Anadolu’da yaşayan Ermeni ve Süryani müelliflerinin hâdiselerin içinde bulunmaları sağlam malûmat vermelerini mümkün kılmıştır.
Ermeni kaynaklarından en mühimmini muhakkak, ki Urfalı Mathieu’nun Vekâyinamesi teşkil eder. Çağrı bey’in 1018 de vukubulan ilk Anadolu akınından 1136 yılma kadar Selçuklular hakkında zengin malûmat veren müellif bu devir hâdiselerinin çoğuna görgü şahididir veya onları bizzat görenlerden dinlemiştir.
İlk istilâdan ne kadar acı bir dil ile bahsederse ondan sonraki devir için de o derece Türkleri medheder; adalet ve şefkatlerini belirtir. Buna mukabil dinî ve millî duyguları icabı olduğu kadar zulümleri dolayısiyle de Rumlara karşı nefretini sık sık açığa vurur.
Onun eseri Göksün’de yaşayan ve zamanının hadiselerini toplayan Keşiş Gregoire’in zeyli ile ve aynı ehemmiyette, 1162 yılına değin devam eder (45) Muahhar Ermeni kaynaklarının kullandığı Mathieu’tıin eseri Süryani müelliflerince meçhuldür.
Eski Ermeni müelliflerinden Sarkavag’ın eseri bize kadar gelmemiştir, XIII üncü asırda yaşamış bir Ermeni müellifi Melikşah’ın yüksek vasıfları, adaleti ve şefkati hakkında malûmat verir ve bu vasıfları dolayısiyle milletlerin gönüllerini fethederek imparatorluğunu genişlettiğini anlatırken “bana göre ömrü vefa etse idi süratle artan kudreti sayesinde Avrupa bile devletinin hudutları içine girmekte gecikmiyecekti” ifadesiyle Sarkava’ın kaybolmuş kroniğinden mühim bir iktibasta bulunur, ki Melikşah’ın cihân hâkimiyeti davası bakımından dikkate şayan bir müşahedeyi belirtir (46).
Diğer Ermeni kaynakları umumiyetle muhtasar olmakla beraber Türkiye Selçukluları hakkında mühim kayıdlar verir ve diğer hıristiyan ve müslüman kaynaklarını tamamlarlar.
Yalnız Malazgird zaferine kadar Şarkî Anadolu'ya vâki ilk Türk akınları münasebetiyle, bu bölgede hadiselere şahid bulunan Aristakes'in eseri çok mühim olup canlı tasvirlerle doludur (47).
Şarkî Anadolu’da yaşayan Süryani tarihçileri umumiyetle Bizanslılara karşı Türkleri bir kurtarıcı kabul ettiklerinden bu husus eserlerinde akseder, Süryani müellifleri arasında birinci mevkii işgal eden Malatya patriği Mihael (1125-1199) II. Kılıç Arslan’ın dostluğu ve himayesi sayesinde bu devrin vakalarına daha yakından nüfuz edebilmiştir. Bu münasebetle de Kılıç Arslan’ın tarihî değeri büyük bir mektubunu da Vekayinâmesine derc etmiştir.
Eski devirler hakkında kaynaklarını zikrederse de Türklerin menşeine ve hattâ bazan Gök-Türklere dair verdiği mühim haberleri nereden aldığı meçhuldür. Selçuklular hakkında naklettiği vakalarda bazan kronolojik hatalara rastlanır (48).
Birinci Haçlı seferi ile 1164 yılına kadar devam eden küçük Süryani anonimi de Selçuklular için mühim olup Mihael’i tamamlayıcı bir mahiyet arz eder (49). Mihael’in mezhebdaşı ve hemşehrisi Ebu’l-Ferec îbn ül-’lbrî (Bar Hebraeus) XII inci asrın nihayetine değin ona ve daha sonraları için de sık sık İslâm kaynaklarına başvurarak 1297 de tarihini tamamlar (50).
Prof.Dr.Osman Turan
Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti
İstanbul, 1969 (ikinci baskı)
pdf: olarak indirin
_______________________________
45) Chronique de Mathieu d’Edesse avec la continuation de Gregoire le Pretre, Fr. tere. E . Dulaurier, Paris 1858. Bu eser H. Andreasyan’ın Türkçe terc, ile T. T. Kurumu tarafından (Ankara 1962 ) neşredilmiştir. Yakınlığı dolayısiyle, Keşiş Gregoire’in zeyli Türkiye Selçuklularına daha fazla yer vermekle de ehemmiyet kazanır.46) Samuel d’Ani, Tables chronologique, trc. Brosset, Petersbourg 1876, s. 451 (Bu münasebetle Böl. IV, 7, de bak).
47) Ermeni kaynaklarının çoğu Recueil des Histories des Croisades külliyatı arasında Documents armeniens adlı iki cildde toplanmıştır. Aristakes’in Fransızca tercümesi M. E. Prud’homme tarafından Histoire d ’Armenie adı ile Fransızcaya tercüme edilmiştir (Paris 1864).
48) Michel le Syrien, Chroniqe, Fr. terc. Chabot, Paris 1905. Bu eserin suryanice aslının bulunmasından sonra Haçlı külliyatında çıkan muhtasarı kıymetini kaybetti ise de Suryanicesinde bulunmayan bazı faydalı kayıtlar Ermenicesinde mevcuddur.
49) Bu Süryâni anonimi A. S. Tritton tarafından kısmen İngilizceye tercüme edilmiştir (JRAS, 1933),
..............
Suriye seferinden sonra durumun daha da kötüleştiğini gören imparator Romanos Diogenes, 1070-1071 kışında, büyük ordusunu hazırladı. O, Anadolu’yu Türklerden kurtarmaktan başka İslâm ülkelerini istilâ ve hattâ Selçuk devletini de tahrip etmek maksadı ile Bizans tarihinin en büyük ordularından birini ve belki birincisini vücûda getirdi.
Bu ordu Balkan vilâyetlerinden, Bitinya, Kapadokya, Kilikya ve Trabzon bölgelerinden ve Ermeni halkından başka Slav (rus), Bulgar, Alman (got), Frank, Ermeni, Gürcü, Hazar, Peçenek, Uz (oğuz) ve Kıpçak (kuman) ücretli askerlerinden terekküp ediyordu. Şark müslüman ve hıristiyan kaynakları bu ordunun miktarını 200.000 ile 600.000 arasmda gösterir. Bu ordunun, yine mübalâğalı olmakla berâber, mancınıkçı, çarkçı, lâğımcı, kazancı, arabacı v.b. teknisyenlerinin de 100.000 kişi tuttuğu, kumandan (batrîk) ve subay sayısının 30.000’e bâliğ olduğu, silâh ve malzeme taşıyan arabaların 4.000, altın, gümüş ve hazînelerin ise sayısız bulunduğu yazılmaktadır. Hafif süvari kuvvetlerinden bir kısmını teşkil eden Uz (oğuz)larm 15.000 kişi olduğu rivâyeti de kayda şâyândır.
Ordusunun azametinden mağrur olan imparator, zaferden şüphe
etmeyerek, yalnız Anadolu’yu kurtaracağına değil İslâm ülkelerini de alacağına inandığından Irak, Suriye, Horasan ve Rey valiliklerini de kumandanlarına vaad ediyor; câmiler yerine kiliseler inşâ edileceğini rivâyet ediliyor.
İmparator bu muazzam ordusu ile, 13 Mart 1071 günü, İstanbul’dan hareketinden Önce, Türkçe Selçuk-nâme’ye göre, Ayasofya’ya giderek büyük bir dinî âyinde duâ ettikten sonra yola çıkmıştır. Bu ordu Eskişehir’i geçip Kızılırmak vâdisini tâkip ile Sivas’a vardı. Orada El-basan’m zaferi doiayısiyle Rumların: “Ermeniler bize Türklerden daha fazla taşkınlık ve merhametsizlik gösterdiler” şikâyetleri ile karşılaşan Diogenes şehri tahrip etti ve ve pek çok Ermeni öldürdü.
Ermeni prensleri Adom ve Abusahl’ı da Sivas’dan sürdü. Kumandanlardan Tarkhaniotes (Tarhan) ile Bryennios imparatora Sivas’ta veya Erzurum’da kalmayı, köyleri tahrip ederek Türkleri açlığa mahkûm etmeği tavsiye edecek kadar ileri gidiyorlar ve Anadolu’yu viran eylemekten çekînmeyorlardı.
Nitekim Bizans kaynakları başka bir vesile ile Rumların kendi memleketlerini yağma ve tahrip ettiklerini söyleyorlar. İmparator İran’a varmak ve sultanı ezmek kararında olduğundan bu teklifi kabûl etmedi. Bu sebeple Erzurum’a varan imparator kendisine şark kuvvetleri ile iltihak eden Ermeni Basil’den, Alp Arslan’m korkusundan Irak’a çekildiği haberini aldı. İmparator Erzurum’da bir kısım kuvvet ayırarak (20.000 zırhlı) Gürcistan’a gönderdi ve arkasını emniyete almayı düşündü.
Sicilya’da araplara karşı savaşlarda şöhret kazanan Ursel ile Tarkhaniotes kumandasında 30,000 kişilik bir öncü birliği de Malazgirt ve Ahlat üzerine gönderip onlara yollan açmak, erzak hazırlamak ve tahribat yaparak sultanın dönüşünü önlemek vazifesini verdi; kendisi de arkadan büyük ordusu ile harekete geçti.
kitaptan sayfa 133-134
...