23 Mart 2018 Cuma

Pazırık'tan Gordion'a Türk Dünyası - I





“Aralıkdenizi kıyılarında Türklerin tarihi varlığı, Yunan ve Latin dillerin yaranmasından, 
Yunan-Roma dünyasının ortaya çıkmasından evveldir.”
Nikolay Yakovleviç Marr (ö.1934, Dilbilimci, tarihçi)
(bunu Aleksandr Samoyleviç de onaylamıştır (ö.1938, Türkolog)




“Pazırık ile Gordion Kurganlarının sahipleri aynı ata soydan geliyor.”
Gordion eski kazıbaşkanı R.Young





PAZIRIK’TAN GORDİON’A TÜRK DÜNYASI 


Yüksek Dağ anlamına gelen Altay dil teorisine ortaya atıp sınıflandıran İsveçli Strahlenberg’e göre şu ortaya çıkmıştır: “Türklerin beşiği Altay’dır.” Türkler orada doğmuş, çoğalmış ve o topraklardan tüm dünyaya yayılmıştır. Tarihi de Orhun kitabeleriyle başlatılırlar, sanki ondan öncesi yoktur, mucize eseri bu topraklarda bitmiştir. Bu mümkün müdür? Türklerin atalarını MÖ 2000 lerden başlatırlar. Halbuki filolojiye göre diller MÖ.12 binlerde ayrılmaya başlamıştır, ve Türkçe de bunlardan biridir. Avrupalıların Türkleri Altay’a yerleştirmesi kasıtlıdır, yani ‘Anadolu’nun yerlisi değil, işgalcisiniz’ demek istemektedirler. 



Alacahöyük 5 bin yıl önce, Pazırık 2500 yıl önce: 
"Tarihçilerinize söyleyin, Türklerin Anadolu'dan Altay'a göçü belgelerle kanıtlanır."
Prof.Dr.Firudin Ağasıoğlu





Hepimiz biliyoruz ki  Türk tarihinin aydınlanmasına ön ayak olan kişi Mustafa Kemal Atatürk’tür.  


Bir ara kesintiye uğrayan-uğratılan Türkoloji çalışmaları ise Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bağımsızlıklarını kazanan diğer Türk devletlerinin çalışmalarıyla  hız kazanmıştır. Türkoloji çalışmaları da Türklerin değil, diğer milletlerin tekelindedir. Sadece bu bile Türklerin Tarihinin çarpıtılmasına ön ayak olmuştur, çünkü hangi taşı kaldırsalar, karşılarına hep Türkler çıkmıştır. Bir nevi Hint-İran-Avrupacıların oyun bozanlarıyız. 

Mesela, Pazırık Halısı ve Issık-Esik kurganından çıkan Türkçe yazıt, atlı-kurganlar, dil araştırmaları ve üzerinde Türk motifi barındıran 3500 yıllık pantolon, bunların hepsi bizim hanemize yazılan artı puanlardır… 









Prof.Dr.İbrahim Tellioğlu’nun da dediği gibi: "Pazırık kurganında ele geçen buluntulardan dünyanın en eski halısının Türkler tarafından yapıldığı ortaya çıkmıştı. Esik (Isık) kurganında ortaya çıkan altın elbise ise MÖ V. yüzyılda Türk madenciliğinin geldiği ileri seviyeyi ve sahip oldukları estetik değerleri gösterir önemli bir örnek olarak göz önündedir. Sadece bu iki örnek bile medeniyet tarihindeki Türklerin yeri ile ilgili algıyı büyük ölçüde değiştirmeye yetmiştir." 

“Olamaz bu Türklere ait olamaz” diyordu  Rudenko 1917 ile 1949 arasında Pazırık  kurganlarını  açarken, yani bize yakıştıramıyorlardı.

Türk lehçelerindeki p/b değişimi ile pazırık / basırık olarak Orta Asya Türkçesinde yaşamaktadır ki, Anadolu da bile görülür. Basırık/Pazırık kelimesi kapalı yer, bastırmak, gizli gömü, hazine ya da cenaze gömmek anlamlarına gelir. Pazırık kelimesi ne Rusça ne de Moğolcadır, Pazırık kelimesi, tıpkı kurganları ve içindekiler gibi Türk ve Türkçedir.

Rudenko, Pazırık kurganları hakkında yazarken: “bu ne Moğol ne de Türk, bu Aryan kökenli İskitlere ait” demiştir. Sovyetler döneminde, Türk tarihi araştırmalarına sansür uygulanmış, hatta Türk ve Rus Türkologları hapse atılmış, sürgüne gönderilmiş ve kurşuna dizilmiştir. Sırf Türk tarihi araştırılmasın diye birçok bilimadamını, edebiyatçısını ve aydınını susturmuştur...  

1873 yılında Paris'te uluslararası bir kongre düzenlenir, Asya ve Kuzey Afrika Araştırmaları Kongresinden Türklerle ilgili çalışmalar da sunulur. Bir çok kişi Türkoloji ile ilgilenmeye başlar. Türkologlar da bir kongre düzenlemek ister. 1926 da Bakü'de Birinci Uluslararası Türkoloji kongresine 93 Türk diğerleri yabancı olmak üzere toplam 138 kişi katılır. Birçok kararlar alınır, Latin alfabesine geçme gibi. (Biz de 1928 de geçmiştik). Lakin bu toplantıda alınan kararlar Sovyetler'in işine gelmez, onların başka emelleri vardır. Türkologlar tek tek, kelimenin tam anlamıyla "avlanır". 

2004 yılında katledilen 137 kişinin cesedi çıkarılır, Cengiz Aymatov’un babası da bu kurbanlardan biridir. Bu toplu mezar sadece tek bir örnektir. 



1938 de katledilen 137 Kırgız  aydını anısına dikilen 
"Çonğ Taş Anıtı" (Büyük Taş)



Sovyet emperyalizmin Türklere uyguladığı bu tutum bir etnik-kültürel soykırımdır. Ortadan kaldırılan sadece bir hayat değildir, bir millettir, onun adı Türk milletidir.... Dili ve alfabesi de değiştirilen bugünün bağımsız Türk devletleri, diğer soydaş devletleriyle ayrı düşürülmüştür. Türkoloji büyük bir kıyıma uğramış, Hint-İran-Avrupacı akademisyenlere de gün doğmuştur. Hapisteki işkence ve baskıyla yazdıklarını geri alanlar da vardır.  Bu konuyla ilgili daha geniş bilgi için Ahmet Buran’ın ‘Kurşunlanan Türkoloji’ ile F. D. Aşnin, D. M. Nasilov, V. M. Alpatov tarafından yazılmış ‘Mahvedilmiş Türkoloji’ kitaplarını okuyabilirsiniz. Durumun ne kadar vahim olduğunu o zaman anlayabiliriz.






Pazırık MÖ 4.yy , 24 Gül; Bergama 18.yy 32 Gül
(Pazırık halısı bulunmadan önce yapılmıştır, 32 güllü olsa da aynı stil)


Pazırık halısında 24 Hun boyunu temsil eden Nilüfer çiçekleri, Türkmen Gülü de diyorlar, var. Oğuzlar da 24 boyudur. Bu 24 boy, 12 şerli olarak sağ-sol ya da doğu-batı kolu diye 2'ye ayrılır. Kurgan için Hun veya İskit (yani Saka), ya da Oğuz diyenler de var. Aslında haksız da sayılmazlar. Bugün bizim Ceyhun, Pers ve Avrupalılar'ın ise Amuderya dediği nehrin antik dönemdeki adı Oxus ya da Ochus’tur yani Oğuz dan gelir. Pazırık ister İskit - Saka, ister Hun - Oğuz olsun bizim için önemli değildir, çünkü onların soyadı Türk’tür.



Etrüsk MÖ 550


Frigya MÖ 6.yy


Pazırık MÖ 4.yy



Türk bir milletin adıdır, ırkın değil. Bu konu çokça tartışılmaktadır. Irk ve millet kavramları farklıdır. Irk biyolojik bir kavram iken, millet sosyolojik bir kavramdır. Kimilerine göre 4, kimilerine göre de 5 ırk vardır:

Kafkas ırkı (Caucasian) dedikleri Beyaz Irk, Mongoloid dedikleri Sarı Irk, Congoid ya da Negroid dedikleri Zenci Irk ve alt grubu olan Capoid ile  Australoid dedikleri Avustralya Aborjinleri. Türkler de tıpkı Avrupalılar gibi Beyaz ırka mensuptur, Mongoloid değildir. Türkler batıdan çok doğuya göç etmiş ve zamanla Mongoloid özellikleri taşımaya başlamıştır. Bu da doğudan batıya değil, batıdan doğuya göç olduğunu kanıtlayan bir başka gerçektir. Rus ırkı, İngiliz Irkı, Fransız ya da Alman ırkı da yoktur. Yahudiler de beyaz ırktandır, yani Yahudi ırkı da yoktur, din çatısı altında toplanmış millettir, hatta Araplarla aynı soydan gelirler. Bugünkü İran’ın % 70 i Türk, Rusların da çoğu Kıpçak Türkü iken, Almanların arasında Saka, yani İskit Hun ve Kuman Türkleri vardır. Yahudilerin Aşkenaz kolu da Hazar ve Avar Türkleridir. Ve 150 den fazla devlet kurmuş olan Türkler çok büyük bir ailedir, 1000 den fazla boyu vardır, hatta bazıları iç içe yaşadığımızdan dolayı Moğolları da Türk boyundan sayarlar, ki Cengiz Han Türkçe konuşmuş, Türk töresini uygulamıştır. Ordusundaki askerlerin çoğunluğunu da Türkler oluşturur.  Hatta, ''Moğol İmparatorluğu'nun %90'ı Türk'dü. Bu sebeple de Moğol-Türk İmparatorluğu demek gerek'' der Prof.Dr.Ahmet Taşağıl.




Dönelim Pazırık’a

Halının bordüründeki süvarilerinin atlarının kuyrukları düğümlüdür. Eski Türk inanışında bunun anlamı vatan, millet, aile ve namus uğruna savaşçıların şehit olmaya hazır olduğunu gösterir. İskitler, Hunlar, Oğuzlar hep atlarının kuyruklarını düğümlemiştir. Bu gelenek Sasanilerin içindeki kiralık Türk askerleri (Kore ilk değildir) ile Sasani Devletine,  Tang dönemindeki Türkler ile de Çinlilere geçmiştir, ama devam ettirmemişlerdir. Çünkü, dışarıdan gelen bir gelenektir ! Zaten esas önemli olan da budur, geleneğin - kültürün sürekliliği.



And Kadehi ile bir Türk Savaşçısı ve Kuyruğu Düğümlü At Saygı Duruşunda
Issık Kurganı - MÖ 5.-3.yy


II.Kılıç Arslan heykelinde atının kuyruğu düğümlü değilken, 
oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev'in heykelinde ise düğümlüdür. 
Doğrusu da budur, heykeltraşlarımız daha dikkatli olmak zorundadır.




Türk avcı ikonografisindeki gibi betimlenen Sasaniler, 
Türk geleneğindeki gibi atların kuyrukları düğümlü, ve sağdakinin başında Türklerdeki gibi Kün-Ay ikonografisi
Türkleri taklit ettikleri biliniyor (link)


Kuyrukları düğümlü atlarıyla Kıpçak-Türk Süvarileri, MS 13.-14.yy - Dağıstan

Mısır ya da Suriye Memlukları (Resmi adları "Devleti Al-Türkiyya" Kıpçaklar boyundan)
Avcı ikonografisi  + kuyruğu düğümlü Atı + "Part Atışı" + Asya Tipi Yayı = Türk Yayı 

Türk tipi yayı ile "Part Atışı" yapan Kıpçak Türkü ile kuyruğu düğümlü Atı


Oğuz (Oxus) hazinesinden Saka (İskit) Türklerine ait disk üzerinde Avcı ikonografisi, kuyrukları düğümlü Atlar

solda; Saka (İskit) dönemi altın plakadan detay, Türk tipi yayı ile kuyruğu düğümlü atı
sağda; Göktürk dönemi bronz plaka, Türk tipi yayı, "Part Atışı" ve kuyruğu düğümlü at 

Atının kuyruğu düğümlü bir Türk savaşçısı - Fresk MS 7.yy
Göktürk Kurganı "Maayhan-Uul" / Moğolistan

Avcı ikonografisi, "Part Atışı", kuyruğu düğümlü Atı ile bir Akhun Türkü - MS 4.-5.yy



Bu atış stiline Part atışı demişler. Niye öyle dediklerini bilmiyorum, çünkü Partların tarihi Kimmer ve İskitler'den çok sonra, yani MÖ 3.yy da başlar. Milattan önce ve sonra, değişmeden günümüze kadar gelen Yay-At-Savaşçı Stili . Bunu, diğer milletlere ait sanat eserlerinde göremiyoruz. Bunun adı ne Selçuk ne Kıpçak ne İskit ne de Part'tır, bunun adı "Türk Kültürü & Sanatı"dır…



Atının kuyruğu düğümlü, Türk tipi yayı ile "Part Atışı" yapan bir Türk.
Asur döneminden silindir mühür, MÖ 1000
"Part Atışı"nın (ve Partların) bir Türk geleneği olduğunu kabul etmek istemeyenler hemen bu resmi gösterir. Halbuki üzerindeki yazıda "Bozkır Binicisi" yazar. "Bozkır Binicileri"de Asurlular değil, Türkler'dir.



Türk yayları kısa ve uçları kıvrıktır, 
 Çanaktan detay, "Çar İskitleri (Oğuz)" MÖ 3.yy - Ukrayna
Alttaki ise aynı dönem ama binlerce kilometre ötesinden


Saka Türkleri dönemi kaya resmi - MÖ 3.-1.yy / Yenisey-Hakasya
Başlıklara da dikkat ediniz...


Türk tipi olmayan Uzun Yay'a örnek Hellen dönemi bir vazodan detay.
Artemis yıkanırken avcı Akteon onu çıplak görmüştür. Artemis kızar ve onu geyiğe çevirir, Akteon'un tazılarıda onu öldürür.
Artemis adı ne Hellence ne de Hellen kökenlidir.
Akteon'un geyiğe dönüşmesi ise Şamanlıkta görülen "Dona Bürünme/Girme"dir, Bektaşilerdeki "Geyikli Baba" gibi. 
Tazılar ise Karaçay-Balkar Türkleri vasıtasıyla Avrupa'ya gitmiştir.
[[bunun için Rusça link: Ahmad Salpabarov: "Alansky (Karachai Karacherkassian) sheep-dogs in Europe and Asia".
İngilizce link: Origin of the Greyhound - Ancestors of sighthounds first appeared among Middle Eastern "nomadic peoples"!. Some of the oldest known depictions of greyhound-like dogs: in Turkey in temple drawings from 6,000 BC, and in Iran on a 4,000 BC funerary vase.]]



Efes "Part Frizi"nden detay - Efes Müzesi-Viyana
Buradaki atlıya "Yaralı Barbar" demişler. Halbuki bu bir "Part Türkü"dür.

Romalılara karşı savaşan Partları durdurmak ve Fırat sınırını korumak için, Marcus Antonius tarafından MÖ 42'de Zeugma merkezli İskitlerden oluşan bir lejyon kurulur. MS 80'li yıllarda komutanlarından biri de Gaius Celsus Polemaeanos'tur. Efes Celsus kütüphane/anıt mezar bu komutana aittir, "Part Frizi"ni de bu sebeple bu meydana koymuşlardır. IV.İskit Lejyonu MS 5.yy'a kadar aktiftir. Partlar "Dış İskitler" ya da "Dış  Oğuzlar" olarak ta bilinir. Kaynak, Türkmenistanlı Beymurat Gerey'in "Büyük Part Türk Devleti'ni Kuran Atalarımız” kitabını okuyabilirsiniz.


İmparator Augustus'un zırhında bir Part Türkü, savaş meydanında Romalılardan çaldığı Kartal alemini geri verirken.
Alemlerini düşmana kaptırmak Romalılar için bir utançtı.




Peki, biz bu kültürü geleneği, ya da Pazırık'ı yeteri kadar tanıtıyor muyuz? Çünkü, hala Pers halısı olarak reklamı yapılmakta, hatta Ermeniler bile sahiplenmektedir...  Pazırık'ın Pers olması dışında kelimesi için de Rusça diyen tanınmış batılı üniversitelere mensup akademisyenlerin makalelerini okudum. Hatta saygın bir halı dergisinde “Pazırık halısının kime ait olduğu bilinmiyor, ama Türk düğümü ile dokunmuştur” yazıyor. Türk düğümü ile dokunmuş ama kime ait olduğunu bilmiyorlarmış… Resmen dalga geçiyorlar. 

Bu konuda Türkologlar Laypanov ve Miziev şöyle yazar: "Türk halklarının kökeni ile etnik-kültürel gelenekleri bilimin en az çalışan konularından biridir. Bu bilimadamlarının kendilerini geliştirmediği ya da bilimin suçu değildir. Bu, İranist ve Hint-Avrupacı tutumlarından kaynaklanmaktadır. Bu tip akademisyenler, Türkologlara kendi metot ve inceleme yollarını dikte ettirmişler ve hala da ettirmektedirler. Türk tarihi kasıtlı olarak çarpıtılmakta veya görmezden gelinmektedir."









"Kendi halkının tarihine düşmanca bakmaktansa, o tarihi tahriflere yol versek bile, sevgi ile araştırmak daha güzel."
Prof.Dr.Gazanfer Kazimov