2500 BC there was no Hittite in Asia Minor,i.e. Türkiye.)
Bu spor/eğlence betinlemenin aynısı Mısır'da, Hiksosların (İke-Sus) başkenti Avaris'teki Tell-el-Dab Tapınağı'nda da var. Bazılarına göre Hiksos, bazılarına göre ise Thutmose 18.Hanedanlık döneminde 'Giritli' sanatçılar tarafından yapılmış.
Semra Bayraktar
Amerika Yerlilerinde Kımız Kültürü
Navaho ve Apaçiler'de Kımız
Amerika Yerlileri uzun zaman önce nasıl liderlik edeceklerine dair bir model olarak hep atları örnek aldılar. Bir Navaho veya Apaçi annesi oğlunun atlara hakim olabilmesi için göbek bağını atın kuyruğuna veya yelesine bağlardı. Yerli mitlerinin anlatıldığı "Atların Şarkısı" adlı eserine göre de, bir Apaçi annesi oğlunun göbek kordonunu bir atın toynak izine gömerdi. Böylece oğlu her zaman çalışkan olacak ve kendini atların bakımına adayacaktı. Ayrıca Yerlilere göre kısrak sütü inek sütünden daha sağlıklıydı. Kısrak sütünün kemik, diş ve kasları sağlam ve güçlü kıldığına inanılıyordu. Bu sebeple de tüm bebeklere sık sık kısrak sütü içirilirdi.
Mary D. Midkiff, She Flies Without Wings: How Horses Touch a Woman's Soul
Çev. SB
Kımız (Koumiss = Mare's Milk is a Turanian Culture)
"Karaayaklar grup halinde avlanmayı kurtlar ve köpeklerden öğrenmişti. Kurtları makoi-yohsokoyi, Kurt Yolu (Wolf Trail) ya da Samanyolu, olarak gökyüzünde hala görürüz ve bize bir arada nasıl çalışacağımızı hatırlatırlar.
Kurtların öğrettiği bir başka şeyse toynaklı ve boynuzlu hayvanların yemek için uygun olduğu ancak pençelilerden uzak durulması gerektiğiydi. Atlar bu hususta hiç de hevesli görünmeseler de Karaayaklar ponokaomitai-ksi ya da geyik-köpek dedikleri büyük atlar beslemeye başladıklarında, atlar bu isimden hoşnut kalmış, geyik boynuzlarının kutsal ayinlerde kullanılmasından onur duymuşlardı."
"Karaayaklar, kadim hısımlarının -Orta Asya kabileleri- bundan binlerce yıl önce ilk kez ata binip bozkırlar boyunca göçebe medeniyetleri kurduğu zamandan kalma bir yaşam tarzını aniden kaybediyorlardı. Karaayaklar ve diğer ova Yerlileri bu hayat tarzının emanetçileriydiler."
J.Edward Chamberlin, At
İsviçre'deki Taşbabalar
İsviçre'nin "Petit-Chasseur - Sion" da bir inşaat sırasında Temmuz 2019'da iskeletlerle beraber bir mezarlık ortaya çıkarıldı. 1960 yılında da çevrede yapılan kazı çalışmalarında da 30 adet taşbaba bulunmuştu. Sion'a yerleşenlerin Akdeniz bölgesinden geldikleri söylenmekte. MÖ 2500'lere tarihlendirilen Sion'daki mezarlıktan altı adet taşbaba çıkarıldı. Bunlar kemer ve kamasıyla Kimmer, güneş ile Okunev gibi Türk taşbabalarına benzemekte. (link 1 ; link 2 ; link 3)
SB
Şövalyelilik Kültüründe Türk Etkisi
Bir Şövalye - 13.yy sonları 14.yy başları, bakırla karışık altın plaket. Bulunduğu yer Batı Avrupa / Metropolitan Müzesi.
Ve Pazırık kurganından çıkartılan At Başlığı - MÖ 4.yy / Hermitage Müzesi
"Avrupa'da büyük destanlarla romanların, aşklarla şiirlerin doğduğu dönem Şövalyelik Çağı'dır. Yaklaşık olarak 500'lerde Kral Arthur ve Nibelung destanlarıyla başlar, ancak bu destanlar da eski motiflerle işlenmiş tarihi olaylara dayanır ki bunlar "Bozkır Binicilerinin" uzun soluklu epik geleneklerine kadar geriye gider. Sanatta çok önemli bir yer tutan Şövalye kültüründe karşılaştığımız şiir, destan, roman, duvar halıları ile hanedanlık armalarında da eski göçebe geleneği kendini hissettirmektedir. Gotlar bile silah ile ekipmanlar da dahil at kültürünü komşuları "barbar göçebeler"den almıştır. " - Helmut Nickel, Metropolitan Müzesi
Met müzesi "muhtemelen İngiliz" dese de, "Türk" sanatından etkilendiği görülmekte. Sanatta zırhlı süvari ve zırhlı at örnekleri Avrupa'dan önce İskit (Altın Elbiseli gibi), Hun, Göktürk (Demir Kurtlar, 8.yy), Avar, Hazar, hatta süreklilik açısından Selçuklu'da Osmanlı'da (sipahiler) bile görülmekteydi. 13.yy'da Pazırık kurganları henüz açığa çıkartılmadığına göre, bu "giydirme geleneğini" "muhtemelen İngiliz" olan kimden almış olabilir? Çünkü atı Pazırık'taki gibi "geyik boynuzlarıyla" süslenmiş. Atın üzerindeki örtünün altından çıkan düğümlü kuyruğu da gözden kaçmıyor. Hatta plaketteki şövalye "muhtemelen İngiliz" bile olmayabilir...
Helmut Nickel'in bahsettiği "Bozkır Binicileri"nin kim olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Ancak, Helmut Nickel İskitleri "en iyi süvariler" olarak tanımlasa da "Pers" olduklarını söyler ki yanlıştır. Met müzesi gibi diğer bütün Batı müzeleri de (British müzesi de İskit sergisi sırasında sürekli İranî vurgusu yapmıştır!) İskitleri, kaynaklar tersini söylese de, ısrarla İranî olarak tanıtmaktadırlar! Bu tavır "bilim insanıyım" diyenlere yakışmamaktadır, çünkü bu "ayıp" kompleksi-aşağılık ve efendilik duyguları ile önyargılarından kaynaklanır! Hatta aralarında para ve kürsü için bilime sahtekarlık bulaştıranlar da bulunmaktadır!
[Scythians are not "Persians" and "Steppe Riders" are Turks ! To the museums, don't misinform the people! - SB].
Kral Arthur ve Nibelung Destanları da "Türk" destan ve boylarına dayanır. Nibelungen Destanı'ndaki Etzel Atilla'dır. MS 6.yy'da Germen dedikleri toplulukların bırakın edebi eserlerinin varlığını, alfabeleri, yazıtları, hatta soy şecereleri bile yoktu ki yasalarını bile krallarının emriyle yaşlıların "hafızalarından" Latince okuma-yazma bilen katiplere yazdırmışlardı. Kral Arthur'un kılıcı Excalibur İskitlerin-Hunların "kutsal kılıç" efsanesine dayanıyordu ki kılıcın adı bile Türk boyu olan ve Karadeniz bölgesinde hüküm sürmüş, MÖ 15.yy'dan beri yazıtlarda bahsedilen (ki öncesi de var!) Kaşkalardan (Chalub) gelmekteydi (link). Kral Arthur'un en yakın arkadaşı olarak tanıtılan Lancelot'un adında bile Türk vardı: Lancelot < Alan of Lot = Lot gölünden bir Alan-Türkü. Batılı bir araştırmacı destanı da Nart Destanı'na dayandırıyordu ki Nart destanı da Karaçay-Malkar/Balkar Türklerine aitti (link).
Yani, batıda savaşçılıklarıyla ün salmış olan İskitler, Hunlar, Avarlar, Hazarlar, Kumanlar gibi Türk toplulukları da dikkate alınırsa net bir şekilde ; Avrupalıların "Şövalyelilik Kültürü"nde "Bozkırın Efendileri" olan Türklerin etkisi vardı ; diyebiliriz.
Semra Bayraktar (SB)
İskit/Saka - Türk Bronz Plaka, MÖ 7.yy-5.yy
Yakın zamanda kuzeydoğu Çin'deki bir kurganda bu tip zırh parçaları bulunduğundan dolayı savaşçılar tarafından kullanılan kol/bacak korumalığı olduğu varsayılıyor. (link)
Güney Sibirya Şövalyeleri Türkler
"Demir Kurtlar" Türk Savaşçılar / Temsili
"Iron Wolves" Turkish Warriors
Basından;
Türk Kağanlığı dönemi (8.yy) asker zırhının kopyası Putin'e hediye edilmek için, gümüş, deri, keçe ve Şahin tüyleri kullanılarak yapılmış.
"Büyük Türk Kağanlığı önderliğinde, göçebe imparatorluğunun merkezi 6.yy'da Altay'dı. Bu devlet savaş sanatı bakımından çok güçlüydü. Ordusunun temel çarpışan gücü, atları bile zırhlandırılmış, ağır mızraklar ve ağır silahlı zırhlı süvarileriydi. Onlara "Buri" ya da "Demir Kurtlar" deniliyordu. Aslında onlar 'Güney Sibirya Şövalyeleri'ydi. Dövüş sanatı alanındaki fikirleri birçok komşuları tarafından kabul edildi ve daha sonra Doğu Avrupa şövalyeleri tarafından kullanıldı." (Siberiantimes,2014) (15 Mart 2017-link)
* ZIRH < TUMAR
"Türkçede muska, nazarlık ve tılsım kelimelerinin günümüzde Türk lehçelerinde karşılığı “tumar” olarak geçiyor. Muska ve tılsım için “zırh”, “zırhlı” tabiri de kullanılıyor. Bu durumda zırhın karşılığı “tumar” oluyor."
Prof.Dr. İlhami Durmuş
Kazakistan'da Sakalar, Asya Araştırmaları Dergisi, Cilt 3, Sayı 2.
Saka Türkü Buda / Saka Turk Buddha
"Scythians or Sakans and Kushans were of Turki origin"
Dr.Nabi Bakhsh Khan Baloch
Not:
Hesabım olsa da İnstagram'da paylaşım yapmıyorum, ama Hatti-Turan (link) adlı arkadaş #semrabayraktar olarak birçok paylaşımımı aktarmış.
Buradan kendisine teşekkür ederim.