4 Ocak 2025 Cumartesi

Kimmer Türkleri

 

Kimmerlerin esas işareti haç olup...

Ekber Necef / video

"Türklərin Qafqazdakı varlığını 11-ci əsrdən götürmək utopiyadır | QƏRBİ AZƏRBAYCAN XRONİKASI, Baku TV"

Kimmer Türkleri - Tengri tamgasıyla Taşbaba / Ukrayna


Mamikonyanlar "Kara Hunlar"dır ve Fergana bölgesinden buraya gelmişlerdir.

Kafkas Hunları; Hristiyanlığın yayılması, Kayseri Piskoposluğuna bağlı kalması ve dilinin de Süryanice olması; Albanlar Massaget+İskitler'dir, Batı kaynakları onlara Alban demiştir; Oğuz ve Kıpçak birdir, sadece dilde "lehçe" olarak ayrılır. - Ekber Necef

______

Torbalı Gurgur Dağı Lahti; bir Kimmer Lahtidir.






Prof. Dr. M.Taner Tarhan. / İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi - Türkiye

Ön Asya Dünyasında İlk Türkler: Kimmerler ve İskitler

"Kimmerler ve İskitler Eskiçağ'daki "Türk Kültür Tarihi"nin, daha genel bir deyişle de "Milli Tarihimiz"in ilk temsilcileridir. Çünkü, Eskiçağ ve devamındaki çesitli yazılı kaynaklardan edindiğimiz bilgilerin ışığı altında ve bu bilgileri doğrulayan, zenginleştiren muhteşem arkeolojik bulgular yardımıyla, adları günümüze kadar ulaşmış olan ilk Türkler ve ilk Türk Devletleridir. Onların öyküsü "tarihî gerçekler" olarak, bir anlamda -çok uzun süreli- Eskiçağ'daki "Türk Dünyası"nın öyküsüdür. Her ne sebeple olursa olsun, inkârı mümkün olmayan gerçekleri vurgulamak için "İlk Türkler" başlığın özelliğini özellikle kullandığımızı, öncelikle ifade etmek isteriz."

"Kimmer ve İskitler'in -hâlâ- 'İndo-İranî" kökenli olduklarını savunanları, insafa davet ediyoruz."


Prof. Dr. Mir Fatih Zekiyev / Kazan Devlet Üniversitesi - Tataristan

Ön ve Orta Asya, Kafkasya, Karadeniz'in Kuzeyi, İdil-Ural ve Batı Sibirya'daki Eski Türkler

 "Karadeniz'in kuzeyinde milattan çok öncesinden itibaren Tavr, Trak, Onogur, Kimmer, Sıkıdı (Rusçası: Skif) vb. gibi isimleri taşıyan Türki dilli kavimler yaşamıştır."


Prof. Dr. Ekrem Memiş / Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi - Türkiye

Ortadoğu'da Türklerin Varlığı Tartışmaları

"Kafkaslar üzerinden Doğu Anadolu'ya giren Kimmer ve İskit kavimleri de Urartu'nun zayıf düşmesinde yardımcı faktor olarak rol oynamış olabilir. ...

Troyalıların İtalya kıyılarına ayak bastıkları bu ikinci göç (MÖ 8.yy) hareketinin cereyan ettiği sıralarda Avrasya steplerinden gelerek Kafkaslar üzerinden Doğu Anadolu'ya giren iki Türk kavmi ile karşılaşıyoruz. Bunlar, Kimmer ve İskit kavimleridir. Kimmerler, Anadolu'da Frig Devleti'ni yıkarak yaklaşık bir asır bu ülkede egemen olmuşlar, sonra da Lidyalılar tarafindan ortadan kaldırılmışlardır. İskitler ya da diğer adıyla Sakalar denilen Türk kavmi ise 28 yıl Doğu Anadolu'ya hükmettikten sonra, Kimmerlerin boşalttığı Güney Rusya'ya yerleşerek orada Büyük İskit İmparatorluğu'nu vücuda getirmişlerdir. Fakat bir kısım Sakalar, Güney Rusya'ya dönmek yerine batıya doğru yürümeye devam ederek, Anadolu'yu baştan başa geçtikten sonra deniz yoluyla İtalya'ya gelmişlerdir. İşte Sakaların bu grubu ile daha önceden İtalya'ya göç etmiş olan Batı Anadolulu Troyalılar İtalya'da karışıp kaynaşarak, bizim Etrüskler ya da Tursakalar dediğimiz kavmi meydana getirmişlerdir. Bir başka deyişle, Etrüskler adı verilen kavim, Troyalılar ile Sakaların birleşmesiyle oluşmuş yeni bir Türk topluluğudur."


****


R1b Haplogrubu (M343, M269, L23)

İlhan Cengiz

Tengritagh Akademiyesi, 24. Juli 2015 

Uyghur Academy of Art and Science/link

R-M343 olarak da bilinen R1b haplogrubu, Türk halklarında görülen Y-DNA (baba hattı) haplogruplarından biridir. R1b haplogrubu, çok eski zamanlara dayanması nedeniyle günümüzde doğal olarak çok sayıda millette görülmektedir.

R1b’nin Yaşı ve Kolları

R1b, 22200 yıl önce R haplogrubundan ayrılan koldur. R1b’nin yaklaşık 22200-18700 yılları arasında yaşayan ataları M343 olarak adlandırılmaktadır. R1b haplogrubunun büyük çoğunluğunu tahmini olarak 16700 yıl önce ana koldan ayrılan R1b1a (L389 veya bir alt dalı P297) oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra R1b1b ve R1b1c adlarıyla diğer minör kollar da mevcuttur.

R1b1a’nın çok fazla kolu olması nedeniyle bu kollar hakkında fazla detaya girmeyeceğiz. Ancak R1b1a’nın 15900 yıl öncesinden itibaren kollara ayrıldığı ve yaklaşık 6000 yıl öncesinde bu ayrışmanın daha da çeşitlendiği görülmektedir. Aşağıdaki görselde R1b’nin ana kollarını gösteren bir soy ağacı yer almaktadır.

R1b haplogrubu, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında görülmektedir. Bu haplogrubun yaklaşık 16700 yıl önce belirginleşen üç farklı dalı belirli bölgelerde daha fazla görülmektedir.

R1b1a, hem Asya’da hem Avrupa’da görülen bir daldır. R1b1a’nın alt kollarından L23, hem Batı Avrupa’da hem Orta Asya’da en çok görülen R1b dalıdır. Bu dal aynı zamanda Türkiye’de de görülmektedir. L23’ün Batı Avrupa’da görülen alt dalları genel olarak P312 gibi Türklerde pek görülmeyen dallardır. L23’ün alt dallarından Z2103’ün türevleri hem Asya hem Avrupa’da görülebilmektedir.

R1b1b, pek yaygın olmayan bir daldır. Bu dal ile ilgili pek fazla veri bulunmamaktadır. Ancak bazı çalışmalara göre Türkiye’de ve Orta Asya’da mevcuttur.

R1b1c, genel olarak Afrika’da Nijerya, Çad, Kamerun, Sudan gibi ülkelerde görülen R1b dalıdır, ancak bu dal Avrupa, Orta Asya ve Orta Doğu’da da az miktarda görülmektedir. V88 olarak da bilinen R1b1c ile ilişkili SNP’ler, genel olarak PF6279, PF6281, F3867, PF6289, M18, V35, V69 şeklinde sıralanabilir.

Türklerde R1b’nin Kolları 

Haber et al (2012), Cristofaro et al (2013) ve Balaresque et al (2015)’in yaptıkları çalışmalarda, Orta Asyalılarda R1b1a’nın P297, M478 ve M269’un dalları görülmektedir. L23, U106, U152 gibi dallar da yine Orta Asya’da görülen M269’un alt dallarındandır. Yine Trofimov(2007)’un ve Lobov(2009)’un çalışmalarına göre Rusya’da Başkurtlar ve Tatarlarda görülmektedir. FTDNA Kazakistan DNA projesinde R1b1a’nın iki ana kolu olan M73 (R1b1a1) ve M269 (R1b1a2)’un alt dalları (L23 gibi) çeşitli Kazak, Kıpçak ve Tatar boylarında görülmektedir.

R1b, Türk halkları arasında en fazla Rusya’da yaşayan Başkurtlarda görülmektedir. R1b haplogrubu, Başkurt halkında, Trofimov (2007)’un çalışmasına göre %45 oranında, Lobov (2009)’un çalışmasına göre %35.2 oranında en fazla görülen haplogruptur. Bu haplogrup, Rusya’da Tuymaznskyli Tatarlar’da %16 oranında görülmektedir (Trofimov, 2007). Yine Cristofaro (2013)’nun çalışmasına göre Afganistan Özbeklerinde %11 oranında görülmektedir. R1b, Balaresque (2015)’in çalışmasına göre Orta Asya’da Özbekler, Karakalpaklar ve Taciklerde mevcuttur. Bu çalışmada özellikle Karakalpaklarda görülmesi dikkate değerdir. Cristofaro (2013)’nun çalışmasına göre R1b haplogrubunun çeşitli alt dalları Özbekler, Türkmenler, Kırgızlar, Moğollar, Tacikler ve Hazaralarda mevcuttur.

R-U106, 4900 yaşındadır ve L23’ün alt dallarındandır. Bu dal hem Orta Asya’da hem Doğu Avrupa’da görülmektedir. Özbeklerin yanı sıra Tacikler ve İranlılarda da kısmen görülmektedir.

Aşağıdaki bağlantıda çeşitli genetik makalelerden derlediğimiz 248 adet R1b örneği, ülkeleri, etnik kimlikleri ve 12 marker y-str bilgileri ile tablo halinde sunulmuştur. Tabloda Asyalı halklar mavi zeminde, Avrupalı halklar ise farklı zeminde gösterilmiştir. Ayrıca y-str sıralaması, FTDNA projelerindeki y-str marker sıralaması temel alınarak yapılmıştır. Listede Orta Asyalılarda R1b’nin çeşitli dalları ve L23’e bağlı dallar mevcuttur.

Antik R1b Örnekleri 

Antik R1b örnekleri içerisinde en eskisi Haak (2015)’ın çalışmasından M.Ö. 5650-5555 yıllarına tarihlendirilen Tataristan’daki R1b1a örneğidir. Bu örnek taşıdığı kültürün izleri nedeniyle Mezolitik (Orta Taş Çağı) dönemine tarihlendirilmektedir. R1b’nin Afrika’da yaygın görülen dalı R1b1c (V88) ise İspanya’da Neolitik döneme ait bir alanda tespit edilmiştir. Bu örnek ise M.Ö. 5178-5066 yıllarına tarihlendirilmiştir. R1b1c, muhtemelen çok daha eski çağlarda ana kol R1b1’den ayrılarak İspanya’ya gitmiştir. Bu noktadan hareketle R1b1c’nin Afrika’ya geçmiş olabileceği üzerinde durulabilir.

R1b1a’nın bir kısmı Ural dağlarının güneyinde kalırken bir kısmı M.Ö. 2000’lerde İç Avrupa’ya, bir kısmı M.Ö. 700 -1500 civarında Kafkasya’nın güneyine inmişlerdir. R1b’yi bugünkü Türkiye topraklarına taşıyan halklar arasında İskitler, Kimmerler ve Türkler etkili olmuştur. Tataristan ve Başkurdistan çevresinde bulunan antik R1b verilerinden anlaşıldığı üzere, R1b’nin bir kısmı da aynı dönemlerde veya daha eski zamanlarda Orta Asya’ya yayılmıştır. Orta Asyalı ve Urallı R1b’ler Ön Türklerin oluşumunda yer alan gruplardandır. Bir miktar R1b de yine M.S. 11. ve 13. yüzyıllarda Moğol istilasına paralel olarak kitlesel Türk göçünde yer alarak Orta Asya’dan Güney Asya ve Ön Asya’ya göç etmişlerdir.

R1b Göç Yolları 

Jean Manco’nun çeşitli makalelerden derlediği antik R1b örneklerinin konumlarını gösteren bir harita hazırladık. Bu haritada mavi yıldız bugüne kadar bulunan en eski R1b1a örneğidir. Turuncu kareyle gösterilen antik örnekler M.Ö. 1000-3000 arasına tarihlendirilen örneklerdir. Görüldüğü üzere bir kol Ural Dağlarının güneyinde kalırken diğer kol Avrupa içlerinde yer almıştır. Her iki kolda da L23 dalı görüldüğü için, ayrılma M.Ö. 4000’lerde gerçekleşmiş olabilir.

ELEŞTİREL BAKIŞ AÇISI

R1b, diğer haplogruplar gibi çok sayıda alt dala sahiptir ve bilinen dalları bir çok halkta görülmektedir. 6000 yıllık geçmişe sahip olan L23 dalı da hem Türki halklarda hem de Ermeniler ve Avrupalılarda görülen ortak dallardan biridir. Ancak burada vurgulanması gereken husus şudur. Antik DNA verileri R1b’li Ermenilerin atalarının kuzeyden, yani Ural bölgesinden veya Kafkasya’nın kuzeyinden geldiğine işaret etmektedir. Bu da Ermenilerin önemli bir kısmının aslında Türklerle aynı kökenden olduğunu açıkça göstermektedir.

Ancak Türkiye’de genetik konusunda yeterli bilgisi olmayan bazı kimseler, genetik test yaptırdıklarında sonuç R1b çıktığında maalesef kendilerini Ermeni kökenli zannedebilmekte veya kökenleriyle ilgili şüpheye düşebilmektedir. Oysa ki bu yazımızda da ifade ettiğimiz gibi R1b haplogrubu, Orta Asya’da Türk halklarında yaygın görülen bir haplogruptur; ancak Orta Asya’dan yeteri kadar test yaptıran olmadığı için bunu ancak bilimsel çalışmalardan takip edebilmekteyiz. Nitekim dünya genelinde genellikle Ermeni, Yahudi, Arap ve Avrupa kökenliler genetik testlere yoğun rağbet göstermektedir. Diğer taraftan Orta Asya ve Rusya’da yaşayan Türkler, bu konulara pek meraklı olmamaları nedeniyle veya yeterli mali güce sahip olmadıkları için test yaptıramamaktadırlar. Bunun neticesinde test yaptıran nadir bir Türk vatandaşı 20.000 ilâ 3000 yıllık haplogrup dallarında Ermeniler, Avrupalılar, Yahudiler vb ile 12-25 marker bazında eşleşebilmektedir. Oysa ki bu eşleşmeler test yaptıran kişilerin 4000 ilâ 30.000 sene önce, henüz günümüz etnik gruplarından çok daha eski zamanlarda, ortak ataya sahip olduklarına işaret etmektedir. Bir kimsenin Ermeni veya başka kökenli olduğunu kanıtlayabilmesi için yakın dönem 67 ilâ 111 marker bazında bir Ermeni ile eşleşmesi gerekir. Çünkü Ermeni toplumunun oluşum süreci M.S. 500’lere dayanmaktadır.

Dikkat edilirse R1b olan Ermenilerin büyük bir çoğunluğu da R1b olan Orta Asyalı ve Türkiyeli Türklerle yaklaşık 6000 yıl öncesinden aynı kökten gelmektedir. Nitekim Güney Kafkasya’da bulunan iki adet antik R1b örneği M.Ö. 1000’lere tarihlendirilmektedir. Aynı dönem Kimmerlerin Kuzey Kafkasya’da faal oldukları dönemdir. Bu dönemi müteakip Kimmerler, Anadolu ve Azerbaycan’ı istila ettiler. Ancak R1b’yi sadece Kimmer ve İskitlere bağlamak da doğru değil. R1b, Güney Kafkasya’ya daha eski zamanlarda da gelmiş olabilir. Fakat mevcut antik DNA bilgileri R1b’nin Türkiye, Azerbaycan ve İran coğrafyasında M.Ö. 1700 senesinden daha eski zamanlara gitmediğine işaret etmektedir. Ancak ileride daha eski R1b örnekleri bulunursa bu bilgiler güncelliğini kaybedebilir.

Kafkasya’nın kuzeyinden gelen Kimmerler (belki İskitler veya her ikisi) kuşkusuz, Ural’ın güneyinde yaşayan Türk halklarıyla ortak haplogruplara sahipti. R1b haplogrubu zaman içerisinde Orta Asya’nın bir çok köşesine, belki daha eski devirlerde Altaylar ve Moğolistan’a kadar çok geniş bir alana yayılmışlardır. Kuşkusuz bundan 3-4 bin sene önce de insan grupları tek bir haplogruptan değil, çeşitli haplogruplardan oluşuyordu. Nitekim Neolitik ve Bronz dönemlere özgü arkeolojik alanlarda birden fazla haplogrup çeşitlerine rastlanmaktadır. Bu da farklı ata soylarından insanların Paleolitik devirlerden beri bir arada ortak dil ve kültür çevresinde yaşadıklarını göstermektedir.

R1b haplogrubu, Türkiye’de %16 gibi yüksek bir oranda görülmektedir. Tarihsel bağlamda değerlendirme yapıldığında, R1b haplogrubunun Orta Asya ve İdil-Ural bölgesinde mevcut olması bu haplogrubun tamamı olmasa da büyük bir kısmının Türkiye topraklarına yaklaşık 800 yıl önce Orta Asya’dan geldiğine işaret etmektedir. Kendini Ermeni, Laz, Rum vb olarak tanımlayan gayri-Türk R1b’ler ise yine aynı topraklardan (Kafkasya’nın kuzeyinden) 3000 sene önce bu topraklara gelen Kimmer veya İskitlerin torunlarıdır. Özetlemek gerekirse R1b’nin Orta Doğu’ya varışı, M.Ö. 1700’den itibaren ve akabinde M.Ö. 1. milenyumda İskit-Kimmer aracılığıyla ve M.S. 6.-13. yüzyıllar arasında ise kitlesel Hun-Türk göçleriyle gerçekleşmiştir.

Kaynaklar: 

1. Haber et al (2012). Afghanistan’s Ethnic Groups Share a Y-Chromosomal Heritage Structured by Historical Events. PLoS One. 2012; 7(3): e34288.

2. Cristofaro et al (2013). Afghan Hindu Kush: Where Eurasian Sub-Continent Gene Flows Converge.

3. Balaresque et al (2015). Y-chromosome descent clusters and male differential reproductive success: young lineage expansions dominate Asian pastoral nomadic populations.

4. Trofimov, (2007) Variability of Mitochondrial DNA and Y-DNA in Populations of Volga-Ural Region, 03.02.07, P.111, Institute of Biochemistry & Genetics, Russia.

5. Artyom Sergeevich Lobov (2009). Structure of the Gene Pool of Bashkir Subpopulations, Russian Academy of Sciences, Institute of Biochemistry and Genetics, Ufa Scientific Center.

6. Kazakhstan DNA Project, FTDNA, 2015.

7. Haak et al (2015), Massive migration from the steppe is a source for Indo-European languages in Europe, Web: http://biorxiv.org/content/early/2015/02/10/013433

8. Ancient DNA Samples, Jean Manco, http://www.ancestraljourneys.org






Yoksa bazılarımız hâlâ "Batılıların" masallarına inanmayı mı tercih ediyor?..

SB