Almanya'da Türk Kanı (1)
Hukuk Fakültesi profesörlerinden Doktor Kesler, Hukuk Fakültesi Mecmuası 'nın son sayısında (2) "Almanya'da Türk Kanı" adıyla bir etüt neşretmiştir. Muhtelif harplerde esir sıfatıyla Almanya' da kalan ve orada yerleşen Türkler ne oldular? Ne ad aldılar? Neler yaptılar?
* Almanya'ya Türk kanının yayılmasına hemen daima Türk ordularının bozulması veya Türk kalelerinin düşmesi neticesi Almanların eline esir düşen Türk kız ve erkek çocukları vasıta olmuştur. En haşin askerler bile bu çocukları himaye ettiler. Alman prens-zade ve zabitleri bunları Almanya'ya götürüp yetiştirilmelerine uğraştılar. Bu kız ve erkek çocuklar hıristiyan olduktan ve yeni muhitlerine intibak ettikten sonra çok defa Almanlarla evlendiler ve bugünkü velut bazı Alman ailelerinin cedleri vaziyetine geçmiş oldular.
* Andres Gorg isminde bir Türk evladı (Türk oğlu) [Türkenson (Genç Türk)] validesiyle beraber 1538'de Sachs şehirlerinden Kamenz'de hemşehri yazılmıştır.
* 1599'da Breslau'da bir Türk kızının (Türkisch medlen) vaftiz edildiği yine tarihen malumdur.
* 1605'te, Jena'da, Hasan isminde 10 yaşında bir Türk çocuğunun vaftiz edildiği de bir hakikattir. Bu çocuk vaftizden sonra Johann Michael ismini almış ve daha sonra galiba Şarki Prusya'da Königsberg şehrinde yaşamıştır.
* Macaristan'da 1686'da Ofen (bugünkü Budapeşte) ve Sırbistan'da 1688'de Belgrad şehirlerinin Alman orduları tarafından zaptı dolayısıyla esir düşen mühim miktarda Türk çocuğu da Almanya'ya götürülmüştür.
* 1683 (Viyana'nın ikinci muhasarası) ile 1707 tarihleri arasındaki 250 sene içinde Alman şehirlerinde 53 Türk'ün vaftiz edilmesine dair kayıtlar buldum.
* Bu çocukların vaftizi o zamanlar içtimai bir mesele halini laıyordu. hatta vaftiz için tertip edilen alaylarda, ileri gelenler, asilzadeler, prens ve prensesler ve saltanat süren hükümdarlar bulunuyordu. Bu ileri gelen kimseler, vaftiz olunan Türk çocuklarına kendi küçük isimlerini vererek onları ekseriya hususi hizmetlerine alıyorlardı. Prens ve hükümdarlar Türk kızlarını kendi memur ve zabitleri ile evlendirerek bunların ahfadına da, o zamanki cemiyetin ancak ileri tabakasına münhasır bulunan, yüksek memuriyetlere yükselmek imkanını vermiş bulunuyorlardı. Bu çocuklardan bazıları, vaftizden sonra aile ismi olarak Türk adlarını muhafaza etmişlerdir. İşte bu sebepten dolayı, mesela Hannover'de iki hıristiyan ailesinin ismi "Ali" ve "Mehmed" olara kalmıştır.
* 1686'da Ofen şehrinin sukutu ile esir düşen müftünün karısı Christine Sophie adıyla Almanya'da yaşamıştır.
* Mustafa isminde bir Türk de, eski adına benzesin diye soyadı olarak Mustopf'u kabul etmiştir. Mustopf 'şurup çanağı' demektir. Braunschweig'li Georg Mustopf'un sülalesine mensup kimselere bugün Almanya'da tesadüf [olunmaktadır.]
* Macaristan'da Neuhausel şehrinde esir edilen bir Türk çocuğu da vaftizden sonra, evvelce müslüman olduğuna kinaye Heinrich August Moselmann ismini almıştır. Moselmann 1759'da polis komiseri (stadt-offizier) olarak Weimar'da bol bir zürriyet sahibi olarak ölmüştür.
* 1688'de Belgrad'da esir edilen ve vaftizden sonra Bernhard Weissenburg adını alan Ali denilen bir Türk çocuğu sonradan Katolik papazı olmuş ve elli senelik manastır hayatı yaşayarak Pater Joseph ismi altında ölmüştür.
* Belgradlı diğer bir Türk çocuğu Christlieb ismini almış, Stuttgart'ta hükümdar sarayında ressam olarak çalışmış ve halen [Württemberg'li] Protestan papazı ve devlet memuru yetiştiren bir ailenin ceddi vaziyetine geçmiştir.
* Moralı Ali isminde bir Türk çocuğu Georg Wilhelm Aly adı ile Hannover prensinin maiyet zabiti olmuş, sonra orduda en yüksek rütbeye erişmiş ve sulbünden bugün Hannover'de gelişmiş Aly ailesi meydana çıkmıştır. Bu çocuğun Mehmed ismindeki kardeşi, vaftizden sonra Hannover presnlerinden ikisine izafeten Ludwig Maximillian Mehmed tesmiye edilmiştir. Sonradan Birinci Jorj ünvanı ile İngiltere tahtına geçen Hannover hükümdarı Georg'un hususi hizmetkarı olmuş, nihayet 1726'da Londra'da Kensington şatosunda ölmüştür. Mehmed, Hannoveer'in ileri gelen ailelerinden Wedekindler'ın kızı ile evli bulunuyordu. Bu izdivaçtan üç çocuk meydan gelmiştir.
* Mehmed von Königstern asalet ünvanını alan iki erkek çocuk, 1752 ve 1775 tarihlerinde evlatsız ölmüşlerdir. Fakat kızkardeşleri, yarbay Von Wangenheim ile evlenmiş, sonradan general Von Wangenheim olan bir erkek çocuk doğurmuştur. Asilzade tabaka sırasındadır. Bugün Von Wangenheim ailesi müntesipleri Almanay2nın şimal-i garbisinde asilzade tabaka sırasındadır.
* 1681'de Ofen'de ALmanların eline düşen bir Türk kızı, Sachs hükümdarı ve Polonya kralı August der Starde'nin sarayına getirilmiş ve kraldan Graf Rutowski isminde bir çocuğu dünyaya gelmiştir. Graf Rutowski 1754'te Kesseldorf'ta Büyük Fredrik'e karşı harp etmiştir.
* Fatma isminde Moralı bir Türk kızı, prensin verdiği tahsisatla Süne (Hannover) manastırında yetiştirilmiş, sonradan gümrük memurlarından Johann Henrich Hentzel ile evlendirilmiştir. Dul kaldıktan sonra Süneburg şatosunda 1739 senesine kadar Marie Elisabeth Hentzel adı altında yaşayan Fatma, oradaki kiliselerden birinin bahçesindeki mezarının taşını, ölmeden evvel bizzat yerine koydurmuştur. Taşın kitabesi Fransızca'dır. Hamisi olan Prens Georg von Hannover'e şu teşekkür satırlarını yazmaktadır:
"Türkiye'nin bir köşesinden büyük bir prens beni sarayına aldı, bahşettiği nimetlerle beni ihya etti. Bin türlü huzuz içinde bu hayatı bitirdim."
* Kim derdi ki, George Rudolf Miethke'nin aslı, 1742'de Torgau'da (Sachs) vaftiz edilmiş bir Tatar'dır?
* Prusya kralı Büyük Frederick'in Türklerle olan dostane münasebetlerine sebep olarak, yalnız harp esirlerinin Alman milletine soktukları Türk kanı gösterilemez. Büyük Frederick, Şarki Prusya'da ilk muharebesini yaptığı 1745 tarihinden beri, hassa alayında bir Bpşank taburu vücuda getirmişti. Bu Boşnaklar, kendi Türk zabitlerinin emir ve kumandası altında bulunyorlardı. Bu taburlardan bir kısmı, 1745'ten beri Şarki Prusya'da, Goldap şehrinde mülazım Osman'ın idaresindeki garnizonda bulunuyordu.
Bu Türk zabiti bir Alman kızı ile beraber yaşıyordu. İtikat ayrılığı resmen evlenmelerine mani oluyordu. Osman vatanına avdet ederken Goldap'ta iki erkek evlat bıraktı. Bu çocuklar hıristiyan edilmişler ve babalarının bıraktığı mühim bir para sayesinde itina ile büyütülmüşlerdir. Bir tanesi, bilhare, Prusya'daki Boşnak taburunda küçük zabit olmuş, diğeri Jozef Osman da Garbi Prusya'da mülk sahibi ve devlet çiftliklerinde mültezim olarak yaşamış ve 1849'da ilerlemiş bir yaşta ölmüştür.
Jozef Osman asilzade bir kadınla evli bulunuyordu; kızı Agnes Jozefa Osman'ı Selle'li asil ve emlak sahibi bir zabitle evlendirmiştir. "Osman" yahut "Osmann" yahut "Ossmann" isimli ailelere bugün Berlin'de tesadüf olunmaktadır. Bu aileler ağleb-i ihtimal mülazım Osman'ın zürriyetinin teşkil etmektedir. Türk kanından gelme kalabalık ve gelişmiş Selle'li aile, ceddi Osman'ı daha yakından tanımak için hal-i hazırda tedkikata girişmiş bulunmaktadır.
Alman ilmi bibliyoğrafyasında bu mesele hakkında Erich Moeller tarafından yazılmış ve neşredilmiş bir etüt vardır.
XIX'uncu asırda Türk olan Almanlar pek çoktur. Bunlar arasında Magdeburg'lu Karl Detroit'in Türkiye'de generalliğe kadar yükseldikten sonra Mehmed Ali Paşa ismi altında 1878 Berlin sulh kongresinde Türkiye'yi temsil ettiğini; 1860'da Üsküdar'da vefat eden Ferik Sabit Paşa'nın, evvelce Viyanalı Freiherr Wetzlar von Planckenstern olduğunu, Ali Nuri Paşa'nın, an-aslin Helle'li bir Avusturya zabiti olduğunu; Abdülhamid'in yaverlerinden kaymakam Münir Bey'in de evvelce Del Monte adlı bir Avusturya zabiti olduğunu saymak icap eder. Mareşal Ömer Paşa da Kırım harbi esnasında bir Avusturyalı küçük zabit idi. (4)
Beynelmilel bir şöhrete sahip Alman hekimi Neisse'li Dr.Eduard Schnitzer de, Antivari'den sonra bir müddet Trabzon ve Janya'da çalışmış, 1878'den 1898'e kadar Emin Paşa ismi altında Yukarı Nil'deki Mısr-ı Ulya vilayetini idare etmiştir.
XIX'uncu asırdan beri bir hayli Alman kadını Türk diplomat, zabit ve bilginleri ile evlenmişlerdir. Moeller, eserinde bunlardan bahisle birçok misal zikretmektedir. İleride Türkiye'de de şecere tedkiki ilerlediği zaman, birçok Türk aileleri Alman milleti ile akraba olduklarına kanaat getireceklerdir. (5)
Türkçe'den Almanca'ya geçen kelimeler :
(bazılarını aldım-SB)
die Aue : Ova
Bohrer : Burgu
der Borg : Borç
die Gaukler: (Kavuklu) mukallit, soytarı
die gattin : Kadın (zevce)
Gatten: Katmak
Kapern : Gasbetmek, çalmak
die Ugur : uğur,fal
Türk-Alman münasebetleri:
Tarihte Türk-Alman münasebetleri Atilla Devrinden başlar. Karadeniz ve Tuna şimallerinde Türk, Islav, Germen ırkları tarihten önceki devirlerde olduğu gibi yine birbirine karışıyordu. (6) Hun Türklerinin müthiş akını, Romalıları bir müddet için Germen istilasından kurtardı.
375'te Hun Türkleri Şark Gotlarının memleketlerini işgal ettiler. 405'te Germenler Islavlarla birlikte Roma'yı istilaya çalışırken Hunlar bunları mağlup ederek Roma'yı kurtardı. Artık Bizans ve Roma şehirlerine akın yapan Germenlerin Got kolları artık bu hareketi Türk milleti idaresinde ve Türk ordusu safları arasında yapmaya başladılar.
Atilla, bu büyük Türk hükümdarı payitahtı Budapeşte'de tesis etti ve hemen bütün Germanya'yı, yani bugünkü Almanya ve Avusturya'yı tamamıyla Türk idaresine aldı. (375-435)
451 Miladi yılında Atilla Türk ordusunu birçok Germen (Alman) askeriyle de takviye ederek, mevcudunu 500.000'e çıkardı ve Paris üzerine yürüdü. Meç ve Strazburg şehirlerini de Türk idaresine aldı. 452'de (?) Şalon'da Türk ve Alman kanı aynı saflarda, aynı maksat uğruna aktı. Roma safları arasında dahi Saksonlar ve Vizigotlar, yani bir kısım Almanlar bulunuyordu. 453'te Atilla'nın ölümünden sonra Gotlarla (Almanlarla) Türklerin arası açıldı. Gotlar ordularıyla Roma imparatorunun hizmetine girdiler.
Koca Hun imparatorluğu, Atilla'nın ölümüyle parçalanmıştı. Roma imparatorluğu da bitkin bir halde kendisini Gotların himayesine bırakmıştı. Nihayet 493'te (476'da mı), Got kralı ve Roma valisi olan Teodirik kendisini Roma imparatoru ilan etti. Bu suretle, 1200 yıllık koca Roma devleti yıkılmış, yerine Ostrogot (Şark Gotları) devleti çıkmış oluyordu.
Teodorik; Roma-Germen ırklarını karıştırarak bir Germen birliği kurmaya çalıştı. Fakat, 524'te emeline kavuşamadan öldü. VI'ncı yüzyıl başlarında Orta Asya'dan Avar Türkleri Avrupa'ya akına başladı. Bunlar da Hunların yerleştiği yerlere geldiler. 562 yılında Avusturya, Macaristan ve Şimali Sırbistan'a yerleşmiş bulundular. Avarlar; Avrupa ortasında -Cihan Harbi'nden önceki Avusturya-Macaristan imparatorluğu sahasında- hükümet kurarak, kendilerinden önce buraların hakimi olan hun Türkleri ile de kuvvet buldular. Oralardaki Islav ve Germenlere de hakim oldular. Bu hadiseler olurken Arabistan'da Hz.Muhammed dünyaya gelmişti.
600 yılında da Büyük Britanya (İngiltere) adası halkı da, papa tarafından gönderilen papazlar cemiyetinin 35 yıllık gayreetiyle Katolij oldular. Bundan sonra Şark'ta İslamlık, Garp'ta Hıristiyanlık büyük hızla yayılmaya başladı. İran'dan sonra, Orta Asya'daki Türkler müslüman olurken, Garp'ta dahi Germenler hıristiyanlığı kabul ediyorlardı. Bunu başaran da ,Britanya'ya giden heyetti. Britanya'da işlerini bitirince Germanya'ya geçmişlerdi. Her iki dinin dışında kalan Avar Türkleri, etraflarındaki Islavları da , Germenleri de, Bizans(lı)ları da sarsmaya başladılar.
625 yılında İstanbul'a kadar da akın yaparak, ortalığa dehşet saçtılar. Küçük kayıklarla Kasımpaşa önüne kadar gelmişlerdi. Hunlar 441'de İstanbul'a geldikleri zaman Ayasofya henüz ahşaptı, Avarlar bunu kagir büyük kubbesiyle gördüler. (Gördüğümüz büyük kubbe 537'de yapılmıştı)
Bizans şehrinin kurulduğu zamanlarda bile Boğaz içleri Türk köyleriyle bezenmişti. Anadolu'da da hayli Türk vardı. Fakat, Hıristiyanlık'tan doğan din birliği dolayısıyla, kiliseler Türklüğü Rumluk içinde eritmişti.
Kazım Karabekir
Tarih Boyunca Türk-Alman İlişkileri
(1)Yazan: Profesör Kesler, Tan. 26.1 1 .1937. [Makalenin ilk yayınlandığı Hukuk Fakültesi Mecmuası'nda buraya alınmayan birçok ilginç bilgi yeralmaktadır. (Haz.)]
(2) Dr. Refii-Şükrü Suvla tarafından çevirilen makale, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası'nın 10. sayısında yayımlanmıştır. Yıl: 3. 1937, s. 237-246. Mecmuanın bu sayısında yayımlandığı kendisi vasıtasıyla öğrendiğimiz Ahmed Parlakışık kardeşimize teşekkürü borç biliriz. (Haz.) [Almanya'da Türk Kanı, Ord.Prof.Dr.G.Kesler,İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi,Çev: Dr.Refii-Şükrü Suvla]
(4) Bu son cümlenin kenarına '!' işareti konulmuştur. (Haz.)
(5) İstanbul Üniversitesi linguistik profesörü ve TTK üyesi Dr. R. Özdem, Kessler'in bu makalesi üzerine kaleme alıp Belleten'de (no: 10, s.357-361) ve bilahare ayrı basım olarak yayımlanan makalesinde (İstanbul. 1939, s. 357-361) Hun Türklerinin Gotlarla olan münasebetiyle, Batı Almanya'da Hunlardan kalma arkeolojik eserlerden sonra bu iki milletin kan teması hakkında şunları söylemektedir:
"Türck evvelce Silezya asılzadelerinden sayılan bir soy ki, Liegnitz'te emlakleri vardı. 1654'te Münsterberg prensliğinin ve Frakenstein belediye bölgesinin murahhası olan Emanuel von Türkck bu aileye mensuptur. (Adelslexion, cilt: IX, s. 37). Aynı sayfada "Tück, Türcke (armasında kalay kaplı bir duvar üzerinden boyunu gösteren oklu yaylı bir Türk), Saksonya ilinde Ernestein sülalesinden türemiş bir asılzade soyu ki, bilhassa, içlerinden çıkan baba ve oğul iki uzuv ile şöhret almıştır: Otto Philipp v. Türck ki 1798'de Sachsen-Weimar prensliği müsteşarı ve baş-mirahoru olarak ölmştür ve bunun oğlu Cari Wilhelm ki 31 Temmuz 1846'da Potsdam'da mülkiye ve maarif müsteşarı idi. Bu sonuncusunun Teltow kasabasında kain Klein-Glinicke'de Türkhof adlı bir çiftliği vardı ve bilhassa Mark (Berlin) vilayetinde İpekçiliğin yeniden müessisi ve Potsdam'da Sivil-Öksüzler evinin kurucusu sıfatıyla şerefli bir ad kazanmıştır". Aynı ciltin Türckeim, Türkheim maddelerinde de aynı cinsten kayıtlar bulunduğu gibi, kitabın (s.622'deki) Osmann maddesinde de şu sözler okunmaktadır: "Cari Ernst Osmann isminde bir müslüman ki, 1794'te imparatorluk içerisinde iskan hakkı ile birlikte, imparatorluk asılzadeler sınıfı heratını almıştı". (Haz.)
(6) Bugün Alman ve Rus tanılan ırkların kanlarının yarısı Türk'tür. Tarihten önceki karışmalardan sarf-ı nazarla, yalnız sonrakilere dikkat etsek de bu böyledir.
SB - NOT:
Selçuklu öncesi Bizans'taki Türkler; Hunlar-Avarlar, Peçenekler, Hazarlar ve Kıpçaklardan oluşuyordu.
Avrupa'da sadece milattan sonra değil, milattan önceki tarihten de kalan Türk boyları vardı; Kimmer, İskit ve alt boyları gibi... tabi ki Hun, Avar Türklerinden başka Hazar, Bulgar, Peçenek, Kuman-Kıpçak ve alt boyları da Avrupa'nın çeşitli bölgelerine yerleşip Kilise çatısı altında asimile olmuştur. Avrupa'dan Britanya adasına göçen Anglo-Sakson olsun, Viking akınları olsun, bunların aralarında da Türkler vardı. Bu sebeple, Türk'ün tarihteki rolünü küçümseyen, inkar eden, düşmanlık yapan kendisini küçümsemekte, kendisine düşmanlık yapmakta ve kendi atasını inkar etmektedir...
EK:
* Mosselman Ailesi - Fransa
Soyadlarının nereden geldiğini, Kazım Karabekir'in kitabına istinaden, anlayabilirsiniz...
* "Fatma isminde Moralı bir Türk kızı Marie Elisabeth Hentzel" için farklı bir kaynak:
"Épitaphe de la Dame Einselle dite Fatiman morte au château du Roi à Lunebourg 19.7bre 1739. - Qu'importe le queş lieu, des terres de Turquie En grand Prince ait voulu m'appeller ea sa Cour, J'ai reçu de ses dous le plus puissant secour Et par mille agremens, j'ai fini cette vie." - Neues vaterländisches Archiv oder Beiträge zur allseitigen Kenntniß, 1824; (ki diğer Türk kökenli olanların soyağacı da mevcut: Georg Ludwig Mehmet von Köngstreu)
Nazım Hikmet'in
Babası: Hikmet Bey - Annesi: Celile Hanım;
* Celile Hanım'ın Babası : Hasan Enver Paşa ; Mustafa Celalettin Paşa (Konstantin Borzecki-Polonya)'nın oğlu.Mustafa Celalettin Paşa'nın kitabını meslektaşımız Dr.Güven Beker çevirmiştir.
* Celile Hanım'ın Annesi : Leyla Hanım ; Mehmet Ali Paşa (Karl Detroit-Almanya)'nın kızı. Karl Detroit (Ludwig Karl Friedrich Detroit)'ın Ailesi, 16.yy-17.yy'da Fransa'dan kaçan Protestan Huguenot'lardan.
Du Deutsch? - Bernt Engelmann,1991
"Wer sind die Saxen tatsaehlich? Was bedeutet vor allem d. Name Saxen? oder Thüringen? oder Schwaeben? "
T.Can
"Değerli Alman Araştırmacı Yazar Bernt Engelmann'ın bir dönem Almanya da belirli çevrelerinde çok yankı yaratan ve tartışılan kitabı "Du Deutsch?" yani "Sen Alman mısın?" eserinde özellikle Bavyera'daki bazı köklü ailelerin
kökenlerinin Türk olduğunu yazıyor.
Osmanlı'nın Viyana bozgununda esir düşen ve Bavyera'ya getirilen Türklerin o zamanki sayısı 1100'dür ve o dönem Münih'in nüfusu Kadın, çoluk çocuk, ihtiyar 10 bindir. Fakat getirilen 1100 Türk'ün sadece erkek olduğunu ve bunların bir daha geri dönmediklerini de düşünürseniz o zaman sorulması gereken soru şu; Bavyera'nın özellikle München'deki
Almanın kaçı sahiden gerçek Alman?
Ve asıl sorulması gereken şey şu; Almanya'dan Bavyera'yı çıkartırsanız geriye ne kalır ? CSU oranındır en zengin Eyaleti odur dolayısıyla Alman siyasetine yön veren Elitler ordadır ekseriyette; o halde Almanları sürükleyen güç,
acaba Bavyera'nın damarlarında dolaşan Türk kanı mıdır?"
"Orhun Anıtları'nın dikildiği çağda henüz Alman veya Fransız milleti oluşmamıştı" diyen Ahmet Taşağıl'a
ilave etmek istiyorum ki "İngiliz" de yoktu...
"The Last Kingdom" dizisinde Vikinglerin istilasından sonraki dönemi, Britanya Adası'nın İngiltere oluşunu anlatıyor. Viking Dizisi ile işgalini izlemiştik....ve tarih 9.yy, yani henüz "İngiliz Milleti" tabiri yok!... SB