7 Haziran 2015 Pazar

Mirza Haydar Duğlat ve Orta Asya Türkleri






Mirza Haydar Duwlat’ın Tarih-i Reşidi adlı eseri Orta Asya Türkleri için Çengiz Han, Coçi ve 
ondan sonra gelen hükümdarların tarihini anlatan önemli bir eserdir. 







Mirza Haydar Duğlat (Duwlat) 1499 yılında Taşkent civarındaki Öretöbe mekânında dünyaya gelmiş, 1551 yılında şimdiki Hindistan’ın Keşmir ülkesinde vefat etmiştir. O siyasi ve sosyal bakımdan zor geçen ömrüne rağmen dünya kültürüne iki eser miras bırakıp gitmiştir. 


Birisi Cihannama poemasıdır ki onu manzum olarak Türkçe yazmıştır. İkincisi Tarih-i Reşidi adlı eseridir ki bunu da Fars dilinde yazmıştır.


Tarih-i Reşidi adlı eserine tarihçiler ile araştırmacılar tarafından çok fazla başvurulmaktadır. Bunun başlıca sebebi kitapta Çıngıs Hanın Çağatay ve Coçı isimli oğullarının Türkistan sahasındaki idaresi ile onlardan gelen nesillerin siyasi-sosyal kaderinin dillerden düşmemiş olmasıdır. Bununla birlikte kitap Türk dünyasında İslam dininin nasıl gelişip yayıldığına çok önemli vesika olabilecek bir eserdir. Ayrıca coğrafya, dil, felsefe ve başka açılardan da pek yüksek değere sahip bir eserdir. Bahsedilen özelliklerin varlığı kitabın bugüne kadar ilmî çevrelerin elinden düşmeyip faydalanılmasına esas olmuştur....


Söz edilen kitap Celaleddin Muhammed Ekber Şah’ın (1556-1605) buyruğuyla 1585 yılında yazılmaya başlar. Kitabın adından da fark edildiği gibi bu eser, İslam âleminin genellikle bin yıllık tarihini Hz. Muhammed (s.a.s.) peygamberin öldüğü yıldan Ekber Şah’ın zamanına kadarki vakti içine alan bir araştırma eseri olarak kabul edilir. Bu kitabın müellifleri ilk defa Mirza Haydar’ı diğer adaşlarından ayırmak için “Duğlat” (Kazakça “Duwlat”) lakabını eklemişlerdir.


Türk diline ilk tercümesi tarihçi âlim ve tercüman Muhammed Sadık Kaşğari (1725-1849) tarafından yapılmıştır. Bu tercüme Kaşgar hâkimi Yunus Tecibek ibn İskenderbek ibn Emin Hace’nin emri üzerine yapılmıştır. Tercüme tam olmasa da Türk dilindeki ilk tercümedir. Tercümenin el yazma nüshası: Moskova’daki Asya Halkları Enstitüsü’nün Doğu Edebiyatları bölümündeki el yazma kütüphanesi № C569 (590o)’da muhafaza edilmektedir (Muginov 1962: 38).


Tarih-i Reşidi eserinin diğer bir Türkçe tercümesi Muhammed Niyaz Ahund Niyazi tarafından hicrî 1253 (1837-1838) yılında Hoten hâkimi Muhammed Aziz Vang’ın emri ile yapılmıştır. Onun el yazması yukarıda bahsedilen el yazma kütüphanesinde № D 0192’de muhafaza edilmektedir (Muginov 1962: 40).


Muhammed Niyaz ibn Ebdiğafur tarafından Tarih-i Reşidi’nin birinci defterinin 1837-1838 yıllarında Hoten hâkimi Muhammed Aziz Vang’ın fermanı ile nazım ve düzyazı hâlinde Türkçeye tercüme edildiğini araştırmacı âlimler doğrular. Bu nüsha da diğer nüshalar gibi tam değildir. Nüsha numarası: № 120 (590 oe). Muhammed Niyaz’ın Türk diline tercüme ettiği tahmin edilen diğer bir nüsha: № D 121 (590 of) numarada kayıtlıdır (Muginov 1962: 40).


1747 yılında tercüme edilen Tarih-i Reşidi tercümesinin diğer bir eksik nüshası: № C 570 (590 of) numarayla kayıtlıdır (Muginov 1962: 44). Bunun hicrî 1322 (1904-1905) yıllarında Hacı Cüsip ibn-i Molla Aşur Halifam ibn-i Kurban Sufi ibn-i Devlet Sufi’nin kopya ettiği bir nüshası da vardır.


Aynı şekilde Rusya İlimler Akademisi, St. Petersburg’daki Şarkiyat Enstitüsü’nün el yazmaları kütüphanesinde Tarih-i Reşidi’nin Türkçe tercümelerinin tam ve tam olmayan yedi el yazma nüshası vardır.


Fars dilinden doğrudan doğruya Türk diline tercüme edilen tam nüshası Özbekistan, Taşkent’teki Ebu Reyhan Biruni Şarkiyat Enstitüsü’nün el yazma kütüphanesinde № 10191//II’de muhafaza edilmektedir. Rusya ve Özbekistan el yazma kütüphanelerinde bahsedilen Türk dilindeki nüshaların birbiri ile mukayese edilip, fazlalık ve eksiklikleri, birbirinden farklı yönlerinin tetkik edilerek, metin bilimsel incelemesi şimdilik yapılmamıştır.


Tarih-i Reşidi’nin Farsça ve Türkçe el yazma nüshalarının metin bilimsel incelemeleri ele alınıp, edisyon kritiğini hazırlamanın ilmî açıdan çok önemli ve büyük bir proje olduğunu hatırlamamız yerinde olacaktır.


Eser, İngiliz dilinde eksiksiz olarak ilk kez 1895 yılında yayınlanmıştır. Bu tercüme de Britanya Müzesi’ndeki üç el yazma nüsha, Cambridge Üniversitesi Kütüphanesi’ndeki bir el yazma nüsha ve aynı şekilde Türk dilindeki iki tercüme nüshadan faydalanılmıştır. Onu Edvard Denison Ross (Eduard Denison Ross) tercüme edip, İran’ın Horasan ve Sistan illerinde başkonsolos olan N. Elias (N. Elias) geniş bir ön söz ve haşiye hem de ekler yazıp ilmî ve tanınma değerini arttırmıştır (Ross 1895). 

Bununla birlikte Türkistan, Tibet, Keşmir ülkelerinin haritasını hazırlayarak kitaba eklemiş ve eserin tarihî değerini artırmıştır. Bu eser daha sonra 1988 yılında tekrar basılmıştır. 1991 yılında tekrar Delhi şehrinde yayınlanmıştır. Bu baskıda adı geçen haritanın çıkarıldığı söylenmektedir.



İslam JEMENEY
Gazi Türkiyat,Bahar 2014/14: 21-27
detaylı:



* Tarih-i Reşidi - Mirza Haydar Duğlat / Selenge Yayınları tarafından, Osman Karatay'ın çevirisi ile yayınlanmıştır.






Doğu Türkistan'da Çağatay Hanedanının Son Yılları ve Jungar (Kalmuk) İstilası



Bilindiği gibi Timurlular idaresine karşı başkaldıran Doğu Türkistan'daki Çağatay idarecileri. Uluğ Bey tarafından itaate sokulmuştu. Fakat Timurlular soyunun bilge hükümdarı Uluğ Bey'in trajik bir şekilde oğlu Abdüllatif tarafından öldürülmesi Timurlular'ın yıkılışını hazırlamıştı. Bu aynı zamanda Doğu Türkistan'da Timurlular hakimiyetinin de sonu olmuştu. Timurlular'dan sonra Orta Asya (Türkistan)yı hakimiyeti altına alan Özbek (Şeybani) Hanlığı da kısa sürede ikiye aynlınca. Doğu Türkistan'da tam bir otorite boşluğu meydana gelmiştir. 


Çağatay hanedanından gelen hanların dirayetsizliği ve birbiriyle uğraşmaları ülkeyi 15. Asrın ikinci yarısına (1462) kadar tam bir kargaşa içine sürüklenmiştir. Her şehir ve hakimi müstakil bir hanlığın hükümdarı gibi hareket etmeye başlamıştır. İşte bu yıllarda ülkenin doğu vilayetlerine hakim olan Esen Buhar Han ölmüş ve yerine oğlu Yunus Han (1462-1487) geçmiştir. Adil ve hoşgörülü tutumu ile halk tarafından sevilen bir kişi olan Yunus Han 25 yıllık hükümdarlığı zamanında iç karışıklıkları önlemeye muvaffak olmuştur. Bilhassa şehir hakimlerinin (valilerinin) müstakil hareket etme alışkanlığını kaldırması. Doğu Türkistan'ın bütünlüğü yönünden başlı başına bir zafer teşkil etmiştir.


Yunus Han'ın yerine geçen oğlu Ahmed Han (1487-1514). ülke idaresinde elde edilen bu başarılı yönetimi mümkün olduğu kadar devam ettirmeye çalışmıştır. O sıralar Batı Türkistan'a hakim olan Muhammed Şeybani Han'ın üstünlüğünü kabul ederek bu kardeş devlet ile savaştan kaçınması Ahmed Han'ın en büyük başarısı olarak dikkati çeker. 


Ahmed Han'ın 1514'de vefatı üzerine Doğu Türkistan'ın kaderine hakim olan oğlu Seyyid Han (1514-1533) dönemi Çağataylılar sülalesinin son parlak dönemini teşkil eder. Zira kendisine o devrin ünlü tarihçisi Mirza Muhammed Haydar Duğlat müşavirlik yapmıştır. Haydar Duğlat'ın bilahare yazdığı ve 1321-1546 yıllan arası Doğu Türkistan olaylarını anlattığı eserinde Seyyid Han dönemi, ülkenin en huzurlu olduğu devir olmuştur. Batı Türkistan'daki Özbek (Şeybani) hanlıkları ile Doğu Türkistan şehirleri arasındaki dostluk ve ticari münasebetler gelişmiş ve halk uzun bir aradan sonra maddi ve manevi bir refaha kavuşmuştur.


Seyyid Han'ın yerine geçen oğlu Reşidi Han (1533-1559) babasının bu parlak dönemini tarihçi Haydar Duğlat'ın yardımına rağmen devam ettirememiştir. Bu devrin en büyük rahatsızlığı ülkenin Uyguristan olarak bilinen doğu vilayetleri ile Altışehir olarak bilinen batı vilayetleri arasındaki rekabetin büyüyerek husumete dönüşmesidir. Bu durumdan istifade eden ve Moğolistan'da hakimiyeti ellerine geçirerek hem Çin istikametinde ve hem de Doğu Türkistan yönünde ilerlemek isteyen Kalmuklar (Jungarlar) sık sık Doğu Türkistan'ın doğu vilayetlerine akınlar yapmaya başlamışlardır. Yazdığı esere devrin hükümdarının adını vererek Tarih-i Reşidi ona ithaf eden Mirza Muhammed Haydar Duğlat bu devir olaylarını etraflı bir şekilde anlatır. 



DOĞU TÜRKİSTAN TÜRKLERİ TARİHİ
Mehmet SARAY
(alıntıdır)










Chapter XL
Description of Kashghar

Kashghar is an old and famous town. In former times the Sultans of Kashghar were of the family of Afrasiab the Turk, whom the Moghuls call Bugha Khan. His genealogy is as follows: Afrasiab, son of Pish, son of Dad Nashin, son of Tur, son of Afaridun. It is thus given in the Tarikh-i Guzida, which has copied from the Mujma-ut-Tavarikh* of Khwaja Rashid-ud-Din Fasl Ullah. In some other histories the descent is traced yet further. But God alone knows the truth.

Among the Sultans of Kashghar was a certain Satuk Bughra Khan, who was converted to İslam in his early years. During his occupation of the throne, he brought over the whole country of Kashghar to the true faith. After his death, several of his descendants ruled in Kashghar, and even in Mavara-un-Nahr, until the conquest of Chingiz Khan.

[Tai Yang Khan fled from Chingiz Khan. Kushluk, son of Tai Yang Khan] took Kashghar from the vassals of the Gur Khan of Kara Khitai, who had himself taken it from the vassals of the descendants of Afrasiab. At that time Sultan Osman, of that family, was ruling in Samarkand and in the greater part of Mavara-un-Nahr. What passed between him and Khwarizm Shah is to be found in every history.

The rebellion of Kushluk and the conquest of Kashghar by the Moghuls, I have copied from the Jahan-Kushai, as it stand [there].







İngilizce baskısı için : The Tarikh-i Rashidi







Mirza Haydar Turk













DOĞU TÜRKİSTAN; (Uygur Türkleri-Türkmenler) Nüfus: 30.000.000









Manna-Medlerden önce yaşayan büyük Türk başbuğu Alp Er Tonga (Efrasiyab)’nın ölümüyle ilgili halk tarafından söylenmiş olan sağular (ağıtlar)’ın bazıları günümüze değin ulaşmıştır. Bu ağıtın bir dörtlüğü şöyledir:

Alp Er Tonga öldi mü ... Alp Er Tonga öldü mü?
Esiz ajun kaldı mu ... Kötü dünya kaldı mı?
Ödlek öçin aldı mu ... Zaman öcünü aldı mı?
Emdi yürek yırtılur ... Şimdi yürek yırtılır....! .... Afrasiyab/link







"Büyük İskender'in doğuya, Türkistan'a doğru yaptığı sefer sırasında, Massagetlerin ağırlık noktası Ögüz deltasında bulunuyordu.."... Massagetler - link





"Pazırık halısından önce bulunan ve VI. yy. ait olan halı da Doğu Türkistan'da bulunmuştur."...Hun Sanatı - link





"Kutlar, B. Hrozny'ye göre Hazar Denizi'nin güney doğusunda, Türkistan'da oturmakta iken daha sonra M.Ö. 2500-2400 yıllarında Hazar Gölü çevresinden batıya doğru göçmüşlerdir.".... Ordu Kut yöresi - link 




"Mahmut Ragıp Gazimihal’e göre, zeybek sözcüğü “salbak” ya da bunun diğer bir söylenişi olan “saypak” sözcüklerinden türemiştir.Bununla bağlantılı olarak kaynaklarda geçen “salmpakis” sözcüğünün aslında “salpak” ve dolayısıyla zeybek olduğunu savunur. Zeybek sözcüğünün Türkçe bir sözcük ve aynı zamanda Kırgızlar arasında da bir oyun adı olduğunu; ayrıca Doğu Türkistan ve Afganistan’ın Badahşan kentinde “Zeybek” adında birer köy bulunduğunu belirtir."... Zeybek/Efe  link