KARAALİ KAYALIKLARI - İNAN ZİRVESİ - TİLAV BUZYALAĞI
KARAALİ ROCKS - İNAN PEAK - TİLAV CIRQUE
ANTARKTİKA -ANTARCTİCA
"Atok Karaali bir gün arkadaşının yanına gelerek, diğer gözlem istasyonuna gideceğini söyleyerek kapıdan çıkmış. Başta şaka yapıyor sanmışlar, çünkü diğer istasyon birkaç yüz kilometre ötedeymiş. Ondan bir daha haber alamamışlar..."
Antarktika Deniz Buzullarında Yerel Gözlem - Burcu Özsoy Çiçek ile Güney Kutbu'ndan UEKAE'ye uzanan bir yaşam: Atok Karaali - Aydın Kubilay makalesi Bilim Teknik Temmuz 2010:
Türkiye’den Amerika’ya gidip kıtada bilimsel çalışmalar gerçekleştiren ilk Türk araştırmacı olarak Atok Karaali gösterilebilir. İyonosfer fizikçisi Atok Karaali, 1959-1965 yılları arasında ABD’nin “Operation Deepfreeze” adlı projesi kapsamında Antarktika’daki bilim üssü Plato İstasyonu’nda araştırmalarda bulunmuştur. 1968’de ABD’nin Antarktika Yer İsimleri Danışma Kurulu kıtanın batısındaki Marie Byrd Toprakları’nda yer alan Matikonis Tepesi’nin 9 km doğusundaki küçük bir kayalık bölgeye Karaali Kayalıkları (Karaali Rocks) adını vermiştir. Karaali Kayalıkları böylece Antarktika’da ilk Türk isimli yer olmuştur. Daha sonra birçok Türk araştırmacı beyaz kıtaya gitmiştir. Bunlardan Antarktika’da yukarı atmosfer çalışmalarıyla öne çıkan Prof.Dr.Umran İnan’ın adı ise 1994’te, Ross Buz Sahanlığı’nın batısında bulunan Victoria Toprakları’ndaki bir tepeye (Inan Peak) verilmiştir.
Bendeniz de Japon Kutup Araştırmaları Enstitüsü ekibiyle Kasım 2014’te Antarktika’ya gittim, Mart 2015’te geri döndüm. Antarktika ve Güney Okyanusu’nda denizel biyoçeşitlilik, deniz koruma alanları ve akıntı rejimiyle ilgili dört ay süreli bir sefere katıldım. 1990-91 yıllarında Prof.Dr.Erol İZDAR hocamızın düzenlediği toplantılarda anlatılan ve benim de merakla dinlediğim “Beyaz Kıtayı” inceleme olanağım doğdu.
Kıtayı çevreleyen Güney Okyanusu ve Antarktika tek bir bölge olarak değerlendirilebilir. Bu bölgenin coğrafi konumu 65-90 güney enlemleri arasında yer almaktadır ve %95’i buzlar altındadır. Kıtada devletlerin kurduğu ve sayıları giderek artan bilim üsleri Antarktika’nın önemine işaret etmektedir. Kıtada hâlihazırda 29 ülkeye ait yüzün üzerinde üs bulunmaktadır. Başta ABD, Rusya Federasyonu, Japonya, Şili, İngiltere ve Arjantin olmak üzere belirli ülkeler kıtada birden fazla üsse sahiptir. Antarktika ve Güney Okyanusu dünya üzerindeki iklimleri, dolayısıyla küresel akıntıyı düzenleyen sistemin ana kaynağı olması bakımından büyük önem taşır. Bu akıntı sistemi dünyamızı 2000 yılda dolaşmaktadır.
Ayrıca, son zamanlarda çok konuşulan Ozon tabakasındaki incelme ve atmosferdeki Co2 miktarının artışı Antarktika üzerinde daha net izlenmektedir. İklim değişikliği nedeniyle özellikle Batı Antarktika’daki buzulların erimeye başladığı ve bu erimenin 2010 yılında deniz suyu seviyesini 50-60 cm kadar yükselteceği tahmin edilmektedir. Bu ise hem kıta da hem de Güney Okyanus gibi alanlarda daha fazla araştırma izleme programlarını gerektirmektedir. Unutulmaması gereken başka bir noktaysa, Kril denilen bir tür Karidesin kıta etrafında milyonlarca ton olan canlı kütlesi yani avlanma imkanıdır. Bu karides türü zaten bir çok ülke tarafından avlanarak dünya pazarlarına sürülmektedir.
1.Hak İddiaları ve Antarktika Antlaşması
Avustralya Antarktika’nın %42’si üzerinde hak iddia etmektedir. Ancak bu hak iddia edilen alanlara Çin ve Hindistan daha sonra üs kurmuştur. Şili, Antarktika pasaportu vererek kıtada hak iddia ettiğini bildirmektedir.
Birleşik Krallık Antarktika’da hak iddia ettiği bölgeyi “British Antarctic Territory” olarak tanımlamakta, kıtada görev yapan araştırmacıları vergiden muaf tutmaktadır. Arjantin’in hak iddiasında bulunduğu bölge, Şili ve Birleşik Krallık’ın iddia ettiği bölgelerle örtüşmektedir.
Fransa ve yeni Zelanda’nın hak iddia ettiği bölgeler ise daha kısadır.Norveç’in toprak talepleri daha kuzeye doğrudur.
Kıtada Amerikan üsleri de bulunmaktadır. Ancak ABD Antarktika üzerinde açık şekilde hak talep etmemekte, ek bir talepte bulunmamaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu da Antarktika’daki yoğun faaliyetlerine karşın kıta üzerinde henüz hak iddia etmemiştir. Kıtada ayrıca hak iddia edilmeyen, fakat tamamen buzullarla kaplı ve penguenlerin dahi nadiren yaşadığı bazı bölgeler de vardır.
Kıtaya ilgi gösteren 12 devletin girişimiyle imzalanan ve 1961’de yürürlüğe giren Antarktika Antlaşması doğrultusunda 2048’e kadar kıta üzerindeki bütün hak iddiaları dondurulmuş durumdadır. Antarktika Antlaşması, kıtanın bilim, barış, silahlardan arındırılması ve işbirliği üzerine kuruludur. Taraf ülkelere kıtanın bütün bölgelerine ulaşım özgürlüğü sağlamakta ve askeri faaliyetleri yasaklamaktadır.
Gelinen aşamada Antarktika Antlaşması toplam 52 devlet tarafından imzalanmıştır. Antlaşmaya taraf olan 52 devletin 29’u danışman üye statüsündedir ve her yıl düzenlenen Antarktika Antlaşması Danışma Toplantısı’nda karar alma sürecinde oy hakkına sahiptir. Türkiye’nin de içinde bulunduğu diğer gruptakiler ise antlaşmanın tarafı olmakla birlikte danışman olmayan ülkeler konumundadır. Antarktika ile ilgili karar veren ve kıtayla ilgili gelişmeleri yöneten birinci gruptaki 29 ülkedir. Antarktika Antlaşması kapsamındaki faaliyetlerin yürütülmesi amacıyla Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te 2004’te daimi bir sekretarya kurulmuştur.
1991’de antlaşmanın tarafı olan 39 devlet, gelecek 50 yıl boyunca Antarktika’daki yeraltı kaynaklarının çıkarılmaması doğrultusunda bir karar almış, bu karar kapsamında imzalanan Çevre Protokolü (Madrid Protokolü) 1998’de yürürlüğe girmiştir. Kıtadaki faaliyetleri bilimsel çalışmalarla sınırlı tutan Çevre Protokolü’nün 2048’e kadar yürürlükte kalacağı beklenmektedir. 2048’de ise Antarktika Antlaşması’nın hükümlerinin ve bu kapsamda Çevre Protokolü’nün gözden geçirilmesi ihtimali bulunmaktadır. Farklı devletler antlaşma hükümleri yeniden düzenlenirken söz sahibi olmak ve kıta üzerinde pay elde etmek için belirli stratejiler izlemektedir.
Devletlerin bu stratejilerinin temelinde kıtadaki kaynaklar üzerindeki güç mücadelesi yatmaktadır. Antarktika petrol ve doğalgaz ile canlı kaynaklar gibi sahip olduğu doğal kaynaklarla devletleri cezbetmektedir. Dolayısıyla 2048 yılından sonra Antarktika kıtasıyla ilgili tartışmaların artması beklenmektedir.
Antarktika’daki buzullar dünyadaki içme suyunun toplam hacminin yaklaşık %70’ini, geçmektedir. Antarktika’daki büyük buzulların Afrika’ya taşınmasıyla binlerce insanın su sorununun çözülmesi
de tartışılan konular arasındadır. Fransa’nın, Birleşik Krallık’ın hatta Suudi Arabistan’ın benzer projeleri bulunmakla birlikte henüz somut bir adım atılmamıştır. Yalnız bu konu üzerinde araştırmaların başlatılması da araştırma yapan ülkeleri ilerleyen tarihlerde öne geçirebilecektir.
2.Türkiye ve Antarktika
Antarktika’da gelişmiş ülkelerin birçok üsleri bulunur; bunda pek yadırganacak bir durum olmayabilir. Ancak hiç denize kıyısı olmayan ülkelerin bile üssünün bulunması veya ekonomik düzeyleri ülkemizden daha iyi olmayan ülkelerin bile üslerinin bulunması bizleri düşünmeye sevk etmelidir. Başka işimiz kalmadı mı? Veya bir bu iş eksikti gibi müstehzi konuşmalar ancak miyop bir bakış açısıyla açıklanabilir. En son Kazakistan ve Moğalistan anlaşmayı imzalayarak üs için çalışmalara başlamışlardır. Ayrıca Monako Prensliği de üs kurmak için planlama yapmaktadır.
Bütün bunlar olurken Ortadoğudan hiçbir ülke danışman ülke değildir. Başta Pakistan büyük bir heyecanla 1991 yılında ilk üssü kurmuş ancak devamını getirememiş ve faaliyetleri akamete uğramıştır. Bu dönemde Pakistan Deniz Kuvvetleri ve Oşinografi Enstitüsü üssün kurulması için ortak çalışmışlardır.
Ben de arkadaşlarımla birlikte burada Türkiye’nin üs kurması talebiyle 2012 yılında Dışişleri Bakanlığı’nda temaslarda bulundum. 2013’te Brüksel’de yapılan Antarktika Antlaşması Danışma Toplantısı’na heyet başkanı olarak katıldım. Aynı şekilde 2014’te Brezilya’da ve 2015 ‘te Bulgaristan’daki taraflar toplantısına katıldım. Burada tarafıma başarılı araştırmalar nedeniyle “Japonya Antarktika madalyası” tevdi edildi.
Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından Antarktika konusunda belirli bir strateji geliştirilmeli ve bu strateji doğrultusunda hareket edilmelidir. Öncelikle Antarktika’da faaliyet göstermenin Türkiye’nin çıkarları açısından sağlayabileceği imkânlarla ilgili farkındalığın artırılması gerekir. Farkındalık arttıkça baskı grupları oluşacaktır. Türkiye’de ilkim değişikliği, atmosfer, oşinografi, jeoloji, buzul ve su konularında çalışan araştırmacıların Antarktika’ya yönlendirilmesi, Ankara’nın kıtaya yönelik geliştireceği stratejiye temel sağlayabilecektir.
Bu alanlarda geliştirilecek araştırma projelerinin fonlama için başta TÜBİTAK ve diğer devlet kurumlarına sunulması önem arz etmektedir. Bu konuda devlet ve vakıf üniversitelerine büyük görev düşmektedir. Çünkü üs kurulması, araştırma yapılacaksa anlamlıdır. Üs kurulunca buranın lokomotif gücü bilim insanları olacaktır. Bilim yapılmayacaksa ve dolayısıyla danışmâ ülke statüsü alınamayacaksa üs kurmanın zaten fazla anlamı yoktur.
Diğer taraftan Antarktika’yla ilgili yürütülecek projeler kapsamında toplanan bilgi ve belgelerle kurumsal hafıza oluşturulmalıdır. Bu konuda yerinde bir adım olarak Türkiye’de ilk defa İstanbul Teknik Üniversitesi "Kutup Araştırmaları Merkezi” kurmuştur. Aynı şekilde ilgili diğer kurumların da kıta ile ilgili takip edilecek strateji için hazır olması gerekmektedir. Bütün bunları koordine edecek bir merkezi kurumun yani Kutuplar (Arktik ve Antarktik) Enstitüsü’nün kurulmasının zamanı ise gelmiştir. Zaten Kuzey (Arktik) konusunda ülkemiz bu yıl gözlemci ülke olması için gerekli başvuruları yapmıştır.
Antarktika konusunda farkındalığın artırılması ve kurumların hazırlıklı hale gelmesinin yanında bilimsel yayınlar ve bunların nitelik ve niceliğidir. Bölgeye yapılan seferlerin sonucunda bilimsel yayın üretebilmek daha çok kıymet ifade edecektir. Bu yayınların antlaşma sekretaryasına sunulması ise bilimsel gücümüzün görünmesi ve evrensel bilime yapacağımız katkı bizi danışman ülke amacımıza daha fazla yaklaştıracaktır. Hâlihazırda ülkemizde bu konuda Türkçe yayın bulunmadığından tarafımca yakın zamanda yayınlanması planlanan Türkçe “Neden Antarktika” isimli bir kitabın basım aşamasına gelinmiştir. Esasen bu yazı da bu kitabın özeti niteliğindedir.
Türkiye, kıtada söz sahibi olmak için Antartika Antlaşması’nda birinci grup ülkeler sınıfına dâhil olmaya yönelik bir strateji geliştirmeli ve bu stratejiyi istikrarlı biçimde sürdürmelidir. Türkiye danışman ülke olmadan yani birinci gruba dâhil olmadan Antarktika’nın geleceğinde ne söz sahibi olabilecek, ne de kıtada hak iddia edebilecektir. Bu doğrultuda Türkiye’nin atması gereken ilk adım kıtada bir an önce üs kurarak araştırmalara başlamasıdır.
Yeterli finansal kaynağın ayrılması ve bu alanda çalışacak nitelikli ve istekli akademik kadronun yetiştirilmesi halinde Antarktika’da üs kurmak ve başarılı olmak mümkündür.
Antarktika’da üs yeri için ilk etapta çevre etki değerlendirmesinin yapılması gerekmektedir. Çevre etki değerlendirmesinin yapılabilmesi için ise Çevre Protokolü’nün imzalanması ve meclisin onayından geçmesi gerekmektedir. Konuyla ilgili kanun tasarısı 18 Aralık 2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündemine gelmiştir. TBMM’de Antarktika’nın gündeme gelmiş olması bu konuda bir mesafe alındığını göstermesi açısından önemlidir.
Üs kurulması meselesinde iki temel konu önem arz eder. İlki mali kapasitedir. İlk aşama da on kişilik yaz üssünün kurulabilmesi için gerekli olan meblağ mütavazi bir bütçeyle 5 milyon dolar civarındadır. Yıllık lojistik masraflarının tutarı da ortalama 5 milyon dolara tekabül etmektedir. Türkiye’nin ortalama yıllık 10 milyon dolarlık mali yükümlülük konusunda iktisadi gücünün yeterli olduğu düşünülmektedir. Bu kapsamda en geç 2023 yılında üssün açılacağı hedeflenerek buna göre mali planlamanın yapılması gerekir.
Bununla birlikte burada verilen bütçe tahminidir ve daha ayrıntılı ayrı bir incelemenin yapılması şarttır. İkinci husus ise akademik kapasitedir. Birçok konuda olduğu gibi Antarktika çalışmalarında da birçok bilim dalındaki eksiklik giderilmeli, bu açığın kapatılabilmesi için yeni disiplinlerde nitelikli akademik kadronun yetiştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, yurtdışında akademik çalışmalarını sürdüren birçok Türk vatandaşı sayesinde bu eksikliği az da olsa giderebilecek yeteneğe sahibiz. Yalnız yurtdışındaki araştırmacılar bu konuda kendilerine iş güvencesi verilmesini beklemektedir. Halihazırda ülke içinde az da olsa yetişmiş bir kritik araştırmacı sayısı bulunmaktadır.
3.Sonuç
Türkiye Antarktika’da üs kurmak, görünürlüğünü artırmak yanında bir dünya mirası olan kıtanın korunması için de çaba sarf etmeli ve bu konudaki çabalara katkıda bulunmalıdır. Bunun dışındaki yaklaşım ve düşünceler bizi esas hedefimizden saptırabilir. Hem maddi hem de akademik anlamda yeterli kaynağa sahip olan Türkiye bu konuda grişimde bulunması halinde küresel ölçekte bir çalışmaya başlamış olacaktır. 1995 yılında Antarktika Sözleşmesi’ni imzalayan Türkiye yaklaşık 20 yıldır bu alanda somut bir ilerleme kaydedememiştir. Antarktika konusunda bir strateji belirlenmesi ve bu doğrultuda hareket edilmesi hepimizin sorumluluğundadır. Çünkü bu alanda planlı olarak yol kat etmek Türkiye’nin menfaati için önemlidir.
Prof.Dr.Bayram ÖZTÜRK
İ.Ü.Öğretim Üyesi, Türk Deniz Araştırmaları Vakfı Başkanı
PolReC Bilim Kurulu Başkanı- DZKK.TSK-PDF
* Atok Karaali için açılan sayfa:
* Dr.Burcu Özsoy Çiçek liderliğinde Nisan 2016'da yola çıkan ve Antarktika’da bayrağımızı gururla dalgalandıran, İTÜ Kutup Araştırmaları Merkezi (PolReC) ekibi Antarktika’daki araştırmalarını bitirip Mayıs 2016'da dönmüştü. resmi sitesi:
Istanbul Technical University (ITU) Polar Research Center (PolReC), departed from Turkey to Antarctika on March 29 and came back in Mei, with 14-person-research team. The research team, composed of 14 people from Istanbul Technical University, Istanbul University, Erciyes University, Çanakkale Onsekiz Mart University, Marmara University, Kocaeli University, Çukurova University, and Scientific and Technological Research Council of Turkey (TUBITAK) initiated the scientific surveys. Our lecturer Assoc. Prof. Burcu Özsoy Çiçek, one of the team members, waved a Turkish flag and an ITU flag there. / link / link
* Serap Tilav, Güney Kutup'una 1991'de giden ilk Türk Kadını. 2005 senesinde Antarktika’da bir dağın tepesi "Tilav Cirque" olarak adlandırıldı./link
First Turkish Woman Serap Tilav, in Antarctica named after her "Tilav Cirque" in 2005./link
* "Karaali Rocks" - Antarctica, Nearby to Coulter Heights, Kuberry Rocks and Giles Mount. Named after a Turkish scholar Prof.Dr.Atok KARAALİ. "İnan Peak" is also named after a Turkish scholar, Prof.Dr.Umran İNAN.
* Prof.Dr.Atok KARAALİ "ROCKS"
Turkish Scientific Base to be Established in Antarctica map / link / link / link
* Prof.Dr.Umran İNAN "PEAK" map / link / link
* Serap TİLAV "CIRQUE" map / link
* Map of Antarctica map / link
South America and ‘Antarctica’ are depicted by Turkish admiral and cartographer Piri Reis in 1513.
Is in Topkapı Museum / İstanbul
At the time of Piri Reis the Ottoman-Turkish Empire was the dominant power over Black Sea,The Marmara and the Red Sea, and was fighting for prevalance over the Aegean, the Mediterranean and the İndian Ocean. Piri Reis' life and works show not only the great heroic and warlike qualities of the Turks in the 15th and 16th centuries, but also their contibution to the world of scholarship and civilization. 2013 was the year of Piri Reis - Unesco
* LIFE AND WORKS OF THE TURKISH ADMIRAL PIRI REIS by Prof.Dr.Afet İnan
(Historian, sociologist. She was one of the adopted daughters of Mustafa Kemal Atatürk) / link
* THE MAP OF AMERICA BY PİRİ REİS - Prof.Sevim TEKELİ / PDF
* Piri Reis Map: Evidence of a Very Advanced Prehistoric Civilization? / link
/ But, I must say, that I'm very disappointed. Because they never write, or say their (Karaali, İnan, Tilav) ethnic identity "Turks". But, when it comes to a "westerner" they always noted as "American geophysicist ... British scientist...etc." / Hypocrites...
SB.