Kalıplaşmış ezber tarihçilikten çıkmak ve bize dikte edilenleri sorgulamak zorundayız.
Arkeofili'nin (link) Bizans hakkında çıkarmış olduğu listeyi sorgulayalım o zaman:
Arkeofili :
Bizans İmparatorluğu Hakkında Bilmiyor Olabileceğiniz 25 Bilgi
Yazar: Büşra Balcan on 19 Haziran 2017
Yanlış:
Arkeofili (25.) Bizans aslında bir Antik Yunan şehri.
Bizans, MÖ 657 yılında Megara’daki Yunan sömürgecileri tarafından kurulan antik bir Yunan şehridir. Şehir MS 330 yılında İmparator Constantine tarafından yeniden inşa edilip Bizans İmparatorluğu’nun yeni başkenti olarak ilan edilmiş ve akabinde onun onuruna Constantinople ismini almıştır.
Tanrıça Thetis "Büyük" Konstantine'yi Taçlandırırken
Konstantin "Yunan" kökenli değildi.
Babası İlliryalı, annesi ise Bitinyalıydı (Yalova).
Doğrusu:
Hayır, sömürgeci Grekler tarafından kurulmamıştı.
"... Bugüne değin tümüyle mitolojik hikâyeler temel alınarak çalışılmış “Byzas – Megaralılar - Byzantion – MÖ 669/658” kurgusunun eski ya da güncel hiçbir arkeolojik bulgu ile desteklenemediği, İstanbul’un erken dönemleri ile uğraşan bilim adamlarınca özellikle Yenikapı, Sirkeci ve Sultanahmet Eski Cezaevi kazılarından sonra fark edilmeye başlanmıştır. Mitolojik hikâyelerde kentin kurucusu olarak aktarılan şahsın (Byzas) Thrak kökenli bir isim taşıması, Afif Erzen tarafından Kolonizasyon Dönemi için bir sorun olarak tanımlanmışsa da (Erzen 1954: 131-154), bugüne değin bu konu maalesef göz ardı edilmiştir.. Byzantion’un MÖ 658’de Megaralılar tarafından kurulduğuna ya da İstanbul’un tarihsel dönemlere bir eski Yunan yerleşmesiyle girdiği gibi birtakım eski hipotezlere artık şüpheyle yaklaşılması gerektiğine işaret etmektedir...
Buraya değin tanıtılan ve değerlendirilen güncel arkeolojik bulgular, Byzantion’un MÖ 658’de Megaralılar tarafından kurulduğuna ya da İstanbul’un tarihsel dönemlere bir eski Yunan yerleşmesiyle girdiği gibi birtakım eski hipotezlere artık şüpheyle yaklaşılması gerektiğine işaret etmektedir. Arkeoloji devam eden bir öğrenme sürecidir. İstanbul arkeolojisi süreci, bugüne değin Megara kolonizasyonunu kanıtlayan herhangi bir bulgu sunamamıştır. Gelinen süreç, bu duruma karşıt olarak kentin Sultanahmet – Ayasofya düzlüğünün Thrakialılar tarafından MÖ13 – 12. yüzyıllardan itibaren iskân edilmeye başlandığını göstermektedir...."
Şevket Dönmez
“Byzantion’un (İstanbul) Kolonizasyonu Üzerine Yeni Değerlendirmeler/New Evaluations on Byzantion's (Istanbul) Colonization”, Vakıf Restorasyon Yıllığı 8. Restorasyon, Konservasyon, Arkeoloji, Sanat, İstanbul 2014: 48-54.
***
Yanlış:
Arkeofili (24.) Batı Roma yıkıldı, Doğu Roma kaldı
MS 476 yılında Batı Roma İmparatorluğu düşerken Doğu Roma bugün Bizans İmparatorluğu dediğimiz ismiyle devam etmiştir.
Arkeofili (22.) Kendilerine Romalı diyorlardı
Bununla birlikte, ”Byzantine (Bizanslı)” terimi, modern tarihçilerin bu kültüre ithaf ettikleri bir 19. yüzyıl terimidir. Bizanslılar ise, MS 330 yılındaki Bizans İmparatorluğu’nun başlangıcından 1453’te Osmanlılara yenilmelerine kadar geçen zamanda kendilerine ”Romalı” demişlerdi.
Çelişkili;
Hem "476'dan sonra Bizans dediğmiz ismiyle devam etmiştir" diyor, hem de "MS 330-1453 arasında kendilerine ”Romalı” demişlerdir". Bizans adını da "bir 19.yy terimi" olduğunu belirtiyor.
Doğrusu:
476'dan sonra adı Bizans DEĞİL, Doğu Roma İmparatorluğu idi. Evet kendilerine Romalı derler [bknz. Alexiad, 12.yy] ve bildiğiniz gibi imparatorluğun "Bizans" adı da Hieronymus Wolf tarafından 16.yy'da verilmişti, yani bir "19.yy terimi" değildir!
***
Yanlış:
Arkeofilli (23.) İsmini sömürgecilerin lideri Byzas’tan alıyor
”Byzantion’un” ismini Megaralı sömürgecilerin lideri ve şehrin kurucusu Byzas’tan aldığı söylendir. ”Byzantium (Bizans)” ise Yunanca Byzantion kelimesinin Latinceleşmiş halidir.
Doğrusu:
Byzas sözü tartışmalıdır, hatta Yunanca bile değildir.
* "Byzantion ismi G. Curtius‟a (1879, 291) göre, Βπδα-λη-; Βπδα-ελη- kökünden türemiş olup „kartal yuvası‟ anlamına gelmektedir (ayrıca bk. L. Grasberger 1888, 110; 278). Pape-Benseler (1863-1870, 232b), Byzantion‟un isminin „su yurdu/ülkesi‟ anlamı içerdiğini iddia eder. K. Ostir‟e (1929, 23 vdd) göre ise Byzantion adı, Hint-Avrupa kökenli dil grubuna ait değildir. Pre-Trakya kökenli olup, βπδ- kökünden türemiştir. Su ile ilişkilidir. Bu durum benzer şeklilde Βύδε, βπδία, Βύδεξεο, Βαξβύδεο örneklerinde de görülmektedir. K. Ostir‟i izleyen N. Zupanić (1939, 337) ise, Byzantion isminin Kafkas ya da Etrüsk kökenli olduğunu düşünerek, Βπδάληηνλ‟un „su kenti‟ anlamına geldiğini ileri sürmüştür. W. Kubitschek (19702, col. 1127); W. Tomaschek (19702, col. 1158) ve J. Miller‟e (19702, col. 1158) göre de Byzas ve Byzantion isimleri, Βύδεο, Βύδνο, Βαξβύδεο gibi Trakya kökenlidir. P. Kretschmer (1935, 217 vd.) ise, Byzantion ismini gerek etimolojik gerekse filolojik bakımdan açıklamaya çalışırken, kelimenin sonuna getirilen –ηνλ son eki ihtiva eden isimlerin iyelik/mülkiyete işaret ettiğini ifade etmiştir. Benzer örneklere Phrygia Bölgesi‟ndeki yer adlarında [Μίδαο‟tan Μηδάηνλ; Γόξδηνο‟tan Γνξδίεηνλ; Μάλεο‟ten Μαλήζηνλ; Γαζθπινο‟tan Γαζθύιεηνλ etc.] rastlandığını belirtmiştir. Yazar (1934-1935; 385; 1935, 217) ayrıca Hellenler tarafından Byzas, Byzant şeklinde okunan, Illyria‟lıların Beuzas- Beuzant isimlerinden türetilmiş Byzantion isminin Illyria ve Trakya öğeleri içerdiğini ileri sürmüştür. Zira Βπδ- hem Illyria hem de Trakyalılar tarafından kullanılan bir isim köküydü (ayrıca bk. Etym. Magn. s.v. Βπδάληηνλ=Byzantion; s.v. Βύδαληεο=Byzantes). Bu bakımdan İÖ. VII. yüzyılın ilk yarısında buraya yerleşen Dor kolonistlerin kentin yerel ismini Hellence‟ye uyarlayarak Byzantion şeklinde kullandıklarını belirtmiştir. Bu durum E. Schwyzer (1939, 66; 526); H. Krahe (1937, 287 dn. 20) ve F. v. Duhn (1939, 3) tarafından kabul görmüştür. [Daha detaylı bilgi için ayrıca bk. Georgicas 1947, 350 vdd.; Erzen 1954, 136 vdd.] Bununla birlikte G. Semerano (1994, sv. Byzantion) ise, Byzantion adının Byzas ya da Byzia‟dan kaynaklanmadığını ileri sürmüş ve byssos‟un Sümerce kökenine kadar ulaşmıştır."
Murat Arslan,
İstanbul'un Antikçağ Tarihi: Klasik ve Hellenistik Dönemler (s. 10-11)
* Wikipedia ("Byzantium; Name" başlığı altında) bile "etimolojisi bilinmiyor" dedikten sonra... ;)
- "The etymology of Byzantium is unknown. It has been suggested that the name is of Thraco-Illyrian origin. [Janin, Raymond (1964). Constantinople byzantine. Paris: Institut Français d'Études Byzantines]
- It may be derived from the Thracian or Illyrian personal name Byzas. [Georgacas, Demetrius John (1947). "The Names of Constantinople". Transactions and Proceedings of the American Philological Association. The Johns Hopkins University]
- Ancient Greek legend refers to King Byzas, the leader of the Megarian colonists and founder of the city. [Room, Adrian (2006). Placenames of the World: Origins and Meanings of the Names for 6,600 Countries, Cities, Territories, Natural Features, and Historic Sites]
ANCAK...;
İstanbul Boğazı adını mitolojide nasıl almıştı?...
Boynuzlu bir ineğe dönüştürülen İO'dan almıştı....
Byzas sözündeki -y- eskiden -U- olarak okunurdu; Byzas > Buzas olur.
Türk lehçelerinde Buzagu = Buzağı demektir.
"ürüng esri ingek buzagulaçı bolmiş... Ürüng esri irkek buzagu kelürmiş"
= Ak benekli inek doğurmak üzereymiş... Ak benekli bir erkek buzağı dünyaya getirmiş.
Az. = Buzov
Kazak = Buzav
Başkırt = Bizav
Özbek = Buzaq
Boğa : Az. Buğa ; Kazak/Kırgız. Buka ; Başkırt. Ügiz ; Özbek. Buqa ; Uygur. Buka
İnek-Sığır : Az. İnak ; Türkm. Sığır ; Kazak. Sıyır ; Kırgız. Uy, İnek ; Başkırt. Hıyır, Özbek. Siğir ; Uyg. İnak/İnek, Siyir
Mitolojide Kral Byzas'ın anneannesini İO olarak verirler.
İneğin yavrusuna da Buzağı denildiğine göre...
Mezopotamya'da Boynuzlu İnek ya da Boğa'nın sembolü Ay'dır, boynuzları ayın hilal haliyle betimlenir.
Ve İO, io olarak değil, EYO ya da AYO olarak okunur!
***
Yanlış:
Arkeofili (21.) Yemek yapımında safran kullanan ilk halk
Bizanslar kızartılan kuzuyu tatlandırmak için biberiyeyi deneyen ilk halktı. Ayrıca yemek yapımında safranı da ilk onlar kullandı. Antik dünyada ünlü olan bu güzel kokular daha önce yemek malzemesi olarak düşünülmemişti.
Doğrusu:
Safran, Doğu Romalılar'dan önce de, Mezopotamya ve Asya'da ilaç, gıda, büyü ve boyamada kullanılmıştır.
***
Eksik:
Arkeofili (15.) İstanbul’u en görkemli şehir yaptı
Bizans İmparatorluğu’nu büyük bir güce kavuşturan imparatorun Justinian olduğu düşünülür. Justinian Batı İmparatorluğu’nun Afrika, İtalya ve İspanya’da kaybettiği bölgeleri yeniden fethetmiş ve eski Roma kanunlarını tek bir belgede toplamıştı. Yarım milyondan fazla sakiniyle Constantinople’u dünyanın en görkemli ve zengin şehri haline getirmişti. Ayrıca Ayasofya’yı inşa ettiren imparator da kendisidir.
İlave:
Doğu Roma döneminin İstanbul'unda yaşayan Türkler de vardı, en başta da Hun ve Avar Türkleri. Justinian döneminde Hunlarla müttefiklik kuran ve düşmanlarına karşı Hun askerlerinden oluşan birliklerini komutan Belizer ile İtalya seferine göndermiştir. (bknz. Yonca Anzerlioğlu,Bizans İmparatorluğu'nda Türk Varlığı, Türkler Cilt 6) Yani, "Bizans" kendi başına güçlenmemiştir.
"Doğu Roma imparatorluğundaki etnik mozaik içinde Türk varlığının sayısı, hiç de küçümsenmeyecek kadar çoktu"
Işın Demirkent (Mikhail Psellos'un Khronographia'sı / Türk Tarih Kurumu)
"Evet, Bizans'ta Türkler vardı"
Prof.Dr.Levent Kayapınar
"Menandros’un naklettiğine göre Bizans İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’da 575-576 yıllarında 106 Türk yaşamaktadır."
Bizans (Doğu Roma) İmparatorluğu’nda Türk Kökenli Bir Komutan: Bardanes Tourkos ve İsyanı
Talat Koçak
550 yılında Justinian 2000 Kutrigur Türk ailesini Trakya'ya yerleştirmiştir. (Yonca Anzerlioğlu)
Doğu Roma İmparatoru II.Mihail (Michael, 820-829) Bardanes Turkos'un kızı Thekla ile evlenmiştir. Oğulları Theofilos da 829-842 arasında Doğu Roma'nın imparatoru olmuş, altıncı ve son ikonaklastcı, yani put kırıcıdır. Thekla 823'te ölünce II.Mihail VI.Konstantine'nin kızı Euphrosyne ile evlenir. VI.Konstantine'nin babası ise Hazar lakaplı IV.Leo'dur. IV.Leo'nun babası V.Konstantine, annesi ise Hazar Türkü Çiçek'tir. Çiçek kelimesi Tzitzak olarak telaffuz edilip yazılmış ve erkekler arasında kabul gören Hazar kökenli kaftan modasına da Tzitzakion denilmiştir.
Anadolu'da "Yunan" millet olarak değil, Kilise çatısı altında bütünleşmiş ve bir topluluk oluşturmuştu. Bu sebeple, bütün Hristiyanlara "Yunan" gözüyle bakılmamalı !
"Doğu Roma Döneminde İstanbul'da Türkler -M.Balivet"
"Türk kökenli Tatikios, Aleksios Komnenos döneminde megas primmikerios unvanını almış, Türk kökenli Aksoukh’a [Aksuh] ise II. İoannes Komnenos tarafından şarkın ve garbın megas domestikos’u unvanı verilmişti."
"... İyi asimile olmuş Türkler dahi kökleri ile bağlarını koruyorlardı ve genel kanı bu konuda pek yanılmıyordu: Biraz önce bahsedilen İoannes Aksoukh ve ailesi herkes tarafından kabul görmemişti. İoannes Aksoukh’un oğlu Aleksios Aksoukh’un imparatora karşı kışkırttığı başarısız ayaklanmadan sonra onu çekiştirenlerden biri köklerine gönderme yaparak: “Türk ırkı her zaman Romalıların düşmanı olmuştur. Bu İsmail’in dölü, imparatorla akrabalığına ve iyi ilişkilerine rağmen bir yılan gibi davranmıştır. Türk ve Türk kalacak” demiştir. Aynı zamanda Kilikya valisi olan Aleksios, oldukça Bizanslılaşmış olmasına rağmen, eski soydaşları ile ilişkilerine devam ediyor ve onların kültürüne hayranlık duyuyordu..."
"Bizanslaşmış Türkler dillerini de unutmayabiliyorlardı."
Konstantinopolis'te Türkler (11.-15.yüzyıllar) - Michel Balivet
Buradaki Aksoukh adı Türkçedir; Aksu, soyu Kıpçak Türklerinden gelir.
"Vazelon manastırı kayıtlarından anlaşıldığı kadarı ile, bölgedeki Hıristiyanların % 52.7 si Rum kökenli değildir. Bunların büyük bir kısmının Hıristiyan Kıpçak Türkleri olduğuna dair çeşitli kayıtlar vardır. Grek kayıtlarından Komnenosların doğusundaki Kıpçak unsuruyla akrabalık münasebeti kurduğu anlaşılmaktadır. Nitekim bu evlilikler sonucu doğan çocukların ikinci isimleri hep Türkçedir.
Komnenos krallarından I. Jean’ın (1235-1238) diğer adı Aksuh (Aksu),26 Kral II. Aleksios’un (1297-1330) çocuklarının ikinci isimleri Michel Azahutlu (Atakutlu), Georges Ahpugas (Akboğa), Anna Anahutlu (Anakutlu)’dur."
Doç. Dr. İbrahim Tellioğlu
Doğu Karadeniz Bölgesinin Türk Yurdu Haline Gelmesi Hakkında Bir Değerlendirme
* Vardar Nehri'nin eski adı da Aksu'dur.
İngilizce İlyada'da "Axius" iken, Yunancasında Axioú (Ἀξιοῦ) olarak geçer.... Ne hazindir ki Türkçesinde "Aksios" demişlerdir!..
"Pyraikhmes komuta eder kıvrık yaylı Paionlara,
onlar ta uzaklardan gelmişler, Amydon'dan,
uzun kıyılarından Aksios'un,
Aksios yayılır tatlı bir suyla toprağa." (İl.2:848/50)
Bazılarının da iddia ettiği gibi kökeni Hint-Avrupa dilinden değil, Türkçeden gelir.
Kapadokya ancak MS 4.yy'dan sonra Hellenleşmeye başladı.
***
Eksik:
Arkeofili (14.) Caesar unvanını kullanan son imparator
Justinian ayrıca Sezar (Caesar) unvanını kullanan son imparatordur.
İlave:
Peki, BASİLEUS unvanından niye bahsetmiyorsunuz?
Türkçe BAŞ İL > İL BAŞI/BEYİ'nden geldiği için mi?
Bu ne demek biliyor musunuz? Türkçe konuşan İskit/Sakalardan öğrendikleri bu unvanı Milattan önceki dönemde aldıkları için, Grek-Türk ilişkilerinin Anadolu ve kıta Yunanistan'da, sıkı fıkı olduğunu gösterir!...
Doğudaki Hellenli liderler resmi dökümanlarda Basileus olarak kaydedilmiştir ve bu liderler aslında halkın değil, toprakların başıdır, yani tapulu arazilerinin, ya da prensliklerin/ülkenin Başı'dır, bugünkü tabirler Toprak Ağası'dır. Bu da demek oluyor ki "İl Başı > Basileus" Türkçeymiş, çünkü ancak Türkçe ile anlamı açıktır! Batılıların anlamlandırdığı gibi "Kral" demek değildir. Her ne kadar milattan önceki dönemde de kullanılmış olsa da ki BASİL İskit sikkelerinde görülür, Doğu Roma İmparatorları "Basileus" unvanını ancak MS 7.yy'dan sonra kullanmıştır.
***
Eksik:
Arkeofili (13.) Resmi dil Latince’den Yunanca’ya değiştirildi
641-610 yılları arasındaki Heraclius hükmü altındaki imparatorluğun ordusu ve yönetimi yeniden düzenlenmiş ve İmparator devletin resmi dilini Latince’den Yunanca’ya değiştirmiştir. Heraclius ayrıca Bizans’ın en başarılı imparatorlarından biri olmuş ve imparatorluğun sınırlarını önemli ölçüde geliştirmiştir.
Doğru ama İlaveten:
Heraklius ile Latinceden Yunancaya geçtiler. Peki bu ne demek? Doğu Romalılar Yunanca değil Latince konuşuyordu ve dinin dilini kullanmaya başladılar. Peki bu Yunanca konuşmaya başlayanların hepsi de Grek miydi? Kesinlikle Hayır...
Ayrıca niye Heraklius'un Sasanilerle olan savaşına Türklerin de destek verdiğini eklemezler? Türkleri de Doğu Roma tarihinin içine katmak bu kadar ağır gelmektedir? Batı Göktürk Kağanı Tong Yabgu'nun Heraklius ile ittifak kurduğu, 40 bin atlıyla (40 bin büyük bir sayı!) ona destek vereceğini, bunu pekiştirmek için Tong Yabgu oğlunu Heraklius'un kızı Eudokia Epifaneia'yla evlendirmek istediğini, ancak ölünce (628) bu evliliğin gerçekleşmediğinden niye bahsetmezler?... [Edward Gibbon, The History of the Decline and Fall of the Roman Empire]
***
Eksik:
Arkeofili (12.) Bulgar erkeklerini kör etti.
Saltanatı en uzun süren Bizans hükümdarı 2. Basil Bulgaroktonos’tur (976-1205). İmparator, hakkındaki en bilinen hikayede, Bulgarları kesin olarak yenip Yunanistan’ı onlardan geri almış ve yalnızca her yüzüncü erkeğin bir gözünü bağışlayıp diğer bütün esirleri kör etmiştir. Her gruptaki doksan dokuz adam bir araya bağlanmış ve tek gözlü adam da onları evlerine geri götürmüştür.
İlave:
Sadece Bulgar erkekleri değil, "Political mutilation in Byzantine culture" başlığı altında ararsanız soylu birçok kişinin de sakat bırakılarak cezalandırıldığını göreceksiniz. Bir uzvunu kaybetmiş, ya da sakatlanmış kişi imparator olamazdı. İmparator II. Jüstinyen ise burnu sakat olsa da Hazar Türklerinin yardımıyla tekrar tahta oturmuştur.
***
Eksik:
Arkeofili (11.) Yunan bir kadın imparatorları vardı. İmparator Atinalı Irene (797-802) ve oğlu VI. Konstantine (780-797)
İmparator Atinalı Irene (797-802) tüm zamanların en güçlü kadınlarından biriyken annelik sevgisinden nasibini almamıştır. Tahttaki gücünü güvenceye almak için oğlu VI. Constantine’i (780-797) kör ettirmiş ve ömrü boyunca doğduğu odaya mahkum etmiştir. Irene imparatorluğa tek başına hükmeden ilk Yunan kadındı ve özellikle İmparatoriçe değil İmparator unvanını kullanmıştı. Harun Reşit ve Şarlman gibi muhteşem çağdaşlarıyla aynı zamanda hükmünü sürmüş ve Şarlman onla evlenmek istese de kabul etmemiştir.
İlave:
Türk tarihi açısından bilinmesi (ve Grekler nasıl gurur duyuyorsa, bizim de gururlanmamız) gerekirken neden eksik bilgi verirler?
Atinalı İrene'nin (İreni-İrini olarak da geçiyor) kocası IV.Leon'un babası V.Konstantinos iken, annesi Hazar Türk Hakanı Bihar'ın kızı Çiçek'tir (Tzitzak, vaftiz adı İrini). Yani Atinalı İrene'in oğlu VI.Konstantine'nin damarlarında Hazar Türk kanı da dolaşmaktadır. Bununla birlikte, Atinalı İrene ülkesinin ekonomisini alt-üst etmişti. Ayrıca Atinalı İrene'nin döneminde üst makamlara gelen bir Türk komutan vardı; Bardanes. İrene'nin tahttan düşmesiyle ardından gelen Arap asıllı Nikephoros'un Abbasilere (Harun Reşit) meydan okumasıyla savaşa hazırlanan Doğu Roma İmparatorluğu, Türk komutan Bardanes Tourkos'u olağanüstü yetkilerle donattı...
Aynı şekilde II.Justinian (669-711)'in eşinden de bahsetmezler ! "Hazarlı Theodora" Hazar Türk Kağanı Bişar'ın kızkardeşidir. Oğulları Tiberios, sonradan imparator olan Philippikos (Filippikos Bardanes, 711-713) emriyle Blaherne (Blakernai) semtindeki Meryem Ana Kilisesi (Church of St. Mary of Blachernae) dışında öldürülmüştür.
General Bardanes, Türk kökenli komutan
(Filippikos Bardanes değil)
"Bizans İmparatorluğu’nda Türk asker ve bürokratların sayısı oldukça fazladır. Fakat erken ve orta devirleriyle ilgili çalışmalarda Türk kökenli tarihi şahsiyetlerin takibi oldukça zordur. Çünkü Ortodoks olmadan bu devlette görev almak imkânsızdır. Din değiştirmiş, Grek olmayan bir kişi ya İncil’de geçen bir isim almakta, ya da ismi Grekçe söylenişe göre telaffuz edildiği için bozulmaktadır. Bizans tarihi kaynaklarında da bu şekilde isimler zikredildiği için köken tespit etmek içinden çıkılmaz bir hal alabilmektedir. Bazı durumlarda şahsiyetin milliyetine dair direkt ifadeler bulunması tarihçilerin işini kolaylaştırmaktadır. Fakat bu durum “Türk Vartan” örneğinde olduğu gibi önyargılara takılmaktadır. Tarihi hafızalara Bizans-İslam, Bizans-Türk ezeli iki düşman olarak kaydedilmiştir. Hıristiyanlığı kabul edip Helenleşmişse de, bir Türk’ün Bizans’ta imparator olmak için isyana kalkışması oldukça sıra dışı bir durumdur. Her ne kadar isyan Bizans Tarihi’nde gözle görülür bir etki yaratmamış olsa da ezber bozan bir durum olması hasebiyle önemlidir. Bardanes Tourkos isyanı Bizans darbe geleneğinin bir sonucudur. Tahtın çok sık el değiştirmesi imparatorluğu her alanda sıkıntıya soktuğu aşikârdır. Bizans Devleti yönetimde istikrarı Bardanes’in birlikte darbeye kalkıştığı yakın arkadaşı Amoriumlu Mikhael’in (II. Mikhael) tahta geçmesiyle sağlayacaktır."
"Başa geçen imparatorlardan pek azı Grek kökenliydi...."
Talat Koçak
Bizans (Doğu Roma) İmparatorluğu'nda Türk Kökenli Bir Komutan: Bardanes Tourkos ve İsyanı
(Türk sözünü Hazar'la birlikte özellikle kullanıyorum, çünkü hiç kimse ağzına almıyor!)
***
Eksik:
Arkeofili (7.) Dini resimler yasaklandı
8. ve erken 9. yüzyıllarda, Bizans İmparatorları 730 yılında III. Leo ile başlayarak, ikonların ve dini resimlerin kutsallığını reddeden bir harekete öncülük ettiler ve tapınılmasını yasakladılar. İkonoklazm (ikon düşmanlığı) olarak bilinen bu hareket çeşitli hükümdarlar altında güçlenip zayıfladı ama 843 yılında, İmparator III. Michael’ın emrindeki bir Kilise konseyinin dini resimleri sergileme lehinde aldığı karara kadar tam olarak sona ermedi.
İlave:
"İkonoklazma; Kelime kökeni ‘ikon’, Grekçe ‘eikon’ ‘imge’ anlamında. Grekçe ‘klao’ ‘kırmak, yok etmek’ anlamında" verilir.
Ancak, İkon sözü Türkçe kökenlidir, ayrıca Batılılar kökenini bilmemektedir.
"which is of uncertain origin" (etymonline link)
Ayrıca Aykon diye okunur (oxfordlearnersdictionaries link)
ve "Gerçeği Söyle" demektir.
// Ayt = Tr., söylemek, demek, telaffuz etmek, beyan etmek, okumak, şarkı söylemek, adlandırmak.
Ayıt, ay(ı)t = Orhun yazıtlarında Söylemek anlamında
// Kön, köni = Tr., gerçek, doğru, hakikat
Könilik = Tr., doğruluk
Hasan İsi
"Gerçek" ve "Hakikat" Sözcükleri üzerine Felsefi ve Dilbilimsel İnceleme"
// Aymak: "Sözcüğün kenine gelmek anlamına bağlı olarak bilinçlenmek, uyanmak, ayılmak, aydınlanmak içeriği bulunur. Ayrıca söylemek, konuşmak, demek ve gezmek, seyahat etmek, yaratılmak, oluşmak anlamları da görülmektedir."
Aylatmak : "Haber vermek veya Rapor vermek anlamındaki kavram ayrıca Tur attırmak demektir. Birbirinden so nderece uzak olan bu farklılaşma Ay kökünün hem haber verme (Ey/Ay/Hay) hem de döndürme, eğme, çevirme (Ay/Yay) içeriğini barındırması ile ilgilidir."
Deniz Karakurt,
Türkçe Sözcük İncelemeleri, Türk dillerinden Alıntılarla - Etimolojik
// ay
OA: ay-: söylemek, demek, konuşmak, haber vermek, hükmetmek, hükümran olmak, idare etmek. “Bilge Tonyuḳuḳḳa basa aydı.” (T.K.7)
DS: ay-: gözetmek, nezaret etmek. (Güvenç-Konya)
ayt
OA: ayt-: de-, söyle-,arz et-. “Asar aytıp bir atlıġ barmış tiyin ol yolun yorısar unç tidim.” (T.D.7)
DS: ayt- (1): söyle-, anlat-, naklet-, konuş-. (*Nazilli, Aydın; Bergaz *EzineÇanakkale; *Ilgın, Karaçay Aşireti, Başhoyuk *Kadınhanı-Konya, Orhaniye *Marmaris-Muğla)
OA. : Orhun Abideleri
DS. : Derleme Sözlüğü
Fatih Özek - Aslıhan Aytaç
Orhun Yazıtlarındaki Söz Varlığının Türkiye Türkçesi Ağızlarındaki İzleri
Yani Aykon (İkon) "Gerçeği söylemek" anlamındadır, ki bunu Murad Adji seneler önce ortaya koymuştu. Adji "dürüstce konuş","ruhunu aç" anlamında gelen Aykon'u Yunancada "görüntü, resim, betimleme" anlamında kullandıklarını, ancak olguyu tam olarak ifade etmediğini belirtmektedir. İbrahim Tellioğlu'nun da dediği gibi, Kıpçak Türkleri tamamıyle anlaşılmadan, Anadolu'daki Hıristiyanları çözümleyemeyiz.
Tengriizm and Christianity - Murad Adji
***
Eksik ve yanıltma:
Arkeofili (6.) Klasik edebiyat Bizans tarafından korundu.
Birçok insanın farkında olmadığı ya da göz ardı ettiği şey günümüze kadar kalmayı başarmış klasik edebiyatın çoğunluğunun Bizans İmparatorluğu tarafından korunmuş olmasıdır. Aristo ve Platon gibi filozofların çalışmaların büyük bir kısmı, Yunanistan ve Roma’nın tarihi metinleri eski edebiyat ve öğrenim geleneklerini sürdüren Bizanslı alimler tarafından korunmuştur. Batı’da yüzyıllardır kayıp olan çalışmalar Bizanslılar tarafından tekrar gün yüzüne çıkarılmıştır.
İlave ve düzeltme:
Klasik edebiyat eserleri Bizans tarafından değil Arap, Fars ve Türkler vasıtasıyla korundu! Bizans'ta intihal da önemli değildi. Yazarlar başkalarına ait cümleleri, paragrafları kopya eder ve kendileri yazmış gibi eserlerine ilave ederdi.
İlyada'nın bile en az 4 sürümü vardı; Mısır, Suriye, Makedon ve Pergamon ve herkes kendi variantlarını yazdı. Anna Komnena dönemine gelinildiğinde ise Homer İlyada'sı değil 'Frigyalı, yani Turovalı Dares' ile 'Giritli Dictys'in İlyada'sı okunuyordu! Hatta, 9.yy sonu 10.yy başında tek bir kopya asıl kabul edilip, herkes ondan kopya yapmaya başlamıştı. Ortçağ'a gelinildiğinde Homer'e atfedilen eserler çoktan bozulmuştu, zaten İlyada'yı da 15.yy'da alıntılardan, kalan parçalardan biraraya getirdiler. [the medieval tradition of the Homeric poems has also proved to be heavily contaminated]
Ayrıca, Latin Haçlıların (1204) İstanbul'u yağmalayıp yakmasıyla da eserlerin birçoğu kaybolmuştur.
***
Yanıltma ve eksik:
Arkeofili (5.) Batı’nın Kalkanı olarak biliniyor.
Birçok modern tarihçiye göre Bizans medeniyeti olmasaydı modern Batı dünyası da olmazdı. Bizans Batı medeniyetinin temellerini birçok durumda İslam istilasından korumuştur. Bu yüzden birçok alim Bizans’a hala Batı’nın Kalkanı demektedir.
Düzeltme ve ilave:
Batı'nın kalkanı olabilmek için Hazar Türklerinin yardımını almış ve Arap-İslam dünyasının yayılmasını engellemiştir. Hazarlar olmasaydı yapamazlardı! Ayrıca Batı (Vatikan) İstanbul'u düşman olarak görürdü!
***
Yanıltma:
Arkeofili (2.) Yunan Ateşi denen korkunç bir sıvı kullanırlardı.
Bizans donanması, deniz savaşlarında ”Yunan Ateşi” dedikleri korkutucu bir sıvı kullanan ilk donanmaydı. Sıvı, Bizans gemilerinin burunlarına yerleştirilen büyük sifon borularıyla düşman gemilere ve taburlara gönderilirdi. Sıvı deniz suyuna değdiği gibi tutuşur ve çok büyük zorluklarla söndürülebilirdi.
Doğrusu:
Bu "ateşli sıvıları" MÖ 9.yy'da Asurlular da kullanıyordu, yani Doğu Romalılar ilk kullanan değildi.
***
Yanıltma:
Arkeofili (1.) Büyük Bölünme
1054 yılında, imparatorluk tarihindeki en büyük dönüm noktalarından biri yaşandı: Büyük Bölünme (the Great Schism). Latin Roma Kilisesi ve Yunan Ortodoks Kilisesi birbirlerinden ayrıldı. Latinler Bizanslılara ”Yunan” demeye başladı ve bu terimi imparatorluğun 1453’de yıkılmasına kadar kullanmaya devam ettiler. Bu durum Bizans İmparatorluğu’nun mirasının modern tarihçilere göre Yunan kültürüne daha çok yöneldiğini ve Latin Roma Kilisesi’nden çok Ortodoks Hıristiyanlığı tarafından karakterize edildiğini gösterir.
Düzeltme:
Grek adını, MS 800'lerde Şarlman kendisini Kutsal Roman-German Devletinin unvanı olan İmparium Romanium'un tek sahibi olduğunu söyleyerek İstanbul'daki imparator için Grek (Grecorium) sözünü kullanmıştır. Grek'in anlamı "hizmetkar, köle" idi ! Tüm sözlüklerde bu yazarken Yunanistan bağımsızlıktan sonra mahkeme kararıyla tüm ansiklopedi ile kitaplardan bu anlamı kaldırtmıştır....
["Fransız Larousse'nin 1930 baskısı, 3.cilt, 867. sayfasında Grek: kurnaz, sinsi, düzenbaz, dümenci, edepsiz, üçkağıtçı... yazmaktaydı... Aydın Taneri Yunan Hükümeti'nin İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra müracaatı üzerine Grek kelimesinin anlamında düzeltme yapıldığını yazar.... (Necdet Sevinç, Pontus'ta Hesaplaşma)
Sonlandırmadan...
EK:
"Anadolu'nun yerli ahalisi, daha önceki devrelerde olduğu gibi Roma hakimiyeti zamanında da çok heterojen, karışık idi. Yer yer Ege kıyıları hariç tutulacak olursa, Anadolu'da bir yerli Grek unsurunun varlığından bahis olunamaz....
Çünkü Bizans yukarıda da belirttiğimiz gibi, bir Grek Devleti değildi..."
Prof.Dr.Işın Demirkent
1071 Malazgirt Savaşı'na kadar Bizans'ın Askeri ve Siyasi Durumu
Tarih Dergisi, sayı 33
Bizans Tarihi Yazıları (Kitap)
SB
NOT:
Grek, Roma ya da Hitit, farklı kültürleri ben de seviyorum, ancak insan kendi tarihine bu kadar da yabancı olmaz ki, benliklerini kaybetmişler resmen... Milattan önceki Türk tarihiyle ilgili hiçbir konuyu ele almıyorlar, gelişmeleri takip etmiyorlar, sanki Anadolu sadece Grek ve Roma tarihinden ibaretmiş gibi davranıyorlar. Türkçe gibi eklemeli dil ailesine giren Hattilere ait Alacahöyük kral kurganlarından çıkan Güneş Kurslarını, "Hint-Avrupa dil" sınıfına giren ve Alacahöyük'ten 350 yıl sonra Anadolu'ya giren, ancak siyasi hayatı MÖ 1700'lerde başlayan "Hitit"lere aitmiş gibi de sunabiliyorlar! Bir de utanmadan Türkoloji ve Türk tarihine ilgi duyanlar hakkında 1 nisan şakasına sığınarak alay ediyorlar!.. Biraz edep!...
Çorum'da Hitit kralına ait tablet çözüldü!
...Ben Hatti ülkesi kralı Oyt-hun Er-bash! Egemen Kral, Büyük Kral. Sözlerim demirdendir. Kırılamaz, bükülemez. Tutsaklar vebayı Hatti ülkesine taşıdı.
O günden beri veba yüzünden sarı ırk olmayan insanlar ölmekte.
1nisan.....
!!!!
("Melih Gökçek’in Amblem Olarak İstemediği Hitit Güneş Kursu Heykelinin Boynuzu Kırıldı" haberindeki gibi . Yazar: Erman Ertuğrul, 25 Nisan 2015)
Aynı yanlışı Aktüel Arkeoloji de yapmaktadır!
Hatti/Hitit YOKTUR...
Hatti başka, Hitit (Nesiler) başkadır! Çünkü dilleri farklıdır.
Oysa bu Güneş Kursu Hititlere DEĞİL, HATTİLERE AİTTİR, ki....
Ankara Üniversitesi en doğrusunu söylemektedir.
Sorgulayın...
SB
SB