3 Mart 2017 Cuma

MULAN ve Çin Şimalinde Hanedan Kuran Türklerin Şiirleri



MS. 4-5 inci asırlarda Çinin şimalinde hanedan "kuran Türklerin şiirleri üzerinde şimdiye kadar hiçbir şekilde çalışılmamış ve bir eser ortaya konmamıştır. Biz bu şiirlere yalnız Çin menbalarında tesadüf ediyoruz. Elimizde mevcut eserler az ve malûmat bakımından kifayetsizdir. Fakat, bu bir avuç şiir bize Türklerin ruh dünyalarının karakteristik vasıflarını geniş manada anlatmağa yardım edecektir. (1)


M.S. 420 de şarkî Chin hanedanının inkırazından sonra Çin şimal ve cenupta iki hanedanın idaresi altına girdi. Bu sülâleler Sui devletinin kuruluşuna (589) kadar devam etmiştin Bu devir, Çinlilerin, yabancıların bilhassa Türklerin taarruzuna uğradıkları devirdir. Bu yabancılar, zaman zaman Çinin şimalini kendi siyasi ve kültürel hâkimiyetleri altına almışlar ve Çin medeniyetine derin tesirler yapmışlardır. Siyasî olaylar dolayısiyle daima karışıklık içinde bulunan bu devir edebiyata da tesir etmiş, bu yüzden büyük eserler vücuda gelememiştir. Böylece, bu siyasî taksim edebiyat alanında şimal (Türk) ve cenup (Çin) edebiyatını meydana getirmiştir.


Yüeh - fu'larada, bu şiirlerin şarkı halinde ve hepsinin 66 şarkıdan mürekkep olduğu, fakat çoğunun kaybolmuş bulunduğu kaydedilmiştir. Ben Yüeh-fu'lar külliyatında ancak 24 şarkı tesbit edebildim. Bundan başka bu şiirlere nazire olarak Çin şairleri tarafından yazılan 9 şiirden başka 2 tane Ts'ıh-lo, bir tane de yen (tuz) şarkısı buldum. Aynı zamanda şimalin en mühim halk edebiyatından bir parça da kahraman Mu Lan'ın şarkısıdır. (2) Elimizdeki mevcut menbalardan elde ettiğimiz bu 66 şarkıya Hengeh'ui şarkıları deniliyor (3) ; bunlar umumiyetle iki guruba ayrılırlar:


I: Chi-yü gurubu; (tercümeden mana çıkmıyor, yabancı bir kelimedir. Çince değildir.) 36 şarkıdır. 

II: Ko-ku gurubu, (tercüme edilemiyor) 30 şarkıdır. Bu iki gurup şarkı muhtelif hanedan devirlerine göre muhtelif
kısımlara ayrılmıştır. Her bir gurupta kullanılan müzik aletleri bazen müşterek bazen de başka, başkadır. Umumiyetle kullanılan müzik âletleri şunlardır. Davul, fülüt, kaval, gonk, boynuz, zil, tao-pi-pi-li, pi-Ii, hu-chia (son üç âlet üflenerek çalınır), p'i-p'a (telli bir âlet) dir. Son 4 alet Türk müzik aletleridir. Çinliler bunları daha çok eski zamanlarda Türklerden almışlar ve benimsemişlerdir. Bu şarkıların ekserisi orduda askeri müzik olarak veyahut resmi merasimlerde kullanılır. Bu şiirlerin tahlilinde Çinlilere yabancı, fakat bize oldukça yakın olan bir ruh âleminin akislerini görebileceğiz. Dış cephe ( vezin - kafiye) itibarile ekseriyetle Çin nazım çerçevesi içine sıkışmış olan bu şiirler Türklerin iç dünyasını muhtelif cephelerde göstermiş olacaklardır. 


I. Dış cephe (vezin ve kafiye): Ekseri şiirler bir Çin vezin şekli olan 5; ter (her satır 5 kelimeden ibaret) ve 7 1er (her satır 7 kelimeden müteşekkil) şiir zümresi içine dahildir. Bir kısmı da 6-7, 7-3-7, 4 kelimeden ibaret olan vezin şeklini gösteriyor. 5 1er ve 7 1er şiiri Çinde yüksek zümre edebiyatında olsun halk edebiyatında olsun çok fazla kullanılmıştır. Fakat, 6-7 ve 7-3-7 şekli Çinde yoktur. Bu vezin tarzı Türklere has bir halk vezin şekli' olarak görülüyor. Kafiye : ekseriyetle 2 ve 4 üncü satırlar kafiyelidir. Bu şekilde her kıt'a kendi başına kafiyelidir. Eski kafiye şekli de buna uygundur. Cenup edebiyatında ise her kıt'anın 1-2-4 üncü satırları kafiyelenmiş ve eski kafiye şekilleri de muntazam olarak sıralanmıştır. 


İç cephe: Mevzular ekseriya onların günlük hayatından alınmış ve halk tabakası temsil edilmiştir. Saray hayatının ve yüksek tabakanın rolü olmadığı, derin bir halklılık taşıdığı göze çarpar. Bu şiirlerde şairin şahsiyeti görünmez, kollektif olarak yazılmış ve bu şekilde bir ferdin değil bir cemiyetin ifadesi olmuştur. Türk tarihi baştan başa kahramanlıklarla dolu olduğu halde, bu şiirler epopik bir mahiyet göstermekten uzaktırlar. Şimal hanedanları devrinde (MS 420-589) hiç bir epopeye tesadüf edemiyoruz. Bundan başka, eski devirlerde de böyle bir şekil görülmüyor. M. E 100 lerde Çin menbalannda 4 satırlık bir şiire tesadüf ediyoruz (4). Bu Hşiung-nu'ların Kansu'da mağlûp oldukları zaman acılarını göstermek için söylenmiş bir şarkıdır. 


Yen-chıh-shan'ı kaybettik,
Kadınlarımızın güzelliği artık kalmadı.
CJıi-lien dağlarını bıraktık,
Hayvanlarımız artık bakılmıyacak

Bunun epopeye bir başlangıç olmadığını kolayca anlıyabiliriz. 


Mao'tun'un saltanat senelerine (m. e 200) ait bir monoğrafyanın uslubu bize bir epopeyi hatırlatırsa da bir Hsiung-nu yazısı mevcut olmadığından bunu anlamak mümkün olamıyacaktır. Çünkü metin Çince ve nesir halinde yazılmıştır (5). Daha sonraki devirlerde (300 lerde) Chin vakayinamelerinde bir çan falına tesadüf ediyoruz. Ghao hanedanı zamanında ve Chie dilinde (Hsiung-nu'larm akrabası) yazılmıştır. Şiirin transkripsiyonu şöyledir. 


Hsü-chıh ti-li-k'ang p'u-ku ch'ü-tu-t'ang
Tercümesi: Ordu çıkar, kumamdan (p'u-ku) esir olar. 


Tabii bu satırlar da bize bir şey anlatmaz. Ancak, Türklerin çok eski zamanlarda bir nazım. san'atına vakıf olduklarını gösterir. Çin kültürünün tesiri, buna muvazi Çin nazım şeklinin inhisan ve neticede bir topluluğun ifadesi olması bunların dasitanı olmasına yer bırakmamıştır, Kahramanlık vasıfları da bu şekli senbolize edememiştir. Bu şiirlerde dramatik bir vaziyet de yoktur. Halbuki, tiyatroya mevzu teşkil edecek parçalar pek çoktur. Fakat, Yüeh-fu'lar külliyatında bunların temsil haline konduğundan hiç bahsedilmemiştir. Bu şiirler arasında realist tasvirlerle işlenmiş tabiat şiirleri vardır. Ayni zamanda insani heyecan ve ihtirasın altında ezen aşk şiirleri de mevcuttur.


Bu şiirler, dinin dar çerçevesinden uzak kalarak' esasını kaybetmeyip, tabii bir şekil ve ahenk yaratmak istemişlerdir. Türk hanedanları arasında Budizim, Taoizim, Konfüçyanizim süratle yayıldığı* halde yine onların ruh dünyalarına girmemiş, bir yer almamıştır. Şimalin en kuvvetli devleti olan T'o-pa'ların dini arasında kurt, dağ, orman kültünü görüyoruz. Bunlarla alâkadar ilkbahar, sonbahar bayramları ve at yarışları vardır. Fakat, bu dini hadiseler şiirlerinde hiç bir şekilde yer almamış ve kıymetlendirilmemiştir, Onlar, daha ziyade milli bir karakter yaratmasını bilmişlerdir. Elimizdeki mevcut şarkılar; Liang devri (m. s. 502-556) boynuz ve davul Heng-ch'ui şarkıları: Vatan hasretini anlatan güzel bir şiir. 


Söğüt dalını koparıyorum
Yüeh-fu shıh-chi
(K. 25, s. 234 a )

Ata biniyorum, kamçı kullanmıyorum,
Dönüp bir söğüt dalı koparıyorum.
Ayaklarımı sarkıtıp oturuyorum, uzun fülütümü çalıyorum;
Seyahat edenler kederden ölüyorlar..
İçimde bir tessür duyuyorum, neş''elenmiyorum,
Atınızın kamçısı olmak istiyorum. 
Gelip kolunuza girmek istiyorum,
Agahlarımı uzatıp, dizinizin dibinde oturmak istiyorum.
Mer'adaki atlar serbest bırakılmış,
Atların iplerini bağlamağı unuttum.
Eğeri omzumda taşıyor, atımı takip ediyorum,
Bu atlara nasıl binmeli.
Uzaklardan Meng-chin'deki sarı nehri görüyorum,
Söğütler kederden sallanıyorlar
Ben esir bir ailenin çocuğuyum,
Han'ların ( Çinlilerin ) türküsünü anlamıyorum.
Kuvvetli bir delikanlının sür'atlı koşan atlara ihtiyacı var,
Sür'ailı kaşan atların kuvvetli bir delikanlıya ihtiyaçları var.
Sararmış kırların altına giriyorum (ölüyorum),
Ancak o zaman dişi ve erkek birbirinden ayrılırlar. 


*


5'ler şiir zümresi içine dahildir. Kafiye tarzî oldukça muntazâmdır. Lisan sade, halk dilinde yazılmıştır. His bakımından kuvvetli bir şiirdir. Akıcı ve renkli bir üslûbu vardır. Yazılış tarihi itibariyle eski 'olması lâzımdır; şimal hanedanları kurulmadan önce oraya, buraya dağılmış veyahut harpler dolayısile vatanlarından ayrılmak mecburiyetinde kalan Hsiung-nu ailelerinin acı hâtıralarını gösteriyorsa da; netice itibariyle kat'i birşey söyleyemiyeceğiz. Kadın şiirlerinde bir yer alır. Ayni isim altında başka bir şiir: 


Söğüt dalını koparıyorum
(k.25, s. 234 a-b)
Ata biniyorum, kamçı kullanmıyorum,
Dönüp bir söğüt dalı koparıyorum.
Attan iniyorum, uzun fülütümü çalıyorum,
Gelip, geçenler kederden ölüyorlar.
Kapının önünde bir hurma ağacı var;
Senelerdenberi ihtiyarlık nedir bilmiyor.
ihtiyar kadın kızını evlendirmezse,
Kollarında taşıyacak bir torona nasıl sahip olur.
Chi-chi nasıl bir, chi-chi,
Kızlar pencere kenarında kumaş dokuyorlar.
Tezgâhın sesini işitmiyorum,
Yalnız, kızların nefes, alışlarını duyuyorum.
Kızların nasıl nefes aldıklarını dinliyorum,
Onlara ne düşündüklerini soruyorum.
İhtiyar kadın kızının evlenmesine müsaade ediyor,
Fakat, bû sene,hiç bir haber yok. 


5'ler şiir zümresine dahildir. Nazım şekli çok muntazamdır. Her kıt'anın 2-4 üncü satirlan kendi aralannda kafiyelidir. Sosyal bir şiirdir. Aile hayatından, genç kızların tezgâh dokuduklarından bahsediyor. Kelimeler canlı, teşbihler kuvvetlidir. Hayali olmaktan kurtulmuştur. 


Aşk da şiirlerini süsler ; Ti-çh'ü (6) 
(k. 25, s, 233 b.)
Ay parlıyor, yıldızlar akıp gidiyor,
Bana gelip gelmiyeceğini hemen söylemeni istiyorum.


Her satır 6-7 kelimeden müteşekkildir. Hisleri okşayan ince bir üslûbu vardır. 


Tzu-piao-ma (eflatun at) 
(k. 25, s..233 b.)
Yalnız bir dal bir ağaç yapamaz,
Yalnız bir ağaç bir orman vücuda getiremez.
Sizin süslü yeleğinizi düşünüyorum,
Sizi hiç unutmıyorum. 


Her satır 5 kelimeden ibarettir. İlk iki satiri darbımesel şeklinde başlıyan "tipik bir halk türküsüdür. Tasvirler canlı, kelimeler renklidir. Bir tabiat şiiri:


Lung tepelerinden akan sular (7) 
(K. 25, S. 233 a)

Lung tepelerinden akan sular,
Akarak garba doğru gidiyor.
Bütün ömrümce düşündüm,
Boş sahalarda rüzgâr gibi dolaştım.
Garpte Lung sahiline tırmanıyorum,
Kıvrımlı yollardan dokuzuncu defa dönüyorum,
Dağlar yüksek, vadiler derin,
Hafif, hafif ayaklarım acıyor. 
Ellerimle zaif dalları kopartyorum,
ince kumlar üzerinde yürüyorum.


Nazım şekli gayri muntazamdır. Bir tabiat şiiri olmakla beraber izdırap çeken bir ruhun aksisedasıdır. Şekil bakımından kuvvetli değilse de, ifade etmek istediği mana canlı ve kuvvetlidir. Uslup akıcı ve sürükleyicidir. 


Çinli şairlerin şimal şiirlerine nazire olarak aynı motif üzerine, fakat daha muntazam bir şekil içinde yazdıkları şiirler. 


Yung-t ai. 
(K. 25, S. 243 b)
Güneş batarken Yung-t' ai ya çıkıyorum,
Benim güzel sevgilim henüz gelmedi.
Tül perdeli pencereyi nilifer çiçekleri sarmış,
Camlı kapının kanatları açılmış.
Çiçeklerin yanında eflatun darçınlar,
Dağılarak, yayılarak yeşil yosunları sarmış
Ay, karanlığın çoğunu aydınlatmıyor,
Sizi bekliyorum, yalnız ve uzaklardayım. 


Satırlar 5 kelimeden ibarettir. Nazım şekli çok muntazamdır. Şiir seçkin kelimelerle süslenmiştir. Şekle verilen kıymet kadar iç cephede işlenmiştir. Hisleri kuvvetli teşbihleri zarif bir aşk şiiridir, İmparator Liang Wu-ti ( 6 ıncı asır) tarafından yazılmıştır. Li T'ai-po'nın (M. S. 705-762) güzel bir şiiri, (T'ang devri şaiirlerinden, 


Beyaz burunlu at. 
(K. 25, S. 235 b)
Gümüş eğerli beyaz burunlu at,
Çamurluğu yeşil havuz gibi süslü.
İnce bir yağmur yağdığı, ilkbahar rüzgârı çiçekleri düşürdüğü
zaman
Kamçtmı sallar, güzel barüar kızına, içmeğe giderimi


Chang Hu'nın bir şiiri (T'ang devri şiirlerinden)
Beyaz burunlu at. 
(K. 25,235 b)
Barbar kızı için şarap içiyorum,
Her zaman beyaz burunlu atla geliyorum, 
Suların üzerine atılan nilifer çiçeklerini toplıyorum)
Siz de beyaz çiçekleri düşünüyorsunuz.


Her iki şîir de 5'ler şiir zümresinee dahildir. Taşkın bir lirizm içinde o zamanki meyhane hayatından, Çinlilerin çok sevdiği barbar kızlarından bahsediyor. Sürükleyici ve heycan yaratan bir ahengi var. Bu şiirlerden başka yine Yüeh - fu'lar külliyatınde Tuz (yen) ve Ts'ıh - lo şarkılarından bahsediliyor. Tuz şarkılarından elimizde ancak Hsi - hsi - yen (tercüme edilemiyor) vardır. (8)


Yen kelime tuz manasına gelir. Fakat bir şiirde ancak mecazi bir manada kullanılması lâzımdır. Çin'deki eserler, yen kelimesinin lehçe bir kelime olarak güzel, iyi manasına geldiğini ve ayni zamanda saraydaki güzel kadınlara verilen bir isim olduğundan bahseder. Bizde Tuz, kıymetli, pahalı, iyi gibi mecazi manaları içine almıştır. Fakat, Çin fölklörinde Yen kelimesi mecazi manada hiç bir zaman kullanılmamıştır. Onlara göre, yabancı bir kelimedir, doğrudan doğruya kabul etmişlerdir.


Bunlar arasında bizi en çok ilgilendiren T'u-chüeh-yen (Tukyo) dir. Metni kimin tarafından yazıldığı malûm değildir ve kaybolmuştur. Ts'ıh - lo şarkıları : Elimizde mevcut bu şiiri şimal Ch'i devletinden Hu-lü -Chin yazmıştır (550-490).


Ts'ıh-Lo şarkısı. 
(K. 86, s. 589)
Ts'ıh-lo nehri Yin-shan'dadır,
Sema büyük bir çadıra benziyor,
Bütün dünyayı bir kafes gibi örtüyor.
Gök mavi, kırlar geniş, rüzgâr esiyor,
Otlar alçak, inek ve koyunları görüyorum, 


Nazım şekli muntazam değildir. Fakat aksettirmek istediği mana kuvvetlidir. T'ang devri şairlerinden Wen T'ing-chün'ün evvelki şiire bir naziresi:


Ts'ıh-Lo şarkısı. 
(K. 86, s. 589)
Ts'ıh-lo'nın altın ve harap duvarları
Yin-shan'da senelerdenberi çiçek açmıyor.
Çadırın dışında rügâr esiyor,
Karargahın önünde ay kumları aydınlatıyor
Tibetli çocuç yeşim taşı fültünü çalıyor,
Barbar kızı çiçekli bir halde dansediyor.
Nehrin cenubundaki yabancıya gülüyor,
Erikler açdığı zaman evine dönmüyor.


5 1er şiir zümresine dahildir. Nazım şekli çok muntazamdır. Lisan temiz ve düzgün, tabiat tasvirleri canlı ve kuvvetlidir. 




MU LAN Şarkısı


Çin edebiyatında da mühim bir rolü olan ve yine Yüeh-fu'lar külliyatında bulunan Mu Lan şarkısı buraya kadar bahsettiğimiz şarkı ve şiirlerden daha başka bir hususiyet gösterir. Evvelki şiirler hiçbir şekilde epik bir vaziyet göstermemiş, daima dasitanı (destanı) solmaktan uzak kalmışlardır. Biz bunu daha ziyade Çin'in tesiri ve o muhitin icap ettirdiği bir vakıa olarak kabul edeceğiz. Fakat, Mu Lan şarkısı bizde daha başka fikirlerin doğmasına yardım ediyor. Evvelâ, bu şiiri okurken romantik bir tesir altında kaldığımızı hissediyoruz; daha derinleştikçe epik bir nüvvenin mevcudiyetini seziyoruz. Diğer şiirlerde bir topluluğun ifadesi anlaşıldığı halde, burada ferdi bir karakter, kahramana kahramanlığa ait bir şey görüyoruz. Bununla beraber bu şarkının bir epope olmadığı, ancak dasitanı bir hava yarattığını söyliyebileceğiz. Bu şiirin nazım şekli de başkadır; oldukça serbesttir. Satırların bazısı 5, 7 ve bazısı da 9 kelimeden ibarettir. Kafiye tarzı da hiç muntazam değildir.


Mu Lan şarkısının kimin tarafından yazıldığı malûm değildir. Yazılmış tarihi üzerinde bir cok fikirler ileri sürülmüştür. Bizi en ziyade ikna eden Hu Shı'nın fikridir. O, bu şiirin m. s. 4 üncü asırda yazıldığını ileri sürer. Hakikaten bu devir harplerin en çok olduğu bir zamandır ki Mu Lan'ın bunlardan birisine iştirak etmesi pek muhtemeldir o zamanki uslup da bunu kuvvetle teyit ediyor. En yüksek aile ve vatan sevgisini en içten duygularla aksettiren ve kahramanlığın büyük bir timsali olan MU LAN şarkısı:


(K.25, s.235)
Tse, ise yine tse, tse,
Mu Lan kapı yanında kumaş dokuyor.
Tezgâhın sesi işidilmiyor,
Yalnız: genç kızın nefes alışı duyuluyor
Kıza ne düşündüğünü soruyorum.
Kıza neyi hatırladığını soruyorum
Kız bir şey düşünmüyor,
Kız birşey hatırlamıyor.
Dün gece askerî sevkıyatı gördüm,
Ko-han alt not büyük seferberlik ilân etti (9)
Askerî liste 12 parçadır, 
Her listede bahamın ismi de var.
Babamın büyük oğlu yok,
Mu Lan'ın (benim) ağabeğsi yok.
Pazardan bir at ve eğer almak istiyorum,
Babamın yerine cepheye gideceğim.
Şark pazarından güzel bir at aldı,
Garp pazarından bir eğer aldı,
Cenup pazarından bir gem aldı,
Şimal pazarından da uzun bir kamçı aldı.
Sabahleyin ebeveynine veda edip ayrıldı,
Akşamleyin sarı nehrin sahilinde dinlendi.
Artık ebeveynin ve kızların seslerini işitmiyordu.
Yalnız, sarı nehrin çağlayışını duyuyordu.
Sabahleyin sarı nehre veda edip gitti,
Akşam Hei-shan tepelerine vardı (10)
Artık ebeveynin ve kızların seslerini işidemiyordu,
Yalnız, Yen-shan barlarının atlarının kişnemeleri duyuluyordu.(11)
1000 li kadar yaya olarak cepheye kadar yürüdü,
Geçit ve dağlardan uçar gibi geçti.
Şimal rüzgârı gürültüler getiriyor,
Karlar demir elbise üzerinde pırıldıyor.
General ve zabitlerin yüzlercesi harpte ölüyor,
Askerler on sene sonra dönüyor,
imparatorun huzuruna çıkıyorlar,
Onlar 12 rütbe veriyor,
Yüzlec ve binlerceden fazla hediyeler dağıtıyor.
Ko-han onlara ne arzu ettiklerini soruyor,
Mu Lan hiç bir şey istemiyor,
Yanız, iyi bir at istiyor,
K'o-han çocuğu yurduna gönderiyor.
Ailesi kızlarının geldiğini işidiyor,
Şehrin dışına karşılamağa çıkıyorlar,
Kız kardeşi ablasının geldiğini duyuyor,
Kapı eşiğinde yüzünü boyuyor,
Küçük erkek kardeşi ablasının geldiğini işidiyor,
Çakısını biliyor, koyun ve domuzlara gidiyor. 
Şarktaki odamın kapısını açtım,
Garp taraftaki sedirin üstüne oturdum,
Harp elbiselerimi çıkardım,
Eski zamanlardaki elbiselerimi giydim.
Pencerenin kenarında güzel saçlarını taradı,
Aynanın karşısında başına bir gül taktı.
Kapıdan çıktı, arkadaşlarını karşıladı,
Arkadaşları hayrette kaldılar.
12 seneyi birlikte geçirmişlerdi,
Mu Lan'ın kadın olduğunu anlamamışlardı.
Erkek tavşanların ayakları birbirine çarpar,
Dişi tavşanların gözleri şaşkın bakar,
Çift tavşanlar yan yana gider,
Benim erkek veya kadın olduğum nasıl fark edilir?



Türk Edebiyatına eski Türk şiirlerini tanıtmak gayesiyle bana verilmiş olan bu küçük etüdün üzerinde yardımları dokunan değerli Profesörüm Dr, Eberhard'a teşekkürlerimi sunmağı burada bir ödev bilirim.   


Dr. MUHADDERE N. ÖZERDİM 
Mulan and Poetry of Turkish Dynasties in China

(Sinoloji İlmî Yardımcısı)Ankara, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Sinoloji Bolümü
Tezi veren Prof.Dr.Wolfram Eberhard.
dipnotlar:
1- R. WİLHELM : Die Chinesisehe Literatür, Potsdam, 1926.W. GRUBE : Gesehichte der chinesischen Literatür, Leipzig, 1902. gibi eserlerde de şimal edebiyatından asla bahsedilmemiştir.
2- Yneh-fu shıh-ehi, Sung zamanında (960-1378) Kuo Mou-ch'ing tarafından yazılmış şiir kitabı.
3-  Heng-ch'uî, Ufkı-üfleme, öttürme (fulütün çalındığı gibi). 
4- Hsi-ho Cniu-shıh. (Hân devrinde yazılmıştır MS 25-MS 220) 
5- Hsiung-nu'Iar hakkında monoğrafya, W. Eberhard, Shıh-chi, bahis 110. 
6- ( Tercüme edilemiyor ).
7- Lung, Shensi ve Kanalıya verilen isim. 
8- Wei vakayinameleri Ts'ıh - lo'yu şimal Çin'de "Yin - shan'da „ oturmuş bir kavim olarak (Teles'ler) kabul ederler,
9- K'o-han, hakan demektir. 
10- Hei-shan, Yehol (şimal Çin ) de bir dag.
11- Yen-shan, Yen-chıh-shan olması lâzım, Kansu'da bile dağdır. Bu yer Hsiungnuların eski yurtlarıdır. 



"Hua Mulan (2009-film)" 
Yönetmen : Jingle Ma, Wei Dong
Senaryo : Ting Zhang 
Oynayanlar: Wei Zhao, Jaycee Chan, Jiao Xu




Poem of Mulan

A sigh, a sigh, and then again a sigh
Mulan was sitting at the door and weaving
One did not hear the sound of loom and shuttle
One only heard her heave these heavy sighs.
When she was asked the object of her love
When she was asked who occupied her thoughts
She did not have a man she was in love with
There was no boy who occupied her thoughts.
"Last night I saw the summons from the army,
The Khan is mobilizing all his troops
The list of summoned men comes in twelve copies:
Every copy lists my father's name!
My father has, alas, no grown-up son
And I, Mulan, I have no adult brother
I want to buy a saddle and a horse
To take my father's place and join the army."
The eastern market: there she bought a horse,
The western market: there she bought a saddle,
The southern market: there she bought a bridle,
The northern market: there she bought a whip,
At dawn she said good-bye to her dear parents
At night she rested by the Yellow-River
She did not hear her parents' voices, calling for their daughter
She only heard the Yellow River's flowing water, always splashing, splashing
At dawn she left the Yellow River's bank
At night she rested on Black Mountain's top
She did not heard the whinnying of Crimson Mountain's Hunnish (1) horseman
Myriads of miles: she joined the thick of battle
Crossing the mountain passes as if flying
Winds from the north transmitted metal rattles (2)
A freezing light shone on her iron armor
A hundred battles and the brass were dead
After ten years the bravest men returned
When they returned, they met the Son of Heaven
The Son of Heaven seated on his throne (3)
Their honorary rank went up twelve steps
And their rewards were counted in the millions
The Khan asked Mulan what he might desire
"I Mulan, do not care for an appointment here at court. (4)
Give me your racer good for a thousand miles (5)
To take me back again to my old hometown."
Hearing their daughter had arrived, her parents
Went out the city, welcoming her back home
Hearing her elder sister had arrived, her sister
Put on her bright red outfit at the door
Hearing his elder sister had arrived, her brother
Sharpened his knife that brightly flached in front of pigs and sheep
"Open the gate to my pavilion on the east
Let me sit down in my old western room
I will take off the dress I wore in battle
I will put on the skirt I used to wear"
Close to the window she did up her hair
Facing the mirror she applied makeup
She went outside and saw her army buddies
Her army buddies were all flabbergasted
"We marched together for these twelve long years
And absolutely had no clue that Mulan was a girl!"
"The male hare wildly kicks its feet
The female hare has shifty eyes
But when a pair of hares runs side by side
Who can distinguish whether I in fact am male or female?"

(1) The Chinese term Hu, which we here translate as "Hunnish", generally refers to the nomadic populations on China's traditional nothern border (in modern Inner Mongolia)
(2) The Chinese commentators here explain the "rattle" as a small iron three-legged pot (*), which was used for cooking food at daytime and for beating out the watches during nighttime.
(3) The Son of Heaven (the emperor(khan) is said in the original to be seated in the Hall of Light, a ceremonial structure described in ancient books.
(4) More precisely, an appointment as Secretarial Court Gentleman
(5) That is a horse (or, according to some editions a camel) that can run a thousan Chinese miles in a single day (the Chinese mile is roughly one third of an English mile)
translated by Wilt L.Idema
Mulan: Five Versions of a Classic Chinese Legend, with Related Texts
editör: Shiamin Kwa,Wilt L. Idema



(*) Three-Legged İron Pot is Holy among Turks!
"Türklerde üç ayaklı kazanlar kutlu kabul edilir ve Hunlardan bu yana kullanılır." resim: Hun, 4.-5.yy.
Kimmer ve Saka/İskit Türklerinde de kutsaldır. Öyle ki  Kimmerler Roma imparatoru Augustus'a dostluk duasına karşılık üçayakla birlikte kutsal bir kazan hediye eder. 
"Üç Ateş" 'Üç Ayak'a dönüşür.
Türklerde kutsal olan üçayaklar aileyle evi temsil eden ocakla beraber anılır. Altay destanlarında üç ateşi
yakıp insanlara ocakla beraber sacayağını veren tanrı da, Ak Ana'nın yaratma gücünü alan Ülgen Ata'dır.




* "Mulan Çinli değil, Moğol veya Hun-Türklerinden"(Amazonlar)
"Çinli imparatorlar kadın savaşçılardan ordu kuruyordu". (Mulan, a well known animated film of woman warrior is Xiongnu-Hun/Turk of ethnic [Teoman (Toman)  and his son Mete (Mao tun), Asian Hun-Turks]


* Mulan, Türk Tabgaç (Tofa/Topa ya da Çin yazıtlarında Toba-Touba olarak geçen ve MS 4.yy'da Çin'de kurulan bir Türk Devleti) boyundandır.

"Çinleşen Tabgaç Türkleri" (link)

"Kaşgarlı Mahmud'un, Türklerden bir bölük olduğunu kaydettiği Tabgaçlar, Çin yıllıklarına göre Asya Hunları'ndan bir kısımdır ve sülalenin resmî tarihinde (Wei-shu) Motun, eski To-pa (Tab-gaç) hükümdarı olarak gösterilmiştir. ... 

Önce kuzey Şan-si'de Tai başkent olmak üzere küçük "Tai veya I. T'o-pa" devletini (315-376) kuran Tabgaçlar, daha ilk başbuğları olarak bilinen Şa-mo-han(ölm. 277)'dan itibaren diğer küçük Hun devletleri ve Si-en-pi kütleleri ile mücadeleye giriştiler ve nihayet Ch'in devleti başındaki, Tibet menşeli Fu-Chien iktidarının çökmesi (384) üzerine etraftaki mahallî hükümetçikleri (16 kadar) idareleri altına alarak büyük devlet haline geldiler.  Bütün Kuzey Çin'e hükmetmiş olan bu devlet 534'e doğru Doğu (Ho-nan'da) Wei'leri ve Kuzey veya Batı (Ç'ang-an'da) Wei'leri olarak ikiye aynldı ve kısa zaman sonra bütün arazileri Çinli hanedanlara intikal etti. " (link)



* "101. The strongest proof is the inscription dedicated in the year 443 to the Tuoba's ancestors rediscovered in 1980, in which the title Kehan 可汗 was used to refer to the early Tuoba rulers. See e.g. Mi Wenping's quoted report in Weiwu. It is interesting to see a sanitized version of the same inscription preserved in Wei shu 108.2738 that did not contain this Steppe title. The supporting proof can be found in the famous folk poem on which the recent Disney cartoon Mulan was based. For the Tuoba background including the very name Mulan, see this author's essay "From Mulan to unicorn", to appear in Journal of Asian History."(link

"Toba (Touba, 拓拔) is a Chinese traditional pronounciation of the Türkic tribal name Tabgach, which ruled nothern China in the 4th-5th cc." Norm Kisamov (Turkicworld-link)

"The tribe Toba was a Türkic Syanbi tribe. [ref. P.Budberg, L.Bazin, and V.P.Yudin] .... " (link)


"Türkic Tele Uigur clan Toba (Touba, Tabgach)... Toba spoke Türkic, judging by the 5th century information that reached us. [L. Bazin. Recherches sur les paries T'o-pa. T'oung Pao, vol. 39, livr. 4-5, 1950] They partially were the ancestors of the ancient Türks (L.Potapov: Tukue) and possibly also Tele, because Tele descended from the Hunnish people. (L.P.POTAPOV (1905-2000) ETHNIC COMPOSITION AND ORIGIN OF ALTAIANS HISTORICAL ETHNOGRAPHICAL ESSAY, "Science" Publishing house, Leningrad branch, Leningrad, 1969)" (link)






ilgili: