24 Kasım 2016 Perşembe

Milattan Önce Karadeniz'de Türkler





"Şurası iyi bilinmelidir ki 
günümüz insanlarının anlam veremedikleri her isim 
Rumca veya Yunanca değildir."


Trabzon Ayasofya
Selçuklular'da çokca gördüğümüz "Şifa Düğümü" (bkz.Nuray Bilgili)





Doğu Anadolu üzerinden Trabzon'a geçen oradan Yunanistan'a dönen Ksenophon ünlü yapıtı Anabasis'te şöyle bir olay anlatır:

" Bu sırada söylediğine göre, Atina'da tutsak olarak iş görmüş bir peltast , Xenophon'a gelerek bu insanların dilini bildiğini söyledi... Xenophon, konuş, öğren bakalım bunlar kimlerdir, dedi. Karşısındakiler bu soruya, Makronlar olduklarını söyleyerek, karşılık verdiler."

Burada Makronlar diye anılan savaşçı insanlar Trabzon ilinin Güneyinde, dağlık bölgelerde yaşayan birçok yerli topluluktan biridir. Xenophon bir Grek'tir, grekçe konuşur. Oysa karşılaştığı insanlar grekçe konuşmuyorlar, başka bir dille söyleşiyorlar....

Grek yazarı Xenophon yapıtında daha birçok Anadolu topluluğunun adı geçer, yazar onların dillerini bilmediğini, ancak aracılarla anlaşma olanağı sağlandığını anlatır. Oysa kimi bilginler o yöre insanlarının grekçe konuştuklarını yazıp durmuşlardı, gerçeğe karşı göz yumarak.


İsmet Zeki Eyüpoğlu
Anadolu Uygarlığı




Ayasofya Yer Mozaikleri - Trabzon
"Şifa Düğümü"





“ Trapezus ve Pharnakia'nın üst tarafında Tibarenler ve eski zamanlarda Makronlar denen, Sanlar ve Küçük Armenia bulunur; ve erken devirlerde Kerkitler denen Appaitler kavmi bu bölgelere oldukça yakındır. Bu insanların ülkesini iki dağ keser. Burada yukarı Kolkhis'deki Moskhia dağları (tepeleri Heptakometler kavmi tarafından işgal edilmiştir) ile birleşen ve çok kayalık olan Skydises dağı ve aynı zamanda Sidene ve Themiskyra bölgesinden Küçük Armenia'ya kadar uzanarak, Pontos'un doğu tarafını meydana getiren Paryadros dağı da vardır. Şimdi bütün bu dağlarda yaşayan insanlar tamamiyle vahşidir. Fakat Heptakometler daha da kötüdür. Bazıları ağaçlarda veya seyyar ahşap kulelerde yaşarlar. Bu kulelere Mosyn dendiğinden, antik devirde bu insanlar Mosynekler olarak adlandırılmışlardır. ” [Strabon Kitap XII:3;18]










Mosynekler - Mosynoeci = Moşk Türkleri - Meşe Türkleri 
Moskova adının kökeni



"Zemininin taşla çıkılıp duvarlarının yatay ağaçlarla oluşturulduğu yapı biçimi ile Güney Sibirya Türklerinin ve Uygurların da ev yaptıkları da bilinmektedir. Aynı tarz mimarlık örneğini M.Ö 400’de Anadolu’da görmekteyiz. Ksenophon, Anabasis adlı eserindeki bilgilere göre Onbinler, Trabzon'dan batıya giderken (M.Ö. Eylül 401- Mart 399) bugünkü Giresun ile Ordu arasında Massagetler'e rastlarlar. Ksenophon'un verdiği bilgilere göre Mossynoikler, ağaçların yatay olarak üst üste yığılması suretiyle inşa edilen evlerde oturmaktaydılar. Mossynoik, "ağaç kule, ağaç kalede oturanlar" manasına gelmekte olduğu için bu adla anılmışlardır."  Prof.Necati Demir






"Muşkilər İskit kavmi idi. Yunanlar onlara Mosx, ya da Mossinyok derlərdi. İsmilərinin də ağac evlərdə və ormanlarda yaşadıqlarından dolayı aldıqlarını söylərlerdi. Akkad yazılarında bu Muşkiler Meşex, ya da Meşequkimi keçər. Akkadcada bol Türkcə kəlimələr vardır və ağac anlamında meşek, arman sözləri vardır.  Yəni anladığımız bu Muşki / Mosx / Mossinyok / Meşequ boylarının adı bizim meşe sözündəndir.  Kəndiləri Türk və Ural kavimlərinin karışımı idi. Daha sonra onları kral İskitlər (Han Oğuzlar) Asurlarla bitməyən savaşlardan dolayı yanlarına alıb Anadolu-Trakya-Balkan və Kavkaz-Doğu Avropa yolları ilə köç etdilər. Şu an Rusiyada yaşayan Meşer Tatarları (Ağaçerilər) və Ural boyu olan Mokşalar (Mordvinlərin önəmli kolu) kəndi adlarında o ismin hatırasını daşıyırlar. İlk əvvəllər Mosok şəklində olan Moskva toponimi də o ismin hatırasını yaşadır." - Elşad Alili (Dilbilim, tarihçi-Azerbaycan)


Küçük Armenia (Ermenia) - Bugünkü Ermenilere atfen adlandırılmamıştır. Subar gibi, Ermen Türk boy adı varken, Kazakistan'da Erman Dağı, Ermentau , Özbekistan'da Erman Kışlak varken...[bkz.Firudin Ağasıoğlu, Ermen Boyları ve Pseudo-Ermeni Haylar (Milattan Önce Türk -Ermeni İlişkileri)]





"Grek" değil, Hıristiyan Kıpçak Türkleri 
Yazlık Köyü (Livera) - Maçka-Trabzon




Kıpçaklar, çeşitli özellikleri ile diğer Türk boylarından ayrılır. Onların en belirgin özelliklerinden birisi Türkler içerisinde sarışın, mavi gözlü tek top­luluk olmalarıdır. ... Kıpçaklar, milattan çok önceki zamanlardan beri Doğu Karadeniz böl­gesini bilmektedir. Onların daha Türkistan’daki tarihlerinin karanlıkta kal­dığı bir zamanda, MÖ. IV. yüzyılda Karadeniz’in doğu kısmında var oldukları Gürcü kaynakları tarafından kayıt altına alınmıştır. MÖ. 336’da Makedonyalı İskender’in orduları Kafkasları ele geçirmek üzere bölgeye geldiğinde Ço­ruh nehrinden Tiflis’e kadar olan yerde oldukça kalabalık bir nüfusa sahip Kıpçaklarla karşılaşmışlardı. Bu rivayete yer vererek hem Türk tarihinin hem de Karadeniz ve Gürcü tarihinin bir dönemini aydınlığa kavuşturan anonim Gürcü kaynağına bakılırsa Helenler, bir yıl süren mücadeleden son­ra ancak Kıpçakları mağlup etmiş ve yoluna devam edebilmiştir... bölge Osmanlılara intikal ettiğinde özellikle Trabzon’daki Hristiyanların büyük kısmının Kıpçak olduğunu söylemek mübalağa olmaz....

Trabzon Rum Devleti zamanındaki Kıpçak varlığı ile ilgili kilise kayıtları Doğu Karadeniz tarihini değiştirecek mahiyettedir. Özellikle Of ve Maçka ile alakalı kilise defterleri Komnenoslar döneminde buralara yoğun bir Kıpçak yerleşimi olduğunu gösterir. Oftaki Solaklı ve Büyükdere vadilerinde Osmanlı Devleti zamanındaki nüfusu 10-12.000 haneye ulaşan Hristiyanların Türk kökenli olduğu Rum kaynaklarından anlaşılmaktadır. Bu grup XVII. yüzyılda İslamiyet’i benimsemiştir (Nakrakas 2003: 222). Oftan batıya doğru ilerlendiğinde Kıpçakların yoğun olarak yaşadığı diğer bir yer olarak Maçka karşınıza çıkar. Vazelon Manastırı kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla bölgenin hâkimiyeti Osmanlı Devletine intikal ettiği zaman yöre­deki Hristiyanların yarısından fazlası Yunan kökenli değildi (Bryer 1986: 79 vd). Bunların büyük kısmı Türkçe isimler taşımaktaydı (Shukurov 1996: 77 vd). Of ve Maçka, güneyden Trabzon’a inilecek vadileri kontrol eden önemli bölgelerdi. Zigana ve Çaykara boğazından sahile ulaşabilecek düşman unsurlar bu noktalarda durdurulabilirdi. Buralarda Kıpçak nüfusun yoğunlaşması, Komnenoslarla yapılan antlaşmanın bir sonucu olarak düşünülmelidir.... Prof.Dr.İbrahim Tellioğlu - Doğu Karadeniz Kıpçakları


diğer makalesi:
"13.yüzyıl başlarında ortaya çıkan Komnenos hâkimiyeti sırasında Artvin-Rize-Trabzon arasına yoğunlaşmaya başlayan Hristiyan Türkler - Kıpçaklar."
Prof. İbrahim Tellioğlu







"Trabzon krallarının en seçkin birliklerini savaşçı Kıpçak Türkleri teşkil ediyordu."

Yazlık (Livera) Köy'ün Cami Kapısı - Maçka/Trabzon
1860'lı yıllarda yapılan Kilise'nin yerine 1950'lili yıllarda Cami inşa edilmiş. Kilisenin kapısı Cami kapısında kullanılmış. "Çift Başlı Kartal" arması Komnenoslar'a ait olamaz. 1204 yılında Doğu Roma'nın başkenti İstanbul Latin Haçlıları tarafından işgal edildiğinde, Komnenos Hanedanı 1204-1461 yılları arasındaki Trabzon Prensliği'nde "Tek Başlı Kartal" motifini kullanmıştır.
Hatta, 1.Manuel Komnenos zamanında (1238-1263) inşa edilen Trabzon Ayasofya'nın güney cephesindeki kemerin kilit taşı üzerinde 
"Tek Başlı Kartal" motifi rahatlıkla görülmektedir.
Bu yüzden "Çift Başlı Kartal" Hıristiyan Kıpçak Türkleri'nden kalmıştır diyebiliriz.





“Above Trapezus and Pharnacia are situated the Tibarani and Chaldaei and Sanni, in early times called Macrones, and Lesser Armenia; and the Appaïtae, in earlier times called the Cercitae, are fairly close to these regions. Two mountains cross the country of these people, not only the Scydises, a very rugged mountain, which joins the Moschian Mountains above Colchis (its heights are occupied by the Heptacometae), but also the Paryadres, which extends from the region of Sidenê and Themiscyra to Lesser Armenia and forms the eastern side of Pontus. Now all these peoples who live in the mountains are utterly savage, but the Heptacometae are worse than the rest. Some also live in trees or turrets; and it was on this account that the ancients called them "Mosynoeci," the turrets being called "mosyni." ” [Strabo: Book XII:3;18]



“At this moment one of the peltasts came up to Xenophon, a man who said that he had been a slave at Athens, with word that he knew the language of these people; “I think,” he went on, “that this is my native country, and if there is nothing to hinder, I should like to have a talk with them. Well, there is nothing to hinder,” said Xenophon; “so talk with them, and learn, to begin with, who they are.” In reply to his inquiry they said, “Macronians.” “Well, then,” said Xenophon, “ask them why they are arrayed against us and want to be our enemies.”” [Xenophon -  Anabasis. Book:4:8.4/5]




A "Greek" historian, which use a translater; 
Meaning: Not everyone speaks "Greek" in Pontus! 







“3. yy’da Trabzon’a Saldıran Boranlar Kimlerdir?”, 
Karadeniz İncelemeleri, Sayı 1 (Güz 2006), s.9-18.



Sümela Manastırı Fresklerinden


Vazelon manastırı kayıtlarından anlaşıldığı kadarı ile, bölgedeki Hıristiyanların % 52.7 si Rum kökenli değildir. Bunların büyük bir kısmının Hıristiyan Kıpçak Türkleri olduğuna dair çeşitli kayıtlar vardır. Grek kayıtlarından Komnenosların doğusundaki Kıpçak unsuruyla akrabalık münasebeti kurduğu anlaşılmaktadır. Nitekim bu evlilikler sonucu doğan çocukların ikinci isimleri hep Türkçedir

Komnenos krallarından I. Jean’ın (1235-1238) diğer adı Aksuh (Aksu), Kral II. Aleksios’un (1297-1330*) çocuklarının ikinci isimleri Michel Azahutlu (Atakutlu), Georges Ahpugas (Akboğa), Anna Anahutlu (Anakutlu)’dur.


Doğu Karadeniz Bölgesinin Türk Yurdu Haline Gelmesi Hakkında bir Değerlendirme
Doç. Dr. İbrahim TELLİOĞLU
Türkoloji Araştırmaları, 2007
*II.Aleksios'un babası I.Manuil, I.Aleksios'un torunudur. I.Aleksios tarihçi Anna Komnena'nın (Aleksiad) da babasıdır.