10 Kasım 2023 Cuma

Caracalla değil Kara Kulak

 

Caracalla değil Kara Kulak

Zalim ve sosyopat bir karaktere sahip olan ve kendine özgü "kapüşonlu pelerin" giyen Roma imparatoru

Antoninus'a "Karakalla (Caracalla/Caracallus)" lakabını Türkçe konuşan Partlar vermişti.

Çünkü o tıpkı "Kara Kulak" gibi hırçın ve vahşiydi, güvenilmezdi.


İmparator Antoninus Bassianus barış içinde oldukları Part kralı Artaban(-us)'un kızıyla evlenmek istediğini bildiren bir mesajla birlikte birçok hediyeler gönderdi. Ancak Artaban red etti. Antoninus çok ısrar edince de Artaban pes edip kızını vereceğini söyledi. Düğün hazırlıkları ile birlikte Part Türk erleri de yaysız ve atsız kutlamalara katıldı. Şölende yenilip içilirken Antoninus'un askerleri şölen yerinin etrafını sardı. Part Türkleri sarhoş olduğunda da Roma askerleri kadın ve çocuklar da dahil, herkesi katletti. Part erleri silahlarına ve atlarına ulaşamıyordu, ama kralları Artaban ile birlikte birçok kişinin kaçabilmesini sağlayabilmişlerdi. Partlar Antonius'un kinci karakteriyle tanışmışlardı, çünkü Artaban Antoninus'a önce hayır demiş ve ısrarlı baskıları nedeniyle kabul etmek zorunda kalmıştı. Antoninus bunu unutmamıştı.


Hayatta kalan Partların şimdilik yapabilecekleri bir şey yoktu, ama bu katliamı unutmadılar. Dağlarda güçlenip geri dönecekler ve intikam alacaklardı. Zaten Roma İmpartorluğu ile denk tutulan bir tek onların devleti, yani Part İmparatorluğu idi. Antoninus geri çekilirken bölgedeki kentleri yakıp yıktı, yağmalattı, kıyım yaptı, esir aldı.  Ancak Harran'a (Carrhae) vardıklarında 11 yıl hüküm sürmüş olan Antoninus kendi koruması tarafından öldürüldü. Aslında sürekli aşağıladığı generallerinden biri olan Macrinus'un komplosuna gitmişti. Hiç kimse Macrinus'tan şüphelenmemişti, herkes asıl suçlunun Antoninus'u öldüren Martials sanıyordu ki o da yakalanıp öldürülmüştü.


Macrinus Severus adını aldığını ilan edince, hanedanın bir üyesi olarak imparator ilan edildi ve başa geçti. Ancak ordu tehlike altındaydı, çünkü Part kralı Artabanus, halka yapılan kıyımın hesabını istiyordu ve Roma ordusu Part bölgesindeydi. Güçlenip geri dönen Part-Türkleriyle savaşan Macrinus ağır kayıplar vererek savaşı kaybetti.  Roma şaşkındı, çok büyük bir tazminat ödemeye mahkum edildi. Bu Part zaferi 217 yılında Nusaybin'de gerçekleşmişti.


Roma-Part Savaşları ilk kez Marcus Licinius Crassus komutasında MÖ 54'te Harran (Carrhae)'da başlamıştı. Arsak-Türk soyundan gelen Kral II.Orodes'in Part ordusunu Saka-Türk soyundan Suren komuta ediyordu. Romalı general Crassus (Krassus) ile generallerinin öldürülmesiyle Partlar zaferi göğüslemişti. Ağır kayıplar veren Roma alay konusu oldu, çünkü sancaklarını da kaptırmıştı.  Öyle ki Crassus'un açgözlülüğünü göstermek için, ölümünün ardından (tıpkı Ece Tomris'in Kiros'un başını keserek kan dolu kazana atması gibi), boğazından eritilmiş altın döktüleri söylencesi bile yayıldı. Partlarla baş edebilmek için Mark Antony (Marcus Antonius) Partların kardeş boyu İskit Türklerinden oluşan Lejyon IV.Scythica'yı (Zeugma) kurmuştu ama... Son Roma-Part Türk savaşı da bir yıllık imparator Macrinus komutası altında, Nusaybin'de meydana gelmiş ve yine Part-Türk zaferiyle sonuçlanmıştı.


*


Asıl adı  Marcus Aurelius Antoninus Bassianus (imparator 211-217) olan impartorun adının bir parçası olan "Bassianus (Basileus gibi)" ile "Karakalla" unvanı Türkçedir. Öfkeli imparator zalimliğiyle tanınıyordu bu yüzden "Kara" idi ve halkın kulaklara benzettikleri kapişonlu pelerin giyiyordu. Batılı araştırmacılar Karakallus'un "Galya German sınırında yaşayanlardan aldığı kapişonlu ağır bir pelerin" anlamında olduğunu yazar ki pek fazla bir ayrıntı da vermezler. Karakallus sözünden de Kara Kulak (vahşi kedi/vaşak) için kelime türetmişlerdir; Caracal. Yani Karakalla sözü Türkçe olan Kara Kulak'ın Latinceleştirilmiş halinden başka bir şey değildir. Pelerin'in İngilizce karşılığı olan "cloak" bile Türkçe "kulak"tan geliyor. Anlamını bilmeden, kullanım şekline bakılarak bir anlam yüklemişler. Bu kelime kapüşonlu pelerin giyen Karakalla (Kara Kulak) döneminden yüzyıllar sonra "Cloak" olarak sözlükte yerini almış.


Partlara karşı sefer düzenleyen (198, Ctesiphon, Bağdat yakınlarındaki Part kraliyet başkenti) ve "Parthicus Maximus" lakabıyla tanınan Septimus Severus ise Antoninus (Karakalla)'nın babasıydı. Baba ölünce Karakalla ve Geta kardeşleri arasındaki nefret duyguları büyüdü. Her biri ötekini öldürmek istiyordu. Anneleri babalarının danışmanlarıyla bir çözüm aradı. Geta'ya Asya, Karakalla'ya Avrupa verildi. Geta'ya karargahını Kadıköy'e kurması teklif edilirken, o Antakya ya da  İskenderiye'nin başkent olmasını uygun gördü. Ancak öfkeli Karakalla Geta'yı öldürdü ve arkasından da anlattığı kurgu hikaye (güya Geta onu öldürecekmiş) ile imparator oldu. Önce German bölgelerini, sonra da Küçük Asya'yı ziyaret eden Antoninus daha sonra İskenderiye'ye gitti. Ancak burada da katliam yaptı. İskenderiyeliler onun ününü duymuş ve sürekli alaya almıştı. Bunu bilen Antoninus hiç belli etmedi, ama sinsice kurduğu tuzakla İskenderiyelilerin hepsini bir şölende katletti. İşte bu katliam ardından da doğuya yönelip Part kralı Artaban'ın kızını istemişti....


SB

Roma Septimus Severus Takı'nda (203) Part Savaşı.

Sağda: Özgün başlıklarıyla kale içindeki Part Türkleri. Bu başlıklara "Frig" diyenler "Partların Friglerle ne alakası var" diye sorgulamaktan bile acizler!


Antik dönem yazarlar; "Partlar İskit kökenlidir."

İskit/Saka Türk ise, Part da Türk'tür.



ENG.

Caracalla (Caracallus) was given by the Turkish speaking Parthians to the Emperor Antoninus (wearing a hooded cloak) as a nickname for his cruel and sociopath character. He was just like the wild cat "Caracal". This animal gets his name from his "Black Ears" (and it looks like a hoodie to). The name of this animal is "Karakulak (Black Ear)" in Turkish. So the name of the animal and the nickname of Antoninus "Caracalla/Caracallus < Kara-kulak/Qara-qulak" is Turkish of origin.  The word Caracalla was never used before the period of Antoninus! * Kara = Black , Kulak/Qulak = Ear *

Even Cloak is Turkish; Kulak (Ear) > Cloak.

A meaning was given by looking at the way it was used, without knowing its real meaning. This word has taken its place in the dictionary as "Cloak", centuries after the period of the Karakalla (Black Ear), who was wearing a "hooded cape".

The name Bassianus in Antoninus full name is also Turkish. Because he was the "president (Emperor in those days)", as in Baş (Bash > Bas) , Başı (Bashy > his/her head. So, the meaning of Başı (Bashy) is the "Head of the people/state", i.e. the "President", in Turkish "Başkan (Baş Kağan)".

But no one is talking about where its origin came from. The nickname Caracalla dates back to the period of the Parthian Turks.





Turkish


Bizans Türkleri 1204-1461

 

Bizans Türkleri (1240-1461)*

Rustam Shukurov (Şükürov)

📚


... Bu genel tablo on birinci yüzyılın ikinci yarısındaki ve on ikinci yüzyıldaki Türk fetihleri sırasında değişti. Türk istilalarının kendine özgü yönlerinden ötürü geleneksel Müslüman savaş esirleri, tüccarlar, seyyahlar ve sınır askerleri kategorileri başat tip olmaktan çıktı. Yeni gelenlerin çoğunluğunu artık imparatorluk topraklarına faal olarak yerleştirilen ve devlet makamları tarafından vatandaşlığa alınan Türk paralı askerleri oluşturdu. "İskit" kökenli Türk paralı askerleri on birinci yüzyıl ortaları gibi erken bir tarihte Bizans ordusunda görev almaya ve çok geçmeden askeri mekanizmanın önemli bir kısmını teşkil etmeye başladılar. Aynı yüzyılın ilerleyen kısmında "İskitleri" "İranlı" paralı askerler tamamladı.


Türk paralı askerleri genellikle Hristiyanlığı kabul etmiş, devlete sadakatlerini kanıtlamış ve bu yolla Bizans askeri elitine katılmış Türk önderlerinin komutası altında askerlik yaptılar. Türk kökenli birçok Bizanslı soylu ailenin kurucuları mesleki kariyerlerine askeri komutan olarak başlamıştı. Bizans hizmetine giren Türklerin çoğunun çeşitli rütbelerden askerler değil kabile reisleri olması da mümkündür. Charles Brand'ın gösterdiği gibi Türkler Bizans ordusunun orta rütbelerinde de bulunabiliyordu. Bizans ordusundaki Türklerin sayısına dair kesin rakamlar mevcut değildir; bununla beraber Brand tarafından kaydedildiği gibi, Haçlılar arasında Bizans'ın Türklerle ittifaka girdiği izlenimi uyandığına göre herhalde sayıları buna yol açacak kadar yüksekti: "Bizans'a düşmanlık ve imparatorlardan kuşku duyulması on ikinci yüzyılda arttı ve Türklerden yararlanılması buna katkıda bulundu."


Kazhdan'a göre Bizans soylu sınıfına dahil Türk oranı aristokrat listeyi teşkil eden nüfusunu (2500 kişi) yaklaşık yüzde birine denk geliyordu (örneğin Ermeniler %15'ten daha az değillerdi). Öte yandan Bizans toplumundaki Türk göçmenleri inceleyen çalışmalar neredeyse yalnızca Bizans sarayı ve askeri elitinin üyeleri haline gelmiş soylu Türklere odaklanmaktadır. Bizzat Bizanslılar tarafından alt toplumsal sınıftan çok sayıda Türkün imparatorluk içindeki varlığı belirtildiği halde alt ve orta sınıflardan Türkler inceleme konusu olmamaktadır.


Balkanlardaki Peçenek yerleşimlerinin tahlili için ilk adımlar on yıllar önce Akdes Nimet Kurat tarafından atılmış, ancak daha sonra bilimsel çalışmalar sistemli şekilde sürdürülmemiştir. Sıradan halka dahil edilebilecek Türk sayısının aristokrat Türk sayısından çok daha fazla olduğu açıktır....


On üçüncü yüzyıldan on beşinci yüzyıla uzanan döneme ilişkin kaynaklar ise Bizans nüfusuna kölelerden aristokratlara dek tüm katmanları kapsayan kitlesel Türk akışının daha dengeli bir resmini çıkartmamıza izin vermektedir. Bizans İmparatorluğunda Laskaris ve Palaiologos dönemlerinde Türk varlığı uzun süredir bilimsel ilgiyi çekmiştir. Geç Bizans'ta Türk yerleşimcilerin mevcudiyetine dair artık herhangi bir kuşku duyulamaz. Bununla beraber şimdiye kadar Bizans bağlamında Türkler genellikle imparatorluk topraklarında geçici süreyle kalmış paralı askerler olarak değerlendirilmiştir; şu veya bu şekilde Bizans'ta yerleşmiş Türklerin başına daha sonra neler geldiği pek az incelenmiştir...


Deşt-i Kıpçak bölgelerinden (Trans-Tuna ve Güney Rusya bozkırları ile Kırım) Bizans'a gelen Asyalı göçmenler Kouman veya Koman köküne sahip çok sayıda adın gösterdiği gibi Kuman asıllıydı.... Kuzey Karadeniz'deki Kumanlar on üçüncü yüzyıldan on dördüncü yüzyıla kadar Anadolu'ya göre daha az İslamlaşmış olduklarından kural olarak saf Türkçe adlara ve lakaplara sahipti. Komanitzes ve Komanka adlarında Slavonik eril son ek ve dişil küçültme sıfatının teşhis edilmesi ilginçtir. Bu da Balkanlarda Slav-Türk etnik ve dilsel karşılıklı etkileşimini gösterir...


On üçüncü yüzyılın ilk yarısında en azından iki Kıpçak kitlesi göç dalgası Balkan yarımadasını kapladı. Büyük bir Kıpçak grubu 1237'de Moğolların baskısıyla Deşt-i Kıpçak'tan ayrılıp Bulgaristan'a, sonra da Trakya'ya geçmek zorunda kaldı. Bir başka Kıpçak grubu da en azı 10.000 kişiyle birlikte 1241'de Macaristan'dan gelerek Bulgaristan, Trakya ve Makedonya'ya girdi. III.Ioannes Vatatzes (Batatzes) müzakereler ve hediyelerle 1241/42 civarında Balkan Kıpçaklarının bir kısmını yanına çekti ve Bizans ordusunun bünyesine kattı. Kumanlardan bazıları Balkanlardan Anadolu'ya Bizans ve Selçuklu sınırına aktarılırken bazılarına da Trakya ve Makedonya'da toprak verildi. III.Ioannes Vatatzes'in onlara Trakya ve Makedonya'nın tam neresinde toprak verdiğini bilmiyoruz; ancak mikrotoponiminden kimi bilgiler edinilebilir. Bizans ordusuna dahil edilen ve Balkanlarda faaliyet gösteren Kuman birlikleri (Sknthikón-Σκνθικόν) izleyen on yıllar içinde kaynaklarda sıkça zikredilmiştir. İstanbul'u Temmuz 1261'de Aleksios Strategosoulos komutasında yeniden ele geçirenler "İskitler"di. Anadolu Kumanlarının Menderes boylarına ve Frigya'ya (Filadelfiya'nın doğusuna) yerleştirildiğini biliyoruz.


Altınordu topraklarından gelen bir kısım "Kuzeyli Tourkopouloi" 1302 civarında imparatorun hizmetine girdi. Anlaşılan bunlar Kuman veya Kuman-Moğol gruplarıydı. Sayıları bilinmemektedir. Bizans topraklarına varışlarında vaftiz edildiler. 1305'te imparatora karşı ayaklandılar ve sonra başlarına ne geldiği belirsizdir. Bizans topraklarındaki bir başka büyük Kıpçak grubuna (yaklaşık 20.000 savaşçı) doğudan atıf 1320 civarına tarihlenmektedir. Bu Kumanlar 1320 civarında Sırbistan'dan hareket etmişlerdi; ancak kısa zaman sonra Altınordu'dan eski soydaşlarını toplayarak Trakya'ya akın düzenlemeye giriştiler.


III.Andronikos Palaiologos 1322 ile 1327 sırasında bunlara Limni, Taşoz ve Sakız'a gitmeleri emrini verdi. Açıktır ki eldeki kaynaklar tüm Kuman göçü vakalarını kaydetmemiştir. Athos Manastırlarına ait belgelere göre Kıpçakların gelişi on dördüncü yüzyılın ortalarına dek durmamıştır....


Anadolu'dan ve Altınordu'dan gelen Hristiyanlığı yeni kabul etmiş kişilere diplomatik görevler verilmekteydi. Altınordu'dan gelerek yurttaşlığa alınan Kocabahşı (Koutzimpaksis) II.Andronikos tarafından "aynı ırk ve dilden" olduğu isyancı Alan ve Kuman Türklerine karşı komutan olarak gönderilmişti. İmparator ırk ve dil ortaklığının yatıştırılmalarını kolaylaştıracağına inanıyordu. Aynı Kocabahşı (Kocabaşı) daha sonraları Altınordu hükümdarı Tokta'ya gönderilen Bizans heyetinin başına getirilmişti. Memlûk kaynaklarından nadir görülen bir vakayla karşılaşmaktayız: Kahire'ye gönderilen iki Bizanslı temsilci Aksungur ile Bahadır 1326/27 yılında İslamı kabul etmişti. Bu kişiler muhtemelen Hristiyanlığı kabul etmiş iki dilli Bizans göçmeniydiler ve dilsel yeteneklerinden ötürü Türkçe konuşan Mısır sarayına temsilci olarak gönderilmişlerdi. ...


Rustam Shukurov (Şükürov)

Bizans Türkleri (1240-1461)

📚



* Not: Kitabın Türkçesindeki başlık tarihi "1240-1461" değil "1204-1461" olacaktı, baskı hatası sanırım.

* İngilizcesi için: The Byzantine Turks, 1204-1461 - Rustam Shukurov