29 Ağustos 2020 Cumartesi

Yakup - Bilgemiş

 

"Bir adam gün ağırıncaya kadar onunla güreşti... Adam, artık sana Yakup değil, İsrail denecek, dedi. Çünkü Tanrı'yla, insanlarla güreşip yendin... Yakup, Tanrı'yla yüzyüze görüştüm, ama canım bağışlandı... (Yaratılış 32:24,28,30)"



Yakup'un tanrıyla güreşmesi aslında Bilgemiş'in göklerin boğasıyla güreşmesinden türetilmiş bir hikayedir. Çünkü Yakub Tanrı El ile güreşir ve Tanrı El'in sembolü boğadır. Tanrı El'den onu kutsamasını ister. İsteği kabul edilir, hatta adı da değiştirilir ; "El ile güreşen" anlamına gelen İsra-El (İsrail) olur. Yakup'un soyu da İsrailoğulları olarak anılır.


Yahudi Teologlar, bir insan tanrıyla güreşemiyeceğinden dolayı Yakup'un güreştiği varlığın tanrı değil, bir melek olduğunu söyleyerek Tevrat'ı yorumlar. Aslında bunu yaparak da İsrael adının "El ile güreşen" anlamını da reddetmiş olurlar. Çünkü eğer tanrı ile değilde bir melek ile güreşiyorsa o zaman adı da "Tanrı ile güreşen" anlamında olan "İsrael" olamaz.


Bilgemiş göksel boğayı yendikten sonra Bilgemiş'in arkadaşı Enkidu boğanın sağ uyluğunu İştar'a fırlatmıştır. Buradaki hikayenin aynısı yine Yakup'ta karşımıza çıkar;


"Yakup'u yenemeyeceğini anlayınca, onun uyluk kemiğinin başına çarptı. Öyle ki, güreşirken Yakup'un uyluk kemiği çıktı. (Yaratılış 32:25)"


"Bu nedenle İsrailliler bugün bile uyluk kemiğinin üzerindeki siniri yemezler (Yaratılış 32:32)"


Bayıldım bu uyluk hikayesine....


Bu durumda Teleoglar gibi uzun uzadıya fikir yürütmeye de gerek yok. Cevap aslında çok basit; Yakup'un hikayesi düpedüz Bilgemiş'in hikayesinin kopyasıdır.


Şunları da söyleyebiliriz:

- Ata dedikleri Yakup, yani İsrael, Sumerliler ile kültürel etkileşim sonucunda doğmuştur.

- İsraillilerin kendilerine özgü bir anlatımı yoktur.

- İsraeloğulları olarak tanımlanan topluluk adını ancak, yerli Subar ve Sumerlilerin hakimiyetinde olan Mezopotamya'ya geldikten sonra alabilir. Yani Sumer öncesinde adları İsrael olamaz. Çünkü Bilgemiş Destanı, Akadlarca tercüme edilip yazıtın kopyaları yapıldıktan yüzyıllar sonra Samilere geçmiştir. Ayrıca Tevrat'ın ilk kez MÖ 6.-5yy. arasında halk arasında dolaşan efsanelere ve bazı eski yazıtlara göre yazıldığı bilinmektedir. Bunun için en güzel örnek de Hammurabi yasalarının (MÖ 18.yy) Tevrat'ta da karşımıza çıkmasıdır.

- Sumer sonrasında Mezopotamya'da hüküm sürmüş uygarlıklar Akadlar (MÖ 2300-2150), Babiller ve Asurlar'dır. Bunların hepsi Sami kökenlidir.

- Ancak, Sümerce-Türkçe dil araştırmaları ile Türkçenin Akadça üzerindeki etkisini hatırlarsak, İsraellilerin hiç de öyle "en eski topluluk" olmadığı ortaya çıktığı gibi , "vadedilen toprakları" da yoktur! Çünkü İsraellerden önce o topraklarda Subarlar ile Sumerliler oturmaktadır.

- Kaldı ki Batı Anadolu'ya MÖ 5.yy'da getirilen "Yahudiler" de Filistin Yahudileri değil, Mezopotamya'nın Yahudileri'dir.

- Boğa ile simgelenen tanrı El, Sumerlilerde tufanı da yaratan yeryüzünün baştanrısı Enlil'dir. Araplar El sözünü daha sonra Al(lah) yapmıştır.

- Oysa Sumerliler Tanrı için Dingir sözünü kullanır. Aslında en uygun kelime de direk tanrıyı ifade ettiği için Dingir'dir, Tengri'dir, Tanrı'dır. Çünkü onun için kullanılan tamga gökyüzü ile cenneti ifade eder. Sumerlilerde göklerdeki tanrı ise An'dır.


Bonus: Nuh


Bazı çevreler Nuh'u Yahudi atası olduğu için Türklerin ata seceresinde olmasını şiddetle reddeder. Ancak Nuh Yahudi değildir ki! Açık ve net bir şekilde; Tufan ve Ziusudra (Nuh) bir SUMER destanıdır. Akadlarca tıpkı Bilgemiş'in adını Gılgamış'a çevirdikleri gibi Ziusudra adı da Utnapiştim'e çevrilerek destan kopyalanmıştır. Sumerlilerin de kesinlikle Sami olmadığını herkes bilir. Türkmenistan Anau'dan geldikleri bugün için kabul edilir. Tufan da Buzul Çağı'nın bitmesiyle taşan nehirleri anlatır. Nuh denilen kişi de (varsa eğer) bir Sumerlidir!


Yani, Nuh kesinlikle Yahudilerin atası değildir. Sami olan Yahudiler (ve Araplar) atalarını Akad, Babil ve Asur içinde aramalıdır. Bir yere ya da ataya sahip olma arzusu o kadar çok kuvvetlidir ki kendilerini Nuh'a bağlayarak onu ata ilan etmişler. Yani başkalarının atasına kendilerini yamamışlar. Oysa her iki (Sumer-Akad) topluluğun 180 derecelik bir dil, kültür ve geleneği vardı.


Araştırılsa daha kimbilir neler çıkacak...da... 😉

Zafer Bayramımız kutlu olsun.

SB